Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM DİNİ KONULAR.::. > Muhtelif Dini Konular > Tevhid Ve Şirk Konuları

Konu Kimliği: Konu Sahibi Yitiksevda,Açılış Tarihi:  23 Eylül 2009 (16:26), Konuya Son Cevap : 16 Şubat 2012 (07:34). Konuya 71 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 23 Eylül 2009, 16:26   Mesaj No:1
Medineweb Emekdarı
Yitiksevda - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Yitiksevda isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 2
Üyelik T.: 10 Nisan 2008
Arkadaşları:3
Cinsiyet:Erkek
Memleket:MALAZGIRT
Yaş:47
Mesaj: 5.078
Konular: 295
Beğenildi:124
Beğendi:24
Takdirleri:153
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Şirk İle Mücadele

İslam mı, tasavvuf mu; Tevhid mi, şirk mi_?

İnsanları şirk çıkmazından kurtarıp tevhit yoluna döndürmek, semavî dinlerin önemli hedeflerindendir. Kur"âni Kerim, büyük peygamberlerin şirki yıkma ve insanları Allah"ın yoluna döndürme noktasındaki sürekli çalışmalarından övgüyle yâd etmiştir.

Kur"ân-ı Kerim Hz. İbrahim (a.s) hakkında şöyle buyurur:

İbrahim kendi halkına şöyle dedi:

"Taptığınız bu heykeller nedir?"

"Biz atalarımızı bu yol üzere bulduk ve bu yolun takipçileriyiz." dediler.

İbrahim buyurdu: "Siz ve atalarınız apaçık bir sapıklıktasınız."

Bu geri zekâlıların işitsel ve görsel eğitim yoluyla hidayet edilmesi gerektiğini düşündü. Bir gün putların bulunduğu mabede girdi ve baltasıyla putları darmadağın etti. Bunu öğrenen insanlar öfkelenerek şöyle dediler:

"Bunu sen mi yaptın bizim ilâhlarımıza?"

İbrahim onların inanç ve düşüncelerinin yanlış olduğunu kanıtlamak için, "Onların kendisinden sorun!" dedi.

Bu cevabı duyunca bir an düşündüler ve sonra utançla şöyle dediler: "Kendin de biliyorsun ki bunlar konuşamazlar."

İbrahim buyurdu:

"O hâlde, neden kendilerini savunamayan bu putlara tapıyorsunuz? Neden doğru düşünmüyorsunuz?"[1]

Bu büyük önderlerin insanlığa çağrısı, hiçbir vasıta olmaksızın her yer ve durumda Allah ile bağlantı kurulabileceği, ibadetin sadece Allah"a sunulması gerektiği, ibadet ederken hiçbir kimseye ve hiçbir şeye ne unvanla olursa olsun itina edilemeyeceği, hem Allah ve hem de başkası için yapılan ibadetin bir zerresinin dahi Allah katında kabul edilmeyeceği yöndedir.
---------------------------------------------

[1]- Enbiyâ, 51-70; Sâffât, 82-98

Alıntı Tebyan.
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi Yitiksevda 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Akılsız Bedenler Makale ve Köşe Yazıları Medine-web 1 2038 20Haziran 2017 00:11
Kibir hastalığı / mevlüt hönül Makale ve Köşe Yazıları Yitiksevda 0 2048 24 Mayıs 2016 16:24
Hainler! – Dokuzlu Çete ve Karakter(siz)leri /... Makale ve Köşe Yazıları İslaminesil 1 1809 19 Mayıs 2016 22:06
Çocuk İstismarı ve Ensest – Modern Lût Toplumu /... Makale ve Köşe Yazıları İslaminesil 1 1834 19 Mayıs 2016 22:02
Vicdanla Cüzdan Arasında / MEVLÜT HÖNÜL Makale ve Köşe Yazıları Yitiksevda 0 1764 19 Mayıs 2016 21:59

Alt 03Haziran 2011, 18:51   Mesaj No:2
Medineweb Emekdarı
YaŞuHa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:YaŞuHa isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13867
Üyelik T.: 24 Mayıs 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:
Yaş:31
Mesaj: 1.005
Konular: 399
Beğenildi:29
Beğendi:5
Takdirleri:53
Takdir Et:
Şirk Koşmamanın Mükafaatı

Şirk Koşmamanın Mükafaatı
Enes (r.a.); Enes b. Malik b. Nadr el-Ensari, el-Hazreci olup, on yıl Rasulullah (s.a.v.)'e hizmet etmiştir. Rasulullah (s.a.v.) onun için şöyle dua etmiştir: "Allah'ım! Onun malını artır, çocuklarını çoğalt ve kendisini Cennete sok." Yüzyıldan fazla yaşamıştır. Hicri.72 veya 73 (M. 691 veya 692) yılında vefat etmiştir)


Enes'ten (r.a.) Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:


"Allah (c.c.) buyurdu ki: "Ey ademoğlu! Eğer sen bana şirk koşmaksızın yeryüzü dolusu hatayla gelsen, ben de sana o kadar mağfiretle gelirim." (Müslim, Zikir: 22, Tirmizi, Deavat: 98, İbn Mace, Edeb: 58, Ahmed: 5/147-148. Tirmizi; Muhammed b. İsa b. Serve b. Musa b. Dahhak es-Sülemi Ebu İsa olup, Camius-Sünen sahibidir. Hadis hafızlarındandır. Ama idi. Kuteybe, Hammad ve Buhari gibi zatlardan rivayetlerde bulunmuştur. (H. 279 / M. 892) yılında vefat etmiştir)


Kurratü'l-Uyun'da deniliyor ki:



"Bu hadiste "La ilahe illallah" kelimesinin manası açıklanmaktadır. Çünkü bu, tüm yaratıklara üstün gelen ve tüm günahları silen bir kelimedir. Şirki terk etmek tevhidin tam olmasını sağlar. Çünkü tevhidi gerçekleştiren bir kimse kesinlikle şirke teslim olmaz. Aynı zamanda tevhidin gereklerini de eksiksiz olarak yerine getirir. Zira: Hiçbir malın ve oğulların fayda vermediği, sadece Allah'a (c.c.) selim kalple gelenlerin müstesna tutulduğu o günde kurtulacak olanlar, bu yüce kelimenin gereklerini yerine getirenlerdir."


"Eğer bana yeryüzü dolusu günahla gelirsen" ifadesi, yeryüzü dolusu veya yaklaşık onun kadar anlamındadır.


"Sonra da hiçbir şeyi şirk koşmaksızın bana kavuşursan" sözü ise, büyük tehdit içeren bir şart cümlesidir. Çünkü bağışlanmanın elde edilebilmesi bu şarta bağlıdır. Bu da şirkin her türünden kurtulmak, ister büyük ister küçük tüm şirklerden arınmakla mümkündür. Bu ise selim bir kalbe bağlıdır.


Nitekim Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:


"O gün selim kalple Allah'a gelenler dışında, kimseye ne bir mal ne de oğullar fayda vermez." (Şuara: 26/89)


İbni Recep (r.h.) der ki:


"Kim tevhide bağlı olduğu halde yeryüzü dolusu hatalarla Allah'a (c.c.) gelse, Allah (c.c.) da, onu yeryüzü dolusu bağışlama ile karşılar."

Alıntı ile Cevapla
Alt 12 Ağustos 2011, 19:58   Mesaj No:3
Meal Gurubu Üyesi
Medineweb Emekdarı
bilinmez - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:bilinmez isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13966
Üyelik T.: 27Haziran 2011
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 2.154
Konular: 309
Beğenildi:178
Beğendi:15
Takdirleri:560
Takdir Et:
Standart Allah ve Din adına şirk koşanlar...

Allah ve din adına şirk koşanlar, dini kendi istek ve arzularına, çıkar ve taassuplarına göre değiştirir, özünden ve aslından saptırırlar. Kuran hükümlerinde eklemeler, çıkarmalar ve değişiklikler yaparlar. Böylelikle hak dinle aynı ismi taşıyan ancak içeriği bambaşka olan batıl bir din kurarlar.


Müşrikler bu şekilde, yalnızca kendilerini değil, kendileriyle birlikte geniş insan kitlelerini de şirke sürüklerler. İnsanlara kendi sapkın dinlerini empoze ederler. Din ahlakının aslından ve Kuran'dan haberi olmayan cahil kitleler de bu kimselerin uydurdukları sapkın dini benimserler. Bunlar peşlerinden gittikleri insanları Allah'ın dışında, dinde kanun koyucu olarak gördükleri için bile bile Allah'a şirk koşmuş, izinden gittikleri kişileri ilahlaştırmışlardır. Bunlar işte bu bölümün konusunu oluşturan gerçek müşriklerdir. Sonuçta, bu kişiler önceki ümmetlerin düştükleri duruma düşmüşlerdir. Bir ayette önceki ümmetlerin içinde şirk koşanların durumu şöyle bildirilmiştir:

Onlar, Allah'ı bırakıp bilginlerini ve rahiplerini rablar (ilahlar) edindiler ve Meryem oğlu Mesih'i de... Oysa onlar, tek olan bir İlah'a ibadet etmekten başka bir şeyle emrolunmadılar. O'ndan başka İlah yoktur. O, bunların şirk koştukları şeylerden Yücedir. (Tevbe Suresi, 31)


Allah'a iftira ederek O'nun adına hükümler uyduran ve bunlara tabi olanlardan oluşan bu müşrik topluluğunun genel mantık ve zihniyetlerini tarif eden ayetlerden bazıları şöyledir:


Yine bunun gibi onların ortakları, müşriklerden çoğuna çocuklarını öldürmeyi süslü gösterdiler. Hem onları helake düşürmek, hem kendi aleyhlerinde dinlerini karmakarışık kılmak için. Allah dileseydi bunu yapmazlardı; sen onları ve düzmekte oldukları iftiraları bırak. Ve kendi zanlarınca dediler ki: "Bu hayvanlar ve ekinler dokunulmazdır. Onları bizim dilediklerimiz dışında başkası yiyemez. (Şu) Hayvanların da sırtları haram kılınmıştır." Öyle hayvanlar vardır ki, -O'na iftira etmek suretiyle- üzerlerinde Allah'ın ismini anmazlar. Yalan yere iftira düzmekte olduklarından dolayı O, cezalarını verecektir. Bir de dediler ki: "Bu hayvanların karınlarında olan, yalnızca bizim erkeklerimize aittir, eşlerimize ise haramdır. Eğer o, ölü doğarsa onlar da bunda ortaktırlar." Allah, (bu) düzmelerinin cezasını verecektir. Şüphesiz O, hüküm sahibi olandır, bilendir. Çocuklarını hiçbir bilgiye dayanmaksızın akılsızca öldürenler ile Allah'a karşı yalan yere iftira düzüp Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiklerini haram kılanlar elbette hüsrana uğramışlardır. Onlar, gerçekten şaşırıp sapmışlardır ve doğru yolu bulamamışlardır. (Enam Suresi, 137-140)


Yukarıdaki ayetlerde, müşriklerin Allah'ın bildirmediği kanunlar öne sürerek Allah'ın nimetlerini haram kılmaya, Allah'ın helal kıldığı rızıkları, nimetleri yasaklamaya daha fazla eğilimli oldukları görülür. Bunların ağırlıklı olarak yasakçı, dini zorlaştırıcı bir zihniyete sahip oldukları da göze çarpmaktadır. Ayetlerde özellikle vurgulanan bir konu da, söz konusu müşriklerin bunlarla Allah'a iftira ettikleridir.

Buradan da anlaşıldığı gibi, bu kimselerin Allah adına ortaya çıktıkları ve bizzat hak dinin içinde faaliyet gösterdikleri çok net bir gerçektir.

Zaten ilk ayette de dinde karmaşa çıkardıkları belirtilmektedir.
Bunların Allah'ın izin vermediği ve razı olmadığı bambaşka bir din kurdukları bir başka ayette şöyle bildirilir:
Yoksa onların birtakım ortakları mı var ki, Allah'ın izin vermediği şeyleri, dinden kendilerine teşri ettiler (bir şeriat kıldılar)? Eğer o fasıl kelimesi olmasaydı, elbette aralarında hüküm verilirdi. Gerçekten zalimler için acı bir azap vardır. (Şura Suresi, 21)


Bunlar kendilerini ne kadar dindar görseler de, ne kadar çok ibadet ettiklerini, ne kadar ihlaslı ve takva sahibi olduklarını öne sürseler de gerçekte Allah Katında müşriktirler. Kuran'da müşriklerin nesiller boyu aynı sapkın anlayışı sürdürdükleri ve aynı zihniyeti birbirlerine aktardıkları bildirilmektedir:
Şirk koşanlar diyecekler ki: "Allah dileseydi ne biz şirk koşardık, ne atalarımız ve hiçbir şeyi de haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de, bizim zorlu-azabımızı tadıncaya kadar böyle yalanladılar. De ki: "Sizin yanınızda, bize çıkarabileceğiniz bir ilim mi var? Siz ancak zanna uymaktasınız ve siz ancak "zan ve tahminle yalan söylersiniz." (Enam Suresi, 148)


Ayetten de anlaşıldığı gibi müşrikler Allah'tan gelen kesin belgeleri bir yana bırakarak, zan ve tahminle hareket etmektedirler. Müşriklerin Kuran'da haber verilen dini bırakıp da atalarından, yani babalarından veya dedelerinden öğrendikleri çarpık bir dini benimsedikleri başka ayetlerde de şöyle belirtilmektedir:


Hayır; dediler ki: "Gerçekten atalarımızı bir ümmet üzerinde bulduk ve doğrusu biz onların izleri (eserleri) üstünde doğru olana yönelmiş (kimse)leriz." İşte böyle, senden önce de bir memlekete bir elçi göndermiş olmayalım, mutlaka onun 'refah içinde şımarıp azan önde gelenleri' demişlerdir: "Gerçekten biz, atalarımızı bir ümmet (din) üzerinde bulduk ve doğrusu biz, onların izlerine (eserlerine) uymuş kimseleriz." Demiştir: "Ben size atalarınızı üstünde bulduğunuz şeyden daha doğru olanını getirmiş olsam da mı?" Onlar da demişlerdi ki: "Doğrusu biz, kendisiyle gönderildiğiniz şeye karşı kafir olanlarız." (Zuhruf Suresi, 22-24)


Atalarının dinine körü körüne uymakta kararlı olan müşriklerin laf anlamaz, tutucu ve bağnaz yapıları daha başka pek çok ayette tarif edilir. Bu ayetlerden bazıları şöyledir:
Ne zaman onlara: "Allah'ın indirdiklerine uyun" denilse, onlar: "Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız" derler. Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış idiyseler? (Bakara Suresi, 170)
Onlara: "Allah'ın indirdiğine ve elçiye gelin" denildiğinde, "Atalarımızı üzerinde bulduğumuz şey bize yeter" derler. Ya ataları bir şey bilmiyor ve hidayete ermiyor idilerse? (Maide Suresi, 104)


Onlar, 'çirkin bir hayasızlık' işlediklerinde: "biz atalarımızı bunun üzerinde bulduk. Allah bunu bize emretti" derler. De ki: "Şüphesiz Allah, 'çirkin hayasızlıkları' emretmez. Bilmediğiniz bir şeyi Allah'a karşı mı söylüyorsunuz?" (Araf Suresi, 28)
Buraya kadar incelediğimiz ayetlerden çıkan sonuca göre, müşriklerin doğru yoldan sapmalarının nedeni Kuran'ı temel almamalarıdır. Onlar, Allah'ın kitabı yerine atalarının izlerini, eserlerini, onlardan din adına öğrendiklerini benimser ve uygulamaya çalışırlar. Allah'ın helal kıldığı şeyleri ataları haram kılmışsa, onlar da haram kabul ederler. Allah'ın farz kılmadığı fakat atalarının din adına farz kıldığı şeyleri yerine getirmeye çalışırlar. Ancak insanın atalarına uymasının gerçek imanla hiçbir ilgisi yoktur. Allah'tan korkan ve O'nun rızasını arayan bir insan, atalarının geleneğini muhafaza etmekle değil, sadece ve sadece Kuran ve Peygamberimiz (sav) vasıtasıyla bildirdiği emirlerini uygulamakla yükümlüdür.


Sosyal bir sınıf olarak müşrikler


Müşriklerle ilgili Kuran ayetlerini incelediğimizde, dinin içinde şirk koşanların sosyal bir zümre olarak ele alındığını görürüz. Kuran'da genel anlamda şirk koşmak ve müşriklik anlatılırken kimi yerlerde "müşrikler" özel ismi altında müstakil bir toplum kesiminden bahsedilir. Bunlar ortak özelliklere, inanç ve yapıya sahip sosyal bir zümredir. Bunlar, diğer dinlere mensup müşriklerden ayrı bir kategori olarak anılırlar. Bir ayette Allah şöyle buyurur:

Gerçekten iman edenler, Yahudiler, yıldıza tapanlar (Sabii) Hıristiyanlar, ateşe tapanlar (Mecusi) ve şirk koşanlar; şüphesiz Allah, kıyamet günü aralarını ayıracaktır. Doğrusu Allah, herşeyin üzerinde şahid olandır. (Hac Suresi, 17)
Ayette adı geçen zümrelerden bazılarının ortak özelliği kendilerine özgü inanç sistemlerinin mensupları olmalarıdır. Buradan, "şirk koşanlar" deyimiyle de kendilerine göre bir inanç sistemini benimsemiş batıl bir grubun tanımlandığı anlaşılmaktadır. Acaba bunlar kimdir?

Peygamber Efendimiz dönemine baktığımızda sorunun cevabını bulabiliriz. O dönemde Hz. İbrahim'in getirdiği hak dinden saparak şirke dayalı bir inanç ve ibadet sistemini benimsemiş bir Arap toplumu vardı. Bunlar putlara tapıyorlardı fakat Allah'ı inkar etmiyorlardı.

Allah'ın varlığını biliyor, ancak kendi uydurdukları birtakım putları da Allah'la bir tutuyor, O'na ortak koşuyorlardı. Hatta bu putları aracı kılarak bunların Allah Katında kendileri için şefaatçi olacakları gibi bir inanca sahiplerdi. Bir ayette müşriklerin bu çarpık inançları şöyle tarif edilir:

Allah'ı bırakıp kendilerine zarar vermeyecek ve yararları dokunmayacak şeylere kulluk ederler ve: "Bunlar Allah Katında bizim şefaatçilerimizdir" derler. De ki: "Siz, Allah'a, göklerde ve yerde bilmediği bir şey mi haber veriyorsunuz? O, sizin şirk koştuklarınızdan uzak ve Yücedir." (Yunus Suresi, 18)

Bu müşriklerin hac yaptıklarını, hacıları ağırladıklarını, Kabe'yi ziyaret ettiklerini, namaz kıldıklarını, Allah için harcamada bulunduklarını yine Kuran'dan öğrenmekteyiz. Bunlar kendilerini dindar, Allah Katında makbul kimseler olarak bilirlerdi. Ancak ibadetlerini yalnızca Allah'a halis kılmadıkları, şirk zihniyeti içinde yaptıkları için bunlar kendilerine bir fayda sağlamamıştı. Kendilerini ne kadar dindar, ne kadar üstün, ne kadar Allah'a yakın saysalar da Allah onların Mescid-i Haram'a girmelerini yasaklamıştı. Bunu haber veren ayet şöyledir:

Ey iman edenler, müşrikler ancak bir pisliktirler; öyleyse bu yıllarından sonra artık Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar. Eğer ihtiyaç içinde kalmaktan korkarsanız, Allah dilerse sizi Kendi fazlından zengin kılar.
Şüphesiz Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Tevbe Suresi, 28)

Kuran her devre hitap ettiği için, bu ayetlerin günümüze bakan hikmetlerini de görebilmek gerekir. Nitekim müşriklerle ilgili ayetlerde hak dini dejenere ederek, din adına ortaya bir şirk dini çıkarıp sonra buna uyanların ve diğer insanları da buna davet edenlerin tutum ve zihniyetleri açıkça tarif edilmektedir. Dolayısıyla bugün de benzer tutum ve zihniyete sahip olanların, uydurulmuş bir şirk dinini uygulayanların, ayetlerin genel tanım ve tarifine girdikleri açıktır.
Gerçekten de din adına pek çok sapkın inanışın yaygın olduğu günümüzde, Allah adına dinde hüküm koyan, helaller, haramlar, farzlar, yasaklar öne sürenler ve bunlara tabi olanlar, ayetlerde tarif edilen, "Allah'a karşı yalan yere iftira düzen", "Allah'ın indirdiğine değil de atalarına uyan", "Allah'a karşı bilmedikleri şeyleri söyleyen" bir müşrik kesimini oluştururlar.


Üstelik bu müşrik kesime mensup olanlar kendilerini dinsiz olarak görmemekte, hatta tersine, dine asıl kendilerinin sahip çıktığını, gerçek dindarların kendileri olduğunu öne sürmektedirler. Bu yüzden tarih boyunca, hak dini bozup şirke sapan toplumlar, kendilerini doğru yola, halis dine döndürmek için gönderilen elçileri sapkın, kendilerini ise dinlerinde kararlı kimseler olarak görmüşlerdir. Hatta birçok kavim elçilerini "Allah'a karşı yalan düzüp uyduran" kişiler olmakla suçlamışlardır. (Müminun Suresi, 78; Sebe Suresi, 8) Aynı suçlama Peygamberimiz (sav)'e dahi yapılmıştır. (Şura Suresi, 24)
Başka ayetlerde, "dine sahip çıkma" iddiasıyla yola çıkan ve bu şekilde elçilere iftira eden müşriklerden şöyle söz edilir:
İçlerinden kendilerine bir uyarıcının gelmesine şaştılar. Kâfirler dedi ki: "Bu, yalan söyleyen bir büyücüdür." "İlahları bir tek ilah mı yaptı? Doğrusu bu, şaşırtıcı bir şey." Onlardan önde gelen bir grup:

"Yürüyün, ilahlarınıza karşı (bağlılıkta) kararlı olun; çünkü asıl istenen budur" diye çekip gitti. "Biz bunu, diğer dinde işitmedik, bu, içi boş bir uydurmadan başkası değildir." "Zikir (Kur'an), içimizden ona mı indirildi?" Hayır, onlar Benim zikrimden bir kuşku içindedirler. Hayır, onlar henüz Benim azabımı tatmamışlardır. (Sad Suresi, 4-8)


Söz konusu kişiler, doğru yolda olduklarına dair kendilerini kandırarak inandırmışlardır. Hatta ahiret gününde şirk koştukları kendilerine haber verildiği zaman müşrik olduklarını kabullenmek istemezler. Onların bu durumları ayetlerde şöyle bildirilmiştir:

Onların tümünü toplayacağımız gün; sonra şirk koşanlara diyeceğiz ki: "Nerede (o bir şey) sanıp da ortak koştuklarınız?" Sonra onların: "Rabbimiz olan Allah'a and olsun ki, biz müşriklerden değildik" demelerinden başka bir fitneleri olmadı. (Enam Suresi, 22-23)


Ayetlerden de anlaşıldığı gibi, dinin içinde olunmasına rağmen şirk koşulmasının temelinde, Allah'ın indirdiği hükümleri değil de, din adına uydurulmuş olan hükümleri benimsemek yatar. Kuran'ı rehber edinmeyen bir kimsenin şirke düşmesinin sebebi yalnızca hükümlerden kaynaklanmamaktadır. Bu kimse herşeyden önce Allah'ı, Kuran'da tanıtıldığı gibi tanıyıp takdir edemediği için şirke saplanmıştır. O hurafelerden, uydurma hikayelerden tanıdığı bir ilaha inanır. Zihnindeki bu ilahı Allah'a eş koşar. Allah'a olan sevgi ve saygı anlayışının da Kuran'da tarif edilenle hiç alakası yoktur. Oysa Allah Kuran'da Kendisi'ni insanlara tanıtmıştır. Dolayısıyla Allah'ı takdir edebilmenin ve dini gerçekten anlayabilmenin en güzel yolu Kuran'ı rehber edinmektir. Bu gerçek bir Kuran ayetiyle de bizlere şöyle bildirilmektedir:

...Biz Kitabı sana, herşeyin açıklayıcısı, Müslümanlara bir hidayet, bir rahmet ve bir müjde olarak indirdik. (Nahl Suresi, 89)
Alıntı ile Cevapla
Alt 12 Ağustos 2011, 20:10   Mesaj No:4
Medineweb Site Yöneticisi
Medine-web - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medine-web isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 1
Üyelik T.: 14Haziran 2007
Arkadaşları:7
Cinsiyet:Erkek
Yaş:49
Mesaj: 2.988
Konular: 339
Beğenildi:1171
Beğendi:346
Takdirleri:7784
Takdir Et:
Standart Cevap: Allah ve Din adına şirk koşanlar...

Allahın ayetlerini kendi menfaatlerine göre,sağa sola sürükleyenler,makam,gelecek,maddiyat,yağcılık,dalk avukluk için kullananlar,yüklü merkepleşenler,ayetleri satanlar,üç kuruşluk davalarına kurban edenler..........
İLE
kendi vucudunu satıp,sağa sola kırıtıp,zaniyelik yapan f..ler arasında hiç bir fark yoktur..!

hatta bu zaniyeler,bel'amlardan daha zararsız.

neden?
biri vucudunu satıyor,diğeri Allahın dinini!!
__________________

Büyükler fikirleri,Ortalar olayları,Küçükler kişileri tartışır.
Alıntı ile Cevapla
Alt 23 Kasım 2011, 10:45   Mesaj No:5
Avatar Otomotik
Durumu:mdm1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 14647
Üyelik T.: 19 Kasım 2011
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 56
Konular: 4
Beğenildi:0
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart İslam mı, tasavvuf mu; Tevhid mi, şirk mi_?

Tasavvuf dinine inanan bir zat, tasavvufun İslamın batını bir yönü olduğunu iddia etmiş. Peki bu batın ne diye sorsanız kendilerine, sırdır, esrardır gibi, içeriği ve niteliği olmayan boş sözlerle size yanıt vereceklerdir. Tasavvuf inancında tumturaklı anlamsız kelimeler türetmek adeta sektör halini almıştır. Örneğin kaddesallahu sırruh diye bir kelime uydurmuşlardır. Bu anlamsız cümlenin açılımı ise ALLAH sırrının kudsiyetini artırsın veya ALLAH ruhunun kutsiyet sırrını artırsın diyenlerde vardır.

Peki nedir kardeşim bu ruhun veya zatın kutsallaştırdığınız sırrı deseniz, efendim vucutta da yönler vardır , gögüs kafesinin iki parmak solunda kalp, dört parmak sağında bilmem ne bilmem ne bölgesinde de sır varmış. Bu tür farazi uydurmalarla örtmeye çalıştıkları gerçekse şudur; Kendilerince kabullendikleri ölmüş sahtekar şey-hlerin ruhlarına kutsiyet atfederek yüceltmektir. Bunun tam tekamülü apaçık şirktir ama bir türlü kabullenmezler. Ama her nedense yine feyz diyerek farazi içi boş, tamamen hayali kavramlar türeterek, ölmüş o sahtekar şey-yhlerden medet bekleyecek, kabirlerinde onlardan yardım dilenecek kadar ap-açık şirk içerisindedirler. Körü körüne hiçbir şekilde ispat edemeyecekleri bu hayal mahsulü adına batını dedikleri inançları, ALLAH subhanehuya bir takım adi beşerleri, ALLAH subhanehunun Rubuviyet ve ilahi sıfatlarına ve esma sıfatlarına ortak koşmaktan asla imtina etmezler. Bu ortak koşma ve şirk eylemi o derece ileri boyutlara varmıştır ki, artık kulları ap-açık ALLAH ı zikirden, anmaktan, namazdan (en büyük ve farz olan zikirden), men ediyorlar, ölü bir takım beşerlerin ruhlarına yoga dediğimiz rabıtayla tapınmaya davet ediyorlar. Evet evet yanlış okumuyorsunuz. ALLAH subhanehuyu anmaktan, ona ibadet edip namaz kılmak yerine, sahtekar bir adi beşerin ruhuna hint yogası rabıta ile tapınılması daha faydalıymış. İşte kaynak belge ve link;

__________________________________________________ _____________________
Hâce Ubeydullah Ahrar -kuddise sırruh- Hazretleri;
‘Râbıta, Hakk’ın zikrinden daha faydalıdır.’ buyurur.
Yani şeyhin hayali, mürid için zikirle meşgul olmaktan daha evlâdır. Çünkü müridin başlangıçta Allah-u Teâlâ ile tam bir yakınlığı yoktur. Bunun için zikir yolu ile çok fayda temin edemez.” (187. Mektup)
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
__________________________________________________ ______________________


İşte açıkça görüldüğü gibi mürit adı verilen zavallı, ALLAH subhanehuyu anmaktan Ona ibadet ve kul olmaktan men ediliyor, sey-h diye türetilen bir sahtekarın ruhuna ve hayaline, rabıta dedikleri meditasyon yogasıyla, telepatik, zihinsel tapınmaya davet ediyorlar.
Melanet mesnevide ise kula kulluğa açık davetler Ruminin beyitlerinden nasıl dökülmüş ona bakalım bir de;


__________________________________________________ ____________________
Ey terbiyeli, edepli kişi, illetinin yeniden tazelenmesini istemiyorsan bu doktorun önünde paranı da çıkar, yere koy; başını da secdeye indir.
Fazla sözü sat da can, mevki ve para pul bağışlamayı satın al.
Bu suretle de Tanrı seni övsün, rütbene gök bile haset etsin.
2730. Doktorların rızasını elde ederseniz kendinizi görür, halinizi bilir, ayıplarınızı anlar, kendi kendinizden utanırsınız.
Bu körlüğü defetmek halkın elinde değildir; bu, doktorlara Tanrı tarafından lûtfedilmiş bir hidayettir.
Bu doktorlara candan kul olun da miskle, amberle dolun!”
unitedamericanmuslim.org/mesnevi/k3_4.asp.htm
__________________________________________________ ____________________



Ruminin beyitlerinde doktor diye rumuzladığı kişiler kendisi gibi sahtekar şey-hlerdir. Melanet beyitlerden de açıkça anlaşılacağı üzere, halkın nasıl paralarını uyanıkça soydukları, kulları nasıl kendi önlerinde düpedüz secdeye candan kulluğa davet ettiklerini görmekteyiz. Adeta tahrif edilmiş hristiyanlıktaki gibi para karşılığı günah ve hatalar örtülüyor, yine kendilerine yapılan bağışa göre ALLAH subhanehunun hadi sıfatını üzerlerine alarak, sözde halka hidayet veriyorlar. Kendilerince küçük ilahçılık oynuyorlar hayal dünyalarında...

Uydurulan tasavvuf dininin İslamı nasıl yıkmakta olduğu aşikardır. Bir yerde kulları ALLAH subhanehuya ibadet ve zikirden kulluktan ayrı koyarlar, diğer yanda sahtekar bir takım beşerleri ölüsüyle dirisiyel ilahlaştırırlar. Hatta Ruminin melanet mesnevisindeki gibi uydurdukları bu sahtekar beşerlere, açık açık kulları secde etmeye davet ederler. Halkın malını, parasını, mülkünü, sadakasını bunlara vermesini ögütleyerek, nitelikli manevi soygun ve hırsızlıklarını pekiştirerek, müstekbirleştirdikleri, tağutlaştırdıkları bedenlerini haramla semizleştirirler. Elbette böylelerinin yedikleri ateş, barınaklarıda cehennemdir. Önce kendilerini kurtarsın bakalım kurtarabilecek mi, bu zalim ve tağutlar. ALLAH subhanehu zalimleri ve kafirleri hidayete ve kurtuluşa erdirmez...
Alıntı ile Cevapla
Alt 23 Kasım 2011, 14:00   Mesaj No:6
Medineweb Sadık Üyesi
kamer34 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:kamer34 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13038
Üyelik T.: 14 Aralık 2010
Arkadaşları:9
Cinsiyet:
Memleket:istanbul
Yaş:53
Mesaj: 871
Konular: 41
Beğenildi:6
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cevap: İslam mı, tasavvuf mu; Tevhid mi, şirk mi_?

Tasavvuf dinine göre islami terimlerin yerine yeni ve anlam bakımından içleri boş kavramları sırf müritler anlamasın ve herhangi bir şekilde sorgulamasın diye özellikle kasıtlı bir şekilde kelimeler türetirler...

Sonrada bu kelimeler islamın batını yünüymüş gibi müritlerinin boş beyinlerine nakış etmeye başlarlar. Mürit tam bir teslimiyet gösterdikten sonra artık düşünemez akıl edemez sorgulayamaz bir yaratık halini alır.

Ondan sonra bu elebaşı sözde seyyit! Olan üst tabaka bu müritlere istediği hayatı benimsetme ve kendine kul etme vasifesini tam bir teslimiyetle müritlerine yaptırırlar...

Müritler öyle bir ruh halini alırlarki artık ayette geçtiği gibi gözleri var görmezler kulakları var işitmezler dilleri var ama konuşmazlar sendromunu en güzel şekilde tasvir ederler...

Peygtamberlerin getirmiş oldukları tevhid inancını sanki eksikmişcesine yeni bir din ve bu dine ait kavramlar geliştirerek ortaya çıkardıkları sapkın inanclarına islam-i bir motif ekleyerek islam gibi ulvi bir dine inanılmaz şekilde zarar verirler.

Rabbim biz müslümanları sapkın inaçlardan korusun inşallah...amin
__________________
Kimin Ne Dediği Değil / Allah'ın Ne Dediği Önemli.
Alıntı ile Cevapla
Alt 23 Kasım 2011, 19:06   Mesaj No:7
Medineweb Kıdemli Üyesi
serpil - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:serpil isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 43
Üyelik T.: 03 Temmuz 2007
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:38
Mesaj: 316
Konular: 35
Beğenildi:16
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cevap: İslam mı, tasavvuf mu; Tevhid mi, şirk mi_?

tasavvuf geniş bir alandır.ebuzeril ğifarile başlamış,abdulkadiri geylaniler gibi gönül erleri yetiştirmiş bir islami ekol.tasavuf içinde bazı hurafeler olmakla birlikte,bunu genelleştrimek,tüm mutasavıfların hepsini müşrik ilan etmek ukalalıktır,canavarlıktır,vicdansızlıktır,kendini bilmezliktir!
................
!!!
...........(((((((((((
Alıntı ile Cevapla
Alt 23 Kasım 2011, 19:59   Mesaj No:8
Medineweb Sadık Üyesi
kamer34 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:kamer34 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13038
Üyelik T.: 14 Aralık 2010
Arkadaşları:9
Cinsiyet:
Memleket:istanbul
Yaş:53
Mesaj: 871
Konular: 41
Beğenildi:6
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cevap: İslam mı, tasavvuf mu; Tevhid mi, şirk mi_?

Serpil bacım tasavvufu ya tam olarak bilmiyoruz yada gerçekten güzide sahabilere iftira tıyoruzda bunun farkında değiliz.



Tasavvuf Ebuzeri Ğifariyle başlamış diyorsunuz Allah aşkına bana söylermisiniz Ebuzeri Ğifarinin hayatının hangi alanında fenafillah vardır yada Ebuzer nerde ben enelhakkım demiş yada yada seyrisülük seyahatlareni yapıp Mars gezegeninde bazı insanları alıp dünyaya getirmiş.



Bir tv i kanalında bir prof konuşuyordu ibn-i arabinin Mars gezegenine gittiğini (ki: muhittin arabi kendi kitaplarında fena aleminde yolculuk yaptığını 7 arşı nasıl geçtiğini uzun uzun anlatır.) ve bu gezegende 25 tane insan yanına alıp dünyaya getirip yerleştirdiğini söylüyordu.



Bu zat prof olmuş ama adam olamamış ki böyle bir hurafeye inanabiliyordu. Bizler bir düşünceyi savunurken o düşüncenin islam dinine uygunluğunu muhakkaki araştırmak durumundayız. Şimdi şu ayete bir bakalım



“...Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam'ı seçip-beğendim. Kim 'şiddetli bir açlıkta kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalırsa' günaha eğilim göstermeksizin- (bu haram saydıklarımızdan yetecek kadar yiyebilir.) Çünkü Allah bağışlayandır, esirgeyendir.”(maide 3)



İşte Kur’an-ın son inen ayeti cenabbi Hak bu dinin isminin islam olduğunu mensuplarının müslüman olarak anılmaları gerektiğini ve bu dinin tüm hükümlerinin tamamlandığını bu ayette ayen beyan açıklamaktadır. Kim bundan sonra kalkıp yeni bir din icat edip buda islamın genişletilmiş şeklidir yada batını şeklidir derse asıl vicdansızlık budur.



Bu davranız düpedüz Allah’ın dinine tecavüzdür.. Biz müslümanlar asla böyle bir yaklaşımı kabul etmeyiz. Müslümanlar şuna iman etmişlerdir..



“Allah ve rasulu bir işe hüküm verdiği zaman inanmış mümin erkeğe inanmış mümin kadına işlerinde muhayerlik hakkı yoktur.”Ahzap/36



Serpil bacım tasavvuf geniş bir alandır diyorsunuz bu doğrudur..Fakat doğru olan birşey daha vardırki oda şudur islam dini ile hiçbir alakası söz konusu değildir.. Tasavvuf panteizmin başka bir versiyonudur..İslam tevhid ve şirk mücadelesi üzere bina edilmiştir.



Allah’ın dinine karşı hadlerini aşarak (tağut) kendilerini peygamberlerin soylarındalarmış gibi lanse ederek insanların kanını emen ve düşüncelerini şirk üzere bina eden kişi ve kişiler tabiki islam dini karşısındaki tanımı ya tağuttur yada müşriktir.



Cahil olan müritler şunu hiç akıl edemiyorlarmıki ebuleheb peygamber efendimizin amcası idi. Yani peygamber soyundan idi. Ebu leheb peygamber soyundandır diye Allah ona imtiyazmı tanıdıki şuanki sözde seyyitler! (ŞARLATANLAR) kalkıp ilahlık iddiasında bulunuyorlar..



Kısacası bu dinin sahibi yani din günün sahibi bu dinin tanımını nasıl yaşanması gerektiğini ne bu şeyhlerin nede bizim tekelimize bırakmamıştır. Bu dinin çerçevesini tüm berraklığı ile kuran ve sünnetle açıklamış bizlerden buna teslim olmamız emir edilmiştir.



İslam terimin bir anlamıda teslim olmaktır.
__________________
Kimin Ne Dediği Değil / Allah'ın Ne Dediği Önemli.
Alıntı ile Cevapla
Alt 23 Kasım 2011, 22:01   Mesaj No:9
Medineweb Sadık Üyesi
barışş - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:barışş isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 14298
Üyelik T.: 08 Ekim 2011
Arkadaşları:0
Cinsiyet:erkek
Memleket:Istanbul
Yaş:31
Mesaj: 451
Konular: 26
Beğenildi:118
Beğendi:87
Takdirleri:825
Takdir Et:
Standart Cevap: İslam mı, tasavvuf mu; Tevhid mi, şirk mi_?

bir insan bir şeyi zorla sevecek diye bir şey yok ama bu kadar büyük insanlara şarlatan filan demek tuhaf yunus suresi
62 İyi bil ki Allah'ın dostlarına korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir
demek ki rabbimizin dostları var tasavvufu kaldırınca biz bu dostları çarşıda pazarda mı arıyacaz birde hangi ehli sünnet alimi zatlar müritlerine kendisine ibadet etmesini söylüyor
__________________
Mutlu sonlar için tek ihtiyacınız olan; inançlı bir yürek
Alıntı ile Cevapla
Alt 23 Kasım 2011, 23:21   Mesaj No:10
Avatar Otomotik
Durumu:mdm1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 14647
Üyelik T.: 19 Kasım 2011
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 56
Konular: 4
Beğenildi:0
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cevap: İslam mı, tasavvuf mu; Tevhid mi, şirk mi_?

Kıymetli "serpil" kardeşim;

Öncelikle bana olan şu hitabınızı;
__________________________________________________ ________________
...ukalalıktır,canavarlıktır,vicdansızlıktır,kendi ni bilmezliktir!
__________________________________________________ ________________
Demişsiniz. Bu sözleri samimiyetinize vererek üzerime alınmayacağım.

Kıymetli kardeşim tasavvuf içerisindeki şirk ve sözlü fiili küfürleri kendi dillerinden ve eserlerinden ispat etsekte bunları neden ısrarla görmezlikten geliyorsunuz_? Arabi herşeye tapılır demiş, hevasını ilah edineni ilimde eksiksiz kılmış, Rumi kendisi gibi sahtekar şey-hlerin önünde halkı secde etmeye ve paralarını, pulunu, malını, mülkünü onlara hibe etmeye yönlendirmiş, Hace Ahrar rabıta adı verdikleri yoğayı, yani zihinsen yönden sahte şey-he tapınmayı ALLAH subhanehuyu anmaktan daha üstün görmüş. Bu kadar açık fiili sözlü küfür (inkar), şirk (ALLAH subhanehuya taparmışcasına bir beşere veya nesnelere tapınma) varken, hala ısrarla farazi kişilikleri savunmanız gerçekten dramatik olmaktadır. Bu ispat edilenler şirk ve küfür değilse buyrun ispat edin bizde ikna olalım, ama hala bunları kabullenmeyerek farazi tasavvuf savunuculuğu yapmanız, yetersiz bilgi donanımınızı ortaya koyar. Çünkü savunduğunuz tasavvuf kelimesi bile İslamın doğuşundan asırlar sonra türetilmiştir. Israrla İslamı değilde hala asılsız bir kavramı savunmaya çalışmanız cidden sizin adınıza sakınca doğuran bir düşüncedir.

Öte yandan seyyidlik, şeriflik sektörü öyle bir rant kapısıdır ki tasavvuf ve tarikat dini merkezlerinde, Araplarda bile Fars ve Türklerdeki kadar seyid,şerif yoktur. Öyleki aksak arnavut sahtekar mehdi, derin maşa hakikatçilerin Öngütü bile kendisine bu ranttan pay çıkarmak istemiştir. Bu konuda hadis bile uydurmaktan çekinmemişlerdir. Hele birde tarihi açıdan Hasan el Asgerinin erkek çocuğunun olmadığını tarihçiler asırlar önce yazmışsa ve şiada olduğu gibi hala üzerinden asırlar geçse bile sekiz yaşında bir çocuğun samarrada bir mağaraya girdiğini ve mehdi olarak beklediklerini görüyorsak, İslam inancının ne hallere düşürülmeye çalışıldığının acı göstergesidir.

Oysa ALLAH subhanehunun salat ve selamı üzerine olsun peygamber a.s. değilmiydi ey kızım Fatıma, ibadetler karşılığında cehennemden kurtul ve cenneti kazanmaya bak. Yoksa benim bir peygamber olarak hiçbir imtiyazım olmayacak diyen.

Peki o halde noluyor bu insanlara ki, tipiyle,ırkıyla bile arap değilken kendisini paygamber a.s. a neseben bağlama yalanları. Bu yolla şan şöhret elde ederek milletin bağışını ve sadakasını gaspta neyin nesi.

ALLAH aşkına tasavvuf riyazat açlık, kanaat bilmem ne derken, kuş sütü eksik şey-h sofralarıda neyin nesi. Nefis terbiyesi şehvetten uzak kalmak derken, iktidarsız cinsel uzvuna şifa olsun diye ayet okuyup üflemekte nedir !!!
Bu nemenem bir iğrençliktir. Haşa Kur"an bunların iktidarsız cinsel uzuvlarına şifa olsun diye mi inmiştir.!!!!!!!!!!!!!

Kardeşler bana tasavvuf inancını savunmayın, neresinden tutarsanız tutun bu tasavvuf dininin içerisinde her tür melanet vardır. Bana herhangi bir tasavvufçuyu da savunmayın, kimi ele verirseniz o elde kalacak bir batılla müsemmadır mutlaka.

Bazı kişileride ALLAH katında elinizde hiç bir delil yokken ALLAH subhanehuya kesin dost diyerek ortak koşmaktan sakının. Bakın ALLAH subhanehunun dostluğuna kimler girebiliyor gelin bunu ALLAH subhanehunun yüce kelamından okuyalım:


__________________________________________________ _______________

Bakara 257
Allah, inananların dostudur, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkar edenlere gelince, onların dostları da tağuttur, onları aydınlıktan alıp karanlığa götürür. İşte bunlar cehennemliklerdir. Onlar orada devamlı kalırlar.

Mâide 55
Sizin dostunuz (veliniz) ancak Allah'tır, Resulüdür, iman edenlerdir; onlar ki Allah'ın emirlerine boyun eğerek namazı kılar, zekatı verirler.

En’âm 127
Rableri katında onlara esenlik yurdu (cennet) vardır.Ve yapmakta oldukları (güzel) işler sebebiyle Allah onların dostudur.

A’râf 3
Rabbinizden size indirilene (Kur'an'a) uyun. O'nu bırakıp da başka dostların peşlerinden gitmeyin. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!

A’râf 30
O, bir gurubu doğru yola iletti, bir guruba da sapıklık müstehak oldu. Çünkü onlar Allah'ı bırakıp şeytanları kendilerine dost edindiler. Böyle iken kendilerinin doğru yolda olduklarını sanıyorlar.

Tevbe 116
Göklerin ve yerin mülkü yalnız Allah'ındır. O diriltir ve öldürür. Sizin için Allah'tan başka ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.

Yûnus 62
Bilesiniz ki, Allah'ın dostlarına korku yoktur; onlar üzülmeyecekler de.

Hûd 113
Zulmedenlere meyletmeyin; sonra size ateş dokunur (cehennemde yanarsınız). Sizin Allah'tan başka dostlarınız yoktur. Sonra (O'ndan da) yardım göremezsiniz!

Kehf 44
İşte burada yardım ve dostluk, Hak olan Allah'a mahsustur. Mükafatı en iyi olan O, en güzel akıbeti veren yine O'dur.

Kehf 44
İşte burada yardım ve dostluk, Hak olan Allah'a mahsustur. Mükafatı en iyi olan O, en güzel akıbeti veren yine O'dur.

Şûrâ 6
Allah'tan başka dostlar edinenleri Allah daima gözetlemektedir. Sen onlara vekil değilsin.

Şûrâ 9
Yoksa onlar Allah'tan başka dostlar mı edindiler? Halbuki dost yalnız Allah'tır. O ölüleri diriltir, her şeye kadirdir.

Câsiye 19
Çünkü onlar, Allah'a karşı sana hiçbir fayda vermezler. Doğrusu zalimler birbirlerinin dostlarıdır; Allah da takva sahiplerinin dostudur.

Câsiye 10
Ötelerinde de cehennem vardır. Kazandıkları şeyler de, Allah'ı bırakıp edindikleri dostlar da onlara hiçbir fayda vermez. Büyük azap onlaradır.

Zümer 3
Dikkat et, halis din yalnız Allah'ındır. O'nu bırakıp kendilerine bir takım dostlar edinenler: Onlara, bizi sadece Allah'a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz, derler. Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve inkarcı kimseyi doğru yola iletmez.
__________________________________________________ ______________


Demekki ayetlerdende anlaşılacağı üzere takva sahibi yararlı iş yapanlar ALLAH subhanehunun dostlarıdır. Ayrıca ALLAH subhanehuya inananların tümünün dostu olduğu gibi, Kendisine iman edecek olan herkesinde dostluguna talip olmasını emretmekte.

Hal böyle olunca kimler ne adına sadece bazı şahısları ALLAH subhanehuya dost kılarken hemde bunu ortak koşarcasına, diğer müminleri,inananları bundan muaf görebilirler. Öyleya kendilerini küçük aracı ilah ilan edecekler ya, o yüzden kendilerine bağlanmayan her müslüman sıradan, hatta bir forumda bana bu sıradan kulları müşşit dedikleri manevi asansörlerin ALLAH a ulaştırdığını bile iddia etmişlerdi. Kendilerine sorsanız iyide kardeşim bu sahtekar zevatın kurtulmuş olduğuna elinizde ALLAH katından deliliniz ne derseniz, size yalan ve hurafe menkıbelerden başka hiçbir gerçek delil sunamazlar. Birileri inanmış, birileride inandırılmıştır. Birileri uçmaya meyyal bir ruh atmosferinde, birileride uçurmaya azimli bir hizmet akdinde...

En güzel son söz:

Bakara 257

Allah, inananların dostudur, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkar edenlere gelince, onların dostları da tağuttur, onları aydınlıktan alıp karanlığa götürür. İşte bunlar cehennemliklerdir. Onlar orada devamlı kalırlar.

Elhamdülillahirabbilalemin...
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 2 Kişi okuyor. (0 Üye ve 2 Misafir)
 
Seçenekler
Konuyu değerlendir
Konuyu değerlendir:

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Şirk Nedir ? Şuara Tevhid Ve Şirk Konuları 35 24 Mart 2023 10:53
İBADETTE ŞiRK... bilinmez Videolar/Slaytlar 0 04 Kasım 2013 07:02
Tevhid ve Şirk enderhafızım Tevhid Ve Şirk Konuları 0 11 Aralık 2012 15:38
ŞiRK.... bilinmez Tevhid Ve Şirk Konuları 1 08 Ekim 2012 19:24
Sevgide şirk keserim Tevhid Ve Şirk Konuları 5 22 Ağustos 2011 21:55

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.