Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Risale_i Nur (Said Nursi) (https://www.forum.medineweb.net/655-risale_i-nur-said-nursi)
-   -   Bediüzzaman ve tasavvuf (https://www.forum.medineweb.net/risale_i-nur-said-nursi/8388-bediuzzaman-ve-tasavvuf.html)

melis 30 Kasım 2008 13:49

Bediüzzaman ve tasavvuf
 
Bediüzzaman -kuddise sırruh- Hazretleri İstanbul’a geldiği yıllarda Erenköy’de zamanın Mürşid-i kâmil’i Şeyh Muhammed Es’ad Erbilî -kuddise sırruh- Hazretleri ile görüşmüş ve intisab etmiştir. “Yeni Said” olarak kendisini tanıtması bu yıllarda olmuştur.

Mektubat adlı eserinin 29. Mektub’undaki 3. Telvih’te tarikat hakkındaki şu beyanları ne kadar arza şayandır:

Madem Adalet-i ilâhiyye böyle hükmeder ve hakikat dahi bunu hak görür; tarikat, yâni Sünnet-i Seniyye dairesinde tarikatın hasenatı seyyiatına kat’iyyen müreccah olduğuna delil: Ehl-i tarikat, ehl-i dalâletin hücumu zamanında imanlarını muhafaza etmesidir. [I]

Adi bir samimi ehl-i tarikat; sûrî, zahiri bir mutefenninden daha ziyade kendini muhafaza eder. O zevk-i tarikat vasıtasıyla ve o muhabbet-i evliya cihetiyle imanını kurtarır. Kebâirle fâsık olur, fakat kâfir olmaz; kolaylıkla zındıkaya sokulmaz.

Şedit bir muhabbet ve metin bir itikad ile aktab kabul ettiği bir silsile-i meşâyihi, onun nazarında hiçbir kuvvet çürütemez. Çürütemediği için, onlardan itimadını kesemez. Onlardan itimadı kesilmezse, zındıkaya giremez. Tarikatta hissesi olmayan ve kalbi harekete gelmeyen, bir muhakkik âlim zat da olsa, şimdiki zındıkların desiselerine karşı kendini tam muhafaza etmesi müşkülleşmiştir.

Bir şey daha var ki: Daire-i takvâdan hariç, belki daire-i İslâmiyetten hariç bir suret almış bazı meşreblerin ve tarikat namını haksız olarak kendine takanların seyyiatiyle, tarikat mahkûm olamaz. Tarikatın, dini ve uhrevî ve ruhânî çok mühim ve ulvî neticelerinden sarf-ı nazar, yalnız Âlem-i İslâm içindeik kudsî bir rabıta olan uhuvvetin inkişafına ve inbisatına en birinci, te’sirli ve hararetli vasıta tarikatlar olduğu gibi, âlem-i küfrün ve siyaset-i hıristiyaniyyenin, Nur-u İslâmiyeti söndürmek için müdhiş hücumlarına karşı dahi, üç mühim ve sarsılmaz kal’a-i İslâmiyyeden bir kal’asıdır.

Merkez-i Hilâfet olan İstanbul’u, beşyüzelli sene bütün âlem-i hıristiyaniyyeninin karşısında muhafaza ettiren, İstanbul’da beşyüz yerden fışkıran envâr-ı Tevhid; ve o Merkez-i İslamiyedeki ehl-i imanın mühim bir nokta-i istinadı, o büyük camilerin arkalarındaki tekyelerde “ALLAH, ALLAH!” deyinlerin kuvvet-i imaniyeleri ve Mârifet-i İlâhiyyeden gelen bir muhabbet-i ruhanî ile cuş u huruşlarıdır.

İşte ey akılsız hakimiyet-füruşlar ve sahtekâr milliyet-perverler! Tarikatın, hayat-ı içtimaiyenizde bu hasenesini çürütecek hangi seyyiatlardır, söyleyiniz?” (29. Mektup)



Dokuzuncu telvih’te Tarikat-ı aliye’nin faydalarından bahsetmekte ve şöyle buyurmaktadır:

“Üçüncüsü: Âlem-i berzah ve âhiret seferinde, tarikat silsilelerinden bir silsileye iltihak edip ve o kafile-i nuraniye ile ebedü’l-âbâd yolunda arkadaş olmak ve yalnızlık vahşetinden kurtulmak ve onlarla dünyada ve berzahta mânen ünsiyet etmek ve evham ve şübehâtın hücumlarına karşı onların icmâına ve ittifakına istinad edip, herbir üstadını kavî bir senet ve kuvvetli bir burhan derecesinde görüp, onlarla o hatıra gelen dalâlet ve şübehâtı def etmektir.”

.........

Yedincisi: Sülûk-ü tarikatin en mühim şartı, en ehemmiyetli neticesi olan ihlâs vasıtasıyla, şirk-i hafîden ve riyâ ve tasannu gibi rezâilden halâs olmak ve tarikatin mahiyet-i ameliyesi olan tezkiye-i nefis vasıtasıyla nefs-i emmârenin ve enâniyetin tehlikelerinden kurtulmaktır.”

Hakikat

melis 30 Kasım 2008 14:01

Cvp: Bediüzzaman ve tasavvuf
 
ÜSTAD BEDİÜZZAMA SAİD NURSİ üçüncü telvihte velayet ve şeriatın şer'i temelini açıklayarak tasavvufa yönelik eleştirilerin haksızlığına işaret ediyor ve diyorki;

''velayet risaletin delilidir,tarikat şeriatın burhanıdır.risaletin tebliğ ettiği iman hakikatlerini,velayet,kalbi bir şuhutla ve ruhani bir zevkle aynel yakin düzeyinde görür,doğrular.onun tasdiki risaletin hakkaniyetinede kesin bir delildir.''
yani ,risaletle velayet birbirini onaylamakla karşılıklı desteklemekte ,doğrulamakta,beslemekte ve gerektirmektedir.şeriatın ders verdiği hükümlerin hakikatlerini,tarikat,keşfiyle ve ondan istifadesiyle doğrulamış olmaktadır.velayet ve tarikat,islamiyetin kemalinin sırrını saklar,nurlarının belirdiği yerdir ve insanlığında feyizlendiği ve manen yüceldiği kaynaktır.bu büyük sırra rağmen kimileri,tarikatı inkar etmiş,başkalarınında yoksun kalmasına neden olmuşlardır.üstad kendisini bu anlamda en çok üzen şeyin bu olduğunu söyler.
1.cilt.s 562


''tarikatıngayesi marifet ve iman hakikatlerinin inkişafıdır.hz.peygamberin miracın gölgesinde,kalp ayağıyla bir ruhani seyr-i suluk neticesinde,zevki,hali ve bir derece şuhudi iman ve kur'an hakikatlerine mazhariyettir.tarikat bu maksadı takip eden,ulvi bir sırrı insani ve beşeri bir kemaldir''
1.cilt.s 561


''ehli sünnet ve cemaatin bir kısım zahiralimleri ile,ehli sünnetve cemaate mensup bazı siyaset ehli gafil insanlar,tarikat ehli içinde gördükleri bazı suistimalleri ve hataları bahane ederek,o muazzam hazineyi kapatmak,tahrib etmek ve bir nevi ab-ı hayatı dağıtan o kevser kaynağını kurutmak için çalışıyorlar. oysa eşyada kusursuzluk sözkonusu değildir.ehil olmayanlar bir işe girseler,elbette suistimal edebilirler.fakat cenabı hak,ahirette,amellerin muhasebesi dusturiyla,rabbani adaletini,hasenat ve seyyiatın muvazenesiyle gösteriyor.seyyiat üstün gelse cezalandırır,reddeder.hasenat galip gelse mükafatlandırıyor.madem,ilahi adalet böyle hükmeder ve hakikat dahil bunu hak görür.tarikatın yani sünneti seniyye dairesindeki tarikatın-hasenatının seyyiatına üstün geldiğine deliltarikat ehlinin,dinsizliğin hucumu zamanında imanlarını koruyabilmeleridir.sıradan,samimi bir tarikat ehli,zahiri bir ilim ehlinden çok kendisini muhafaza edebilir.o tarikat zevki sayesinde ve evliyaya duyduğu muhabbet yönüyle imanını kurtarır.günahlarla fıska girebilir ama asla dinsiz olmaz.şiddetli bir muhabbet ve metin bir itikadla kutup olarak gördüğü meşayih silsilesini,onun nazarında hiç bir kuvvet çürütemez.TARİKATTAN HİSSESİ OLMAYAN VE KALBİ HAREKETE GELMEYEN,BİR MUHAKKİK ALİMDE OLSA,BU ZAMANIN ZINDIKLARININ DESİSELARİNE KARŞI KENDİSİNİ TAM MUHAFAZA ETMESİ ZORLAŞMIŞTIR.''
139.NURSİ.1.CİLT.S.562
tasavvuf risalesi

melis 30 Kasım 2008 14:02

Cvp: Bediüzzaman ve tasavvuf
 
"Şimdi en mühim tekkeler ehli, ehl-i tarikattır. Bütün kuvvetiyle Nur Risalelerini nurlandırmaları ve sahip çıkmaları lazım ve elzemdir. Şimdiye kadar ben yalnız iman hakikatini düşünüp, 'tarikat zamanı değil, bid'alar mani oluyor' dedim. Fakat şimdi, sünnet-i Peygamberi dairesinde, bütün oniki büyük tarikatın hülasası olan ve tariklerin en büyük dairesi bulunan Risale-i Nur dairesi içine, her tarikat ehli kendi tarikatı dairesi gibi görüp girmek lazım ve elzem olduğunu bu zaman gösterdi. Hem ehl-i tarikatın en günahkarı dahi çabuk dinsizliğe giremiyor, kalbi mağlup olamıyor. Onun için onlar tam sarsılmaz, hakiki nurcu olabilirler. Yalnız mümkün olduğu kadar bid'atlara ve takvayı kıran büyük günahlara girmemek gerektir."

[Risale-i Nur Külliyatı, 2. cilt. Sh, 1830.]

İbn Arabi ve diğer ariflerden söz eden bir başka metinde, Bediüzzaman, muhtemel bir soruyu (Biri çıksa dese, 'koca Avrupa'nın bu kadar hükeması, şu hakikat-i imaniyeyi inkar ediyorlar. Bizim bir iki hocamızın sözü nasıl tercih ediliyor?) şöyle cevaplar: 'Bir iki hoca dediğin, milyarlarca insanın güneşleri olan Şah-ı Geylani, İmam-ı Gazali, Muhyiddin-i Arabi, Şah-ı Nakşibend, İmam-ı Rabbani gibi ehl-i ihtisasın icmalarıdır ki, o hakikati görmüşler, gösteriyorlar.' Selefilerin sufizme yönelik ağır eleştiri ve suçlamalarına katılmadığını ve haksız bulduğunu birçok kez ifade eden Bediüzzaman, 'Haremeyn-i Şerifeyne Vehhabilerin tasallutuna dairdir' başlıklı metninde, bunu bir kez daha dile getirir: 'Vehhabilerin azim imamlarından ve acip dehaları taşıyan meşhur İbn Teymiyye ve İbn Kayyım el-Cevziyye gibi zatlar, Muhyiddin-i Arabi (ra) gibi azim evliyaya karşı fazla hücum ettikleri ve güya, mezheb-i Ehl-i Sünnet'i Şiaya karşı Hz. Ebubekir'in (ra) Hz. Ali'den (ra) efdaliyetini müdafaa ediyorum diyerek, Hz. Ali'nin (ra) kıymetini çok düşürüyorlar, harika faziletlerini adileştiriyorlar. Muhyiddin-i Arabi (ra) gibi çok evliyayı inkar ve tekfir ediyorlar.'

Eğer Şeyh Abdülkadir-i Geylanî (R.A.) ve Şah-ı Nakşibend (R.A.) ve İmam-ı Rabbanî (R.A.) gibi zatlar bu zamanda olsaydılar, bütün himmetlerini hakaik-ı imaniyenin ve akaid-i İslâmiyenin takviyesine sarfedeceklerdi. Çünki saadet-i ebediyenin medarı onlardır.


SAAT: 22:00

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306