Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM GENEL.::. > Genel Konular > Serbest Kürsü

Konu Kimliği: Konu Sahibi medinelii,Açılış Tarihi:  26 Ağustos 2008 (23:27), Konuya Son Cevap : 22 Ekim 2008 (02:17). Konuya 3 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 26 Ağustos 2008, 23:27   Mesaj No:1
Medineweb Sadık Üyesi
medinelii - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:medinelii isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 1808
Üyelik T.: 11 Mayıs 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Yaş:42
Mesaj: 657
Konular: 89
Beğenildi:4
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart e kendıne gel, kendine..

e kendıne gel, kendine..

Herkes mi öyle yoksa ben mi bir garibim anlamadım. Çok canım sıkkın bu aralar. Kendi kendime kızmaya başladım; niye bu kadar sıkıntılıyım, diye. Sonra durdum şöyle bir etrafıma baktım ve rahatladım. Çünkü herkes benim gibi gerginmiş meğer. Örovizyondaki arkadaşlar gibi bir ben mi; «deliyim» diye kara kara düşünmeye başlamıştım. Allah’tan çabuk uyandım düşünce uykusundan. Şimdi de acayip sevinçliyim. Yalnız olmadığımı anladım koca dünyada. Ama yine de mesele hallolmuş değil. Tamam benim gibi gergin çok insan var da bu gerginlikten nasıl kurtulacağım? Bilmem kaç wattlık elektrik santrali gibi yüklüyüm şu anda. Hemen bu yükümden kurtulmalıyım, yoksa birilerini acayip çarpabilirim. En iyisi yine her zamanki gibi halkıma sormak. Bekle halkım geliyorum. Yettim gari!

–İyi günler beyefendi.
–İyi günler efendim.
–Beyefendi biraz konuşabilir miyiz?
–Kardeş çok canım sıkkın bu aralar, git başkasıyla konuş.
–Yapma abi bak ben de gerginim. Gel konuşalım.
–Konu ne?
–Gerginlikleri nasıl atabiliriz?
–Söyleşi yaparak atamayacağımız kesin kardeş.
–Olur mu abi bir deneyelim isterseniz. Sıkıntılarınızı atmak için hangi yolları denediniz?
–Çok yol denedim kardeş çok.
–Meselâ?
–Yemek yaptım birkaç gün.
–Enteresan, işe yaradı mı abi peki?
–Yaradı ama benim değil, hanımın işine yaradı.
–Eee sonra?
–Sonra; «Bağırırsan iyi gelir.» dediler. Ben de seyyar satıcılığa başladım. Sokak sokak bağırdım: «Domates, biber, patlıcaaaan!»
–Bak bu güzel fikir hemen ben de deneyeyim.
–Sen öyle zannet. Bu sefer de zabıtalarla papaz oldum.
–Ne zor şeymiş şu sıkıntıyı atmak. Sonra ne yaptın abi?
–Sonra ana haber bültenlerini seyretmeme kararı aldım.
–Ne alâkası var abi, sıkıntıyla ana haber bülteninin?
–Ne demek ne alâkası var? Haberleri seyrettikten sonra bizim ev arenaya dönüyordu.
–O, işe yaradı mı peki?
–Bir hayli yaradı aslında. Ama daha fazla sabredemedim. Ve haberleri seyretmeye tekrar başladım. Ve yine gerginim.
–Anladım. Çözüm ne abi?
–Yoga diye bir şey duydum. Hintliler yapıyorlarmış. Oraya gideceğim.
–Boş ver abi, Hintlilere para kaptırma.
–Yok, olsun değer kardeş. Sıkıntımı atacağım.
–Nasıl atıyormuş bu yoga sıkıntıyı?
–Önce seni uyutuyor...
–Uyanıkken atılmıyor mu bu sıkıntı? Sonra soymasınlar seni elin Hindistan’ında. Hint fakiri olur dolaşırsın alimallah Hindistan sokaklarında.
–Dalga geçme kardeşim. Hem soruyorsun, hem de dalga geçiyorsun.
–Yok abi estağfirullah. Şaka yapmıştım.
–Şaka yapma. Yoga ciddî bir iştir. Saatlerce hareketsiz duracaksın orada. Gülmeden, sırıtmadan...
–Gülmeden, sırıtmadan nasıl sıkıntı atacaksın abi onu anlamadım.



–Adamlar yıllardır atıyorlar işte.

–Öyle hareketsiz küp gibi otur otur, dert küpü olur insan.
–Ne hâlin varsa gör! Nereye gidelim o zaman?
–Gel en iyisi biz «kendimiz»e gelelim.
–Orası neresi?
–Çok yakın hemen şurada. Ne varsa «kendimiz»de var. Görüşmek üzere.
“Kendini bilen Rabbini bilir.” buyuruyor yüce Peygamberimiz. Sıkıntılarımızın çözümünü uzaklarda aramayalım. Kendimize gelelim.
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi medinelii 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
nişan sohbetimde anlatılan örnek hadıse Serbest Kürsü sevginin_bedeli 20 8915 14 Ekim 2009 14:31
huzzam yayında Serbest Kürsü medinelii 6 2302 12 Ekim 2009 20:59
Ve RABBİM.... Allah(c.c) su damlası 9 2889 10 Şubat 2009 00:47
efsunlu.... Makale ve Köşe Yazıları medinelii 0 1530 08 Şubat 2009 20:51
bu hayata çıplak gözle bakılmaz(mış) Makale ve Köşe Yazıları KARAKÖSE 1 1805 08 Şubat 2009 20:47

Alt 27 Ağustos 2008, 16:05   Mesaj No:2
Medineweb Emekdarı
Belgin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Belgin isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 7
Üyelik T.: 14Haziran 2007
Arkadaşları:1
Cinsiyet:
Yaş:43
Mesaj: 1.277
Konular: 640
Beğenildi:16
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cvp: e kendıne gel, kendine :)

Alıntı:
“Kendini bilen Rabbini bilir.” buyuruyor yüce Peygamberimiz. Sıkıntılarımızın çözümünü uzaklarda aramayalım. Kendimize gelelim.
teşekkür medinelim..



Küçük bir fâre kocaman bir devenin yularını kapmış, eline almış, kurula kurula gidiyordu. Deve, kendi huyu, uysal tabiatı yüzünden, onunla yol alıp giderken fâre, kendi küçüklüğünü göremeden: "- Meğer ben ne müthiş bir pehlivanmışım, develeri sürükleyebilecek bir yiğitmişim!" diye böbürleniyordu.
Gide gide bir nehrin kenarına geldiler. Nehri gören fare, kibrinin şaşkınlığı içinde donup kaldı. Onun kibrinin farkında olan deve ise, mânidar bir şekilde:
"- Ey dağda, ovada bana arkadaşlık eden! Neden durakladın? Neden böyle şaşırıp kaldın? Haydi, yiğitçe nehrin içine gir. Sen benim kılavuzum, öncüm değil misin? Yol ortasında böyle şaşırıp kalmak, sana yaraşır mı?" dedi.
Mahcup düşen fâre, kekeleyerek şöyle cevap verdi:
"-Arkadaş! Bu su pek büyük, pek derin bir su; boğulurum diye korkuyorum."
Deve suyun içine girip:
"- Ey kör fâre! Su diz boyu imiş, korkmana gerek yok!" dedi.
Fâre çaresiz ve mahcup itirafına devam etti:
"- Ey hünerli deve! Nehir sana göre karınca, bize göre de ejderha gibidir. Çünkü dizden dize fark vardır. Benimki gibi yüz tane diz üst üste koysak ancak senin bir dizin eder."
Bunun üzerine akıllı deve, fâreye şu nasîhatte bulundu:
"- Öyleyse, gurur ve kibire aldanıp bir daha terbiyesizlik etmeye kalkma; haddini bil! Sana olan hoş görüş ve müsâmahama kapılıp şımarma; çünkü Allâh, şımaranları sevmez!..
Var git; sen, kendin gibi fârelerle boy ölçüş!"
Artık iyiden iyiye gerçeği anlayıp utanmış bulunan fâre:
"- Tövbe ettim, pişman oldum. Ne olursun, şu öldürücü, şu boğucu sudan beni geçir!" diye yalvardı.
Böylece deve, yine merhamet edip ona acıdı da:
"- Haydi! Sıçra da hörgücümün üstüne çık, otur! Bu sudan geçmek veya başkalarını geçirmek benim işimdir. Zîrâ vazîfem, senin gibi yüz binlerce âcize hizmetten ibarettir." dedi ve fareyi nehrin öbür tarafına geçirdi.
Benliğin kaynağı
Benlik ve iddiânın kaynağı ise, insanın, ilâhî kudret karşısında kibirlenmesidir. Yani büyük bir sahrada bir kum tanesi bile olmamasına rağmen bu mevkîini unutarak elindeki, Allâh'ın ihsan ettiği birtakım emânet imkânlara aldanmak sûretiyle kendisini büyük görmesi, kibirlenmesidir. Kibir ise, hiç şüphesiz insana, onu olduğundan daha güçlü, hünerli ve kabiliyetli gösterir. Oysa mahlûkâtta ne kadar güç varsa, Cenâb-ı Hakk'ın ihsân ettiği güç değil midir? Bu hakîkati idrâk edemeyenlere çok yazık! Nitekim Firavun ve Nemrud'un ilâhlık iddiâsına kadar varan kibirleri ve neticede ilâhî intikâma dûçâr olmaları mâlûmdur. Onun için Cenâb-ı Hak, Rasûlullâh (S.a.v.) ve ashâbına, bilhassa büyük zaferlerden sonra dâima tevâzu ve teslimiyet telkin buyurmuş ve onların nefsânî bir böbürlenme içine girmelerine mânî olmuştur. İslâm'ın var oluş mücâdelesi olan Bedir muzafferiyeti hakkında, mü'minlere, onların ihlâslarına göre önce bin, sonra üç bin, daha sonra beş bin melek gönderdiğini beyân buyurmuş ve: "(Rasûlüm!) Attığın zaman sen atmadın, Allâh attı!.." âyetini inzâl eylemiştir.
Bu yüce ve ilâhî terbiye neticesinde Rasûlullâh (S.a.v.) ve sahâbe-i kirâmın hâli, bütün ümmete ebedî bir örnek teşkil etmektedir. Hazret-i Peygamber (S.a.v.), Mekke'yi fethinde, o gün aslında içine girdiği şehirden çok gönülleri fethetmişti. O mübârek beldeye girerken de zafer işaretleriyle değil, şükrân hisleri içinde ve devesi üzerinde secde hâlinde idi.
Sonuç olarak
Mevlana’nın Mesnevî'de anlattığı bu hikâyede fâre; başından büyük işler görmeye kalkışan, kendini başkalarından üstün gören, böbürlenen bir kişinin sembolüdür. Deve ise sabırlı, tecrübeli, hünerli ve kâmil bir insanın remzidir.
Mevlânâ'nın bu kıssayı nakletmekten murâdı da, ondan nice ibretli düşünce, fikir ve hisseler aksettirmektir. Cümlelerinin her birini bir irfan deryâsı hâlinde söyleyen üstat, buradan çıkarılması gereken nükteleri de yine kendisi şöyle ifade buyurur:
"İblis, önceleri melekler arasında büyük tanınmış, kendini üstün görmeye alışmıştı. Bu alışkanlığı yüzünden şımardı ve Allâh'ın emrinin azamet ve haşmetinin farkına varmadı; Hz. dem (a.s.)'ı hakîr, aşağı gördü. Böylece aşağıların aşağısı bir âkıbete dûçâr oldu..."
"Bil ki, bakır, altın olmadıkça bakırlığını bilmez. Gönül de mânevî kıvâma ulaşmadıkça hatalarını görmez, süflîliğini anlamaz. Ey gönül! Nefsin kibir ve gurur çukurundan kurtul da sen de bakır gibi iksîre hizmet edip bir altın hâline gel! Gönülleri kuşatan sevgiliye hizmet et!.."
"Bu sevgililer, gönül sahibi olanlardır. Gece ile gündüz birbirinden nasıl çekinir ve ayrılırsa, onlar da dünyadan öyle çekinir, öyle kaçıp dururlar..."
Bütün bu anlatılanlar gösteriyor ki, "benlik" ve "iddiâ"nın girdiği yerde mevkî ve rütbenin putperestliği başlar, orada aslâ rahmet tezâhür etmez. Zîrâ benlik ve iddiâ, rûhânî hayâtın kanseridir.
İşte bütün bu yüce hâller
“Nefsini bilen Rabbini bilir!.." düsturunu tâlim etmektedir. Zîrâ kendi hâl ve mevkiini bilen her kul, ona göre hayat sürer, yâni yaratıcısını ve onun yüce emirlerini idrâk ederek yaşar. Yoksa hikâyede geçen fârenin deve karşısında şımarması, onun kendi cüceliğinden habersiz oluşundandır. Nitekim kendini bilince devenin gücünü de idrâk etmiştir. Yine bir karınca da, eğer fil ile güreşmeye kalkarsa, bu da onun kendi acziyetinin farkında olmamasından dolayıdır. İşte insan da, eğer Rabbine kulluk etmiyor ve kibir, gurur bataklığında geziyorsa, o da kendisinden haberdar değildir, âdetâ ilâhî azamet karşısında bir körebe oyununun içindedir, demektir. Onun için en mühim mesele, kendimizi tanımak ve böylece Rabbimizi tanımaktır...
Netice itibariyle
Bu kibir hâli ise, nefret edilecek olmasının yanı sıra bir o kadar da acınacak bir perişanlıktır. Nitekim merhametin pek çok şûbesi vardır. Bunlardan biri de, zayıfa, fakire ve garîbe acımaktan ziyâde; gururlu ve kibirliye acımaktır. Çünkü bir bakıma mağrur; sefih vicdânına uymak, nefsinin esîri olmak ve gönlünü perişan etmekle kulluk haysiyetini ziyân eylemiş ve iblisin arkadaşı olmuş bir zavallıdır. Rabbimiz, bizleri kibir ve gurur şaşkınlık ve şımarıklıklarından muhâfaza buyursun! Nefsimizi tanıyarak Hakk'a kulluk ve ibâdet dolu bir hayat yaşayan sâlihlerden eylesin!..
Âmîn!..
"Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma. Çünkü sen (ağırlık ve azametinle) ne yeri yarabilir, ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin!" (İsrâ, 37)
Kendini tanıyanlar
Kendini tanıyanlar, hiçbir zaman kibre ve gurura düşmez, bilâkis tevâzularını artırır ve mahfiyete bürünürler.Kendini tanıyanlar, devamlı şükür ve secde hâlinde yaşarlar. Kendini tanıyanlar, ebedî saâdete hazırlanırlar. Kendini tanıyanlar, yüce Allâh'a, Rasûlullâh'a ve ehl-i îmâna dost olarak hayatlarını devam ettirir, sonsuzluk kervânına dâhil olurlar.Kendi yaratılış hikmetinden habersiz olanlar ise, bütün bu güzelliklerden mahrûmdur. Şeyh
Mevlânâ’nın uyarısı
Sadi’nin dediği gibi: "Fıstık misâli kendisinde bir iç var zanneden kimse, soğan gibi hep kabuk çıkar..."
Böylelerini Mevlânâ -kuddise sirruh- şöyle îkâz buyurur:
-"Ey gâfil insan! Madem ki peygamber değilsin, ötelerden haber alamıyorsun, sana uyanlar da yok; bu yolda haddini bil, kendi safında kal; ileri gitme! Yürüdüğün hakîkat yolunda da büyük bir velînin arkasından yürü ki, bir gün nefsaniyet kuyusundan çıkıp Hz. Yûsuf gibi bir mânâ padişahı olasın."
-"Madem ki Hakk'ta fânî olup Hakk'ın lisânı olamadın; bâri kulak kesil! Bir şey söyleyeceksen bile suâl tarzında söyle de, sözün bir şeyler öğrenmeye yarasın! Padişahlar padişahıyla hiçbir şeyi olmayan fakir ve muhtaçlar gibi konuş!"
-"Kibrin ve kinin başlangıcı her türlü nefsânî arzulardan, bilhassa Karun gibi bir zenginliğe ve dünyevî isteklere karşı duyulan aşırı sevgidendir. Bu aşırı arzuların gönüle yerleşip kalması, kök salması da âdet ve alışkanlıktandır."
-"Kötü huy alışkanlıkla kuvvetlenince, seni ondan vazgeçirmek isteyene kızarsın, kin bağlarsın. Puta tapanlar bile alışkanlıkla puta tapmayı huy edindiklerinden, putun etrafında toplanırlar; onları yollarından alıkoyanlara düşman kesilirler..."


-alıntı-
__________________
Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir.
Tirmizî, Kıyâme, 49; İbn Mâce, Zühd, 30.

Alıntı ile Cevapla
Alt 16 Eylül 2008, 09:58   Mesaj No:3
Medineweb Sadık Üyesi
medinelii - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:medinelii isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 1808
Üyelik T.: 11 Mayıs 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Yaş:42
Mesaj: 657
Konular: 89
Beğenildi:4
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: e kendıne gel, kendine :)

ben tsk ederim super editim.
Alıntı ile Cevapla
Alt 22 Ekim 2008, 02:17   Mesaj No:4
Medineweb Paylaşımcı Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:Seyyid isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 2834
Üyelik T.: 29 Temmuz 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 350
Konular: 67
Beğenildi:7
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cvp: e kendıne gel, kendine :)

ellerinize sağlık
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Kendine Sor... Sükutu-Ezber Sükutu-Ezber 1 25 Ocak 2020 16:28
Sen kendine bak Sükutu-Ezber Sükutu-Ezber 1 28 Nisan 2019 18:34
Kendine güvenmenin önemi Esma_Nur Kişisel Gelişim ve Psikoloji 1 30 Aralık 2016 12:47
Herkes Kendine Baksa KardelenGül Kişisel Gelişim ve Psikoloji 0 03 Ağustos 2015 12:56
Silkelen ve Kendine Gel Seleme Fıkralar-Hikayeler 12 03 Ağustos 2009 03:33

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.