Medineweb Forum/Huzur Adresi - Bir rüyayla Hakk’a adanan ömür Bekir Berk

Daha küçük yaşta gördüğü bir rüyaya ömrü boyunca sadık kalır iman ve dava adamı Bekir Berk. O gün, yatağından fırlayarak kalkmıştır.

Rüyasında gördüğü şeyi, sürekli tekrarlıyordur: “Yaparım Efendim, emredersiniz Efendim, başüstüne Efendim! Cebelden cebele atlarım Efendim, binerim Efendim, giderim Efendim!” Düşünde Peygamber Efendimiz’e (sallalahu aleyhi ve sellem) verdiği bu sözü yerine getirmek için hayatı boyunca hiç yılmadan, imkânsızlıklara takılıp kalmadan cansiperane koşturur. Zulme uğrayan Nur talebelerinin en büyük savunucusu olur avukat Bekir Berk. Olmayacak gibi görünen şeylerde bile elinden gelen gayreti gösterir. Arabayla ulaşamadığı yerlere yaya devam eder. Dağları aşar, çok defa donma tehlikesi geçirir ve ölümlerden döner. Bu kadar sıkıntıların olması onu bir an bile durdurmaz ve hedefine ulaştırır. İnandığı bir hayatı yaşaması, bu uğurda tüm zorlukları aşma gayreti, manevi hayatındaki hassasiyetleri hepimiz için hüsnü misal olacak türden…

‘Bu cübbeyi neden giydim?’

1926 yılında Ordu’nun Uzunhisar nahiyesinin Delikkaya köyünde dünyaya gelir. Babası komiser, annesi ev hanımıdır. Babası Mustafa Efendi’nin memurluğu dolayısıyla İstanbul’a göç ederler. Yaşıtlarından farklı olarak okumaya meraklı birisidir Bekir Berk. Evden dışarıya çıkmaz, bütün zamanını kitap okuyarak geçirir. Daha ilkokulun başlarında üst sınıfların kitaplarını okumaya başlar. Kabataş Erkek Lisesi’ne girdiği yıl İkinci Dünya Savaşı patlak verir. Türkiye de savaştan payına düşeni alır. Ekonomik sıkıntıların yaşandığı bu yıllarda babası, Bekir Berk’i okutacak güçlerinin olmadığını söyler. Daha o günden zorlukları aşmak için elinden gelen tüm gayreti sarf edecek yiğitlikte olduğunu göstererek; “Dağ ne kadar yüksek olursa olsun üstünden bir yol geçer.” cevabını verir babasına. Bekir Berk’in bu sözü Mustafa Efendi’nin çok hoşuna gider. Yatılı bir okul kazanabilirse onu okutabileceğini söyler. Büyük bir azimle imtihanlara hazırlanır ve Balıkesir Lisesi’ni kazanır Bekir Berk. Türkiye’de sol ve komünist akımın güç kazandığı bir dönemdir. Her yerde olduğu gibi Balıkesir Lisesi’nde de gençler sağcılar ve solcular olarak iki gruba ayrılmıştır. Bekir Berk sağcı grubun önderlerinden biridir. Sık sık, çok okuduğu için tartışmalarda üstünlük sağlar. Sağcıları toparladığı gibi pek çok solcunun saf değiştirmesine vesile olur. Çetin savunmalardan başarıyla çıkacağı daha o günden belli olan Bekir Berk Ağabey aslında çok nazik ve kibar bir insandır. Ancak buna rağmen tartışmalarda sert ve polemiklerde usta biri olduğunu gösterir. Her döneminde birçok imtihanla karşılaşır. Kendisini çekemeyen kişilerin, ‘yasak yayınlar okuyor’ diye okul idaresine şikâyetleri ise ilk imtihanlardan biridir şüphesiz. Okul hayatı çok başarılı geçer. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirir. Artık, çiçeği burnunda genç bir avukattır. “Ben hakkını aramaktan aciz Anadolu insanına yardım etmek istiyorum.” diyerek Akşehir’e gider. Ömrü boyunca gaye edindiği mazlumların hakkını savunmak için ilk adımı böylece atar. Peyami Safa, Necip Fazıl Kısakürek gibi birçok kişinin avukatlığını yapar. Mağdurları savunmak için gecesini gündüzüne katarak davadan davaya koşar. Kısa zamanda başarılı ve tanınmış bir avukat olur. Gençlik yıllarında ‘Komünizmle Mücadele’ diye dergi çıkarır. Bediüzzaman ile tanıştığı yıl, dönüm noktası olmuştur hayatında. O günden sonra ölünceye kadar imana, İslam’a hizmet etmek için var gücüyle çalışır. Ve bir gün Balıkesir’de dolaşırken kitabını gördüğü ve hayat hikâyesine hayran kaldığı Bediüzzaman Said Nursi ve nur talebelerinin avukatlığını yapması teklif edilir. Şartların çetin olduğu o dönemde bu cesareti gösterip nur talebelerini savunmak her yiğidin harcı değildir. ‘İnançları için zindana atılan insanları savunmayacaksam bu cübbeyi neden giydim?” diyerek teklifi memnuniyetle kabul eder. Medrese-i Yusufiye’deki Nur talebeleriyle görüşmek için Ankara’ya gider. Başka dünyanın insanlarıyla karşılaşmış gibi hisseder kendisini. Hapiste olmalarına rağmen yüzleri nurlu, gözleri pırıl pırıl olan bu insanları savunmanın heyecanı sarmıştır bedenini. Yüzlerce davaya katılır. Birçok savunma yapar. Hepsinden alnının akıyla çıkmayı nasip eder Allahu Teâlâ. Tanıyan herkesin onun hakkında birleştiği nokta; çok büyük iman ve dava adamı olması…

“Hizmete vesile olacaksa...”

1973 yılında avukatlıktan istifa edip mübarek beldelere hicret eder ve Cidde’ye yerleşir Bekir Ağabey. On altı yıl sürecek yeni hayat serüveninde Cidde Radyosunun Türkçe yayın bölümünde koordinatörlük ve spikerlik yapar. Ruhundaki hizmet aşkını birazcık olsun dindirmeye çalışır bu şekilde. En sevgiliye yakın olmanın verdiği bir huzur olsa da içindeki, sevdiği dostlarının hasreti de çoktur. Onlara sevgi ve özlem dolu mektuplar yazar Cidde’den. Ta ki 1989 yılında kanser tedavisi için İngiltere’ye gidene kadar…

Tedavinin ardından Türkiye’ye döner. Ölümünden iki ay önce hayatını belgesel yapmak isteyen arkadaşlarına, “Kardeşim! Ben Van Kalesi’nden düşerken ‘Eyvah davam!’ diyen bir üstadın talebesiyim; hizmete vesile olacaksa elbette.” diyerek bu teklifi kabul eder. Çekimlerin bittiği ertesi gün hastaneye kaldırılır. Binlerce insanın gönlünde taht kuran Bekir Berk Ağabey, 14 Haziran 1992’de bu dünyaya veda eder. Yüzbinlerin elleri üzerinde son yolculuğuna uğurlanarak Eyüpsultan Kabristanı’na defnedilir.

alıntıdır