Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.İLİTAM İLAHİYAT LİSANS TAMAMLAMA.::. > İlitam 3.Sınıf Dersleri > İslam Mezhepleri Tarihi

Konu Kimliği: Konu Sahibi Medine-web,Açılış Tarihi:  20 Aralık 2013 (06:27), Konuya Son Cevap : 20 Aralık 2013 (06:31). Konuya 1 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 20 Aralık 2013, 06:27   Mesaj No:1
Medineweb Site Yöneticisi
Medine-web - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medine-web isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 1
Üyelik T.: 14Haziran 2007
Arkadaşları:7
Cinsiyet:Erkek
Yaş:49
Mesaj: 2.985
Konular: 339
Beğenildi:1161
Beğendi:331
Takdirleri:7457
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Mezhepler tarihi 4.ve 5. Hafta

Mezhepler tarihi 4.ve 5. Hafta

MEZHEPLER TARİHİ 4. HAFTA

MEZHEPLERİN TASNİFİ
İslâm mezhepleri temel konuları itibarıyla itikadî, siyasîve amelî/fikhî olmak üzere üç grupta mütalaa edilmiştir. Bunların ilk ikisi İslam Mezhepleri Tarihinin,diğeri ise fıkhın konuları içinde değerlendirilmiştir. Diğer taraftan bazı klasik kaynaklarda, mezheplerinortaya çıkış tarihi dikkate alınarak kronolojik tasnifler yapılmıştır. Örneğin Nevbahtî’nin Fıraku’ş-Şia’sıile Kummî’nin el-Makâlât ve’l-fırak’ı bu şekilde tasnif edilmiştir. Bunlar, imâmet tartışmalarıçerçevesinde Hz. Ali’den itibaren her imâmın vefatından sonra ortaya çıkan grupları tarihi süreci esasalarak ayrıntılarıyla açıklamaktadırlar.
Kaynaklarda belli oranda dikkate alınan bir diğer tasnif ise “iftirak hadisi” diye bilinen rivayetlere dayanmaktadır. Bu rivayeti esas alan bazı mezhepler tarihi yazarları, İslâm mezhepleriniyetmiş üç fırkaya tamamlamaya çalışmıştır. Özellikle Bağdâdî’den itibaren “iftirak hadisi” esas alınarak yapılan tasnifler yaygınlık kazanmıştır.
1. Siyasî Mezhepler
Hz. Osman’ın şehit edilmesiyle başlayan ve Cemel, Sıffin, Nehrevan savaşlarıyla devam eden olaylar zinciri içinde belli bir siyasî tavır sergilemişlerdir.
Hariciler, Hakem Olayı sonrasında Ali ve Muaviye’nin küfre düştüğünü, onları destekleyenlerin de aynı konumda olduğunu ileri sürmüş, hem Hz. Ali’ye karşı hem de zamanla Emevîlere karşı siyasî mücadele içinde olmuşlardır.
Şia ise, Hz. Ali’nin yanında yer alan Müslümanların haklılığını savunan ve Ehli Beytin üstünlüğünü iddia eden, ilk başlangıçta siyasî bir hareket olan ancak zamanla inanç ve fıkhî yönünü de geliştiren siyasî bir mezheptir.
Mürcie, ihtilaflardan uzak durmaya çalışan, büyük günah sahiplerinin durumunu Allah’a havale eden ve bu durumu âhirete irca eden gruptur.
Mûtezile ise büyük günah işleyenlerin tövbe etmeden ölmeleri halinde cehennemlik olduklarını savunmuştur.
Bu dört grup, siyasî olaylar karşısında tavır belirlemeleri sebebiyle siyasî fırkalar olarak değerlendirilmiştir.
2. İtikâdî Mezhepler
Dinin inançla alakalı temel konularında ortaya çıkan ihtilaflar sonucunda teşekkül eden fırkalara itikadi mezhepler denilmektedir.Bu gruba giren mezheplere örnek Cebriyye, Kaderiyye, Mutezile ve Mürcie fırkalarını göstermek mümkündür. Unutmamak gerekir ki İslam Mezhepleri Tarihi bilimi siyasi ve itikadi mezhepleri konu edinmiştir.
Mezhebî bakış açıları farklı olmakla birlikte her fırka kendi içinde fırkaları Ehli necat ve Ehli bid’at şeklinde ikiye ayırır.
Ehli Sünnet= “Ehl-i sünnet ve’l-cemaat” ve “Ehl-i bidat” şeklinde yapmış; ayrıca Ehl-i sünnet ekolünü de kendi içinde “Ehl-i sünnet-i hâssa” ve “Ehl-i sünnet-i ‘amme” olmak üzere ikiye ayırmışlardır. Bu anlayışa
göre Ehl-i sünnet-i hâssa’yi “Selefiyye” oluşturmaktadır. Ehl-i sünnet-i amme’yi ise Eş‘ariyye ve Mâtürîdiyye ekolleri oluşturmaktadır.
Sünnî âlimler, Cebriyye, Kaderiyye, Mu‘tezile, Mürcie, Şia gibi mezhepleri ve bunların alt kollarını oluşturan grupları dalalete düşmüş fırkalar olarak değerlendirmişlerdir. Bununla birlikte ehl-i bidat olarak nitelendirilen İslâm mezhepleri, ehl-i kıble oldukları dikkate alınarak İslâm’ın dışına itilmemiştir.
3. Fıkhî Mezhepler
Hicri I ve II. yüzyıllarda ulema arasındaki bu farklılaşma temelde iki ekol halinde; Hicaziyyûn/ Ehli Hadis ve Irakiyyûn/Ehli Re’y şeklinde kendisini göstermiştir. Günümüze kadar yaygın olarak gelenleri; Hanefiyye, Şafiyye, Malikiyye, Hanbeliyye, Zahiriye ve Caferiyye mezhepleridir. Bunlar fıkhî/amelî mezhepler olup Siyasi ve İtikadi Mezhepler Tarihinin kapsamına dahil değillerdir.
B. MEZHEPLERİN SAYISI
Konuyla ilgilenen İslâm âlimleri, mezheplerin sayısı konusunda Hz. Peygamber’den rivayet edilen meşhur bir hadise dayanmaktadırlar. Ebu Hüreyre, Enes b. Malik, Avf b. Malik ve Muaviye’denfarklı ifadelerle nakledilen bu hadise göre Yahudi ve Hıristiyanlar 71 veya 72 fırkaya ayrılmıştır. Hz.Muhammed’in ümeti ise 73 fırkaya ayrılacaktır. Bu 73 fırkadan biri kurtuluşa erecek diğerleri cehenneme girecektir.
İslam ümmetinin yetmiş üç fırkaya bölüneceğini savunanlar= Ebü’l-Hüseyin el-Malatî, Abdülkâhir el-Bağdâdî, el-İsferâyînî, Şehristânî, Adudüddîn el-Îcî gibi müelliflerdir.
Mesela Bağdâdî, ümmetin yetmiş üç fırkaya bölüneceğini, biri hariç diğerlerinin cehenneme gireceğini bildiren ve sıhhati tartışmalı olan hadisi sahih kabul ederek eserin plan ve muhtevasını buna göre düzenlemiştir.
O, 73 sayısını tutturmak için fırkaların tasnifinde bayağı zahmet çekmiş; bazen tâlî grupları öne çıkarırken bazen de önemli fırkaları görmezlikten gelme durumunda kalmıştır. Ancak fırkaların sayısını tespit hususunda aynı metodu benimseyen, hem ana fırkaları hem de onların tâlî kollarını aynı şekilde sayan iki müellif bulmak neredeyse imkansızdır.
Diğer taraftan İslâm topluluğunun 73 fırkaya ayrılacağını bildiren bu hadisin, kesin bir sayı göstermekten ziyade, çokluğu ifade ettiğini ileri süren epeyce âlim vardır. Makdisî, İbnü’l-Cevzî,Fahreddin er-Râzî, Celaleddin ed-Devvânî ve Şâtıbî gibi âlimler bu sayının gerçek anlamda kullanılmadığını ileri sürerler. Bunlara göre hadiste geçen “seb‘ûn” (yetmiş) rakamı kesin bir sayıyı değil çokluğu ifade etmektedir. Nitekim hem Kur’an’da hem de Arap edebiyatında 7, 70, 700 gibirakamların çoğu defa mübalağa ifadesi olarak kullanıldığı bilinmektedir.
Yetmiş üç fırka anlayışının bir diğer problemli yönü bunlardan hangisi ya da hangilerinin kurtuluşa ereceği tartışmasıdır. Gazzâlî, ümmetin yetmiş üç fırkaya ayrılacağını bildiren hadiste zikredilen “necat bulan” topluluktan maksadın “cehenneme gönderilmeyen ve şefaate muhtaç olmayanlar” olduklarını açıklamıştır.
Gazzâlî, ‘necat bulan fırka tektir’ veya bunun tam zıddı olan ‘helak olan fırka tektir.’‘Necat bulandan’ maksat da hesapsız ve şefaatsiz cennete girenler demek olur. Çünkü hesaba çekilen herkes azap görür. Bu itibarla da kurtuluşa ermiş olmaz. Şefaat dileyen de mezellete maruz kaldığı için mutlak olarak kurtuluşa ermiş sayılmaz. Bu iki yolun birinde en hayırlılar, diğerinde en şerliler bulunur. Diğer fırkaların hepsi ise bu iki ana grubun arasında bulunurlar.
Müşteşrik Goldziher (1850-1921) ise, söz konusu hadisteki yetmiş küsur sayısı hakkında değişik bir görüş ileri sürmüştür. Ona göre hadisteki sayı, gerçek sayıyı bildirmez. Hz. Muhammed, bu sözleriyle İslâmiyet’in Yahudilik ve Hıristiyanlığa nispetle daha çok meziyetlere sahip olduğunu ifade etmek istemiştir.
C. MEZHEPLERE AYRILMANIN HÜKMÜ
İslâmiyet, insanın hem kendisini hem de içinde yaşadığı tabiatı ve tabiat ötesini kapsayan, bunun yanında kâinatın yaratıcısı ve yöneticisi, O'nun insanla ve tabiatla olan münasebeti, ölüm sonrasındaki hayat gibi birçok konuyu içeren bir sistemdir. Bu sistemi anlamak, içinde yer almak, davranışlarını ona göre ayarlamak kolay değildir. Ayrıca insanların anlayışları da aynı sevide değildir. Aynı hadise karşısında insanların farklı tepkiler vermeleri ya da çok farklı yorumlar ileri sürmeleri bunun en önemli delilidir.
1. Siyasî-Sosyal ihtilaflar
İslâm dini inanç alanında olduğu gibi sosyal alanda da tevhid-birlik temeline oturmuş bir dindir. Tevhid, itikâdî açıdan öncelikle Allah Teâlâ’yı zat ve sıfatlarında bir ve tek kabul etmek, gerek zatında gerekse sıfatlarının hiç birisinde O’na ortak koşmamak anlamına gelmektedir.
Siyasal açıdan da İslâmiyet, mensuplarının birlik ve beraberlik içinde olmalarını, ırk, dil, bölge, siyaset ve ideoloji gibi etkenlerle ayrılıp parçalanmamalarını istemektedir. Allah Teâlâ “topyekun Allah’ın ipine sımsıkı sarılın ve ayrılığa düşmeyin” ve “Allah’a ve O’nun peygamberine itaat edin ve ayrılığa düşmeyin, aksi takdirde korkuya kapılır da gücünüz gider.” mealindeki âyetlerde bu hususa açıkça dikkat çekmiştir.
Bunlara ilaveten namaz, oruç, zekat ve hac gibi İslâm’ın temel ibadetlerinin hikmetlerinden birisi de müminler arasında güçlü bir cemaat şuurunun gelişmesi ve sosyal birliğin korunmasını sağlamaktır. Hz. Peygamber de bütün hayatı boyunca bu doğrultuda hareket etmiş, söz ve davranışlarıyla İslâm birliğini kurmaya ve korumaya son derece özen göstermiştir.Toplum yapısını temelden sarsacak ve sosyal birlik ve beraberliği yıkacak sosyal-siyasî ihtilaflar ve fikir ayrılıkları haramkabul edilmiştir.
2. İnanç Esaslarında ihtilaflar
İslâm dininin kesin delillerle sabit olan hükümlerinde ayrılık çıkarmak yasaklanmıştır, haramdır. Bu kesin hükümler, meşhur Cibril hadisiyle altı noktada özetlenen iman esasları ile beş madde halindebelirtilen İslâm şartlarıdır ki bunlar usûlu’d-dinioluştururlar. Bundan başka hakkında apaçık (muhkem) ayetler, hadisler yani sübutu ve delâleti kesin deliller bulunan bütün hükümler, farz veya haram oluşu kesin delillerle sabit olmuş bütün dinî meseleler de böyledir.
İtikâdî konularda veya usûlu’d-dinde ihtilaf haline getirilmesi haram kılınan şey, dinden olduğu kesinlikle bilinen bir konunun mevcudiyeti yani dinden olup olmadığı hususunda ihtilafa düşmektir. Böyle bir ihtilaf ise, dinden olduğu kesinlikle sabit olan konunun inkarı demektir. Buna mukabil birkonunun mevcudiyetini yani dine ait bir hüküm olduğunu kabul ettikten sonra konunun anlaşılmasıdoğrultusunda mahiyet ve keyfiyeti üzerinde delile dayanarak farklı görüşler ileri sürmek yasaklanmış değildir. Zira bu dinî bir nassı ve konunun varlığını inkar değil, aksine varlığı kabul edilen bu nassınnasıl anlaşılmasıyla ilgili bir bakış açısı farkıdır.
Selef alimlerine göre özellikle itikat noktasında usûlu’d-dinde fırka ve mezheplere ayrılmak asla caiz değildir. Selefiyyenin bu muhafazakar görüşü hürmete layık olmakla beraber islâm kültür tarihinin gerçeklerine yani tarihî vakaya uygun düşmemektedir. Çünkü islâm mezhepler tarinde sadece selefiyye (ehl-i sünnet-i hâssa) değil, Eş‘ariyye ve Mâtürîdiyye (ehl-i sünnet-i ‘amme) ehl-i sünnettendir.
O halde usûlu’d-dine ait konularda nasların varlığını yani dinden olduğunu kabul edip etmeme noktasındaki ihtilafların haricinde bu dinî asılları delillere dayanarak anlayıp yorumlamada farklı fikirler ileri sürmek haram değil, caiz ve meşrudur.
3. Fıkhî Konularda İhtilaflar
Dinin ibadet ve pratik hayatla ilgili konularında farklı görüşlere sahip olmak, dolayısıyla mezheplere ayrılmak muhafazakâr âlimler tarafından bile sakıncalı görülmemiştir. Furûu’d-dindeki yani fıkhî meselelerdeki ihtilaf ve görüş ayrılıkları ümmet-i Muhammed için rahmet telakki edilmiştir. Allah Elçisinin vefatından sonra fakih sahabiler ortaya çıkan yeni meselelerin çözümünde Muaz b. Cebel metodunu benimsemişler ve furû-i dinde yer yer farklı içtihat ve fetvalar ortaya koymuşlardır. Bu böylece sonraki asırlarda da bu şekilde devam ede gelmiştir. Hatta bir mezhep imamı diğer mezhep imamına nispetle farklı görüşlere sahip oldukları gibi (imam Ebû Hanife, imam Şafii, imam Mâlik vs), bir mezhep içinde o mezhebe mensup alimler bile hem kendi imamlarına hem de kendi aralarında farklı görüş ve fetvalar ileri sürerek dinî fikir hürriyetinin güzel örneklerini vermişlerdir.
Hülasa fıkhî meselelerde delillere dayanmak suretiyle farklı görüşlerin ileri sürülmesi, sadece caiz olmayıp teşvik edilen ve rahmet olarak algılanan bir husus olagelmiştir. Bu aynı zamanda İslâm toplumunda hayatın daha kolay yaşanabilir hale getirilmesi demek olduğu gibi, ferdî ve sosyal hayatın zaman içersinde statikleşip kemikleşmesini önleyerek fikrî ve amelî hayatın canlanarak ilerlemenin sağlanması demektir.
__________________

Büyükler fikirleri,Ortalar olayları,Küçükler kişileri tartışır.
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi Medine-web 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Mustafa İslamoğlu Sözler Medineweb.net Videolar Mihrinaz 2 190 30 Nisan 2023 16:51
Şirk Hakkında Kuran Ne Diyor? Medineweb.net Videolar Medine-web 0 148 29 Nisan 2023 18:52
DÜNYA KABE'NİN NERESİNDE Hacc-Umre-Kurban Medine-web 0 925 27 Nisan 2020 21:40
T.B.Teknolojileri-2 Vize Konuları Ozet(2017) Temel Bilgi Teknolojileri 2 Medine-web 3 2585 06 Ekim 2017 20:31

Alt 20 Aralık 2013, 06:31   Mesaj No:2
Medineweb Site Yöneticisi
Medine-web - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medine-web isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 1
Üyelik T.: 14Haziran 2007
Arkadaşları:7
Cinsiyet:Erkek
Yaş:49
Mesaj: 2.985
Konular: 339
Beğenildi:1161
Beğendi:331
Takdirleri:7457
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Mezhepler tarihi.5.hafta

MEZHEPLER TARİHİ.5HAFTA
İLK İHTİLAFLAR
Müslümanlar arasında daha Hz. Peygamber’in sağlığında ve Hz. Ebû Bekir zamanında bazı ihtilaflar meydana gelmiş, fakat bunlar kısa zamanda çözümlenmiştir. Bu ihtilafların çoğunun mezheplerin ortaya çıkışında doğrudan etkisi olmasa bile yine de bazı Müslümanların içinde bir ukde olarak kalmış ve zaman içinde çeşitli vesilelerle farklı şekillerde gün yüzüne çıktıkları görülmüştür.
Şehristânî, henüz Hz. Peygamberin sağlığında zuhur eden bir takım ihtilaflardan söz ederek bunların münafıklar tarafından ortaya atıldığını belirtmiştir. O, bu durumu şöyle ifade etmiştir: “Bu ümmet içinde ortaya çıkan bütün şüpheler, Hz. Peygamber’in zamanındaki münafıklar tarafından ortaya atılmıştır. Çünkü onlar, Hz. Peygamber’in emrettiği ve yasakladığı konularda, onun hükmünden hoşnut olmadılar, fikir beyan edilmemesi gereken konularda değişik sözler söylediler, dalınması ve soru sorulması menedilen konularda sualler sordular, mücadele edilmesi câiz görülmeyen hususlarda batıla dayanarak mücadele ettiler.”Burada Şehristânî, Hz. Peygamberi adaletsizlikle itham eden Zü’l-Huveysıra et-Temîmî’yi örnek olarak zikretmiştir. Ganimetlerin paylaşılması sırasında Zü’l- Huveysıra Hz. Peygambere, “Ey Muhammed adaletli davran, sen adil davranmadın” deyince Hz. Peygamber “ Ben adil davranmazsam, kim adil davranır?” dedikten sonra bu lanetli adam döndü ve “ Bu Allah’ın rızası gözetilerek yapılan bir taksim değildir” dedi. Bu davranış, Hz. Peygamber’e karşı
açık bir isyandı. Bu olayın akabinde Hz. Peygamber “Bu kişinin cinsinden öyle bir kavim türeyecek ki, onlar okun yaydan çıkıp uzaklaştığı gibi, dinden çıkacaklardır... ” buyurdu.
Hz. Peygamber’in ölüm hastalığı ve ölümünden sonra ashap arasında ortaya çıkan ihtilaflara gelince; bunlar belirtildiği üzere içtihada dayanan ihtilaflardır, değişik fikirler ileri sürmenin temelinde şeriatın ve dinin gereklerinin yerine getirilmesi ve devam ettirilmesi gayesi vardır. Hz. Peygamberin hayatının son zamanlarında zuhur eden ihtilaflardan bazıları şöyledir:

A-Hz. Peygamber Döneminde Zuhur Eden İhtilaflar
1- Kalem-Kırtas Hadisesi
Buhârî ve Müslim’in kaydettiğine göre Allah Elçisinin ölüm hastalığı şiddetlendiğinde “bana bir divit ve kağıt getirin de size bir kitap yazdırayım ki, benden sonra şaşkınlığa düşmeyesiniz” buyurmuştur. Bunun üzerine orada bululanlar kendi aralarında tartışmaya başlamışlar; bir kısmı Hz. Peygamber’in emrinin yerine getirilmesini; bir kısmı ise Allah’ın Kitabı ve Resulünün sünnetinin Müslümanlara yeterli olduğu ve hastalığının şiddetinden dolayı Resulullah’ın şuurunun yerinde olmadığı gerekçesiyle kağıt-kalem getirilmesine gerek olmadığını ileri sürmüştür. Nitekim kâğıt-kalem getirilmesine gerek olmadığını ileri sürenler arasında bulunan Hz. Ömer, “Resulullah’ın ıstırabı arttı, bize Allah’ın kitabı yeter” deyince gürültüler çoğaldı. Bunun üzerine Hz. Peygamber, “Benim yanımdan kalkıp gidiniz, huzurumda tartışmanız uygun değil.” buyurmuştur. Sonrasında İbn Abbas, o
ne büyük musibettir ki Hz. Peygamber’in bizim için yazdıracağı kitaba mani oldu, demiştir. Bazı kaynaklarda belirtildiği üzere Hz. Peygamber, yanında tartışanları uzaklaştırmış, sonra da vasiyetini
sözlü olarak yapmış ve üç hususun gerçekleştirilmesini istemiştir. Buna göre Allah Elçisi, Arap yarımadasında hiçbir gayr-i müslimin oturmasına izin verilmemesini ve muhtelif kabileler tarafından gönderilen elçilerin kendi zamanında olduğu gibi hürmetle ve nezaketle karşılanmalarını tavsiye etmiştir. Ancak ravi üçüncü tavsiyeyi unuttuğunu belirtmiştir.
Hz. Peygamber’in vefatından sonra, özellikle mezheplerin teşekkül sürecinde bazı gruplar tarafından yukarda özetle nakledilen kalemkırtas hadisesi kendi haklılıklarına bir delil olarak kullanılmıştır. Nitekim Şii çevreler, Hz.Peygamberin vefatından hemen sonra Hz. Ali’nin halife olması gerektiğini iddia ederken söz konusu rivayeti de delil olarak ileri sürerler ve ravinin unuttuğu üçüncü tavsiyenin bu tayin konusu olduğunu dile getirirler.
2- Usâme b. Zeyd Ordusu Meselesi
Hz. Peygamberin ölüm hastalığı sırasındaki bir diğer önemli ihtilaf Üsâme ordusu konusunda oldu. Nitekim Allah Elçisi, “Üsâme’nin ordusunu hazırlayın, ondan dönene Allah lanet etsin”buyurarak Üsâme b. Zeyd komutasındaki ordunun teçhiz edilmesini ve beklenmeksizin sefere çıkılmasını emretmişti. Ashabın bir kısmı Hz. Peygamber’in emrinin yerine getirmesini istemiş; bir kısmı ise Hz. Peygamber’in hastalığının iyice ağırlaşması ve gidip de döndüklerinde onu görememe endişesiyle Resulullah’ın durumu belli oluncaya kadar seferin tehir edilmesini istemişti. Netice de Hz. Ebû Bekir’in ısrarlı çıkışı sonrasında Üsâme ordusunun sefere çıkmasıyla anlaşmazlık çözülmüş oldu.
3- Hz. Peygamber’in Vefat Ettiğinden Şüpheye Düşülmesi
Hz. Peygamber’in vefat ettiği haberi ashab arasında yayılınca birçok müslüman derin bir üzüntü ve ümitsizliğe kapılmış, hatta bazıları onun vefat ettiğinden şüphe etmiş, vefatını âdeta kabullenemez olmuşlardı. Hz. Ömer bu haberden çok sarsılmış ve “kim Hz. Muhammed öldü derse onu şu kılıcımla öldürürüm. O, İsa b. Meryem’in göğe çekilişi gibi semaya kaldırılmıştır.” demiştir. Durum Hz. Ebû Bekir’e ulaşınca o insanlara hitap ederek “Şüphesiz sen de öleceksin, onlar da ölecekler.”(Zümer 39/30) meâlindeki ayeti okuduktan sonra “Kim Muhammed’e tapıyorsa şüphesiz Muhammed ölmüştür. Kim de Muhammed’in Rabbine tapıyorsa şüphesiz O, hayy’dır, hiç ölmez.” dedikten sonra sahabe ikna olmuştur.
4- Hz. Peygamber’in Defnedileceği Yer Meselesi
Muhacirler, Resulullah’ın doğup büyüdüğü, peygamber olarak gönderildiği, soyunun ve dedesi Hz. İsmail’in kabrinin bulunduğu yer olması açısından Mekke’ye; Ensar, Medine’ye; bazsahabe ise Beytü’l-Makdis’e (Kudüs) defnedilmesini teklif etmişlerdi. Netice Hz. Ebû Bekir’in “Peygamberler vefat ettikleri yere gömülürler” hadisini hatırlatması üzerine Resulullah vefat etmiş olduğu Hz. Aişe’nin odasına defnedilmiş, böylece mesele çözüme kavuşmuştur.
5- İmâmet-Hilafet Meselesi
Hz. Peygamber’in vefatından sonra Hz. Ali ve Hz. Abbas ve diğer ehl-i beyt mensupları Resulullah’ın tekfin ve teçhiz işleri ile meşgul oluyorken sahabeden Ensar’ın bazı ileri gelenleri Benî Sâid sakîfe’sinde toplanarak Resulullah’tan sonra devlet yönetimine kimin geçeceğini kendi aralarında tartışmışlardı. Ensar kendi içinde Evs ve Hazreç kabilelerinden oluştuğu için her iki kabile de halifenin kendilerinden olmasını istiyordu. Hazreç kabilesinin reisi Sa`d bin Ubade de karar kıldılar. Durumdan haberdar edilen Hz. Ebû Bekir, yanına Ömer ve Ebû Ubeyde b. Cerrah’ı alarak Ensar’ın toplandığı yere gelmişti. Ensar ile Muhacirler arasında yapılan görüşmeler neticesinde Hz. Ebû Bekir’in “imamlar Kureyş’ten olur” hadisini nakletmesi meselenin çözülmesini sağlamıştı. Ensar, halifenin Kureyş’ten olmasına razı olunca Hz. Ömer, Hz. Ebû Bekir’i aday göstererek orada hemen ona
biat etmiş, peşinden diğerleri biat ederek Ebu Bekir’in halife seçilmesi sağlanmıştı. Daha sonra Ebu Bekir mescide gelerek Müslümanların biatını kabul etmiştir.
Hz. Osman’ın şehit edilmesinin akabinde hilafet meselesi bütün hararetiyle Müslümanların gündemine oturmuş; gerek halifenin kimliği ve özellikleri, gerekse iş başına geliş yöntemi konusunda ciddi tartışmalar vuku bulmuştur. Bu tartışmalar kısa bir zaman içinde köklü ayrışmalara zemin hazırlamıştır.
B- Hz. Ebû Bekir’in Hilafet Döneminde Zuhur Eden İhtilaflar
Hz. Ebû Bekir’in hilafet döneminde de ilk ihtilaflar olarak kabul edilen bazı hadiseler meydana gelmiştir. Bunlar şu şekilde özetlenebilir:
1- Zekat Vermekten Kaçınanlar Meselesi
Resulullah’ın (s.a.v.) vefatından sonra Hz. Ebû Bekir’in hilafet döneminde bazı kabile mensupları zekat vermek istememişlerdi. Bu hadise üzerine ashab arasında bunlara karşı nasıl bir tutum takınılacağına dair görüş ayrılıkları ortaya çıkmıştı. Hz. Ömer’in de dahil olduğu bir grup, Resulullah’ın “Ben, insanlarla Allah’tan başka ilah yoktur ve Muhammed Allah’ın elçisidir deyinceye, namazı kılıncaya ve zekatı verinceye kadar savaşmakla emrolundum. Bunu yaptıkları zaman canları ve mallarını benden korumuş olurlar.”hadisini delil getirmişlerdi.
Hz. Ebû Bekir ise aynı hadisin devamında yer alan “illâ bi hakkihâ...” ifadelerini kendi görüşüne delil getirmiş sonra da “Allah’a yemin ederim ki namaz ile zekat arasında ayırım yapanlarla mutlaka savaşacağım. Çünkü zekat, malın hakkıdır. Yemin ederim ki Resulullah’a zekat verdikleri halde bana zekat vermekten geri duranlarla savaşacağım.” diyerek bu konudaki kararlılığını ortaya koymuş, Hz. Ömer de ikna olmuştu. Böylece mesele çözüme kavuşturularak zekat vermeyenlerle savaşılmıştı.
2- Resulullah’ın Mirası Meselesi
Resullullah’ın (s.a.v.) şahsına ait olan Medine ve Fedek arazisi ile Hayber’deki humus arazilerinin mirasçılarına taksimi için Hz. Fatıma ve Hz. Abbas bizzat Hz. Ebû Bekir’den Resusullah’ın mirasını istemişlerdi. Hz. Ebû Bekir ise “Biz peygamberler miras bırakmayız. Bizden kalanların hepsi sadakadır. Muhammed ailesi bu maldan sadece yiyebilirler.” hadisini delil getirerek Hz. Fatıma ve Hz. Abbas’ın isteğini geri çevirmiştir. Hz. Ebû Bekir daha sonra Fedek arazisini beytü’l-mala vakfetmiştir.
3- Kur’an’ın Kitap Haline Getirilmesi Meselesi
Hz. Ebû Bekir zamanında yapılan savaşlarda Kur’an hafızları da öldükleri için hafızların sayıları gittikçe azalıyordu. Bu durum Hz. Ömer’i son derece endişelendirmiş, Ebû Bekir’e gelerek Kur’an ayetlerinin bir kitap haline getirilmesini teklif etmişti. Hz. Ebû Bekir ise Resulullah’ın böyle bir şey yapmamış olduğunu söyleyerek bundan kaçınmıştı. Fakat diğer sahabenin de Hz. Ömer’in teklifini uygun ve doğru bulmaları üzerine Hz. Ebû Bekir ikna edilmişti. Böylelikle halifenin emriyle dağınık halde bulunan Kur’an ayetleri toplanarak bir kitap haline getirilmiştir.
****
Hz. Ebû Bekir, kendisinden sonra Ömer’in halife olmasını tavsiye etmiş ve Müslümanlar Hz. Ömer’i halife olarak tanımışlardı. Hz. Ömer’in ölümünü takiben şûrâ üyeleri Osman b. Affan’a biat hususunda ittifak ettiler. Hz. Osman’ın zamanında ortaya çıkan ve kendisinin sorumlu tutulduğu pek çok hadisede Ümeyyeoğullarının dahli ve rolü vardır. Hz. Osman’ın yaptığı işlerden biri, Hz. Peygamber zamanında Medine’den kovulmuş olması sebebiyle Hz. Peygamber’in tardettiği kişi diye anılan Hakem b. Ümeyye’yi kendi halifeliği devresinde Medine’ye getirmesidir. Ayrıca Ebû Zer el-Gıfârî’yi Rebeze’ye sürmesi, kendi kızını Mervan b. el-Hakem’le evlendirmesi ve ona miktarı 200.000 dinara baliğ olan İfrikiyye ganimetlerini teslim etmesi de Müslümanlar arasında hoşnutsuzluğa sebebiyet vermiştir. Hz. Osman’ın aleyhinde kullanılan bir diğer olay da, Hz.Peygamber’in kanını heder saydığı, süt kardeşi Abdullah b Sa’d b. Ebi Serh’i barındırması ve onu bütün çevresi dahil Mısır’a; Abdullah b. Âmir’i de kendisinin mes’ul tutulduğu bir çok olay çıkardığı Basra’ya vali tayin etmesidir. Halbuki bunların hepsi zor gününde Hz. Osman’ı yalnız bırakmışlar ve sonuçta evinde mazlum olarak öldürülmüştür. Bu zulümden dolayı henüz sönmemiş bir fitne ortaya çıkmış bulunmaktadır.
__________________

Büyükler fikirleri,Ortalar olayları,Küçükler kişileri tartışır.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Konuyu değerlendir
Konuyu değerlendir:

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
sakarya ilitam Mezhepler Tarihi 9.Hafta Medineweb SAKARYA İlitam 0 27 Aralık 2013 15:01
Mezhepler tarihi 1.2.VE 3.hafta Medine-web İslam Mezhepleri Tarihi 2 20 Aralık 2013 12:03
Mezhepler tarihi 12.hafta Medine-web İslam Mezhepleri Tarihi 0 20 Aralık 2013 06:47
Mezhepler tarihi 9.10.11.hafta Medine-web İslam Mezhepleri Tarihi 2 20 Aralık 2013 06:45
Mezhepler tarihi 7.8.hafta Medine-web İslam Mezhepleri Tarihi 1 20 Aralık 2013 06:42

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.