Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.PEYGAMBERLER-ASHAB-I KİRAM-ALİMLER.::. > Peygamberler-Ashab-ı Kiram-Alimler > Peygamberler(a.s)

Konu Kimliği: Konu Sahibi enderhafızım,Açılış Tarihi:  25Haziran 2012 (16:39), Konuya Son Cevap : 25Haziran 2012 (16:39). Konuya 0 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 25Haziran 2012, 16:39   Mesaj No:1
Medineweb Emekdarı
enderhafızım - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:enderhafızım isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5879
Üyelik T.: 28 Aralık 2008
Arkadaşları:32
Cinsiyet:Bay
Memleket:İst
Yaş:38
Mesaj: 3.185
Konular: 1383
Beğenildi:166
Beğendi:17
Takdirleri:216
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Bir Sabır Timsali Olarak Eyyub Aleyhisselam

Bir Sabır Timsali Olarak Eyyub Aleyhisselam

Bir Sabır Timsali Olarak Eyyub Aleyhisselam


Eyyub Aleyhisselam rivayetlere göre Şam vilayetinin Saniye bölgesinde yaşıyordu. Rabbimizin lütfettiği mal ve hayvanlar ile varlıklı bir insan sayılabilecek olan Eyyub Aleyhisselam'ın, mümine bir hanımı ve salih eviadİarı vardı. Bir peygamber olarak bölge halkını Allah'a kulluğa davet eden Eyyub Aleyhisselam’a, yedi yıllık daveti sonucunda sadece üç kişi iman etmişti. Fakat yine de durmuyor, sabır ve sebat ile bu davetini sürdürüyordu.
Eyyub Aleyhisselam, Allah'a çok yönelen, çok şükreden, çok ibadet eden bir insandı. Eyyub Aleyhisselam'ın bu durumuna dayanılmaz bir hased ve düşmanlık ile bakan şeytan Aleyhillane. ona bir zarar verebilmek için fırsat kollamasına rağmen, istediği böyle bir fırsatla bir türlü karşılaşamıyordu!.
“Hocam, şeytan istediği insana müdahale edemez mi?”
“Edemez Hamdi!. Rabbimiz, şeytana bir sınır, bir hudut belirlemiştir. Şeytan ve dostları ancak bu sınır dahilînde insanlara müdahale edebilirler. Herhangi bir insan, yaptığı veya yapması gerekirken yapmadığı ameller neticesinde şeytanın bu müdahale alanına girmektedir. Ancak herhangi bir mü'min veya herhangi bir müslüman. şeytanın vesveselerinden Allah'a sığınarak şeytana böyle bir fırsat vermez ise, şeytanın bu müminler üzerinde hiçbir zorlayıcı gücü yoktur. Çünkü onun zorlayıcı gücü. şeytanı dost edinenlere ve şeytan ile Allah'a eş koşanlar üzerinedir.”
Evet, çok şükreden, çok ibadet eden Eyyub Aleyhisselam da şeytana karşt en ufak bir gedik, en ufak bir boşluk vermiyor ve şeytanı bu noktada çaresiz bırakıyordu. Bazı rivayetlere göre şeytan aleyhine “Eyyub'un böylesine şükür ve ibadet içinde olması, ona verilen nimetler nedeniyledir. Ondan malı ve çocukları alınırsa, öyle sanıyorum ki şükrederlerden olmayabilir” demiş ve yine aynı rivayetlere göre ilerleyen yıllarda malını ve evlatlarını kaybeden Eyyub Aleyhisselam, “Bana bütün bunları Allah vermişti ve yine Allah aldı” diyerek gösterdiği sabır ve ****net ile bu imtihandan da yüz akıyla çıkmıştı.
Eyyub Aleyhisselam gerçekten Allah'a yönelen, Allah'a çok şükreden ve çok ibadet eden bir insandı. İlahi takdir gereği karşılaştığı her imtihana sabrediyor ve gösterdiği bu sabırla örnek bir mümin, örnek bir müslüman oluyordu. Bu güzel müslümanın en önemli imtihanlarından birisi de. Kur'an-ı Kerimde açıkça beyan edildiği gibi kendisini çepeçevre saran dayanılmaz bir hastalık idi. Bu konuyla iigili fazla ayet ve hadis olmadığı için, Kur'an-ı Kerim’de zikredilen altı ayet-i kerimeyi hep birlikte okuyalım.
Euzubillahimişşeytanirracim Bisinillahirahmanirrahim
“Eyyub'u da hatırla; hani o Rabbine çağrıda bulunmuştu: “Şüphe yok, bu dert (ve hastalık) beni salıverdi Sen merhametlilerin en merhametli olanısın.” Böylece onun çağrısına cevap verdik. Kendisinden o derdi giderdik; ona katımızdan bir rahmet ve ibadet edenler için bir zikir olmak üzere ailesini ve onlarla bir katını daha verdik[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
“Kulumuz Eyyub'u da hatırla. Hani o: “Herhalde şeytan, bana kahredici bir acı ve azab dokundurdu” diye Rabbine seslenmişti Aylığını depret. İşte yıkanacak ve içecek soğuk (su, diye vahyettik). Katımızdan ona bir rahmet ve temiz akıl sahihlerine bir öğüt olmak üzere kendi ailesini ve onlarla birlikte bir benzerini de bağışladık. “Ve elinle bir deste (sap) al, böylece onunla vur ve andını bozma.” Gerçekten, Biz onu sabredici bulduk. O, ne güzel kuldu. Çünkü o, (daima Allah'a) yönelip dönen biriydi.” [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Rabbimizin bildirdiği bu habere iman eden müslümanlar olarak “Amenna ve sadakna” yani “İnandık ve doğruladık” eledikten sonra, aynı imani yaklaşımla bu ayet-i kerimeleri Kur'an-ı Kerim bütünlüğünde düşünmeye başlayabiliriz.
Evet. Rabbimizin beyan ettiği gibi çok ciddi ve müthiş bir hastalıkla karşılaşmıştı Eyyub Aleyhisselam. Rabbimizin peygamberlerle ilgili imtihan sünnetini dikkate aldığımız zaman, dünya tarihinde hiçbir insanın o derece hasta olmadığını, o derece acılar içinde kalmadığını söyleyebiliriz: Çünkü Kur'an-ı Kerim bütünlüğünde gördüğümüz ve şahit olduğumuz gibi, şanı yüce Rabbimiz insanlar için bir imtihan vesilesi olan musibetlerin en büyüğünü, en sevdiği peygamberlerine vermiş ve onları, söz konusu imtihanların en zorlanyla karşılaştırmıştır.
“Hocam, Rabbimiz en sevdiği insanlar olan peygamberlere, neden en zor imtihanları vermiş?”
Bunun üç ayrı nedeni, bizim anlayabileceğimiz üç ayrı hikmeti olabilir Hamdi!. Bunlardan birincisi Kur'an-ı Kerim'de de beyan edildiği gibi Rabbimiz, Allah yolunda musibetlere katlanan ve bu musibetlere yine Allah için sabreden kullarını sever. Bu İlahi gerçeklikten hareket ettiğimiz zaman, Rabbimizin en çok sevdiği kulların, en zoriu musibetlere sabreden kullar olduğunu söyleyebiliriz. Zaten en zorlu musibetlere katlanabilecek, en zorlu imtihanlara sabredebilecek olan müminler, bu imtihan dünyasının gerçek kahramanları olan peygamberler değii midir? Bizler bu seçilmiş müminlerin gerçek imanlarını, gerçek teslimiyetlerini, gerçek güzelliklerini, söz konusu imtihanların zirve noktalarında görmüyor muyuz? Yakup Aleyhisselam bölümünde değindiğimiz gibi bu seçkin ve seçilmiş insanların gerçek imanları, gerçek güzellikleri; en zor imtihanların en uç, en zirve noktalarında anlaşılan ve büyük bir muhteşemlikle ortaya çıkan güzellikler değil midir?”
İşte meseleye bu gerçeklikten baktığımız zaman -bizlere bazıları hakkında birçok malumat verilmese dabilmemiz ve iman etmemiz gerekir ki Rabbimiz katında seçkin ve seçilmiş olan bu peygamberler, en zorlu imtihanların, en büyük kahramanlarıdır. Nitekim bizlerin bildiği veya bilmediği en zorlu imtihanlara sabrederek, Rabbimizin sevdiği ve seçtiği kullar araşma girmişlerdir. O güzel müslümanlar öncelikle seçildikleri için sevilmemişler, öncelikle sevildikleri için seçilmişlerdir. Çünkü ne yarattığını hem hakkıyla, hem de öncesiyle ve sonrasıyla bilen Rabbimiz; bu kullarını daha yaratmadan önce görmüş, daha yaratmadan önce bilmiş ve daha yaratmadan önce sevmiştir.
Rabbimizin en sevdiği insanlar olan peygamberlere, en zorlu imtihanları vermesindeki ikinci neden, bu seçkin insanların dünya yaşantısında bizlere, biz müminlere örnek olması içindir. Dünya yaşantısında karşılaştığımız ve bizlere bir gelen her imtihanda, gözlerimizi bu seçkin insanlara çevirecek ve onların karşılaştıkları zorlu imtihanları dikkate alarak, kendi imtihanımızın üstesinden gelmeye çalışacağız. Mesela imtihan gereği evladını yitiren bir baba “Ben buna dayanamam, ben bu imtihanın üstesinden gelemem” dîye feryat ve isyan etmeden önce; Allah'ın apaçık bir emri ve imtihanı gereği elinde bıçak ile İsmail'in başucunda duran ve çok sevdiği oğulcağızını boğazlamak için onun küçücük boynuna gözyaşları içinde eğilen İbrahim Aleyhisselam'a bakacaktır!. Onu ve onun bu büyük imtihanını düşünecektir!. Bunları gördükten, düşündükten ve anladıktan sonra ağzında ses, ciğerinde nefes kalırsa, kendi imtihanı için feryat edecektir!.
Tabi ki hamdden başka, Allah'a hamdü sena etmekten başka bir ses çıkmayacaktır bu mü'minden. Bu dünyanın bir imtihan dünyası olduğunu düşünecek, kendisine zor, kendisine çok zor da gelse İbrahim Aleyhisselam'ın yaşlı gözlerine bakarak bu imtihanın üstesinden gelmeye çalışacaktır. Allah'a hamdederek O'ndan yardım isteyecek ve bir rahmetin, bir merhametin ifadesi olan gözyaşları içinde. Allah için sabretmeye çalışacaktır.
Zorlu musibetler ve zorlu imtihanlarla ilgili üçüncü neden ise İlahi hesap gününde hiçbir insanın Rabbe karşı bir mazereti kalmaması içindir. Karşılaştıkları musibetleri kulluktan engelleyici bir neden, bir mazeret olarak gösterebilecek olan insanlara, aynı musibetlerin çok daha zorlulanyla karşılaşan bu güzel müminler örnek gösterilecek ve onların bu boş mazeretleri hiçbir zaman kabul edilmeyecektir. Mesela Rabbimizin fiziki açıdan güzel olarak yarattığı bir insan “Ya Rabbi bana verdiğin bu güzellik, benim kendimi beğenmeme ve yoldan çıkmama neden olduğu için beni bu hesap gününde mazur gör” diyemeyecektir. Çünkü fiziki güzellik, insanları yoldan çıkarabilecek olan bir musibet ise Rabbimiz bu musibetin en görkemlisini Yusuf Aleyhisselam'a vermiş ve o müslüman bu güzelliğine rağmen boynu bükük bir teslimiyet içinde olmuştu. İlahi hesap günü hiçbir insan “Ya Rabbi, dünya yaşantısında bana verdiğin mai ve mülk. benim azmama neden olduğu için beni mazur gör” diyemeyecektir. Çünkü karşılarında kendisine dünyanın mülkü verilen ve hiçbir insana verilmemiş bu mülke rağmen Allah'a kulluktan bir an geri durmayan Süleyman Aleyhisselam olacaktır. Bütün bunları dikkate alarak Eyyub Aleyhisselam'a geldiğimiz zaman ise; dünya yaşantısında hastalık ve hastalığa sabır konusunda biz mü'minlere görkemli bir örnek olan bu güzel müslüman. Öyle sanıyorum ki ahirette hastalıkları bahane ederek mazur görülmek isteyen kimseler için hiç hoşlanmayacakları apaçık bir misal olacaktır.
Evet. hastalık bir imtihan ise. Eyyub Aleyhisselam bu imtihanın en zoruyla, en dayanılmazımla karşılaşmış ve acı dolu bu hastalığı, en ince duygularla en duyarlı bir şekilde yaşamıştı!. Bir yerine değil her yerine gelmiş ve her yerini kuşatmıştı bu hastalık!.
Fakat o sabrediyordu.
Allah'a hamdederek. Allah'a şükrederek sabretmeye devam ediyordu. Ellerini semaya açarak, ısrarlı bir şekiide “Ya Rabbi. bu hastalığı üzerimden al, bu derdi üzerimden hemen ahver” de demiyordu. Bunu söylemek, sanki bir imtihandan kaçmak, bir imtihandan yüzçevirmek gibi geliyordu kendisine!. Alemlerin Rabbi olan Allah (Celle Celaluhu) diğer kullarını değişik hastalıklarla imtihan ederken, kendisini bu kullardan farklı ve ayrıcalıklı görerek “Ben böyle bir musibete, böyle bir hastalığa müstehak bir insan değilim” mi diyecekti!. Hastalık bir imtihan ise ve bu İmtihana güzelce sabredildiğinde günahlar dökülüyor ve yeni ecirler kazanılıyorsa, hastalık denilen bu imtihana her insandan daha fazla, çok daha fazla muhtaç hissediyordu kendisini.
Elbetteki her kul gibi o da duasını yapmış, fakat bu duasında İlahi takdiri zorlayıcı bir tekrardan. İlahi takdirden hoşlanmadığı anlamına gelebilecek bir ısrardan şiddetle kaçınmıştı. Ayrıca bunu yapmasına, içinde bulunduğu durumu defalarca Allah'a arz etmesine ne gerek vardı ki!. Zaten Allah onu ve onun durumunu hakkıyle biliyor, hakkıyle görüyordu!. Rahman olan Allah elbetteki kendisine yardım edecek ve Safi olan Allah elbetteki şifasını verecekti. Buna o kadar çok inanıyordu ki, bir davranışından dolayı çok kızdığı hanımını cezalandırmak istemiş fakat hastalık nedeniyle gücünün yetmeyeceğini hissettiği için “İyileştiğimde, Allah'a andolsun ki sana şu kadar vuracağım” demişti. Çünkü iyileşeceğine inanıyor, kesinlikle ve kesinlikte iyileşeceğini umud ediyordu.
Ancak yıllar geçmesine rağmen. bir türlü geçmiyor, bir türlü iyileşmiyordu bu has*****talık. Hatta gün be gün daha da artıyor, daha da çekilmez oluyordu!. Fakat yine sabrediyor, yine sabretmeye devam ediyordu Eyyub Aİeyhİsselam. Kullarına karşı çok şefkatli, çok merhametli Allah'ı düşünüyor ve bu düşünce ile hala devam eden hastalığının hikmetini anlamaya çalışıyordu. Başına gelen bu hastalık, belki de yaptıklarının, bilerek veya bilmeyerek bazı yaptıklarının bir karşılığı idi!. İşlenen günahların en hafif karşılığı olan ve bu günahların dökülmesine vesile olan hastalık böylesine şiddetli olduğuna göre; dünya hayatında dökülmeyen ve affedilmeyen günahların ahiretteki karşılığını düşünüyor ve bu düşüncelerle tüm yüreğinin Allah korkusuyla dolduğunu, bu korkuyla titrediğini hissediyordu.
Yüreğinde hissettiği bu Allah korkusu ile hastalığını ve hastalık acılarını unutan Eyyub Aleyhisselam, bilerek veya bilmeyerek işlediği tüm hatalardan tevbe ediyordu. Huşuyla titreyen kalbindeki Allah korkusu ve affedilmek umuduyla defalarca tevbe eden bu güzel müslüman. hastalık acılarının dayanılmaz noktalara çıktığı en zor anlarda yine boynunu büküyor ve “Sabır, yine sabır, yine sabır” diyordu kendi kendine. Dolayısıyla bütün bu güzellikleri yaşayan bu güzel müslüman, sabır ede ede sabırın özüne varmış ve sanki sabır, sanki sabırın ta kendisi olmuştu.
Hastalığı kimse istemez, hastalığa kimse talip olmazdı ama, acı dolu bu hastalık, bu hastalığı sabırla karşılayan ve sabırla yaşayan Eyyub Aleyhisselam için, musibet örtüsüne sarılmış büyük bir nimetti. Çünkü Eyyub Aleyhisselam bütün bu yaşadıkları ile, sıhhatli bedenlerde hastalıklı ve kaskatı kalpier taşıyan insanların aksine; hastalık dolu bedeninde, hastalıktan uzak ve rahmet yumuşaklığında muhteşem bir kalbe ulaşmıştık Nitekim Resulullah (Aleyhissaiatu vesselam) .Efendimiz hasrı anlatırken, Eyyub Aleyhisselam’ın sabır ve rahmetle yumuşayan bu kalbi güzelliğine işaret ederek “Müminler Adem'in yaratılışında. Yusuf'un güzelliğinde ve Eyyub'un kalbinde olarak otuzüçer yaşlarında ve sürmeli olarak haşr olunacaklardır” buyurmuştur.
Bazı tarihi rivayetlerde zikredildiğine göre, bir gün, bir söz geldi Eyyub Aleyhisselam’ın kulağına!. Birbiriyle fısıldaşan bazı insanlar “Allah bunca zamandır Eyyub'a yardım ve merhamet etmediğine göre, herhalde yüzünü Eyyub'dan dönmüş, Eyyub'den vazgeçmiştir. Yoksa hiç böyle olur muydu?” diyorlardı. Eyyub Aleyhisselam'a yakın veya ona İnanmış olan İnsanların böylesi fısıldaşmalarıyla ilgili bu rivayet, Kur'an-ı Kerim açısından da makul bir rivayettir. Çünkü şanı yüce Rabbimiz Kur'an-ı Kerim'de, İlahi gerçekliklere yeterince vakıf olmayan bütün müslümanları, böylesi fısıldaşmalardan sakınmaları konusunda önemle ikaz etmektedir.,
“Ey iman edenler, kendi aranızda gizli konuşmalarda bulunacağınız zaman, günah, düşmanlık ve peygambere karşı isyanı fısıldaşıp-konuşmayın; iyiliği ve takvayı konuşun. Huzuruna toplanacağınız Allah'tan korkupsakının. Şüphesiz ki gizli fısıldaşmalar, iman etmekte olanları üzüntüye düşürmek için ancak şeytandandır. Oysa Allah'ın izni olmaksızın o (şeytan), onlara hiçbir şeyle zarar verecek değildir. Su halde mü'minler, yalnızca Aliah'a tevekkül etsinler.” [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Ayet-i kerimede beyan edildiği gibi, duyduğu bu sözler Eyyub Aleyhisselam'ı derinden üzmüş ve ona çok ağır gelmişti!. Acaba doğru, acaba doğru olabilir miydi bu sözler!. Bir an bile Allah'dan ve Allah'ın rahmetinden uzak olmak düşüncesi, her şeye sabreden Eyyub Aleyhisselam'ın dayanabileceği, Eyyub Aleyhisselam’ın sabredebileceği bir şey değildi. Acı ve hastalıklara sabredebilirdi ama, Allah'tan ve O'nun rahmetinden uzak olma düşüncesine kesinlikle katlanamaz, kesinlikle dayanamazdı Eyyub Aleyhisselam!.
Yüreğine kahredici bîr acı veren bu düşüncelerden hemen uzaklaşmak isteyen Eyyub Aleyhisselam. Allah'ı ve Allah'ın yardımını düşünmeye başladı. İnsanların bu söyledikleri doğru değildi, doğru olmamalıydı!. Çünkü sabreden kullarını seven Allah (Ceile Celaluhu), İlahi yardımını bu sabrın son noktasında, güç ve takatin tükendiği bu son noktada göndermiyor muydu? O halde insanların o konuşmalarına, o fısıldaşmalarına hiç itibar etmemesi, hiç üzülmemesi gerekiyordu. Kendisine kahredici bir acı veren bu sözü, belki de şeytan söyletınişti o insanlara!.
Yine şeytan geldi aklına, yine bu lanetli şeytanı düşünmeye başladı. Onu düşündüğü zaman, ateşten yaratılan bu şeytanın, her nedense kor bir ateş gibi içini kavurduğunu hissediyordu!. Acaba farkına varmadan ve farkında olmadan bir açık. bir gedik mi vermişti bu lanetli yaratığa!. Kendisine kuşku veren bu “Acaba?” ile dönüp arkasına bakan Eyyub Aleyhisselam, uzun yıllar süren bu hastalık sürecindeki davranışlarını tekrar tekrar gözden geçirmeye başladı. Ailesiyle yaşadığı ihtilaf dışında, sabır ve tevekkülle geçen yulardı.bunlar. Ailesiyle yaşadığı ve ailesinin kendisinden uzaklaşmasına neden olan o ihtilafı ise pek düşünmek istemiyordu.
Önceleri meseleye sadece kendi boyutundan bakarak, kendisini haklı sandığı ve haklı gördüğü o ihtilaf, meseleye ailesinin boyutundan baktığ! zaman biraz değişmeye başlıyordu. Çünkü hastalık, hastalığı sabırla çeken insan için bir imtihan olduğu gibi; bu hastaya sabırla bakan ailesi için de bir imtihandı. Ancak hastalığı ve hastalığın acılarını bizzat yaşayan insan, bazı durumlarda bunu dikkate alamıyor ve aile olmanın rahatlığı ile onlara sabırsız, onlara hoşgörüsüz yaklaşabiliyordu. Normal durumlarda üzerinde hiç durulmayacak olan küçük bir mesele.'bazen hastaya çok dokunabiliyor ve hassas bir duygusallığı yaşayan hastanın kızmasına veya kırılmasına neden olabiliyordu. Nitekim Eyyub Aleyhisselam da ailesine karşı böyle bir kırgınlığı ve kızgınlığı yaşamış, hatta bu kızgınlık ile ailesine “İyileştiğimde, Allah'a andolsun ki sana şu kadar vuracağım” demişti. Bu andını hatırlayan Eyyub Aleyhisselam. bu andı ilk kez duymuş gibi düşünmeye başladı!.
“İyileştiğimde, Allah'a andolsun ki sana şu kadar vuracağım”
İyi ama iyileşeceğini, kesinlikle ve kesinlikle iyileşeceğini nereden bili*****yordu? Hiçbir istisna yapmadan ve “İnşaallah” demeden, Allah adına nasıl böyle bir andda bulunmuştu? “İyileştiğimde” diyeceği yerde, “İnşaallah iyileşirsem” demesi gerekmez miydi? Bunu nasıl unutmuş, bunu nasıl unutabilmişti ki!. Herhalde şeytanın, lanetli şeytanın bir unutturması olmalıydı bu!. Belki de hastalığının bu denli uzaması, kendisini böylesine bitkin ve bitmiş bir noktaya getirmesi, lanetli şeytanın bu unutturmasından kaynaklanıyordu!.
Daha fazla tahammül edemeyeceği böylesi duygu ve düşüncelerle, güç ve takatinin tamamen tükendiğini hisseden Eyyub Aleyhisselam, acı ve hüzün içindeki bir inleme ile “Ya Rabbi. şeytan bana kahredici bir acı dokundurdu. Ve bu dert, beni sarıverdi. Oysa Sen, merhametlilerin en merhametli olanısın” yakarışında bulundu. Bu yakarışı hakkıyle işiten ve Rahman olan Rabbimiz, güç ve takatinin son noktasına kadar sabreden Eyyub Aleyhisselam’ın bu duasına hemen icabet ederek “Topuğunla yere vur” diye vahyetti. Sadece topuğunu kaldırabilecek bir mecale sahip olan Eyyub Aleyhisselam’ın. Besmele ile topuğunu yere vurmasının akabinde yerden su fışkınnca, şanı yüce Rabbimiz “İşte sana yıkanılacak ve içilecek soğuk bir su” diye vahyetti.
Yerden fışkıran bu su, Safi olan Rabbimizin, rahmet dolu bir şifası idi!. Hamd ve şükür duyguları içinde bu suya bakan ve daha içmemesine, daha yıkanmamasına rağmen, bu suyun bir şifa olduğunu çok iyi bilen Eyyub Aleyhisselam, karşılaştığı İlahi hikmet nedeniyle gözünün ve gönlünün gülümsediğini hissetti. Uzun yıllardır uzaklara bakarak umduğu ve bekiediği şifa, demek ki uzun yıllardır yanibaşında yani kendi topuğunun altındaydı!. Tabi ki kendisine bu kadar yakın ve kendisine bu kadar uzak olan bu şifaya, uzun yıllardır sabırla katettiği bir yolculuk sonucunda ulaşabilmişti!.
Allah'ın lutfu ile bu suyu içen ve bu suyla yıkanan Eyyub Aleyhisselam, çok kısa sürede iyüeşmiş ve eskisinden daha sıhhatli bîr duruma gelmişti. Rahman olan Rabbimiz Eyyub Aleyhisselam'a hem ailesini ve hem de onun bir mislini daha vererek, ona birçok salih evladlar nasib etmişti. İlk ailesine kavuştuğu zaman yıllar önce yaptığı andı düşünen ve haklı da olsa vicdanen gerçekleştirmek istemediği bu and konusunda ne yapacağını bilemeyen Eyyub Aleyhisselam'a, yine Rabbimiz yol göstermiş ve söz konusu andın bozulması değil yerine getirümesi gereken bir and olduğuna işaret ederek “(Söylediğin adet kadar başak sapını) elinle deste yap ve onunla vur. Andını bozma” dîye vahiy etmişti.
“Hocam!. Rabbimiz. bir başak sapıyla söylediği adet kadar hafifçe vurmak yerine, niye Eyyub Aleyhisselam’ın eliyle deste yapmasını ve onunla vurmasını istemiş?”
“Dikkat dolu bu soru için, teşekkür ederim Veli. Elbetteki Rabbimiz bir başak sapını alarak, hafif bir şekilde defalarca vurmasını söyleyebilirdi. Ancak çok Adil ve çok Latif olan Rabbimiz, bir kadının kendisine defalarca vurulmasından ve acı vermese de görünürdeki bu vurma hareketinden incineceğini dikkate almıştır. Çünkü hassas ve duygusal bir yaratılışta olan kadınlar, kendilerine hiç acı vermeyecek bir buğday sapıyla hafifçe de vurulsa, kendilerinin vurulan bir insan durumuna düşmesinden incinirler. Dolayısıyla Rabbimiz. bu incinmenin çok az ve çok kısa olması için, sapların deste yapılmasını ve hafif bir şekilde bir kez vurularak işin hemen bitirilmesini dilemiştir. Bu yaklaşımdaki rahmet ve inceliği, öyle sanıyorum ki Merve ve Seda hanımlar çok daha iyi anlayabileceklerdir.”
“Çok iyi anlıyoruz ve böyle bir Rabbimiz olduğu için, yine bu Rabbimize hamdediyoruz hocam!.”
Bu güzel hamde, elbetteki bizier de katılıyoruz... Eyyub Aleyhisselam Kur'an-ı Kerim ifadesiyle sabreden ve devamlı olarak Allah'a yönelen çok güzel bir kuldu. Kalbi ve gönlü çok güzel olan Eyyub Aleyhisselam, uzun yıllar süren acı dolu hastahğa öyle bir sabır göstermiş ve bu sabırda öylesi zirvelere çıkmıştır ki; sabırla özdeş olmuş bir insan olarak Rabbimizin “Gerçekten. Biz onu sabredici bulduk. O. ne güzel kuldu” hitabına mazhar olmuş ve “Eyyub sabrı” ifadesiyle bütün bir insanlık tarihine geçmiştir.
Alemler içinde seîam olsun Eyyub Aleyhisselam'a ve ona tabi olan müminlere..


Mehmet Alagaş - Beklenen Müslümanlara
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi enderhafızım 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
En Pratik Sağlık Bilgileri Pratik / Faydalı Bilgiler enderhafızım 0 80 14 Ekim 2023 12:10
Kur'an Güzel Konuşun Diyor, Konuşuyor... Serbest Kürsü su damlası 3 2333 24 Kasım 2016 13:16
Geeflow - Diriliş (15 Temmuz Darbe Rap Şarkısı) İlahiler/Ezgiler enderhafızım 0 1929 23 Kasım 2016 11:06
Otuz Kuş & Dursun Ali Erzincanlı (Şehit Ömer... İlahiler/Ezgiler Esma_Nur 1 2680 23 Kasım 2016 10:44
15 Temmuz Demokrasi Marşı (İndir) İlahiler/Ezgiler enderhafızım 0 2243 23 Kasım 2016 10:10

Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Kardeş Ali - İyilik Timsali Serdar102 Makale ve Köşe Yazıları 0 16 Mart 2022 19:33
Hz. Eyyub (a.s.) KalbinNûru Peygamberler(a.s) 5 24 Mart 2010 19:46
Adem Aleyhisselâm'ın Yaratılışı İle İlgili Olarak CaferTayar Peygamberler(a.s) 1 24 Mart 2010 19:21
Kuranda Hz.Eyyub Kıssası MERVE DEMİR Kur'an Kıssaları 0 17 Mart 2009 11:54
Bazı Peygamberlerin Faziletleri - Hz. Eyyub (as) Verda_Naz Hadis-i Şerif 0 24 Kasım 2008 00:16

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.