Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > .::DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI.::. > Diyanet İşleri Başkanlığı > Ezan-Kamet-Camii

Konu Kimliği: Konu Sahibi iklimya,Açılış Tarihi:  13 Şubat 2013 (17:46), Konuya Son Cevap : 13 Şubat 2013 (17:53). Konuya 2 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 13 Şubat 2013, 17:46   Mesaj No:1
Medineweb Sadık Üyesi
iklimya - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:iklimya isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 90
Üyelik T.: 21 Ağustos 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:Ankara
Mesaj: 513
Konular: 114
Beğenildi:31
Beğendi:0
Takdirleri:112
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cami'nin Gelişimi ve Fonksiyonu

Cami'nin Gelişimi ve Fonksiyonu

Hz. Peygamber (s.a.v.)'in İslam’ın ilk yıllarında Kabe'nin önünde namaz kıldıktan sonra, bilahare cami ile nasıl alakalandığını daha önce belirtmiştik. Hemen şunu söyleyelim ki, ilk defa cami inşa edildiğinde, bu bir ihtiyaç ve zaruretten doğmuştu. Çünkü Kabe olunca, başka bir camiye ihtiyaç yoktu. Fakat ne zaman ki Mekkeli müşrikler, müslümanların Kabe önünde namaz kılmalarına mani oldular, o zaman müslümanlar, cami inşasına mecbur kaldılar. Önce Hz. Ammar b. Yasir, daha sonra da aynı şekilde Hz. Ebu Bekir (r.a.), evinin avlusunda bir mescid inşa etmiştir. Hz. Peygamber (s.a.v.) Medine'ye geldikten sonra bu müessesenin gelişimi de şöyle olmuştur:

Hz. Peygamber (s.a.v.), Medîne'ye gelir gelmez, Kuba'da bir cami inşasına başlamıştı. Fakat bu cami, namaz için bir oda veya hususi bir ev olmayıp, özellikle cami olarak inşa edilen bir binaydı. Yani bu ibadet için tahsis edilmiş bir odadan ziyade, bizatihi cami olarak inşa edilmişti. İki hafta sonra da Hz.Peygamber (s.a.v.) Kuba'yı terk etti ve Medine'de, bugün büyük caminin olduğu yere yerleşti.
Burada Hz. Peygamber bir arazi satın aldı ve Kuba'nınkinden çok daha büyük olan bir cami inşaatına başlandı. Bunun basit bir sebebi vardı, o da Hz. Peygamber (s.a.v.)'in buraya yerleşmek istemesiydi. Bu sebeple Medine'de Hz. Peygamber (s.a.v.)'in de evi olması icabediyordu. Dolayısıyla, binanın tümünde namaz kılınacak bir yer ve Hz. Peygamber (s.a.v.) ile hanımı için birçok odalar mevcuttu. Başka tabirle, Hz. Peygamber (s.a.v.) caminin İslamî bir merkez olmasını istiyordu, işte bunun için camide «Suffa» denilen bir okul ihdas
edilmişti.

Suffa'nın kelime manası, bir platform şeklinde, yüksek bir yer demektir. Şu halde camide, namaz kılınan yere bitişik fakat ondan ayrı bir yer vardı. Hz. Peygamber (s.a.v.) zamanında caminin planı nasıldı bilemiyorum; fakat bugün de Medîne camisinde «Suffa» denen bir yer vardır. Hz. Peygamber (s.a.v.} ve hanımları için olan odalar ise «Suffa»nın kuzeyinde bulunuyordu. Cami'nin Hz. Peygamber (s.a.v.)'in türbesinden sonra da devam edip, etmediğini bilmiyorum. Muhtemelen, Hz. Ebu Bekir (r.a.)'ın evi de cami avlusuna bakıyordu. Çünkü, bir hadis-i şerifte deniliyor ki, Hz. Peygamber (s.a.v.) ölüm döşeğinde iken cami avlusuna açılan bütün kapıların kapanmasını, sadece, Hz. Ebu Bekir (r.a.)'ın kapısının açık bırakılmasını emretmiştir. Bugün dahi Hz. Ebu Bekir (r.a.)'ın ikamet ettiği yer bellidir.

Her hal-ü kârda bu büyük binada, beş vakit namaz kılmak için, büyük bir salon vardı, ikinci olarak Hz. Peygamber (s.a.v.)'in evi vardı ki, bu hemen hemen caminin içinde sayılıyordu Üçüncü olarak da bir okul vardı, yani «Suffa». Bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurmuştur ki: «Benim evimle, mihrap arasında «Ravzatun min riyazi'l-cenneh» (Cennet bahçelerinden bir bahçe) vardır. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.), namaz kılmak için evinden çıkıyor ve Mihrab'a gidiyordu, işte bu aradaki mesafeye «Cennet bahçelerinden bir bahçe» deniliyordu. Bir başka husus da şudur: Müslim, veya gayr-ı müslim, herhangi yabancı bir heyet, Hz. Peygamber (s.a.v.)'i görmek ve görüşmek üzere geldiklerinde Peygamber, bunları mescidde kabul ediyordu.

Hz. Peygamber (s.a.v.) evinden çıkıyor ve gelen heyetleri kabul etmek için, evinin kapısı önünde oturuyordu. Bugün dahi buraya (Ustuvanetü'l-vufüd) denilmektedir. Bu bir sütun olup Hz. Peygamber (s.a.v.)'in yabancı heyetleri kabul ettiği yeri gösterir. Şu halde görüyoruz ki, başlangıçta caminin en önemli fonksiyonları (vazifeleri), namaz kılma yeri, öğretim yapma yeri ve yabancı heyetleri kabul etme yerlerinden ibaretti. Namaz mecburidir. Diğer fonksiyonlar için de lüzumu varsa cami kullanılabilir. Yoksa caminin dışında okul yapılabilir. Yabancı heyetleri kabul etmek için de cami dışında bir bina yapılabilir. Fakat ibadetin camide yapılması gereklidir.

Caminin bir başka fonksiyonu da şuydu: Bazen, Hz. Peygamber (s.a.v. )'i görmek için Medine'ye gelen heyetler hiç kimseyi tanımıyorlardı. İşte Hz. Peygamber (s.a.v.) bu gibi heyetleri camide barındırıyordu. Hadis-i şeriflerde bu husustaki malumata göre bu heyetler, develerini cami avlusunda bir yere yerleştiriyorlardı. Muhtemelen develere ayrılan bu yer, yeteri derecede büyüktü. Zira bu gelen heyetler, bazen onlarca idi. Bu sayı bazen sekseni buluyordu.

Aynı şekilde okul için ayrılan «Suffa» da çok geniş olduğu kanaatini uyandırıyor. Bunun iki sebebi vardır: Birincisi, burada okuyan talebeler, geceleri de bu Suffa'da yatıyorlardı. Tabii olarak yatmak için kullanılan yer, oturmak için kullanılan yerden daha geniştir.
Muhtemelen Ensar, Suffa'da yatmıyordu. Bunlar, öğrenim için gündüz geliyorlar ve geceleyin de evlerine dönüyorlardı. Fakat bildiğimiz gibi Medine'de birçok muhacirun vardı. Tahsil yapmak isteyen bu Muhacirun'un imkanları olmadığı için, bunlar gündüzleri Suffa'da tahsil görüyorlar, geceleri de aynı yerde yatıyorlardı. Bazı kaynaklara göre Suffa'da yatan talebelerin sayısı seksen kadardı. Çünkü, bir hadis-i şerifte okuyoruz ki, bir gün zengin bir Ensarî camiye gelir; Suffa talebelerini evinde yemek yemeğe davet eder; beraberinde seksen talebeyi alır. Buradaki toplam talebe sayısı ne kadardı bilmiyoruz. Belki yüz kadardı. Tabi bu sayı, gündüz daha fazla idi.

Daha önce belirttiğimiz gibi, Hz. Peygamber (s.a.v.) heyetleri camide kabul ediyordu. Misal olarak, Hz. Peygamber (s.a.v.)'i görmeye gelen iki kabileyi zikredeceğim. Önce, Doğu Arabistan'da yaşayan Temim kabilesinden bahsedelim.
Bu, oldukça kalabalık ve mağrur bir heyetti. Çünkü Onlar'a göre Temim kabilesi, Arabistan'ın en büyük, en kuvvetli, en akıllı vs. kabilesi idi. Netice olarak, bunlar çok mağrur ve kendilerini büyük sayan bir kabilenin temsilcileri idi. Fakat bizim gibi, bu bilgilerin okuyucuları için, bu kabile çok ahmak bir kabiledir. Çünkü bunlar, Medine'ye gelir gelmez. Hz. Peygamber (s.a.v.)'in kapısına gelerek bağırırlar, «Ey Muhammed! Kapıya çık; seninle konuşacağız» vs. gibi nezaketsizce davranışlarda bulunurlar. Halbuki, onlara nazik bir şekilde muamele etmek isteyen Hz. Peygamber (s.a.v.) evinden çıkar Ustuvanetül-Vufud'un yanında oturur ve onları huzura kabul eder.

devam ediyor...
__________________
Bismillah diyerek...
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi iklimya 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Hicretle bütün insanlığı aydınlatan bir medeniyet... Tebliğ-İrşad-Vaaz-Hutbe-Nasihat iklimya 0 2201 04 Kasım 2013 11:00
Diyanet İşleri Başkanlığından Accra Furkan... Ezan-Kamet-Camii iklimya 0 2289 22Haziran 2013 01:39
Yaz Kur’an kurslarına kayıtları başlıyor Kur'ân Kursları iklimya 0 2171 22Haziran 2013 01:37
Aşere/Takrib Kursu”nu Dışardan Bitirenler İçin... Din Görevlileri iklimya 0 1861 09 Mayıs 2013 23:33
İslam Dünyasindaki Hüzün Ve Kutlu Doğum Tebliğ-İrşad-Vaaz-Hutbe-Nasihat iklimya 0 1731 11 Mart 2013 19:44

Alt 13 Şubat 2013, 17:50   Mesaj No:2
Medineweb Sadık Üyesi
iklimya - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:iklimya isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 90
Üyelik T.: 21 Ağustos 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:Ankara
Mesaj: 513
Konular: 114
Beğenildi:31
Beğendi:0
Takdirleri:112
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Cami'nin Gelişimi ve Fonksiyonu

Huzura kabul edilen bu nezaketsiz insanlar, hemen övgülerine başlar ve: «Biz, Arapların en kuvvetlisi, en zekileriyiz. Bizler, krallar yetiştirdik, falan falan kralı ortaya çıkaran biziz» vs. gibi imtiyazlarından, özellikle söz ederler. Sonra da, «En büyük hatipler bizden çıkmıştır. Bizim hatiplerimiz birisini lanetlediler mi, herkes onu lanetler, bunun aksine, hatiplerimiz birisini tezkiye ettiler mi, herkes ona saygı duyar, onu tanır» derler. Daha sonra bu hatiplerden birisi ayağa kalkar, bir nutuk çeker ve oturur. Bu sırada Hz. Peygamber (s.a.v.) Ensar'dan birisine, bu hatibe cevap vermesini emreder. Daha önce, Temim kabilesinin Hz. Peygamber (s.a.v. )'le münakaşa etmeye geldiklerini belirtmiştik. Bunun için de onların hatibi daha önceden hazırlıklı gelmişti. Halbuki, Hz. Peygamber (s.a.v.) herhangi bir müslümana, cevap vermesi için emir veriyor ve bu müslüman, hiçbir hazırlığı olmadan kalkıyor ve cevap veriyor, işte aradaki fark. Müslümanlardan konuşan Ensari'nin çok yüksek bir sesi vardı ve Temimli hatibin sesi, birkaç safa varıyorsa, Ensarî'nin sesi bütün dinleyicilere varıyordu. Bu Ensarî yüksek sesiyle meşhurdu. Böylece Ensarî'nin bu yüksek sesi, Temimliler üzerinde kötü bir tesir yaptı ve kendi kendilerine şöyle söylediler: «Nasıl olur? Bunun sesi nasıl bizim sesimizden yüksek olur?».

Temimli hatip, konuşmasında, «biz krallar yetiştirdik» demişti. Ensari buna cevaben, «Bizim aramızdan bir Peygamber çıktı, bir Peygamber'e kim eşit olabilir?» dedi ve devam etti; «Peygamberimiz bize ahlakı ve güzel adetleri öğretti, halbuki krallar sadece yağma ederler, öldürürler, kötülük yaparlar vs.» Daha sonra bu Ensarî müslüman devam etti:

«Siz putperestsiniz, halbuki Peygamberimiz bize, yaratıcımız olan Allah'a iman etmeyi öğretti ki bunu, krallar değil, Peygamberler yapabilir ve bu Peygamber, sizin aranızdan değil, bizim aramızdan çıktı» dedi. «Filhakika siz, aranızdaki bir başka yaratığa tapıyorsunuz, çünkü putları yaratanlar yani yapanlar sizlersiniz. Böylece siz, yaratıcınızın yaratıcısı oluyorsunuz ki, bu gülünç bir şeydir» diyerek sözlerini tamamladı.
Bunu müteakip, Temimli bir şair ayağa kalktı ve hatip arkadaşının dediklerini şiir olarak tekrar etti. Yani «Biz kralız, kuvvetliyiz, zenginiz, vs.» diye konuştu. Şüphesiz bu şiir de daha evvel hazırlanmış idi. Hz. Peygamber (s.a.v.), cevap vermesi için Hasan b. Sabit'e emir verdi. Hasan ayağa kalktı ve hiçbir hazırlığı olmaksınız bir şiir tertip ederek, Temimli'ye cevap verdi.

Bundan sonra heyet, kendi aralarında istişare etmek için izin aldı ve caminin bir köşesine çekilerek, aralarında istişare ettiler. Değerlendirmeleri şöyle oldu: «Hiçbir şeyin kıymeti yok ama, müslüman hatibin sesi, bizimkinden daha yüksekti; şu halde o, bizim hatib'i mağlup etti. Onların şairi, hazırlıksız olarak bize cevap verdi; demek ki, bizden daha kabiliyetlidirler». Netice olarak dediler ki: «Müslümanlardan bize cevap verenler, bizden daha kabiliyetli insanlardır; bunların yolu doğrudur ve biz de İslamiyet’i kabul ediyoruz». Hadisenin teferruatı, şimdilik bizi ilgilendirmiyor. Bu olayda bizi ilgilendiren durum, gayr-ı müslimler'in camiye kabul edilmeleri ve bunların şairlerinin, cami'de batıl şiirler dahi okumasıdır ki, Hz. Peygamber (s.a.v.) bütün bunlara hoşgörüyle muamele etmiştir.

İkinci bir heyet de, Necran heyetiydi. Necran, bugün için Güney Arabistan'da Yemen hududundadır. Hz. Peygamber (s.a.v.) zamanında, burada hristiyanlar yaşıyordu. Bu hristiyanlar da, muhtemelen korktuklarından,Hz. Peygamber (s.a.v.)'e bir heyet göndermişlerdi. Kendi kendilerine diyorlardı ki, «Medine Kralı yaniHz. Peygamber (s.a.v.) kuvvetlidir; bize saldırmaması için iyisi mi onlarla antlaşma yapmak için görüşelim». Gelen heyetin başkanı bir papazdı. Bu heyette, çeşitli rütbelerde, başka din adamları olduğu gibi, hiç inanmayanlar da vardı. Şüphesiz ki, heyetin başı papaz olunca dinden bahsedilir. Bunun için bu heyetin başkanı olan papaz da, barıştan bahsedeceği yerde, önce dinden yani İslamiyet ve Hıristiyanlıktan söz ettiveböylece bir münakaşa oldu.

Bu mevzudaki kaynağımız İbn Hişam bütün teferruatı vermektedir. Hangi noktalarda münakaşa oldu; Hz. Peygamber (s.a.v.) bu sorulara nasıl cevap verdi; bunların hepsi İbn Hişam'da mevcuttur. Neticede, Hz. Peygamber (s.a.v.) cevapta Onları ikna edemeyince bir teklifte bulundu; «Mubahale». Mubahale, yalancıya karşı Allah'ın lanetini, istemektir. Hz. Muhammed, Necranlı heyete diyor ki: «Siz, dediklerinizin doğruluğunu iddia ediyorsunuz; ben ise, dinimin doğruluğuna inanıyorum. Şu halde, hep beraber Allah'a dua edelim ve aramızdan hangimiz yalancıysa, Allah O'na lanetini ve gazabını yollasın». Bu olay, Kur'an-ı Kerîm'de de zikredilmiştir: «Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimiz ve kendinizi çağıralım, sonra (hepimiz bir arada olarak) dua ve niyaz edelim de Allah'ın lanetini yalancıların üstüne okuyalım» (Al-i îmran süresi, 61). Bunun üzerine konuşma sona erdi ve Hz. Peygamber (s.a.v.) Onlar'a: «Yarına kadar düşünün ve buraya gelip bunu yapalım» dedi.
Ertesi gün Hz. Peygamber (s.a.v.), Hz. Fatıma, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin gibi en yakın akrabalarını alarak camiye geldi. Necranlı heyet Onlar'ın bu şekilde gelişini seyrediyordu. Heyetin başkanının çok akıllı olduğu görülüyordu. Yanındakilere diyordu ki, «Peygamberin ve yanındakilerin gözünde o kadar kuvvetli bir nur görüyorum ki, bunlar göğün yere inmesini isteseler, gök yere iner. İyisi mi, bu insanlarla daha fazla münakaşa etmeyelim. Çünkü Allah'ın lanetini isteyecek olursak, hepimiz helak oluruz. En iyisi biz Onlar'la barış yapalım ve doğru olmayan bir dine dayanarak Allah'ın lanetini istemeyelim». Ondan sonra da barış maddelerini görüşmeye başladılar. Yani senede ne kadar vergi vereceklerini vs., vs.

Kaynağımız İbn Hişam'ı takip ediyoruz: Oturum esnasında, Hristiyan heyetin başkanı, oturuma ara verilmesini istedi. Bunun üzerine O'na «Nereye gidiyorsun; Ne yapmak istiyorsun?» denildiğinde cevaben, «Şimdi ibadet saatimizdir; camiden çıkıp ibadetimizi yaptıktan sonra geri döneceğiz» dediler. Hz. Peygamber (s.a.v.) onlara «Şayet sadece ibadet için çıkıyorsanız, gitmeyin, ibadetinizi camide yapın» dedi Onlar da ibadetlerini camide yaptılar. İbn Hişam ilave ediyor ve diyor ki, o gün orada bulunan müslümanlar, hristiyanların kıble olarak doğuya yöneldiklerini gördüler. Kıble tabiri kullanılıyor: «Onların kıblesi doğuya doğru idi». Muhtemelen, bu rivayeti nakleden müslüman ravi hristiyanların niçin doğuya döndüklerini bilmiyordu. Her hal-ü kârda, oradaki müslümanlar, hristiyanların ibadet için doğuya yöneldiklerini gördüler; bunu yazdılar; bu doğrudur.

devam ediyor...
__________________
Bismillah diyerek...
Alıntı ile Cevapla
Alt 13 Şubat 2013, 17:53   Mesaj No:3
Medineweb Sadık Üyesi
iklimya - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:iklimya isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 90
Üyelik T.: 21 Ağustos 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:Ankara
Mesaj: 513
Konular: 114
Beğenildi:31
Beğendi:0
Takdirleri:112
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Cami'nin Gelişimi ve Fonksiyonu

Cami, ibadetin dışında başka hususlar için de ihtiyaç halinde kullanılmıştır. Sadece okul olarak değil, hapishane olarak da kullanılmıştır. İbn Hacer'in, «isabe» adlı eserinde rivayet ettiğine göre hicretten evvel bir gün Hz. Peygamber (s.a.v.) Mekke'de, büyük bir Necidli reis olan, Sümame b. Usal ile karşılaştı ve onu İslamiyet'e davet etti. Sümame, bu teklife o kadar kızdı ki, şöyle dedi:

«Daha fazla devam edecek olursan, seni öldürürüm.» Takriben hicri V. senede, müslümanlar Necd bölgesine bir gazve tertip ettiler ki, bu gazve esnasında bir esiri yakalayıp, Medine'ye getirdiler. Hz. Peygamber (s.a.v.) onu görünce dedi ki: «Bu büyük reis Sümame'dir; O'nu caminin bir sütununa iplerle bağlayın». Sümame'nin yiyecek, içecek ve her türlü tabii ihtiyacı temin edildi. Hz. Peygamber (s.a.v.), camiye her gelişinde O'nu gördü ve İslam'a davet etti. Fakat Sümame her seferinde, şöyle cevap veriyordu:

«Para istiyorsan, sana para verebilirim; beni öldüreceksen, kan dökmüş olan birisini öldürmüş olacaksın (Sümame'nin kan dökmüş ol¬maktan neyi kast ettiği bilinmiyor). Üç gün müddetince, Hz. Peygamber (s.a.v.), O'nu İslam'a davet ettiği halde cevabı değişmedi. Hz. Peygamber (s.a.v.) üçüncü gün de O'ndan aynı şeyleri duyunca, serbest bıraktı. Camiden çıkan Sümame bir gusül abdesti aldı. Sonra camiye geri gelerek, sevinçli bir şekilde, müslümanlığını ilan etti. Ve ilave etti: «Ey Muhammed (s.a.v.), şimdiye kadar, benim en çok nefret ettiğim şahıs idin.Fakat şu andan itibaren yeryüzünde en çok sevdiğim şahıs durumundasın.»

Bir başka misal de meşhur Adî et-Tayi'nin kızı Saffana'ya aittir. Tay kabilesi, talan etme ve hırsızlık yapma yönünden çok meşhurdu. O derecede ki, Mekke'ye gelen hacıları dahi öldürmekten çekinmiyorlardı. Onların memleketine, yani Tay kabilesi üzerine müslümanlar tarafından bir gazve tertiplendi. Kabilenin reisi Adiy, kaçmaya muvaffak olduysa da, kız kardeşi Saffana esir edildi. Saffana, bir kadın olduğu için, caminin sütununa bağlanmayıp, caminin bir hücresine kapatıldı. Ona iyi muamele edildi ve kendisine yapılan davete icabet edip müslüman oldu. Hz. Peygamber (s.a.v.) O'na şöyle söyledi:

«Şayet burada kalmak istersen, her türlü ihtiyacın karşılanacaktır». Fakat o memleketine dönmeyi tercih etti. Hz. Peygamber (s.a.v.), Tay kabilesine gidecek bir kervan buluncaya kadar bekledi. Sonra Saffana'ya bir binek, yolda lazım olacak şeyler vs. tedarik etti. Saffana, memleketine gittiğinde, kardeşinin Suriye'de olduğunu öğrendive O'na gitti. Saffana, kardeşini görünce, O'na itab'da bulundu:

«Nasıl beni terk ederek kaçabilirsin?» Adiy, ondan özür diledi ve barıştılar. Daha sonra, Hz. Peygamber (s.a.v.)'in övgüsünü yapan Saffana'nın ısrarı üzerine, Medine gitti. Adiy bir Hristiyan idi. Fakat Hz. Peygamber (s.a.v.) O'na İslam’ı anlattığında, bütün peşin hükümlerinden vazgeçerek İslamiyet’i kabul etti.
Caminin şu ana kadar belirttiğimiz yönlerinden başka bir de mimarisinden bahsetmek gerekir ve bu konuda öncelik minbere aittir. Hz. Peygamber (s.a.v.), hutbe okumak için ayağa kalkıp, bir şeye dayanıyordu ki, bu bir hurma kütüğünden başka bir şey değildi. Daha sonra, kiliselerde olduğu gibi bir minberden istifade edilmesi teklifi yapıldı. Bazılarına göre, bu mevzuda Habeşistan'dan misal verildi. Diğer bazılarına göre ise, eskiden bir Filistin hristiyanı olan Tamim ed-Dari, Suriye'den misal verdi. Her hal-ü kârda Hatib'in sesinin uzağa ulaşması için, bu bir zaruretti.

Cami mimarisinde bir başka şey vardır ki o daha sonra yapılmıştır: «Minare». Başlangıçta, ezan okumak için Bilal, mescide yakın olan bir evin damına çıkıyordu. Mescid-i Nebevi, genişletilmek için tekrar inşa edildiğinde, müezzinin çıkıp ezan okuması için, caminin yanına bir kule yapıldı. Daha Hz. Ömer (r.a.)'ın zamanında birkaç minareden söz edilmektedir. Muhtemelen ezanı, şehrin her tarafına duyurmak için bir çok minare mevcuttu.Önceleri mükebbirler (=imamın tekbirlerini daha uzağa ulaştıranlar) vardı. Fakat camilerde, mükebbir için bir yer inşa etmek, muhtemelen Türkiye'in şahsına mahsus bir özelliktir. Çünkü, başka yerde görmedim.

Devletin ileri gelen adamları için, bir «Hünkar Mahfili» inşa etmek de, bir zaruretin neticesi idi. Hz.Ömer ve Hz. Ali, camide şehid edildiler. Hz. Muaviye camide ağır bir şekilde yaralandı. Ve Hz. Muaviye'nin teşebbüsü iledir ki, çok iyi muhafaza edilen «maksura» inşa edildi. Bu «maksura»lar sadece, başşehrin büyük camisinde değil, taşradaki diğer büyük şehirlerin camilerinde de, valileri korumak için inşa edilmişlerdir.

(alıntı)
__________________
Bismillah diyerek...
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Konuyu değerlendir
Konuyu değerlendir:

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Piaget – Ahlak Gelişimi mehmet akif2 KPSS Eğitim Bilimleri 2 01 Mart 2018 18:59
Kohlberg – Ahlak Gelişimi mehmet akif2 KPSS Eğitim Bilimleri 2 01 Mart 2018 11:16
Zikrin İşlevi, Zikir Ne İşe Yarar, Zikrin Fonksiyonu/Muhsin İyi muhsin iyi Makale ve Köşe Yazıları 26 10 Mayıs 2015 19:16
İslam Bilimlerinin Doğuşu Ve Gelişimi enderhafızım İslam Bilimlerinde Yöntem 1 29 Nisan 2014 00:53
gençliğin gelişimi Tuba_ Kişisel Gelişim ve Psikoloji 1 19 Mart 2014 03:25

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.