Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM DİNİ KONULAR.::. > Muhtelif Dini Konular > Muhtelif Konular

Konu Kimliği: Konu Sahibi MusabBinumeyr,Açılış Tarihi:  29 Aralık 2011 (23:42), Konuya Son Cevap : 06 Şubat 2019 (16:01). Konuya 1 Mesaj yazıldı

Beğeni Aldı1Kez Beğenildi
  • 1 Beğenilen MusabBinumeyr
Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 29 Aralık 2011, 23:42   Mesaj No:1
Medineweb Sadık Üyesi
MusabBinumeyr - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:MusabBinumeyr isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13855
Üyelik T.: 22 Mayıs 2011
Arkadaşları:3
Cinsiyet:
Memleket:Güneşin Doğduğu YerdeN..
Yaş:37
Mesaj: 745
Konular: 254
Beğenildi:49
Beğendi:0
Takdirleri:160
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Ya Naru Kûnî berden ve selamen

Ya Naru Kûnî berden ve selamen

“…Ey ateş! Serin ve selametli ol…!” (Enbiya: 69)

Musibetin yol açtığı sıkıntı kendini iyice hissettirdiğinde, zorluk dayanma gücünü zorladığında genellikle musibetin bitmesi dilenir.

Her olay geçicidir; musibet de bir olaydır ve bir şekilde bitecektir.

Acaba musibet için her nihayet buluş kurtuluş mudur, musibete karşı zafer musibetin bitmesiyle mi elde edilir; yoksa musibetten elde edilmesi gereken faydanın elde edilmesiyle mi?

Hem hayat devam ettikçe imtihan da devam edecektir. İmtihanın ana unsurlarından biri de musibetlerdir. O halde bir musibetten kurtuluş başka bir musibetle karşılaşılmayacağı anlamına gelir mi?

Bunu için “…Ya Nâru Kûnî berden ve selâmen…” ayetindeki hakikate bakalım.

Musibetler türlü türlüdür. Bu türlerin en öne çıkanı imanı ve salih ameli kendileri için tehdit olarak görenlerin mü’mine yönelik cezalandırmalarıdır. Bu cezalandırmaları diğer musibetlerden ayıran en önemli özellik, bunların doğrudan salih ameli hedef alması ve salih amel ortadan kalkınca bu cezaların da son bulmasıdır.

Dolayısıyla salih amelde bulunma iradesi bu cezalandırmalar karşısında birebir imtihandan geçer.

Hz. İbrahim (as), cezasız kalmayacağını bile bile, imanının gereğini yerine getirdi ve putları kırarak onlara inananları uyarma salih amelinde bulundu.

Bu salih ameli kendi hükümranlığı için tehdit olarak gören Nemrud, Hiz. İbrahim (as)’i odunlardan kurulu tepenin üzerine attı, odunları tutuşturdu ve “Pişman ol!”teklifinde bulundu.

Hz. İbrahim (as) kendisini imanla dünya hayatı arasında tercihe zorlayan bir musibetle karşı karşıyaydı. Bu musibetten zaferle çıkış, bu musibetten kurtuluş, Onun Nemrut’un isteğine uymaması, Nemrut’un her isteğinin gerçekleşmeyeceğini o kula kul haline gelen insanlara kanıtlaması ve yeryüzünde tevhid inancını canlandırmasıydı.

Hz. İbrahim (as) musibetin aşamalarında acele etmedi, ateşin bedeni yaksa da imanı yakmayacağının ve öbür dünyaya taşınması gerekenin iman olduğunun bilinciyle sabretti. Kıyamet kopsun da bu musibet bitsin, bu tepe bir fırtınayla darmadağın olsun da bir an önce bu eziyet sona ersin, bir yağmur yağsın da ateş sönsün, ben de bu tepeden kolayca ineyim demedi, akibetini Allah’a bıraktı. Musibetin imtihanın bir aşaması olduğunun farkındaydı; imtihanın yarıda kesilmesini dilemedi. Musibetten en kârlı şekilde çıkmayı hedefledi. Bunun için musibetin bütün aşamalarının kendi seyri içinde ilerlemesini bekledi.

Musibeti veren Allah (cc) idi, musibetin seyri ve neticesi de O’na bırakılmalıydı. O’na dayanan asla hüsrana uğramaz, asla pişman olmazdı.

Allah (cc), Hz. İbrahim (as)’in kendisine yönelişini karşılıksız bırakmadı ve “…Ya Nâru Kûnî berden ve selâmen…” diye buyurdu.

Emir, Hz. İbrahim (as)’in isteğine, duasına uygundu. Deniyor ki eğer Allah (cc), sadece “Ya Nâru Kûnî berden/Ey ateş! serin ol” buyursaydı, ateş buz kesilecek ve Hz. İbrahim (as) donacaktı. Bu durumda musibet, bir olay bütünlüğü içinde bitecek; ama bu bitiş dünyevi selametle olmayacak, Hz. İbrahim (as)’in ateşten kurtuluşuna vesile olmayacaktı. Hz. İbrahim (as), yanmayacak, ama donacaktı. Bu da belki insanların zihninde neden olacağı kuşkuyla yanmanın neden olmayacağı kötü sonuçlar doğuracak, onların Nemrut’un üstünlüğüne olan inancını pekiştirecekti.

Kendimize dönelim… Biz bir musibetle karşılaştığımızda onun içinde donmayı mı seçeceğiz yoksa ondan selametle çıkmayı mı? Musibet bitsin de nasıl olursa olsun mu diyelim, yoksa musibetten elde edebileceğimiz bütün faydaları elde ederek ondan kurtulmayı mı isteyelim?

Elbette ki selametle çıkışı, kurtuluşu tercih edeceğiz. Musibette donmayı asla istemeyeceğiz.

Musibetin değişik aşamaları vardır.

Birinci aşama: Musibetin hissedildiği, salih amelde ısrar durumunda musibetle karşılaşmanın büyük bir ihtimal halini aldığı musibet öncesi dönemdir. Bu dönem, musibetin en kolay dönemidir. İman kalpte az çok yer edinmişse kişi musibet korkusunu yener. Hatta heyecan içindeki kimi insanlar, Rabbimizin “musibetle karşılaşmayı istemeyin” buyruğunu unutarak bir an önce samimiyetini ispatlamak için musibete uğramayı diler.

Musibetin ikinci aşaması: Musibetin yaşandığı süreçtir. Bu süreç de bir şekilde biter.

Musibetin üçüncü aşaması: Musibet sonrası dönemdir. Musibetin nasıl son bulduğu işte bu dönemde anlaşılır.

Musibet sonrası dönemin niteliğini belirleyen musibet için dönemdir. O dönemde musibetin her nasıl olursa olsun bitmesi dilenmişse, musibet sonrası dönem için musibetin hikmetine uygun bir dua edilmemişse, gerektiğinde bir tasarı yapılmamışsa kişi musibette donabilir.

Bir musibet sona erdiğinde kişi salih amel konusunda kararlı olmazsa bedeni gevşer ve yeni bir musibeti göze alamaz, ağır ilahi emirleri yerine getirme konusunda isteksiz davranır. Daha önce yaptıklarının ve karşılaştıklarının onu cehennem azabından kurtarmaya yeteceğine dair içinde gizli bir kanaat oluşur. Bu şeytani kanaat onu günden güne kendisini daha önce musibete götüren salih amelden uzaklaştırır. Belki kaybetmez; ama bu inanç onda salih amel olarak da kendini göstermez. O, adeta donmuştur; içinden salih amel işleme isteği gelse de salih amel işleme hayalleri kursa da bedeni bir türlü harekete geçmez.

Bu adeta ateş tepesinin üzerinden inip Nemrut’un kavmine karışmak ve artık onlara benzemese de onların tepkisine neden olacak bir amelde de bulunmamak gibidir. Ya da Medine’ye hicret edip orada dünya hayatına dalmak gibidir.

Hz. İbrahim (as) öyle mi yapmıştır, Hz. Muhammed (sas) öyle mi yapmıştır? Hayır.

Hz. İbrahim (as), ateşte bedeniyle imtihan oldu. Ateş sonrasında ise sevdikleriyle… Aşama aşama şiddetlenen bir imtihan… Biri bitince diğeri başladı (musibet olarak değil, ağır emirler halinde)

Yurdunu terk et! (ağır imtihan) Hanımını ve çocuğunu ıssız bir çöle bırak (daha ağırı) Çocuğunu kendi ellerinle kes -kurban et-. (daha da ağırı)

Kişinin sevdikleriyle imtihanı kendi bedeniyle imtihanından daha zordur. İnsan, bedenine her sıkıntının gelmesine katlanabilir; ama ev halkının kendisi yüzünden küçük bir sıkıntı bile çekmesini istemez, buna ancak büyük bir imanla katlanır.

Hz. İbrahim (as), musibetten kurtuluşun ağır emirlerle imtihanın kapısı olduğunu görmüş ve bu kapıdan geri dönmemiştir.

Hz. Muhammed (sas) de hicreti bir son olarak değil, yeni bir başlangıç olarak görmüş ve yeni dönemin bütün gerekliliklerini yerine getirmiştir.

Eğer musibet, bizde ağır emirleri yerine getirebilme kabiliyeti oluşturmuş, salih amel işleme isteğimizi artırmışsa; bizim için bir üst basamak, bir çıkış, bir kurtuluş olmuştur. Bizim Allah (cc)’ın emirlerini yerine getirmede isteksizleşmemize, gevşeklik göstermemize neden olmuşsa bizim için bir iniş, bir batış olmuştur.

Rabbim, bizi yanma musibetini aşıp donanlardan eylemesin! Bizim musibete karşı sabrımızı, musibet sonrasında kendi emirlerini yerine getirme kararlılığına dönüştürsün.

Tevhid önderleri musibetten zaferle çıktılar, musibet sonrası emir imtihanlarını bir bir aştılar ve “Rableri kendilerinden razı, kendileri Rablerinin kendilerine verdiklerinden memnun” bir hâl üzerine imtihan dünyasından ayrılıp kazanç dünyasına vardılar.

Rabbim, bizleri onların yolundan ayırmasın. Âmin!
Mihrinaz beğendi.
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi MusabBinumeyr 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Bİr fİrakın ardından Makale ve Köşe Yazıları YaŞuHa 1 2444 09 Aralık 2013 22:01
Hikaye okumakta fayda var Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler GÖKCEN_AZRA 2 2330 25 Kasım 2013 14:27
Köle Olabilmek Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler mehmet akif2 2 2393 17 Kasım 2013 13:01
Nereye atıyorsun adımlarını /medineweb Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler su damlası 3 2507 17 Kasım 2013 12:50
Suriyeli Kardeşimizin Feryadı Videolar/Slaytlar YaŞuHa 1 1826 10 Kasım 2013 13:57

Alt 06 Şubat 2019, 16:01   Mesaj No:2
Medineweb Emekdarı
nurşen35 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:nurşen35 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 38944
Üyelik T.: 09 Şubat 2014
Arkadaşları:61
Cinsiyet:Bayan
Mesaj: 9.476
Konular: 1144
Beğenildi:4414
Beğendi:3686
Takdirleri:14203
Takdir Et:
Standart

"Ey ateş! İbrahim'e serin ve esenlik ol." dedik (Enbiya suresi 69. ayet)
__________________
O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Konuyu değerlendir
Konuyu değerlendir:

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.