Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Risale_i Nur (Said Nursi) (https://www.forum.medineweb.net/655-risale_i-nur-said-nursi)
-   -   Bediüzzaman'ın Tarikat-ı Muhammediye ifadesi (https://www.forum.medineweb.net/risale_i-nur-said-nursi/28189-bediuzzamanin-tarikat-i-muhammediye-ifadesi.html)

EyMeN&TaLhA 14 Ocak 2014 10:03

Bediüzzaman'ın Tarikat-ı Muhammediye ifadesi
 




Bediüzzaman tarikatların yaygın olduğu bir toplumda farklı bir tarik, yol açmıştır. Bediüzzaman kendi tesis etmiş olduğu bu yolun bazı rükün derecesindeki eylemlerine bazı isimlendirmeler vermiştir. Bunlardan biri de Tarikat-ı Muhammediye terkibi kelime grubudur.

Namaz tesbihatı konusunda Bediüzzaman talebelerinin tembellik etmemesi gerektiğini belirtir. Çünkü Bediüzzaman bu tesbihatın seremonik sergilenişini Tarikat-ı Muhammediye diye isimlendirdiği tarikatın bir eylemi olarak isimlendirir. Ne demek tarikatı Muhammediye? Böyle bir tarikat var mıdır? Çünkü tarikatler peygamberimizden, ashaptan sonra ortaya çıkmıştır.

Bediüzzaman, Nakşi ve Kadiri tarikatları ile alakadardır, kendinin birkaç cihetle nakşi olması yanında Abdülkadir Geylani hazretlerine daha bağlı olduğunu belirtir ama ilimle uğraşmak tarikatların zikir ve fikir tarzlarından kendini uzak tuttuğunu söyler. Hayatı boyunca hem kendi hem de talebeleri Zat-ı Geylani’nin tasarrufatındadırlar. Onun “latehaf-korkma” hitabına göre yaşamıştır. Nasıl Hz. Ebubekir’e mağarada Peygamberimiz (asm) “latehaf” demişse, Zat-ı Geylani de Bediüzzaman’a aynı kelimeyi kullanmıştır.

Namaz tesbihatını bir hatmeye benzetir. Hatme tarikatların bir ortak ibadet şeklidir, bir merkezi yönetici etrafındaki halkaya takılanlara birlikte zikrin yollarını gösterir ve birlikte zikrederler. Bediüzzaman namaz tesbihatını da bir hatmeye benzeterek kendi kurduğu tarikatı bu eylemini izah etmiş olur. “Namaz tesbihatının sırrına göre, nasıl ki namazdan sonra tesbih ve zikir ve tehlille bir hatme-i muazzama-i Muhammediye (asm) ve zikir ve tesbih eden ve rû-yi zemin kadar geniş bir halka-i tahmidat-ı Ahmediye (asm) dairesine tasavvuran ve niyeten girmek medâr-ı füyuzat olduğu gibi, ben ve biz de, Risale-i Nur’un geniş daire-i dersinde ve halka-i envarında ders alan ve dua eden ve çalışan binler masum lisanların ve mübarek ihtiyarların dualarına ve âmâl-i salihalarına hissedar olmak ve dualarına âmin demek hükmünde olarak, onlarla tayy-ı mekân ederek, hayalen omuz omuza, diz dize bulunmak hayaliyle ve niyetiyle ve tasavvuruyla kendimizi fevkalhad bahtiyar biliyoruz. Hususan ahir ömrümde böyle kıymettar, masum manevi evlatları ve yüzer küçük Abdurrahman’ları bulmak, benim için dünyada bir cennet hayatı hükmüne geçiyor.” (Kastamonu Lahikası, 84)

Bediüzzaman aynı minval üzere tesbihatı da Tarikat-ı Muhammediye olarak isimlendirir. Bu bahsi ince mesele olarak telakki eder. Buna sebeb de bir kardeşin namaz tesbihatı konusunda tembellik etmesidir. “Kardeşlerimizden birisinin namaz tesbihatında tekâsül göstermesine binaen dedim: Namazdan sonraki tesbihatlar tarikat-ı Muhammediyedir (asm) ve Velayet-i Ahmediyenin (asm) bir evradıdır. O noktadan ehemmiyeti büyüktür. Sonra, bu kelimenin hakikati böyle inkişaf etti:

Nasıl ki, risalete inkılâp eden velayet-i Ahmediye (asm) bütün velayetlerin fevkindedir. Öyle de, o velayetin tarikatı ve o velayet-i kübranın evrad-ı mahsusası olan namazın akabindeki tesbihat, o derece sair tarikatların ve evradların fevkindedir. Bu sır dahi şöyle inkişaf etti ki:

Nasıl zikir dairesinde bir mecliste veyahut hatme-i Nakşiyede bir mescidde birbiriyle alâkadar heyet-i mecmuada nuranî bir vaziyet hissediliyor. Kalbi hüşyar bir zat namazdan sonra sübhânallah, sübhânallah deyip tesbihi çekerken, o daire-i zikrin reisi olan zât-ı Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselamın müvacehesinde yüz milyon tesbih edenler, tesbih elinde çektiklerini manen hisseder. O azamet ve ulviyetle sübhânallah, sübhânallah der. Sonra o serzâkirin emr-i manevisiyle, ona ittibaen elhamdü lillâh, elhamdü lillâh dediği vakit, o halka-i zikrin ve o çok geniş dâiresi bulunan hatme-i Ahmediyenin (aleyhissalâtü vesselam) dairesinde yüz milyon müridlerin elhamdü lillâh, elhamdü lillâh’larından tezahür eden azametli bir hamdi düşünüp içinde elhamdü lillâh ile iştirak eder, ve hâkezâ Allahu ekber, Allahu ekber ve duadan sonra lâ ilâhe illâllah, lâ ilâhe illâllah otuz üç defa o tarikat-ı Ahmediyenin Aleyhissalâtü Vesselam halka-i zikrinde ve hatme-i kübrasında o sabık manayla o ihvan-ı tarikatı nazara alıp o halkanın serzâkiri olan zât-ı Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselama müteveccih olup “Binlerce salat sana Ya Resullalallah” der, diye anladım ve hissettim ve hayalen gördüm. Demek tesbihat-ı salâtiyenin çok ehemmiyeti var.” (Kastamonu Lahikası, 72)
Mevlana Halid Hazretleri öldükten sonra bir müridi onun rüyasında görür, şeyh ona kırgın gibi durur, “Neden efendim” deyince “ben öldüğüm gün virdi terkettin” der, o da bir daha terketmeyeceği konusunda ona söz verir. Bediüzzaman tesbihatı yukardaki metinde velayeti Ahmediye’nin evradı olarak isimlendirir. Tesbihatı da tarikat-ı Muhammediye olarak isimlendirir, açtığı yolda tesbihat önemlidir, Nur talebesi vasfı bu tesbihata bağlı bir ünvandır. Aynı tarzı bir de hatmeye benzetir. “Tesbihat-ı salatiyenin çok ehemmiyeti var” der.

Bediüzzaman bu hatme ve tesbihat ve virdi namaz gibi büyük değişme ve ihsanların vaktinde yaptırarak aynı anda hatmenin çok geniş dairesini nazara verir. Beş vakitte yapılan tesbihatların bir araya gelmesi ve bütünlüğü ile sair tarikatların zikirlerinden daha fazla bir yoğunluk kazandığı da malumdur. Bediüzzaman’ın ortaya koyduğu meslek hem gözlem ve tefekküre dayanan ancak çekirdekleri de tarikatlerde bulunan bir fiildir, akabinde de yine tarikatların esaslarını korumuştur. Yani Bediüzzaman daha gelişmiş bir Muhammedi tarikat kurmuştur. Bu metinde onun ıstılahlarına kendi meşrebince yeni yorumlar getirmiştir. Evrad, hatme, zikr vb.

Namazın arkasındaki tesbihatı sair tarikatların evradının fevkinde görür, yani bir tarikat tesis etmiştir ve diğerlerinden farklıdır. Ve mürid kelimesini kullanmakla da Peygamberimizin çevresinde bu ünvanı ihraz ettiklerini belirtir. “Hatme-i Ahmediyenin dairesinde yüz milyon mürid” ifadesi bunu gösterir. Peygamberimiz de o zikrin reisidir. Bir kaç kişi ile yapılan hatme değil ona “hatme-i kübra” der.

alıntıdır

Himmet UÇ


SAAT: 10:32

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306