Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM GENEL.::. > Edebiyat > Makale ve Köşe Yazıları

Konu Kimliği: Konu Sahibi muhsin iyi,Açılış Tarihi:  14 Şubat 2013 (19:56), Konuya Son Cevap : 11 Mayıs 2015 (11:10). Konuya 2 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 14 Şubat 2013, 19:56   Mesaj No:1
Medineweb Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:muhsin iyi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 14028
Üyelik T.: 31 Temmuz 2011
Arkadaşları:5
Cinsiyet:
Mesaj: 143
Konular: 88
Beğenildi:29
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Tevekkül, Tevekkül Nedir, Allah’a Tevekkül Nasıl Edilir/Muhsin İyi

Tevekkül, Tevekkül Nedir, Allah’a Tevekkül Nasıl Edilir/Muhsin İyi

Tevekkül, Tevekkül Nedir, Allah’a Tevekkül Nasıl Edilir
Nefsin Allah’a (c.c.) isyan noktaları vardır. Bunların başlıcası haramlardır. İnsan haramlara tövbe edince şeytanları kahreder. Çünkü şeytanlar insanları bunlarla oynatırlar, aldatırlar. Nefsin haramlara tövbe etmesi demek, bir zaman zevk aldığı şeyleri terk etmesidir. Bu çok zor bir durumdur. Genellikle başa gelen bela ve musibetlerle insanlara tövbe nasip olmaktadır. Yoksa nefis alıştığı, zevk aldığı şeylerden kolay kolay vazgeçemez. Kul, bela ve musibetin Allah’tan geldiğini bildiği, Allah’tan gelen bu bela ve musibetin de nedensiz olmadığını, bunun günahlarının neticesi olduğunu kavradığı zaman Allah’ın inayetiyle tövbe nimetine erişebilmektedir. Tövbe ettikten sonra önceki günahları için yüreğinde büyük bir pişmanlık duyup bunları tamir yoluna gidenler, yüce Allah’ın (c.c.) mağfiretine ve rızasına doğru bir yol tutmuşlardır.

Şeytanlar insanları haramlara teşvik hususunda büyük bir acizlik yaşadıkları zaman bu sefer onun Allah’a tevekküldeki açık noktalarına yüklenirler. Bu noktalarda her birimizin kaygıları vardır. Dünyada kaygısı olmayan insan yoktur. Dolayısıyla müminler de bazı kaygılara sahiptirler.

Şeytanlar insanların ruhsal dünyasına girip düşüncelerini, duygularını takip edebildikleri için kaygılarını çok iyi bilirler. Bu konuda raporlar tutarlar. İnsanın üzerindeki şeytanlar değiştiği zaman bu bilgiler yeni görevlilere aktarılır.

Şeytanların kaygı konuları ile ilgili sözleri, vesveseleri özellikle namaz, zikir gibi ibadetler sırasında çok olur. Böylelikle kişinin namazlarını ve zikirlerini ifsat ederler. Ayrıca insanların aralarının bozulmasında, Müslüman’ın diğer Müslümanlara güven duygusunun zedelenmesinde bu kaygıları çok istismar ederler.

Tevekkül bizde kaygı oluşturan hususlarda yüce Allah’a (c.c.) güvenmek, ilgili kaygı konusunda bütün olumsuz düşünce ve duyguları içimizden atmaktır. Öyle ki tevekkül ilgili kaygı durumu gerçekleşse bile bunun ancak yüce Allah’ın (c.c.) izni ile ve bizim yararımıza uygun olduğu için yüce Allah (c.c.) tarafından yaratıldığını kabul etmektir. Kadere iman, bu inancı zaten bizden istemektedir. Ama nefsimiz tevekkülü kabul etmemektedir. Dolayısıyla nefis, kader inancını inkâr etmektedir; hayır (iyilik) ve şerrin (kötülüğün) ancak kulun filleri ile meydana geldiğine inanmaktadır.

Nefsimizin tevekkülü kabul etmemesi, yüce Allah’a (c.c.) güvenmemesi anlamına gelmektedir. Nefis haddizatında küfür üzere yaratılmıştır. İnsan nefsine uyduğunda kâfir olur. Mümin olması mümkün değildir. Nefse göre her şey sebepler dairesinde meydana gelir. Allah’ın (c.c.) bunlara müdahalesi yoktur. Zaten mümin kelimesinin anlamında da Allah’a (c.c.) güven duymak anlaşılmaktadır.

Bir insan Müslüman da olsa biraz nefsine uyduğunda hemen tevekküle itiraz edip kadere, hayır ve şerrin Allah’tan geldiğine inanmayacaktır.

Tevekkülde sebepler dairesine dikkat ettikten ve kaygı duyduğumuz hususlarda elimizden geleni yaptıktan sonra Allah’a (c.c.) güvenmek hadis-i şeriflerde özellikle belirtilmiştir. Hatta bunu formüle eden bir hadis-i şerif pek meşhurdur: ‘Deveni bağla, ondan sonra Allah’a tevekkül et!’ Mescid-i Nebevi’ye gelen bir bedevinin devesini bağlamadan Allah Resulü (s.a.s) ile konuşmaya başlaması üzerine bedevi bu hadis-i şerifle ikaz edilmiştir.

İnsanlar develerini bağlayıp yani ilgili konuda ellerinden geleni yaptıkları halde yine kaygı duyarlar. Namaz ve zikirleri bu aşamada da genellikle kaygılarla ifsat olunmaktadır. İşte yüce Allah (c.c.) kulundan bu noktada razı olmamaktadır.

Müminin devesini bağladıktan sonra bu konuda kaygı duyması Allah’ın kaderine itiraz anlamı taşımaktadır. Allah’ın (c.c.) kaderine itirazda ise küfür kokusu vardır. Allah’ın (c.c.) pek çok sıfatı ve güzel ismi farkına varılmadan inkâr edilmiş olur.

Allah El-Alîm’dir. O her şeyi bilir. O’nun izni olmadan bir yaprak bile ağacından düşmez (bk. En’am suresi, 59). Allah her şeyin yaratıcısıdır (bk. Zümer suresi, 62). İnsanı ve yaptıklarını Allah yarattı (bk. Saffat suresi, 96). “Vekil olarak Allah yeter (Nisa suresi, 81).”, “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir (Âl-i İmrân suresi, 173).”, “Kim Allah’a tevekkül ederse, O, ona yeter (Talak suresi, 3).”

Tevekküle itirazın nedeni nefsin benlik taslamasıdır. Allah’ı tanımamasıdır. Yüce Allah’ın gücünü, kudretini, ilmini, bu dünyaya ve insanlara tasarrufunu bilen bir insanın tevekkül hususunda sıkıntı yaşaması mümkün değildir.

Kişinin farz-ı muhal devesi çalınsa buna asıl karar veren merci kimdir? Elbette yüce Allah’tır. Kul kaygısıyla yüce Allah’ın (c.c.) bu konudaki iradesine itiraz etmektedir. Güya insan küçük aklı, sınırlı tedbiri ve gücüyle bu kötü kaderi engelleyebileceğini varsayarak yüce Allah’a (c.c.) kendi iradesini, tedbirlerini, gücünü şirk koşmaktadır.

Tevekkül imanda derinleşmeyi meydana getirir. Allah’ı sıfatları ve güzel isimleri ile tanımayı sağlar. Allah ile kul arasında sevgi oluşturur.

Günahlarına tövbe eden, belli bir derece dünyayı gönlünden çıkaran bir mümin hemen tevekkülle imtihan edilmeye başlar. Bunun için yüce Allah (c.c.) ona şeytanların vesveselerini musallat eder. Şeytanlar gece gündüz mümini kaygılandıracak konuları vesvese yaparlar. Mümin kişi bu vesveseleri bilinçaltından algıladığı için sanki kendi düşünceleri imiş gibi değer verir. Bunlar üzerine kafa yorar. İbadetlerinden zevk almaz. Soğumaya başlar.

Bir insan kaygıların kıskacına düştüğü zaman şeytanların ellerinde oyuncak olur. Manevi ilerlemesi düşer ve geriye gitmeye başlar.

Şeytanlar kaygılarla insanlara egemen olurlar. Onları araba kullanır gibi bir makineye dönüştürürler.

Nefis tevekkül bahsinde okuma yazma bilmeyen bir insan gibidir. Bu konuda o kadar cahildir ki, cahilliğini de kabul etmez.

Tevekkül bahsini nefse öğretmek o kadar basit değildir. Zira nefis bu konuda kitaplar okuyarak, sohbetler dinleyerek eğitilemez. Elbette bunların insanda hiç etkileri olmadığını iddia etmiyoruz. Neticede yüce Allah (c.c.) Kuran-ı Kerim’de şöyle buyurmuyor mu: ‘Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? (Zümer suresi, 9)’ Elbette bu konuda bilinçli bir insan, bilinçsize göre daha ileridedir. Ama yalnızca bu konuda bilinç sahibi olmak nefsin eğitiminde yetmemektedir.

Nefis kitaplardaki ve sohbetlerdeki öğretici bilgilerle değişmemektedir. Nefis ibadetlerle hizaya gelmektedir. Bu açıdan tevekkül de böyledir. Nefis tevekkülü ibadetlerle kazanmaktadır.

Tevekkülü kazanmada en etkili ibadetler, temeli Allah (c.c.) yolunda para vermeye dayanan zekât, sadaka, hac gibi ibadetlerdir. Nefis bu ibadetler sırasında verilen para ile maddi varlığının azalmadığını, bilakis arttığını görerek materyalist olmaktan, dolayısıyla sebeplere bağlanmaktan kurtulmaktadır. Allah’a güvenmeyi öğrenmektedir. Zira nefis yaşantıyla öğrenir; ayrıca imtihan gereği karşılıksız olarak hiçbir şey vermemek üzere yaratılmıştır, programlanmıştır. O açıdan çok cimridir. Bu yüzden Allah’a (c.c.) tevekkül etmesi çok zordur.

‘Allah tevekkül edenleri sever (Al-i İmran suresi, 159).’ Niçin yüce Allah (c.c.), tevekkül edenleri sevmektedir? Çünkü tevekkül edenler bu dünyaya değer vermemektedirler. Kaygıları gerçekleşse bile bundan dolayı yüce Allah’a (c.c.) karşı olan duygu ve düşüncelerinde bir değişiklik olmamakta, yine de Allah’tan razı olmaktadırlar.

Sabır ve rıza tevekkülün bir sonucu olarak doğmaktadırlar. Bilindiği üzere sabır ve rıza usul-i aşerede en yüksek makamlardır. İmanda ve manevi yolculukta ulaşılmak istenen en büyük lütuflardır. Sıkıntılar karşısında kimseye şikâyet etmemek, güzel sabrın (sabr-ı cemil) tarifidir. Rıza ise başa gelen iyi durumlara olduğu gibi bela ve musibetlerden de Allah’tan razı olmaktır.

Tevekkülün sonucu sabır ve rızadır, tevekkülün sebebi ise usul-i aşeredeki tövbe, zühd makamlarıdır. Bunlar birer merdiven basamağı gibidir. Tövbede kul günahlardan uzaklaşır. Nefsin, çok önem verdiği günahlardan vazgeçmesi sanki onun ölümü gibidir. Yüce Allah (c.c.) tövbe eden bir kulu adeta imanla yeniden diriltmiştir. Günahlardan vazgeçtiği için de ona ibadetlerden zevk alma nimetini bahşeder. Çok kimsenin namaz kılmak istedikleri halde buna muvaffak olamamalarının gerçek nedeni günahlara tam manasıyla tövbe edememeleridir. Yüce Allah (c.c.) günahlarla kirlenen insanlara tövbe etmedikçe ibadet kapısını açmamaktadır. Böyleleri namaz kılmak için kendilerini zorlasalar bile namaz onlar için çok sıkıcı bir ibadet olmaktadır. Tövbe eden kişiler ise namazdan çok büyük bir zevk alırlar, bir zamanlar nefislerinin zevk aldığı günahların yerine ruhları namazlarda sonsuz bir huzur bulur. İşte tevekkül için bu tövbe birinci basamaktır. Yani tövbe nasip olmadan tevekkülden söz etmek mümkün değildir. Ondan sonra zühd gelmektedir. Zühd dünyayı kalpten çıkarmaktır. Günahkâr bir insan adeta dünyaya taparken tövbe sayesinde yüce Yaratıcısı ile kendi arasında bir sözleşme imzalamaktadır. Zühd ise yüce Allah karşında dünyanın mubah olan şeylerinin de kalpten çıkarılmasıdır. İnsanın gerçek anlamıyla zühde ermesi için ibadetlerden zevk alan bir hale erişmesi gerekir.

Elbette zühdde herkesin bir derecesi vardır. Herkes aynı olamaz. Sonuçta yaşamak ve ailemizi geçindirmek için dünyaya bağlı olmak zorundayız. Dünyadan tamamen kopmak İslam dinine de aykırıdır. Çünkü sorumluluklarımız bizi belli derecede de olsa dünyaya bağlı olarak yaşamayı gerekli kılmaktadır. Bu konuda ‘El kârda, gönül yarda’ atasözü düsturumuz olmalıdır. Yüce Allah (c.c.) dünyanın gönülde yer almasından asla razı olmamaktadır.

Zühd tevekkülü doğurmaktadır. Gönlünde dünyaya değer vermeyenin kaygıları da yok olmaktadır. Çünkü her kaygı mutlaka dünyaya değer vermekten ve onu kaybetmek endişesinden kaynaklanmaktadır. Şeytanlar bunlardan yoksunluğu vesvese konusu yaparak insanları kaygıya sevk etmektedir.

Allah’a tevekkülü artmış bir insan karşısında şeytanlar büyük bir hezimete uğrarlar. Zira şeytanlar böyle bir müminin namazını ve zikrini ifsat etmek için yol bulamazlar. O zaman teslim bayrağını çekmiş düşman askerleri gibi bir hal yaşarlar. Hatta bu şeytanların bazıları bu yüzden Müslüman olup hatalarını bile anlarlar.

Evet, tevekkülü yeterli derecede kazanan bir mümin namazında ve zikrinde huşuya da erer. Böylelikle bu ibadetleri pek feyizli ve nurlu geçer.

Allah tevekkül sahibi kimseden hoşnut olur. Ona manevi yolda yüce makamlar ve haller nasip eder.

Veli kişinin en birinci vasfı, Allah’a tevekkül etmesidir.

Nefis tevekküle ermeden mutmainne makamına ulaşamaz. Tevekkül makamına eren nefis artık kaygılardan uzaklaştığı için Allah’a (c.c.) güvenir, itminana erer.

Çağımızda panik atak, stres, depresyon, melankoli gibi pek çok psikolojik hastalığın ve durumun nedeni kişide yeterli ölçüde Allah’a tevekkülün bulunmamasıdır. Sürekli kaygı hali hayatı çekilmez kılmakta, intiharları da teşvik etmektedir. Hâlbuki kişiler tevekkül halini bir doktor veya ilaç gibi görüp bu konuda bir arayış içerisine girseler elbette yüce Allah (c.c.) fazl u keremiyle bu konuda ikramda bulunacaktır. Onlara büyük ihsanlar gösterecektir.

Küçük bir çocuk anne ve babasına tevekkül eder, bu sayede hayatın sıkıntılarını pek görmez. Onun gözü hep oyundadır. Keyfine bakar. İnançlı bir insan da çocuk gibidir. Kendisine sunulan tevekkül hali ile bela ve musibetler karşısında yüce Allah’a sığınır, pek strese girmez, sıkıntıya da düşmez. Allah’ın üzerindeki nimetlerini düşünerek haline her daim şükreder. Hem dünya hayatı hem ahret hayatı mutlulukla geçer.

Allah’a (c.c.) tevekkül etmeyen kişi adeta sırtı ile dünyayı taşıyormuş gibi büyük bir manevi yükün altına girer. Hâlbuki atasözünde belirtildiği gibi kişi elinden geleni yaptıktan sonra ‘İş olacağına varır.’ Her şey yüce Allah’ın tasarrufu altındadır. Bu açıdan kula öncelikli olarak düşen vazifeler temiz niyet ve duadır. Yüce Allah (c.c.) işleri takdir ederken kulların kalplerine ve samimi dualarına bakmaktadır.

Tevekkül hali tek kelime bir ‘psikoterapi’dir. Kişinin ruh sağlığını koruyan ve onu yaşamda mutlu ve huzurlu kılan eşi bulunmaz bir iksirdir.

Tevekkül hali kişiyi kimseye muhtaç kılmaz, özgür ve bağımsız kılar. İnsanın kişiliğini de güçlendirir. Bir insan Allah’a (c.c.) gerçek manasıyla tevekkül ederse diğer insanların kendi yanında ne hükmü kalır ki?..

Manevi yolculukta zikir sayesinde ruh letaifleri ile manevi âlemlere doğru yükselirken bu dünyanın değeri gözünde düşer. Allah’a karşı bir aşk ve iştiyak duyar. Ruhun bu hali nefsin benliğini olumsuz yönde etkiler. Nefsin benliğini kırmaya başlar. Bu, yavaş yavaş nefiste zühd halini meydana getirir. Dünyaya karşı bu olumsuz tavır yanında benliğin kırılması ile tevekkül hali de kendisini gösterir. Nefis şeytanların vesveseleri ile meydana gelen kaygılara tepki göstermemeye, Allah’a dayanmaya başlar.

Nefis tevekkül nimetini elde edince insan büyük bir hazla ‘Hasbünallahu ve Ni’melvekil (Allah bize yeter, O ne güzel Vekil’dir) der. Bu nefsin ve şeytanların belini kıran büyük zikirlerdendir.

Allah (c.c.) bizlere ‘Hasbünallahu ve Ni’melvekil (Allah bize yeter, O ne güzel Vekil’dir)’ zikrini daima söylemeyi, bundan zevk almayı nasip eylesin. Âmin.
Muhsin İyi
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi muhsin iyi 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Amel Defteri, Hesap Kitabı/Muhsin İyi Makale ve Köşe Yazıları zülcenaheyn2 32 12067 10 Temmuz 2014 14:08
İhlâs, İhlas Nedir/Muhsin İyi Makale ve Köşe Yazıları zülcenaheyn2 2 2716 11Haziran 2014 11:41
Vahdet-i Vücut, Vahdet-i Vucud (3)/Muhsin İyi Makale ve Köşe Yazıları ali70 7 3195 10 Mayıs 2014 15:43
Namaz Kılmanın Mahiyeti, Bazı Faziletleri,... Makale ve Köşe Yazıları muhsin iyi 0 2184 17 Nisan 2014 19:23
İman ile Kaygı/Muhsin İyi Makale ve Köşe Yazıları valentino06 2 3121 09 Mart 2014 09:41

Alt 09 Mayıs 2015, 01:37   Mesaj No:2
Medineweb Acemi Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:zülcenaheyn2 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 49657
Üyelik T.: 06 Mayıs 2015
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 16
Konular: 0
Beğenildi:2
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cevap: Tevekkül, Tevekkül Nedir, Allah’a Tevekkül Nasıl Edilir/Muhsin İyi

Allah razı olsun. Bir sâlik için ihtiyaç olunan şeyleri adım adım yazmışsınız. İnsanın gönlüne güven verip kaygılarını gideren bir yazı.

Ayrıca şunu da eklemek lazımdır ki sabır etmek dünya ahret mükellefiyetleri yerine getirmeden nefis bataklığı içinde sürekli şikayet ve isyan hali içinde, sözde hayata tahammül etmek demek değil, dünya ahret mükellefiyetleri yerine getirdikten sonra Allah'a tevekkül ederek beklemek ve nefsimizin dalgalarına, rüzgârlarına, kaygı/anksiyetelerine dayanmaktır. Kısaca bu dalgalara teslim olmamaya çabalamak ve Allah'a teslim olup sığınmaktır çünkü dediğiniz gibi şeytanların bilinçaltına verdiği vesveseler bilincimizi ele geçirdiği vakit oyuncak olmuş oluyoruz. Oyuncak olanın sabrı sabır değildir, orada mutmain hal kalmaz. Sabır, Allah'a tevekkül etmek ve nefse teslim olmamak, pes etmemek, ümitsizliğe düşmemek ve gönüldeki iman sıcaklığını, tatminini korumak için, o bilinç düzeyini korumak için elden ne geliyorsa yapmaktır. Ama tabii iyimser mü'minlerin sohbet, kitap, sözlerinden de faydalanmaktır çünkü bu tür zorlu sabır hâlleri sâlikler için geçicidir, aksi hâlde kimse tasavvufta yol alamazdı. Yol başında, nefs-i emmare ve levvamede olan sâlik gönlünde muhabbet olmadan nefsine sabreder ve Allah'a tevekkül eder, bu işin en zor kısmıdır fakat bu kaygı, benlik, hayal kısmından birkaç ay ya da sene içinde bilincini çok fazla düşürmeden çıkabilirse yani kıyam edebilirse, nefs-i emmaresini eğitebilirse ondan sonra gönülde muhabbet, aşk doğar, işte ondan sonra devamı gelir çünkü ondan sonraki aşamalar aşksız aşılmaz. Şairin dediği gibi, "bu terazi o kadar sıkleti çekmez".

Panik atak, anksiyete, depresyon, melankoli, vs. gibi çağımızın psikolojik hastalıklarından bahsetmişsiniz. Allah'a tevekkül bu hastalıklara sahip çukurdaki kişiyi düzlüğe çıkardığı gibi yola devam edilirse düzlükten, arzdan semaya doğru da kişiyi miraç ettirir. Şeriat'ın kişinin bünyesinde hakkı verildiği vakit kişi zaten çukurdan düzlüğe çıkmış oluyor, Şeriat dairesinin içine doğru derinleştikçe de semaya doğru miraç gerçekleşiyor. Nefs-i emmare bilincine gelmek bu noktada çok mühim çünkü bu bilinç Rabbına dönme bilincidir. Bu bilince gelemeyenler Nefs-i emmare dairesi dışında hayal âleminde yaşayan -tabii buna yaşamak denirse- kişilerdir.

Yine mühim bir nokta olarak gördüğüm dünya ile hem hâl olmak zorunluluğumuzdan bahsetmişsiniz. Aslında tasavvuf çevresi bu noktanın üstüne daha çok basmalıdır çünkü bazı tembeller dervişliği tembelliklerini örtmenin bir yolu olarak istismar etmektedir. Dervişlik keşişlik değildir. Hatta ve hatta serserilik hiç değildir. Keşişler inzivaya kaçarlar. Terk-i dünya derler ama aslında kendi nefislerinden kaçmaktadırlar. Manastırlar dağ tepelerine kurulur. Dervişlik ise halkta Hakk'ı bulmaktır. Dergahlar şehir içlerine kurulur. Dervişe elbette halvet, itikaf, vs. gibi kısa süreli kapanmalar gerekebilir ama bu hâller hep geçicidir çünkü yollarda yürüyen derviş hep aynı şeye rastlamaz. İnsan olmak nefsini bilmektir. Zahiri ve batını birlemektir. Zahirde işinle meşgul olmak, boşta kalınca da Batın işinle meşgul olmak ve sonra yine işine dönmek.

Allah bizleri kendisine tevekkül etmekten ayırmasın. İnşeAllah...
Allah bizlere samimi tevbe, gönülden pişmanlık ve inci-mercan dizmemizi sağlayan gözyaşları nasip etsin. İnşeAllah...
Allah bizleri kullarının arasına katsın. İnşeAllah...
Alıntı ile Cevapla
Alt 11 Mayıs 2015, 11:10   Mesaj No:3
Avatar Otomotik
Durumu:valentino06 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 48836
Üyelik T.: 27 Mart 2015
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 2
Konular: 0
Beğenildi:1
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cevap: Tevekkül, Tevekkül Nedir, Allah’a Tevekkül Nasıl Edilir/Muhsin İyi

Allah Kat Kat Razı Olsun. Çok güzel bir paylaşım.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Konuyu değerlendir
Konuyu değerlendir:

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Tevekkül barışş Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler 0 21 Temmuz 2019 11:08
TEVEKKÜL Sükutu-Ezber Sükutu-Ezber 0 27 Kasım 2016 00:17
Teslimiyet ve Tevekkül Esadullah Tasavvuf-Tarikat 1 07 Temmuz 2015 14:00
Tevekkül ve Kader iklimya Tebliğ-İrşad-Vaaz-Hutbe-Nasihat 1 10 Mart 2013 17:05
Bir Tevekkül İliştir Kalbime Eyy Rabbim!! Muallim Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler 1 01 Ekim 2008 00:59

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.