Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Tıbbı Nebevi ve Alternatif Tıp (https://www.forum.medineweb.net/824-tibbi-nebevi-ve-alternatif-tip)
-   -   Böbrek Hastalıkları (https://www.forum.medineweb.net/tibbi-nebevi-ve-alternatif-tip/8770-bobrek-hastaliklari.html)

antivirüs 20 Aralık 2008 23:48

Böbrek Hastalıkları
 
HİPERTANSİYON
Kan basıncının yüksek olması anlamına gelen hipertansiyon bir toplumdaki her 5-6 erişkin kişinin birisinde görülen önemli bir sağlık sorunudur. Bu kadar sık ve önemli bir sağlık sorunu olan hipertansiyon konusunda bildiklerimiz bilmediklerimizden daha azdır. En gelişmiş toplumlarda bile her 100 hipertansiyon hastasından 90-95'inde belli bir sebep bulunamamaktadır. Belli bir sebebin tespit edilebildiği %5-10'luk kesimde ise en sık olarak tespit edilen sebep böbrek hastalıklarıdır. Bu rakamlarda göstermektedir ki; her hipertansiyon hastasının bir doktor tarafından değerlendirilmesi ve hipertansiyona yol açması muhtemel altta yatan hastalık şüphesi olanlarda şüphelenilen sebebe yönelik ileri tetkiklerin yapılması gerekmektedir. Ama diğer yandan da, hastalarımızda sıkça gözlemlediğimiz gibi, belli bir sebebin saptanamamış olması çok büyük bir talihsizlik gibi değerlendirilip doktor doktor dolaşmanın bir gereği yoktur.

Hipertansiyonun ortaya çıkmasında çok sayıda faktör sorumlu tutulmuşsa da muhtemelen en önemlileri genetik faktör ve böbreklerden yetersiz tuz atılımıdır. Hastanın başka nedenlerle kullanmakta olduğu bazı ilaçlarda hipertansiyonun ortaya çıkması veya daha da ağırlaşmasında önemli rol oynayabilir. Özellikle çok yaygın kullanım alanları olan doğum kontrol hapları, kortizon, soğuk algınlığı ve grip ilaçları, romatizma ilaçları ve bazı depresyon ilaçlarının tansiyon üzerine olumsuz etkileri olabildiği akılda tutulmalıdır.

Hipertansiyon böbrek, beyin, göz, kalb ve damar gibi çeşitli organlarda hasar yapan bir hastalıktır. Bu nedenle hipertansiyon tedavisinde esas amaç hastanın baş ağrısı, çarpıntı gibi yakınmalarını gidermenin ötesinde sebep olabildiği diğer organ hasarlarını önlemek veya geriletmektir.
Hipertansiyonu olan bir hastanın bilmek zorunda olduğu bazı hususlar vardır ve aşağıda belirtilen bu hususlara uyulması büyük önem taşır :
  • Hipertansiyon ciddi ama tedavi edilebilir bir hastalıktır.
  • Hipertansiyon tedavi edilmezse kalb, böbrek, beyin, göz, damar gibi organlarda istenmeyen kötü sonuçlara yol açabilir.
  • Hipertansiyon büyük olasılıkla ömür boyu size eşlik edecek, sizinle arkadaş olacaktır.
  • Tedavisindeki amaç sadece sizi rahatsız eden baş ağrısı, nefes darlığı, çarpıntı gibi yakınmaları gidermek değil, aynı zamanda hipertansiyonun çeşitli organlarda yaptığı hasarı önlemek veya geriletmektir.
  • Hipertansiyon tedavisi genellikle ömür boyu sürer, ilaç kutusu bitince tansiyon tedaviniz bitmiş demek değildir.
  • İlaç kullanmaya başladıktan sonra tansiyonunuzun normale düşmesi ve yakınmalarınızın ortadan kalkması nedeniyle ilaç bırakılmamalıdır.
  • Hipertansiyon tedavisinde kullanılan hemen her ilacın bazı yan etkileri vardır. Bu yan etkilerden bazıları önemsizdir, ilacımızı kullanmaya devam etmemize engel değildir; bazıları ise ilacın kesilmesi veya değiştirilmesini gerektirebilir. Bu durumda kendi kendinize karar vermektense mutlaka doktorunuza danışmanız doğru olacaktır.
  • "Vücut ilaca alışır, ilaç yan etki yapar, ilaç bağımlılık yapar" türünden yanlış düşüncelere kapılıp ilaç kullanmaktan uzak durmayın. Size en büyük zararı kontrolsüz hipertansiyonun vereceğini unutmayın.
  • Hipertansiyon tedavisinde ilaç tedavisinin yanı sıra ilaç dışı tedavi yöntemleri de büyük önem taşır. İlaç dışı tedavi yöntemi yalan-yanlış bitki otu vb. kaynatıp içmek veya yemek değildir. Aşağıda belirtilen ilaç dışı tedavi yöntemlerine gerekli özenin gösterilmesi kullandığınız ilacın etkinliğini arttırabilir, daha düşük doz ilaçla tansiyonunuz kontrol altında tutulabilir, hem günlük dalgalanmaların hem de tansiyonun uzun süreli olumsuz etkilerinin en aza inmesinde yardımcı olabilir.
  • Hasta kendi sorumluluklarını yerine getirmediği sürece doktor doktor dolaşmanın bir yararının olmayacağını unutmayın.
  • "Ben yükseldiğini hissediyorum ve o zaman ilacımdan içiyorum" şeklinde yanlış bir düşünceye kapılmayın. Unutmayın ki hipertansiyon her zaman sizi baş ağrısı, çarpıntı gibi masum yakınmalarla uyarmayabilir ve ilk uyarı çok daha ciddi olabilir ve artık tedaviye başlansa bile çok geçtir.

İlaç dışı tedavi yöntemleri olarak neler yapmalısınız?
  • Tuz alımını kısıtlayın.
  • Şişmansanız ideal vücut ağırlığına düşünceye kadar kilo verin.
  • Fiziksel aktivitenizi arttırın.
  • Sigarayı terk edin.
  • Aşırı alkol kullanımından uzak durun.
  • Yemek sofranızdan katı yağları ve kolesterolden zengin gıdaları uzak tutun
  • Doktorunuzla görüşerek potasyum, kalsiyum ve magnezyumdan zengin gıdaları almaya özen gösterin.

antivirüs 20 Aralık 2008 23:49

Cvp: Böbrek Hastalıkları
 
BÖBREK HASTALIKLARI BELİRTİLERİ
Böbrekler bel omurlarının iki yanında yer alan vücutta çift olarak bulunan ve kandaki istenmeyen zehirli maddeleri idrar yoluyla uzaklaştırılmasını sağlayan bir çift organdır. 2 milyon civarında nefron adı verilen süzme ünitesi mevcuttur. Bunların sayısı yaşlanmayla birlikte doğal olarak azalır. Kalbin dakikada pompaladığı 5-6 litre kanın 1/5'i böbreklerce filtre edilir. Böbrekler vücudun sıvı-iyon dengesini, asit-baz dengesini, kan basıncı(Tansiyon)nın sürdürülebilirliğini ve vücuttaki kimyasal reaksiyonlar sonucu oluşan ve vücut için zararlı olan zehirli maddelerin atılmasını sağlar. Böbrekler ayrıca kan yapımı ve kemik mineral yapısı ile ilgili hormonlar başta olmak üzere daha bir çok hormonun yapım ve yıkım yeridir. Bütün bunlardan böbreklerin vücut için hayati önem taşıyan ve yürüttüğü fonksiyonlar sekteye uğradığı takdirde hayati risk doğuran organlar olduğu anlaşılır. Böbreklerden geçen kan filtre edilip organizma için yararlı olan maddeler tekrar kana verilerek, vücuttan uzaklaştırılması zorunlu olan zehirli maddeler idrarı oluşturur. İdrar idrar yolları ile önce mesanede toplanır, daha sonra da işeme yoluyla da dışarı atılır.

Böbrek hastalıklarının çoğu bilinenin aksine son derece sinsi ve ağrısız seyreder. Halk arasında genel olarak idrarın kanlı gelmesi, idrar yaparken yanma ve acıma, belin iki veya tek tarafında yan ağrıları böbrek hastalığı belirtisi olarak bilinir. Böbreklerin işlevlerinin azalması veya kaybolması, ani başlangıçlı (Akut) veya yıllar içerisinde sessizce (Kronik) oluşabilir. Kandaki atık maddelerin atılamayıp birikmesi sonucu bütün organları etkileyen ve komaya kadar gidebilen bir zehirlenme tablosu meydana gelir.

Böbrek hastalıklarının başlıcaları ;
  • Akut veya kronik böbrek iltihabı olarak bilinen Nefritler
  • Taş hastalıkları
  • Ailesel kistik hastalık
  • İdrar yolları iltihapları
  • Tümörleri
  • İdrar yollarının daralması veya tıkanması (Prostat büyümesi)
  • Kalıtımsal bazı böbrek hastalıkları
  • Damarsal böbrek hastalıkları
  • Gebelik zehirlenmesi
  • Romatizmal hastalıklar sonucu oluşan böbrek hastalıkları
  • Viral Hepatit (B,C)ve diğer enfeksiyonlara bağlı oluşan böbrek hastalıkları
  • Hipertansiyon ve Diabet (Şeker) Hastalığı gibi sistemik hastalıklara bağlı böbrek hastalıkları
  • İlaçlara bağlı oluşan böbrek hastalıkları
şeklinde sıralanabilir.
Bunların oluşturacağı klinik belirti ve bulgular ise hastalığı oluşturan etmene göre farklılıklar gösterir. İdrar yollarında akımın engellenmesi ve iltihaplanma dışında böbrek hastalıklarında ağrı sık görülmez. Buna karşılık bulantı, kusma, halsizlik, iştahsızlık, inatçı kaşıntı, çok su içme, günlük idrar miktarında azalma veya aşırı miktarda idrar yapma, cildin sarımsı-kahverengi renk alması, çabuk yorulma, çarpıntı, nefes darlığı, işitme zorluğu veya sağırlık, ani ve sürekli tansiyon yükselmeleri, göz kapaklarında ve ayaklarda daha belirgin olmak üzere tüm vücutta su birikmesi(ödem), sık idrara çıkma, ağrılı idrar yapma, kanlı idrar, bulanık idrar, gece birden fazla idrara kalkma, kişilik değişiklikleri ile başlayan saldırganlık, bilinç bulanıklığı ve komaya kadar uzanan şuur ve davranış değişiklikleri, havale geçirme(Konvülsiyon), özellikle çocuklarda gece idrar kaçırmaları ve gelişme gerilikleri saptanabilir.

Yukarıda belirtilen bulguların büyük bir kısmı başka hastalıklarda da rastlanır. Bu sebeple bu bulguların başka hastalıklardan değil de böbrekten kaynaklandığının ilgili hekimlerce tetkik edilmesi gerekir. Bir böbrek hastalığına işaret eden klinik bulgular ise anemi(kansızlık), yüksek tansiyon, ödem, idrarın bol fakat yoğunluğunun düşük bulunması, idrarda kan ve iltihap hücreleri ve protein(Albumin) saptanması, kanda kan üre ve kreatinin değerlerinin yüksek bulunması(Üremi), kan albumin düzeyinin düşük bulunması, ürikasit yüksekliği, kanın çökme hızının(Sedimentasyon) artışı, kanda asitli maddelerin yüksek ölçülmesi (Asidoz) , kalp büyümesi, akciğerde su toplanması, idrar miktarının günlük 400 ml. altına düşmesi, kanda Hepatit B ve C virüsü saptanması, derinin kuruması ve renk değişimi gibi muayene bulgularına rastlanır. İlgili hekimler Nefrologlar , Dahiliye uzmanları veya Ürologlarca kanın biyokimyasal tetkikleri yapılarak bazı maddelerin artma veya azalma olup olmadığı araştırılır. Böbreklerin Ultrasonografik incelenmesi ile böbreklerde yapısal bir değişiklik olup olmadığı, böbrek boyutlarının küçülüp küçülmediği incelenir. Gerekirse ilaçlı tetkikler yapılır. Basit bir idrar tetkiki incelemesi ve Ultrasonografik tetkik ile kanın biyokimyasal incelemeleri 1.basamak tetkik aşamasını oluşturur. 2.Aşamada böbreklerin süzme oranı 24 saatlik idrar toplanarak hesaplanır. Böbrek fonksiyonlarında ne kadar kayıp olduğu ve böbrek fonksiyonlarındaki bozulmaların akut mu yoksa kronik mi olduğu ayırt edilerek saptanan hastalık türüne göre spesifik tedavisine yönelinir. Yüksek tansiyon, şeker hastalığı ve kalp hastalıkları böbrek hastalıklarını başlatabildiği gibi, böbrek hastalıklarının kendisi de kalp akciğer hastalıklarına ve yüksek tansiyona yol açabilir. Eğer böbrek fonksiyonları kalıcı olarak kaybedilirse, ömür boyu diyaliz (Suni böbrek)makinaları ile tedavi edilmesi gerekebilir. Her türlü hastalıkta olduğu gibi böbrek hastalıklarında da şikayetler oluşmadan veya başlangıcında periyodik tetkikler büyük önem taşımaktadır. Ülkemizde bilinçsiz kullanılan ilaç ve özellikle ağrı kesiciler sebebiyle meydana gelen böbrek yetmezliklerinin hiç de azımsanmayacak sayıda olduğunun vurgulanması yerinde olur.

antivirüs 20 Aralık 2008 23:51

Cvp: Böbrek Hastalıkları
 
GEBELİK VE BÖBREK HASTALIKLARI
Gebelik ve böbrek fonksiyonlarında, vücut sıvılarının dengelenmesinde ,böbrekler ve idrar yollarının anatomik yapısında önemli değişikliklere yol açar. Gebelik sırasında böbreklerin boyutları 1-1.5 cm kadar artar ve eski yapısına dönmesi gebelik sonrası 3 ay kadar sürer.

Gebelik ve Hipertansiyon (yüksek tansiyon)
Tansiyonu yüksek tespit edilen bir gebede bu; önceden varolan bir hipertansiyona , altta yatan bir hastalığa yada Preeklampsiye bağlı olabilir. Gebelikte oluşan tansiyon yüksekliği böbrek ve anne için bir hastalık ve heyeti tehlike sebebidir. Her gebede tansiyon ölçümleri gebeliğin başlangıından itibaren düzenli aralıklarla yapılmalıdır.

PREEKLAMPSİ (Gebelik zehirlenmesi)
Gebeliğin 20. Haftasından sonra görülen yüksek tansiyon, idrarla protein kaybı ve vücutta aşırı miktarda sıvı toplanmasından oluşan bir klinik tablodur. Bu tablonun daha da ilerleyip konvülzyon (nöbet) eklenmesine ise eklempsi denilir.Tüm gebeliklerin %3-4'ünde görülür. Anne yaşının 20 yaş altında olması, ilk gebelik, gebelik başlangıcında tansiyonun yüksek olması iyi bilinen risk faktörleridir. Nedeni kesin olarak bilinmemektedir. Tansiyonda ani yükselmeler ile birlikte , ani kilo artışı, preeklempsi habercisi olduğundan bu durumdaki gebelerin hemen kendilerini takip eden doktorlarına başvurmaları gerekmektedir. Tedavide kesin istirahat, tuzsuz diyet, düzenli tansiyon ölçümleri ve gereğinde tansiyon düşürücü ilaçlar kullanılmaktadır. Preeklampsinin kesin tedavisi doğumdur ve preeklampsiye bağlı tansiyon yüksekliği gebeliğin sonlanmasından 2-6 hafta sonra normale dönmektedir.


ÜRİNER İNFEKSİYON (İdrar yolu infeksiyonu)
Gebelikte oluşan üriner sistemdeki anatomik değişikliklerden dolayı, idrar tahlili yapılmalı ve şikayeti olanlarda idrar kültürü yapılmalıdır.

AKUT RENAL YETMEZLİK (Akut böbrek yetmezliği)
Diyaliz tedavisi gerektiren böbrek yetmezliği her 10-15 bin gebelikte 1 oranında görülmektedir. Başlıca nedenleri:
  • Gebeliğin ilk 3 ayında gelişen aşırı kusmalar
  • Plasenta hastalıklarına bağlı aşırı kanamalar
  • Bebeğin rahim içinde ölmesi
  • Preeklempsi
  • İdrar yollarında tıkanıklık olması
  • Gebelik ve doğum sırasında aşırı kanamalar ve şok
Bu tür gelişen böbrek yetmezliği genellikle geçicidir, ve ilgili uzmanlar tarafından tedavi edildiklerinde , eğer gebelik öncesi bir böbrek hastalığı yoksa sonuçlar yüz güldürücüdür.

antivirüs 20 Aralık 2008 23:53

Cvp: Böbrek Hastalıkları
 
BÖBREK HASTALIKLARI BESLENME
Beslenmenin en önemi amaçlarından biri gün boyunca harcadığımız enerjiyi sağlamaktır. Bu enerji değişik yiyecek gruplarının vücutta yakılması ile elde edilir. Besinlerin yakılması ile açığa çıkan ve vücutta kullanılan enerji miktarı 'kalori' sözcüğü ile ifade edilir.Alınan kalori miktarı harcanandan fazla ise kilo alınır,harcanan kalori alınandan fazla ise kilo verilir. İnsan istırahat halinde iken, saat başına her kilo için yaklaşık bir kalori sarfeder.

Örneğin: 70 kg.ağırlındaki bir kişi 1 günde (70 kg.x24 saat=1680) 1680 kalori harcar. Günlük normal hareketler (konuşmak, okumak, yazmak, kısa mesafe yürüyüşler) ortalama 500-600 kalori ek harcamaya neden olur. Böylece bir günde yaklaşık 2200 (1680+500=2180) kalori sarfedilir.
Değişik yiyeceklerin yakılması ile farklı miktarkarda kalori (veya enerji) elde edilir.Örneğin: 1 gram yağın yakılması ile 9 kalori, 1 gram karbonhidratın yakılması ile 4 kalori,1 gram proteinin yakılması ile 4 kalori enerji elde edilir.

Proteinler: Büyüme ve gelişmenin sağlanması dokuların onarımı ve vücut savunması için en önemli olan besin türüdür. Proteinler aminoasit adı verilen küçük ünitelerin vücudumuzda bir araya getirilmesi ile oluşur. Bu aminoasitlerin bazıları vücut tarafından yapılır, bazıları yapılamaz (esansiyel aminoasitler) ve mutlaka dışarıdan hayvansal gıdalardan alınmsaı gereklidir. Bu bakımdan en değerli gıda yumurtadır. Bunun yanında süt, peynir, diğer hayvansal gıdalar ve kuru baklagillerde de protein bulunur. Proteinler vücutta değişik görevler için kullanıldıktan sonra yıkılır ve bunun sonucu protein yıkım ürünü olan üre,ürik asit, kreatinin gibi vücut için zararlı maddeler açığa çıkar ve sağlıklı kişilerde böbrek tarafından idrarla dışarı atılır. Böbrek yetersizliği varsa söz konusu maddeler dışarı atılamaz ve buna bağlı hastalık belirtileri (halsizlik, iştahsızlık, bulantı, kusma, ağızda kötü koku) ortaya çıkar. Böbrek yetmezliği hastalarında protein alınımın kısıtlanması ile bu zehirli maddelerin üretimi de azaltılmış olur. Bu amaçla kilogram başına 0.5-0.6 gr/gün (genellikle 40 gr) hayvansal kaynaklı protein içeren diyet önerilmekte. Sağalıklı bir erişkinin bir günde alması gerekli protein miktarı yaklaşık kg. başına 1 gramdır (örneğin 70 kg bir şahıs için 70 gr). Bazı hastalar kan üre değerlerini iyice düşürebilme amacı ile diyetlerinde proteini tamamen keserler, bu yanlıştır çünkü vücudun proteine mutlaka ihtiyacı vardır.
Karbonhidratlar: Tüketilen enerjinin %55 ile %70'i üremik hastalarda karbonhidratlardan karşılanır. Türk mutfağında bu tür yiyecekler (ekmek, makarna, yufka ,pasta, börek, pilav ve vb.) genellikle çok tüketildiği için gerekli kalori rahatlıkla sağlanır. Karbonhidratların ve yağların yakılması ile üre ve vb. zararlı maddeler meydana gelmez.Karbonhidratların kısıtlanması şeker hastalğı olan hastalarda önerilir

Yağlar: Yoğun şekilde enerji sağlayan maddelerdir. Günlük kullanımda yağ dediğimiz zaman tere yağ, margarin,bitkisel yağlar ve çeşitli etlerde bulunan yağlardan kastedilir. Yağ alınmasının asıl amacı vücuda enerji temin etmektir. Aldığımız kalorinin %20 ve %40'i yağlardan sağlanır ayrıca A,D,E,K vitamini gibi yağda eriyen vitaminler de bu besinler ile birlikte emilir. Yağların kendi içinde pekçok alt grubu vardır. Kolestorol çok önemli görevleri olan yağ türüdür. Bir kısmı karaciğerde yapılır, diğer kısmı ise yiyeceklerle alınır.Kanda belirli miktarı aşınca (250 mg ve üzeri) damar sertliğine kalp krizi ve beyin inmeleri için önemli rolü vardır. Böbrek rahatsızlığı olan hastalarda ise hastalığın daha hızlı ilerlemesine sebep olabilir, bu yüzden diyetlerinde kolestorol alımı kısıtlanmalı. Bu hastalara özellikle zeytin, mısır, ayçiçek gibi bitkisel sıvı yağlar kullanmaları tavsiye edilir çünkü, kolestorol sadece hayvansal kaynaklı besinlerde bulunur
Su : Böbrek yetersizliği cok fazla ilerleyinceye kadar genellikle hastalar içtikleri su ile orantılı miktarda idrar çıkarırlar.

Böbrek yetersizliği henüz başladığı erken dönemlerde kanda üre ve diğer zararlı maddelerin çok yükselmemesi için alınacak en iyi önlem fazla miktarda su içmektir.

Ancak böbrek yetmezliğinin son dönemlerinde idrar miktarı iyice azalır ve su içmekle idrar miktarı artmaz.Fazla suyun vücutta kalması sonucu tansiyon yüksekliğine ,kalp yetersizliğine ,nefes darlığına yol açar.Bu nedenle bir gün önce çıkarılan idrar miktarına 500 ml.(3 su bardağı) kadar su eklenirse alınması gerekli su miktarı bulunur.Bu dönemde hastanın her gün tartılması şarttır.Alınan günlük SU miktarı hesaplanırken içilen çay,ayran,çorba v.b eklenmesi unutulmamalı.

Tuz:Böbrek yetersizliğinde vücuda alınan tuzun atılması azalır ve vücutta birikir.
Fazla miktarda tuz tansiyonu yükseltir vücutta su birikmesine ve kalp yetersizliğine yol açar.Günlük tuz alımı 2-3 gr.olmalıdır.Diyet tuzları böbrek hastalarında çok tehlikeli olabilir.

Potasyum: Tuza benzeyen kan ve dokularda bulunan bir maddedir.Adelelerin ve kalbin kasılmasında çok önemli rol oynar.Böbrek yetersizliğinde potasyum vücuttan uzaklaştırılamaz, böbrekler tarafından ve fazla alınması sonucu kan potasyumun yükselmesine yol açar.Bu çok tehlikeli bir durumdur ve aniden kalp durmasına sebep olabilir.Potasyum en fazla kurutulmuş meyve ve sebzelerde bulunur(üzüm,incir,bamya),taze meyve (muz,üzüm,erik vb.) ve tüm sebzeler.Bu yüzden yemeklerde kullanılan tüm sebzelerin önce haşlanması ve bu suyun atılması önerilmektedir.Her zaman böbrek hastalarına potasyum bakımından kısıtlı diyet önerilmektedir.
Kalsiyum ve fosfor dengesi de böbrek yetersizliğinde bozulmuş ve değişik nedenlere bağlı olarak kemiklerde zayıflık ortaya çıkmaktadır

Kan fosfor düzeylerinde yükselme ve kalsiyum düzeylerinde azalma görülmektedir. Yalnız diyet önerileri ile bunları dengede tutmak mümkün olmuyor çünkü kalsiyumdan zengin gıdalarda fosfor miktarı da fazladır. Bu yüzden mutlaka doktor tarafından önerilen fosfor bağlayıcı ve kalsiyumu yükselten ilaçların kullanılması kaçınılmazdır. Fosfor ve kalsiyum bakımından zengin gıdalar, tüm süt ürünleri ve balıklardır.

antivirüs 20 Aralık 2008 23:57

Cvp: Böbrek Hastalıkları
 
PERİTON DİYALİZİ
[FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=#002060]Periton diyalizi nedir?
Böbrek yetmezliği olan hastalarda bir tedavi yöntemidir.

Böbrek yetmezliği
Böbreğin normal işlevlerini yerine getirememesidir.İki türlü böbrek yetmezliği vardır:
  • Akut- Ani olarak meydana gelmiştir ve kısa zaman içinde tamamen iyileşebilir.
  • Kronik- Uzun zaman sürecinde gerçekleşir ve geri dönüşü yoktur.Kronik böbrek yetmezliği böbreklerin görevlerini çeşitli nedenlerle geriye dönüşümsüz olarak kaybetmelerinden dolayı ortaya çıkan hastalık durumudur.
Böbreklerin en önemli görevi vücudumuzdaki zararlı ve atık maddeleri (Üre, Kreatinin, Ürik asit gibi) süzerek vücuttan idrar yolu ile atmaktır. Diğer önemli görevleri bazı minerallerin (Tuz, Potasyum, Fosfor, Kalsiyum, Magnezyum), suyun, glikozun, proteinlerin, dengede tutulmasını sağlamak. Değişik hormonlar salgılıyarak tansiyonu dengede tutmak ,kan yapımında, D vitaminin kullanılmasında da önemli rolü vardır. Böbrek yetmezlği durumlarında tüm bu dengeler bozulmaya başlar ama en hızlı ortaya çıkan bozukluk atık maddelerin kanda birikmesidir. Bunun sonucu hastalarda halsizlik, iştahsızlık kaşıntı, sabah bulantısı, ağızda ve nefesinde kötü koku şikayetleri olur, bu belirtilerin hepsine Üremi denir Böbrek yetmezliği tedavisindeki amaç bu zararlı maddeleri kandan uzaklaştırmak ve bozulmuş dengeleri yerine koymak

Bu amaçla kullanılan 3 önemli tedavi yöntemi vardır:
  • Hemodiyaliz
  • Periton diyalizi
  • Böbrek transplantasyonu
Hemodiyaliz tedavisinde kan makine yardımı ile özel maddelerden yapılmış membranlardan(süzgeç) geçirilmekte ve zararlı maddeler (Üre,Kreatinin,Fosfor,Ürik asit) kandan uzaklaştırılmaktadır.
Periton diyalizinde vücudumuzun karın (periton) zarı aynı membran gibi kanımızı zararlı maddelerden temizlemek için kullanılır.

Böbrek transplantasyonunda hastaya kadavra veya canlı kişilerden sağılıklı böbrek takılmasıdır.

Periton diyalizi karın boşluğuna küçük bir ameliyat ile yerleştirilen ince yumuşak, silikondan yapılmış kalıcı bir tüp (kateter) aracılığı ile yapılır. Periton diyalizi akut (geçici) ve kronik (kalıcı) şekilde uygulanır
Akut periton diyalizi genellikte 72 saat boyunca yapılır ve sonra kateter çıkarılarak sonlardırılır.

Kronik (kalıcı) periton diyalizi hayat boyunca devam eder. Bu da iki şekilde uygulanır:
1-SAPD(sürekli ayaktan Periton Diyalizi
2-APD(Aletli Periton Diyalizi)


[FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=#002060]SAPD : Hastanın vücut yapısına göre çocuklarda 100-1000ml yetişkin insanlarda 2000-2500ml kadar özel periton diyaliz solüsyonu karın boşluğuna verilir.Vücuda verilen solüsyon 4-6 saat kadar karın boşluğunda kaldıktan sonra yeni solüsyonla değiştirilir.Bu zaman süresince kanda bulunan Üre,Kreatinin gibi atık maddeler ve vücutta bulunan fazla sıvı, diyaliz solüsyonuna geçer. Karın boşluğuna diyaliz sıvısının verilmesi ve boşaltılması, yer çekimi ile gerçekleştirilir Bu işleme "Diyaliz Torba Değiştirme işlemi" denir.Diyaliz işlemi hasta tarafından günde 4-5 kez yapılır.

APD : Evde makina aracılığı ile uygulanan periton diyalizi işlemine APD denir. Bu tedavi biçiminde, hasta yatmadan önce set ve solüsyon torbalarını periton diyaliz makinasina yerleştirir ve makinasını önerildiği şekilde programlar. Kişi uyurken gece boyunca (8-10 saat),makina karın boşluğuna diyaliz sıvısını verir ,bekletir ve boşaltır. Kişinin durumuna göre tedavide değişiklik yapılabilir


Periton diyalizin iyi yönleri:
  • Hasta periton diyalizi hemşiresi tarafından eğitimi verildikten sonra tedavisini kendi başına yapabilir,hastaneye bağımlılığı azalır.
  • Gıda ve sıvı alımı daha serbesttir.
  • Tansiyon kontrolü daha iyi sağlanabilmekte.
  • Hemodiyalizde olduğu gibi kan kaybı görülmez.
  • Eğitimi basit ve süresi kısadır.
  • Periton diyalizi, hastanın günlük yaşantısına devamını sağlar (okul, iş, seyahat, tatil)
  • Kalp ve damar sistemine yüklenme az olduğundan özellikle yaşlı hastalarda ve çocuklarda tercih edilen bir tedavi şeklidir

Periton diyalizin sakıncalı yönleri
  • SAPD'de günde 4-5 değişim yapılması gerekir.
  • Enfeksiyon riski vardır.
  • Katetere bağlı enfeksiyonlar
  • Peritonit (karın içi zarın iltihabı)
  • Protein kaybı olabilmekte.
  • Hastanın karnında sürekli bir kateter kalmaktadır.
  • APD'de hasta gece boyunca makineye bağlı kalmaktadır
Periton diyalizi icin uygun görülen hastalar :
  • Dolaşım dengesizliği ve damar girişimi yolu sorunu olanlar
  • Kalp-damar hastalıkları olanlar
  • Diyabetes mellitus(Seker hastalığı) olanlar
  • Çocuk ve çok yaşlı hastalar
  • Serbest ve bağımsız kalmak isteyenler-seyahat edenler, aktif calışanlar.
Periton diyalizi için uygun görülmeyenler :
  • Karın içi yapışıklıklar ve fıtıklar (genellikle geçirilmiş büyük ameliyatlardan sonra)
  • Bağırsak hastalıkları (divertikülit,ülserativ kolit,iskemik bağırsak hastalığı)
  • Evi olmayan, hijyenik alışkanlığı olmayan, uyumsuz ve demansı olan hastalar
  • Aktif depresyon,aklı dengesi yerinde olmayan hastalar

antivirüs 21 Aralık 2008 00:00

Cvp: Böbrek Hastalıkları
 
CİLT HASTALIKLARIYLA İLGİLİ SIKÇA SORULAN SORULAR
[FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=#002060][B]1. Sedef hastalığının tedavisi var mıdır?
Evet, hastalık çeşitli yöntemlerle kontrol altında tutulabilir. Hastalığın şiddetine göre sürme veya ağızdan alınan ilaçlar ya da güneş ışığının belli dalga boylarını yayan özel cihazlarla belirtiler hafifletilebilir veya ortadan kaldırılabilir.

2. Sedef hastalığı tamamen geçer mi?
Hayır, tekrarlayıcı özellik gösterir. Ancak bu tekrarların ne sıklıkta olacağını önceden kestirmek mümkün değildir.

3. Ergenlik sivilcelerinin tedavisine gerek var mıdır?
Kişiyi rahatsız ediyorsa tedavi edilmelidir. Çünkü psikolojik problemlere yol açabileceği gibi bazı şiddetli formlar hayat boyu sürebilecek izlere neden olmaktadır.

4. Sivilcelerin besinlerle ilişkisi var mıdır?
Bu ilişki kanıtlanmamış olmakla birlikte kişinin kendi gözlemleri dikkate alınmalıdır.

5. Deri hastalıklarının karaciğerle ilişkisi var mıdır?
Bazı deri hastalıklarının ilişkisi olabilir ancak bu konu bir deri hastalıkları uzmanı tarafından araştırılmalıdır.

6. Mahrem bölgede yerleşen siğiller tedavi edilmeli midir?
Evet, siğiller cinsel temasla eşlere bulaşabilir. Kadında rahim ağzında, erkekte peniste kanserlere neden olabilir, ayrıca yeni doğana bulaşarak soluk yolunda siğillere neden olabilir.

7. Solaryum zararlı mıdır?
Evet, deri kanserlerini kolaylaştırmaktadır. Aynı zamanda vücudun savunma sistemini bozabilir ve deride erken yaşlanmaya neden olur.

8. Benlerin aldırılması zararlı mıdır?
Ben üzerinden gelişebilecek kanserlerin önlenmesinde ve tedavisinde cerrahi çıkarım en kıymetli tedavi yöntemidir.


[FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=#002060]9. Halk arasında yaygın olarak merak edilen 'Benlere bıçak değerse kötüye döner' inanışı doğru mudur?
Hayır, çıkartılan bende kanserli doku mevcutsa bu çıkartılmadan çok önce gelişmiş demektir.

10. Zona (Gece yanığı) bulaşır mı?
Evet, deri temasıyla suçiçeği geçirmemiş bir kişide suçiçeği yapabilir. Hamile kadınlar ve küçük çocuklardan uzak durulmalıdır.

11. Mahrem bölgede yara çıkarsa ne yapılmalıdır?
Bu durum çeşitli bulaşıcı hastalıklar sırasında görülebileceğinden, tetkik ve tedavi için en kısa zamanda doktora başvurulmalıdır.

12. Ağızda tekrarlayan yaralar önemli midir?
Çok çeşitli hastalıklara eşlik edebileceğinden, araştırılması için hekime başvurulmalıdır.

13. Mantar hastalıklarının tedavisi gerekli midir?
Evet, tedavi edilmediği takdirde bulaşıcı özelliği nedeniyle bir halk sağlığı sorununa neden olur. Ayrıca geniş alanlara yayılmas ıenfeksiyon, allerji gibi ikincil problemler yaratacaktır.

14. Güneşten güvenli olarak nasıl yararlanabiliriz?
Saat 1000-1500 arasında direk güneş altında olmamaya özen gösterilmelidir. Ayrıca açık tenliler, çok sayıda beni olanlar güneşten koruyucu krem ve losyonlar kullanmalıdır.

15. Hamilelikte oluşan çatlakların tedavisi var mıdır?
Hayır, ancak zamanla bunlar daha az dikkat çekecek şekilde değişime uğrarlar.




Belgin 12 Ocak 2009 15:51

Cvp: Böbrek Hastalıkları
 
Böbrek taşı nasıl oluşur

En yaygın sağlık problemlerinden biri olan böbrek taşı nasıl oluşuyor?

Yaşamsal faaliyetlerimizin devamı için gerekli olan biyokimyasal işlemlerin sonunda oluşan atık maddelerin vücuttan atılma yerlerinden biri böbreklerdir. Ayrıca vücut için gerekli bazı maddelerin seviyesinin ayarlanması da böbrekler tarafından yürütülür. Böbrek taşları, idrarda çözülemeyen ve atılamayan kristallerin bir araya gelmesiyle oluşur. Normalde idrarda kristal ve taş oluşumunu engelleyecek bazı kimyasal maddeler vardır, ancak bazı insanlarda bu engelleyici mekanizma tam olarak çalışamayabilir.

Erkekler risk altında
Böbrek taşları idrardaki kristallerin üst üste birikmesi nedeniyle oluşur. Ülkemizdeki en yaygın sağlık problemlerinin başında gelmektedir. Kesin olarak nedeni bilinmemekle beraber sıklıkla sebep beslenme alışkanlıkları, az sıvı alımı, genetik faktörler, bazı ilaçlar ve hastalıklar olarak sıralanabilir. Her insanda taş oluşma riski vardır. Sıklıkla 20-50 yaşlarında görülürken, 30'lu yaşlar hastalığın en sık görüldüğü yaş grubudur. Erkekler kadınlara göre 3 katı daha fazla risk altındadır. İdrar yolu taşları hiçbir bulgu vermeden gelişebilir. Bu ağrının boyutu zaman zaman değişir. Bir diğer bulgu da idrarda kan görülmesidir. Kan bazen gözle görülebilecek kadar olurken bazen de sadece mikroskopik incelemede görülür. Taşlı hastalarda bulantı ve kusma ile idrar yapmada zorluk da görülebilmektedir. Böbrek taşlarının çoğu kendiliğinden düşme eğilimindedir. Tüm idrar yolu taşlarının yaklaşık 80'i ilaç tedavisi ile düşer. Taşın düşmesini etkileyen en önemli faktör taşın büyüklüğüdür. 4 mm'nin altındaki taşın düşmesi beklenirken, 6 mm'nin üzerindeki taşlar'a müdahale gereklidir. Ayrıca, taşların şekli ve idrar yolundaki yerleşimi de düşmeyi etkileyen önemli faktörlerdir.
Tedavi yöntemleri şunlardır:
- Kendiliğinden yada ilaç yardımıyla taşın düşürülmesi
- ESWL (şok dalgası ile taşları kırmak)
- Minimal invaziv girişimler (Kapalı böbrek taşı ameliyatı, kapalüreter taşı ameliyatı)
-Klasik açık ameliyat yöntemi... Bu yaklaşımlardan hangisinin uygulanılacağı; taşın yerine, büyüklüğüne, idrar yollarına verdiği zarara ve taşın cinsine bağlıdır.


SAAT: 11:55

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306