Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM DİNİ KONULAR.::. > Muhtelif Dini Konular > Tevhid Ve Şirk Konuları

Konu Kimliği: Konu Sahibi bilinmez,Açılış Tarihi:  30 Eylül 2018 (15:44), Konuya Son Cevap : 30 Eylül 2018 (15:44). Konuya 0 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 30 Eylül 2018, 15:44   Mesaj No:1
Meal Gurubu Üyesi
Medineweb Emekdarı
bilinmez - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:bilinmez isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13966
Üyelik T.: 27Haziran 2011
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 2.154
Konular: 309
Beğenildi:178
Beğendi:15
Takdirleri:560
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart KÜFRE RIZA KÜFÜR ÜZERiNE...

KÜFRE RIZA KÜFÜR ÜZERiNE...

KÜFRE RIZA KÜFÜR ÜZERİNE...

Küfre rıza yani küfürden razı olma küfürdür.
Küfre rıza, küfrü kabul edip tasdik etmek demektir.
Küfre ve kafirlerin küfri fiillerine kalbi ve fiili rıza küfürdür.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
“Allah size Kur’an’da: “Allah’ın ayetlerinin inkar edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, başka bir söze geçmedikleri müddetçe o kafirlerle oturmayın. Aksi halde siz de onlar gibi olursunuz” diye hüküm indirdi. Muhakkak ki Allah münafıkların ve kafirlerin hepsini cehennemde toplayacaktır.” (Nisa: 140)
Bu ayet geçerli bir zorlama olmadıkça, korkarak veya korkmayarak kalben rıza gösterilmediği halde –kalbi imanla dolu olsa bile– Allah’ın ayetlerini inkar eden ve onlarla alay eden bir topluluğun yanında kalıp da ayrılmamanın küfür olduğunu gösteren bir ayettir.
Bir kimse, herhangi aleni bir küfrün işlendiği bir mecliste ikrah olmaksızın oturuyor ve karşılık vermiyor veya o meclisten ayrılmıyorsa aynen küfrü işleyen kimsenin hükmünü alır. Şayet o mecliste günah işleniyorsa bu durumda küfür değil, günah işleyen kimsenin hükmünü alır. Yani; verilecek hüküm, mecliste işlenen suça göre verilir.
Rasulullah (s.a.s) şöyle dedi:
“Allah (c.c)’a ve ahiret gününe iman eden bir kimse içki içilen bir masada oturmasın.” (Tirmizi, Hakim, Taberani sahih senedle) (Tirmizi bu hadis için hasen-garib dedi)
Müfessirler bu ayeti tefsir ederken Ömer b. Abdüllaziz ile ilgili şu hadiseyi de zikrederler:
Hişam b. Urve (r.a), Ömer b. Abdulaziz hakkında şöyle rivayet etmiştir:
“Bir rivayette Ömer b. Abdüllaziz (r.a) içki içen bir grubu, onlara ceza vermek için yakalattı. Onları yakalayanlar Ömer b. Abdüllaziz (r.a)’e şöyle dediler:
“İçki içenlerle birlikte oturan, fakat onlarla içki içmeyen, üstelik de oruçlu olan bir adam vardır.” Ömer b. Abdilaziz (r.a) bunun üzerine cezaya önce o adamla başlamış ve şu ayeti okumuştur: “Allah size kitapta: “Allah’ın ayetlerinin inkar edildiği... Aksi halde siz de onlar gibi olursunuz.” (Alusi Tefsiri, Kurtubi Tefsiri)
Ömer b. Abdüllaziz münker işlenen bir yerde oturan kimseye münker işleyen hükmünü vermiştir. Zira bu kimse ikrah olmadığı halde, münkeri işleyenlerin yaptıklarına karşı çıkmamış veya onların yanından ayrılmamıştır. Bu ise onun, bu münkere rıza gösterdiğini gösterir. İşte bu sebeple aynen onlar gibi cezalandırılmıştır. Bu ise, küfre rıza gösterenin kafir olduğu gibi, günaha rıza gösterenin de günahkar olduğunu gösterir.

İmam Ebi Heyyam Nisa 140 ayeti hakkında şöyle diyor:
“Aksi halde siz de onlar gibi olursunuz.” Allah (c.c) bu ayette Allah’ın ayetlerini inkar ve onlarla alay eden kişilerle, onlara karşı gelebilme ihtimali olmasına rağmen hala oturmaya devam eden kimselerin küfür hükmü konusunda onlar gibi kafir olduklarını haber veriyor. Zira onlara karşı gelme imkanı olmasına rağmen, karşı gelmeyen kimse küfre rıza gösteriyor demektir. Küfre rıza ise küfürdür.
Ayetteki: “Aksi halde siz de onlar gibi olursunuz.” Hitabının münafıklara mı yoksa mü’minlere mi olduğu konusunda alimler ihtilaf etmişlerdir.
Allah (c.c)’ın ayetlerini inkar eden ve onunla alay eden Mekke’deki müşriklere imkanları olmadığı için karşı koyamayan müslümanlara müşrik hükmü verilmemiştir. Fakat Medine’de durum değişmişti. Zira Medine’de İslam galib gelmiş ve hakim olmuştu. Bu sebeble müslümanların, karşı gelme güçleri vardı.” (El-Bahrur Muhiyt)

İmam Alusi Nisa 140 ayeti hakkında şöyle diyor:
“Bazı alimler ayetteki hitabın sadık mü’minlere olduğunu söylemişlerdir. Allah (c.c)’ın ayetlerini inkar eden ve alay edenler lafzı ise; münafıklar ve kafirlerden daha geniş anlamlıdır. Ayetteki “onlarla beraber oturmayın” sözündeki “onlar” zamiri Vahidi’nin görüşünü desteklemiştir.
Vahidi şöyle diyor:
“Yahudi alimleri Kur’an’la alay etmekte, münafıklar ise buna rağmen onlarla birlikte oturmaktaydılar. Allah (c.c), müslümanlar münafıklar gibi yapmasınlar diye yahudi alimleri Allah (c.c)’ın ayetlerini inkar ettikleri ve onlarla alay ettikleri zaman onlarla oturmayı müslümanlara yasaklamıştır. “Aksi halde siz de onlar gibi olursunuz.”dan kasıt ise; hem onlarla aynı cezayı alır, hem de onlar gibi kafir olursunuz, demektir. Zira bu müslümanların durumu Mekke’deki müslümanların durumu gibi değildi ve onlara karşı gelebilme ve onları inkar edebilme güç ve imkanlarına sahiptiler.
Yine bu ayet; “eğer onlara rıza gösterirseniz kafir olursunuz” manasındadır. Bu ise Ebu Hanife’den gelen ve Ezzahira kitabında geçen şu kaideye dayanmaktadır: “Başkasının küfrüne rıza göstermek, istisnasız küfürdür.”
Şeyhul İslam Cevahirzade şöyle dedi:
“Başkasının küfrüne rıza göstermek; o kimsenin küfrünü caiz veya onu iyi gördüğünde ancak küfür olur. Şayet onu caiz ve iyi görmezse küfür olmaz. Fakat kendisine zulmeden bir kimsenin zulmü sebebiyle Allah (c.c)’ın ondan intikam almasını düşünerek o kimsenin küfür üzere ölmesini veya öldürülmesini isterse kafir olmaz. Allah (c.c)’ın şu ayetini iyice düşünen bir kimse bu görüşün sahih olduğunu açıkcı görür. Ayrıca bu görüş Maturidi’nin görüşüdür. Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
“O gün onların tümünü bir araya toplayacağız. Sonra şirk koşanlara: “Yerinizden ayrılmayınız. Siz de, şirk koştuklarınız da” diyeceğiz. Artık onların arasını açmışızdır. Şirk koştukları derler ki: “Siz bize ibadet ediyor değildiniz.” (Yunus: 28)
Bazı alimler şöye dediler:
“Bir müslüman, kendisine müslüman olmak amacıyla gelen bir kafire: “Abdest alıncaya kadar sabret” der veya onu geciktirirse o kimsenin belli bir zaman dahi olsa bile küfürde kalmasına rıza gösterdiği için kafir olur. Bu görüş İmam Ebu Hanife’den rivayet edilenlere uygundur. Fakat buna zıt olan şu hadis vardır:
“Osman (r.a), Mekke fethinde İbni Ebi Serh’i Rasulullah (s.a.s)’in yanına getirerek Rasulullah (s.a.s)’e şöyle dedi:
“Ey Allah’ın rasulü! Onun beyatını al.” Rasulullah (s.a.s) ise o kimseye elini uzatmadı ve ona üç sefer baktı.”
Bu hadis siyer kitaplarında görülen bir rivayettir. Bu hadisin zahiri ise şuna delalet etmektedir:
Bir müddet duraklamak, söylendiği gibi her zaman küfür değildir.
Bazı alimler, hangi dine mensup olurlarsa olsunlar, fasık ve bidatçilerle beraber oturmanın haram olduğuna bu ayeti delil göstermişlerdir. Bu, İbni Mesud, İbrahim en-Nehai ve Ebu Vail’in görüşüdür. Aynı zamanda Ömer b. Abdulaziz de bu görüştedir.
Hişam b. Urve (r.a), Ömer b. Abdulaziz hakkında şöyle rivayet etmiştir:
“Ömer b. Abdilaziz, içki içmediği ve üstelik oruçlu olduğu halde, içki içenlerle birlikte oturan kimseye içke içenlerle aynı cezayı vermiştir. Bunun sebebi kendisine sorulduğunda ise Nisa: 140 ayetini okumuştur.
Allah (c.c)’ın ayetlerini inkar eden ve onlarla alay edenlerden yüz çevirmek; sadece kalple inkar etmek veya sadece yüzü çevirmekle olmayıp aynı zamanda onların yanından da ayrılmakla olur.
Cibai şöyle dedi:
“Ayette yasaklanan şey; onlara karşı gelmeksizin ve söylediklerinden hoşlanmadığını göstermeksizin onlarla birlikte oturarak söylediklerini dinlemektir.” (Alusi Tefsiri)

İmam Fahreddin Er-Razi Nisa 140 ayeti hakkında şöyle diyor:
“Müfessirler şöyle dediler:
“Müşrikler, meclislerinde Kur’an’a laf atar ve onunla alay ederlerdi. İşte Allah (c.c) En’am: 68 ayetini bu sebeble indirmiştir. Bu ayet Mekke’de inmiştir. Daha sonra Medine’deki yahudi alimleri, Mekke’deki müşrikler gibi yapmaya başladılar. Münafıklar da onlarla beraber oturmakta ve onlara karşı gelmemekteydiler. Bunun üzerine Allah (c.c) münafıklara hitaben: “Allah size kitapta: “Allah’ın ayetlerinin inkar edildiğini yahut onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman onlar bundan başka bir söze dalıncaya kadar onlara oturmayın” diye bir hüküm indirmedi mi?” (Nisa: 140) buyurdu.
Bu ayetin manası şöyledir:
“Allah (c.c)’ın ayetlerinin inkar edildiğini ve onlarla alay edildiğini duyduğunuzda küfür ve alay olmayan bir başka söze geçinceye kadar onlarla oturmayın.”
Allah (c.c) sonra; “Aksi halde siz de onlar gibi olursunuz. Elbette Allah münafıkları ve kafirleri cehennemde biraraya toplayacaktır” buyururak münafıklara şöyle dedi:
“Ey münafıklar! Şayet Allah (c.c)’ın ayetlerini inkar eden ve alaya alan kimselerle birlikte oturursanız, şüphesiz ki siz de küfür konusunda, Allah (c.c) ve ayetleriyle alay eden yahudi alimleri gibi olursunuz.”
Alimler şöyle dediler:
“Bu ayet küfre rızanın küfür olduğunu göstermektedir. Buna göre küfre rıza gösteren kimse kafir olur. Aynı şekilde münkeri işlemese bile münkerin işlendiği yerde kalarak işlenmesine rıza gösteren veya münkeri işleyenlerle haşir neşir olan kimse de o münkeri işleyenlerle aynı hükmü alır. Zira Allah (c.c) ayette: “Aksi halde siz de onlar gibi olursunuz.” buyurmuştur. Böyle bir durum ise, münkerin işlendiği yerde oturan kişinin, münkeri işleyen kimsenin yaptığına rıza göstermesi halinde söz konusu olur. Fakat münkeri işleyen kimselerin yaptığından hoşlanmayan, takiye veya korkması sebebiyle onlarla beraber oturan kimse ise o kimselerle aynı hükmü almaz. İşte böyle bir incelik sebebiyle, Kur’an’a ve rasule laf atan yahudilerle aynı mecliste oturan Medine’deki müslümanlara “yahudiler gibi kafir oldular” hükmünü verdik. Allah (c.c)’ın ayetlerini inkar ve onlarla alay eden kafirlerle aynı mecliste oturan Mekke’deki müslümanlara ise kafir hükmü değil, bilakis iman üzerinde oldukları hükmünü verdik. Çünkü Allah (c.c)’ın ayetlerini inkar eden ve onlarla alay eden yahudi alimleriyle aynı mecliste oturan Medine’deki münafık ve müslümanlar, kendi serbest iradeleriyle o kimselerle oturmaktaydılar. Oysa Allah (c.c)’ın ayetlerini inkar ve onlarla alay eden kafirlerle beraber aynı mecliste oturan Mekke’deki müslümanlar ise zaruret sebebiyle onlarla oturuyorlardı.” (Razi Tefsiri)

İmam Taberi Nisa 140 ayeti hakkında şöyle diyor:
“Aksi halde siz de onlar gibi olursunuz.” Allah (c.c)’ın bu sözünden kasıt; Allah (c.c)’ın ayetlerine küfreden onlarla alay eden kimseleri duyduğunuzda hala onlarla oturmaya devam ederseniz siz de onlar gibi olursunuz. Zira Allah: “Allah size kitapta: “Allah’ın ayetlerinin inkar edildiğini yahut onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman onlar bundan başka bir söze dalıncaya kadar kafirlerle oturmayın” diye bir hüküm indirmedi mi?” diye bildirmiş ve bu konudaki hükmü size daha önce indirmişti. Buna göre; şayet Allah (c.c)’ın ayetlerine küfreden, onlarla alay eden kimselerden, böyle yapmalarına rağmen ayrılmaz ve hala onlarla haşir neşir olmaya devam ederseniz şüphesiz siz de onlar gibi olur ve onların yaptığı hükmü alırsınız. Onlar, Allah (c.c)’ın ayetlerini inkar ve onlarla alay ettikleri böyle bir hal üzereyken hala onlarla oturmakla Allah (c.c)’a karşı gelmiş olursunuz. Dolayısıyla böyle bir durumda onlar nasıl ki Allah (c.c)’ın ayetleriyle alay ederek Allah (c.c)’a karşı gelmişlerse işte sizler de onlarla birlikte oturmakla aynen onlar gibi Allah (c.c)’a karşı gelmiş kimseler sayılırsınız. Onlar Allah (c.c)’a karşı nasıl masiyet işlemişlerse sizler de aynı şekilde Allah (c.c)’a karşı masiyet işlemiş sayılırsınız. Oysa Allah (c.c) onlarla beraber oturmaktan sizi nehyetmişti. İşte bu ayet, batıl ehli batıl üzere konuştuklarında onlarla birlikte oturmanın yasak olduğunu göstermektedir.” (Taberi Tefsiri)

İmam Kurtubi Nisa 140 ayeti hakkında şöyle diyor:
“Nisa: 140 ayetindeki hitab; imanını zahiren gösteren gerek gerçek manada iman etmiş ve gerekse münafık olan herkes içindir. Zira imanı zahiren gösteren bir kimse Allah (c.c)’ın kitabının emirlerine uymakla mükelleftir. Allah (c.c)’ın ayetteki: “...diye bir hüküm indirmedi mi?” sözünden kasıt Allah (c.c)’ın: “Ayetlerimiz konusunda alaylı tartışmalara dalanlar bir başka söze geçinceye kadar onlardan yüz çevirin. Şeytan sana unutturacak olursa, bu durumda hatırlamadan sonra, artık zulmeden toplulukla beraber oturma.” (En’am: 68) ayetidir. Bu ayet inmeden önce münafıklar, yahudiler Kur’an’la alay etmelerine rağmen, yahudi alimlerinin yanlarında oturmaktaydılar.
Ayetteki: “..inkar edildiğini....işittiğiniz zaman” lafzı; Allah (c.c)’ın ayetlerinin inkar edildiğini ve alaya alındığını duyduğunuz zaman, manasındadır.
“Onlar bundan başka bir söze dalıncaya kadar onlarla oturmayın.” Bu lafız ise; söylemiş oldukları küfür sözünden başka, küfür olmayan bir söze geçinceye kadar onlarla oturmayın, manasındadır.
“Aksi halde siz de onlar gibi olursunuz.” lafzı; günah işleyen kimselerden İslam’a aykırı bir durum ortaya çıktığında onlardan uzak kalmanın farz olduğunu gösterir. Çünkü münker olan birşeyi işleyen veya söyleyen kimselerle haşir neşir olan, onlardan uzak durmayan bir kimse onların yaptıklarına rıza gösteriyor demektir...
Küfre rıza küfürdür. Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
“Aksi halde siz de onlar gibi olursunuz.” İşte bu ayet; Allah (c.c)’a karşı suç işlenen bir mecliste oturan ve suç işleyen kimselere karşı çıkmayan bir kimsenin günah işlediğini göstermektedir. Oysa Allah (c.c)’a karşı suç işlenen bir mecliste bulunan bir kimse onlara karşı gelmelidir. Şayet onlara karşı gelecek güçte değilse, onların hükmünü almaması ve bu ayetin hükmüne girmemesi için onlardan ayrılması gerekir.
Bir rivayette Ömer b. Abdüllaziz (r.a) içki içen bir grubu, onlara ceza vermek için yakalattı. Onları yakalayanlar Ömer b. Abdüllaziz (r.a)’e şöyle dediler:
“İçki içenlerle birlikte oturan, fakat onlarla içki içmeyen, üstelik de oruçlu olan bir adam vardır.” Ömer b. Abdilaziz (r.a) bunun üzerine cezaya önce o adamla başlamış ve şu ayeti okumuştur:
“Aksi halde siz de onlar gibi olursunuz.” Buna göre; günaha rıza göstermek günahtır ve günahı işleyenle o günaha rıza gösteren kimseler cezada eşittirler. Her ikisi de birlikte helak olurlar. Her ikisi arasındaki benzerlik bütün sıfatta değildir, sadece onunla beraber oturmuş olduğu için zahiren onun gibi olmuştur. İşte bu zahire göre olan hükümdür. Tıpkı şairin dediği gibi: “Her arkadaş arkadaşına uyar.” Günah işleyenlerle beraber oturmamak, onlardan uzaklaşmak gerekli olduğu gibi bid’at ehlinden ve heva ve hevese göre hareket edenlerden uzaklaşmak elbetteki daha önceliklidir.” (Kurtubi Tefsiri)

İmam Ebu’s Sud Nisa 140 ayeti hakkında şöyle diyor:
“Aksi halde siz de onlar gibi olursunuz” ayetinde Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
“Allah (c.c)’ın ayetlerini inkar eden ve onlarla alay eden kimselerle birlikte oturmayın. Şayet onlarla oturursanız küfür konusunda onlar gibi olursunuz. Ve onlar nasıl azabı haketmişlerse siz de aynı şekilde azabı hakedersiniz.” (Ebu’s Sud Tefsiri)

Semerkandi Nisa 140 ayeti hakkında şöyle diyor:
“Aksi halde siz de onlar gibi olursunuz.” ayeti şu manadadır:
“Şayet onlarla birlikte oturursanız, sorumlulukta onlar gibi olursunuz.”
Bu ayet, masiyetin işlendiği bir mecliste, bu masiyeti işleyenlerle birlikte aynı mecliste oturan ve onlara karşı gelmeyen kimselerin sorumluluk konusunda bu masiyeti işleyenler gibi olduğunu göstermektedir. Zira bir mecliste masiyetin konuşulduğu veya işlenildiğine şahit olunduğu anda hemen o masiyeti işleyen kimseye karşı çıkılması gerekir. Şayet bir kimse o masiyeti işleyen kimselere karşı çıkmaya güç yetirebilecek durumda değilse yapması gereken amel oradan uzaklaşmasıdır. İşte böyle yaptığı zaman ancak bu ayetin hükmünü almaz.
Cüveybir, Dahhak’tan şöyle dediğini rivayet etmiştir:
“Dinde bid’at çıkartan kimseyle, böyle yapmasına rağmen bir arada oturan kimse bu ayetin hükmünü alır. Bu ayetin hükmü ise kıyamete kadar geçerlidir. Bu nedenle her kim bid’at işleyen bir kimseyle, ona ses çıkartmaksızın veya karşı gelmeksizin oturursa işte o kimse de aynen onun aldığı günahı alır.” (Semerkandi Tefsiri)

Şeyh Süleyman b. Abdillah Nisa 140 ayeti hakkında şöyle diyor:
“Bu ayetin manası zahirine göredir ve şu manadadır: “Bir kimse, Allah (c.c)’ın ayetlerinin inkar edildiğini veya alaya alındığını duyduğu bir mecliste, böyle yapan kafirlere ikrah olmaksızın karşılık vermez veya onlar başka bir söze geçinceye kadar onların yanından ayrılmazsa, velevki onların yaptığı gibi yapmamış olsun aynen onlar gibi kafir olur. Çünkü bu kimsenin o mecliste böyle yapan kimselerle birlikte oturması onların küfürlerine rıza göstermesi demektir. Küfre rıza ise küfürdür.
Alimler bu ve benzeri ayetleri delil göstererek, günaha rıza gösterenin, günahı yapan kimse gibi olduğunu söylemişlerdir. Şayet o kimselerle oturan kimse onları kalbiyle inkar ettiğini ve söylediklerini kabul etmediği söyleyecek olsa bu sözü ondan kabul olunmaz. Çünkü hüküm zahire göredir ve o kimse zahiren küfre rıza göstermiş ve bundan dolayı kafir olmuştur.” (Mecmuatu’t Tevhid s: 48)

Bilindiği gibi küfür, inkarî ve inadî parçalardan meydana gelmiş bir bütündür. Küfrün bir parçasına rıza göstermek, küfrün hepsine rıza göstermek gibidir. Bu münasebetle dini mübin-i İslam’da, küfre rıza göstermek değil, küfre isyan ile karşı koymak esastır.
Allah-u Teala değişmez hayat rehberimiz Kur’an-ı Kerimde şöyle buyuruyor:
“Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi alay ve oyun konusu edinenleri ve kafirleri dost edinmeyin. Allah’tan korkun; eğer mü’minler iseniz.” (Maide: 57)
Allah'ın kanunlarını çağdışı ilan eden günümüz demokratlarını, laiklerini, liberallerini ve sosyalistlerini herkim destek verirse, o kimse şeksiz kafirdir. Çünkü zerre miktarı kadar imanı olan bir kimse, ne demokratları, ne laiklikleri, ne liberalleri ve ne de sosyalistleri tasdik eder. Aksine zerre miktarı kadar imanı olan kişi, bütün bu sayılanları red ve inkar eder. Tevhidin, Allah'ın kanunlarını çağdışı ilan eden kafirlere rıza göstermeye tahammülü yoktur. Şeriat düşmanlarına razı olanlar, doğrudan doğruya şeriatı yalanlayanlardır.
Müslüman; Allah’ın şeriatına dayanmayan hiçbir eylem ve söze rıza göstermeyen insandır. Allah’ın şeriatına dayanmayan eylem ve sözlere kalbi ve fiili rıza gösterenler, İslam dinine karşı göstermiş oldukları teslimiyetlerini bilfiil bozmuş olanlardır. Dolayısıyla gayr-i şer’i olana rıza göstermek, sebeb-i küfürdür. Esasen küfrü imana tercih edenleri kalben ve fiilen sevmek, kafir olmaya yeterli bir sebeptir. Allah-u Teala değişmez hayat mektebimiz Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:
“Ey iman edenler! Eğer babalarınız ve kardeşleriniz, iman üzerine küfrü tercih edip seviyorlarsa, onları dostlar edinmeyiniz. Sizden kim, onları veli edinirse, işte onlar, zalimlerin tâ kendileridir.” (Tevbe: 23)
Bu ayet-i kerimenin tefsirinde İmam-ı Kurtubî (Rh.a.) şöyle diyor:
“Herkim şirke razı olursa, o müşriktir.” (El-Cami-u Li Ahkami’l Kur’an (İmam-ı Kurtubî) C: 8, Sh: 94, Mısır/1967)
İmam-i Kurtubî (Rh.a.) tefsirinin başka bir yerinde de şöyle diyor:
“Küfre rıza küfürdür. Masiyete rıza masiyettir.” (El-Cami-u Li Ahkami’l Kur’an (İmarn-ı Kurtubî) C: 5, Sh: 418, Mısır/1967)
Dolayısıyla Müslüman, küfrün icra edildiği hiç bir yerde yer alamaz. Kelime-i küfrü telaffuz edeni dinleyip tasdik edemez.
Evet, küfre ve kafirlere rıza göstermek, başlı başına bir küfür ve kafirliktir.
Bir kimse, başkasına küfr ile emretmek için azmeylese, sırf bu azmi sebebiyle kafir olur. Şayed BİR KİMSE, KELİME-İ KÜFRÜ KONUŞSA VE BİR CEMAATTE O KONUŞANIN SÖZÜNÜ KABUL EYLESE, O CEMAATİN HEPSİ KAFİR OLUR.”
Küfre kalben ve fiilen rıza göstermenin küfür olduğunda şüphe yoktur.
Yüz sene sonra olsa bile, kim ki küfretmeye azmederse, o kimse hemen o anda kafir olur. Küfür kelimesini konuşan kimseye, bu işinden dolayı rıza göstererek gülen kimse de kafir olur.
Bu söz şunu ifade ediyor:
Kim küfür kelimesini konuşan kimseye, bu işinden dolayı rıza göstererek gülerse kafir olur. Ama rızası olmadan gülerse o kimse kafır olmaz. Bu hususta mühim olan nokta rıza göstermektir. Bir kişi küfür kelimesini konuşur, insanlar da onu o adamdan kabul ederse şöyle ki, küfür kelimesiyle bir vaiz, bir muallim veyahut bir yazar konuşur da insanlar, buna muttali olduklarında doğruluğuna itikad ederlerse kafir olurlar. Onlar için hiç bir mazeret yoktur. Ancak küfür kelimesi fukaha arasında ihtilaf edilen bir kelime olursa, böyle değildir.
İnsanlar küfür kelimesini söyleyen kimseye hiçbir şey söylemeyip, küfür kelimesini konuştuktan sonra mecburiyet yok iken onun yanında otururlarsa, küfre iştirak etmiş olurlar.
Demek oluyor ki içerisinde ahkâm-ı küfür icra edilen mecisler de hiç bir mecburiyet yokken oturmak, küfre ve kafirlere rıza göstermektir. Bu da küfürdür.
Şurası iyice bilinmelidir ki kalben şirki ve müşrikleri sevmeyip İslam ve müslümanları sevse bile; müşriklerden korktuğu veya onları idare etmek, onların kötülüklerinden korunmak için; müşriklerin dinini kabul ettiğini söyleyen veya hareket ve davranışlarıyla bunu gösteren kimse onlar gibi müşrik ve kafir olur. Fakat, kafirler onu yakalayıp: “Bunu yapmazsan veya söylemezsen seni öldürürüz” derse veya onu işkenceye tabi tutarlarsa işte yalnız o zaman onların istediğini –kalbi imanı tasdik etmek şartıyla (ikrah altında) dil ile söyleyebilir.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
“Mü’minler mü’minleri bırakıp da kafirleri dost edinmesinler. Kim böyle yaparsa Allah’tan bekleyebileceği hiçbir şey yoktur. Ancak onlardan sakınmanız hali (takiyye) müstesna. Allah sizi kendisinden sakındırır. Sonunda dönüş ancak Allah’adır.” (Al-i İmran: 28)
Bu ayeti kerimede Allah (c.c) mü’minleri bırakıp da kafirleri dost edinen kimsenin –bunu onlardan korktuğu veya çekindiği için yapsa bile– Allah’tan bekleyeceği hiçbir şey olmadığını bildiriyor. Yani bu kişi Allah (c.c)’nun cehennemin ebedi azabından kurtarmayı vaadettiği kişiler arasında olmayacaktır.
“Ancak onlardan sakınmanız hali (takiyye) müstesnadır.” Yani; kafirlerin eline düşen kişi, onlara düşmanlık gösterdiği zaman, onların kendisine eziyet edeceklerinden korkarsa, kalben onlara düşmanlık ve kin beslemek şartıyla güleryüz gösterip, onlarla iyi geçinebilir. Fakat onların dinini kabul etmiş görünemez.
Takiyye; Nefsi, ırzı veya malı düşmanların şerlerinden korumaktır.
Takiyye; kalbin imanla dolu olması şartıyla geçerli bir zorlama karşısında söz ve amelle küfür veya haram işlemektir.
Hasan El Basri (r.a):
“Takiyye kıyamete kadar geçerlidir.” dedi. (Buhari)
Ölüm veya sakatlığa sebep olacak işkence dışında katlanılabilecek işkence veya hapse maruz kalan müslümanın takiyye yapması caiz değildir.
Bir müslümanın zarar görmesine veya öldürülmesine sebep olunacaksa, bir kimse ile zina etme, mallarını gasbetme söz konusu ise, yalan yere şahidliğe, namuslu kadınlara iftiraya veya müslümanların sırlarını vermeye zorlanılıyorsa takiyye yapmak caiz olmaz. Sonunda ölüm olsa bile bu amellerden hiçbirisi yapılamaz.

İslam devletini kuruncaya kadar müslümanlar, tıpkı Rasulullah (s.a.s)’in yaptığı gibi cahili toplum içinde yaşamak zorundadırlar. İşte arada geçen bu zaman içerisinde müslüman cemaat gizli çalışmalı ve gerekli olduğunda takiyye uygulamalıdır.
Küfür toplumunda yaşayan bir müslüman, kafirlerin nefsine veya malına tecavüz etmelerinden korktuğunda, kalbi imanla ve kafirlere düşmanlık hissi ile dolu olmak şartıyla, diliyle te’villi kelimeler kullanıp düşman değil dost olduğunu hissettirerek kafirlere karşı takiyye yapabilir, bu caizdir.
Ebu’d Derda (r.a) şöyle dedi:
“Biz bazı insanlara güleriz fakat kalplerimiz onlara lanet eder.” (Buhari)
Aişe (r.a) dedi ki:
“Bir adam Rasulullah (s.a.s)’in yanına girmek için izin istedi. O sırada ben Rasulullah (s.a.s)’in yanındaydım. Rasulullah (s.a.s) o adam için:
“Bu, ne kötü bir adamdır” dedi. Sonra içeriye girmesine izin verdi ve adama yumuşaklıkla muamele etti. Adam gidince:
“Ey Allah’ın Rasulü! Sen onun kötü birisi olduğunu söylediğin halde niçin ona yumuşak davrandın? dedim.” O da:
“Ey Aişe! İnsanların en şerlisi, kötülüklerinden sakınmak için kendisine karşı gelinmeyendir.” buyurdu. (Buhari)

Gerçek bir zorlama olmaksızın sadece korktuğu için veya geçici dünya menfaati elde etmek gayesiyle kafirleri dost edinen kişi apaçık bir şekilde kafir olur.
Allah (c.c) korkuyu mazeret olarak kabul etmiyor ve şöyle buyuruyor:
“Muhakkak şeytan dostlarını korkutmak ister. Eğer mü’min iseniz onlardan korkmayın benden korkun.” (Al-i İmran: 175)
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
“Kendilerine doğru yol açıkca belli olduktan sonra tekrar eski inkarlarına dönenlerin yaptıklarını şeytan kendilerine hoş göstermiştir. Ve hayallerle aldatmıştır. Çünkü onlar Allah’ın indirdiklerini beğenmeyenlere: “Biz ileride bazı hususlarda itaat edeceğiz” dediler. Halbuki Allah onların gizlediklerini biliyor. Ya melekler yüzlerine ve arkalarına vura vura canlarını alırken halleri nice olacak? Çünkü onlar Allah’ı gazablandıracak şeylere uydular ve onun rızasını hoş karşılamadılar. Bunun üzerine Allah da onların amellerini boşa çıkarıverdi.” (Muhammed: 25-28)
Şeyh Süleyman b. Abdillah al’Eş-Şeyh bu ayet hakkında şöyle dedi:
“Allah (c.c)’ın indirdiğini sevmeyen müşriklere bazı konularda itaat edeceklerine söz veren, sözünü yerine getirmese bile kafir olur. Allah (c.c)’ın indirdiğini sevmeyen müşriklerin istedikleri gibi hareket eden kişinin durumu acaba nasıl olur?” (Ed-Durer’us Seniyye c:8 s:136)
Allah (c.c) bu ayette İslamı anladıktan sonra şeytanın batılı süsleyip doğru olarak göstermesi sonucu şeytana uyarak dinden çıkıp tekrar küfre dönenlerin ilimlerinin kendilerine fayda vermeyeceğini bildiriyor.
Tıpkı bunun gibi zamanımızda gerçeği bilen bazı kişiler şeytan tarafından aldatılarak hiçbir şekilde gerçek zorlama olmaksızın küfür sözü söylüyorlar veya insanı küfre sokan ameller işliyorlar, sonra da bunun kendilerini dinden çıkarmadığını ve hakkı bildiklerini, Kelime-i şehadeti sevip manasını kabul ettikleri için ne yaparlarsa yapsınlar dinlerine, imanlarına zarar gelmeyeceğini zannediyorlar. Halbuki onlar şu gerçeği unutuyorlar: Müslümanlardan bazıları İslamı bilip sevdikleri halde mallarına, canlarına veya ailelerine bir zarar gelmesinden korkarak veya geçici bir dünya menfaati elde etmek için kafirlere uydular ve İslamı uygulamayı terkederek dinden çıktılar.
Allah (c.c) devamla şöyle buyuruyor:
“Çünkü onlar Allah’ın indirdiklerini beğenmeyenlere: “Biz size ileride bazı hususlarda itaat edeceğiz” dediler.”
Bu ayette Allah, helal ve haramların söz konusu olduğu bazı meselelerde katından indirdiği hükümleri beğenmeyen ve bu hükümlere karşı büyüklenen müşriklere bazı meselelerde itaat edeceklerine söz verenleri verdikleri sözü yerine getirmeseler ve kandırma niyetinde olsalar bile kafirlere “Size ileride bazı hususlarda itaat edeceğiz” diyen kişilerin mürted olduklarını bildiriyor. İman etmelerine rağmen bu sözü söyledikleri için mürted oluyorlar ve imanları onlara fayda vermiyor.
Eğer bu kişiler mürted oluyorsa, Allah’ın kanunlarını beğenmeyen Rasulullah’ın şeriatını, beşeri ve tağuti kanunlarla değiştirip, bu küfür kanunlarını üstün gören, müşrik ve kafirleri destekleyenler; Allah’ın helal kıldığını haram, haram kıldığını helal kıldıkları zaman onlarla mücadele edilmesini hoş karşılamayanlar, tağutları sevmeyip kanunlarına uymayan ve İslamı hakim kılmak için çalışan tevhid ehlini hatalı bulanlar, tevhid ehline zarar vermeleri için kafirlere maddi ve manevi yardımda bulunanlar, tağutların başarıları için sevinen ve başarılı olmaları için ellerinden geleni yapmaktan çekinmeyen kimseler şüphesiz bunlar, daha mürted, daha sapık, daha şerli kimselerdir.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
“Kafirlerin gücü yetse dininizden döndürünceye kadar sizinle durmadan savaşırlar. Sizden kim, dininden döner ve kafir olarak ölürse işte onların dünya ve ahirette amelleri boşa gitmiştir. İşte cehennemlikler onlardır. Onlar orada ebedi olarak kalacaklardır.” (Bakara: 217)
Allah (c.c) bu ayette; kafirlerin müslümanları dinlerinden döndürmek için ellerinden gelen bütün imkanları kullandıklarını haber veriyor ve kafirlerin savaş açmasından korkarak –can, mal ve namusu korumak düşüncesiyle bile olsa– onların istediği şirki yapmanın bir mazeret olamayacağını bidiriyor. Bilakis, onların istediği şirki yapan kimsenin mürted olup dinden çıkacağını ve böyle ölürse cehennemde sonsuza kadar kalacağını apaçık bir hüküm olarak beyan ediyor. Savaştan korkarak şirk işleyen kişinin durumu böyle olursa; savaş olmadığı halde bunların istedikleri şirki kabul eden, onlara uyan kimsenin durumu nasıl olur? Bu kişi şüphesiz diğerinden daha şiddetli bir küfür içerisindedir.
Bu ayeti kerimede de gördüğümüz gibi kafirler müslümanları dinlerinden döndürmek için onlarla bütün güçleriyle savaşırlar ve onlar dönmezlerse öldürüp yok etmeye çalışırlar. İşte böyle bir ölüm tehlikesi karşısında dahi kafirlerin isteklerine uyup devamlı küfür işleyerek irtidat eden kimselerin hiçbir mazeretleri kabul edilmez ve bu hal üzere ölmeleri halinde ebedi cehennemlik olurlar.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
“Ey iman edenler! Yahudi ve hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse o da onlardandır. Şüphesiz Allah, zalim bir topluluğu doğru yola iletmez. Kalplerinde hastalık bulunanların: “Bize bir felaket gelmesinden korkuyoruz” diyerek onlara koştuklarını görürsün.” (Maide: 51-52)
Allah (c.c) bu ayeti kerimede de yahudi ve hristiyanlardan kendilerine zarar gelmesinden korktukları için onları dost edinen kimselerden bahsediyor ve Allah (c.c), yahudilerden zarar gelmesinden korkmak pahasına da olsa kafirleri dost edinmek gibi devamlılık arzeden bir küfür amelin işlenmesine izin vermediğini ve bu hareketi kafirlerden korktuğu için dahi yapan kimselerin kafir olduklarını bildirmiştir.

Süreklilik gösteren, devamlı yapılan küfür amellerde ikrah mazeret olmadığı gibi farz kılınan bir ibadeti kafirlerden korktuğu için terk etme hususunda da izin yoktur ve bu hususta da ikrah geçerli değildir.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
“Onlar ki halk kendilerine insanlar size ordu toplamışlar, onlardan korkun deyince bu onların imanlarını arttırdı ve Allah bize yeter o ne güzel vekildir, dediler. bundan dolayı Allah’tan bir nimet ve bollukla geri döndüler, kendilerine hiçbir kötülük dokunmadı ve Allah’ın rızasına uydular. Allah büyük kerem sahibidir. O şeytan sizi kendi dostlarından korkutur. Eğer inanmışsanız onlardan korkmayın benden korkun.” (Al-i İmran: 173-175)
Allah (c.c) bu ayette kafirlerin müslümanları cihad ibadetinden geri çevirmek için onlara insanların onlara karşı toplandıklarını, bu ibadetten vazgeçmelerini söylemişler. Fakat gerçek iman sahiplerinin bu ancak imanlarını arttırmıştır. Allah (c.c)’de ayetin sonunda iman eden kimselerin insanların korkutmalarından dolayı cihad ibadetini terk edemeyeceklerini, cihad ibadetini insanlardan korktuğu için terk eden kimselerin Allah’a iman etmiş olamayacaklarını ve kafir olacaklarını bildirmiştir. Cihad ibadeti gibi Allah’ın farz kıldığı diğer ibadetleri de insanlardan korktuğu için terk eden kimseler de aynen onlar gibi kafir olur. Bu hususta da ikrah geçerli değildir.
Bu mevzuya diğer bir delil ise Abdullah (r.a)’den rivayet edilen bir hadistir.
El-Esrem (r.a)’nun Abdullah (r.a) hakkında şöyle dediği rivayet edildi:
“Bir adam kafirlerin eline esir düşse ve küfre girmesi için zorlansa onlara icabet etsin mi? (Yani onların istediği küfrü işlesin mi.) diye soruldu. Abdullah (r.a): Bu kişinin kafirlere icabet etmesini çok çirkin gördü ve şöyle dedi: “Bunun durumu Rasulullah (s.a.s)’in ashabı hakkında inen ayete (Nahl: 106’yi kastediyor) benzemez. Ayet, kafirler tarafından yakalanıp, küfür sözü söylemesi için zorlanan ve bu sözü söyledikten sonra tamamen serbest bırakılan kimse hakkında inmiştir. Söylediğin kişiler ise küfre zorlanır ve bu hal üzere yaşamaları istenilir. Küfür kelimesini söylemek için zorlanan kişi bunu söyledikten sonra serbest bırakılıp dilediğini yapabilecekse bu söz ona zarar vermez. Fakat diğerleri ise kafirler arasında devamlı kalmaya zorlanırlar, haramları helal, helalleri haram yapmaya, farz ve vacipleri terk etmeye, haram işlemeye zorlanırlar, müslüman kızları kafir erkeklerle evlendirip kafir çocuklar doğurmaya zorlanırlar. Bu hareketler onları İslam’dan çıkmaya yöneltir ve gerçek küfre sevk eder.” (El-Muğni, Eş-Şerhul Kebir)
__________________
önce yazdığım katılım yaptığım beğeni yaptığım paylaşımların arasında azda olsa kuran ve sünnete uygun olmayan düşünceler olabilir.Bunların bana sorulmadan dikkate alınmasından mesul değilim... ...
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi bilinmez 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
ELFAZI KÜFÜR Tevhid Ve Şirk Konuları bilinmez 2 579 29 Ağustos 2021 23:16
BiR SORU Tevhid Ve Şirk Konuları bilinmez 19 5676 19 Aralık 2018 23:11
SiZCE HANGİSİ MÜSLÜMAN Tevhid Ve Şirk Konuları bilinmez 0 1000 18 Aralık 2018 22:55
ALLAH A iMAN NASIL OLUR.. Tevhid Ve Şirk Konuları bilinmez 0 1129 27 Ekim 2018 22:27
HELVADAN KANUNLAR ve TEKFİR Tevhid Ve Şirk Konuları bilinmez 0 1132 03 Ekim 2018 21:57

Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Konuyu değerlendir
Konuyu değerlendir:

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
insanı küfre düşüren sözler hiranur86 İslami Kavramlar 14 15 Ekim 2023 13:30
Küfre rıza göstermek YaŞuHa Tevhid Ve Şirk Konuları 0 28 Ekim 2013 21:11
Kişiyi Küfre Götüren Durumlar YaŞuHa Tevhid Ve Şirk Konuları 0 13 Aralık 2011 13:58
Kamil diye biri var mı,varsa küfür işlermi,işlerse bu küfür yeni din olur mu_? mdm1 Tevhid Ve Şirk Konuları 0 29 Kasım 2011 20:17
Küfre düşenin tevbesi nasıl olacak? MERVE DEMİR Soru Cevap Arşivi 0 08 Nisan 2009 09:35

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.