Ünal TANIK Haber 7 Saylan'ı savunanlar ne kadar samimi

[Hüzn-ü Hâzân]

Ünal TANIK Haber 7 Saylan'ı savunanlar ne kadar samimi

Prof. Türkan Saylan’ın evinin Ergenekon soruşturması kapsamında aranması ile kıyameti koparmaya başladılar.

Efendim, nasıl olurmuş da bu kadar ulu bir kişi rahatsız edilirmiş. Ülkeye bu kadar yararlılığı dokunan birine bu zulüm reva görülür mü imiş. Üstelik bu işkencelere maruz bırakılan kişi kanser hastası imiş.

Yazılanların, çizilenlerin, konuşulanların temeli bu.

Arnavutköy Beyazgül Sokak’taki ev, 13 Nisan’daki aramadan sonra birilerinin kutsal mekanı oldu.

Ben Türkan Saylan’ın yaptıklarının önemsiz olduğunu söylemiyorum. Gerek cüzzam gerekse eğitime yönelik çabaları hakikaten takdire değer. Yaptıkları, onun öldükten sonra bile saygı ile anılmasını sağlayacak çabalar.

Ancak, insanoğlu her şeyi birbiri ile kıyaslayarak ölçer. Ona göre bir değer verir. Biri öbürüne göre daha güzeldir, biri öbürüne gore daha zekidir, biri öbürüne göre daha uzun boyludur, biri öbürüne göre daha zengindir ya da fakirdir… her ne ise.

Türkan Saylan’ın yaptığı iyilikleri de yargının ona yaptığı haksızlıkları da ancak kıyaslayarak bir yere koyabilirsiniz.

Önce eğitim alanında yaptıklarına bakalım.

Saylan neler yaptı? Türkiye’nin Turkcell, Metro Market gibi büyük şirketlerinin sosyal sorumluluk alanında ayırdığı fonları, maddi durumu açısından okumakta zorlanan ya da okuma imkanı olmayan öğrencilere aktardı. Şimdiye kadar 20 binden fazla öğrencinin okumasını sağladı.

Üniversite eğitimini ancak aldığı burslarla tamamlayabilmiş biri olarak benim bu çabayı küçümsemem asla söz konusu olamaz.

Şimdi durun biraz. Türkan Saylan bugüne kadar on binlerce öğrencinin burs almasına ve okumasına aracılık etti.

Burada bir sorunun cevabını net vermek gerek.

Yalnız Türkiye’de değil dünyanın dört bir yanında binden fazla okulun kurulmasına, yüz binlerce öğrencinin okumasına destek veren Fethullah Gülen’in girişimlerini nereye koyacağız?

Eğitime yaptığı katkıdan dolayı Türkan Saylan’ı yüceltiyorsanız, Fethullah Gülen’i takdir etmiyorsanız kimse sizin samimi olduğunuza inanmaz. Saylan’ı oturtacak bir yer bulamazken Gülen’e tu taka diyorsanız size “haydi be!” derler.

Bir rüzgar estirip ortalığı bugün fırtınayla sarssanız da yarın insanlar akl-ı selimle düşünmeye başladığında size saygı duymayacaklar.

İşin bir başka cephesi daha var elbette.

Türkan Saylan’ın “hasta olduğu” gerekçesiyle evinin aranmasına karşı çıktınız. “Böyle bir kişiye nasıl bu zulüm reva görülür” iddiasında bulundunuz.

Doğru Türkan Saylan hasta ve yaşlı idi.

Peki Türkan Saylan hasta ve yaşlı idi de Fethullah Gülen hasta ve yaşlı değil mi? Birine duyulan merhamet öbüründen niçin esirgendi?

Evi Ergenekon soruşturması kapsamında arandı? Türkan Saylan’ın Ergenekon kapsamındaki ilişkileri ancak yargılama süreci sonunda netleşmiş olacak. Ama daha yargılanmamıştı.

“Bırakın yargılansın, aklansın” dendiğinde ortalık ayağa kaldırıldı. Yargının önü kesilmeye çalışıldı.

Peki, yargılanmış ve üstelik beraat etmiş Fethullah Gülen’i niçin hala suçlu yerine koyabiliyorsunuz. Ona karşı en küçük bir merhamet duygusu beslemiyorsunuz?

Bir başka konu daha var.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül hakkında Sincan I. Ağır Ceza Mahkemesi’nin “zanlı” sıfatı ile yargılanması hakkında verdiği karar var.

Konu malum. Kapatılan Refah Partisi yöneticilerinin “kayıp trilyon” adı verilen davada “evrakta sahtecilik” suçlanması.

Saylan’ın Ergenekon davasında yargılanmasına şiddetle karşı çıkanlar, hukukun “intikam duygularına araç yapıldığı”nı öne sürenler, nedense söz konusu Cumhurbaşkanı Abdullah Gül olduğunda birden bire “hukuktan yana” kesiliverdiler. Adaletin en ince şekli ile işleyip karar vermesini savunur hale geldiler.

Oysa Cumhurbaşkanı Gül hakkında, o dönemde RP Genel Başkan Yardımcısı olma sıfatı ile hakkında soruşturma açıldı. 1999 yılında Maliye Bakanlığı tarafından Hazine alacaklarının tahsili için açılan davada yargılandı.

Mahkeme, 19 Nisan 2007’de yani Cumhurbaşkanı seçilmeden önce “mali konularda sorumluluğunun bulunmaması” gerekçesiyle “hakkında kovuşturmaya yer olmadığı”na karar verdi. Dahası, partinin mali işlerden sorumlu genel başkan yardımcısı hakkında bile beraat etti.

Buna rağmen “yargılanmalı” diye yargılanması çabalarına destek verirseniz kimse sizin hukuktan yana olduğunuzu düşünmez. Amacınızın hukukun tecelli etmesi değil intikam almak olduğunuzu yüzünüze tokat gibi çarpar.

Türk yargısına da bir çift sözüm var.

Kararın, Sincan’dan gelmesi, “Dün Sincan’da siyasetin üzerine tanklar yürütülmüştü, bugün de yargı mı yürütülüyor” sorusunu akla getirdi.

Ayrıca darbeci generali 9 yıl bu ülkenin en tepesinde tutan hukuk insanlarının, sivil bir cumhurbaşkanı geldiğinde aslan kesilmesini anlamak pek mümkün görünmüyor. İster istemez “darbeci generalin arkasındaki askeri gücü” değerlendirerek karar verip vermediği sorusunu akla getiriyor.

Dahası hala zaman geçmiş değil. Madem cumhurbaşkanları yargılanabiliyor, hala bir yiğit hukuk adamı çıkıp darbeci generali yargılasın o zaman.

Anlaşıldığı kadarı ile Türk hukukunda, “sivil cumhurbaşkanı yargılanabilir, darbeci cumhurbaşkanı yargılanamaz” diye bir teamül var.


Ünal TANIK / Haber 7
tanik@haber7.com