Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.KPSS (İHL-İLAHİYAT).::. > KPSS (İ.H.L-İlahiyat) > Coğrafya

Konu Kimliği: Konu Sahibi Medineweb,Açılış Tarihi:  05 Ağustos 2012 (22:18), Konuya Son Cevap : 05 Ağustos 2012 (22:29). Konuya 35 Mesaj yazıldı

Beğeni Aldı1Kez Beğenildi
Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme: Değerlendirme: Toplam 1 oy almıştır,  ortalama Değerlendirmesi 4,00 puandır.
Alt 05 Ağustos 2012, 22:28   Mesaj No:31
Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:339
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: KPSS Coğrafya Dersi Konu Özetleri

TÜRKİYE'NİN ENERJİ KAYNAKLARI
Dünya ülkelerinde olduğu gibi ülkemizin de gelişmesi, ilerleme kaydetmesi ve halkın yaşamını sürdürebilmesi bakımından çeşitli enerji kaynaklarına gereksinim vardır. Ülkelerin gelişmişlik düzeylerine bakıldığında üretilen ve tüketilen enerji miktarları da göz önüne alınmaktadır. Ülkemizdeki enerji kaynakları kömür (taş kömürü, linyit), petrol, doğalgaz gibi yenilenmeyen enerji kaynakları ile jeotermal enerji, hidroelektrik enerjisi, güneş enerjisi, rüzgar enerjisi, nükleer enerji gibi yenilenebilir enerji kaynakları olarak ikiye ayrılır.


1.Yenilenmeyen Enerji Kaynaklarımız

Taş kömürü: Elektrik santrallerinde ve sanayide kullanılır. Ülkemizde Zonguldak kömür havzasından çıkarılan taş kömürü (kok kömürü), jeolojik devirlerden I. Zamanın karbonifer devrinde oluşmuştur. Türkiye taş kömürü yatakları bakımından zengin sayılmaz. En zengin yataklar Batı Karadeniz'de Ereğli-Zonguldak-Azdavay arasında uzanan kömü havzası olup, yaklaşık 10 000 km^'lik bir alanı kap sar. 1848'de işletmeye açılan Zonguldak taş kömü rü havzasından 1923'te 600 ton, 1987'de 7 milyoı ton, 1990'da 5.6 milyon ton üretim yapılmıştır. Özel likle 1991 ve sonrasında yaşanan ölümlü grizu pal lamalarından dolayı son yıllarda üretim düşmüştüı Yıllık üretim 1999'da 3 milyon tona inmiştir. Türk ye'nin diğer taş kömürü yatakları Akseki, Keme (Antalya) ve Hazro (Diyarbakır)'dadır. Yıllık üretir ülkemizin ihtiyacını karşılayamadığı için yurt dışır dan taş kömürü ithal edilmektedir.

Linyit: Ülkemizde jeolojik devirlerden III. Z; manın son devresi olan Neojen göl havzalarınc oluşmuş olan linyit, ülkemizin hemen her yerine bulunur. Çıkarıldıkları yerdeki sanayi tesislerine ve konutlarda tüketilir. Ülkemizdeki önemli lin; yatakları şunlardır: Tavşanlı, Tunçbilek, Değirn saz, Seyitömer (Kütahya), Soma (Manisa), Yatğan (Muğla), Afşin-Elbistan (K.Maraş), Alpagut, Dodurga (Çorum), Orta (Çankırı), Çeltek, Suluova (Amasya), Kangal (Sivas), Aşkale (Erzurum), Beypazarı, Çayırhan (Ankara), Çan (Çanakkale), Menteşler (Bolu), Şırnak. Bunlardan Afşin-Elbistan, Çayırhan, Seyitömer, Soma, Kangal, Orta.Ya-tağan'da termik santral da vardır. Ülkemizde ısınmada kullanılan ancak hava kirliliği yaratan linyitin yerini, büyük kentlerde doğalgaz almaya başlamıştır. Linyit çıkarımında son yıllarda çok hızlı bir artış olmuş ve 1960'da 4 milyon ton, 1980'de 17 milyon ton, 1990'da 46,8 milyon ton, 1999'da 64,2 milyon ton seviyesine kadar çıkmıştır. Geçen 40 yıllık süre içinde linyit üretimi 16 kat artmıştır.

Petrol: Çağımızın en önemli enerji kaynaklarından biri olan ve ham olarak çıkarılan petrol, rafinerilerde işlenir. Yoğunluğu az olan hafif petrolden daha çok uçak yakıtı ve benzin gibi hafif yakıtlar üretilir. Yoğunluğu fazla olan ağır petrol ise motorin, gaz yağı ve kalorifer yakıtı üretiminde kullanılır. Ülkemiz petrol bakımından zengin değildir. Türkiye'de ilk petrol 1940'da Raman Dağı (Bat-man)'da, 1951'de Garzan (Siirt)'da bulunmuştur. Önemli petrol yataklarımız Batman, Siirt, Adıyaman, Diyarbakır, Urfa, Mardin'de bulunur. Güneydoğu Anadolu dışında ise Adana, Kırklareli, Çanakkale, Sinop, Trabzon'da önemli rezervler bulunmaktadır. Ham petrol üretimi ülkemizde1950'de 18 bin ton iken, 1975'te 3 milyon tonu aşmış, 1990'da 3,7 milyon ton dolayında, 1999'da ise biraz düşerek 2,9 milyon ton civarında olmuştur. Ülkemizin son yıllardaki ham petrol üretimi 3 milyon ton civarındadır. Bu miktar gereksinimimizin ancak 1/7'sini karşılamaktadır. Kalan diğer petrol gereksinimlerimiz Irak ve İran'dan karşılanmaktadır. Yıldan yıla değişmekle birlikte 1999 itibariyle yıllık 32,5 milyon tonu aşan petrol tüketimimizin %35'i ulaşımda, %20'si sanayide, %10'u konutların ısıtılmasında, kalan kısmı ise rafinerilerde, tarımda ve termik santraller gibi diğer alanlarda kullanılır. Ülkemizde çıkarılan ve ithal edilen ham petrol İzmit-İpraş, İzmir-Aliağa, Orta Anadolu (Kırıkkale), Mer-sin-Ataş, Batman rafinerilerinde işlenmektedir. Bu rafinerilerden İpraş (İzmit) 13, Aliağa (İzmir) 10, Kırıkkale 5, Ataş (Mersin) 4,4, Batman 1,1 milyon ton/yıl işleme kapasitesini aşmaktadır. Ülkemizin tüm petrol gereksinimi kendi rafinerilerimizden karşılanmakta, hatta Aliağa'dan üretilenlerin bir kısmı da (makine yağı ve benzin) ihraç edilmektedir.

Doğal gaz: Yer altındaki çeşitli gazlardan, özellikle ****n gazından oluşan bir karışımdır. Farklı yakıtların kış aylarında hava kirliliği yaratması nedeniyle son yıllarda büyük kentlerimizdeki evlerin ısıtılmasında ve sanayide doğalgaz kullanımı gittikçe yaygınlaşmaktadır. Ülkemizde doğalgaz yatakları Trakya'da Hamitabat (Kırklareli), Güneydoğu Anadolu'da Çamurlu (Mardin)'da bulunur. Hamitabat 1977'de, Çamurlu 1982'de üretime geçmiştir. 1990'daki doğalgaz üretimimiz 212.5 milyon ton, 1999'da ise 718 milyon tonu aşmıştır. Bu, ülke geresinimimizi karşılamaz. Bu nedenle Rusya Federasyonu'ndan doğal gaz, boru hatlarıyla Ankara ve İstanbul gibi birçok kentimize pompalanmaktadır. Bu ülke ile, yıllık anlaşma 6 milyar m3/yıl'dır. Türkmenistan ve İran'la da doğal gaz ithali konusunda çalışmalar sürmektedir. Ülkemizdeki toplam doğal gaz rezervi 18,3 milyar m3, üretilebilir toplam gaz 12,9 milyar m3tür.

2. Yenilenebilir Enerji Kaynaklarımız
Hidroelektrik enerji: Su gücüne dayalı akarsulardan elde edilen elektrik enerjisidir. En önemli yenilenebilir enerji kaynağımızdır. Devlet Su İşleri (DSİ)'ne göre ülkemize düşen yıllık ortalama yağış miktarı toplamı 509 milyar m3 dolayında olup, bunun yaklaşık olarak 183 milyar m3'ü akarsu yataklarında akıma dönüşür. Hidroelektrik potansiyelimiz ise, DSİ'nin hesaplamasıyla 122 milyar kWh/yıl dolayındadır. DSİ'nin bu değerine ulaşılabilmesi için bütün akarsularımız üzerine 495 adet hidroelektrik santrali yapıldığında 128 milyar kWh/yıl enerji üretilebilecektir. Halbuki ülkemizde 70 kadar hidroelektrik santralimiz vardır. Başlıca hidroelektrik santrallerimiz Atatürk, Keban, Karakaya (Fırat Nehri); Deve-geçidi (Dicle Nehri); Hirfanlı, Kesikköprü, Damsa, Sarımsaklı, Kapulukaya, Altınkaya (Kızılırmak); Al-mus, Hasan Uğurlu, Suat Uğurlu (Yeşilırmak); Sarı-yar, Gökçekaya, Hasan Polatkan (Sakarya Nehri); Kemer, Adıgüzel (B.Menderes Nehri); Oymapınar,
Manavgat (Manavgat Çayı); Yerköprü, Gezende (Göksu Nehri); Aslantaş (Ceyhan Nehri); Seyhan (Seyhan Nehri).
1950'lerde hidroelektrik santrallerimizin yanı sıra elektrik üretimi amaçlı termik santrallerin yapımına da başlanmıştır. 1956'de Tunçbilek (Kütahya), 1957'de Soma-A (Manisa), 1967'de Ambarlı (İstanbul), 1973'de Seyitömer (Kütahya), 1977'de Hami-tabat (Kırklareli), 1982'de Soma-B (Manisa), 1982'de Yatağan (Muğla) ve 1984'de Afşin-Elbis-tan (K.Maraş) termik santralleri işletmeye açılmıştır. Günümüzde 40'a yakın termik santralımız vardır. Termik santrallerimizin çalıştırılmasında taş kömürü, linyit, kalorifer yakıtı, motorin, hatta doğal gaz gibi yakıtlar kullanılır.

Jeotermal enerji: Yerin iç kısımlarında yüzeye yakın magmadan dolayı ısınmış olan çok sıcak su veya buhar kaynaklarından elde edilen enerji türüdür. Ege Bölgesi jeotermal enerji bakımından en zengin bölgemizdir. En önemli jeotermal enerji yatağımız Denizli Sarayköy'deki Buharkent'tir. Burada jeotermal enerjisini elektrik enerjisine dönüştüren bir santral kurulmuştur. Jeotermal sulardan seraların ve evlerin ısıtılmasında yararlanılır. Denizli dışında Gönen'de konutlar, Afyon-Ömer'de kaplı-ca-motel tesisleri, İzmir-Balçova'da kaplıca ve üniversite tesisleri, Kütahya-Simav'da konutlar jeotermal enerji kullanılmak suretiyle ısıtılmaktadır.

Güneş enerjisi: Ülkemiz coğrafî konumu nedeniyle sahip olduğu güneş enerjisi potansiyeli çok fazladır. Bu potansiyel açısından bakıldığında, ülkemizin yıllık ortalama ışınım şiddeti 308 kal/cm2-gün (3,6 kWh/m2/gün) ve yıllık güneşlenme süresi 2640 saattir. Güneş panelleri ile sıcaksu üretimi ülkemizdeki en yaygın kullanımdır. Uygulama bakımından Akdeniz ve Ege bölgelerimizde görülür.
Rüzgâr enerjisi: Rüzgârın esme yönüne dayalı olarak uygun yerlere konulan rüzgârla çalışan türbinlerden elektrik enerjisi üretilir. Rüzgâr enerjisinden yararlanmak için en uygun bölge Marmara Bölgesi'dir. Rüzgâr enerjisinin uygulandığı alan, İzmir (Çeşme) Alaçatı'dır. (1998) Türkiye'de yıllık ortalama rüzgâr hızı 2.5 m/sn, rüzgâr gücü yoğunluğu ise 24 W/m2'dir.

Nükleer enerji: Uranyum ve Toryum gibi radyoaktif elementler ile nükleer santraller kurulabilir. Ülkemizde uranyum ve toryum bol bulunur. Önemli uranyum yatakları Koçarlı (Aydın), Ayvalık (Balıkesir), Şebinkarahisar (Giresun), Eşme (Uşak), Salihli-Köprübaşı, Gördes (Manisa), Sorgun (Yoz-gat)'da bulunur. Ülkemizdeki toplam doğal uranyum rezervi 9 bin tondan fazladır. Toryum ise Sivrihisar (Eskişehir) çevresinde bulunur. Burada 380 bin ton toryum rezervi vardır. Ülkemizde yalnızca Mersin-Silifke'deki Akkuyu'da ilk nükleer enerji santrali çalışmaları sürmektedir. (Hazırlık aşamasındadır.) 2010 yılından başlayarak nükleer enerjiden yararlanarak elektrik enerjisi üretimi giderek ağırlık kazanacaktır.

alıntı
Alıntı ile Cevapla
Alt 05 Ağustos 2012, 22:28   Mesaj No:32
Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:339
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: KPSS Coğrafya Dersi Konu Özetleri

TÜRKİYE'DE SANAYİ
Sanayi, ham ya da yarı işlenmiş maddelerin fabrika ve imalathane gibi sanayi tesislerinde işlenerek kullanılır duruma getirilmesidir. Türkiye'de sanayileşme konusunda ilk adım 17 Şubat 1923'te İzmir İktisat Kongresi'nde atılmıştır. Kongre karar lan doğrultusunda özel sermayenin gelişmesi ve güçlenmesi için 1924'te Türkiye İş Bankası 1925'te de Sanayi ve Maadin Bankası kurulmuştur 1927'de çıkarılan "Sanayi Teşvik Kanunu" ile sana yi etkinlikleri sınıflandırılmıştır. 1933-1938'den baş lamak üzere beş yıllık sanayileşme planları ile kal kınma planlanmıştır. Uygulaması ancak 1963 yılın da başlanan planlı dönemde halen "VII. Beş Yıllı Kalkınma Plânı" dönemi sürdürülmektedir. 1923'd 342 olan sanayi tesisi sayısı, 1932'de 1473'e çil mış, 2000 yılı itibariyle günümüzdeki bu sayı 20 000 civarına ulaşmıştır. Sanayinin GSYİH (Gay Safi Yurt İçi Hasıla) içinde payı 1950'de %13 dol; yında iken, 1990'ların başında bu pay %31.6'ya k; dar çıkmıştır.

Ülkemizde de sanayi tesislerinin kurulması iç ham madde, sermaye, enerji, iş gücü, ulaşım, p zarlama gibi koşullar gerekir. Türkiye'de sanayi t sisleri, tüketim merkezlerine yakınlığı, ulaşım k laylığı, hammadde kaynaklarına yakınlığı ve sc maye varlığı gibi etkenlerden dolayı bazı bölgeli de yoğunlaşmıştır. Marmara, Ege ve Akdeniz bgelerimiz bunların başında gelir. Bunların içinde de sanayi etkinliklerinde başta İstanbul olmak üzere Bursa ve Kocaeli illerini kapsayan bir toplulaşma söz konusudur. Ayrıca, Zonguldak-Karabük-Ereğli civarı Karadeniz Bölgesi'ndeki; Ankara, Kırıkkale, Konya, Kayseri, Eskişehir, Kütahya İç Anadolu'daki; Malatya, Elâzığ ve Erzurum Doğu Anadolu'daki; Gaziantep, Diyarbakır, Batman Güneydoğu Anadolu'daki sanayi merkezlerimizdir.

Türkiye'deki Başlıca Sanayi Kolları
Ülkemizde gıda sanayi, tekstil sanayi, kimya sanayi, demir-çelik, ****l, makine sanayi, çimento, cam ve seramik sanayi, orman ürünleri sanayi faaliyet halindedir.

1. Gıda sanayi: Un ve unlu gıdalar, yağ, süt ve süt ürünleri, şeker, çay, konserve, içki sanayi gibi kollara ayrılır.
Un ve unlu gıdalar sanayi, bugünkü modern değirmenler olarak düşünülebilir. Un, makarna, irmik, bisküvi, nişasta gibi tahıla dayalı olan fabrika ve tesislerdir. Bunlar, öncelikle İç Anadolu Bölgesi'nde ve büyük kentlerimizdeki fabrikalarda toplanmıştır.
Yağ sanayini zeytinyağı, ayçiçeği, mısır, haşhaş, soya fasulyesi, keten, kenevir, ceviz, fındık ve pamuktan elde edilen çeşitli bitkisel yağ fabrikaları oluşturur. Zeytinyağı fabrikaları Edremit ve Ayvalık çevresinde; ayçiçeği yağı fabrikaları ise Marmara Bölgesi'nde özellikle Trakya'da yaygındır.
Süt ve süt ürünleri sanayine dayalı olarak, 1963'te kurulan Türkiye Süt Endüstrisi Kurumu (SEK), 1970'lerden sonra İzmir, Balıkesir'de ise özel sektöre ait çeşitli tesisler kurulmuştur.
Şeker sanayinin ülkemizdeki ilk temelleri 1926'da Alpulu ve Uşak'taki fabrikalarla atılmıştır. Halen ülkemizde 24 adet şeker fabrikası bulunur.
Çay sanayi, ilk olarak devlete ait 1947 yılında Rize'deki iki çay fabrikasında faaliyete geçmiştir. Doğu Karadeniz Bölümü'nde devlete ve özel sektöre ait 50'den fazla çay fabrikası vardır.
Konserve sanayi olarak, son yıllarda seracılığın da ülkemizde gelişmesi ile daha çok salça, meyve suyu, reçel yapımına doğru kaymış olduğu görülür. Bu tesisler Bursa, İzmir, Erdek'te yer alır. Bu alanlara, balık ürünleri konserveciliğinin yaygın olduğu Gelibolu ve Çanakkale de eklenebilir.
Et ve et ürünleri sanayimize dayalı olarak, Et ve Balık Kurumu 1952'de kurulmuştur. Erzurum, Ankara, İstanbul, Elâzığ, Kars, Manisa, Van'da bu kuruma ait et kombinaları vardır. Son yıllarda özel sektörce açılan birçok et ve etten yapılan ürünleri işleyen birçok fabrika vardır.
İçki sanayi, ülkemizde ilk olarak cumhuriyet öncesinde 1890'da İstanbul-Şişli'deki Bomonti semtinde kurulan bira fabrikasında başlar. 1940'da tüm bira fabrikaları TEKEL tarafından satın alınır. Şarap üretimi, 1927'den başlayarak öncelikle TEKEL tarafından 20'ye yakın şarap fabrikası ve imalathanesinde yapılmaya başlanır. Bugün gerek bira ve gerekse şarap üretimi ile ilgili özel sektöre ait birçok tesis bulunmaktadır. 1922'de İstanbul Paşa-bahçe'de ispirto ve ispirtolu içkiler fabrikası; 1930'da İstanbul Mecidiyeköy'de likör fabrikası; 1931'de Diyarbakır, 1933 Gaziantep, 1967'de Tekirdağ'da rakı fabrikaları kurulmuştur.
Tütün sanayimiz, yaprak tütününden sigara, puro, pipo tütünü üretimine dayanır. Türkiye'de yakın zamana kadar sigara fabrikaları, TEKEL Fabrikası tarafından devlet yönetiminde bulunuyordu. Bu fabrikalarımız istanbul, İzmir, Samsun, Malatya, Bitlis, Adana ve Tokat'tadır. Son yıllarda özel kesim tarafından da birçok sigara fabrikası kurulmuştur.

2. Tekstil sanayi: Ülkemizdeki dokuma, giyim ve deri sanayilerini kapsar. 1930'larda ilk defa devlet tarafından İzmir, Aydın, Manisa, Adana ve Malatya'da dokuma fabrikaları kurulmuştur. Türkiye'de tekstil (dokuma), başta gelen sanayi kollarından olup, önemli ihraç ürünlerimiz arasındadır. Aşağıda tekstil sanayi kolundaki fabrikalarımızın bulunduğu yerler sıralanmıştır:
Dokuma sanayi: Pamuklu dokuma fabrikaları İstanbul, Adana, Antalya, Tarsus, Aydın, İzmir, Nazilli, Malatya, Kayseri, Konya, Konya-Ereğli, Karaman, Manisa, Uşak, Adıyaman, Erzincan'da bulunur. Yünlü dokuma fabrikaları İstanbul, Hereke, Bursa, İzmir, Kayseri, Kula, Siirt, İsparta, Uşak, Gördes, Manisa'dadır. İplik dokuma fabrikaları Bursa, Gemlik, Çerkezköy, Hatay ve İstanbul'dadır.
Hazır giyim (konfeksiyon) sanayi İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Çerkezköy (Tekirdağ) ve Ada-na'da gelişme göstermiştir.
Deri sanayi daha çok İstanbul (Tuzla), İzmir, Gerede ve Bolu'da gelişmiştir. Ayakkabı atölye ve fabrikaları İstanbul, Bursa, Erzurum, Kars, Van'da yaygındır.
Ayrıca, halıcılık ise İsparta, Gördes, Demirci, Hereke, Kayseri, Bünyan, Ladik, Uşak, Kula, Konya, Kırşehir, Sivas'ta görülür.

3. Kimya sanayi: Ülkemizde petro-kimya, ilâç, sunî gübre, sabun ve deterjan, lâstik, boya sanayilerini içeren çok kapsamlı bir sanayi koludur.
İpraş (İzmit), Aliağa (İzmir), Ataş (Mersin), Kırıkkale (Orta Anadolu) ve Batman'da ham petrol işleme tesisleri bulunur. Plâstik sanayi, İstanbul, İzmit, Bursa, İzmir, Kayseri, Adana, Gaziantep'te bulunur. ilâç sanayi, 130'dan fazla fabrika ile çoğunluğu Ankara, İstanbul, Adapazarı ve İzmir'de toplanmıştır. Suni gübre ve tarım ilâçları fabrikaları Bandırma, İstanbul, Kütahya, İzmir, Elâzığ (Sivrice), Mersin, İzmit, Urfa, Karabük, Samsun ve Adana'da bulunur.
Sabun ve deterjan sanayi İstanbul, İzmir, Ankara ve Gaziantep'de gelişmiştir. Lâstik sanayi olarak uçak lastiği Kırşehir, oto lastiği Adapazarı'nda gelişmiştir.
Boya üreten fabrikalar İzmir, Mersin, İstanbul ve İzmit'te bulunur.

4. Demir-çelik, ****l, makine sanayi: Demir
cevherinin işlendiği, Zonguldak-Ereğli (Erdemir), Karabük (Kardemir) ve İskenderun (İsdemir)'da demir-çelik tesislerimiz vardır. İlk demir-çelik fabrikamız Karabük'te 1937'de kurulmuştur. İzmir'de özel kesim tarafından İzmir demir-çelik fabrikası da kurulmuştur. Maden çıkarma ile ilgili birçok tesisimiz vardır. Örneğin; bakır Murgul'da, alümiyum Seydişehir'de, çinko-kurşun Kayseri'de, ferro-krom Antalya'da ve Elâzığ'da çıkarılıp işlenir.
Makine imalât sanayi olarak, askerî araçlar Kırıkkale'de; tank ve palet yapımı Adapazarı'nda; gemi yapımı Haliç-Taşkızak, Pendik'te (İstanbul) ve Gölcük; lokomotif Kayseri, Sivas ve Eskişehir'de; vagon Adapazarı'nda üretilir.
Otomotiv sanayi Bursa'da Tofaş ve Oyak-Re no, İstanbul'da Ford-Otosan, İzmir'de Opel, BMC ve Adapazarı'nda Toyota otomobil ve yük taşıt fabrikaları bulunur.

5. Çimento, cam ve seramik sanayi: Çimento sanayinde ilk fabrikalar Ege Bölgesi'nde kurulmu ve bunu diğer bölgelerdekiler izlemiştir. Bu çimento fabrikalarımız İzmir, Söke (Aydın), Afyon, Bartır, Bolu, Ünye (Ordu), Trabzon, Adana, Tarsus, Pınarhisar (Kırklareli), Balıkesir, Bursa, Çanakkale, Elezığ, Aşkale (Erzurum)ve Ankara'da bulunur. Bfabrikaların toplamı 30'a yakındır. Ülke gereksinir karşılandığı gibi ihraç da edilir. Tuğla ve kiremit fabrikaları ise Samsun, Esh şehir, Adapazarı, İzmir, Konya, İstanbul, Bolu'c kurulmuştur. Cam sanayi olarak Paşabahçe (İstanbul), İzmit, Kırklareli, Bursa'da şişe-cam fabrikaları; Ça; rova, Mersin ve Sinop'ta oto camı fabrikaları bulnur.Kütahya'da porselen; İzmir, Çan (Çanakka ve Bozöyük (Bilecik)'te seramik ve fayans fat kalan mevcuttur.

6. Orman ürünleri sanayi: Ağaç ürünlerine elde edilen kereste, mobilya, selüloz, kâğıt ve man ürünleri bu sanayi dalının kapsamındadır. Türkiye'de ilk kereste fabrikası 1923'te I lu'da kurulmuştur. Cide (Kastamonu), Düzce, Etın, Devrek, Yenice, Ayancık, Bafra, Rize, Ordu, Ardeşen, Borçka ve Demirköy (Kırklareli)'de kereste fabrikalarımız vardır. Manisa, Karabağlar (İzmir), Siteler (Ankara), inegöl (Bursa), Düzce, Dudullu (İstanbul)'da mobilya yapım fabrika ve tesisleri vardır.
Ülkemizde devlet kuruluşlarından SEKA'ya bağlı ilk kâğıt fabrikası, 1934'te İzmit'te kurulmuştur. Aksu (Giresun), Paşaköy, Çaycuma ve Bartın, Dalaman (Muğla), Taşucu, Bolvadin (Afyon), İzmit, Balıkesir, kağıt fabrikalarımızın bulunduğu merkezlerdir.


alıntı
Alıntı ile Cevapla
Alt 05 Ağustos 2012, 22:28   Mesaj No:33
Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:339
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: KPSS Coğrafya Dersi Konu Özetleri

TÜRKİYE'DE ULAŞIM
Ülkemizde de ulaşım ekonomik, sosyal ve stratejik bakımdan halkın yaşamı üzerinde etkili olan önemli bir sektördür. Cumhuriyetimiz kurulduğunda Türkiye'de ulaşım durumuna bakıldığında Batı Anadolu'da kısa mesafeler arasında demir yolu ve deniz yolu ulaşımına dayalıydı. Kara ulaşımı ise katır, at gibi hayvan gücü ile yapılırdı. Ancak daha sonra öncelikle demir yolu ulaşımına ağırlık verildi. Ülkemizin farklı köşelerini birbirine bağlayan demir yolları yapıldı. 1950'den itibaren kara yolu yapımına önem verilmiş, bunu demir yolu ve hava yolu ulaşımındaki önemli sayılacak gelişmeler izlemiştir. Ulaşım günümüzde büyük sorun olmaktan çıkmış olmakla birlikte, kara yollarımızda önemli sayılabilecek trafik kazaları problemi bulunur. Türkiye'de ulaşımı etkileyen faktörler doğal ve beşerî faktörler olmak üzere ikiye ayrılır: Doğal faktörler yeryüzü şekilleri (sıradağlar ve yükselti) ve iklim koşulları (kar fırtınası, kar yağışı, buzlanma, sis, çığ, sel ve taşkın, aşırı sağanak, aşırı rüzgâr); beşeri faktörler ise yolların yapımı, tüneller, köprüler, viyadüklerin yapımı, rayların döşenmesi, kalifiye eleman ve bunların finansmanıdır.

1. Kara Ulaşımı
a. Kara yolu ulaşımı: Türkiye'de en fazla kullanılan ulaşım biçimi kara yolu ulaşımıdır. 1948 yılında Türkiye Kara yolları (TCK) Genel Müdürlüğü kurulmuştur. 1950'lerden sonra kara yolu yapımına hız verilmiştir. 1960'da toplam asfalt kara yolu uzunluğu 61 bin km'yi aşarken, 2000 yılı itibariyle, ülkemizde devlet yolu, il yolu ve köy yolu toplamı 342 625 km olup, bunun 137 bin km civarı asfalt (bitümlü kaplama) yoldur. Bu yollarımızda 1986'da 1,1 milyon, 1990'da 2,1 milyon, 2000 yılı itibariyse 6 milyon dolayında motorlu kara taşıtı bulunur.
Ülkemizde kara yolu yapımı yeryüzü şekillerinin engel oluşturması ve yükselti nedeniyle kara yolu yapımını zorlaştırır. Yer şekilleri, özellikle de yüksek dağlar nedeniyle kara yolu ulaşımının en fazla olumsuz etkilendiği bölgeler Doğu Anadolu, Karadeniz ve Akdeniz bölgelerimizdir. Ulaşım ancak bazı derin vadiler ve boğazlardan sağlanır. Ülkemizdeki başlıca dağ geçitleri şunlardır: Doğu Anadolu'da Sakaltutan, Tahir, Yalnızçam; Karadeniz Bölgesi'nde Kop, Zigana, Kavak, İlgaz; Akdeniz Bölgesinde Çubuk, Teke, Sertavul, Gülek, Belen geçitleridir.
İstanbul'da 1973'te açılan Boğaziçi Köprüsü ve 1988'de açılan Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ve bunlarla bağlantılı otoyollar ülkede yaygınlaşmaya başlamıştır. 2000 yılında ülkemizde 1773 km otoyol bulunur. Bu değer, karayollarımıza oranlandığında ancak %1'ini oluşturur.

b. Demir yolu ulaşımı: Ülkemizde ilk demir yolu cumhuriyetimizin kuruluşundan 67 yıl önce, 1856 yılında İngilizlerce yapılan İzmir-Aydın demir yoludur. Engebeli ve yüksek bir ülke olduğumuzdan demir yolu yapımı güç ve pahalıdır. 1929 yılında Devlet Demir yolları (TCDD) Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Cumhuriyetimizin ilk yıllarında 1923'lerde 4138 km olan demir yolu ağı, ikiye katlanarak 1963'de 8008 km'ye, 2000 yılında 8671 km'ye ulaşır. Ana demir yolu hatlarımız şunlardır:
Haydarpaşa (İstanbul)-Eskişehir-Ankara-Kayseri-Sivas-Erzurum-Kars arasındaki kuzey demir yolu hattı.
Eskişehir-Afyon-Konya-Adana üzerinden, Maraş-Malatya-Elâzığ-Bingöl-Muş-Tatvan-Van ve ayrıca, Sivas-Erzincan-Erzurum-Kars'a ulaşan Doğu Anadolu hattı ile Elâ-zığ-Diyarbakır-Kurtulan'a varan Güneydoğu Anadolu hattı.
İzmir'den başlayarak doğuya doğru Gediz ve Büyük Menderes vadileri boyunca Göller yöresine (İzmir-Manisa-Turgutlu-Uşak-Af-yon ile İzmir-Aydın-Denizli-Burdur-Isparta ve Eğirdir) ve İç Anadolu'da Ankara bağlanan ve ayrıca, Marmara Bölgesi'nde Kütah-ya-Balıkesir-Bandırma hattından oluşan Batı Anadolu hattı.
Karadeniz kıyısına bağlanan Ankara Zonguldak ve Sivas-Samsun hatları ile Akdeniz kıyısına bağlanan Ulukışla-Mersin ve Os-maniye-İskenderun kıyı hatları.
Sirkeci (İstanbul)-Edirne hattından kuzeybatıya Bulgaristan'a ve batıya Yunanistan'a bağlanan, ayrıca Gaziantep'den Suriye'ye, Mardin-Nusaybin'den Irak'a geçen ve ayrıca, Kars'tan Ermenistan'a ve Van'dan iran'a bağlantıyı sağlayan dış hatlar.

2. Deniz Ulaşımı
a. Deniz yolları: Liman ve iskeleler arasında yolcu ve yük taşımacığı deniz ulaşımımızı oluşturur. Türkiye'nin toplam kıyılarının uzunluğu 8333 km'dir. Ege kıyılarımız 2805 km, Karadeniz kıyılarımız 1795 km, Akdeniz kıyılarımız 1577 km ve Marmara kıyılarımız 927 km uzunluğundadır. Türkiye'nin üç tarafı denizlerle çevrili ve dünyada yalnız başına bir iç denize sahip tek ülke olmasına rağmen, deniz yollarımız çok fazla gelişememiştir. 1 Temmuz 1926'da Kabotaj Kanunu çıkarılmıştır. 1952'de kurulan Türkiye Denizcilik Bankası Anonim Ortaklığı ile denizciliğimiz gelişmiş, yeni limanlar yapılmıştır. İstanbul (Camialtı, Taşkızak, Pendik ve Tuzla), Gölcük, İzmit'te gemi yapım ve bakım tesislerimiz vardır. Ülkemiz tersanelerinin toplamı 45'tir. Denizyollarında yolcu taşıma kapasitesi gün geçtikçe azalırken, yük taşımacılığı artmaktadır. Ülkemizde 1993'te 4878 gemi ve 5 milyon gros tonluk yük taşıma kapasitesi bulunurken; bu değerler 2000 yılında artarak 6735 gemi ve 10 milyon gros tonluk yük taşıma kapasitesine ulaşmıştır.

Limanlarımız: Marmara Bölgesi'nde ithalât ve ihracat limanı olan istanbul Limanı; Ege Bölgesi'nde İzmir Limanı; Karadeniz Bölgesi'nde Zonguldak, Sinop, Samsun, Trabzon, Rize limanları; Akdeniz Bölgesi'nde Antalya, Mersin, iskenderun limanları başlıca işlek limanlarımızdır. 1987 yılında Mersin ve Antalya limanları, uluslararası ticarete açık "Serbest Bölge" niteliği kazanmışlardır. Mersin, İskenderun ve İzmit limanları er fazla gelişmiş olan limanlardır.
Son yıllarda Kuşadası, Kemer, Bodrum, Mar maris, Ataköy ve Fenerbahçe (İstanbul)'deki yat li manianınız turistik amaçla kurulmuş ve gelişmiş olup yıl boyunca hizmet vermektedirler.

3. Hava Ulaşımı
Ülkemizde hava yolu ve haberleşmede hav; ulaşımı kullanılır. Türkiye'de sivil havacılık 1933'd< kurulan Türk Hava Kurumu tarafından başlatılmış tır. 1960'da ise Türk Hava Yolları (THY) Anonir Şirketi kurulmuştur. Ülkemizde 1983'den önce : şirket, 32 uçak, 4472 koltuk kapasitesi bulunurker 2000 yılı itibarıyla 40'ın üzerinde şirket, 150'de fazla uçak ve 20 bin dolayında koltuk kapasite; bulunur. Modern uçak alımları ve hava limanı yap ma faaliyetleri devam etmektedir. Ülkemizde siv havacılık ulaşımına açık olan 34 il bulunur.
Hava limanlarımız: İstanbul'da Yeşilköy'del Atatürk Hava Limanı ve Kurtköy'deki Sabin Gökçen Hava Limanı; Ankara'da Esenboğa H< va Limanı, İzmir'de Adnan Menderes Hava Lim; nı ve Çiğli Hava Limanı, Antalya'da Antalya Hav Limanı ile Muğla'da Dalaman Hava Limanı başlıc önemli hava limanlarımızdır. Bunlar vasıtasıyla A rupa, Amerika, Ortadoğu ve Uzakdoğu ülkelerir seferler yapılmaktadır. Ayrıca ülke sathında İsta bul'dan Adana, Ankara, Antalya, Batman, Burs Dalaman, Denizli, Diyarbakır, Erzurum, Gaziante İzmir, Malatya, Milas (Bodrum), Sivas, Trabzon 1 Van'a; Ankara'dan ise Antalya, Batman, Deni; Diyarbakır, Elazığ, Erzincan, İstanbul, İzmir, Ka Kayseri, Konya, Malatya, Muş, Samsun, Şanlıuı ve Trabzon'a THY ve özel şirketlere ait uçakla seferler yapılmaktadır.


alıntı
Alıntı ile Cevapla
Alt 05 Ağustos 2012, 22:28   Mesaj No:34
Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:339
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: KPSS Coğrafya Dersi Konu Özetleri

TÜRKİYE'DE TURİZM
Lâtincede gezmek, dolaşmak anlamındaki "tur-nare" sözcüğünden gelen turizm, boş zamanları geçirmek ya da rekreasyon (dinlenme) amacıyla seyahat edenlerin yolculukları ve geçici süreyle konaklamaları sonucu ortaya çıkan olaylar ve ilişkilerin bütünüdür. "Turizm Coğrafyası" da söz konusu olay ve ilişkilerin mekansal açıklanması ile ilgilenen bilim dalıdır.


Türkiye'de uygun iklimin olması, doğal ve tarihi zenginliklerin varlığı, yeterli turistik tesis ve alt yapı sorunlarının çözülmüş olması, folklorik zenginlik, çevre temizliğine verilen önem, uluslar arası ticaretin gelişmiş olması, basın ve televizyon yoluyla tanıtım, ulaşım koşullarının elverişliliği, sanayinin gelişmesi, gelir düzeyimizin yükselmesi gibi turizmimizi olumlu etkileyen başlıca faktörlerdir. Turizmin coğrafik anlamda en önemli unsuru "turistik çekicilik"tir. Bu çekicilikler şöyle sıralanabilir: İklim, manzara, spor, plaj, kongre, kaplıca ve içmeler, şelâleler, mağaralar, kayak merkezleri, antik kentler, tarihi anıtlar, savaş alanları, etnografik alanlar, yerleşmeler, halk festivalleri ve şenlikler, fuarlar, kültürel geziler, baraj, santral, havalimanı gibi ekonomik yapılar.
İklim özellikleri, deniz ve kıyılar, ormanlar ve millî parklar, dağlar, yaylalar, akarsular, göller gibi hidrolojik unsurlar, özellikle farklı ve ilginç yeryüzü şekilleri ülkemizde sayılabilecek doğal güzelliklerimizdir.

önemli doğal güzelliklerimiz: Peri bacaları ve yer altı şehirleri (Ürgüp ve Göreme), Pamukka-le travertenleri (Denizli), Damlataş Mağarası (Alanya), Karain Mağarası (Antalya), Manavgat ve Düden şelaleleri (Antalya), Nemrut Dağı ve insan-hayvan başı heykelleri (Adıyaman), Meke tuzlası (Karaman), Ağrı Dağı (Ağrı), Doğu Karadeniz yaylaları, Ölüdeniz Lagünü (Fethiye), Cennet-Cehen-nem Obrukları (Mersin).

Ülkemiz, 12. bin yıl öncesinden günümüze Hitit, Frig, Pers, Roma, Bizans, Osmanlı İmparatorluğu gibi birçok medeniyeti bünyesinde barındırmıştır. Bunlara ait binlerce kalıntı bulunur ve ülkemiz bu bakımdan çok zengin bir açık hava müzesi görünümündedir. Ayrıca 81 yıllık genç cumhuriyetimizde de birçok yapıt ortaya konmuştur. Ankara'da Anıtkabir, İstanbul'da Boğaz köprüleri bunların birkaçıdır.

Ülkemizdeki önemli tarihî eserlerimiz: Dol-mabahçe, Topkapı, Beylerbeyi ve Çırağan sarayları, Sultanahmet, Süleymaniye, Ayasofya camileri, tarihî köşkler, hamamlar, korular, hisarlar ve surlar (İstanbul), Selimiye Camisi (Edirne); Efes (İzmir), Milet (Aydın), Side (Antalya), Sard (Manisa), Kar-kamış (Gaziantep) harabeleri; Mevlâna Müzesi (Konya), Çifte Minareli Medrese (Erzurum), Alaca-höyük (Çorum), Ulu Cami (Bursa), İshak Paşa Camisi ve Sarayı (Doğubeyazıt, Ağrı).
Cumhuriyetimizin kuruluşundan günümüze ülkemizde turizmin gelişiminde 1957'de kurulan Turizm Bakanlığı, ayrıca Turizm Bankası, İller Bankası, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu gibi kuruluşların büyük katkısı vardır.

1989'da 2,5 milyar ABD doları olan turizm gelirimiz 1993'te 4 milyar ABD dolarına; 2000 yılında ise büyük deprem felâketlerine, ekonomik krizlere ve Ortadoğu'daki savaşlara rağmen 7,6 milyar ABD dolarına yükselmiştir. Ülkemize gelen turistler 1950'de 28 bin kadar olan sayı, 1993'de 6,5 milyona, 2000'de 10,4 milyona ulaşmıştır. Tüm bu sonuçlar, ülkemizdeki turizm çekiciliğinin olumlu gidişinin göstergeleridir.

alıntı
Alıntı ile Cevapla
Alt 05 Ağustos 2012, 22:29   Mesaj No:35
Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:339
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: KPSS Coğrafya Dersi Konu Özetleri

TÜRKİYE'NİN TİCARETİ
Ticaret, ilkçağlardan beri, ülkeler ve kıtalar arasında mal ve hizmetlerin kâr amacıyla yapıldığı etkinliktir. Ticaret coğrafyası, bakımından ülkemizin coğrafi potansiyeli çok önemlidir. Bunu da tarım, hayvancılık, maden yatakları, sanayileşme özellikle de sanayi ürünleri belirler.


iç ticaret: Ülkemiz sınırları içinde yapılan ticarettir. Bölgeler arasında iklim farklılıkları görülmesi nedeniyle farklı tarım ürünleri yetişir. Sanayi faaliyetleri özellikle Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerimizde çok gelişmiştir. Bölgeler ve kentler arasında yoğun bir ticaret gelişmiştir. En önemli ticaret merkezlerimiz İstanbul, İzmir, Bursa, Adana, Mersin, Gaziantep, Samsun, Trabzon, Ankara, Konya, Eskişehir, Malatya, Erzurum, Van ve Diyarbakır'dır.

Dış ticaret: Ülkemiz sınırlarından dışarıya (ihracat) ve dışarıdan ülkemize (ithalat) yapılan ticarettir. 1928 yılı itibarıyla 88 milyon ABD doları ihracatımıza karşılık, 113 milyon ABD doları ithalâtımız gerçekleşmiştir. Dış ticaret hacmimiz 201 milyon ABD doları ve ihracatımızın gayri safî millî hasıla (GSMH)'daki payı ise %10,7 olmuştur. Aradan geçen 73 yıllık süre sonrasında, 2001 yılı itibarıyla 31 milyar ABD doları ihracatımıza karşılık, 41 milyar ABD doları ithalâtımız gerçekleşmiştir. Dış ticaret hacmimiz 72 milyar ABD dolardır. İhracatımızın gayrî safî millî hasıla (GSMH)'daki payı ise %21,6'dır.

İhracat: Tarım ve hayvan ürünleri ile yeraltı kaynaklarımızdan oluşur. Son yıllarda dışarıya sattığımız ürünler arasında bazı sanayi ürünlerimizin olduğu da görülür. Örneğin; İtalya ve Fransa'dan otomobil ithal ederken, bugün Fransa'ya Fiat otomobil ihraç edilmektedir. Dış ülkelere sattığımız ürünler fayans, porselen, tuğla, çimento gibi toprak ürünleri, çeşitli meyve ve sebzeler, hayvansal ve bitkisel yağlar, tekstil ürünleri, giyim ve deri eşyaları, otomobil, otobüs, kamyon, vagon, televizyon, ev aletleri, araba lâstiği, krom, bakır, boraks gibi maden cevherleridir.

İthalât: Sanayi ürünleri, elektronik araç ve gereçler, motorlu taşıtlar, optik aletler, ilaç, kimyasal maddeler, petrol, doğal gaz, kauçuk, kahve, kakao, baharat gibi ürünler dış ülkelerden satın aldığımız ürünlerdir.
Avrupa Birliği (AB) ülkeleri, ABD, Ortadoğu Ülkeleri, İslâm Ülkeleri, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilâtı (OECD) ülkeleri, Karadeniz Ekonomik işbirliği Ülkeleri (KEİB) ve Uzakdoğu ülkeleri ihracat ve ithalât yaptığımız başlıca ülkelerdir.
1983'den sonraki yıllarda ülkemizde "serbest ticaret" bölgeleri ya da kentleri önemli olmaya başlamıştır. Buralarda dövizle alışveriş yapıldığı gibi gümrük vergisi de alınmamaktadır. Bu bölgeler İzmir, Mersin, Antalya, Adana, İskenderun ve İstanbul'dur.
Alıntı ile Cevapla
Alt 05 Ağustos 2012, 22:29   Mesaj No:36
Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:339
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: KPSS Coğrafya Dersi Konu Özetleri

TÜRKİYE'NİN ÇEVRE SORUNLARI

Son 50 yıl içinde sanayileşmiş Batı ülkelerinde de görüldüğü gibi, ülkemizde 1970'lerden sonrs başlayan sanayileşmenin getirdiği kirlilik bir çevre sorunu olarak yaşanmaya başlamıştır. Ancak ülke mizdeki asıl çevre sorunu arazi bozulmasıdır. Bı da toprakların aşınması, toprakların tamamer aşındırıldığı sahalarda anakayanın ortaya çıkma sidir. Buna kısaca erozyon da denir. Dolayısıyla ül kemiz arazilerindeki topraklarının aşınması, bunla rın denizlere ve göllerimize ya da barajlarımıza ta sınması, buna dayanarak tarım topraklarının ya vaş yavaş ortadan kalkmasıdır.

Doğal ortamı bozarak değiştiren ve doğal den geyi altüst eden ana çevre sorunlarımızı başlıkla hâlinde şöyle sıralayabiliriz:
Doğal ortamın dengesinin bozulması verozyon olayı yani, yanlış arazi kullanımı bitki örtüsünün tahribi,Hava kirliliği,Akarsu, göl, gölet ve denizlerimizde oluşa su kirliliği, Toprak kirliliği, Kentlerde katı atık problemi ve gürültü kirlil ğidir. Bu amaçlarla, ülkemizde 1991'de Çevre B; kanlığı kurulmuştur.

alıntı
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Konuyu değerlendir
Konuyu değerlendir:

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
KPSS Vatandaşlık Dersi Konu Özetleri Medineweb Vatandaşlık 12 30 Ekim 2018 08:55
DGS Türkçe Dersi Konu Özetleri Medineweb DGS (Dikey Geçiş Sınavı) 8 21 Mayıs 2017 22:13
DGS Matematik Dersi Konu Özetleri-MEDİNEWEB Medineweb DGS (Dikey Geçiş Sınavı) 41 12 Nisan 2014 13:56
kelama giriş dersi konu özetleri makbergülü Kelama Giriş 0 17 Şubat 2013 16:01
DGS Geometri Dersi Konu Özetleri Medineweb DGS (Dikey Geçiş Sınavı) 9 03 Ağustos 2012 22:07

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.