Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM GENEL.::. > Genel Konular > Serbest Kürsü

Konu Kimliği: Konu Sahibi Akyürek,Açılış Tarihi:  27 Aralık 2009 (21:15), Konuya Son Cevap : 27 Aralık 2009 (21:44). Konuya 1 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 27 Aralık 2009, 21:15   Mesaj No:1
Medineweb Acemi Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:Akyürek isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 11140
Üyelik T.: 05 Aralık 2009
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 21
Konular: 11
Beğenildi:0
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart İNSAN TAMİRİ İÇİN DÜKKAN AÇILABİLİR Mİ ?

İNSAN TAMİRİ İÇİN DÜKKAN AÇILABİLİR Mİ ?

12 Eylül 2009 12:39
Mehmet Ali BULUT

Bulut'a göre, "Evet insan tamir edilebilir bir varlıktır. İnsan kendisini tamir edebilir. Kendisi yapamazsa onu tamir edecek birileri bulunabilir"
Bir dükkan açmak isterdim.


İnsan Tamir Dükkanı. Evet biliyorum, iddialı bir söz. Ve biliyorum ki, her insanın her arızası giderilemez. Çünkü insan zamanla arızalarını, eksikliklerini marifet zanneder. İstemez ki o dağişsin. Onu kimliğinin bir yanı zanneder…


Halbu ki insan, sökülüp yeniden takılabilen bir alet kadar konvansiyoneldir. Benim de bu başlıkla insanlara vermek istediğimiz gerçek şu: İnsan isterse ve çaresine başvurursa, düzeltilmeyeceği hiçbir arızası yoktur.


Allah, şu çatı altında bir dert yaratmamış ki, onun dermanını da yaratmış olmasın.


Peki, öyleyse neden milyonlarca insan, hatta denilebilir ki insanların büyüüük bir kısmı –kimisi maddi, kimisi manevi, kimisi somatik, kimisi psikosomatik- hastalıklara mağlup olarak gider?


Acaba insan, kendisinin de bir televizyon, bir bilgisayar, bir müzik kutusu gibi tamir edilebilir olduğunu, bozulan sağlığına kavuşmak için daima bir yol bulunduğunu bilip iman etseydi ne olurdu.


Yahut hiç hastalanmamak için bir yol bulunduğunu, bunun da haram ve helallere uymaktan geçtiğini bilseydi yine de onlara uymakta bu kadar nazlanır mıydı?


Ben sanmıyorum.


Biz dini, Allah ile kul arasında bir pazarlık meselesine indirgediğimiz için kul da dini emir ve yasakları, kabala alınmış bir ‘suhra’, bir dayatma sanıyor. Bilse ki, o emir ve yasaklar, tıpkı doktorun ağır bir hastalık döneminde koyduğu yasaklar gibi hayatidir, ona zevkle uyar.


Bu noktada din anlatıcılarına çok şey düşüyor. Ben bir din anlatıcısı değilim ama gördüm ki, şu emir ve yasaklar, sağlık ve hayat açısından su ve hava kadar hayatidir, kendi üzerimde denediklerimi sizinle de paylaşmak istedim.


İnsanlara anlatmak istiyorum ki hastalıklar sanıldığı gibi kader değil. İnsan zorla kendini hasta eder. Çünkü vücud, zorlanmadığı takdirde hasta olmamanın bütün imkanlarına sahiptir. Hasta olduğu takdirde de ondan kurtulmak için mutlaka bir yol vardır. Bunu göstermek gerekir.


Ben sağlıklı olmayı aynı zamanda dini bir vecibe gördüğüm için böyle anlatıyorum.

Evet insan tamir edilebilir bir varlıktır. İnsan kendisini tamir edebilir. Kendisi yapamazsa onu tamir edecek birileri bulunabilir. Bunun da ötesinde, insana musallat olmuş her hastalığın; inançsızlık, vehim, korku, özürlülük, delilik, asabilik, kalbi maraz, sapıklık (en zor olanı da bu son ikisidir) tamir edilebilir olduğunu bilmek, başlı başına bir umut, bir güçtür.


O hastalığı giderecek ya bir doktordur, ya bir sevgilidir, ya bir mürşit, ya bir terapisttir, ya bir dost ya bir tövbedir. Ama daima insanın kendi yardımı gerekir. İnsan kendisi inanmadıkça ve yardım görmeyi benimsemedikçe kimse ona bir şey yapamıyor. Önce kendisi hasta olduğuna inanmalı…

* * *

Evet ümmet hastadır; bedeni hastadır, kalbi hastadır, hayali, hatırası, zihni hastadır, fikri hastadır, zikri hastadır, ameli hastadır, tavrı hastadır, yargısı hastadır.


Çünkü görelerini, ölçülerini, sınırlarını, hadlerini, edeplerini, cesaretlerini, cömertliklerini kaybettiler.


Görelerini kaybettiler; neye göre nasıl davranacaklarını bilmiyorlar…


Ölçülerini kaybettiler, neyin hak neyin batıl olduğunu tartamıyorlar…


Sınırlarını kaybettiler, neyin helal neyin haram olduğunu, neden eşyada böyle haram ve helal ayrıştırmasının yapıldığını bilemiyorlar.


Hadlerini bilemedikleri için, hakka ve batıla karşı nasıl tavır takınacaklarını unuttular.


Edeplerini kaybettiler, hikmeti ve marifeti ıskaladılar… Marifet ve hikmetin ancak edebini bilende karar kılabileceğini unuttular.


Cesaretlerini kaybettiler ve köle oldular. Bugün bir buçuk milyara yakın bir nüfusun, lalettayin bir batılı devlet kadar bile yeryüzünde nüfuz sahibi olmamasına zemin hazırladılar. Çünkü küfre ve zulme karşı yüreğinde ‘gılze’ taşıması gerektiğini unuttu.


Cömertliklerini kaybettiler; kimse nerede, nasıl ve niçin fedakârlık yapması gerektiğini bilmiyor. Çoğu kere kendinden olan mümin kardeşine, sırf aynı kulübe mensup olmadığı için, bir zalime göstermesi gereken şiddeti gösterebiliyor. Onu yok sayabiliyor. ‘Parti’sinden olmayanı dininden de çıkartıyor…

İşte belki bu hastalıklara bir çare olur diye bir kitap yazıyorum. Henüz tamamlanmadı. Fakat böyle bir kitabı yazmaya koyulmadan önce zihnim o kadar soru yöneltti ki bana, onları kendi kendime çevaplayayım derken bir kitap daha ortaya çıktı. Adını Gizemli Sorular koydum.


Herkesin, kimseye sormak istemediği ama cevabını da bilmek istediği cinsten bir yığın soru…


Bütün o soruları, insanın tamirinin mümkün olup olmadığını anlamak için sordum.


Ve sonra anladım ki insan, hakikaten kendi zatında iyidir. Kötü insan yaratılmamıştır. Ama kötü olmaya yatkındır. Onun kötü olmasına neden olan halleri belirlediğimizde onun nasıl iyi olabileceğini de tespit etmiş oluruz.


Ben de kendimce bunu yaptım.

Sanırım herkes kendince bir şeyler bulacaktır. Kitabın adı Gizemli Sorular. Ardından da öbürü gelecek inşallah. Yani İnsan Tamir Dükkanı
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi Akyürek 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
YOLCU... Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler Müellif 2 1600 15 Ocak 2010 22:22
KADIN GİDERSE Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler Akyürek 0 2715 04 Ocak 2010 19:27
MARİFETİN DERECELERİ / MUSTAFA İSLAMOĞLU Serbest Kürsü Akyürek 0 2103 03 Ocak 2010 21:19
yeni oryantalizm'in yeni sürümü / Mustafa... Alimler(Rh) islamoğlu 1 2684 31 Aralık 2009 12:27
ÜÇ ÜSTAD _ M.İSLAMOĞLU Serbest Kürsü Akyürek 6 2480 29 Aralık 2009 11:27

Alt 27 Aralık 2009, 21:44   Mesaj No:2
Medineweb Sadık Üyesi
kurtmehmet - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:kurtmehmet isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5446
Üyelik T.: 30 Kasım 2008
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:63
Mesaj: 682
Konular: 73
Beğenildi:19
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart RE: İNSAN TAMİRİ İÇİN DÜKKAN AÇILABİLİR Mİ ?

Bu dünya hayatı, aldatıcı ve kandırıcı bir seraptan ibarettir.
Buna kanmak ve aldanmak saadet alameti sayılır mı?…
Elbette sayılmaz…

Cenab-ı Hak, bizi ayıktırmak ve bu durumu anlatmak için şöyle buyurdu:

- “Siz ahiret hayatından geçip,dünya hayatına razı mı oldunuz?…”
(9/38)

Bu ilahî kelamın anlatmak istediği manayı anlamak için,
hiç kalb kulağını açmadın mı?… Neden açmazsın ki?…
Açmayı düşünmüyor musun?…

Sonra bu aleme dalıp giderken ve kalbine, Hak kelamına karşı perde gererken,
şu ilahî kelamın tehdidi seni hiç mi korkutmuyor?…
Dinle, ne buyruyor; anlamaya çalış:

- “Bu dünyada ama olan, ahirette dahi ama olur…”
(17/72)

Kalb gözünü aç… Hak Taala’nın bizi ayıktırmak için,
gönderdiği Ayet i Kerimelerin ışığı altında yolları bulmaya bak. .

- “İnsanların hesap verme zamanı yaklaştı; halbuki onlar gaflette…” (21/1)

Bu Ayet-i Kerimedeki son tehdit seni sarsmıyor mu?…
Neden anlattığı manayı anlamaya yanaşmaz oluyorsun…

Burası bir ekim yeridir Burada ekilen, orada; yani öbür alemde biçiflecek.
Dünyada olduğu gibi, önce ekim işi; biçilmesi sonraya…

Ahiret işilerinin bazından örnek al…

Allah saklasın; sonra öbür alemde herkes sevap devşilirken,
Sen eli boşlardan olursun…

Sanırım ki, şu Ayet-i Kerime sana bu mevzuda bireyler anlatmak için yeter:

- “Ahiret ekinini isteyenin işine bereket veririz…
Artını dünya ekinini isteyene de veririz; ama ahirette birşey beklemesin…
Orada artık nasibi yoktur…” (42/10)

Bu Ayet-i Kerimenin ihtarı sana birş hatırlatmıyor mu?…
Düşün ki, buradan öbür aleme göndereceğin bir iyilik için,
on kattairı yedi yüz kata kadar sevap al acarsın Düşün ve ayık…

îyi bilirsen, şu Ayet-i Kerime seni ayıktırmaya yeter…
Bak ne buyruluyor;

- “O ki azdı; dünya hayatını tercih etti…
Şüphesiz böylesinin yeri cehennem oldu…” (79/38)

Bu zümreden olmak ister misin?… Elbette:
- İstemem…
Diyeceksin… Bu deyişine karşılık sana:

- O halde ne bu gaflet?… Diye çıkışılacağından neden korkmuyorsun?…

Bu gaflet deryasında ne zamana kadar yüzeceksin?…

Ve şaşkın şaşkın kalacaksın…

Bu yüzücülük sana uğur getirmez… Hemen kendine gel ve :

- “Allah’a tevbe ediniz…” (24/31)

Emrinin mabedine çekil… Yaptıklarına nadim ol…
O makamda huzurunu bul; daha sonra da:

- “Rabbınıza ibadet ediniz…” (29/ 54)

Cümlesindeki derin mananın anlattığı cihete doğru yönel…
Bundan sonra da, doğruluk dilini kulîan ve şu duayı yap :

- Artık ben yüzümü, yerin ve semaların yaratıcısına çevirdim…
Müşriklerden değilim… Pak ve temiz olarak ona dönüyorum…” (6/79)

Belki bu sayede sana, bütün güzellikleri özünde toplayan sırlar aleminin
kapışı açılır… Oraya daldıktan sonra anlarsın ki o sırlar:

- “O öyle Allahtır ki, kullarından gelen tövbeyi kabul eyler…
Hatalardan geçer…” (42/25)

Mealine gelen Ayet-i Kerimede saklıdır…
Biraz daha ilerleyince merkeze varır ve :

- “Allah, Gafur ve Rahim…” 73/20

Cümle-i celilesiyle karşılaşırsın… Tevbe et… Hakka dön…
Sonra da duanı oku.

îşte o zaman sırlar kapışırım sana açıldığım görürsün…
Ve çeşitli müjdeler almaya başlarsın…

Bundan sonra yapacağın ibadetlerde yardım almaya başlarsın…
Ve onun sevgisine kavuşursun… Düşün ki o:

- “Allah, tevbe edenleri sever…
Pak ve temiz olanları dahi sever…” (2/222)

Buyurmuştur… Bu haline uygun müjdeyi aldıktan sonra:

- “Sen dilediğim aziz kılarsın…”(3/26)

Ayetindeki manayı anlar; ona her an biraz daha yaklaşınaya başlarsın…
Ve senin de, onun aziz kıldığı kimselerden biri olduğunu sezersin…
Hamd eder ve o halden ayırmaması için, ona yalvarırsın.

Korkma, yürü artık… istikbal sana açıktır…
Çünkü, sen o kimselerdensin ki. onlar:

- “Önce Rabbimiz Allah, dediler… Sonra istikamet sahibi oldular…
Artık onları ne korku vardır; ne de hüzün..” (41/30)

Mealini taşıyan Ayet-i Kerime ile anatılmıştır…

Artık sen de o yüce müjdeyi alan kullardan oldun…

Yani bir velî… Yani Allah’ın sevgili bir kulu…

Bulduğun bu halin kıymetini bil… Mübarek olsun ..

ABDULKADİR-İ GEYLANİ HZ. (KS) SOHBETLERİ 4
alıntı
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
İnsan İnsan Derler idi! Şimdi Bildim Mihrinaz Şiirler ve Şairler 0 24 Aralık 2020 07:57
KİMLER İÇİN ÜZÜNTÜ YOKTUR FECR Kur'ân-ı Kerim Genel 3 04Haziran 2018 12:06
HAFIZANIZI GÜÇLENDİRMEK İÇİN 8 ADIm talibetün Kişisel Gelişim ve Psikoloji 4 20 Şubat 2014 19:21
Çay İÇİn SÖylenmİŞ sessiz23 Komik Paylaşımlar 4 06 Ocak 2013 12:28
ALLAH İÇİN SEVMEK EcelBekcisi Hadis-i Şerif 0 24 Nisan 2008 22:21

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.