Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM DİNİ KONULAR.::. > Muhtelif Dini Konular > Tasavvuf-Tarikat

Konu Kimliği: Konu Sahibi zinnureyn,Açılış Tarihi:  19 Şubat 2009 (19:29), Konuya Son Cevap : 19 Şubat 2009 (19:29). Konuya 0 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 19 Şubat 2009, 19:29   Mesaj No:1
Medineweb Acemi Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:zinnureyn isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 291
Üyelik T.: 05 Ekim 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 47
Konular: 10
Beğenildi:1
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Tasavvufun menşei

Tasavvufun menşei

TASAVVUFUN MENŞEİ


Tasavvufun başlangıcı Resulullah Aleyhisselâm'ın ve Ashâb-ı kiram -radiyu anhüm- Hazerâtının yaşayışlarında görülmektedir. Bazılarının zannettiği gibi tasavvufî yaşantı Resulullah Aleyhisselâm'dan sonra başlamış olmayıp, doğrudan doğruya onun zuhuru ile ortaya çıkmıştır.
Kaynağı Kur'an-ı kerim ve Hadis-i şeriflerdir. Asr-ı saâdet'te tasavvuf adı ve mutasavvıf adı ile anılan zümre yoktu. Sufilik yaşanırdı, fakat adı yoktu.
Tasavvuf ilminin müslümanlar arasında zuhuru, hicri ikinci asrın ortalarına doğrudur.
Bugün elimizde mevcut eski tasavvuf kitaplarından sayılan "Nefehâtül-Üns" ün beyanına göre, sofi ismi verilen ilk zat hicrî 150 tarihlerinde vefat etmiş olan Ebu Hâşim isminde bir zâhiddir. Bu zatın Suriye'de Remle şehrinde bir zaviye meydana getirdiği ve sâliklerine sofi ismi verdiği rivayet edilmektedir.
Süfyan Sevri, Ebu Hâşim hakkında: "Ben Ebu Hâşim'i görmeden önce sofinin ne olduğunu bilmiyordum" demiştir".
Sofi ismi Peygamber Efendimiz zamanında yoktu. Bu kelime "Tâbiîn" devrinde söylenmeğe başladı.
Saadet asrında en yüksek mevkiyi, Resulullah -sallu aleyhi ve sellem- Efendimizle sohbet şerefine eren Ashâb-ı kiram -radiyu anhüm- Hazerâtı almışlardı. Her biri ayrı ayrı kabiliyetlere sahip idiler, vazifeleri ayrı ayrıydı. Bir kısmı ilim öğrenmeye, bir kısmı dini tebliğ etmeye, bir kısmı cihada, bir kısmı yöneticiliğe daha fazla ilgi duyarken, bir kısmı da ibadete daha çok önem veriyordu.
Resulullah Aleyhisselâm'dan sonra Ashâb-ı kiram'a yetişenlere ve ilmi onlardan alanlara "Tabiîn" denilmiştir. Ondan sonra da "Tâbiîn"e erişen "Tebe-i tabiîn" gelmektedir. Bu üç nesil, eri hayırlı insanlar olarak kabul edilmişlerdir. Peygamber Efendimiz zamanında bütün müslümanlar o'nun sohbetlerinde feyz aldıklarından, kendilerine "sahabe" ismi verilmişti. Hazret-i Muhammed sallâllahu aleyhi ve sellem efendimizin irtihallerini müteakip, sahabe-i kiramdan bu feyzi ahzedenlere "tabiîn" denmeye başlandı. Bu sırada müslümanlar arasında vahdet zayıflamaya, birtakım bâtıl fikirler İslâm camiası içersine sokulup yayılmağa başladı, işte tam bu sırada bir topluluk, sâlih ameller işlemekte, doğrulukta, dinlerine olan samîmi bağlılıklarında, zühd ü takvada ileri giderek, uzlet ve vahdeti ihtiyar ettiler. Kendi nefisleri için birtakım zaviye ve hücreler meydana getirdiler. Bu şekilde hareket eden kimselere "sofiyye" denmeğe başlandı.
İslâmî ilimler ilk devirlerde bir bütündü. Tefsir, Hadis, Fıkıh, Kelâm, Tasavvuf gibi bölümlere ayrılmış değildi. Bugünkü şekliyle bir Tefsir, bir Hadis ilmi yoktu, itikadî ve fıkhî mezhepler de yoktu. Bu tasnifler daha sonraki yıllarda ortaya çıkmıştır.
Ashâb-ı kiram Tarikat-ı aliye'nin ne olduğunu bilmiyordu, amma yaşıyordu. Peygamber Efendimizin sohbetinde kendilerine icabeden herşey veriliyordu. Resulullah -sallu aleyhi ve sellem-Efendimizin aralarında bulunması ve sohbeti onları yetiştiriyordu. Ashâb-ı suffa da aynı şekilde yetişiyordu. Herkes nasibi kadar alıyordu. Kimisi çok alıyordu, kimisi az alıyordu. Hele bunların arasında bir zümre vardı ki; "Seninle beraber olanlardan bir taife de -gece- kalkıyorlar." (Müzemmil: 20) âyet-i kerime'sinde belirtildiği üzere, fazla ibadetleriyle seçilmişlerdi.
İlk devirlerde zühdî bir hareket tarzında başlayan tasavvuf; İslâm dininin kendi bünyesinde doğmuş, gerçek canlılığının ve tazeliğinin bir devamı niteliğinde gelişmiştir. Tasavvuf ismiyle zuhuru, hicrî ikinci asrın ortalarına rastlamaktadır. Tarikat kelimesi ise tasavvufun sistemleşmesinden sonra kullanılmaya başlamıştır.
Zühd hareketi "Mutasavvıfe" adı ile bir topluluk meydana getirince tasavvuf sistemleşmeye başladı. Fakihler nasıl ki fıkıh ilmini, kelâmcılar kelâm ilmini sonradan meydana getirdilerse; başlangıçta sadece hareket halinde beliren tasavvuf da öteki, İslâmî ilimler gibi, sonradan bir ilim haline geldi.
İslâmiyetin ilk zamanlarında nefislerini riyâzat ve zâhidliğe vakfedenlere "zâhid, âbid" gibi isimler verilirdi. Daha sonraları zahidâne hayata sülük etmiş kimselere "sofi" denmeye başlandı.
Söfiyyenin zuhuru ile şeriat ilmi iki kısma ayrılmıştır :
a) Fukahâ ve ehl-i fetvaya mahsus olan ahkâm-ı âmmedir ki, ibadât ve muamelâttan ibarettir.
b) Tasavvuf ehline ait mücahede, muhasebe-i nefs, bunlardan hasıl olan zevk, vecd haletleri, bunları ifade için kullanılan ıstılâhat ve izahattır. Daha ziyade zevken anlaşılabilen bu haller için"Men lem yezuk lem ya'rif" yani "Tatmayan bilmez" derler. Hazret-i Mevlâna'ya "Âşıklık nedir?" diye sordukları vakit: "Benim gibi ol da öğrenirsin" demiştir.
Bedenî ameller için hükümler konduğu gibi, kalbî ameller için de hükümler kondu. Böylece "Tasavvuf ilmi " doğmuş oldu.
Namaz, oruç ve diğer amellerin zahirî bir şekli varsa ve bunlar zahirî fıkhın mevzusunu teşkil ediyorsa; yine bu ibadetlerin aynı şekilde huzur ve huşu gibi bâtınî bir şekli de vardır. Bu da bâtını fıkhın yani tasavvufun mevzusunu teşkil eder.
Fıkıh konularının dört mezhep imamı tarafından toparlanıp sistemleştirildiği ve bu imamların adları ile anılmaya başlandığı gibi; zikrin cehri kısmını Abdülkadir Geylâni -kuddise sırruh- Hazretleri, hafi kısmını ise Muhammed Bahaüddin Şâh-ı Nakşibend -kuddise sırruh- Hazretleri sistemleştirmişlerdir. Bundan sonra çeşitli kollar zuhur etmiş ise de, hepsinin aslı birdir. Tarikat-ı Muhammediye'dir. Gaye, -u Teâlâ'yı en güzel şekilde zikretmek ve O'na kulluk yapmaktır.
Bu yazı çeşitli kaynaklardan derlenmiştir.Alıntıdır
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi zinnureyn 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Tarikata niçin girilir? Tasavvuf-Tarikat zinnureyn 0 1947 20 Mart 2009 23:27
Tasavvufun menşei Tasavvuf-Tarikat zinnureyn 0 1772 19 Şubat 2009 19:29
Medine web in nesisiniz? Forum Etkinlileri Kara Kartal 56 19460 22 Ocak 2009 18:56
sıkıysa sen yap : ) Fıkralar-Hikayeler Kara Kartal 9 2282 18 Ocak 2009 20:34
mürid ne demektir.. Tasavvuf-Tarikat zinnureyn 0 2299 18 Ocak 2009 13:18

Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Konuyu değerlendir
Konuyu değerlendir:

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Tasavvufun Aslı KardelenGül Tasavvuf-Tarikat 4 06 Ağustos 2015 15:03
Tasavvufun bu günki havarailerinden videolar.. bilinmez Videolar/Slaytlar 2 29 Mayıs 2014 08:11
Tasavvufun Dili Esadullah Tasavvuf-Tarikat 3 07 Nisan 2013 15:24
tasavvufun neresini tutsan orada kopuyor.. bilinmez Tasavvuf-Tarikat 0 30 Kasım 2011 15:32
TASAVVUFUN ANAHTAR TERİMLERİ Armagan Tasavvuf-Tarikat 1 07 Nisan 2010 02:43

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.