Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Muhtelif Konular (https://www.forum.medineweb.net/657-muhtelif-konular)
-   -   Rabbimizin öz geçmişe bakmıyor olmasına dikkat etmek. (https://www.forum.medineweb.net/muhtelif-konular/20136-rabbimizin-oz-gecmise-bakmiyor-olmasina-dikkat-etmek.html)

YaŞuHa 17 Kasım 2011 14:30

Rabbimizin öz geçmişe bakmıyor olmasına dikkat etmek.
 
Rabbimizin öz geçmişe bakmıyor olmasına dikkat etmek.

Allah ile dost olmak istiyorum fakat çok günahkar bir kulum.” demek çok yanlış bir ön yargı. Bu tıpkı; “Okula gitmek istiyorum ama daha önce çok uzaklaştırma cezası aldım” demek gibidir. Oysa ki Allah ile Milli Eğitim kıyaslanamaz. Samimi bir tövbe ile eskiye sünger çekilir ve hayata en güzel dost ile devam edilir. Unutmayalım ki özgeçmiş okul’a kayıt’ta, bir işe girişte, evlilikte vs. lerde kullarca önemli sayılmaktadır.

Bu Allah için hiçbir şey ifade etmemektedir.
Allah’ın ebedi ve en sadık dost olduğuna kesinkes iman etmek.
Sadık olup olmayacağını bilmeden birçok eş, dost, arkadaş edinir, edinmek için didinir ve en azından dünyalık beraberliğimiz için onlardan gelen, gelecek olan eza ve cefalara katlanırız. Bunlar olmasın demiyoruz.

Fakat biz iman ettikçe, bizi terketmeyecek olan ve salih amelin ölümümüzden sonra da yine O dostun engin rahmeti ile cennette de ebediyyen dost kalacağımızı bildiğimiz halde ondan başka Rabb Dost edinmeyi hiçte akıllıca bir hareket olarak kabul edemeyiz.
İnsan iç güdüsünde ebediyyet gizlidir. Hiçbir insan psikolojikman yok olmayı kabul edemiyor. Ve inanın tek ebediyyet, Allah ile dost olmak, olabilmekten geçer. Kötü-Ceza ile geçecek olan bir ebediyyet zillettir zaten.

Allah’ı kendimizin ki bilmek “Rabb diyor ki”, gibi ifadelerden kesinlikle kaçınarak, “Rabbim” - “Allah’ım” diye bahsetmek çağırmak.
Özellikle son günlerde “Rabb bunu sevmiyor” vb. ifadeler kullanılıyor. “Rabb” derken herkesin ki ya da başkasının ki gibi bir mana çıkar ki, kimse emanet edildiği, anne, babasını takdim ederken “anne” “baba” demez, “annem” “babam” sondak ibir harf onun kendimize ait olduğunu bildirir. Üvey anne için başka hitaplar değil de “anne” sözcüğü kullanıldığı takdirde nasıl ki daha yakın ve içimizden biri olarak algılanılıyorsa yani buna alışılıyor ve kabul görülüyorsa; Daha önceden bizim velimiz olduğunu söyleyen “Rabb” neden Rabbimiz, velimiz, dostumuz olmasın. “Gözden uzak olan gönülden ırak olur.

” Dilde kendimizden uzak tuttuğumuz da bize uzak ve bizim değildir.
Emanet olduğumuz ve emanet aldığımızı unutmadan yaşamak.
Bizler dünyada misafir, anne-babamıza emanet, çoluk-çocuğumuzunda emanetçileriyiz.

Buna gerçekten iman ediliyorsa Rabbimiz, bunlardan herhangi birini yanına alır veya bizi mallardan, canlardan, ürünlerden yana eksiltecek olursa, bu bizim isyanımızı değil imanımızı arttıracaktır.
Vicdanı rafa kaldırmayıp, aksine yaratılana merhamet etmek.
Rabbim bu konuda bana kulak verin diyor bakalım neler söyleyecek.

“Sonra bunun arkasından kalpleriniz katılaştı. fiimdi onlar taşlar gibi, hatta daha duygusuz; Çünkü taşların öylesi var ki içinden nehirler kaynıyor, öylesi var ki çatlıyor da bağrından sular fışkırıyor ve öylesi de var ki Allah korkusundan yerlerde yuvarlanıyor. Sizlerin neler yaptığından Allah gafil değildir.”(Bakara-74)

Bu ayetten sonra ne diyebiliriz ki? Rabbimiz taşları dahi överken, taş olamıyorsak sorun bizdedir.
Kendi suçlarımızı “Kaderdir” diyerek Allah’a mal etmemek.
İnsanlar kendilerine dokunan musibete bu kaderdir yani Allah’tandır derler, bir iyilik dokunduğunda ise bunu kendileri yapmış, haketmiş gibi davranırlar. Karşı taraf ne kadar suçlu görülür ve suçlanırsa o nisbette uzaklaşma meydana gelir.

Hatta kalbte katılaşma kin oluşur. Bunu şöyle bir şemada görelim.
İnsan islam fıtratı üzere doğduğundan kendi başına artıdır yani şanslıdır.
Yarış atı olmadığımızı bilerek az, öz ve devamlı ibadet etmek.
Çok okumak, çok bilmek, kuvvetli hitabet ve kalem sahibi olmak, iyi bir mü’min olmak demek değildir.

Her şeyde, her yerde ve her anda Allah’ın varlığına inanarak hareket etmek, sadece ona yönelmek ve bütün hayatını ona sorarak yaşamak iyi bir mü’minin yaptığı yapması gerekendir.
Allah’ın ibadetimize ihtiyacı yoktur, O yorulmaz biz yoruluruz.
Yaptıklarımızın tamamının tedbir olduğunu ve takdirin kesinlikle Allah’a mahsus olduğuna iman etmek.

Sonucun kendi elimizde olmadığını bilerek; olaylara, iş ve oluşlara girişilerek; zenginliğin, mutluluğun, şifanın vs. Allah’ın elinde olduğuna kesinlikle inanarak yaşanmalıdır. İçinde bulunduğumuz evrenin dünya olduğunu unutmadan ve Allah’ın evirip çevirmekte olduğu bu dünyanın iş taksimi Allah’a ait ise, biz hayal ettiğimizi değil, bize biçilen hayatı yaşarız. Ama tedbir bizim görevimiz yoksa... Burada Allah’a kulak verelim.

“Eğer Allah, sana bir zarar dokunduracak olursa bil ki, onu ondan başka giderecek yoktur. Ama sana bir hayır dilerse, onun ihsanını geri çevirecek de yoktur. Onu kullarından dilediğine nasib eder. O çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.” (Yunus-107)

Başka hafız, ya da okuyuculardan Kur’an-ı Kerim dinlemek.
Kur’an-ı Kerim bilen her mü’min günlük, haftalık kendi çapında Kur’an-ı Kerim okuyor. Fakat, dinlemek okumaktan daha etkileyici, dinlendirici oluyor. Kişi kendisi okuduğunda, yanlışlık yapmamak, daha çok düzeltme yoluna gidiyor ve ayetlerin etkilemesine giremiyor.

Özellikle arapça bilen hafızlarda; ayetlerin müjdeleyici mi? korkutucu mu? olduğu yani, cennet ve cehennem ayetleri hemen seçilmekle beraber, insanı mağfiret dilemeye, bir daha bir daha o yüce kapıya gönderiyor. İnsanı heyecanlandırıyor, hafifletiyor, rahatlatıyor. İnsan kalbini incelten bu ilahi ayetler,inilenin ağzından değişik makamlarda dinlenerek, kalb inceldiğinden aslında yaratılana merhameti de getirir.

Yaratılan fıtratına zulmediyor ve şamar istiyorsa; bu ayetlerin sahibi rahmet silleleri de gönderir (görene). Bu insan vesilesiyle de gerçekleşe biliyor. Ama dedik ya görene. Okunan ayetleri yakinen görüp, ibret alana.

Kainata cebinizden değil; Kur’an’dan kalbinizden bakın.
Bir tabloya “fiyatı ne kadardır” diye bakılırsa; o resimden hiçbir şey anlaşılmaz. Çünkü, resime değil fiyatına bakılmıştır. Günlük aldığımız sütün kilo ve fiyatına bakılmıştır. Günlük aldığımız sütün kilo ve fiyatına bakılıyorsa, bu sütün tadına varılmaz.

Bu sütün kan ve işkembe arasında nasıl dupduru süzüldüğü hiçbir zaman görülmez. Biz sadece cebimizle görüyor ve cebimizle yaşıyorsak, kalbimiz bizim için sadece vücuda kan pompalayan bir organ ise onun çarpıntılarını duyamıyorsak problem bizdedir.

Acil bir tedaviye ihtiyaç var demektir.
İlaçlar

1. Kur’an’ın kainatı anlatan ayetlerine baş vurulur.

2. Bu ayetler ve kainat üzerine düşünülür, tefekkür edilir.
Unutmayalım ki, bu iki ilaç hastalığımıza çare olacaktır. Ve herkes kendinin doktorudur.
İlaçların yanında alınacak vitaminler

1. Gözlemlerinize bebeklik dönemindeki çocukların hayvanlarla ilişkisine dikkat edin.

2. Okuduğunuz romanların giriş kısmı ve içinde bulunulan kainat durumlarına da dikkat edilirse faydası icabıdır.

Sadece Allah’a ümit bağlanmalı, ümitvar olmalı.
Yaratılmış ve yok olmaya mahkum olan şeylere, şahıslara ümit bağlanıyorsa, bu ümit yok olmaya mahkumdur. İnsan nerede ve ne halde olursa olsun Allah’tan ümit ederek yaşamak hem sağlam bir dayanağa dayanmış olmaktır.

Hem de hayatımıza anlam kazandırmış oluruz. “Hayat bir masala benzer; uzunluğu değil güzel olup olmadığı önemlidir.”
Ki uzunluğu kendi elimizde değil, kalitesi elimizdedir. Her hayat Allah’a bağlanmış ümitle kalite kazanır.
Bedeninizden önce ruhunuza bir ev bulun.
İnsan bedeni bir ağaç altı, bir bank, park, köprü altı gibi yerlerde yaşayabildiği halde, ruh alelade kenarda köşede kalmışı bir türlü kabul etmeyip, huzur bulamamıştır.

Yani, beden “illa ki villada yaşamalıyım” demiyor ama ruh “illa ki bana uygun olanı bulmalıyım, benim yaratıcım benim velimdir ve ben ona sığınmadan yaşayamam. Ona sığınmadan yaşıyorum; dışarıdayım, yalnızım. Fakirim, hastayım, bi dermanım; bana benim evim lazım” der. Sahip bunu bedeni ile karıştırdığı takdirde, fıtrat da karışır. Ruhun ve bedenin istekleri -evleri karıştırılmasın lütfen. Ruh fakirlikten anlamaz; tıpkı yokluktan anlamayan sabii gibi.

O halde, bedeni zengin yere oturtmak için tekrar bedeni hırpalamayın. Ruhunuzu zenginleştirmek için fıtratınız gereği yaşayın. O zaman ne kadar zengin olduğunuzu göreceksiniz. Sıralamaya çalıştığım maddeler kendi ruh evimin bir-iki anahtarı idi. Sizin bunlarla gerçek evinizi hatırlayıp, bulup; yaşayacağınızı ümit etmekteyim.

alıntı


SAAT: 04:24

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306