Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM DİNİ KONULAR.::. > Muhtelif Dini Konular > Dua Bölümü

Konu Kimliği: Konu Sahibi enderhafızım,Açılış Tarihi:  07 Temmuz 2012 (02:26), Konuya Son Cevap : 07 Temmuz 2012 (02:26). Konuya 0 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme: Değerlendirme: Toplam 1 oy almıştır,  ortalama Değerlendirmesi 5,00 puandır.
Alt 07 Temmuz 2012, 02:26   Mesaj No:1
Medineweb Emekdarı
enderhafızım - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:enderhafızım isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5879
Üyelik T.: 28 Aralık 2008
Arkadaşları:32
Cinsiyet:Bay
Memleket:İst
Yaş:38
Mesaj: 3.186
Konular: 1383
Beğenildi:166
Beğendi:17
Takdirleri:216
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
evtx Mazlum ve Duâsı

Mazlum ve Duâsı


Mazlum ve Duâsı

Dr. M. Şerafeddin KALAY


Zulme uğrayan ve zulüm karşısında çaresiz kalan bir insanın içinde bulunduğu maddî, manevî durumu düşününüz. Gönlünde esen fırtınaları, zulme isyanını, yardıma muhtaciyetini, kendisine uzanacak bir yardım eline karşı minnettarlığını. Yapayalnız ve yardımsız kalınca uğradığı yıkımı, boynu büküklüğü. Bazen de kopardığı feryadları.

Bu durumdaki bir insan ellerini semaya kaldırdığında nasıl bir duyguyla duâ veya bedduâ eder?!. Onun duâsı, alışkanlıkla ellerini kaldıran, ezberleye geldiği duâları tekrar eden, bazen ne duâ ettiğini bilen, bazen de aklı başka yerlerde gezen birisinin duasından ne kadar farklıdır! Ne kadar içtendir! Ne kadar duygu yüklü, ne kadar boynu bükük, ne kadar muhtaciyet ifade eden bir duâdır!.. Bazen koparılan feryadlar, bazen gözlerden süzülen yaşlar, bazen çaresizlikten bir köşeye sığınış, “-Rabbim senden başka elimden tutacak kimsem yok!” deyiş sonra Yaratan’a niyaz ediş ne kadar merhamet celbedicidir! Onun için de kalbin ve ellerin yöneldiği, mutlak güç ve kudret sahibi Allah ile mazlumun arasında perde yoktur. B u duânın ne derece acil kabul göreceğinin habercisidir.

Beytullah’ı ilk görüş anı gibi, Mültezem, Makam-ı İbrahim, Rasûlullah’ın huzuru, minberi gibi, Arafat’ta vakfe anı, cihadın başlama anı gibi duyguların had safhaya ulaştığı anlar ve mekanlar vardır. Bu an ve mekânlarda yapılan duâlar diğer dualardan farklıdır. Mazlumun içinde bulunduğu durum ve zaman dilimi de diğerlerinden çok farklıdır. Onun için Ömerü’l-Fârûk(ra) halife olduğu yıllarda devlet koruluğuna korucu olarak tayin ettiği Hüneyy’e;

“Hüneyy! İnsanlara şefkat kanatlarını indir! Mazlumun duâsından sakın. Çünkü mazlumun duâsı müstecaptır,” diyerekbirkaç koyunu, birkaç keçisi olan fakirleri kollayıp gözetmesini tavsiye ediyordu[1].

O, mazlumun nasıl içten gelerek Mevlâya yöneldiğini ve Allah Rasûlü’nün(sav);

“Mazlumun bedduâsından sakının. Çünkü onunla Allah arasında perde yoktur,”[2] buyurduğunu ve bu buyruğun ne ifade etiğini biliyordu.


Mazlumun bedduâsından söz ederken bu gün yeryüzünü kaplayan zulmü, İslâm âleminde akan kanlarını ve mazlumların gözyaşlarını hatırlamamak, bir vicdansızlık, bir vurdumduymazlıktır. Hele zâlimlerden ölen birkaç kişiyi dert edinip, mazlumları görmemezlikten gelmek, gazetelerde dillendirenlerle, ekranlardaki yönlendirmemelerle, dünyayı kana bulayanların istedikleri istikamete düşünür hale gelmek, konuşmak ve hareket etmek ciddî bir gaflet, basîretsizlik, şuursuzluk ve zulme iştiraktir.

Rabbimizin bize emri ise şudur:

“Zulmedenlere en küçük bir meyil bile göstermeyin. Onlara göstereceğiniz yakınlık, meyil, sizi ateşe sürükler.
Size gerçekten yardım edecek, ateşten kurtaracak, yol gösterecek, ebedî sâadet kapısını açacak Allah’tan başka dost yoktur.
Sonra azâba uğrar, Nâra düşer, sizi kurtaracak bir yardımcı bulamazsınız.”(Hûd [11] / 113)

İslâm Ülkelerinin başsız bırakılıp birbirinden koparıldığı, mensuplarının öksüz bırakılıp boyunlarının büktürüldüğü, ilim, irfan ve şuurdan uzaklaştırılıp cehalet ve fitne girdaplarına sürüklenmesine zemin hazırlanıldığı günden beri üzerimizden kara bulutların gitmediği, şimşeklerin, yıldırımların eksik olmadığı gözler önünde bir gerçek.

İki İslâm Ülkesi bir araya gelmesin, asırlarca İslâm kardeşliğinin ve birliğinin nice güzel meyvelerini deren insanlar yeniden bu kardeşlikte buluşmasın, birbirine iman nûruyla perçinlenerek “Bünyân-ı Mersûs” olmasın, daima yutulmaya hazır lokmalar olmaya devam etsinler, gerekirse daha küçük parçalara bölünerek daha kolay lokma olsunlar diye bin bir plan yapılıyor, tuzaklar kuruluyor, hıyanet müesseseleri kurulup geliştiriliyor, dünyalık, zevk ve makam uğruna her şeyi yapmaya hazır irade ve iman yoksulu uşaklar bulunup onlara ülkeler idare ettiriliyor, gözler boyanıyor, vicdanlar satın alınıyor.

Hazırlanan planların, dönen dolapların, yapılan ve hazırlananların farkında olan nice insan da çaresizliğin boşluğunda ne yapacağını bilmeden dönüp duruyor, adım attıkça önüne set çekiliyor, susturmak, yok etmek için bütün imkânlar kullanılıyor. Sonra o da küçük çırpınışlarla ve Mevlâ’nın küçük çırpınışlara verdiği bereketlerle, ümit ışıklarıyla kendisini avutmaya çalışıyor. Zalimin insafa gelmesine ümit bağlanıyor, zalimden merhamet dilenme aczi yaşanıyor.

Kan akmaya devam ediyor. Filistinde, Irak’ta, Afganistan’da, Çeçenistan, Lübnan’da. Feryadlar ve acı duâlar da devam ediyor.


Ülkemizde yaşanan başörtü zulmünün açtığı yaraları düşününüz. Asla zulmü basite, yapılanları hafife almayınız. Hak ve hürriyetlerini kaybeden insanları, akan gözyaşlarını, suçlularla, zalimlerle uğraşması ve mazlumları koruması gereken devlet gücünün, gençliğinin baharında ve dünyayı yeni tanımaya başlayan kız çocuklarına insaf bilmez bir tavırla saldırdıklarını tarih unutmayacak, ibret için siz de unutmayınız.

Onları toplayıp şehrin uzak köşelerine dağıtışlarını, yol bilmeyen, yanında parası olmayan çocukların insaf sahiplerinin yardımlarıyla geç vakitlerde eve dönüşlerini de Biz bunun örneklerini gördük. Binler gördü. Gözü olan, onu görmek için kullanan nice insanlar gördü Vicdanı olanın vicdanı titredi.

Çocukların üzerine yürütülürlerken ağlayan polisleri de gördük. Hatta çocukların üzerine vicdansızca saldıran arkadaşlarını görüp, kabullenemeyip, kaldırıma oturup ağlayan ve; “ Benim anam başörtülü, bacım başörtülü! Benim ne işim var buralarda!” diyeni de.

Sadist ruhlar, sadistlik duygularını tatmin etti. Yıktıklarıyla, zulümleriyle öğündüler. Bu böyle tarihe geçti… Amel defterlerine böyle yazıldı; zulüm, zulüm olarak, gözyaşı akıtanlarınki, inanılan değerler uğruna acıya, mağduriyete ve zulme katlanma olarak, vicdanı olup sızlayanınki, vicdanlı olarak. Yara hala kanamaya, gözyaşları hala akmaya devam ediyor. Zaman zaman içe, zaman zaman da dışa.

Biz bir şey daha gördük. Mevlâ’ya açılan elleri. Bir şeye daha kulak verdik. Semâya yükselen duâlara… Beytullah’ta ve Arafat’ta akıtılan gözyaşlarıyla dillendirilen bedduâlara:

“ – Ya Rab! İşledikleri zulümlerin, akıttıkları gözyaşlarının âhını onlarda bırakma! Hallerini bütün insanlığa ibret eyle!

Neler yaptıklarını, neler planladıklarını, neler yapmaya hazırlandıklarını sen bizden iyi biliyorsun. Onlara fırsat verme! Kızlarımıza nasıl gözyaşı döktürdüler, binlerce kızımızı, gencimizi, anne, babayı nasıl boynu bükük, içi yanık bıraktılarsa ibret için onlara da gözyaşı döktür, ıslah olmadıkları sürece boyunlarını kaldırmaya, huzur duymaya fırsat verme!
Onlar âhireti yıkmaya çalıştıkça, dünyalarını mamur etme!” nidâlarının arkasından yükselen binlerce “–Âmîn!” seslerine de.

Bu zulmün sonunun nasıl biteceğine yine tarih şahid olacak, o günleri yaşayanlar da
Ancak bütün insanların, yapılan bu zulmün son muhasebesine şahid olacağı kesindir. Bu muhasebenin çok ağır cereyan edeceği, ilâhî adaletin zâlimleri kıvrandıracağı da kesindir. Çünkü mutlak adalet sahibi şöyle buyuruyor:

“Mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara yapmadıkları bir şeyden dolayı, hak etmedikleri bir gerekçeyle eziyet veren, zulm edenler, şüphesiz büyük bir bühtan, apaçık bir günah üstlenmişlerdir.” (Ahzab [33] / 58)

Ve yine buyuruyor ki;

“Nefsin; ‘-Yazıklar olsun bana! Allah’a karşı azgınlık içinde oldum. Hak ve hakikatle alay edenlerden, onu hafife alanlardandım,’ diyeceği ve pişmanlıkla kıvranacağınız günden sakının!” (Zümer [39] / 53-56)

Bilinmelidir ki, nefislerin pişmanlıkla kıvranacağı ve zulmünü itiraf etmek zorunda kalacağı o gün, itirafın ve pişmanlığın fayda vermeyeceği gündür.

Allah Rasûlü’nün ikazını yeniden hatırlatıyoruz:

“Mazlumun bedduâsından sakının! Çünkü onunla Allah arasında perde yoktur.”

[1] Muvatta’, İmam Mâlik (2/ 1003)
[2] Hadis müttefekun aleyh olan bir hadistir. Bak: Sahih-i Buharî, Mezâlim (10/ 311), Meğâzî (14/ 333), Sahih-i Müslim, Îman (1/ 50 Hadis No:29).
Hadis daha birçok kaynakta yer alan bir hadistir.
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi enderhafızım 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
En Pratik Sağlık Bilgileri Pratik / Faydalı Bilgiler enderhafızım 0 68 14 Ekim 2023 13:10
Kur'an Güzel Konuşun Diyor, Konuşuyor... Serbest Kürsü su damlası 3 2308 24 Kasım 2016 14:16
Geeflow - Diriliş (15 Temmuz Darbe Rap Şarkısı) İlahiler/Ezgiler enderhafızım 0 1912 23 Kasım 2016 12:06
Otuz Kuş & Dursun Ali Erzincanlı (Şehit Ömer... İlahiler/Ezgiler Esma_Nur 1 2662 23 Kasım 2016 11:44
15 Temmuz Demokrasi Marşı (İndir) İlahiler/Ezgiler enderhafızım 0 2208 23 Kasım 2016 11:10

Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Konuyu değerlendir
Konuyu değerlendir:

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Mazlum Işık & Nurullah - Ya Muhammed 2013 enderhafızım İlahiler/Ezgiler 0 29 Nisan 2013 20:22
Mazlum Mescidi Aksa... enderhafızım Makale ve Köşe Yazıları 0 31 Mart 2013 21:23
Cuma Duası MERVE DEMİR Dua Bölümü 2 13 Temmuz 2012 16:17
gülün duası Seyyid Dua Bölümü 4 02 Kasım 2008 01:33
tövbe duası Seyyid Dua Bölümü 1 27 Eylül 2008 01:15

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.