Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.İLİTAM İLAHİYAT LİSANS TAMAMLAMA.::. > İLİTAM Bölümleri Ders/ Dökümanlar > SAKARYA İlitam

Konu Kimliği: Konu Sahibi Medineweb,Açılış Tarihi:  27 Aralık 2013 (13:46), Konuya Son Cevap : 27 Aralık 2013 (13:46). Konuya 0 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 27 Aralık 2013, 13:46   Mesaj No:1
Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:339
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart sakarya ilitam din eğitimi 1-4.hafta özet

sakarya ilitam din eğitimi 1-4.hafta özet

1.HAFTA-EĞİTİM VE DİN EĞİTİMİ
* Din eğitimi: bir dinin öğretilmesi veya benimsetilmesine yönelik faaliyetlerin tamamıdır.
* Din eğitimi diğer anlamı: Din eğitimi faaliyetlerinin ne olduğu, nasıl olması gerektiği ve farklı ortamlarda nasıl öğretilebileceği gibi konularla bilimsel olarak uğraşan disiplindir.
* Din eğitiminin gelişimi ile sosyal bilimler arasında> doğrudan bir ilişki bulunmaktadır.
* Sosyal bilimlerin müstakil bir branş olması> 19. Yüzyıla dayanır.
* Din eğitiminin bilimsel disiplin olarak kullanımı> Türkiye’de müstakil bir disiplin olarak 1980’li yıllardadır.
1. EĞİTİM
* Türkçede ‘eğitim’ sözcüğüne karşılık> ‘education’ sözcüğünü analiz edelim.
* Education Latince de ‘educare’ ve ‘educere’ sözcüklerine karşılık gelir.
* Educare: “öğreneni özel bir beceriyle meslekle donatmak için talim ettirmek” anlamına gelir. Bu beceri, genellikle fiziksel beceridir; bir mühendisin, bir ustanın el mahareti gibi.
* Eğitime educare yaklaşımı> öğrencileri hâlihazırda mevcut sisteme alıştırmayı tasarlayan bir yaklaşımdır ve sertifika, diploma ya da konuya çalıştığını gösteren bir belge vermek suretiyle bir vasfın kazandırıldığının yazılı onayı müfredatın olmazsa olmaz bir koşuludur. Oysa eğitime educere yaklaşımı, ilk başta bir yetkinleşme öğrencilerin hem dünyayı hem de kendilerini keşfetmelerine izin verme; pragmatik nedenle değil, kişi olarak fikirleri ve becerileri içkin olarak değerli olduklarından fikirleri izlemek ve becerileri geliştirmek anlamını içerir.
* Eğitilmiş insan denildiğinde kastedilen> insanın bilişsel yönden yetiştirilmesidir.
* N. Tozlu eğitim: “Eğitim bireyde entelektüel ve fiziki mükemmelliği meydana getirme gibi önemli bir anlam içerir.
* Başaran Türkçede, ‘eğitim’ kavramı: 1940’lardan beri, maarif, tedrisat, talim ve terbiye gibi sözcüklere karşılıktır.
* Terbiyeden kastedilen> bakma, besleme, büyütme, ilim, edep öğretme, talim, alıştırma, yetiştirme, edep…
* Maarif ve tedrisattan kastedilen> öğretim ve bilgilendirme;
* Talimden kastedilen> öğrenilenlerin hayata geçirilmesi.
* Eğitim tanımında> bazen sosyolojik perspektif bazen psikolojik perspektif ön plandadır.
* Eğitimin sosyolojik ve sosyalleşme yönüne ağırlık veren> Durheim ve Dewey’in tanımları:
* E. Durkheim’e Eğitim; “Yetişkinlerin, sosyal hayat içerisinde henüz olgunlaşmamış olan gençler üzerinde yaptıkları etkilerdir. Eğitimin amacı> çocukta kendi birliği içinde hem politik toplumun hem de sosyal çevrenin kendisinden bekledikleri belirli fiziki, zihinsel ve ahlaki durumları ortaya çıkarmak ve geliştirmektir.”
* J. Dewey Eğitim: “Yetişkin olmayanların, içinde yaşadıkları sosyal gruba katılımları ile ilgili gerçekleşen ve katılanların gelişim ve yönlendirmelerini garanti eden bir sosyal fonksiyondur.”
* Rousseau eğitim:“Doğuştan sahip olmadığımız ve yetişkin olarak kullandığımız her şeyi bize eğitim kazandırır.”
* Kant: insanı insan yapan> eğitimdir.
* Eğitim: Kültür değerlerinin şahsi aktarım süreci, idare süreci, şekillenme sürecidir.
* Türkiye’de yaygın kullanılan. Kabul gören tanım S. Ertürk Eğitim; “Bireyin davranışında kendi yaşantısı yoluyla ve kasıtlı olarak istendik değişme meydana getirme sürecidir.”
* Özakpınar Eğitim: “Eğitim ferdin idraklerinde, zihniyetinde, tutum ve değerlerinde, kabiliyet ve maharetlerinde bir gelişme ve değişme demektir. Her hakiki öğrenme insanın zihniyetinde, meselelere bakışında, değerlendirme tarzında, duygu ve zevklerinde, problemleri görme ve problem çözme kapasitesinde bir değişme meydana getirir.”
2. DİN EĞİTİMİ
* Teorik bilim dallarından farklı olarak eğitim ve din eğitimi> uygulama boyutu ağırlıklı olan bir disiplindir.
* Din eğitimi disiplini ilahiyatla irtibatı fazla kurulup tanım yapılırsa> dini boyut ön plana çıkmaktadır.
* Eğitim bilimi: uygulama boyutu öne çıkan bir sosyal bilimler disiplinidir. Bir sosyal bilim olarak kullandığı metotların objektif ve evrensel nitelikte olması bir bilim dalı olarak kabul edilmesini kolaylaştırmaktadır.
* Belli bir din ve coğrafya ile sınırlı olmayan bir bilimsel disiplin olması için >bu niteliği önemlidir.
* Din eğitiminin tanımına yönelik arayışlar> bu disiplinin dinamik ve üzerinde daha fazla araştırma yapılması gereken bir bilim olduğunu gösterir.
* Yapılan bazı din eğitimi tanımlarında dini (veya İslami) eğitim ile din eğitiminin birbiriyle karıştırıldığı görülür. Oysaki dini eğitim: Eğitimin tamamının dini özellikli olmasına işaret ederken; din eğitimi, örgün ve yaygın eğitim içerisindeki din ile ilgili eğitim süreçlerine işaret etmektedir.
* S. Cebeci din eğitimi: “Kime neyi, nasıl, niçin öğretelim sorularına cevaplar arayan bu konuda hedefler, ilkeler metotlar ve teoriler geliştirmeye çalışan ayrı bir disiplindir.”
* H. Ayhan din öğretimi: “Dinin itikad, ibadet, muamelat ve ahlak konularının neler olduğunu bilmek, yeri gelince hatırlayarak söylemek, helal, haram vb. hakkında dinin hangi kuralları koyduğunu öğretmektir.”
* H. Ayhan din eğitimi: “Dinin öğrettiği konulara inanmak, kabul etmek, o şekilde yaşamak vb. için yapılan çalışma”.
* K. Yavuz din eğitimi: “Din Eğitimi, objektif ve sistematik bir biçimde dini terbiye olaylarını araştıran, anlamaya, araştırmaya ve değerlendirmelerden sentezlere ulaşmaya çalışan ilimdir.”
* Ertürk eğitimde> Sürece önem verir.
* Din Eğitimi Bilimi konusunda müstakil çalışma yapan C. Tosun’a göre din eğitiminde esas kavram> eğitimdir.
* Din kelimesi; Eğitimi niteleyen ve alanını belirleyen bir kelimedir. (2)
* C. Tosun Din eğitimi: “Bireyin dini davranışlarında kendi yaşantıları vasıtasıyla ve kasıtlı olarak istendik değişme meydana getirme denemeleri sürecini geçmişi, bugünü ve geleceği ile bilimsel metotları kullanarak betimlemeye, açıklamaya ve kontrol altına almaya çalışan bilimsel disiplindir.”
* C.Tosun> din eğitimi mi din öğretimi mi şeklinde bir kavram kargaşasının varlığına dikkat çekmektedir. Tartışmaların gereksiz olduğunu, eğitim ile öğretimin aynı şey olduğunu; ancak eğitimin öğretimi kapsadığını söyler.
2.HAFTA - İSLAM EĞİTİM TARİHİ
* İslam Eğitim tarihi başlar >Hz. Muhammed’e İslamiyet’i tebliğ görevi verilmesi ile.
İslam Eğitim Tarihinin dört ana dönemi vardır:
1) Hz. Peygamber Dönemi Eğitim, 2) Medrese Öncesi Eğitim, 3) Medrese Dönemi Eğitim 4) Modern Dönem
1) Hz. Muhammed Döneminde Eğitim
* Hz. Peygamber’ esas görevi > insanlar arasında akıllara ve kalbe nüfuz ederek dini ve ahlakı tamamlamaktır.
* Hz. Muhammed’in peygamberlik görevi için kullandığı esas vasıta >eğitim ve öğretimdir.
* Hz. Peygamber >ilim öğrenmenin kadın ve erkek herkese farz olduğunu söylemiştir.
* Hz. Peygamber: “Beşikten mezara kadar ilim öğrenin”
* Cahiliye döneminde Arapların >ilim ve eğitim alanında fazla bir gelişme kaydetmedikleri görülür.
* İslamiyet’in zuhurunda Mekke’de okuma yazma bilenler >17-28 idi.
* O dönemde İnsanlar >hurma ağaçları, deri, kemik vb. materyallerin üzerine yazmaktaydı.
* Mekke döneminde Müslümanlar baskı ve işkence altında oldukları için İslam eğitimi gizli olarak yapılmaktaydı. Bu konuda da en önemli yer >Erkam’ın evidir. Kur’an’ın yazılmasının gerekliliği, Müslümanları >kutsal kitabı yazma ve yazılanları da okuma gibi bir gayretin içine sürüklemiştir.
* Medine döneminde >yeni imkânlar çıkmıştır. 1) okuma yazmanın öğrenildiği >mahalle mektebi olan >“küttab” lardır. 2) cami ve mescitlerdir. Mescidi Nebevi gibi… >Bu camilerin işlevleri: ibadet, eğitim ve öğretim….
3)Mescid-i Nebevinin arka tarafındaki kapalı avlusunda >“Suffa” denilen yerde eğitim gerçekleştirilmiştir.
>Suffayı diğerlerinden ayıran özellik >buradaki sahabelerin yatılı olması ve eğitim-öğretimin en temel işleri olmasıdır.
2. Medrese Öncesi Eğitim
> Küttablar, Camiler, Saraylar, Kitapçı Dükkânları…
Hz. Peygamber’den sonrası ile 11. Yüzyılın ortalarından medreselerin kurumsallaşmasına kadar geçen dönemdir.
Medrese öncesi eğitim kurumları
* Küttablar: “sıbyan mektebi diyeceğimiz İslamiyet’ten öncede olan eğitim mekânlarıdır. Küttablar iki gruptur:
1) İslam öncesi de var okuma yazma öğretmeye yönelik olandır.
2) Kur’an ve dini bilgileri de öğretmeyi hedefleyen kurumlardır. Okuma yazma öğretenlerin çoğu >gayri müslimdir.
* Kuran ve İslam dini esaslarını öğreten küttablar İslamiyet’in ilk yıllarında >mevcut değildir.
* İmam Şafii: “(Şafi) Annem beni önce küttaba gönderdi, Kur’an öğrenmeyi bitirdikten sonra da camiye gittim”.
* İbn-i Haldun Mukaddime’sinden: “Çocuklara Kur’an-ı Kerimi öğretmek, dinin şiarlarından biridir. Kur’an ayetleri ve hadis metinleri, çocukların kalplerinde iman-akidenin yerleşmesine sebep teşkil ettiği için halk bunu benimsemiştir.
Camiler:
Camilerin aynı zamanda kültür merkezi olmasındaki temel faktör >eğitimin yeni dinin öğretilerini açıklayan, esaslarını, hükümlerini ve hedeflerini izah eden dini tedrisat olmasından kaynaklanır.
* Caminin fonksiyonu >ibadet, ilim, yargı, askerlik gibi amaçlarla kullanılmıştır.
*Suyuti, Kahire’deki Tolunoğlu Camiinde bilinen bütün ilimlerin okutulduğunu, Abdullatif Bağdadi de el-Ezher Camii’nde her gün öğle üzeri tıp dersinin okutulduğunu anlatmaktadır.
Saraylar:
Elit eğitiminin yapıldığı yerdir. Halife, hükümdar ve üst düzey devlet yöneticilerinin saraylarında yapılan eğitimdir. Özel bir eğitim programı vardı. Eğitim programı ise >eğitim alacak çocuğun babası tarafından tespit ediliyordu.
* Başlangıç olarak okuma yazma öğrenmeyi de içeren >ilköğretim seviyesinde verilen eğitimdir.
* Müeddib >Sarayda ders okutan hocalara denir. Sıbyan muallimi denmezdi. Müeddib unvanı >sarayda hükümdar çocuklarını okutan hocalar için kullanılırdı.
> Müeddib >hem bilgi hem de edeb öğretmek zorundaydı. Öğrenci çocukluk çağı bitinceye kadar eğitime devam ederdi. Küttab seviyesinde >eğitimden sonra cami-medreselerdeki ders halkalarında talebelerin gördüğü dersi görürdü.
* Halife Harun Reşid’in çocuğunun hocası olan el-Ahmer’e sunmuş olduğu program şöyledir: “Ey Ahmer! Müminlerin emiri, ciğer paresi ve gönlünün meyvesi olan oğlunu sana teslim etmekte, sana onun üzerinde tam tasarruf hakkını, ona da sana karşı itaati vacip kılmıştır. Sen ona müminlerin emirinin tespit ettiği şekilde muamele et.
Kitapçı Dükkânları
* Kitap satış evleri >Abbasilerin kuruluş devresinde ortaya çıkmıştır. Dükkân sahipleri kitapları >istinsah ediyordu.
3) Medrese Dönemi
* Medrese, >ders okutulan ve okunan mekân anlamındadır. Medrese İslam medeniyetinin ürettiği bir eğitim müessesi olup ilk olarak >X yüzyıldan itibaren kullanılmaya başlanmıştır. Medreseler >kurumsal eğitimin merkezi olmuşlardır.
* Medrese ismi devam etti >1924’teki Tevhidi Tedrisat kanununa kadar.
* Kurumsal anlamda devlet tarafından desteklenen medreselerin ortaya çıkışı >11. yüzyılın ortalarına kadar gider.
* Kurumsal anlamda devlet tarafından ve sistematik olarak ilk medreseler >Selçuklular tarafından kuruldu. (3)
* Selçuklular, medreselere>Alpaslan-Melikşah’a vezir olan Nizamül-mülk’e nisbeten >Nizamiye Medreseleri dendi.
> İlk nizamiye medresesi >Nişabur’da. Sonra Bağdat’ta kurulan Nizamiye medresesi 1066 yılında faaliyete başladı. Daha sonra Nizamülmülk tarafından İsfahan, Rey, Basra, Musul’da medreseler kuruldu.
* Medreselerin temel amacı >dini ilimler ve ona yardımcı olacak alet ilimleri.
* Ancak Nizamiye medreselerinde >İslami ilimlere ilaveten bazı müspet bilimlere de yer verilmekteydi.
Eğitimin camilerden daha kurumsal olan medreselere geçişin birçok nedenleri
1. Camilerde farklı hocalar tarafından dini ilimlerle ilgili ders halkaları oluşturulmaktaydı. Caminin farklı yerlerinde ders okunması ve çıkan yüksek ses diğer ders halkasında olanları rahatsız etmekteydi. Caminin temel görevi ise ibadethane olmasıdır. İbadethanede ise >sükûnet asıldır. Bu amaçla yalnızca eğitimi amacına yönelik genelde camilerin etrafında >medreseler inşa edilmiştir.
2. “ideolojik” sayılabilir. Irak, Suriye ve Mısır medreselerin doğuşundan önce Büveyhiler ve Fatimilerin idaresi altında idi. Her iki hanedan da Şiilerin temsilcileriydi. Bu coğrafyada >Şiiliği yaymak için propoganda ve zamanda güç kullanmak suretiyle yaymak için gayretler göstermişlerdir. Selçukluların hâkimiyeti üzerine bu coğrafyada yeniden ehli Sünnetin inançlarını yaymak ve savunmak için faaliyetler bulunmuşlardır. Devlet tarafından kurumsal anlamda kurulan medreselerde ehlisünnet inancının savunulması, aktarılması ve yayılması için bir imkân olarak düşünülmüştür.
Osmanlı’da Medreseler
* Sistemi >Selçuklular’dan almıştır.
* Osmanlı’nın en önemli örgün eğitim kurumu olan medrese, >devleti ayakta tutan kurumlardan biriydi.
* İdari ve özellikle de adaletin dağıtılmasını sağlayan kadılar >tamamen medreselerden yetişmekteydi.
* Ulema: >medrese mezunları, kalemiyye ve askeriye
* Osmanlıda yaygın eğitimi yürütenler: >medrese mensubu vaizler, imamlar, hatipler ve müezzinler…
* Osmanlı’da ilk medrese >1330 /Orhan Bey/ İznik’te yaptırılmıştır. İlk müderris olarak >Davud-i Kayseri.
* Osmanlı’da ilk asırlarda yaptırılan medreselerin en önemlileri >İznik, Bursa ve Edirne’de kuruldu.
* Medreselerin tekâmülü ise >İstanbul’un fethi sonrası kendi adına yaptırdığı >Fatih Medresesi ve Kanuni’nin yaptırdığı >Süleymaniye medresesi ile zirveye ulaşmıştır.
Medreseler 2’ye ayrılır: umumi medreseler ve ihtisas medreseleri
Umumi medreseler
* Öğrencilerin sıbyan mektebinden sonra >devam ettikleri yerlerdir. Burada öğrenciler temel İslami bilgiler, Arap dili ve edebiyatını alırlardı. Mezun olanlar ya >ihtisas medreselerine giderler veya >ilmiye sınıfının en alt kademesinden göreve başlarlardı. Darulhadisler ve Daruttıbları ihtisas medreseleridir. Burada görev yapan hocalar >umumi medreselerde görev yapanlara göre daha yüksek payeye sahiptiler.
* Medreselerde eğitim dili >Arapça olup dersin işlenişi >Türkçe idi.
* Medreseler büyük ölçüde >vakıflar aracılığı ile finans ediliyordu.
* Medresede verilir:>sarf, nahiv, mantık, fıkıh, adab, hikmet-i nazar, kelam, tefsir, usul-i fıkıh, hendese…
Osmanlı Medreselerinin Gerilemesi
Hüseyin Atay’ın analizine göre >medreselerin gerileme nedenleri
1)Merkeziyetçilik: Önemli ve üst düzey medreseler merkezde kurulmuştur. Bu açıdan başta İstanbul cazibe merkezi haline gelmiştir. Anadolu’da daha alt düzeyde medrese eğitimini tamamlayanlar merkeze gelmek için gayret göstermeye başlamıştır. Çoğunluğu ise bu imkânı bulamamıştır. Bu durum çevre (taşra) deki medreselerde eğitim gören yetenekli ve hevesli öğrencilerin sönüp gitmesine neden olmuş ve rekabetin oluşmasını engellenmiştir.
2)Dil Meselesi: Medreselerde eğitim dili >Arapça idi. Ancak dini kaynakların anlaşılması için Arapça öğrenmekle eğitim dilinin Arapça olması farklıydı. Medreselerde Arapça eğitimi bir araç iken >bir amaç haline gelmiştir. Ayrıca >Arapça’ya bir dil öğretimi şeklinde bakılmaması bu dilin öğretiminde de başarının elde edilmesini engellemiştir.
3)Öğrenci İsyanları: Genelde ideolojik bir gerekçeye dayanmayan bu ayaklanmaların ana nedenleri >öğrencilerin yaşam koşulları ve medrese sonrası istihdamları ile ilgili nedenlerdir.
4)Akli ilimlere karşı olumsuz tutum: Medreselerde İslam ilimleri ağırlıklıydı. Bir anlamda İslam öğretimi demek fıkıh penceresinden İslam’ı öğrenmek demekti. Normatif olan fıkıh eğitimi de >nakil ağırlıklıydı. Felsefe, kelam gibi ve müspet bilimlerin zamanla medrese programlarının dışlanması medresenin gerilemesinde etkin olmuştur.
5)Liyakate önem verilmemesi: 16.Yüzyıldan itibaren atama ve yükseltmede başarı kriteri yerine mensubiyet ve ilişkiler kriteri ön plana çıkmıştır.
* Sarıkaya’ ya göre; >medreselerin gerileyişi ve çöküşü kendi bünyesi içerine giren ve nihayet ölüme götüren hastalık gibi iflas edici bir süreç değildir. Medresenin itibar kaybının sebebinin >devlet için arz ettiği fonksiyonun giderek azalmasında aranması gerektiğini iddia etmektedir.
* Medrese, başlangıçta >devlet elitinin, memurların, müderrislerin, müftü ve yargıçların yetiştirildiği önemli eğitim kurumlarındandı. Sistemin hukuk ve adet sistemi >fıkıha dayanmaktaydı.
* Osmanlı meşruiyetini >dine dayandırıyordu. Ancak Tanzimat sonrası devlet kendini >yeniden tanımlamıştır. Dinin
Referans olma özelliği azalmış Avrupa uygarlığına yapılan referansın etkisi artmaya başlamıştır.
Sarıkaya, medreselerin gerilemesinin medrese sisteminin iflas etmesi şeklinde algılanmasının yanlış olduğunu esas nedenin >devletin dayandığı ilke ve hedeflerin, siyasal ve sosyal önceliklerinin değişmesi olduğunu iddia etmektedir.
İcazet ve Diploma Geleneği (4)
* İcazet >medreselerde eğitim sonrası öğrencinin belirli alanda yetkin olduğunu gösteren belgedir.
* Batı da ise >diploma geleneği gelişmiştir.
* İcazet: “izin, ruhsat ve yetki vermektir”. İslami eğitimde ise icazet terimi genel olarak: “öğretme ruhsatına “işaret eder. * İcazet, “bir öğrenim kurumundaki hoca tarafından hocanın derslerini başarı ile tamamlayan ve aynı dersi öğrencilerine aktarma yeteneği kazanan öğrenciye verilen sertifikadır.”
* Modern çağlara kadar icazet, >yetki veren âlimden yeni yetki verilene yönelik bir kişisel yetki eylemi olarak kalmıştır. Bu süreçte hoca dışında >kimsenin otoritesi yoktu. Ne sultan, ne kadı ne de bir başkası icazet verebilirdi.
* İcazet, sınav yapan Âlimi >adayın yetkinliği konusunda tatmin eden bir sözlü sınav sonucunda verilmektedir.
* Başlangıçta basit bir işlem olan bu sınav, zamanla >adayın tezini savunduğu bir tartışma haline geldi.
* En prestijli olan icazet türü >özel icazettir. Bu icazet belirli bir hoca tarafından belirli bir öğrenciye verilmektedir. > Bu icazet 4 bölümden oluşur. >Hocanın ismi, öğrencinin ismi, dersten bahsedilmesi ve eceztü’nün kullanılmasıdır.
* İcazetler İslam tarihi ve özellikle de İslam eğitim tarihi hakkında >bilgiler veren belge özelliği taşımaktadır.
* İcazetler sayesinde >âlimlerin bilimsel faaliyetleri, görüşleri, düşünceleri, belirli derslerin öğrenilmesinde en çok kullanılan kitaplar hakkında bilgi sahibi olmamıza yardım eder. Belirli eğitim ve ilim merkezleri ve akademik yaşamın gelişimi hakkında değerli veriler sunmaktadır.
Bir icazette karakteristik unsurlar şunlardır:
1) İcazet besmele ile başlar ve hamd ve salâvat ile devam eder.
2) İlim övülür ve önemi anlatılır. Konuyla ilgili ayetler zikredilir.
3) devlet tarafından desteklenen ve sistematik olarak İsnadın öneminden bahsedilir.
4) İcazet veren hocanın ismi ile alan öğrencinin ismi zikredilir.
5) İcazetin verildiği derslerin ve kitapların ismi sayılır.
6) İcazet veren hoca öğrencisine bu ilmi nasıl kullanacağı konusunda tavsiyelerde bulunur.
7) İcazet bir dua, veriliş tarihi hocanın mühür ya da imza veya her ikisinin birlikte onaylanması ile biter.
* İcazet İslam dünyasında >10. Yüzyıldan itibaren gelişmeye başlamıştır.
> Hristiyan Batı’da ise >yaklaşık 2 asır sonra icazete benzeyen “licentia docendi” adlı belge verilmeye başlamıştır. Bu belge günümüzdeki diploma geleneğinin oluşmasına öncülük etmiştir. Licentia docendi daha sonra batı’da eğitim istemlerine göre >sertifika, diploma, derece vb. şeklinde isimler almıştır.
İcazet ile diploma arasındaki temel üç fark;
1)İslami eğitim kurumları >akademik bir sertifika vermekle ilgilenmemiştir. Bu işin sorumluluğu hocaya verilmiştir. İcazet için hocanın >mühür ve imzası yeterlidir. Eğitimin yapıldığı kurumun onayı ve mührü talep edilmez. Batı’daki eğitim kurumları ise>sertifika, akademik unvanlar ve diplomanın tüm sorumluluğunu üstlenir.
Bu açıdan hocanın sorumluluğu ikincil derecededir.
2)İcazette, öğrenilen derslere ilave olarak kitapların adlarından ve yazarına kadar ulaşan isnad silsilesinden bahsedilir. Diplomada ise yalnızca öğrenilen derslerden söz edilir.
3)İcazet ve diploma arasında şekil yönünden >farklılık vardır. Genelde icazetler yirmi ya da daha fazla sayfa içeren bir kitapçık formundadır. Diploma ise tek sayfayı içeren belge formundadır.
Modern Eğitim Dönemi
* Eğitim alanında ilk modernleşme çabaları >18. Yüzyılın sonlarında >Askeri okullarla başlamış.
* Osmanlı-Rus harbi (1769-1773) sonrası >modern eğitimli subay-mühendislere duyulan ihtiyaç kendini gösterdi.
* Batılı tarzda ilk modern okul >1773’te İstanbul’da denizcilik ve askeri mühendislik okulu olarak “Muhendishane-i Bahr-i Hümayun” kurulmuştur. Daha sonra Tıbhane-i Amire ve Mektebi Ulum-i Harbiye kurulmuştur.
> Bu okullarda >matematik, mühendislik, askeri dersler ve tıp alanında dersler verilmekteydi.
* Sivil anlamda okulların açılması >Tanzimat sonrası hız kazanmaya başlamıştır.
* 1857 yılında >Maarifi Umumiye Nezareti adı altında ilk defa Eğitim Bakanlığı kuruldu.
* Bürokrasiye eleman yetiştiren >Mektebi Mülkiye’nin ve Orman Mektebi, Ticaret-Maden Mektebi okulları açıldı.
* Eğitimde reform çalışmalarında >Fransız politikaları ve eğitim sisteminin etkindir.
* Modern anlamda eğitimi düzenleyen hukuki belge >1869 yılında çıkarılan “Maarif-i Umumiye Nizamnamesi”dir.
> Nizamname genel eğitimi >Sıbyan, Rüşdiye, İdadi, Sultani ve Mekatib-i âliye olarak sınıflandırmaktadır
* Modern okullar üç türdür: 1) Osmanlı Maarif Vekâleti tarafından açılan mekteplerdir. 2) azınlık olan Rum, Ermeni ve Yahudi’lerin açtığı okullar. 3) İngiltere, ABD, Fransa gibi yabancı ülkelerin desteği kurulan yabancı okullar.
* Medreselerin kendilerini değişen şartlara göre ıslah çalışmaları >II. Meşrutiyetle hızlanmıştır.
* Medresede reform çabaları gerek üst üste gelen savaşlar ve ideolojik tartışmalar nedeniyle >başarıya ulaşamamıştır.
3. HAFTA - BİLİŞSEL DİNİ GELİŞİM
BİLİŞSEL GELİŞİM
* Biliş (cognition) bireyin >öğrenme, anlama ve anlamlandırma yeteneklerini içeren zihinsel etkinlikleri ifade eder.
> Düşünme (thinking) terimiyle eş anlamlıdır.
* Bilişsel gelişim: “düşünme, anlama ve kavrama yeteneğinde çıkan gelişmelerdir.
* Bilişsel gelişim: “organizmanın doğumdan başlayarak, kendisini ve çevresini anlama ve anlamlandırmada görülen ve organizmayı giderek olgunlaştıran süreçlerdir.”
* 1930’ lardan itibaren ise bilişsel gelişimin >niteliksel gelişmeyi ifade ettiği üzerinde duruldu. (5)
* Bilişsel gelişiminin eğitimciler tarafından da en fazla kullanılanı >İsviçre’li Piaget’in kuramıdır:
> Bilişsel gelişimi dört evreye ayıran Piaget zihinsel yeteneğin >12 yaşa kadar niteliksel olarak geliştiğini gösterdi.
* Amerikalı psikolog Jerome Bruner gelişimi > “eylemsel, imgesel ve sembolik olarak üç aşamadan oluşan ve hayat boyu süren bir süreç olarak açıklamıştır.
* Lev Vygotsky >kavram, beceri, düşünce ve tutum gibi öğrenmelerin tümünün >sosyal çevreden geldiğini belirtmiş ve öğrenmeyi bir bakıma sosyal etkileşimden doğan kültürleme olarak açıklamıştır.
PİAGET’in BİLİŞSEL GELİŞİM AÇIKLAMASI
* Jean Piaget, İsviçreli psikologdur. >Genetik epistemoloji ve bilişsel gelişim alanında başarılı olan Piaget, çocukta düşünce ve dil gelişiminin bir süreklilik içinde değil de >evrelerden geçerek oluştuğunu ve birey çevre ilişkilerinde etkin bir şekilde yapılandığını ortaya koymuştur. >öğretimde öğrencinin tanınmasının önemini ortaya koymuştur…
* Eserleri: Çocukta Dil ve Düşünce, Çocukta Dünya Tasarımı, Zekânın Doğuşu, Genetik Epistemolojinin Prensipleri…
* Biyoloji eğitimi almış olmasına karşın > Psikoloji alanına ilgi duymuştur.
* Binet zekâ testleri sayesinde >aynı yaştaki çocukların aynı türden cevaplar verdiklerini fark etti.
* 0–12 yaş arasını >Duyusal Motor, 2-7 yaşı >İşlem Öncesi, 7-12 >Somut İşlem, 12 ve üzerini ise >Soyut İşlem dönemi olarak 4 evreye ayıran Piaget her çocuğun bu aşamaları sırayla geçtiğini belirtir.
> Bu teorinin düşünsel altyapısını oluşturan >şema, olgunlaşma, adaptasyon, yaşantı, uyum, bilişsel yapılar vardır.
ŞEMA , “Piaget’in teorisinin en önemli kavramlarındandır. “Organize olmuş davranış kalıpları” olarak tanımlanan şemalar çocuğun çevreden gelen uyaranları anlamlı kılmak için kullandığı referans çerçevesidir.
* Yeni doğan çocuk başlangıçta sadece >refleks niteliğinde şemalar kullanıp çevresini tanımlamaya çalışır. En güçlü şemalarından, beslenmeye dayalı olduğu için bulduğu her şeyi ağzına götürme eğilimindedir.
OLGUNLAŞMA “Biyolojik gelişimle organizmanın geçirdiği yaşantılar yoluyla kazandığı deneyimlerdir”. Doğumun ardından tepkisel olmaktan öteye geçemeyen davranışlar zamanla bilinçli ve çok boyutlu hale gelmeye başlar. “Organizmanın biyolojik ve öğrenmeye dayalı olarak gerçekleştirdiği bu gelişime > “olgunlaşma denir.
YAŞANTI: “çocuğun belli davranış örüntülerini kazanmasını sağlayan yapılandırılmış (formal), yapılandırılmamış (informal) yaşamsal deneyimlerdir.
ADAPTASYON: “Bireyin çevresiyle etkileşerek çevreye ve çevrede oluşan yeni durumlara uyum sağlamasıdır.
“Organizmanın iç-dış uyarıcıları zihinsel olarak algılayıp kodlaması ve düzenli davranış örüntüsü olarak yansıtmasıdır. > Uyum işlemi > özümleme ve uyumsama adıyla iki basamaktan oluşur:
* Özümleme: “bireyin yeni karşılaştığı durum, nesneleri kendinde önceden var olan zihinsel yapının, şemaların içine yerleştirmesidir. Uyumsama: yeni şemalar oluşturarak veya zihinde önceden var olan şemaların kapsam ve niteliklerini genişleterek yeni edinilen deneyimlerin kabullenilip zihinsel sürece getirdikleri yeni açılımlara uygun davranılmasıdır.
DENGELEME
* Özümleme ve uyumsama işlemlerinin birbiriyle etkileşmesi sonucu > dengeleme süreci çıkar.
“Bireyin yeni karşılaştığı durumla kendinde önceden var olan bilgi ve deneyimleri arasında denge kurmak için yaptığı zihinsel işlemlere “dengeleme” denir”.
BİLİŞSEL YAPILAR “Bireyde olan zihinsel organizasyonlar ve yeteneklerdir. Çocuğun bilişsel yapısını >biyolojik olgunluk düzeyi belirler. Bilişsel yapı>o çocuğun neyi kavrayabileceğini neye uyumsama gösterebileceğini belirler.
BİLİŞSEL GELİŞİM DÖNEMLERİ - PIAGET
* Piaget normalde her çocuğun >12’li yaşlarına kadar tamamlayacağı birbirini izleyen dört farklı gelişim döneminden geçeceğini savunur. Bu dönemlerden geçiş büyük ölçüde biyolojik olgunlaşmalara bağlı olmakla birlikte bireyin tecrübe ettiği yaşantıların etkisi nedeniyle tek başına yaş bilişsel niteliği tahmin etmede yeterli olmamaktadır.
1-Duyusal Motor Dönemi
* Doğumdan iki yaşına kadar olan dönemdir. Temel özelliği >doğumda tamamen reflekslere bağlı olarak iç ve dış uyarıcılara tepkiler veren bebeğin iki yaşına geldiğinde kendisinin çevredekilerden farklı olduğunu kavraması; duyular ve motor faaliyetlerle çevresini tanımaya başlamasıdır. Emme, tutma, yakalama gibi basit motor davranışlar sonucu edinilen duyumlar onda basit kategorik çerçeve olarak tanımlanabilecek şemalar oluşturur.
* Bu dönemde, bebeğin diğerlerinden farklı bir birey olarak kendini fark etmesidir.
* Bu dönemde, nesne devamlılığının-kalıcılığının >kazanılmaya başlanmasıdır.
* Nesne devamlılığı ilk olarak >8. aydan itibaren gelişmeye başlar ve dönem sonuna doğru yerleşir. Nesne devamlılığı gelişmemiş bebek az önce gözünün önünde olan oyuncağının göremeyeceği yere düşmesini yok olma olarak algılar.
2-İşlem Öncesi Dönem
* 2–7 yaş arasını kapsayan bu dönemin temel özelliği >bu dönem çocuğunun benmerkezci bir yapı düşüncesine sahip olmasıdır. * Bu yaşlardaki çocuklar kendi düşüncelerinin olabilecek >tek doğru görüş olduğuna inanırlar.
* Konuşmaya başladıklarında “monolog” şeklinde >durmadan ve kimseyi dinlemeden konuşurlar.
* Dönemin düşünce sistemiyle ilgili en karakteristik özelliklerinden birisi >korunum (conservation) ve tersine dönebilirliğin (irreversibility) henüz yerleşmemiş olmasıdır.
* Korunum: “nesne şeklinin veya fiziksel özelliklerindeki değişimin onun niteliğinde değişim olmadığının kavranmasıdır.
* Bu dönem çocuğunun geniş bardaktan dar bir bardağa dökülen aynı miktar suyun daha yükseğe çıkmasına bakarak suyun miktarının fazlalaştığını söylemesi veya bir kilo demirin bir kilo pamuktan ağır olduğunu söylemesi örnektir.
* Tersine dönebilirlik ise: “bir işlemin sonuçlarından başlayarak başlangıç durumundaki hale ulaşmayı ifade eder. (6)
> Suyun geniş bardakta dururkenki halini bilen çocuğun aynı suyun hiç ilave yapmadan dar bardağa döküldüğünde daha fazla olduğunu düşünmesi onun bu suyun ilk haline dönememesinden kaynaklanır. >Bir elmanın bütün halini gören çocuğun elma dörde bölündükten sonra elmanın çoğaldığını düşünmesi gibi.
* Bu dönem çocuklarının korunumu ve geri dönebilirliği kavrayamamalarının en temel nedeni >zihinlerinin işleyişinde soyutlama yeteneğinin gelişmemiş olması ve görünene göre karar vermeleridir.
* Bazı kaynaklar işlem öncesi dönemi 2–4 yaşı sembolik evre, 4–7 yaş arasını >sezgisel evreler olarak ikiye ayırırlar. > * Sezgisel evreden itibaren >bilişsel işlem yeteneğinin gelişmeye başladığı kabul edilir.
3-Somut İşlem Dönemi
* Bu dönemde mantıksal kuralları ve sınıflandırmaları kullanır fakat >bu mantıksal işlemleri sadece somut olay ve objelere uygular. * İlkokul yıllarındaki bu dönemde benmerkezci konuşma ve düşünme azalır.
* Korunum problemleri bu dönemde çözülür ve tersine dönebilirliği >kavrama kapasitesine erişirler. * Çocuklar, sıralama, sınıflandırma ve karşılaştırma işlemleri için >şemalar geliştirir. * Nesneleri renk, boyut, setlik, uzunluk gibi özelliklerine göre sınıflamaya tabi tutabilir. >Nesneleri görmeden onlar hakkında mantık yürütebilir.
* 9–10 yaşlarından itibaren toplama ve çıkarmanın >bir arada kullanılmasını gerektiren işlemleri çözebilir.
* Bu dönem boyunca çocuklar >adalet, özgürlük gibi soyut bazı kavramları kullanmaya başlarlar; Ancak Soyut kavramları anlama yeteneği henüz olgunlaşmamıştır.
* Bu dönem; işlem öncesi dönem ile zihnin gerçek olgunluğuna ulaştığı soyut işlemler dönemi arasında geçiştir.
4-Soyut İşlem Dönemi
* En üst bilişsel gelişim dönemi olan bu döneme birey >12 yaştan itibaren ulaşır. * Çok yönlü ve göreceli düşünme yeteneği bu dönemde başlar ve olgunlaşır. * Analoji, tümevarım ve tümdengelim becerileri en üst düzeyde olur.
* Bu dönem >zihinsel aktivitenin ulaştığı son aşamadır. Zihin, bu aşamadan sonra artık sadece niceliksel olarak gelişme gösterir. Bu aşamaya ulaşmak için de çocuk uygun öğrenim yaşantılarına muhatap edilmeli.
* Piaget teorisinin önemli yönü >çocukların yetişkinlerden farklı düşünme biçimine sahip olduklarının fark edilmesidir.
* Piaget teorisinin önemli yönü >bilişsel gelişim basamaklarında ilerleyebilmek için çocukların çevreleriyle etkileşime girmelerinin önemini ortaya koymasıdır.
* Piaget’in teorisi: çocuklar soyut işlemler dönemine ulaşıncaya kadar dini bilginin büyük bölümünü oluşturan soyut kavramları anlayamamaktadırlar.
ELKİND’E GÖRE DİNİ DÜŞÜNCENİN GELİŞİMİ
* Piaget’in takipçilerinden Elkind onun bilişsel gelişim teorisini >dini gelişime uyarlamıştır.
* Elkind, çocukların cevaplarının farklı dinlerden de olsa >benzerlik gösterdiğini ortaya koymuştur.
* Bebeklikten ergenliğe kadar dini gelişimi >4 aşamada değerlendiren Elkind, çocuğun ancak ergenlikten itibaren dinin soyut kavramlarını anlamaya başlayabildiğini belirtmiştir. Elkind dinin, bireyin arayış olarak ifade edilen bilişsel ihtiyacını tatmin eden bir fonksiyona sahip olduğunu bu arayışın çocukluktan itibaren 4 biçimde çıkar:
1-Korunma/Himaye Arayışı Evresi(0–2 yaş)
* Bu evre Piaget’in teorisindeki duyusal motor dönemin önemli karakteristiği olan >bebeklerin nesnenin devamlılığı konusundaki algı eksikliği fikrine dayanır. * Bu yaştaki bebekler eşyanın korunumunu kavrayamamıştır. Bunu dini düşünceye uyarlayan Elkind çocuğun ilk dönemlerde hayatın >sürekli olduğunu zannettiği, ancak insanların öldüklerini görmeye başladığında durumun böyle olmadığını anlar.
* Korunum ile ölüm düşüncesi arasındaki çatışma ergenliğe kadar devam eder.
2- Temsil Arayışı Evresi(3–6 yaş)
* Çocukların kendileri dışındaki dünya ile yoğun biçimde etkileşime girdikleri döneme >denk gelen bu evrede çocuklar çevresindeki olguları dil ve zihinsel temsiller yoluyla ifade etmeye ve onlar üzerine düşünmeye başlar.
* Çocuk tanrının varlığını duyup varlığını kabul eder etmez çeşitli >temsiller bulma arayışına girer. İlkel dinlerde bu durum putlar şeklinde çıkarken, ilahi dinlerin kutsal kitaplarında sunulan çeşitli imajlar bu arayışa cevap olur.
3- İlişki Arayışı Evresi( 7–12 yaş)
* Bu evrede bilişsel fonksiyonları somut varlıklara yönelik olarak olsa da çocuklar, >nesnelerin yapısal özelliklerini, örgüt şemalarını, işlevlerini öğrenmek isterler. * Çocuklar farklı sosyal çevrelere açılarak uyumlu ilişkiler kurmayı keşfederler. * çocuklarda tanrıyla nasıl irtibata geçecekleri arayışı vardır. Dinler onlara bu noktada ibadet yoluyla yaratıcıyla iletişim kurma gibi hazır düşünce ve davranış biçimleri sunmakta ve çocuk bunları benimsemektedir
4. İdrak Arayışı Evresi: (Ergenlik Dönemi)
* Son dönem olan bu evre insanların >kendi iç ve dış dünyalarını tam olarak anlamaya ve açıklamaya çalıştıkları döneme denk gelir. İnsanların davranışlarının gerekçelerinin ve olayların arkasındaki gerçek nedenleri anlamaya çalışır. Arayı bulamadığını dinde bulur. Birey dinden beslenmeye başlar.
* Özellikle genç ergenlik dindarlığı >yorumlamaya ve bireysel dindarlıklarını oluşturmaya başlamaktadırlar.
5- Goldman ve Dini Düşünce Gelişimi Teorisi
* Goldman, Piaget’in bilişsel gelişim teorisini >dini düşünceye uyarlayarak, dini düşüncenin nitelik ve gelişim sırası itibariyle dini olmayan düşünceden farklı olmadığını ortaya koymuştur. * 1960’lı yıllarda yaptığı “Çocukluktan Ergenliğe Dini Düşünce” ve “Dinsel Hazırbulunuşluk” çalışmaları ile teorisini olgunlaştırmış ve yaşam eksenli çocuk merkezli din eğitimi için öneriler ortaya koymuştur.
* Goldman, mülakat tekniği ile >kutsal kitap hikâyeleri veya resimler kullanarak çocukların dini düşüncelerinin yapısını anlamaya çalışmıştır. Sonuçta ikisi geçiş evresi olmak üzere toplam beş aşamalı bir dini gelişim teorisi oluşturmuştur:
Sezgisel Dini Düşünce Evresi (0–7 yaş) (7)
* Bu dönemde dini düşünce de diğer düşünce alanları gibi >sistematik değildir. Kendisinden istenen dini yorumların bir kısmına mantıklı cevaplar verirken diğerlerine farklı ve tuhaf cevaplar verir. Çocukların dine dair net fikirleri yoktur.
Birinci Geçiş Evresi
* Sezgisel dini düşünce ile somut dini düşünce arasındaki >geçiş dönemidir.
* Çocuklar mantıklı açıklama >denemeleri yaparlar ancak tecrübesizlikleri yeterli olmaması nedeniyle başarısız olurlar.
Somut Dini Düşünce Evresi (7/8–13/14 yaş)
* Mantıksal düşünmenin kullanılmaya başlandığı bu dönemde >düşünce şemalarının kapsamı somut durumlar, görsel deneyimler ve duyusal verilere bağlıdır. Düşüncede dini ifade ve semboller anlaşılır görülüp kullanılsa da gerçekte bunlar aşkın anlamlarıyla anlaşılamamaktadır. Tanrı tasavvuru antropomorfizm özelliği gösteren benzetmelerle doludur. Tanrıyı ödüllendirici veya cezalandırıcı bir makam olarak kişileştirirler.
Soyut Dini Düşünce Evresi (13/14 yaşları ve sonrası)
* Düşüncenin somut nesnelere bağlı olmaksızın >düşünebilme yeteneği kazandığı zamandır. >Nesnelerden bağımsız olarak sadece simgeler ile düşünce kurgulanabilir hale gelinmiştir. >Bu yetenek dini kavramların dünyaya ait çeşitli nesnelerle resmedilmeden soyut biçimde kavranması olarak çıkar.
* Düşüncelerini çok yönlü sınamalara tabi tutarak aralarındaki >çelişkileri fark etme ve en tutarlı görüşe ulaşmak için çaba sarf eder. 6–7 yaşlarında iri yapılı bir insan suretinde, 10 yaşlarında ise sihirli ve doğaüstü güçlere sahip cezalandırıcı güç olarak tasavvur ettikleri Tanrı’yı artık kendi aşkın büyüklüğü içinde anlayabilecek olgunluğundadırlar. * Goldman: Bilişsel yeteneği daha ileri düzeyde olan zeki çocukların dini düşünceyi daha hızlı kavrayacaklarını belirtir ve bunun için bu kişilerin dini kavram ve yaşantılarla etkileşimini de gerekli görür.
ALLAH Kavramının Öğretiminde İlke ve Yöntemler
* Çocuk, 3-4 yaşından itibaren dünyayı ve varlığını >sorgulamaya başlarken dini fikirlerle temasa geçer. ALLAH kavramı ve ile ilgili sorular sorma, dua etme ve tekerlemeler söyleme gibi yöntemler >3–6 yaş çocuklara dini öğretmede önerilir.
* Çocuklara ALLAH inancı ve iman duygusu öncelikle >"sevgi" ile verilmelidir.
4. HAFTA - AHLAKİ GELİŞİM
* Ahlak >“yaratılış” anlamındadır.
* Ahlâk, bilinçli insanlar arasında sergilenen tutumlar hakkındaki >kararın sonucu olan davranışlarla ilgilidir. >Bilinçsiz, zorlamaya dayalı gerçekleşen davranışlar >ahlakî veya ahlaksız olarak nitelenmez.
* Kohlberg, ahlak: “hak-haksızlık, doğru-yanlış, iyi-kötü konularında bilinçli yargılama ve karar vermeyi ve bu karar doğrultusunda davranışta bulunmayı kapsayan bilişsel bir yapıdır.
Ahlâkın üç temel yönü;
1-Bilişsel > yapılması, yapılmaması doğru şey hakkında düşünülür, akıl yürütülür ve değerler, tutumlar oluşturulur.
2-Davranışsal > kendi ahlâkî akıl yürütmeleriyle tutarlı olabilen veya olmayabilen biçimlerde davranabilirler.
3-Duygusal > neyin doğru neyin yanlış olduğuna ilişkin “duyguları” vardır.
AHLAKİ GELİŞİM VE ÖNEMİ
* Çocukluktan başlayıp dengeli ahlaki yargı sistemini kuruncaya kadar geçirdiği sürece >“ahlaki gelişim” denilir.
* Başaran, ahlaki gelişim: “bireyin ilk yaşlardan başlayıp toplumca beğenilen, iyi-doğru davranışları öğrenerek yapması”
* Onur, ahlaki gelişim: “çocukların belli davranışları doğru ya da yanlış olarak değerlendirmelerine rehberlik eden ve kendi eylemlerini yönetmelerini sağlayan ilkeleri kazanma sürecidir.
* Binbaşıoğlu, ahlaki gelişimi: “bireyin toplumca kabul edilmiş olan görüşleri, inançları demek olan değer yargıları ile kültürel çevreye uyumun gelişmesi şeklinde tanımlamıştır.
* Senemoğlu, ahlaki gelişim: “bireyin değerler sistemini oluşturma yeteneğine vurgu yaparak, toplumun değerlerine kayıtsız şartsız uyma olmadığını topluma etkin uyum sağlamak için değerler sistemi oluşturma sürecidir.
* Ahlaki gelişim ile yakından ilişkili kavramlar > Kişilik/karakter, disiplin, vicdan.
* Karakter >kişilikle eş anlamlı olarak kullanılır. Kişilik/karakter, bireye özgü bir haslet olarak kullanıldığı zaman ahlak ile benzer biçimde kişiye özgü davranışların bütününe çevrenin verdiği değeri ifade eder.
> Ahlakta olduğu gibi kişilik/karakterde de > “çevresel yorumlama önemlidir.
* Disiplin çocuğa istenilen davranış ve alışkanlıkları >öğretmenin ötesinde onda bir iç denetim oluşturma aracıdır.
* Vicdan, insanın kendisinin veya başkalarının davranışları hakkında >iyi veya kötü olarak değerlendirme yapmasını sağlayan ahlaki şuurdur. Ahlaki gelişimin amacı >vicdanı en adil kararları verebilecek ve verdiği bu kararı uygulatabilecek düzeye çıkartmaktır.
AHLAKİ GELİŞİM TEORİLERİ
* Hıristiyan geleneği ve bu gelenekte çıkan psikanaliz yaklaşımına göre >insan çocukluktan bencillik, saldırganlık ve cinsellik ile ilgili negatif eğilimlerle doğar. Bunlar erken yaşlarda ana-baba tarafından eğitimlerle yok edilebilir.
> Ahlaki eğitimin amacı >bireyin sahip olduğu bu negatif dürtülerin kontrolünün sağlanması olmalıdır.
* İngiliz emprizmine dayanan tabula rasa (boş levha) düşüncesi ise >bireyin doğuştan ne iyi ne de kötü bir eğilim getirmediğini belirtir. Çocuğun ahlaki gelişimi tamamen çevresinden aldığı değerlerle şekillenir.
> Ahlaki eğitimin amacı >istenmeyen davranışların bastırılması toplum tarafından benimsenmiş ahlaki tutumların ise istençli biçimde benimsenmesidir. (Karizmatik
* Rousseau’nun asil yabani fikrine dayanan doğuştan masumiyet düşüncesi > çocuk doğumda iyilik potansiyeli ile doğar ancak ana-babasından ve çevreden kötülüğü öğrenir. Bu nedenle ahlak eğitiminin hedefi çocuğun iyi potansiyelinin kısıtlanmadan özgür gelişiminin sağlanmasıdır.
* Ahlaki gelişime yönelik ilk kapsamlı açıklama >psikanalitik yaklaşımdadır. Freud tarafından geliştirilen bu kuram, davranışı yönlendiren bilinçdışı güdülere vurgu yaparak ahlaki gelişimi açıklar. Freud’a göre insan kişiliği yönüyle > bilinç bir buzdağı gibi sadece suyun yüzeyinde görülen kısmıdır. Freud, kişilik >üç sistemden oluşur. Bunlar: id, ego ve süper ego’dur. İnsan davranışı bu üç sistemin etkileşimi sonucunda çıkar.
1-İd >kişiliğin en ilkel boyutudur. Açlık, susuzluk, cinsellik, acıdan kaçma, gibi temel biyolojik ihtiyaçlardan oluştuğu için kişiliğin en erken gelişen bölümüdür. Güdüleri doyuma ulaşmak için bireyi davranışlarda bulunmaya zorlar.
2-Ego >id’den sonra gelişen ve gerçeklik ilkesine göre çalışan kişilik boyutudur. İdin doyuma ulaşmak için çabaladığı güdüleri toplumsal ve törel değerlerle uyumlu hale getirir. Örneğin ego, İd’den kaynaklanan güdülerin gerçekleştirilebilmesi için tasarı geliştirir. İd’in talepleri yaşamın gerçekleri ve süper egonun talepleri ile çeliştiği için dengeyi sağlamak >egonun görevidir.
3-Süper ego > son kişilik boyutudur. Süper ego, sosyal ilişkiler içinde diğer insanlar tarafından aktarılan geleneksel değerler ile toplumsal, törel, kültürel alışkanlık ve kuralların içselleştirilmiş şeklidir. Önceleri ana-baba ve büyüklerin yönlendirmeleri ile çocuk zamanla kendi üst ben/süper egosunu oluşturur.
> Sağlıklı gelişmiş bir süper ego >sadece id’in güdülerinin engellenmesinde egoya rehberlik etmekle kalmaz id’den gelen dürtüleri saygın toplumsal amaçlara yönlendirme görevi de görür.
* Davranışçı görüşe sahip psikologlar ahlaki gelişimi >bireyin kendi dışındaki etkenlere bağlı gelişen süreçlerin birey tarafından anlamlandırılmasına bağlamışlardır.
* Sosyal öğrenmecilere göre ahlaki gelişim >modelleme yoluyla gerçekleşir. Çocuk ahlaki ilkeleri taklit edip taklit ettiği davranışların olumlu karşılığını alarak öğrenir.
* Ahlaki değerler >çocuğun içinde yaşadığı kültüre bağlıdır.
* Psikanalitik-davranışçı-sosyal öğrenmeciler ahlaki gelişimin bireye bakan yönünde >bilişsel gelişimciler gibi durmadılar.
* Bilişsel gelişimin ilkelerini ilk ortaya koyan >Jean Piagettir. Onun ardından gelen Lawrence Kohlberg bu teoriyi genişletip ahlaki gelişim konusundaki en önemli teoriyi ortaya koymuştur.
KOHLBERG’İN AHLAK GELİŞİMİ KURAMI
* Piaget’in öğrencilerinden olan Kohlberg >Piaget’e ait zihinsel ve ahlaki gelişim modellerine dayanan ahlaki muhakeme gelişimi teorisi geliştirmiştir. Piaget’e göre ahlaki gelişim >bilişsel gelişime paralellik göstererek birbirinden niteliksel olarak farklı hiyerarşik dönemler halinde ortaya çıkar.
>Piaget doğru ve yanlışa yönelik yargılarının >yaşa bağlı olarak farklılaştığını fark etmiştir. Çocuklar 7–10 yaşlarına kadar başkalarından izleyerek öğrendikleri oyunlar oynamakta; oynarken kurallarını anlamaya çalışmazlar. 10–11 yaşından sonra >çocuklar kurala niçin uyulması gerektiğini anlama yeteneği kazanırlar.
* Piaget, araştırma sonucunda dışa bağlı dönem ve özerk dönem olarak >2 ahlak gelişimi evresi belirlemiştir.
* Dışa bağlı dönem >10 yaşına kadar olan dönemdir. Ahlaki yargılarda başkalarına bağımlıdırlar.
* Özerk dönem >11 yaş ve üstüne doğru. Çok yönlü ve göreli ahlak anlayışı devresidir. Bulunulan durumlara göre >ahlaki yargılara varılır. Davranışın iyiliği ya da kötülüğü değerlendirirken >ardındaki niyetler de dikkate alınır. Piaget,10-11’li yaşlardaki bu aşamaya geçiş uygun koşullarda yaşanan öğrenmeye bağlıdır.
* Kohlberg’in ahlaki gelişim kuramı >ahlaki yargının insan yaşına ve bilişsel gelişimine bağlı olarak gerçekleşen olgunlaşma çerçevesinde incelenmesi gereğini vurgular. Kohlberg ahlak gelişiminin >genel bilişsel yeteneklerdeki ilerlemelere dayandığını, ahlaki aşamaların birinden diğerine geçen ve bir öncekinin yerini alan değişmez diziler içinde ortaya çıktığını söylemiştir. Kohlberg demokratik kurum ve ortamlarda katılımcı olarak bulunmanın >daha geniş olgunluğa yol açacağını savunmuştur.
* Kohlberg ilkelere dayalı ahlaki yargının gelişmesindeki araştırmalarında >ahlaki ikilemler kullandı. Gelişim evreleri adım adım birbirini izler.
* Kohlberg’in ahlaki gelişim evreleri >Piaget’in zihinsel gelişim evreleri gibi özümleme ve uyum sağlama sonucu gelişir. Buna göre evreler >düşünce yapılarında meydana gelen niteliksel değişikliklerdir.
* Kohlberg, altı ahlak gelişim evresi belirlemiştir >Bu ikilemler yasa ve yaşam gibi değerlerin karşı karşıya geldiği durumları içerir.
> Seçilen değeri veya ahlaki yargıyı temellendirmek için kullandığı nedenler >bireyin ahlak evresinin belirleyicisidir.
* Kohlberg’in en çok bilinen ahlaki ikilemlerinden birisi: Avrupa da bir kadın az görülen kanser hastalığının bir türü nedeniyle ölmek üzeredir…
Ahlaki Gelişim Düzeyleri
1-Gelenek Öncesi Düzey (İlk Çocukluk)
* Bu düzey Piaget’in dışsal kurallara bağlılık döneminin özelliklerini kapsar >Kurallar başkaları tarafından konur. Çocuk, kültür içinde kabul edilen iyi-kötü ölçütlerine göre davranır.
1.Aşama: Ceza ve İtaat Eğilimi: Bu düzeydeki çocuklar sadece otoriteye uyar ve cezalandırmaktan kaçınırlar. Olayların dış görünüşüne ve meydana gelen zararın büyüklüğüne bakarak karar verirler. Etkinliğin fiziksel (9) sonuçları, etkinliğin kötü ya da iyi olduğunu belirler. Karşılığında ceza görme ihtimali varsa davranış kötüdür.
2.Aşama: Faydacı Görelilik Eğilimi: Çocukların kendi ihtiyaç ve isteklerini karşılanması önemlidir. Diğer insanların da ilgilerinin farkına varırlar. Fakat ahlaki yargıda bulunacakları zaman hala birinci planda kendileri vardır.
2-Geleneksel Düzey (Son Çocukluk-İlk Erginlik)
* Birey için aile, grup ve ulusun beklentileri >her şeyden önemlidir. Sosyal düzeni destekleme ve sadakat önemlidir. Kendi ihtiyaçları bazen grubunkine göre ikinci planda kalır.
3.Aşama: Kişiler Arası Uyum Eğilimi: Akran grupları ve diğer insanlarla işbirliği gözlenir. İyi davranış başkalarına yardım etmek ya da onları mutlu etmektir. Başkaları tarafından onay görmek, iyi çocuk olmak önemlidir. Benmerkezciliğin azaldığı olaylara başkaları açısından bakabilme özelliğinin kazanıldığı dönemdir.
4.Aşama: Kanun ve Düzen Eğilimi: Doğru davranış, otoriteye ve sosyal düzene uygun olarak kişinin görevini yerine getirmesidir. Akran gruplarının yakın çevrenin ve ailenin kurallarının yerini, toplumun kuralları ve kanunları almıştır.
3-Gelenek Sonrası Düzey (Son Erginlik ve Sonrası)
* Bireyin, başkaları ve otoriteden bağımsız olarak izlemek >istediği ahlak ilkelerini seçtiği ve kendine özgü değer sistemini örgütlediği düzeydir. 14 yaşından itibaren bu düzeye ait özellikler göstermeye başlar.
5.Aşama: Sosyal Sözleşme Eğilimi: Kanunların kullanımı-bireysel haklar eleştirici şekilde incelenir. Toplumun kanunları ve değerlerinin topluma özgü olduğu kabul edilir. Kanunların demokratik olarak değiştirebileceği ilkesine sahiptirler.
6.Aşama: Evrensel Ahlak İlkeleri Eğilimi: ahlak gelişiminin son aşamasıdır. Kişi, ahlak ilkelerini kendisi seçip oluşturur. Birey yazılı veya empoze edilen kurallardan bağımsız olarak kendi özerk değerler sistemini oluşturur. Bu ilkeler; adalet, eşitlik, insan hakları gibi bazı soyut kavramlara dayalıdır. 7. Aşama: dini özellik taşır.
* Kohlberg’e eleştiriler >teorinin demokratik liberalizmi en üst ahlaki aşama olarak sunması, teorinin 6. aşamada sivil itaatsizliği teşvik eden bir yaklaşım benimsemesi, teorinin sadece erkekler üzerine yapılması, ahlaki gelişimde ana-baba, çevre gibi dışsal faktörleri yeterince göz önüne almayışı, bulgularını tüm insanlara genellemesi…
* Kohlberg deneysel çalışmalarını nerde yaptı >ABD, Meksika, Tayvan ve Türkiye…
* Kohlberg’in kuramının önemli sınırlılıklarından birisi de >gerçek davranışı gözlemekten çok, ahlaki muhakeme ile ilgilenmesi olmuştur.
4. Erikson’ın Psiko-Sosyal Kişilik Gelişimi Kuramı
* Erik H. Erikson en büyük eseri >"Çocukluk Çağı ve Toplum" 1950 yılında yayınlandı.
> Bu eser, insanın hayatı boyunca >fiziksel, bilişsel, dürtüsel, cinsel değişiklikler ve bu dönemlerde yaşanan krizler ile şekillenen, ego gelişiminin ve oluşabilen patolojik durumların bir çizelgesidir.
* Erikson, Freud’un yanılgıya düştüğünü ileri sürüp >psikososyal kişilik kuramını geliştirmiştir.
* Erikson'un kuramı: “insanların temel ihtiyaçları >aynıdır. Benlik ya da egonun gelişimi, temel ihtiyaçların karşılanmasıyla oluşur. Gelişim, dönemler halinde meydana gelir. Her dönem gelişim için fırsatlar sağlayan >bir krizle veya psikososyal problemle nitelenir. Farklı dönemler bireyin güdülenmesinde >farklılıklar oluşturur. İnsanın sağlıklı hayat sürdürebilmesi >içinde bulunduğu fiziksel ve sosyal ortama uyum sağlamasına bağlıdır.
* Erikson, gelişimde cinsiyetin yerine >toplumun etkisi üzerinde yoğunlaşmış ve gelişimi yaşam boyu incelemiştir. Gelişimin, bireyin içinde yaşadığı >toplum ve kültürden önemli derecede etkilendiğini ileri sürmüş ve hayatıı her birine özel bir psikolojik bunalımın eşlik ettiği 8 dönemde incelemiştir.
* Erikson’a göre, kişilikte olumsuz yaşanan denge, uygun çevresel şartlar sağlanırsa, sonraki dönemde olumlu yöne geçebilir. Bu yönüyle kişilik gelişiminin çocukluk dönemine takılıp kalabileceğini öngören Freud’dan ayrılır.
Erikson’ın kişilik gelişimini açıkladığı dönemler:
1.Evre: Güvene Karşı Güvensizlik Karmaşası >Doğumla başlayıp 1 yaşına kadar. Bebekler >kendilerine, anne babalarına çevrelerine karşı temel güven veya güvensizlik duygusu geliştirirler.
2.Evre: Özerkliğe Karşı Utanma-Kuşkuculuk Karmaşası > 1 yaşından 3. yaşın sonuna kadar. Edindikleri yeni yetenek becerileri kullanma ve sergilemeye çalışan çocuklar ebeveynleri tarafından desteklenmeyi beklerler.
3.Evre: Girişkenliğe Karşı Suçluluk Karmaşası: 3 yaşından 6. yaşın sonuna kadar. Çocukların zihin, dil ve algı yetenekleri, fiziksel yetenekleri de gelişmiştir. Bu nedenle çocuk artan psişik ve fiziksel enerjisini çeşitli etkinliklerle ortaya koymak ister. kas-zihin koordinasyonu ve ahlaki yargı standardizasyonu tam gelişmemiştir.
4.Evre: Çalışkanlık ve Başarıya Karşı Aşağılık Duygusu Karmaşası: 6. yaşın sonundan 12 yaşa kadar. Akranlarının ve öğretmenlerinin etkisi anne babanın etkisinin önüne geçer.
5.Evre: Kimliğe Karşı Rol Karmaşası: 12–18 yaş. Bu dönemin temel sorunu > tutarlı bir benlik gelişiminin anlatımı olan, bireyselleşme olgusudur. Bu dönemde ergen kim olduğu, yaşamına nasıl yön vereceği ve neler yapmak istediği ile ilgili soruların yanıtını bulmak ister.
6.Evre: Yakınlığa Karşı Yalıtılmışlık Karmaşası >18–26 yaşlar. Genç yetişkinlik evresi. Birey arkadaşlık ve dostluk ilişkileri kurar. Gelişmiş kimlik duygusunun verdiği özgüvenle saygı ve sevgiye dayalı ilişkilere yönelir.
7.Evre: Üretkenliğe Karşı Durgunluk Karmaşası >Orta yetişkinlik. Önceki evrelerde gelişim karmaşalarını başarı ile tamamlayan bireyler bu dönemde kamu yararına dönük, verimli, toplumsal sorunların çözümünde sorumluluk üstlenen bir kişilik sahibi olur. Problemli bir kimlik yapısına sahip bireyler anlamsızlık, amaçsızlık duygularına kapılıp sadece kendi çıkarlarını gözeten bencil kişiler olarak yaşamlarını sürdürürler.
8.Evre: Benlik Bütünlüğüne Karşı Umutsuzluk Karmaşası >İleri yetişkinlik. Yaşadığı hayatla hesaplaşma (10) dönemidir. Önceki evrelerde sağlıklı, anlamlı, üretken kimlik geliştiren bireyler, bu evrede huzurludurlar. Ancak üretken yaşam doyumundan yoksun kalan bireyler uyumsuz ve anti-sosyaldirler. Ömrünü boşa geçirmenin verdiği ıstırap, ölüm korkusu ile birleşir.
* Erikson’a göre Her evre >öncekinden etkilenir. Kişilik: “hayatın ilk yıllarında tamamlanmış, durağan bir olgu değil çok boyutlu ve dinamik bir süreçtir.
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi Medineweb 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Medinewebli önlisans İlahiyat 1.sınıf öğrencileri... İlahiyat Öğrencileri İçin Genel Paylaşımlar nurşen35 87 29500 23 Mayıs 2015 20:53
Gülmek isteyenler tıklasın :))) Videolar/Slaytlar Kara Kartal 3 3913 10 Mayıs 2015 15:16
Cumartesi Anneleri’nin ahı/Can Dündar İslami Haberler Medineweb 0 2574 10 Mayıs 2015 15:13
Ayın Üyesi ''zeynepnm'' Ayın Üyesi 9Esra 13 8256 30 Nisan 2015 13:29
Müzemmil suresi bize ne anlatıyor Tefsir Çalışmaları Medineweb 0 3078 19 Nisan 2015 14:45

Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
sakarya ilitam Din Eğitimi 6.Hafta Medineweb SAKARYA İlitam 0 28 Aralık 2013 13:32
sakarya ilitam din eğitimi 5.hafta Medineweb SAKARYA İlitam 0 28 Aralık 2013 13:28
sakarya ilitam din eğitimi 1.2. hafta Medineweb SAKARYA İlitam 0 28 Aralık 2013 13:26
sakarya ilitam din eğitimi 9-13.hft özet Medineweb SAKARYA İlitam 2 27 Aralık 2013 14:04
sakarya ilitam Din Eğitimi 11.Hafta Medineweb SAKARYA İlitam 0 27 Aralık 2013 13:52

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.