Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.İLAHİYAT-ÖNLİSANS -AÇIK ÖĞRETİM FAKÜLTESİ.::. > 2.SINIF*Güz Dönemi* > İslam Düşünce Tarihi

Konu Kimliği: Konu Sahibi Kudüs*,Açılış Tarihi:  28 Kasım 2011 (08:45), Konuya Son Cevap : 07 Ocak 2012 (12:39). Konuya 6 Mesaj yazıldı

Beğeni Aldı9Kez Beğenildi
  • 3 Beğenilen Kudüs*
  • 1 Beğenilen Kudüs*
  • 1 Beğenilen Kudüs*
  • 2 Beğenilen Kudüs*
  • 1 Beğenilen Kudüs*
  • 1 Beğenilen Kudüs*
Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme: Değerlendirme: Toplam 2 oy almıştır,  ortalama Değerlendirmesi 4,50 puandır.
Alt 28 Kasım 2011, 08:45   Mesaj No:1
Avatar Otomotik
Durumu:Kudüs* isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 14777
Üyelik T.: 27 Kasım 2011
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 7
Konular: 2
Beğenildi:9
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart İlahiyat Önlisans 2.Sınıf İslam Düşünce Tarihi 1ünite özetleri

İlahiyat Önlisans 2.Sınıf İslam Düşünce Tarihi 1ünite özetleri

Ünite 1 = İslam Düşüncesi Ve Kaynakları

Anahtar Kelimeler;
Meşşa'iyye
İşrakiyye
Rivakiyye
Dehriyye
Sofistaiyye


Giriş

İslam felsefesi dediğimiz bu düşünce, insanlık düşünce tarihinde önemli bir yere sahiptir... Batı, ortaçağın karanlık dönemlerinden İslam Felsefesi'nin aktarımıyle kurtulabilmişlerdir. Rönesans ve Reform hareketlerinde Müslüman filozofların etkisi büyüktür...

İslam Düşüncesinin Tanımı

Dinler, insanlık düşüncesini zenginleştirmişlerdir.
Bu ise İskoç asıllı filozof David Hume'nin düşüncesinin gerçekçi olmadığını ortaya koymuştur...
İslam düşüncesi, özgürlüğü, ayırıcı özelliği ve has tarihi gelişimiyle diğer insanlık düşüncelerinden ayrılabilir...

İslam Düşüncesinin Kapsamı

Düşünce, basit şekliyle duyu, akıl ve sezgi yetileriyle insanın ürünüdür...
İslam düşüncesi ise müslüman bilginlerin ürettikleri düşünceleri kapsar.
İslam düşüncesinin kapsamı
Kurumsal Felsefe (Mantık ve metafizik)
Pratik (ameli) Felsefe (Hukuk, siyaset, ahlak ve iktisat felsefesi)
Kelam.
Tasavvuf.
Bilim Felsefesi.
Sanat Felsefesi.
Din Felsefesi.
Dil Felsefesi.
Tarih Felsefesi.

Ana Konumuz olan islam Felsefesi üzerinde duracağız....

İslam Düşüncesinin Kaynakları

Konumuz İslami düşüncenin oluşumunda etkili olan kaynaklardır.İslami ve yabancı olmak üzre 2'ye ayrılır;

1.İsLami KaynakLar

Bu kaynaklar da kendi aralarında Kur'an ve Sünnet olarak 2'ye ayrılır...

Kur'an-ı Kerim, inanç, ibadet, insan, toplum, doğa ve insanlık tarihine yol gösteren yasa düzeyinde çok genel bilgilerdir. Kindi, Farabi, İbn-i Rüsd bu konuda önemli mesai harcayan düşünürlerdir...
Sünnet ise, hem Kur'an'ı açıklayıcı, hem de çeşitli konu ve meselelere Resulullah'ın (a.s.m.) şahsi görüş ve uygulamalarıdır.

Filozofların kaynağı da Kur'an ve Sünnet olmuştur....

2.Yabancı Kaynaklar

Yabancı eserlerin arapçaya tercümesi ilk olarak Hz. Ömer zamanında olmuştur. Bu eser, iran fethinde Krallığın tarihine ait pehlevice Hüdayi Name adlı eseridir.

Genelde, tercümelerin Emeviler zamanında Halid Bin Yezid ile başladığı kabul edilir.Bu eserler Astronomi, Kimya ve Tıbba aittir...

Tercümeye daha sonra Abbasilerin ilk döneminde Mansur zamanıhnda devam edilmiştir. ilk sistematik tercüme faaliyeti Bağdatta(830) Me'mun'un Beytül Hikme (Bilgelik Evi) adlı tercüme okulunu açmasıyla başlamıştır.
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi Kudüs* 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
İlahiyat Önlisans 2.Sınıf Tefsir ünite özetleri Tefsir Medineweb 11 22087 28 Kasım 2011 08:55
İlahiyat Önlisans 2.Sınıf İslam Düşünce Tarihi... İslam Düşünce Tarihi Milena 6 13882 28 Kasım 2011 08:45

Alt 28 Kasım 2011, 08:46   Mesaj No:2
Avatar Otomotik
Durumu:Kudüs* isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 14777
Üyelik T.: 27 Kasım 2011
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 7
Konular: 2
Beğenildi:9
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: İlahiyat Önlisans 2.Sınıf İslam Düşünce Tarihi 1-6 ünite arası özetler

islam düşünce ve kaynakları ÜNİTE 2


ÜNİTE 2

İSLAM DÜŞÜNCE OKULLARI


İslam düşünce okullarını ortaya çıkaran sebepleri iki şekilde inceleyebiliriz:

1)İslam dininin ana niteliklerinden kaynaklanan sebeplerdir.
2)Yeni dinin etkileşim alanlarından ortaya çıkan sebepler

1-Dini metinlerin mahiyetinden kaynaklanan sebepler:Zaman zaman Kur’an ayetlerinin birbirleriyle çelişmesi şeklinde olduğu gibi,zaman zaman da Kur’an ayetlerinin hadislerle çelişmesi şeklinde tezahür etmiştir.

2-Diğer kültürlerin din ve medeniyetlerle karşılaşması ve karşılıklı meydan okumalar:Hz.Peygamber’in Medine’ye hicretiyle İslam’ın siyasal yapısı kurulmuş oldu.İslam’ın doğuşundan itibaren devletle beraber varlığını devam ettirmesi,İslam dininin düşünce okullarının oluşum sürecini ve mahiyetlerini etkilemiştir.

İSLAM DÜŞÜNCE OKULLARI

KELAM=Kelam okullarının ortaya çkışında öncelikle siyasi olaylar etkilidir.
TASAVVUF=Tastvvufun ortaya çıkışı ekonomik zenginleşmeye tepkiden kaynaklanmıştır.Özellikle Gazzali ve İbn Arabi sonrası felsefeyle de derin etkileşimi sonucu ALLAH,alem ve insan hakkında manevi tecrübeye dayalı bir metafizik düşünce sistemi sunmuştur.

Bu Özetler İlimdünyası Ailesi İlahiyat Yönetimi Tarafından Hazırlanmıştır.[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Lütfen Kaynak Gösteriniz.

İSLAM FELSEFE OKULLARI

Felsefenin İslam sünyasında oluşmasının en önemli vasıtası tercüme hareketleridir.Müslüman filozoflara göre felsefe insanlığın ortaya çıkışından itibaren devam eden bir tür hakikat araştırmasıydı ve kendileri de hakikatin peşinden koşan öğrencilerdi.Müslüman filozoflar felsefenin birikimsellik,süreklilik ve evrensellik boyutlarını her zaman önemsemişlerdi.Felsefenin altında birçok okul oluşmaya başladı.Meşşai ve İşraki okullar İslâm dünyasında yaygınlık kazanmıştır.

Dehriyye=Bu okul evrenin başlangıcı ile sonu olmadığını ve yaratılmadığını iddia etmektedir.’’dehr’’ kelimesi başlangıcı ve sonu olmayan zaman anlamındadır.Vahyi,peygamberliği ve mucizeleri de inkar etmiştir.

Tabiatçılar=bu okul varlıktaki değişimi sebep-sonuç ilişkileri çerçevesinde sadece tabiatla açıklamaktadır.
Meşşai okul=Bu okul felsefenin İslam dünyasına aktarılması,içselleştirilmesi,yeni özgün felsefi sorunların inşası ve evrensel felsefi sorunların tartışılmasınadevam bakımından son derece önemlidir.Kindî,Farabi,İbn Sina,İbn Bacce ve İbn Rüşd gibi İslam filozofları tarafından temsil olunmuştur.İslam dünyasında en önemli ve en etkili okul olan Aristo felsefesini takip eder.Meşşai okulun en önemli sorunlarından bir tanesi din felsefe ilişkilerinin analizi ve kurgulanması hususunda olmuştur.
Din felsefe ilişkisi=Meşşai okula göre her şeyden önce din ile felsefe arasında konu ve gaye birliği bulunmaktaydı.

Ana Hatlarıyla Meşşai Filozofların Felsefe Tasnifi

Felsefe=Nazari-ameli
Nazari=metafizik-Fizik-Matematik
Ameli=Ahlak-Ev idaresi-Siyaset

Son kaynakları itibariyle felsefe ve din kaynak birliğine sahip olsa da ortaya çıkış süreçleri birbirinden farklıdır.Din insanlara tüm hitap şekilleriyle seslenir.Felsefe ise sadece akıl yürütme yöntemi olan burhanı kullanır.

Meşşai filozoflar din ile felsefe arasındaki temel farklılığı ifade biçimlerinde bulur.—Meşşai filozoflara göre tevili zorunlu kılan sebepler şunlardır:1)İnsanların anlama kabiliyetleri farklıdır ve farklı yöntemlerle öğrenirler. 2)Dini metinler zahirleriyle ele alındıklarında kaza-kader ve ALLAH’ın adaleti gibi konularda çelişki gibi duran ifadelere sahiptir. 3)Dini metinlerde kapalı ve müteşabih ifadeler bulunmaktadır.

Peygamberlik anlayışları=Meşşai filozoflara göre peygamberlik kurumu toplum için zorunludur.İnsanlar akıllarıyla ALLAH’ın varlığı,birliği ve sıfatları hakkında belli bir bilgiye ulaşabilir.Ancak insanların tümü aynı dereceye ulaşamayabilir.Yüce ALLAH lütfu ve inayetiyle insanları vahiyle desteklemiştir.Meşşailere göre,vahiy,faal aklın yukarıdan aşağıya doğru seçilmiş insanlara bilgiyi aktarmasıdır.

Tanrı anlayışları=Yüce ALLAH’ı her türlü eksiklikten uzak tutarlar.Meşşailer Tantıyı zorunlu varlık,ilk Muharrik,en yetkili varlık,akl,âkil ve mâkul şeklinde anarlar.

Evren anlayışları=Meşşailere göre evren en dışta sabit yıldızlar feleğinin ve merkezde ise dünyanın bulunduğu iç içe geçmiş eş merkezli feleklerden oluşmuştur.Dünya ayaltı şeklinde isimlendirilir ve ay üstü alem ;1)gök felekleri , 2)gök akılları ve 3)gök nefisleri olmak üzere üç farklı unsurdan oluşur.Evrendeki varlık hiyerarşik olarak şöyle sıralanmaktadır.İlk madde,dört unsur,homojen cisimler,birleşik cisimler (madenler) ,bitkiler ,hayvanlar,insan ,nefis ve akıl sahibi gök cisimleri ve son olarak ilk Muharrik.

İnsan anlayışları=İnsan beden ve nefsten oluşmuştur.İnsan beslenme,büyüme,üreme,beş duyu,ortak duyu,mütahayyile,hafıza,müfekkire,istek güçlerinden ve akıldan oluşur.

Akıl anlayışları=Onlara göre öncelikle akıl idrak ettiği konusu bakımından ikiye ayrılır. 1)Nazari akıl 2)Ameli akıl.—Aklın matematik,fizik,metafizik gibi teorik konuları incelediği haline nazari akıl,eylemler,fiiller,davanışlar ve kararlar hakkında işlemler vermesi haline ameli akıl adı verilir.
Meşşai fiolzoflar insanda tümel bilginin oluşması ve aklın gelişmesi evreleri bakımından şu şekilde tasnif ederler:

1)Kuvve halindeki akıl ve potansiyel akıl:İnsanın küçüklük döneminde aklın bulunduğu haldir.

2)Fiil hale geçmiş akıl:İnsanın soyutlamaya,kavram oluşturmaya ve tümel yargılar oluşturmaya başladığı hale verilen isimdir.

3)Meleke halindeki akıl:Bir ileriki safhadır.Öyle ki durum onda bir meleke,alışkanlık haline gelir.

4)Müstefad akıl:İnsan aklının yetkinleşmesindeki ve bilgi edinmedeki son aşamasındaki yetkinlik haline,,mükteseb ve zahir beyani akıl şeklinde farklı isimler verilmiştir.

Bu Özetler İlimdünyası Ailesi İlahiyat Yönetimi Tarafından Hazırlanmıştır.[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Lütfen Kaynak Gösteriniz.

İşrâki okul:Şehabeddin es-Suhreverdi tarafından kurulmuştur.İşraki okul byük ölçüde Eflatunu kendilerine model olarak almışlardır.Kaynakları arasında İbn sina,Gazzali,İbn Tufeyl,tasavvuf geleneği,İran hikmetiyle,Hermetik geleneği sayılmalıdır.Sühreverdi’nin ana eseri Hikmetü’l-İşrâk’tır.

Varlığın ortaya çıkışı

Nurlar hiyerarşisi=İşraki okul varlık kavramı yerine nur kavramını kullanmıştır.Tüm maddi ve manevi her çeşit varlığın oluşumunda nur vardır.Varlığın zirvesinde ise Nurlar Nuru,Kutsal Nur olan Yüce ALLAH bulunur.

Tanrı anlayışı=İşrakiler Meşşailer gibi Yüce ALLAH hakkında tenzih ilkesini uygularlar.Tanrı,hiçbir şeye muhtaç olmayan,her şeyden zengin müstağni,her şeyden aşkın,kendi kendine var olan yegane varlıktır.O zorunludur.Var edendir.

Peygamberlik anlayışı=İşrakilikte nübüvvet,genellikle peygamberlerin keşf ve müşahade yoluyla nurun kaynağından bilgi alması olarak anlaşılmıştır.Öteki dünyadan haberleri getirmesi,insanlar arasında uyumu sağlaması için peygamberlik bir ihtiyaçtır.
sultan81 beğendi.
Alıntı ile Cevapla
Alt 28 Kasım 2011, 08:46   Mesaj No:3
Avatar Otomotik
Durumu:Kudüs* isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 14777
Üyelik T.: 27 Kasım 2011
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 7
Konular: 2
Beğenildi:9
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: İlahiyat Önlisans 2.Sınıf İslam Düşünce Tarihi 1-6 ünite arası özetler

ÜNİTE 3

İSLAM DÜŞÜNCESİNİN TEMEL SORUNLARI

İslam düşüncesi,genel olarak dinî inancın rasyonel düşünceye yol açması ve rasyonel düşüncenin dinî inancın desteklemesi şeklinde iki boyuta sahiptir.a)dinden düşünceye b)düşünceden dine..


İNANMA EYLEMİ:anlama,itaat,olması gereken,,mutlak neden (Tanrı),değer ve semboller,sosyal algı(gelenek,cemaat),dikey algı,metin.

DÜŞÜNME EYLEMİ:açıklama,soru sorma/sorgulama,olup biten,mutlak neden ve tarihsel nedenler,düşünebilir muhteva,bireysel algı farklılıkları,yatay algı,yorum.
Kur’an insanlardan aynı anda hem inanma hem de düşünme eylemlerini istemektedir.

RASYONEL DÜŞÜNME İMKANI

Kültürel imkanlar:İslam düşüncesi,diğer dünya düşünceleri gibi,kendisine zemin teşkil eden kültürel geleneklerle varlık kazanmıştır.Bu kültürel geleneklerin başında dil gelir.Bir dilde ortaya çıkan orijinal ilmi ve felsefi kavram,şiirsel bir söz,atasözü bir başka dile aynı anlamda çevrilememektedir.

Dini metinler(Kur’an ve hadisler):İslam düşüncesi,Kur’an ve Hz.Peygamberin hadislerinde ifadesine kavuşan İslâm inancının anlam dünyasını açmayı,değişen zaman ve mekanlara göre yeniden yorumlamayı kendisine en asli görev kabul etmiştir.—Hariciler ‘’ALLAH’ın kelamının anlaşılması için gereken şey yine kelamdır.’’demiştir.—Gazzali’ye göre salt bu dünyayı ilgilendiren hususlarda ‘’düşünceden dine’’ ,öte dünyayı ilgilendiren hususlarda ‘’dinden düşünceye’’ yaklaşımları benimsemek gerekmektedir.

Yabancı kültürler:İslam’ın geniş bir alanda yayılması ile birlikte yabancı kültürler sorunu gittikçe genişlemiş ve kökleşmiştir.Bu durum bir bakıma çağdaş filozof Ludgiw Wittgenstein’in geşitirdiği ‘’dil oyunları’’ sorununa benzer sorunlar oluşturmuştur.Tasavvufi dil oyunu içinde meşru gösterilebir bir söylem,fıkhî düşünce açısından tamamen gayri meşru kabul edilebilir.—Bu nedenle Hallac-ı Mansur’un Ene’l-Hak şeklinde bir mistik sözü fıkhî dil oyunu içinde ALLAH’a şirk koşmak olarak ele almştır.—İbn Rüşd,yabancı kültürlere ait hususların tümden reddedilmesinin anlamsızlığına işaret ettikten sonra kısmen yararlanması konusuna söz geitirir.

Bu Özetler İlimdünyası Ailesi İlahiyat Yönetimi Tarafından Hazırlanmıştır.[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Lütfen Kaynak Gösteriniz.

RASYONEL BİLİNCİN GELİŞMESİ

Ontolojik Gelişimi

İslam düşünürlerinin rasyonel bilinç bağlamında en önem verdikleri husus ontolojik gelişimdir.Rasyonel bilincin ontolojik gelişimi,en fazla bilincin neleri kavradığına bağlı olarak değişiklik arzedebilir.ALLAH’ı bildikçe,O’nunla ilgili hakikatleri kavradıkça ,O’ndan gelen hakikatleri tecrübe ettikçe insan bilinci erişebileceği en yüksek ontolojik düzeye doğru ilerler.İnsan aklı,olması gereken duruma erişir.Sonuçta,insanın rasyonel bilinci ,hakikatın bir parçası olmaya başlar.

Kuramsal Gelişimi

Yazılı olan her eser,okuru karşısında yenisen hayata getirilmeye bekler;okurun zihni gücü sayesinde yeniden bir gerçeklik kazanmaya başlar.Daha açık deyişle,okuru sayesinde okuru ile çağdaş hale gelir.’’kuramsal’’ tabirinde de anlaşılacağı üzere,bu gelişim safhasında önemli olan ‘’görebilme,ayırt edebilme,fark edebilme’’gücüne erişmektir.İbn Tufeyl’in Hayy b. Yakzan adlı eserine baktığımızda Hayy,ıssız bir adada büyür ve tabiatı gözlemleyerek kendi teorik ve ontolojik,rasyonel bilicini geliştirir.Kurgusal bir roman olsa da,yine de insan bilincinin kuramsal gelişimi noktasında farklı bir yaklaşımı öne çıkarmıştır.

Pratik Gelişimi

Kuramsal gelişim,bir bakıma ormana üstten bakmak gibidir.Zira açıktır ki,ormanda tek tek ağaçlara bakılarak asla bir çıkış yolu bulunamaz.’’Yön’’ fikri,her zaman tek tek nesneleri aşan,onları belli bir amaç doğrultusunda atılan her adım kuramsal değil,pratiktir.Kuramsal düşüncenin düzenli denebilecek dünyasına nispetle pratik ortamın düzensiz ve belirsiz dünyası karşısında İslam düşünürlerinin en önemli yaklaşım,basiret,sezgi,ince düşünce,öngörü şeklinde anlaşabilecek yaklaşımdır.

Bu Özetler İlimdünyası Ailesi İlahiyat Yönetimi Tarafından Hazırlanmıştır.[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Lütfen Kaynak Gösteriniz.

RASYONEL DÜŞÜNCENİN TOPOGRAFYASI

Şehir (Medine)

Şehir (Medine) ,belki İslam süşüncesinin en temel alanı ve sorunudur.Yunan filozoflara göre şehir insanların karşılıklı konuşmaları sayesinde hakikatin tezahür ettiği mekanlardır.İslam düşüncesine ait tüm birikimler ve disiplinler,şehirlerde var olabilen ve gelişebilen birikim ve disiplinlerdir.

Gerçeklik (Ontik ve Ontolojik)

Hakikatin keşfi,her şeyden önce Varlık sorusu doğrultusunda gerçekliğin farklı düzeylerini araştırmakla mümkündür.

Ontik ve Ontolojik=İslam düşünürleri,varlığın dış dünyada kendi başına bir gerçeklik olarak bulunması ile bu varlığın
zihnimizde bir kavram ve imge aracılığı ile farklı bir gerçeklik olarak yer alması arasında ayrım yapmışlardır.Biz bu gerçekliğin ilkine (dış dünyadaki haline) ontik,zihnimizde kendisi açmışlık durumuna ontolojik **** verilir.

Değer (Hak ve Hakikat)

İslam düşünürlere göre,zaten Kur’an vahyinin insanlığa gönderilme amacı hakikat düzeyinde cereyan eden haksızlıkların giderilerek hakkın tecelli etmesidir.

Yorum

Tefsir kavramı daha çok Kur’an metnini dinsel ve tarihsel boyutlarıyla anlamayı ifade ederken,yorum kavramı Müslümanların içinde yaşadıkları tarihsel ortam ile Kur’an metni arasında bağlantı kurma çabasına işaret eder.Tefsir daha ziyade Kur’an metninin kendisine yönelmesine karşın,yorum kelimesi ayrıca Kur’an’ın işaret ettiği dış dünyasındaki hususların araştırılmasını da içerir.

Dil

Filozoflar,İslâm toplumlarında felsefenin genel olarak sevilmemesinin en büyük nedenini felsefe dilin soyut kavramsal yapısına bağlarlar.Bu yüzden İbn Sina ve İbn Tufeyl gibi bazı filozoflar sembolik dil aracılığıyla kendi düşüncelerini halkın dikkatine sunmaya çalışmışlardır.
sultan81 beğendi.
Alıntı ile Cevapla
Alt 28 Kasım 2011, 08:47   Mesaj No:4
Avatar Otomotik
Durumu:Kudüs* isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 14777
Üyelik T.: 27 Kasım 2011
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 7
Konular: 2
Beğenildi:9
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: İlahiyat Önlisans 2.Sınıf İslam Düşünce Tarihi 1-6 ünite arası özetler

ÜNİTE 4

DOĞU İSLAM FİLOZOFLARI

KİNDİ VE FELSEFESİ

İslam düşünce tarihçileri ilk İslâm filozofu olarak kabul edilen Yakup İbn İshak el-Kindî ,bugünkü Irak’ın güneyinde Kûfe ‘de doğdu. Gençliği Kûfe ve Basra’da geçtiği için.Mutezile kelam okulunda ilk zihni disiplini burada aldığı düşünülüyor.Kendisi de sonraki hayatında bir dönem Mutezile kelamının savunuculuğunu yapmıştır.Halife Me’mun ‘un 215/830’da kurduğu Beytü’l-Hikme’deki bilgin,kâşif ve mütercimler kadrosu içinde yer almıştır.277 eseri vardır.

BAZI ESERLERİ:Kitap fi’l-felsefeti’l-ûla,Risale fi hudûdi’l-eşyâ ve rusûmiha,Akıl üzerine,Fizik alanındaki eserleri:Kitabu’l-ibane.Psikoloji alanında:El-Kavl fi’n-nefs,kelam fi’n-nefs muhtasar veciz…
Kindî’ye göre matematik bilimleri bilmeyen kimse bir ömür boyu felsefe okursa da anlayamaz,sadece yazılanları tekrarlamış olur..—Felsefe tanımı:İnsanın gücü ölçüsünde varlığın hakikatini bilmesidir.Bir başka eserindeki’’Gerçekte felsefe nefsin disipline edilmesinden başka bir şey değildir’’der.—****fizik bilimi değişmeyen varlıkların bilgisini içerir.Varlık problemi Kindî’yi de çok meşgul etmiştir.Kindi ALLAH’ın varlığı ile ilgili bir delilini de nedensellik ilkesine dayandırmıştır.Var olan her şeyin varlığı için bir neden olmalıdır.Tanrı etken nedendir.—Kindî kabaca duyu algılarının bize tikel nesneler hakkında bilgi verdiğini söyler.—Kindî’ye göre akıl tümel kavramları oluşturmamızı sağlar.

Aklı dörde ayırır.
1)Sürekli fiil halindeki akıl
2)Güç halindeki akıl
3)Fiil alanına çıkan müstefad akıl
4)Beyâni ve zâhir akıl
--Kindî vahyin güvenilir bir bilgi kaynağı olduğunu söyler.—Kindî felsefenin pratikteki yararını dikkate alarak onu ‘’İnsanın gücü ölçüsünde ALLAH’ın fiillerine benzemesidir’’diye tarif etmekte ve bununla o,insanın hikmet,kudret,adalet,iyilik,güzellik ve gerçeklik gibi ilâhi sıfat ve erdemleri edinerek tam erdemli bir kişi olacağını söylemektedir.

Bu Özetler İlimdünyası Ailesi İlahiyat Yönetimi Tarafından Hazırlanmıştır.[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Lütfen Kaynak Gösteriniz.

FARABİ VE FELSEFESİ

Türkistan’ın Farabi şehri yakınlarındaki Vesiç’te doğan Ebu Nasr Muhammed b. Muhammed b. Tarhan b. Uzluğ el-Farabi et-Türkî ,Farab’da ilk eğitimini almıştır.Dil ilimleri ve akli ilimlerde daha da ilerleme gayesiyle döneminin buhara,Semerkant,Merv gibi ilim ve kültür merkezlerinden başlayıp Bağdat’ta sona erecek bir akademik seyahat yapmış ve kırk yaşları civarında Bağdat’a kalan Farabi,Dımaşk(Şam),Halep ve Mısır’ada ilmi yolculuklar yapmıştır.Türk kökenlidir.Gerçekleştirmeye çalıştığı felsefi sistem o kadar başarılı bir model oluşturmuştur ki,kendisine antik felsefenin en büyük otoritesi kabul edilip ‘’birinci muallim’’ adıyla anılan Aristoteles’e ilaveten ‘’ikinci muallim’’ lakabı verilmiştir.96 civarında eseri vardır.İlimleri beş başlıkta sınıflandırır.1)dil,2)mantık,3)matematik,4)fizik ve ****fizik,5)medeni ilimler..—Farabi mantığı tasavvurat(kavramlar) ve tasdikât(hükümler) olmak üzere ikiye ayırmıştır.—Felsefi sistemi bütüncül bir sistemdir.—Evren şeması-Tanrı (ilk sebep),ikinci sırada maddeden ayrık akıllar,üçüncü sırada Faal akıl(Cebrail),dördüncü sırada nefis,beşinci sırada suret,altıncı sırada Form .Bunlar birbirine muhtaçtır.—Vacib-i Mümkin:Özü itibariyle zorunlu varlık olan Tanrı var olmasa da ve varlığını devam ettirmede hiçbir şeye muhtaç değildir.—Farabi Yeni Platoncu düşüncenin bazı felsefi ve mantıki gerçeklere dayanarak Alemin Tanrı’dan sudur denilen bir süreçle meydana geldiğini şeklindeki tezini İslam düşüncesi içerisinde ifade etmeye çalışmıştır.Farabi ve İbn Sina’nın temsil ettiği sudûr anlayışına tepkilerin zirvesinde Gazzali bulunur. –Bilginin kaynağının duyular olduğunu savunur.—Farabi,aklı önce ameli ve nazari olmak üzere ikiye ayırır.Ameli akıl insan davranışlarını belirler.Nazari akıl ise duyularla gelen bilgilerini nefis aracılığıyla mükemmelleşmesini sağlar.Nazari akıl duyuları üç aşamada rafine eder.a)Güç halindeki akıl,b)Fiil halindeki akıl,c)Müstefad akıl.—Farabiye göre her insanın nihai hedefi mutlu olmaktır.
Farabi faizletleri 4 kategoriye ayırır.1)Nazari faziletler 2)Fikri faziletler 3)Ahlaki fazileter 4) Ameli faziletler..
Farabi insanın gerçek mutluluğunun ancak erdemli bir devlet içinde gerçekleşebileceği tezini işler.—El-Medinetû’-fazıla (Erdemli Devlet) isimli meşhur eserinde ve diğer eserlerinde öncelikle devletin menşei meselesi üzerinde durmuş ve devlet yapısı fikrinin insan topluluklarında nasıl oluştuğu meselesinde kafa yormuştur.—Farabi nübüvveti,akılla nakli veya felsefe ile dini ortak paydada toplamaya en elverişli vasıta olarak görür. Faal aklın etkisi ile müstefad akılda son yetkinliğine ulaşan insan aklının bu muhayyile gücü Faal akılla irtibat sağlayınca maddi varlıkla ilgili bilgiyi sadık rüyalar,manevi varlıklarla ilgili olarak ise gaipten haber verme (nübüvvet) şeklinde ortaya koyar.—Farabi kendisinden sonraki İslam felsefesi ve Hristıyan – Yahudi düşüncesi geleneğini en derinden etkileyen düşünürlerden biridir.

Bu Özetler İlimdünyası Ailesi İlahiyat Yönetimi Tarafından Hazırlanmıştır.[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Lütfen Kaynak Gösteriniz.

İBN SİNA VE FELSEFESİ

Asıl adı Hüseyin olan İbn Sina,Ebû Ali künyesiyle anıldığı gibi,tıp ve felsefe alanında en büyük otorite demek olan ‘’eş-Şeyhü’r-reis’’ünvanıyla tanınmakta,Batı’da ise ‘’Avicenna’’ olarak bilinektedir.İbn Sina o devirde yaygın olan kulunç hastalığına yakalandı ve bu yüzden vefat etti.—İslam filozofları içerisinde en çok eser vermiş müelliflerden biri olan İbnSina’nın matık,tabîiyyât ve ****fizik gibi disiplinlerle ilgili eserleri oldukça hacimlidir.—276 eseri vardır.

BAZI ESERLERİ:Eş-Şifa:Ansiklopedik bir tarzdaki en önemli eseridir./En-Necat/el-İşarât ve’t-tenbîhât/Danışnâme-i Ala’î/el-Hikmetü’l-meşrıkiyye
İslam felsefesi geleneğinin hem kendisinin mensup olduğu meşşai ekolu,hem de diğer ekoller tarafından otoritesi kabul edilmiş büyük ve güçlü her felsefî sistem kuran İbn Sina Latin ortaçağında da en büyük filozoflardan kabul ediliyordu.—İbn Sina’ya göre bilgi sadece düşünceyle elde edlimez,bu konuda daha önemli ve kestirme yol sezgidir.Bu bakımdan filozofun sezgiye düşünceden de fazla önem verdiği söylenebilir.İbn Sina’ya göre düşünce ve sezgi özünde birdir.—Akıl konusunda ise;insanın sahip olduğu bilme yeteneği kuvve halinde akıl,bu yetenekle düşüncenin ilkelerinin kazanılması meleke halinde akıl,bu ilkelere dayanarak gözlem ve deneyle nesnel dünyanın bilgilerinin kazanılması fiil halinde akıl,faal aklın etkisiyle zihin bu aşamalardan geçerek mükemmellik düzeyine ulaşması müstefad akıl adını alır.—İbn Sina’ya göre nefis nebati ,hayvani ve insani olmak üzere üç çeşittir.—İbn Sina’ya göre nefis her insanın ‘’ben’’ sözüyle kasdettiği şeydir.—Ölümünden yy. sonra,bir tıp şaheseri olarak bilinen ‘’el-Kânûnü’t-tıb’’ adlı eserinin İspanya’da Latince’ye tercüme edilip XII.yy.dan itibaren Avrupa üniversiteleri tıp fakültelerinde ders kitabı olarak okutulması bunu göstermektedir.
sultan81 ve 3dayko3 beğendiler.
Alıntı ile Cevapla
Alt 28 Kasım 2011, 08:47   Mesaj No:5
Avatar Otomotik
Durumu:Kudüs* isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 14777
Üyelik T.: 27 Kasım 2011
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 7
Konular: 2
Beğenildi:9
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: İlahiyat Önlisans 2.Sınıf İslam Düşünce Tarihi 1-6 ünite arası özetler

ÜNİTE 5

BATI ENDÜLÜS FİLOZOFLARI

Endülüs,İslâm felsefe geleneğinin en özgün örneklerinin sunulduğu bir coğrafyadır.

İBN BÂCCE

Batı İslam dünyasında yetişen ilk müslüman filozoftur.Saiğ olarak da tanınan İbn Bâcce Batı literatüründe genellikle Avampace diye anılır.—Gözümüze çarpan en önemli özellik Aristo’nun ve Farabi’nin eserlerine yazmış olduğu şerhlerdir.Şerh yazım tekniklerinde Farabi’yi model almaktadır.—İbn Bacce felsefesinin temel konusu insan ve insan mutluluğudur.İnsanda üç boyut vardır.1)Tabii2)Duygusal 3)Akli boyut --İnsanın en yüksek ve yetkin boyutu ise akıldır.

1-Cumhur mertebesi:Sıradan insanlar

2-Nuzzar:Bu sınıf tabiatleri ve matematiksel bilimlerle uğraşan kimselerdir.

3-Su’edâ (mutlu insanlar):Bu grup filozoflardır.

İbn Bacce’nin ahlak ve siyaset konusundaki görüşleri özellikle Farabi’ye oldukça benzerdir.
İbn Bâcce’nin ahlak ve siyaset konusundaki görüşleri özellikle Fârabi’ye oldukça benzerdir.Orjinal eseri Tedbirü’l-Mütevahhid’tir.Mütevahhid,yalnız adam,toplumun geneli gibi yaşamayan aykırı ve sıra dışı kişidir.Bu tür kimseler için şöyle der:’’onlar garîbdirler,çünkü;kendi vatanlarında ,akranlarıyla ve komuşularıyla beraber olsalar bile,fikirleriyle onlara yabancıdırlar.Bu fikirleriyle kendileri için vatan olacak başka bilgi ve idrak mertebelerine yükselerek zihinsel bir göç gerçekleştirmişlerdir.’’

Bu Özetler İlimdünyası Ailesi İlahiyat Yönetimi Tarafından Hazırlanmıştır.[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Lütfen Kaynak Gösteriniz.

İBN TUFEYL

Endülüs felsefe okulunun ikinci önemli ismi İbn Tufeyl’dir.—Hay b. Yakzan isimli eserinde İbn Tufeyl Farabi,İbn Bacce ve kısmen İbn Sina’yı eleştirir.Kendi meşrıkî hikmet tasavvurunu sunar.—İbn Tufeyl’e göre meşrikî hikmet teorik akıl yürütmeyle yetinmez.İbn Tufeyl’e göre Gazzali müşahade ve huzur hallerini yaşamış ve böylece en yüce mutluluğa erip,kutsi mertebelere ulaşmıştır.—Hayy tabiattan yola çıkarak yaratıcı Tanrı fikrine ulaşr.İbn tufeyl’e göre bozulmamış bir insan aklı ****fizik alem hakkında bilgilere ulaşabilir.Hay evreni tam bir organik bütünlük olarak kavradığında onun bir yaratana muhtaç olduğunun da farkına varır.Bundan sonra ise evrendeki düzenin iki veya daha fazla yöneticiyle olamayacağını keşfederek Tanrı’nın bir olması gerektiği sonucuna ulaşır.—İbn Tufeyl,evrenin ortaya çıkışını ise Farabi’nin sudûr teorisiyle açıklar.—Hay b.Yakzan isimli hikayenin son bölümünde gerçek anlamda bir din felsefesi tahlili yer almaktadır.Bu tahlilde temel felsefi hakikatlerle sahih bir dinin yaygın kabul görmüş hakikatleri arasında bir mukayeseye gidilmekte ve bu hakikatlerin rasyonel,mistik ve sosyal kavranış biçimleri değerlendirilmektedir.—İbn Tufeyl’e göre nazari bilgiyle mistik bilgi arasında bir çelişki olmadığını gibi nazari ve mistik yolla ulaşılan ****fizik gerçeklerle dini öğreti arasında da bir çelişki yoktur.—İbn Tufeyl’in din ile felsefe arasındaki bu çözümlemeleri karşılığını İbn Rüşd’de de bulacaktır.

İBN RÜŞD

Meşşai okulunun son temsilcisi,filozof,fakih ve hekimdir.Aristo’nun felsefi doktrinine sadık kalarak eserlerini şerh ettiğinden İslam aleminde ‘’şarih’’,Latin dünyasında ‘’commentator’’ unvanıyla tanınmıştır.

ESERLERİ:Bidâyetü’l-müctehid ve nihayetü’l-muktesıd,Faslul-makâl fi-ma beyne’ş-şer’ia ve’l-hikme mine’l-ittişâl (din-felsefe ilişkilerinde özgün ve analitik bir eserdir.) ,el-Keşf an menâhici’l-edille,Tehâfütü Tehâfüti’l-felsâsife (Gazzali’nin Tehâfütü’l-Fesâsife’sine reddiye olarak kaleme aldığı eserdir.

—İbn Rüşd’ün kullanmış olduğu yorum teknikleri kavramsal analiz,Aristo sonrası tarihsel birikimin analizi ve otoritelere başvuruş,sistematik olarak eleştirinin kullanılması ve problemler ve kavramlar düzeyinde sistem içi vurguların değiştirilmesi şeklinde özetlenebilir.—İbn Rüşd’e göre,felsefe her şeyden önce kâinattaki her türlü varlık hakkında bilgi edinme ameliyesi,varlığın hakikatını kavrama süreci ve sebep-sonuçilişkisine dayalı olarak varlığın ALLAH’la ilişkisini kurma ameliyesidir.—Varlığı mükemmel bir şekilde kavrayış varlığın yaratıcısını da mükemmel bir şekilde bilmek sonucunu doğurmaktadır.—Din ile felsefe arasında varolan uyumun gösterilebilmesinin biricik yolu tevildir,yani yorumdur. –İbn Rüşd’e göre ahlak,siyasetten ayrılamaz.—İbn Rüşd Eflatuncu çizgiye uygun olarak nefsin üç parçasının her birinin mükemmelliği ile özdeşleştirdiği hikmet,cesaret ve iffet erdemlerini temel erdemler kabul eder.
sultan81 beğendi.
Alıntı ile Cevapla
Alt 28 Kasım 2011, 08:50   Mesaj No:6
Avatar Otomotik
Durumu:Kudüs* isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 14777
Üyelik T.: 27 Kasım 2011
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 7
Konular: 2
Beğenildi:9
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: İlahiyat Önlisans 2.Sınıf İslam Düşünce Tarihi 1-6 ünite arası özetler

islam düşüncesi ve kaynakları ünite 6


ÜNİTE 6

ÇAĞDAŞ İSLÂM DÜŞÜNCESİ KİŞİLER VE GÖRÜŞLER

Bu düşünürler bütün dünyada yankı uyandıracak fikirler ileri sürmüş,özellikle Müslümanların içine düştüğü geri kalmışlıkla mücadele uğruna önemli bir misyon üstlenmişlerdir.

CEMÂLEDDİN AFGÂNİ (1838-1897)
Cemaleddin Afagani Hemedan yakınındaki Esedabad'da doğmuştur.Anadili Türkçe'nin yanında Arapça,Fransızca,İngilizce ve Rusça öğrenmiştir.İstanbul'a gelmiş,Ayasofya ve Sultan Ahmet camilerinde vaazlar
vermiş kısa süre sonra kendisi Meclis-i Kebir-i Maarif azalığına getirilmiştir.
İstanbul'a gelişinde devlet erkânı tarafından çok iyi karşılanan Cemaleddin Afgani'nin konuşmaları ve ortaya attığı fikirleri bazı resmi ulemayı rahatsız etti.
1892'de II.Abdulhamid Londra Türk sefiri vasıtasıyla Afgani'yi İstanbul'a davet etti.O da bu davete icabet ederek,ilk kez İstanbul'a geldi.Ancak ilk gelişinde olduğu gibi kendisini çekemeyenler aleyhine iftira
ve dedikodulara başladılar,hatta işi o kadar ileri götürdüler ki onu küfürle bile itham ettiler.Bu da II.Abdulhamit ile Afgani'nin arasının açılmasına neden oldu.
En önemli eseri materyalistlere karşı yazdığı 'er-redd ale'd-Dehriyyûn' adlı kitabıdır.
Afgani gerçek nir müslüman ve bir akılcıydı.
Kendilerini yabancı hakimiyetinden kurtarabilmeleri amacıyla tüm müslüman halkların bir tek halife altında birleşmekeri üzerinde duran Afgani ,Batı yazarların deyimiyle 'politik Pan İslamizm' kahramanı olmuştu.
MUHAMMED ABDUH (1845-1905)
Mısırlı büyük bir düşünür,sosyolog ve ıslahatçı olan Abduh,çağdaş İslam düşüncesinin en önemli simalarından biri kabul edilir.
Genç Muhammed Abduh'la ilgili en önemili olay,İslami ilimlerin geleneksel merkezi olan Ezher Üniversitesi'ne 1866 yılında kaydoluşuydu.iki yıl boyunca katılmış olduğu derslerden pek çok faydalanamamıştı.
Abduh,1877 yılında,el-Alimiyye diplomasını aldı.Önceleri özel dersler vermek suretiyle,daha sonra da Ezher'de din,mantık ve ahlak üzerine verdiği derlerle geçimini sağladı.Abduh,Cemaleddin'in tavsiyesi üzerine
gazetecilik faaliyetlerine de zaman ayırdı.
Abduh'a göre akıl,nassın yardımı olmaksızın iyiyi kötüden ayırabilir.
Abduh insanın hür olduğunu açıklamak ve ispat etmek için hemen her seferinde,Descartes gibi vicdanın tanıklığına başvurur.
Muhammed Abduh'a göre en önemli mesele Kur'an'ın lafzi anlamında takılıp kalmayıp özünü ve genel anlamını açıklamak olduğundan,Kur'an'ı tamamıyla filoloji ve gramer açısından ele alan pek çok Kur'an tefsirinin
bomboş şeyler olduklarını başından itibaren ortaya koymaya çalışmıştır.Abduh'un tefsiri ,Kur'an'ın manevi anlamını akla uygun bir şekilde vermeye çalışmaktadır.
Bu Özetler İlimdünyası Ailesi İlahiyat Yönetimi Tarafından Hazırlanmıştır.[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Lütfen Kaynak Gösteriniz.
İSMAİL HAKKI İZMİRLİ (1869-1946)
İsmail Hakkı İzmirli,İzmir’de İkiçeşmelik mahallesinde doğmuştur.İsmail Hakkı Daü’l-Muallim’in-Aliye’den 1892 yılında mezun oldu.İstanbul’un muhtelif okullarında çalıştı.Ercüman-i Teftiş ve Muayene Heyetinnde bulundu.Bu kurum ,telim,tercüme vs. bastırılmak istenen eserleri inceler,bastırılmasında sakınca bulunmayanların bastırılması için izin verirdi.
ESERLERİ:Kuran ilimleri,hadis,kelam,fıkıh,felsefe ve mantık alanlarında bir çok eser kaleme aldı.
Haftalık olarak yayınlanan ‘’Meram’’ adlı dergiyi deyayınlayan İzmirli’nin Surat-ı Müstakim ve Sebirülürreşad ‘da da birçok makalesi yayınlandı.
GÖRÜŞLERİ:İsmail Hakkı İzmirli,ilim ile dini bir bütün kabul eder.--Doğru bilginin kesinlikle dini verilere ters olmadığını söyler.--Kur’an’da nazar ve tefekküre dair ayetleri n sayısı 500 den fazladır.İslam akıl nurunu söndürmez ,basiret meşalesini köreltmez.—ALLAH bizim yararımızı bizden daha iyi bilir.O halde şer,yasaklandığı için kötü değildir.Kötü olduğu için yasaklanmıştır.İiyiliğin ALLAH’tan kaynaklandığı ve kötülüğün ise O’na isnat edilemeyeceği görüşü doğru değildir.Çünkü ALLAH tüm fiillerin yaratıcısıdır.—İ.H.İzmirli ‘nin dini fikirleri akılcı ve bilimseldir.—İzmirli,gerek doğu felsefesi gerekse Batı felsefesi hakkında bilgi sahibi idi.
BABANZÂDE AHMET NAİM (1872-1934)
Bağdat’ta doğdu.Bağdat Rüşdiyesi’ni bitirdi.Daha sonra İstanbul’a gelereK Galatasaray Sultanisi ve Mülkiye Mektebi’nde okudu.Maarif ve Hariciye nezaretine bağlı çeşitli kurumlarda görev aldıktan sonra 1933 Üniversite Reformu’yla kurulan İstanbul Üniversitesi bünyesine alınmadı.13 Ağustos 1934’te vefat etti.
ESERLERİ:İstanbul’da Davâ-yı kavmiyyet,Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Terceme ve Şerhi, TBMM kararı ile
hadis tercüme ve şerhi yapılması için Ahmet Naim’e görev olarak verildi.Eser 12 cild olarak Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yayımlandı.Kırk Hadis,ayrıca Sırat-ı Müstakim ve sebilürreşad’da birçok makalesi yayımlanmıştır.
GÖRÜŞLERİ:Ahmet Naim Arapça,Farsça ve Fransızca’yı çok iyi bilirdi.O yazacağı konuyu Doğu ve Batı kaynaklarından inceledikten sonra kaleme alırdı.Takliçi ve kuru bir mütercim olmayıp tenkit ve tercihler yapan bir düşünürdü.—Ahmet Naim,eski usülle Arapça öğretimine cephe aldı.Türk dilinin korunmasına dair yazılar yazdı.—Ona göre,İslâm dini akılla daima barışık gider.—Ahmet Naim İslam Milletinin içine dştüğü problemleri şöyle sıralar;Kuvvet hazırlamada kusur yapma yani teknik yetersizlik,İlerlemeye ayak uydurma ma.Ruh ve beden olarak gevşeklik ve tembellik gösterme.Bilgisizlik ve ilme gereken önemin verilmemesi.İslâm kardeşlik ve dayanılmasının bozulması.İdarecilerin yetersizliği ve sırf iktidar ihtirası,aşırı batı taklitçiliği.Bütün bu sorunlara çözüm ise yeniden yenilerek İslâm’ın ilklerine sarılmaktır.
Bu Özetler İlimdünyası Ailesi İlahiyat Yönetimi Tarafından Hazırlanmıştır.[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Lütfen Kaynak Gösteriniz.
MEHMET AKİF ERSOY (1873-1936)
İstanbul Fatih’te doğdu,yine İstanbul’da vefat etti.1908 ‘de Dârul-Fünûn’un Edebiyat- Osmaniye müderrisliğine tayin oldu.I.Meclis’(1920) Burdur milletvekili oldu.12 Mart 1921’de İstiklal Marşı TBMM’de milli marş olarak kabul edildi.
ESERLERİ:A.Manzum Eserleri:Mehmet Akif’in 11.240 mısralık 108 manzumeden ibaret külliyatının genel adı SAFAHAT’tır.
B.Mensur eserleri,Teifleri,Tefsirleri;C.Tercümeleri:Mehmet Akif’in makaleleri tercüme yazıları gibi Safahattaki şiirlerinin çoğu da Sırat-ı Müstakim ve Sebilürreşad dergilerinde yayımlanmıştır.
GÖRÜŞLERİ:Mehmet Akif’in yetişme yıllarında şahsiyetinin oluşumunda rolü bulunan kişilerin başında kendisine ilk dini bilgileri veren,Arapça’sının,fıkıh ve akaid bilgilerinin gelişmesine yardım eden babası Tâhir Efendi gelmektedir.—Akif İslâmcı bir düşünürdür.—Aktif bir siyaset ve ideoloji adamı olmayan akif,İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne üye olmuş ancak kısa süre sonra muhalefete geçmiştir.
ELMALILI HAMDİ YAZIR (1878-1942)
Antalya’nın Elmalı ilçesine doğdu.Burada İslami ilimler hususunda icazet aldı.1895’te İstanbul’a geldi..Felsefe,edebiyat ve matematik ile uğraştı.
ESERLERİ:1.Hak Dini Kır’an dili 2.İrşâdü’l-Ahlâf fi Ahkâmi’l-Evkaf 3.Hz.Muhammed’in Dini İslam 4.Metâlib ve Mezâhib. 5.İstintâci ve İstikrâi Mantık
GÖRÜŞLERİ:Elmalı’nın gerek Kur’an tefsirindeki yorumları ve gerekse de başka hususlarda(özellikle hilafetin kutsal olmadığı hakkındaki görüşleri nedeniyle)Türkiye’de birçok Müslüman aydını etkilemiştir.—Musikiye de âşina olan Elmalı’nın sanatçı kişiliği daha çok hattatlığında ortaya çıkar.—Son devrin seçkin hattatları arasında sayılmıştır.—Ona göre Kur’an-ı Kerim hiçbir dile hakkıyla tercüme edilemez.—Elmalılı felsefe-din kavgasına köklü bir çözüm getirmeye çalışmıştır.
MUHAMMED İKBÂL (1883-1938 )
Pakistan’ın büyük şair ve filozofu İkbâl,Pencap Eyaleti’nin Sialkot şehrinde dünyaya gelmiş,Lahor’da vefat etmiştir.
ESERLERİ:İkbâl’in dördü Urduca,yedisi Farsça olmak üzere 11 şiir kitabı bulunmaktadır.Şiir kitaplarından en meşhuru Esra-ı Hodi(benliğin sırları) adlı eseridir.Nesir olarak yazdığı en önemli eseri ise verdiği 7 konferanstan oluşan ‘’İslam’da Dini Düşünce’nin Yeniden Teşekkülü’’dür.
GÖRÜŞLERİ:İkbal’in yaşadığı dönemde İslâm dünyası uykudadır.—İslam’ın yakındığı hususlardan birisi şudur:Eskiler şahsiyet yaratırlardı,biz ise,ahlak kitapları okuyucuları yaratıyoruz.—İkbal kendi dönemindeki İslâmın dar,katı ve sert kalıplar içine sokulmuş olduğunu düşünüyordu.—İkbal’in kişiliğinde birbirlerini tamamlayan üç boyut müşahede etmekteyiz.Gönlü İslâm inancıyla yanıp tutuşan mümin İkbal;estetik duygusunun en üst çizgisini yakalayan şâir ve sanatkâr İkbal ve sanatını,evrensel düşünceninformları ve muhtevasıyla zenginleştirerek yepyeni bir düşünce sistemi kurmaya çalışan mütefekkir İkbal.—Onun tüm düşüncesi,Kur’an’ın öğretileri,Hz.Peygamber’in sözleri ve sahabenin uygulamalarıyla kayıtlanmıştır.—Muhammed İkbal’e şiir,mistisizm alanlarında en büyük etkiyi Celaleddin Rûmi’nin yaptığı görülür.Kendiside Mehmet Akif Ersoy üzerinde etki bırakmıştır.
HİLMİ ZİYA ÜLKEN (1901-1974)
Hilmi Ziya Ülken İstanbul’da doğdu.—Hilmi Ziya düşünce tarihi ve felsefeye ilişkin elliden çok eser vermiş birçok çeviri yapmıştır.Felsefe yıllıkları yayımlanmış,sosyoloji ve felsefe dergilerinin çıkmasına önayak olmuştur.Kimi yapıtları yabancı dillere de çevrilen Ülken’in çok yönlü kişiliği ;resim;şiir;roman gibi çok değişik alanları kapsıyordu.
GÖRÜŞLERİ:Hilmi Ziya Ülken’i bir düşünce-bilim tarihçisi olarak ele alabilirzi.Düşüncenin tarih içindeki yeri her zaman Hilmi Ülken ‘i ilgilendirmiştir.—Hilmi Ziya Ülken,toplumsal sorunların düşünce alanında büyük akademik çalışmalara engel olduğunu savunmaktadır.—Ona göre,sosyoloji ile felsefe birlikte,beraber,aynı paralelde yürümelidir.—Ülken,düşünce hayatının çoğu döneminde dünyaya ve türkiye’ye hep başka pencereden bakmıştır.
NURETTİN TOPÇU (1909-1975)
Milletimizin XX.asırda yetiştirdiği en önemli fikir ve hareket adamlarından biri olan Nurettin Topçu İstanbul'da doğmuştur.İstanbul'da eğitim aldıktan sonra 1928-1934 yılları arasında Fransa'da kalmıştır.
Sorbanne'de felsefe alanında doktora çalışması yapan ilk Türk öğrenci olan Topçu'nun doktora çalışması İsyan Ahlakı ismiyle Türkçe'ye tercüme edilmiş olan eseridir.
ESERLERİ:İsyan ahlakı,Yarınki Türkiye,İslam ve insan,Ahlak nizamı,İradenin davası,Mehmet Akif,Felsefe,Büyük fetih,Bergson,Amerika mektupları...
GÖRÜŞLERİ:Nurettin Topçu'nun fikir ve düşünce dünyası deyince zengin bir dünya ile karşılaşıyoruz.Fertten topluma,devletten millete ve tarihe,ekonomik nizamdan sanata dine,hepsinin üstünde de ahlaka
kadar uzanan bir fikir ve felsefe dünyası.Ahlak bütün bu fikirlerinin hem üstünde,hepsinin bir tacı gibidir,hem de hepsinin temelinde olan bir vâkıadır.--Topçu'nun düşüncelerinin başlıca boyutlarından biri,Blondel
Bergson ve Massignon'un yorumlarıyla değerlendirdiği ve esas olarak Abdülaziz Bekkine,Hallacı Mansur,Yunus Emre ve Mevlâna tefsiri etrafında şekillenmiş olan tasavvufi birikimidir.--Ona göre tasavvuf,dinde
dogmatizmi reddeden felsefi bir tutumdur.--İslâm dininin özü ve esası ahlaktır.--İslam ahlakının sabır,şükür,af,adalet,eşitlik gibi bir çok prensibinin olmasına rağmen gerçekte üç temel esası vardır.:Hürmet,
merhamet ve hizmet.--Topçu'nun düşünce sisteminin önemli önemli boyutlarından birisi de isyan ahlakıdır.O ''isyan'' kelimesiyle nizam yıkıcı ihtilal ve anarşiyi değil,iradenin kendi içinde bulunduğu şartlara boyun
eğmeyerek başkaldırılmasını kastetmektedir.
Bu Özetler İlimdünyası Ailesi İlahiyat Yönetimi Tarafından Hazırlanmıştır.[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Lütfen Kaynak Gösteriniz.
ROGER GARAUDY (1913-.......)
Roger Garaudy 1913'te Marsikya'da doğdu.Sorbon'da felsefe öğrenimi gördü.Dini duyguları zayıf bir aileye mensup olmasına rağmen kendisini koyu bir Protestan olarak yetiştirdi.--1956 da Komunist Partisi
siyasi büro şefi oldu.--Garaudy 1981 yılında Müslüman oldu.70'li yıllardaki uzun ve yoğun araştırmalar onun İslam'ı tanımasına vesile oldu.80'li yılların başında İslam İstikbalimize Yerleşecek ve İslam'ın Vaat
Ettikleri isimli eserlerini neşretti.--Roger Garaudy Müslüman olduktan sonra Reca Carudi ismin almıştır.
GÖRÜŞLERİ:Roger Garaudy yaptığı çalışmalar ve savunduğu fikirlerle kısa zamanda ilgi çekti ve sadece Fransa da değil ,tüm dünyada hatrı sayılır bir düşünür olarak eserleri kuramcılar arasında oldukça önmeli bir mevki işgal etti.--İnsanlığın temel problemleri ve geleceği hakkında yoğun araştırmalar yaptı.Bu çalışmaların önemli ürünlerinden biri olarak Yaşayanlara Çağrı isimli eserini yayınladı.--Ona göre,büyüme sadece iktisadi ve siyasi bir fenomen değil her şeyden önce bir iman fenomenidir.--Garaudy çalışmalarını daha verimli hale getirebilmek için Unesco'ya bağlı Medeniyetlerin Diyalogu için Milletlerarası Enstitü'yü kurdu.
sultan81 beğendi.
Alıntı ile Cevapla
Alt 07 Ocak 2012, 12:39   Mesaj No:7
Medineweb Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:Milena isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 14934
Üyelik T.: 03 Aralık 2011
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 58
Konular: 23
Beğenildi:31
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart İlahiyat Önlisans 2.Sınıf İslam Düşünce Tarihi 7. Ünite Özeti

İSLAM DÜŞÜNCE TARİHİ

Ünite 7- Osmanlı Düşüncesi

OSMANLI DÜŞÜNCESİNİN TARİHSEL DÖNÜŞÜMÜ ESTETİK İMAR KAYGISI:
Osm.toplumunun yükseliş ve duraklama döneminde Felsefe sorun olarak algılanmaz.
Genel dünya görüşünü belirleyençerçeve yada sınırlarını belirleyenbir anlam dünyası değildir.varolan pratik dini anlam dünyası içinde kendisine olumlu yada olumsuz şekillerde ‘’ yer verilen’’ bir şeydir.
Osm.düşünürlerin genel tutumu sentezleme yoluyla fikir üretmektir.
Osm.düşünürlerin çoğunluğu için düşüncenin kendisine dayanacağı zemin yada mekan sorunu yoktur.
En önemli disiplin mantıktır (Aristocu mantık geleneği)
Mantık sentez faaliyetinin kurallarını veren bir disiplindir.mantık estetik imar çabasının zorunlu bir unsurudur.mimar anlayışında kaygılar estetiktir.

Beşeri faaliyet alanlarının ALLAH’ın kainatta kurduğu nizama göre estetk bir ahenk içinde İmar edilmesidir.

ZİHİN estetik ahengi için FELSEFEye
İNANCIN estetik ahengi için KELAM
RUHUN estetik ahengi için TASAVVUFA
SÖZÜN estetik ahengi için ŞİİRE
KULAĞIN estetik ahengi için MUSIKİYE
EYLEMLERİN estetik ahengi için AHLAKA
TOPLUMUN estetik ahengi için SİYASETEKONOMİHUKUKA
MADDİ YAPILARIN estetik ahengi için MİMARİYE

Yukarıdaki mantık kuralıyla yaklaşmaktadır.
- Estetik imar bilincini yönlendiren temel unsur dini bir dünya görüşü olduğundan ALLAH’ın kainatta kurmakta olduğu düzenin bir tür yansıması yada benzerini üretmek temel hedeftir.
-Yukarıda saydığımız alanlarda üretim yapan osm. Düşünürlerin kabaca Platoncu ‘’ asıl-kopya’’ ikiliğine dayalı felsefe yapma tarzını sürdürürler.

Osm.düşünürleri sentez işlemini belli bir amaç idealhedef kavram doğrultusunda yapar.bu doğrultuda fizik ve ****fizik araştırmalarına hikmet adını verir.

Hikmetin ortaya çıkarılma tarzı mantığa dayandığı için soyutlayıcıdır.bu yüzden osm.lının yükseliş ve durklama dönemlerinde verilen eserlerin genele karakteri soyutlamaya dayanması ve düşünülür olmasıdır.
Osm. Düşüncesinin genel olarak estetik imar kaygısıyla hareket etmesi tüm estetik yapıların genel sorununa maruz kalmasına neden olmuştur.

KENDİ İÇİNE KAPLILIK:
Estetik yapılar iç ahenge önem veren kendi içinde tutarlı olankendi içinde kapalı anlam dünyalarına sahip yapılardır.kendi dışını bir karışıklık olarak görür.

Osmanlı düşünürleri ZİHİN (FELSEFE) RUH (TASAVVUF) SÖZ(ŞİİR)İNANÇ(KELAM)KULAK (MUSIKİ)GÖZ(GÖRSEL SANATLAR)EYLEM (AHLAK)TOPLUM (SİYASETHUKUKEKONOMİ) MADDİ UNSURLAR(MİMARİ)
Gibi alanları kapsayan genel bir imar (medeniyet) faaliyetini gerçekleştirirken farklı birikimleri sentezleme yoluna gitmişlerdir.bunu yaparken dünyayı estetik olarak iç ve dış olarak ikiye ayırmışlardır.
İÇestetik imar faaliyetlerinin gerçekleştği mekanlar
DIŞ ise bu imar alanın dışında kalan dünyayı göstermektedir.

BÖLÜNMÜŞ (YATAY) BİLİNÇ:
Yükseliş döneminin genel özelliği olan estetik imar kaygısı duraklama döneminde
Yerini iç ve dış arasındaki genel kabullerin sarsıntısına yani kendikendine yetmezliğin kaygısına bırakmaktadır.
Osmanlı eğitimbilimaskerlikhukuk gibi alanlarda yenilik arayışları içerisine girdikleri ve kendi dünyalarını eski ve yeni şeklinde farklı açıdan algıladıkları görülür.bu duruma bilincin kendi içinde bölünmesi sorunu adı verilir.
Duraklama dönemi osm.düşünürlerin özelliği bölünmüş bilinç sorunuyla yüzleşmeleridir.
Yükselme döneminde estetik imar bilinci (DİKEY)
Duraklama döneminde bölünmüş bilinç farklı unsurları eski yeni şekliyle tarihsel(YATAY)
Organize etmeye başlanmıştır.

ZEMİN (MEKAN ) KAYBI:
Osmanlının çok farklı alanlarda sürekli kayıplara ve güçsüzlüğe maruz kalması yükseliş
Dönemine hakim olan ‘’ sabit mekan’’ algısını ortadan kaldırmıştır.bununla beraber osm.düşünürleriilkkez mekan-sızlık zemin-sizlik yani kaos sorunuyla yüzleştiler.

Osmanlında çöküş döneminde düşünürlerinin sorunu kaos sorunudur.
yükseliş döneminde sorunlar estetik imar faaliyetine bağlı sorulardır.
çöküş döneminde ise’’ hangi zeminde ‘’siyasetekonomisanatfelsefebilim gibi faaliyetlerin gerçekleştirileceğidir.
Son dönem osm. Düşünürlerinin temel özelliği kaos-kozmos ikilemi içinde düşünce üretmektir.
Batıda üretilen felsefi eserlerin son dönem osm.düşünürleri için önem arzetmesi hızlı bir çeviri faaliyetinin gerçekleşmesifelsefi tartışmaların yapılmasıbirbirine zıt felsefi akımların aynı anda osm.sınırları içinde taraftar bulması kaos-kozmoz sorunuyla yakından ilgilidir.felsefekaybolmakta olan zemin yerine sağlam zemin arayışı için önem kazanmıştır.
Osmanlı düşünce tarihinde felsefe ilkkez konumlandırılan bir husus olmaktan çıkmış ve farklı unsurların konumlandırma faaliyetine dönüşmüş yani dünya görüşü halina gelmiştir.

TARİHSEL DÖNÜŞÜMÜN TANIKLARI

ESTETİK İMAR SÜRECİNE KATKI YAPANLAR

KAYSERİLİ DAVUD(DAVUD EL-KAYSERİ):
Orhan gazi tarafından iznikte kurulan Osmanlı devletinin ilk medresesinde uzun yıllar müderrislik yapmıştır.
İbn.Arabi’nin vahdeti vucut(varlığın birliği)öğretisini felsefi kavramlarla yorumlayarak sentezlemesi yani kelamtasavvuf ve felsefeyi ortak bir dil içinde buluşturmasıdır.

Osmanlı medreselerine hakim olan akli ve keşvi ilimler birlikteliğine öncülük etmiştir.
Selçuklu medreselerinde ortaya çıkmış birikimi osm.medreselerine aktardığı için iki farklı dönem arasında köprü şeklinde görülür.

Farabiibn.sina Müslüman meşşai filozofların varlık ve zaman görüşlerini eleştiren ebul berekat bağdadi nin yaklaşımlarını kendi açısından eleştirerek farklı zaman anlayışı geliştirmiştir. Zaman anlayışını nihayetül beyan fi dirayetiz-zaman adlı eserinde dile getirmiştir.

İbn.Arabi’nin füsusul-hikem adlı eserine yazdığı matlau hususilkilem fi mania fususil-hikem adlı eseriyle ünlenmiştir.ibn Arabinin varlığın birliği öğretisini felsefi kavramlarla savunmuştur.

BEDREDDİN SİMAVİ (ŞEYH):
Hem fıkıh hemde tasavvuf felsefesi alnında eserleriyle önem kazanmış düşünürdür. Düşünür olmanın temel şartını bilgi aktarımından ziyade şahsi görüş ve ihtihatlar geliştirmeye bağladığı için eserlerinde şahsi yaklaşım ön plandadır.
Hemen her husus ALLAH’n varlığının zuhuru açısından açıklamaya çalışmıştır.
Felsefe tasavvufve kelam alanlarını kapsayan eseri VARİDAT ‘tır.
Klasik ehli sünnet çizgisi dışına çıkmıştır.
Onun’’ maddeci panteizm ‘’e yaklaşan çözümler getirdiği kanaatiyle değerlendirilmiştir.

MOLLA FENARİ:
Osmanlı devletinin ilk şeyhül islamıdır.
Kurumsal ve pratik akıl nakilkeşf gibi kalsik bilgi yollarını aynı anda benimseyen ve temsil eden bir düşünürdür.
Şerhi isagoci yakın zamana kadar medreselerde okutulan mantık kitabının yazarıdır.
Kayserili davudbedreddin simavi gibi vahdeti vucut savunucusudur.

HOCAZADE (MUSLİHİDDİN MUSTAFA) KEMAL PAŞAZADE(İBN KEMAL) MUHAMMED KARABAĞİMÜEYYEDZADE(ABDULLAH ÇELEBİ) YAYHYA NEVİ EFENDİMESTÇİZADEABDULLAH EFENDİ Osmanlı döneminde devam eden tehafüt geleneğinin temsilcileri olarak dikkat çekerler.
Tehafüt geleneği ilk önce GAZALİNİN farabi ve ibn sinanın fikirlerini eleştirmek için yazdığı tehafütül-felasife adlı eseri ile başlamış ve İBN RÜŞDün hem gazaliyi yer yer farabi ve ibn sinayı eleştirdiği tehafütüt –tehafüt adlı eseriyle gelime göstermiştir.

Fatih sultan Mehmet Osmanlı döneminde tehafüt geleneğini devam ettirmiştir.
- hocazade tehafütül felasife
- ali tusi kitabüz-zahira adlı eserler yazmışlardır.
- Osmanlı entelektüellerinin gözünde en en büyük türk filozoflarından HOCAZADE sayılır.
- Tehafüt geleneğini sürdüren düşünürlerin ortak yönlerinden biri tasavvuf geleneğidir.
- Akıl-nakil yöntemiyle sorunlara yaklaşmışlardır.

MOLLA LÜTFİ:
Risale fi tahkiki vucudil-vacip eseri ile ibn sinanın görüşlerini özetlemesi ve eski ve yeni kelamcıların filozofları yanlış anladığını ileri sürmesi tehafüt geleneğine katkı olarak görülür.

TAŞKÖPRÜLÜZADE:
Kendisinden sonra kurumsal(felsefi) tartışmaların alanını net şekilde belirlemiştir.yani pratik dini inanç içerisinde estetik imar kaygısını ilimlerin arasında konumlandırmasıdır.
İlimlerin tasnifi MEVZUATÜL ULUM eseri vardır.

BÖLÜNMÜŞ (YATAY) BİLİNÇ TECRÜBESİ:
Katip çelebi için nakli ilimlerin kavranmasının temelinde akli ilimler vardır.öncelikle akli ilimlerin öğrenilmesi bu bilgiler ışığında nakli ilimler kavranmalıdır.

Osm.yönetimi askeriilmiteknik alanda avrupadaki gelişmeleri ve kendi sıkıntısını fark etmeye başlamışavrupaya elçiler göndermiştir.bu teşebbüsler sonrasında.Osmanlı topraklarında ilk İbrahim müteferrika matbayı kurdu.
Bölünmüş (yatay) bilinçöncelikle mekan algınsının değişmesiyle ortaya çıkmıştır.üst mekan-alt mekan şeklinde batıyı aşağı görmek yerine batı ilerleyebilmekdönüşebilmek için temas kurulması gereken bir mekandır.
Gerekli alanlarda atılımların gerçekleştirilmemesi mekan kaybı ortaya çıkarır.
İmar faaliyeti için gereken zemin yada mekan nerdedir? Sorusu çıkar.bu durum Osmanlının yıkılış zamanlarında bir kaos düşüncesine yol açar.

ZEMİN (MEKAN) ARAYAN DÜŞÜNÜRLER:
Osm.düşüncesinin son tarihsel dönüşümü kalsik ****fizikten modern ****fiziklere geçişi temsil eder.
****fizik olarak felsefebu dönem düşünürleri için kurtuluş teolojisidir.
****fizik olarak felsefe yapma çabası siyasi alanda Osmanlı devletinin geleceği kurtarma adına İSLAMCILIKBATICILIK VE TÜRKÇÜLÜK gibi üçtürlü yaklaşımla açığa çıkmıştır.
Son Osmanlı düşünürlerini ****fizik olarak felsefeye yönlendiren etken Osmanlı toplumunun sorunlarına genel bir çözüm yolu bulabilmektir.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Konuyu değerlendir
Konuyu değerlendir:

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
İlahiyat Önlisans 2.Sınıf Günümüz Fıkıh Problemleri ünite özetleri 1-10 Milena Günümüz Fıkıh Proplemleri 12 29 Ekim 2017 23:07
İlahiyat Önlisans 2.Sınıf İslam Düşünce Tarihi 7. ve 8. Ünite Özeti Milena İslam Düşünce Tarihi 1 01 Şubat 2013 15:23
İlahiyat Önlisans 2.Sınıf Tefsir ünite özetleri Kudüs* Tefsir 11 27Haziran 2012 19:21
İlahiyat Önlisans 2.Sınıf İslam Düşünce Tarihi 10. Ünite Özeti Milena İslam Düşünce Tarihi 0 07 Ocak 2012 12:42
İlahiyat Önlisans 2.Sınıf İslam Düşünce Tarihi 9. Ünite Özeti Milena İslam Düşünce Tarihi 0 07 Ocak 2012 12:41

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.