Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM DİNİ KONULAR.::. > Muhtelif Dini Konular > Soru Cevap Arşivi

Konu Kimliği: Konu Sahibi Seleme,Açılış Tarihi:  30 Nisan 2008 (18:26), Konuya Son Cevap : 07 Ağustos 2012 (22:33). Konuya 77 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 08 Temmuz 2012, 22:20   Mesaj No:51
Medineweb Emekdarı
Yitiksevda - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Yitiksevda isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 2
Üyelik T.: 10 Nisan 2008
Arkadaşları:3
Cinsiyet:Erkek
Memleket:MALAZGIRT
Yaş:47
Mesaj: 5.078
Konular: 295
Beğenildi:124
Beğendi:24
Takdirleri:153
Takdir Et:
Standart Cevap: soru

Kısa bir bilgi olarak versem inşallah kafi gelir Çünkü kabul etmediğim Kur'an ve Sünnet'te dayanağı olmayan Sahabeler tarafından yapılmayan bir şey hakkında delilde olmaz...

Yoksa, Allah'ın dinde izin vermediği bir şeyi onlara kanun kılacak ortakları mı vardır?...(Şura-21)


Sadece Türkiyede var olan Kandil geceleri diye bilinen geceler:

Mevlid-Regaib-Miraç-Beraat ve Kadir Gecesidir.

Bu gecelere Kandil denmesinin sebebi Osmanlı padişahı 2. Selim (1566-1574) zamanında başlayarak, minarelerde kandiller yakılarak duyurulup kutlandığı için "Kandil" olarak anılmaya başlamıştır.

(Nebi Bozkurt, “Kandil” Diyanet İslam Ansiklopedisi (DİA), İstanbul, 2001, c. 24, s. 300)


Allah Resulü Muhammed (s.a.a.) bid'atin tarifini hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak derecede izah etmiştir:

"Sonradan ortaya çıkan herşey bid'attir; her bid'at sapıklıktır ve her sapıklık insanı ateşe sürükler."

(Müslim, Cumua, 43; Ebu Davud, Sunnet 5 İbn Mace, Mukaddime-7)

Allah resulünün bidat tarifini kendilerince hasene adı ile meşrulaştırmak kendini Allah resulünün önüne koymaktır buda haddi aşmanın diğer adıdır.

İnsanları bu tür hususlarda yanılgıya düşüren asıl neden din adına atfedilen gece ve günlerde ''Namaz kılıyor,dua ediyorum '' denilerek Bidatlerin köüt bir şey olmadığı algısı yaparsam ne olur ne kaybederim savunması ile hareket tarzıdır.Zaten bidat denilen şeyler dinden uzaklaştırmak maksadı ile yapılmaz görünürde çirkin amel içermez.

Tartışmaya girmek istemediğim için kısa ve öz olarak şunu söylüyebilirim İslamın özünde emrilerinde Allah Resulü ve Sahabelerim dediği şahısların hayatında olmayan asırlar sonrasında icat edilmiş Bidat türünden anlayıştır. İslamın özünden olmadığı için sorunda yoktur Kandil geceleri diye bir Esas yoktur...
__________________
Sakın başkasının kölesi olma; çünkü ALLAH seni hür yaratmıştır .

-İmam Ali- (a.s)
Alıntı ile Cevapla
Alt 08 Temmuz 2012, 22:58   Mesaj No:52
Medineweb Sadık Üyesi
muallime - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:muallime isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 14876
Üyelik T.: 01 Aralık 2011
Arkadaşları:13
Cinsiyet:Anne
Mesaj: 874
Konular: 134
Beğenildi:137
Beğendi:67
Takdirleri:484
Takdir Et:
Standart Cevap: soru

Bismillâhirrahmânirrahîm

Bu kadar uzun bir yazı yerine kısaca yazmayı isterdim ama yazıyı kesersem meram anlaşılmamış olacak;oyüzden benim çok istifade ettiğim bu yazıyı bütünüyle paylaşıyorum.(Ebubekir sifil'den)


ÜçAylar Kültürü ve kandiller

Dinî kültürümüzde "Üç aylar" adıyla yer etmiş bulunan ve geniş halk kitleleri tarafından özel bir hassasiyet gösterilerek çeşitli ibadetlerle ihya edilegelen aylar konusunda öteden beri spekülatif yorumlar yapıldığı herkesin malumu.

Bu yazıda, gerek "Üç aylar" geleneğine karşı çıkan bazı çevrelerin, gerekse bu gelenek konusunda aşırı bir hassasiyet gösterdiği ve bu sebeple bazı bid'at tutumlar sergilediği gözlenen kesimlerin birbirine taban tabana zıt olan bu anlayışları konusunda Sünnet-i seniyye'ye ve Selef-i salihin'in davranışına uygun olan orta yolu tebellür ettirmeye çalışacağız.

Sözünü ettiğimiz iki zıt tutumdan ilkini benimseyenler, Üç aylar dediğimiz zaman dilimine herhangi bir özellik tanımanın doğru olmadığını, bu zaman diliminde tutulan oruçların, kılınan namazların ve yapılan diğer ibadetlerin tümüyle bid'at olduğunu ileri sürerken, ikinci grup olarak zikrettiğimiz kesimler, Ramazan ayına girene kadar Receb ve Şaban aylarının tamamını oruçla geçirmeyi ve bu iki aya özgü olduğu kanaatiyle bazı namazlar kılmayı adet haline getirmişlerdir. Bu kesimlerden her birinin, zaman zaman diğerini en ağır şekilde suçlayıcı ve itham edici tavırlar sergilediği de görülmektedir.

Bu iki zıt tutumun denge noktasında buluşmasının, muhakkık ulemamızın tercih ettiği görüşlerin esas alınmasıyla mümkün olduğunu düşünüyoruz.

Burada hemen bir noktayı belirtelim ki, bu konuyu işlerken özellikle başvuracağımız kaynaklar, diğer Hadis otoriteleri yanında es-Suyûtî, Ali el-Karî, Abdülganî en-Nâblusî, el-Münâvî ve Abdülhayy el-Leknevî gibi Tasavvuf ehli hadis alimlerinin kitapları olacaktır. Bunun sebebi şudur: Tasavvuf ehli ile Hadis alimleri arasında mevcut bulunan ve meşrep farklılığından kaynaklanan görüş ayrılıkları, ihtilaflı meseleler hakkında bu iki zümrenin birbirini taassuba düşmekle ve tarafgirlik yapmakla suçlamasına yol açmakta ve her iki tarafı tatmin edecek orta yol bulunamamaktadır. Bu bakımdan yukarıda isimlerini verdiğimiz Tasavvuf ehli Hadis alimlerinin, bu iki zümre arasındaki ihtilaflı meselelerde verdikleri hükümler objektiflik kriterlerine daha uygun ve insaf ölçülerine daha riayetkâr olması hasebiyle, işaret ettiğimiz ihtilafları –ortadan tamamen kaldıramasa bile– asgariye indirebilecek kıymet ve önemdedir.

1- Receb ayı

Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Zaman, dönüp dolaşıp Allah Teala'nın gökleri ve yeri yarattığı günkü (ilk) hey'etine kavuştu. Yıl, oniki aydır. Bunlardan dördü haram (aylar)dır ki, üçü peşpeşe gelir. (Bunlar) Zülka'de, Zülhicce ve Muharrem'dir. (Dördüncüsü ise) Cumâdâ (Cumâde'l-ûlâ ve Cumâde'l-âhire) ile Şa'ban arasındaki Receb-i Mudar'dır."[1]

Receb ayının "haram aylar" arasında sayılması ona şüphesiz belli bir özellik kazandırmaktadır. Zira Kur'an'da şöyle buyurulmaktadır: "Gökleri ve yeri yarattığı gündeki yazısına göre Allah katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu, doğru hesaptır.."[2]

Bu ayette zikredilen "haram aylar", yukarıdaki hadis-i şerifte açıklanmış ve bunlar meyanında Receb ayı da zikredilmiştir.

Bu ayette geçen ve mealini "doğru hesap" olarak verdiğimiz "ed-dînu'l-kayyım" ifadesi hakkında el-Beydâvî ve ez-Zemahşerî şöyle demişlerdir: "Yani bu dört ayın haram ay kılınması "ed-dînu'l-kayyım"dır ki bu, Hz. İbrahim ve Hz. İsmail'in (ikisine de selam olsun) dinidir. Araplar da bunu o ikisinden tevarüs etmiştir."[3]

İlk dönem müfessirlerinden Katâde ve el-Ferrâ da, yukarıdaki ayetin devamında geçen "Artık o aylarda nefislerinize zulmetmeyin" ifadesi hakkında şöyle demişlerdir: "Her ne kadar zulmetmek her zaman için yasaklanmış bir şey ise de, bu ayetteki "o aylar" ifadesinden maksat "haram aylar"dır. Kur'an'da bu aylar özellikle zikredilmekle, bu ayları teşrif ve ta'zim olarak onlarda zulüm yasaklanmıştır."[4]

Keza ez-Zemahşerî, yukarıda zikrettiğimiz "Artık o aylarda nefislerinize zulmetmeyin" ifadesinin, haram aylara raci olduğunu söylemiştir.[5]

Yine yukarıda ismi geçen Katâde şöyle demiştir: "Haram aylarda amel-i salih işlemenin ecri (diğer aylarda işlenenlere göre) daha büyüktür. Her ne kadar diğer zaman ve durumlarda da zulüm işlemek büyük bir günah ise de, bu aylarda yapılan zulmün günahı daha büyüktür."[6]

"Sana haram ayı, yani onda savaşmayı soruyorlar. De ki: "O ayda savaşmak büyük bir günahtır..."[7] ayetindeki "haram ay" tabirinden maksadın Receb ayı olduğunu el-Beğavî gibi müfessirler söylemişlerdir.[8]

Hasılı yukarıdaki ayette, haram aylara hürmet göstermeye ve bu aylarda günah işlememeye dikkat etmeye teşvik vardır.[9] Receb ayı da bunlardan olduğuna göre, bu aya da hürmet göstermeli, onda günah işlememeye ve ne şekilde ve kime karşı olursa olsun zulmetmemeye dikkat göstermelidir.

Receb ayının fazileti hakkında söylenmesi gerekenler bunlardan ibaret değildir. İbn Hacer, "Tebyînu'l-Aceb bimâ Verede fî Fadli Receb" adlı eserinde Receb ayının fazileti ile ilgili rivayetleri bir araya toplamış ve şöyle demiştir: "Receb ayının fazileti ve bu ayın tümünde veya bir kısmında oruç tutma ile ilgili rivayetler, bir kısmı zayıf, diğer kısmı uydurma olmak üzere iki kısımdır."[10]

Enes b. Mâlik (r.a)'den şöyle rivayet edilmiştir: "Receb ayı girdiğinde Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle derdi: "Allahım! Receb ve Şaban'ı bize mübarek kıl ve bizi Ramazan'a ulaştır."[11] Her ne kadar senedinde zayıflık var ise de bu hadis, Receb ayının fazileti hakkında rivayet edilenler içinde itimada en fazla şayan olandır. İbn Hacer, yukarıda zikrettiğimiz eserinde bu hadisi, Receb ayı hakkında varid olan zayıf rivayetler meyanında zikretmiştir.

Halk arasında meşhur olan, "Receb Allah'ın ayıdır; Şaban benim ayımdır; Ramazan ise ümmetimin ayıdır" şeklindeki hadis, el-Hasanu'l-Basrî'nin, aradaki sahabî raviyi atlayarak doğrudan Hz. Peygamber (s.a.v)'den aktardığı bir rivayettir ki, Hadis Usulü'nde böyle rivayetlere "mürsel" denir. Hadis imamları, el-Hasanu'l-Basrî'nin mürsel rivayetlerinin zayıf olduğunu söylemişlerdir.

Aynı hadisin mürsel olmayan bir diğer varyantı daha vardır. Enes b. Mâlik (r.a) kanalıyla gelen bu rivayet de zayıftır.[12]

Receb ayına mahsus ibadetler

Birtakım takvim yaprakları ve ehil kimseler tarafından yazılmamış olan "Namaz Hocası", "Dua Kitabı" türünden kitaplar vasıtasıyla halk arasında Receb ayına mahsus namaz, oruç, sadaka ve umre ibadetleri bulunduğunu anlatan birçok rivayete rastlanmaktadır. Şimdi bunların durumlarını ele alalım:

Receb ayının ilk gecesi veya herhangi bir gecesi belli bir namaz kılmaya teşvik eden hadisler uydurmadır.[13]

Regaib ve Miraç gecelerine mahsus ibadetler

Receb ayının ilk cuma gecesi –ki "Regaib Kandili" olarak anılmaktadır– belli bir namaz kılmaya teşvik eden hadisler arasında da Hz. Peygamber (s.a.v)'den sağlam tariklerle gelen bir rivayet yoktur.[14]

Keza Receb ayının 27. gecesi olduğu kabul edilen Miraç gecesi yapılan ibadetler konusundaki rivayetlerin durumu da böyledir. Esasen bu gecenin zamanı hakkında ihtilaf vardır. Bu gecenin Receb'in 27'sinde olduğunu söyleyenlerin yanısıra Rebiü'l-evvel'de, Rebiü'l-âhir'de, Zü'l-hicce'de ve Şevval'de, hatta Ramazan'da olduğu da söylenmiştir. Ulemadan bazıları Receb'in 27'sinde olduğunu söyleyen görüşü kuvvetli bulmuşlardır.[15]

Bu geceye mahsus herhangi bir ibadet sahih olarak nakledilmiş değildir. Bununla birlikte el-Leknevî şöyle demiştir: "Şu halde Receb ayının 27. gecesinin ve dahi Miraç hadisesinin vukuu hakkında ileri sürülen diğer gecelerin, çok ibadet edilerek ihya edilmesi müstehaptır. Bu gecenin nasıl ihya edileceği ise kulun isteğine bırakılmıştır. Bu konuda nakledilen hadisler arasında itimada şayan olanı yoktur; bunların hepsi uydurmadır. Aynı şekilde bu geceyi takip eden günün de oruçlu geçirilmesi müstehaptır. Bu gün tutulacak oruç hakkında gelen rivayetler de sahih değildir..."[16]

Aynı şekilde Receb ayında, bu aya mahsus özel bir oruç tutmanın faziletine dair de ne Hz. Peygamber (s.a.v)'den, ne de Sahabe'den (Allah onlardan razı olsun) gelmiş sahih bir rivayet yoktur.[17]

Bu konuda sahih olarak Tabiun'un büyüklerinden Ebû Kılâbe'nin şöyle bir sözü nakledilmiştir: "Cennet'te, Receb ayında oruç tutanlara mahsus bir köşk vardır." el-Beyhakî bu söz hakkında şöyle der: "Ebû Kılâbe Tabiun'un büyüklerindendir ve onun gibi birisi böyle bir sözü, kendisinden öncekilerden gelen bir nakil olmaksızın söylemez."[18]

Bununla birlikte Hz. Peygamber (s.a.v)'den, "haram aylar"da oruç tutmaya teşvik eden sahih rivayetler nakledilmiştir. Ebû Dâvûd ve İbn Mâce tarafından nakledilen bu rivayetlere istinaden Sahabe ve Selef'ten İbn Ömer (r.a), el-Hasanu'l-Basrî ve Ebû İshak es-Sebî'î gibi bu ayda oruç tutan kimselerin varlığı bilinmektedir.[19]

Ancak bu durum, Receb ayının tümünde oruç tutmanın faziletini ifade etmez. Zira Sahabe'den İbn Abbâs ve İbn Ömer (r.anhumâ), Receb ayının bazı günlerinde oruç tutmuş, bazı günlerinde ise tutmamışlardır.[20]

Müçtehid İmamlar'dan Ahmed b. Hanbel, Receb ayının tümünü oruçlu geçirmeyi hoş karşılamamış ve bu aydan bir-iki günü oruçsuz geçirmeyi uygun bulmuştur. İmam eş-Şâfi'î de –Ramazan dışında– sadece Receb ayının baştan sona oruçlu geçirilmesini mekruh saymış ve nafile olarak bu ay yanında –Şaban ayı gibi– bir diğer ayı da oruçlu geçirmeyi teşvik etmiştir.[21] Keza Süfyân es-Sevrî de şöyle demiştir: "Haram aylarda oruç tutmak bana sevimli gelir."[22]

Böylece anlaşılmış olmaktadır ki, doğru olan, Receb ayının tümünü oruçlu geçirmektense, bir-iki gün oruç tutmamaktır. Eğer bu ayın tümünde oruç tutulacaksa, Şaban ayı veya haram aylar gibi başka aylarda da aynı şekilde bütün ayı oruçlu geçirmek teşvik edilmiştir.

Receb ayının, haram ayların en üstünü ve hayır ve bereketlerin anahtarı olduğu, bunun için de bu ayı boş geçirmenin uygun olmadığı belirtilmiştir. Ancak bu ayda tutulacak oruçların ve kılınacak namazların, bu aya mahsus olarak Sünnet'te belirtilmiş ibadetler olmadığı bilinmelidir.

2- Şaban ayı

Üsâme b. Zeyd (r.a) şöyle demiştir: "Resulullah (s.a.v), Şaban ayında tuttuğu orucu hiçbir ayda tutmadı. Kendisine, "Ya Resulallah! Senin, Şaban ayında tuttuğun orucu başka bir ayda tutmadığını gördüm" dedim. Şöyle buyurdu: "Şaban, Receb ile Ramazan arasında insanların gafil bulunduğu ve amellerin, alemlerin Rabbi olan Allah azze ve celle'ye yükseldiği aydır. Ben de amelimin (Allah Teala'ya) oruçlu olduğum halde yükselmesini seviyorum."[23]

Şaban ayının özelliği hakkındaki bu hadis, bu aya –tıpkı Efendimiz (s.a.v)'in yaptığı gibi– özel bir önem atfetmemiz için yeterlidir. Dolayısıyla bu ayı da ihya etmeye gayret göstermeli ve hadiste işaret edilen gaflete düşmemeliyiz. Peki bu ayı nasıl ihya etmeliyiz?

Şaban ayına mahsus ibadetler

Hz. Aişe (r.anha) validemiz, -tıpkı yukarıdaki rivayette geçtiği gibi- Hz. Peygamber (s.a.v)'in, Şaban ayında tuttuğu orucu Ramazan ayı hariç başka bir ayda tutmadığını söylemiştir.[24]

Bu ayın 15. gecesi olan Berat gecesi hakkında da sağlam rivayetler bulunmaktadır. Bunlardan birisinde Hz. Peygamber (s.a.v)'in şöyle buyurduğu nakledilmiştir: "Muhakkak ki Allah Teala Şaban ayının ortası gecesi dünya semasına iner ve Benû Kelb kabilesinin koyunlarının tüyleri adedinden daha fazla sayıda insanı(n günahlarını) bağışlar."[25]

İbn Mâce'nin Ebû Mûsâ el-Eş'arî (r.a)'den rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Şaban ayının ortası gecesi olunca gece namaza kalkın, o gecenin gündüzünde de oruç tutun. Zira Allah Teala o gece güneş batınca dünya semasına iner ve ta ki güneş doğana kadar "Bağışlanma dileyen yok mu, mağfiret edeyim? Rızık isteyen yok mu, rızık vereyim? (Bir derde) mübtela olan yok mu, afiyet vereyim?..." buyurur."[26]

Ayrıca bu konuda Hz. Ebû Bekir, Hz. Ali, İbn Ömer, Ebû Sa'lebe, Osman b. Ebi'l-Âs ve Mu'âz b. Cebel (Allah hepsinden razı olsun) gibi sahabîlerden gelen rivayetler de mevcuttur. Her ne kadar bu rivayetlerin bazılarının senedlerinde birtakım kusurlar bulunsa da, tümü bir arada değerlendirildiğinde bu mecmuadan sıhhat hasıl olur.[27] Kaldı ki, bunlar arasında sened itibariyle herhangi bir kusur taşımayanlar, yani sahih olanlar da mevcuttur.[28]

Bu gecenin fazileti sebebiyle Tabiun'dan Hâlid b. Ma'dân, Mekhûl ve Lokmân b. Âmir gibi büyük zevat bu geceyi ihya etmeye büyük ehemmiyet verirlerdi.[29] Ancak bu konuda onların davranışını onaylamayıp, bu gecenin ihyasının bid'at olduğunu söyleyenler de vardır. Atâ, İbn Ebî Müleyke ve Hicaz ulemasının ekseriyetinin tutumu böyledir.[30]

İbn Receb şöyle der: "Şu halde mü'minin, bu gece Allah Teala'yı zikretmesi, günahlarının bağışlanması, kusurlarının örtülmesi ve sıkıntılarının giderilmesi için dua ile iştigal etmesi ve bunları yapmadan önce tevbe etmesi uygun olur."[31]

el-Leknevî de, yukarıda işaret ettiğimiz hadislerin sıhhat-zaaf durumu hakkında ulemanın ihtilaf ettiğini belirttikten sonra şöyle der: "Bu konuda, İbn Hacer el-Mekkî'nin "el-Îzâh ve'l-Beyân"da ayrıntılarıyla zikrettiği üzere el-Beyhakî ve daha başkaları tarafından nakledilmiş başka rivayetler de mevcuttur. Bu hadisler Hz. Peygamber (s.a.v)'in bu gece ibadet ve duayı artırdığını, kabirleri ziyaret ederek ölüler için dua ettiğini göstermektedir. Bu konudaki kavlî ve fiilî hadislerin toplamından, bu gece çokça ibadet etmenin müstehap olduğu anlaşılır."[32]

Berat gecesine mahsus ibadetler

Berat gecesi muhtelif rek'atlarda ve muhtelif sureler okunmak suretiyle kılınacak bazı namazlar olduğu, "İhyâu Ulûmi'd-Dîn", "Gunyetu't-Tâlibîn" ve "Kûtu'l-Kulûb" gibi eserlerde zikredilmiş ise de, hadis otoriteleri bu namazların Sünnet'ten bir esasa dayanmadığını belirtmişlerdir.

el-Leknevî bu konuda şöyle der: "Kişi bu gece isterse namaz kılar, isterse diğer ibadetlerle meşgul olur. Ne miktarda ve nasıl namaz kılacağı kişiye bırakılmıştır; yeter ki Hz. Peygamber (s.a.v)'in sarahaten veya işareten men etmediği şekilde olsun."

Daha sonra "İhyâu Ulûmi'd-Dîn"den, bu gece kılınacak namazın keyfiyeti konusunda bir nakilde bulunur ve şunları söyler: "Daha önce de birkaç kere belirttiğimiz gibi, bu türlü namazların "İhyâu Ulûmi'd-Dîn", "Kûtu'l-Kulûb" ve "Gunyetu't-Tâlibîn" gibi Sufiyye'ye ait kitaplarda zikredilmiş olmasına itibar edilmez. el-Irâkî, "Tahrîcu Ahâdisi'l-İhyâ"da, "Şabanın ortası gecesi namazı hakkındaki rivayet batıldır" demiştir."[33]

el-Leknevî daha sonra da bu geceye mahsus olduğu söylenen muhtelif namazlardan bahseden bir kısım rivayetler zikreder ve bunların aslının olmadığını söyler.

Sonuç

"Üç aylar" olarak bildiğimiz Receb, Şaban ve Ramazan aylarından, Ramazan ayı ve bu ayda idrak ettiğimiz Kadir gecesi üzerinde ayrıca durmaya gerek görmedik. Zira Ramazan ayının ve Kadir gecesinin fazileti hakkındaki deliller, burada ayrıca bahsetmeye ihtiyaç duymayacak kadar güçlü ve kesindir.

Bu sebeple biz burada sadece Receb ve Şaban ayları üzerinde –kısaca– durmaya çalıştık. Vardığımız sonuç odur ki, bu ayların gerek kendileri ve gerekse bu aylarda bulunan bazı gecelere özel bir önem vermenin herhangi bir sakıncası yoktur. Bu aylarda ve onlarda bulunan mübarek gecelerde oruç tutmanın, namaz kılmanın ve sair ibadetlerle meşgul olmanın müstehap olduğunu da görmüş bulunuyoruz. Ancak bunu yaparken, hakkında sahih hadis bulunmayan özel ibadet türlerini, Sünnet'le sabit olmuş gibi değerlendirmemeye dikkat etmek gerekir. Bunlar arasında zayıf bazı rivayetlerde yer alanlarla amel ederken de, amellerin faziletleri konusunda zayıf hadisle amel edilebileceğini söyleyen ulemanın bu görüşünü iyi kavramak gerekir. Onun için burada bu nokta hakkında da kısa bir malumat arz ederek yazıyı bitirelim:

Ulema, amellerin faziletleri konusunda zayıf hadislerle amel edilebileceğini söylerken şu hususların göz önünde bulundurulması gerektiğini de belirtmişlerdir:

1- Bu türlü rivayetlerin Hz. Peygamber (s.a.v)'in hadisi olarak sabit olmadığını bilmek.

2- Rivayetin zaafının şiddetli olmaması. Yani senedinde yalancı veya yalancılıkla itham edilmiş, yahut rivayetlerinde çok hata yapan bir ravinin bulunmaması.

3- Zayıf hadise dayanarak amel edilen hususun, Şer'î asıllara aykırı olmaması.[34]

Burada şu hususun da bilinmesinde fayda görüyoruz: Zayıf hadisle amel edilip edilemeyeceği konusunda ulema arasında ihtilaf vardır. Bir kısım ulema, zayıf hadisle hiçbir konuda kesinlikle amel edilemeyeceğini, bir kısım ulema, her konuda kesinlikle amel edilebileceğini söylerken, çoğunluğu teşkil eden alimler, helal-haram gibi "ahkâm" konusunda değil de, faziletler konusunda bu türlü hadislerle amel edilebileceğini söylemişlerdir. Ancak burada, yukarıda zikrettiğimiz üç hususun göz önünde bulundurulması gerektiğini de eklemişlerdir.[35]



--------------------------------------------------------------------------------

DİPNOTLAR

[1] el-Buhârî, "Tefsir", 9; "Bed'u'l-halk", 3; Müslim, "Kasâme", 29; Ebû Dâvûd, "Menâsik", 67; Ahmed b. Hanbel, "el-Müsned", V, 37, 73.

[2] 9/et-Tevbe, 36.

[3] "el-Keşşâf", II, 261; "Tefsîru'l-Beydâvî" (Şeyhzâde haşiyesi ile birlikte), II, 432.

[4] Ebû Hayyân, "el-Bahru'l-Muhît", V, 415.

[5] "el-Keşşâf", a.y.

[6] et-Taberî, "Câmiu'l-Beyân", VI, 366.

[7] 2/el-Bakara, 217.

[8] "Tefsîru'l-Beğavî", I, 190.

[9] en-Nâblûsî, "Fedâilu'ş-Şuhûr ve'l-Eyyâm", 22.

[10] Bkz. el-Leknevî, "el-Âsâru'l-Merfû'a", 58-9.

[11] Ebû Nu'aym, "Hilyetu'l-Evliyâ"da ve ed-Deylemî, "Müsnedu'l-Firdevs"te rivayet etmişlerdir. Ancak isnadında zayıflık vardır. Bkz. el-Münâvî, "Feydu'l-Kadîr", IV, 18.

[12] İbnu'l-Kayyım, "el-Menâru'l-Münîf", 95.

[13] Ali el-Karî, "el-Masnû’", 259; el-Leknevî, "el-Âsâru'l-Merfû'a", 58 vd.; eş-Şevkânî, "el-Fevâidu'l-Mecmû'a", 47.

[14] İbn Receb, "Letâifu'l-Ma'ârif", 131.

[15] el-Kastallânî, "el-Mevâhibu'l-Ledünniyye", I, 274-5.

[16] el-Leknevî, a.g.e., 77.

[17] İbn Receb, a.g.e., a.y.

[18] İbn Receb, a.g.e., a.y.

[19] İbn Receb, a.g.e., a.y.

[20] İbn Receb, a.g.e., 132.

[21] İbn Receb, a.g.e., a.y.

[22] İbn Receb, a.g.e., 131.

[23] en-Nesâî, "Sıyâm", 70.

[24] el-Buhârî, "Savm", 39, 53; "Libâs", 43; "Rikâk", 18; Müslim, "Müsâfirûn", 215, 220, 221; "Sıyâm", 58, 177; et-Tirmizî, "Kuble", 13; İbn Mâce, "Zühd", 28; Ahmed b. Hanbel, "el-Müsned", II, 231, 350, 496...

[25] et-Tirmizî, "Savm", 38; İbn Mâce, "İkâme", 191; Ahmed b. Hanbel, "el-Müsned", VI, 238.

[26] İbn Mâce, "İkâme", 191.

Bu rivayetlerde zikredilen "Allah Teala'nın dünya semasına inmesi" konusu, yukarıdan aşağıya inmek olarak anlaşılmamalıdır. Burada ya Allah Teala'nın, rivayette geçtiği gibi nida eden bir melek göndermesi mecazen anlatılmakta veya Allah Teala'nın, rahmet ve rızık kapılarını sonuna kadar açtığı ifade edilmektedir.

[27] İbn Ebî Asım, "Kitâbu's-Sünne", 222-4.

Bu gecenin fazileti konusunda el-Kevserî merhum da "Makâlât"ında (60-4) müstakil bir makale kaleme almıştır.

[28] Bu rivayetlerin topluca zikri için bkz. es-Sehâvî, "el-Ecvibetu'l-Mardıyye", I, 325 vd.

[29] İbn Receb, a.g.e., 152.

[30] İbn Receb, a.g.e., 152-3.

[31] İbn Receb, a.g.e., 154.

[32] el-Leknevî, a.g.e., 81.

[33] el-Leknevî, a.g.e., 82.

[34] es-Sehâvî, "el-Kavlu'l-Bedî’", 363 vd.
[35] es-Sehâvî, a.g.e., 365.
__________________


Alıntı ile Cevapla
Alt 08 Temmuz 2012, 23:08   Mesaj No:53
Medineweb Emekdarı
Yitiksevda - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Yitiksevda isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 2
Üyelik T.: 10 Nisan 2008
Arkadaşları:3
Cinsiyet:Erkek
Memleket:MALAZGIRT
Yaş:47
Mesaj: 5.078
Konular: 295
Beğenildi:124
Beğendi:24
Takdirleri:153
Takdir Et:
Standart Cevap: soru

Muallime bacım sunmuş olduğunuz yazı içerisinde geçen kısımların hemen hepsine cevap verecek delillerim mevcut lakin konunun başında belirttiğim gibi Tartışmaya girmek istemiyorum Ebubekir Siffil ve benzerlerinin savundukları ve meşrulaştırmaya çalıştıkları din anlayışını benimsemediğim için cevap yazmaya dahi gerek görmüyorum Selametle kalın uzatmayada gerek yok isteyen istediği düşünce ile hareket edebilir Lakin Müslümanım diyenlerin ortak düşünce Kaynağı Kur'an=Sünnet'tir gerisi yorumlardan ibaret algılardır...
__________________
Sakın başkasının kölesi olma; çünkü ALLAH seni hür yaratmıştır .

-İmam Ali- (a.s)
Alıntı ile Cevapla
Alt 08 Temmuz 2012, 23:16   Mesaj No:54
Medineweb Sadık Üyesi
muallime - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:muallime isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 14876
Üyelik T.: 01 Aralık 2011
Arkadaşları:13
Cinsiyet:Anne
Mesaj: 874
Konular: 134
Beğenildi:137
Beğendi:67
Takdirleri:484
Takdir Et:
Standart Cevap: soru

Kardeşim oda çok sahihtir dememişki,Zayıf olanları söylemiş....Tarafsız okumaya çalışın...
__________________


Alıntı ile Cevapla
Alt 08 Temmuz 2012, 23:19   Mesaj No:55
Medineweb Sadık Üyesi
MusabBinumeyr - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:MusabBinumeyr isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13855
Üyelik T.: 22 Mayıs 2011
Arkadaşları:3
Cinsiyet:
Memleket:Güneşin Doğduğu YerdeN..
Yaş:37
Mesaj: 745
Konular: 254
Beğenildi:52
Beğendi:0
Takdirleri:160
Takdir Et:
Standart Cevap: soru

Teşekkür ederim hepinize.Benimde araştırmalarımda bulduğum bazı kaynaklar var.Bunları sizlerle paylaşmak istedim.Bazı soru işeretlerini sizlerin yardımıyla inşaALLAH sonuçlandırırım.Bu konuda düşüncelerinizi beyan ederseniz sevinirim.



Kandil Geceleri

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den kutlanması hakkında sahih bir hadis olmayan, ama ülkemizde kutlanan bazı kandil geceleri hakkında, Müslümanların bilinçlenmesi gerekiyor. Çünkü insanlar günlük ihtiyaçlarını karşılamak için alış veriş yaparken hangi mağazada daha ucuz hangi markette daha kaliteli diye araştırıyorlar!
Ama ahirette kendilerini kurtaracak olan işleri yaparken, acaba bu amelin yapılmasını Allah (Azze ve Celle) emretmiş midir? Veya Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bunu yapmış mıdır? Ya da sahabeler bunu uygulamış mıdır, diye araştırmıyorlar. Kişinin işlemiş olduğu amel, salih ise onu kabrinde görür ve mükâfatlandırılır. Eğer kişinin işlemiş olduğu amel, salih değilse onu kabrinde görür ve cezalandırılır!
Bu konu hakkında Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in haber verdiği gibi kişi kabrine girince:
“…Yüzü güzel, elbiseleri güzel, kokusu hoş bir adam ona gelir ve der ki:
−Seni sevindirecek şeyleri sana müjdeliyorum. Allah’tan bir rıza ve içinde ebedi nimetlerin bulunduğu cennetlerin müjdesini sana getirdim. İşte bu sana vadedilen günündür.
Mü’min ona şöyle der ki:
−Allah sana da hayırlı müjdeler versin sen kimsin? Senin yüzün hayırlı şeylerle gelen kimsenin yüzüne benziyor.
O kişi de ona:
−Ben senin dünyada iken yapmış olduğun salih amelinim der. Allah’a yemin ederim ki ben seni şöyle bildim. Allah’a itaat hususunda çabuk davranan bir kimse idin. Allah’a karşı günah işleme hususunda ağırdan alırdın. Bunun için Allah seni hayırla mükâfatlandırdı…
–…Günahkâr kişi kabrinde iken ona yüzü ve elbiseleri çirkin, kötü kokan bir adam gelir ona şöyle der:
−Ben sana hoşuna gitmeyecek şeyleri bildiriyorum. İşte bu sana daha önce vaadolunan günündür.
Günahkâr kişi ona şöyle der:
−Sana da Allah hayır sözü işittirmesin. Sen kimsin yüzün kötü şeylerle gelen kimsenin yüzüne benziyor.
O şu cevabı verir:
−Ben senin dünyada iken işlemiş olduğun kötü amelinim. Allah’a yemin ederim ki; Ben seni Allah’a itaatte işi ağırdan alan, Allah’a isyana hızlıca koşan bir kişi olarak biliyorum. Allah sana kötülüğünün karşılığını versin.
Sonra ona, gözleri görmeyen, kulakları duymayan ve konuşmayan, elinde bir balyoz bulunan bir kişi görünür. Bu balyozu bir dağın üzerine indirecek olsa o dağ toprak olur. Günahkâr kişiye bu balyozla öyle bir darbe indirir ki bu darbe ile kişi toprağa döner…”
Ebu Davud, Hâkim, Tayalisi, Ahmed, Acurri Eş-Şeria, Nesei, İbni Mace
Eğer yaptığımız amellerin, kabrimizde karşımıza güzel bir şekilde çıkmasını istiyorsak, hadiste geçtiği gibi amellerimizin salih yani Kur’an ve Sahih Sünnete göre olması gerekiyor!
Maalesef günümüzdeki insanlar, hocalarından duyduğu şeyeri araştırmadan inanıp onunla amel ediyorlar! Ve bu hoca efendiler insanlara nasihat ederken okuduğu hadis, sahih midir, zayıf mıdır yoksa uydurma mıdır diye dikkat etmiyorlar! Sahih bir hadiste Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
“Kişinin her duyduğunu söylemesi, kendisine yalan olarak yeter.”
Müslim
Bu konuya en güzel örnek, insanların kulaktan duyma ve birbirlerine söylediği şu ZAYIF hadistir:
Enes (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Ey Allah’ım! Bize Recep ve Şaban’ı bereketli kıl, bizi Ramazan’a ulaştır’ buyurdu.”
Bu hadisi zayıftır! Ahmed bin Hanbel Müsned 1/259, Beyhaki, Keşfu’l Hafa 1/554
Demekki biz, birinden bir hadis duyduğumuzda o hadisin kaynağını ve sahih olup olmadığını sormamız gerekiyor! Yoksa Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in hadisinde geldiği gibi hocalardan işittiğimiz şeyleri başkalarına söylediğimiz zaman, yalan söylemiş oluruz!
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
لُعِنَ الَّذِينَ كَفَرُواْ مِن بَنِي إِسْرَائِيلَ عَلَى لِسَانِ دَاوُودَ وَعِيسَى ابْنِ مَرْيَمَ ذَلِكَ بِمَا عَصَوا وَّكَانُواْ يَعْتَدُونَ
“İsrailoğullarından küfredenler, Davud ve Meryem’in oğlu İsa’nın lisanı üzere lanetlenmişlerdir. Bu, isyan etmeleri ve haddi aşmaları sebebiyledir.”
Mâide 78
Bu ayetin tevsirinde, İbnu’l-Kayyim el-Cevziyye (Rahmetullahi Aleyh) şöyle demiştir:
“Bir insan bir şeyin haram olduğunu bile bile yaparsa, o insanda Yahudilikten bir cüz vardır! Kimde bir şeyin haram veya helal olup olmadığını araştırmadan yaparsa, ondada Hristiyanlıktan bir cüz vardır!”
Sünneti ve onun ahkâmını iyi bilen, sünnetin nuruyla aydınlanan, onun gölgesinde gölgelenen, şeriata ve sünnete uymanın güzel kokusunu koklayan herkes, kandi gecelerinde yapılan amellerin, dinde çıkarılan bir sapıklık ve akılsızlık olduğunu iyi bilir. Müslüman bir kişi, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i sevmenin böyle olmadığını da çok iyi bilir.
Eğer Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i sevmek böyleyse, Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali ve diğer sahaber Allah onlardan razı olsun bu gibi amelleri niçin bizden önce yapmadılar? Said bin el-Museyyib ve diğer tâbiîn imamları Allah onlara rahmet etsin, bu gibi amelleri niçin bizden önce yapmadılar? Dört mezhep imamı ve diğer İslam âlimleri, bu gibi amelleri niçin bizden önce yapmadılar? Bu kimselerden hiçbirisi bunun gibi veya buna yakın hiçbir davranışta bulunmamışlardır.
Abdullah ibni Mesud (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Allah Rasulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Bir gün mescide otururken eliyle yere düz bir çizgi çizip:
‘İşte bu Allah’ın dosdoğru yoludur’ dedi.
Sonra Allah Rasulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu çizginin sağına ve soluna küçük çizgiler çizip:
‘İşte bu yolların üzerinde insanları bu yola çağıran şeytanlar vardır’ dedi.
Daha sonra Allah Rasulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
“Şüphesiz bu, benim dosdoğru yolumdur buna uyun! (Başka) yollara uymayın! Zira o yollar sizi Allah’ın yolundan ayırır...” En’am 152. ayetini okudu.”
Buhari, Müslim

(1) Mevlid Kandili


İsminden de anlaşıldığı üzere Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in doğduğu gecedir. Yani kesin olmamakla beraber Rabiu’l-Evvel ayının on ikinci gecesine rastlamaktadır. Bu gecenin ne fazileti ne de kutlanması hakkında hiç bir rivayet sabit olmamıştır.
Dolayısıyla Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kendi doğum gecesini ne kendisi ne ashabı ne de bizden öncekiler kutlamamıştır. Bunun üzerine İlim ehli bu geceyi o maksatla ihya etmeyi ve mevlid okumayı, dinde ihdas edilmiş bir bid’at olarak kabul etmişlerdir. Nitekim okunan mevlidin de bid’at olduğu ilim ehilince malumdur.
Değerli âlim Muhammed bin Salih el-Useymin (Rahmetullahi Aleyh) kendisine Mevlid-i Nebevi’yi kutlamanın hükmü sorulduğunda, o şöyle cevap vermiştir:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in doğduğu gece kesin olarak bilinmemektedir. Aksine günümüzdeki bazı tarihçiler, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in doğduğu gecenin Rebiu’l-Evvel ayının 9. gecesi olduğunu söylemektedirler. O halde Rebiu’l-Evvel ayının 12. gecesi yapılan kutlamanın tarihi yönden hiçbir dayanağı yoktur.
Mevlid-i Nebevi’yi kutlamanın dini yönden de hiçbir dayanağı yoktur. Çünkü Mevlid-i Nebevi’yi kutlamak, Allah’ın dininden olmuş olsaydı, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bunu yapardı veya ümmetine bunu bildirirdi. Eğer Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bunu yapmış veya ümmetine bildirmiş olsaydı, bu kutlama, günümüze kadar hadis kitaplarında korunmuş olurdu.
Çünkü Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Zikr’i (Kur’an’ı) kesinlikle biz indirdik ve onu elbette biz koruyacağız.”
Hicr 9
Hadislerde, Allah-u Teâlâ tarafından âlimler vasıtası ile korunmaktadır.
Mevlid-i Nebevi diye bir şey olmadığına göre, bu kutlamanın Allah’ın dininden olmadığı anlaşılmış oluyor. Allah’ın dininden olmadığına göre, bizim Mevlid-i Nebevi ile Allah-u Teâlâ’ya ibâdet etmemiz ve O’na tevessülde bulunmamız asla câiz değildir.
Allah-u Teâlâ, rızasına ulaşmamız için bize belli bir yol tayin etmişse ki bu yol Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in getirmiş olduğu dindir. Allah’ın kulları olduğumuz halde, O’nun rızâsına ulaşmamız için kendi yanımızdan bir yol çıkarmamız nasıl câiz olsun?
Allah’ın Dininden olmayan bir şeyi O’nun dinine yerleştirmek olan bu hareket, Allah-u Teâlâ’nın hakkına yapılan bir tecâvüzdür. Yine bu hareket, Allah-u Teâlâ’nın şu sözünü yalanlamayı içerir. Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Bugün size dininizi kemâle erdirdim. Üzerinize nimetimi tamamladım ve din olarak da size İslâm’ı seçtim.”
Mâide 3
Biz deriz ki, eğer bu kutlama dinin kemâlinden olsaydı, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in vefâtından önce olması gerekirdi. Dinin kemâlinden değilse, bu takdirde dinden olması mümkün değildir. Çünkü Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Bugün size dininizi kemâle erdirdim.”
Mâide 3
Herkim, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in vefâtından sonra ortaya çıkmış olmasına rağmen, bu kutlamanın dinin kemâlinden olduğunu iddiâ ederse, onun bu sözü yukarıdaki âyeti yalanlamayı içerir.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in doğum gününü kutlamak, bid’at ve haramdır. Üstelik bu kutlamada ne şeriatın, ne hissin, ne de aklın onaylamadığı büyük çirkinlikler olduğunu işitmekteyiz.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in doğum gününü kutlayanlar, içerisinde Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hakkında aşırıya giden kasideleri, nağmelerle söylemektedirler. Öyle ki bu kimseler, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i Allah’tan daha büyük bir hale getirmişlerdir. Biz bu durumdan Allah’a sığınırız.
Yine, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in doğum gününü kutlayanlardan kimisinin akılsızlıklarını ve saçmalıklarını işitmekteyiz. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in doğduğu kıssayı okuyan mevlidhân;
“Mustafa dünyaya geldi” dediği anda herkes tek kişinin ayağa kalktığı gibi ayağa kalkarak;
“Şu anda Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in rûhu aramıza geldi, ona saygı göstermek için ayağa kalkalım” demektedirler. Bu hareket, aptallığın ve akılsızlığın tâ kendisidir.
Bu kimselerin ayağa kalkmaları ibadetten değildir. Çünkü Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kendisi için ayağa kalkılmasını çirkin görürdü.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in ashabı, insanlar içerisinde onu en çok sevenler olmalarına ve onu bizden daha fazla yüceltmelerine rağmen, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hayatta olduğu halde kendisi için ayağa kalkılmasını çirkin görmesinden dolayı Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) için ayağa kalkmadıklarına göre, uydurma hayallerle ayağa kalkan bu insanlara ne demeli?
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in doğum gününü kutlama bid’atı, asırların en hayırlısı olan ilk üç asır yani sahâbe, tâbiin ve tebei tâbinin dönemi geçtikten sonra meydana gelmiştir. Üstelik bu bid’atla birlikte dinin esasıyla ters düşen bu çirkin şeyler meydana gelmiştir. Bunun yanında erkeklerle kadınların birbirine karışması gibi daha başka çirkin şeyler meydana gelmiştir.
Muhammed bin Salih el-Useymin’in fetvâ ve risâleleri 2/298, 300

(2) Regaib Kandili


Bu geceyi İhya etmek maksadıyla Recep ayının ilk Cuma gecesi yani akşamla yatsı arası kılınan on iki rekâtlık namazın ve bu gecenin fazileti hakkında dayanılan rivayet şudur:
Enes bin Malik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Recep ayında orucun faziletini zikrettikten sonra, devamla:
‘O ayda bulunan ilk Cuma gecesinden gafil olmayın. Çünkü o, meleklerin regaib diye isimlendirdikleri bir gecedir. Kim Recep ayının ilk Perşembe gününü oruç tutar ve o günün, akşamla yatsı arası on iki rekât namaz kılarsa, Allah-u Teâlâ o kimsenin günahlarını bağışlar’ buyurdu.”
Ebu Şame El-Baisu Ala inkari’l-Bida’i ve’l-Havadisi 39, 40
İbnu’l-Cevzi (Rahmetullahi Aleyh) bu hadis hakkında şunları söylemiştir:
“Bu hadis Allah Rasulu (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in üzerine uydurmadır. Ali bin Abdullah ibni Cahdami bu rivayetiyle ilim ehli tarafından itham olunup yalancı sayılmıştır. Büyük âlim hafız Abdulvahab (Rahmetullahi Aleyh)’i şöyle derken işittim:
“Bu hadisin ravileri meçhuldür. Ravilerle ilgili bütün kitaplarda onları aradım ama bulamadım.”
İbnu’l-Cevzi El-Mevdua 2/125, 126
İbnu’l-Cevzi (Rahmetullahi Aleyh) sözüne şöyle devam etmiştir:
Bu hadisi uyduran kimse bid’atında çok aşırı gitmiştir. Çünkü bu namazı kılan kimse, önce gündüz oruç tutacaktır. Belki de o günün gündüzü çok sıcaktır, oruçlu olunca da akşam namazına kadar haliyle yemek yeme imkânı bulamıyacaktır. Akşam namazından sonra, bu namaz için uzun tesbihat sebebiyle kıyamda ve secdede duracak gayet eziyet çekmiş olacaktır.
Doğrusu ben, Ramazan ve teravih namazlarına nazaran insanların bunda, nasıl izdiham yaptıklarını gördüm ve kıskandım. Bilakis bu namaz halk indinde diğerinden daha büyük ve değerlidir. Çünkü bu namazda diğer beş vakit namaza gelmeyenler hazır bulunuyor.
Ebu Şame El-Baisu Ala inkari’l-Bida’i ve’l-Havadisi 30, İbnu’l-Cevzi el-Mevdua 2/127
Hafız Ebu’l-Hitab (Rahmetullahi Aleyh) ise şunu söyler:
“Regaib namazını uydurmakla itham edilen kimse Ali bin Abdullah ibni Cahdami’dir. Bu hadisi meçhul olan raviler üzerine uydurmuştur. Bu raviler hiç bir kitabta mevcut değildir.”
Ebu Şame El-Baisu Ala inkari’l-Bida’i ve’l-Havadisi 30
Hafız el-Iraki (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:
“İmam Rezzin, bu hadisin uydurma olduğunu şöylemiştir.”
Çukayn Es-Sünenü ve’l-Mubiede’at 140
İmam Tartuşi (Rahmetullahi Aleyh) şu sözünü ekler:
“Receb ayındaki regaip namazı ise, Beytu’l-Makdis’de bizim bulunduğumuz yerde, hicri 480 senesinde ihdas edilmiştir. Bundan önce bu namazı ne gördük ne de duyduk.”
Tatusi El-Havadisu ve’l-Bida’i 133

(3) Mirac Kandili


Recep ayının yirmi yedinci gecesidir. Sünnet ve Bid’atler kitabının yazarı (Rahmetullahi Aleyh) Recep ayındaki bid’atler bölümünde şunları söyler:
“Mirac kıssasını okuyup Recep ayının yirmi yedinci gecesini kutlamak ve bazı insanların bu geceye has bazı zikir ve ibadette bulunmaları bid’attır. Recep, Şaban ve Ramazan aylarında okunan ve sünnette de olmayan dualar bid’at ve uydurmadır.
Şayet bunlarda bir hayır olmuş olsaydı bizden öncekiler bunda bizleri geçerlerdi. Mubarek gece diye bilinen bu günleri ibadetle geçirmeye dair hiç bir delil sabit olmamıştır.”
Şukayri Es-Sünenü ve’l-Mubtede’at 143
Şeyhu’l-İslam ibni Teymiyye (Rahmetullahi Aleyh)’de Recep ayının yirmi yedinci gecesi ile ilgili olan namaz hakkında şöyle demiştir:
“Muteber âlimlerin belirttiği gibi; İslam âlimlerin ittifakıyla bu namaz meşru değildir. Bu ancak cahil ve bid’atçı kimseden meydana gelmiştir.”
Şukayri Es-Sünenü ve’l-Mubtede’at
Bu gecede de mevlid okumak adet halini almıştır. Böylelikle bir bid’ata diğer bir bid’at eklenmiştir.

(4) Berat Kandili


Berat kandili, Şaban ayının ortasında olan 15. geceye denilmektedir. Bu gecenin fazileti ile ilgili zayıf ve uydurma bazı rivayetler gelmiştir. Örnek olarak bir kaçını zikredelim.
Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘…Allah-u Teâlâ, Şaban ayının onbeşinci gecesi dünya semasına iner ve Kelb kabilesinin koyunlarının kılları sayısından daha çok günahları veya günah işleyenleri bağışlar’ buyurdu.”
Tirmizi 739 İbni Mace 1389
Ali (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Allah Rasulu (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Şaban ayının onbeşinci günü olunca, oruç tutan kişi gecesini de ibadetle geçirsin’ buyurdu.”
İbni Mace 1388, Beyhaki Şuabu’l-İman 3542, İbnu’l-Cevzi El-İlelu’l-Mutenahiye 2/71
Bu hadis hakkında imam Busiri (Rahmetullahi Aleyh) şöyle demiştir:
“Bu rivayetin senedinde ibni Ebi Sebure vardır. İmam Ahmed bin Hanbel ve Yahya ibni Ma’in (Rahmetullahi Aleyh), bu adamın hadis uyduran bir kimse olduğunu söylediler.”
Busiri 2/10
Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Bu gecede Âdemoğlundan her doğacak ve ölecek olan yazılır ve yine bu gecede onların amelleri yükselir ve rızıkları iner’ buyurdu.”
Beyhaki Davud’ul-Kebir, Ebu Şame el-Baisu Ala İnkari’l-Bida’i ve’l-Havadisi 35
Bu hadis hakkında imam Beyhaki (Rahmetullahi Aleyh) şöyle demiştir:
“Bu hadisin senedinde hiç kimsenin tanımadığı meçhul olan kimseler vardır.”
Beyhaki
Ebu Şame (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:
“Bu gecelerin fazileti ile senenin diğer geceleri arasında hiçbir fark yoktur!
Ebu Şame el-Baisu Ala inkari’l-Bida’i ve’l-Havadisi 35
Ancak bu hadislerin hiç birisi sahih değildir.
Not: Şaban ayının 15. gecesi yani berat kandili diye bilinen geceyi kutlamak bidattır! Yani gündüzünde oruç tutmak ve gecesinde namaz kılmak hakkında ki bütün hadisler uydurma olup asılsızdır! Ne Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) nede sahabeler, Şaban ayının 15. gecesini kutlamamışlardır!
Şaban ayının 15. gecesi hakkında şöyle bir sahih hadis vardır:
Ebu Musa el-Eşari (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Şüphesiz Allah-u Teâlâ Şaban ayının onbeşinci gecesi (kullarına) bakar ve yarattıklarından hepsini mağfiret eder. Yalnız kendisine şirk koşanı ve düşmanlık eden, kin ve husumet besleyene mağfiret etmez’ buyurdu.”
İbni Mace 1390

Berat Kandilinde Kılınan Namaz

Büyük âlim Ali ibni İbrahim (Rahmetullahi Aleyh) bu namaz hakkında şöyle demiştir:
“Şaban ayının ortasında, geceleyin kılmak için uydurulan bu namazda, onar defa ihlâs suresi okumak suretiyle cemaatle kılınıyor. Cuma ve Bayram namazlarından daha fazla önem verilen, yüz rek’atlık elfiye namazına gelince, hakkında ancak ya zayıf ya da uydurma haber veya eser gelmiştir.
İmam Gazali’nin İhyayu Ulumu’d-Din isimli kitabında bu hadislere sahih demesine aldanmayın.”
Muhanmed Tahir bin Ali el-Hindi Tezkiraiu’l-Mevdua 45
Hafız İraki (Rahmetullahi Aleyh) şöyle demiştir:
“Berat gececinde kılınan namaz hakkındaki hadisler batıldır.”
Şukayri Es-Sünenü ve’l-Mubtede’at 144
İbnu’l-Cevzi (Rahmetullahi Aleyh)’de şöyle demiştir:
“Şüphesiz bu namaz uydurmadır.”
İbnu’l-Cevzi el-Mevdu’at 2/127
Şeyhu’l-İslam ibni Teymiyye (Rahmetullahi Aleyh)’de buna benzer sözler söylemiştir.
İktidau’s-Sıtatu’l-Mustakim 2/632, 639
Bu Namazın Çıkış Tarihi
İmam Tartuşi (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:
“Bana Ebu Muhammed el-Makdisi haber vererek dedi ki:
Bu, namaz ilk olarak hicri 448 senesinde ihdas edilmiştir. Nablus şehrinde ibnu Ebi’l-Hamra adıyla tanınan birisi Beytu’l-Makdise geldi, güzel tilaveti vardı. Kalktı ve Mescidi Aksada Şaban ayının onbeşinci gecesinde namaz kıldı.
Arkadan ona birisi uydu ondan sonra bir başkası daha sonra bir diğeri eklendi, neticede namazı bitirinceye kadar kalabalık bir cemaat oldu. Bir sene sonra ibnu Ebi’l-Hamra denilen adam yine geldi ve arkasında birçok insan bu namazı kıldı. Daha sonra mescidde bu namaz yayıldı.
Böylelikle Mescidi Aksa da ve insanların evlerinde bu namaz kılınmaya başladı. Daha sonra bir sünnetmiş gibi günümüze kadar bu namaz devam edegeldi.”
Tartuşi El-Havadisu ve’l-Bida’i 132
“Nitekim aynı şekilde bu gecenin ihyası için camilerde mevlid okunmaktadır. Bunun sebebi ise şeytanın bu cahillere amellerini süslü ve meşru göstermesidir.
Bazı kimseler insanların manevi gıdalarını tıkadığımız iddiasıyla bu makaleyi hoş görmeyebilirler. Ancak bu gibi kardeşlerimize Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in Aişe (Radiyallahu Anha)’dan gelen sahih bir hadisi hatırlatmak isteriz.
Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Herkim, bu işimizde (dinimizde) onda olmayan bir şeyi ihdâs ederse, o ihdâs ettiği şey, ondan reddolunmuştur (batıldır)’ buyurdu.”
Buhari, Müslim, İbni Mace, Ebu Davud
Buna binaen, SAHİH HADİSLERE dayanmayan herhangi bir amel manevi bir gıda olamaz!”
Alıntı ile Cevapla
Alt 08 Temmuz 2012, 23:22   Mesaj No:56
Medineweb Emekdarı
Yitiksevda - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Yitiksevda isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 2
Üyelik T.: 10 Nisan 2008
Arkadaşları:3
Cinsiyet:Erkek
Memleket:MALAZGIRT
Yaş:47
Mesaj: 5.078
Konular: 295
Beğenildi:124
Beğendi:24
Takdirleri:153
Takdir Et:
Standart Cevap: soru

Ablam tarafsız baktım Konu içerisinde Zemahşeri gibi Bir Ulemanın görüşleride var ve gerçekten Tarafsız ele alınmış. Yazı içinde hakikatler var kabul ediyorum katılmadığım hususularda vardır Yalnız Ebubekir Siffilin tarafsızlığına güvenemiyorum ablam sorun şahıstan kaynaklanıyor faydalandığı kaynaklar sorunlu zaten...Zemahşeri haricinde
__________________
Sakın başkasının kölesi olma; çünkü ALLAH seni hür yaratmıştır .

-İmam Ali- (a.s)
Alıntı ile Cevapla
Alt 08 Temmuz 2012, 23:36   Mesaj No:57
Medineweb Sadık Üyesi
muallime - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:muallime isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 14876
Üyelik T.: 01 Aralık 2011
Arkadaşları:13
Cinsiyet:Anne
Mesaj: 874
Konular: 134
Beğenildi:137
Beğendi:67
Takdirleri:484
Takdir Et:
Standart Cevap: soru

Ben bir şey farkettimki Sevmediğimiz kişilerin yazılarından istifade edemiyoruz.Mesela bu yazıya M.islamoğlu deseydim .Algınız kesinlikle farklı olacaktı.İsmi görür görmez,Zihnimizin algılayışı kapanıyor.Eğer Kur'an ve Sünnette ne var bunu bilmessek,bu boşluğu hurafeler ve hristiyan adetleri dolduracak..
__________________


Alıntı ile Cevapla
Alt 08 Temmuz 2012, 23:42   Mesaj No:58
Medineweb Emekdarı
Yitiksevda - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Yitiksevda isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 2
Üyelik T.: 10 Nisan 2008
Arkadaşları:3
Cinsiyet:Erkek
Memleket:MALAZGIRT
Yaş:47
Mesaj: 5.078
Konular: 295
Beğenildi:124
Beğendi:24
Takdirleri:153
Takdir Et:
Standart Cevap: soru

Amenna Kur'an=Sünneti anlayamaz isek dediğiniz gibi olur SÜNNET'İN Kaynağı Kurandır İkisini bir bütün olarak ele aldığımızda aslında çözülmeyecek sorunda yoktur...Mustafa İslamoğlu olsa idi elbette yazıyı didik didik incelerdim ama Şevket eygi ve Ebubekir Sıffilin yazılarında. İslamın Yorumu olmaktan öte Dinselleştirdikleri Ehli Sünnet kavramı ile bakışları ve bunun dışında kalanları dışlamaları benim bu şahıslara bakış açımda belirleyici nokta olmuştur Elbette doğruları vardır kabul ediyorum.Lakin kendilerini hakk başkalarını batıl gösteren kişilerin söylem ve yazılarınıda çok kaale almıyorum selametle kalın uzatmak istemiyorum Ablam...
__________________
Sakın başkasının kölesi olma; çünkü ALLAH seni hür yaratmıştır .

-İmam Ali- (a.s)
Alıntı ile Cevapla
Alt 08 Temmuz 2012, 23:50   Mesaj No:59
Medineweb Emekdarı
Yitiksevda - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Yitiksevda isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 2
Üyelik T.: 10 Nisan 2008
Arkadaşları:3
Cinsiyet:Erkek
Memleket:MALAZGIRT
Yaş:47
Mesaj: 5.078
Konular: 295
Beğenildi:124
Beğendi:24
Takdirleri:153
Takdir Et:
Standart Cevap: soru

Bazı kimseler insanların manevi gıdalarını tıkadığımız iddiasıyla bu makaleyi hoş görmeyebilirler. Ancak bu gibi kardeşlerimize Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in Aişe (Radiyallahu Anha)’dan gelen sahih bir hadisi hatırlatmak isteriz.

Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:

“Rasulullah (s.a.a):

Herkim, bu işimizde (dinimizde) onda olmayan bir şeyi ihdâs ederse, o ihdâs ettiği şey, ondan reddolunmuştur (batıldır)’ buyurdu.”

Buhari, Müslim, İbni Mace, Ebu Davud

Buna binaen, SAHİH HADİSLERE dayanmayan herhangi bir amel manevi bir gıda olamaz!”

Musab Kardeşim sunduğunuz araştırma yazısı çok güzel ve belirleyici bir uslup ile ele alınmış teşekkürler...
__________________
Sakın başkasının kölesi olma; çünkü ALLAH seni hür yaratmıştır .

-İmam Ali- (a.s)
Alıntı ile Cevapla
Alt 09 Temmuz 2012, 09:24   Mesaj No:60
Meal Gurubu Üyesi
Medineweb Emekdarı
bilinmez - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:bilinmez isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13966
Üyelik T.: 27Haziran 2011
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 2.154
Konular: 309
Beğenildi:178
Beğendi:15
Takdirleri:560
Takdir Et:
Standart Cevap: soru

OLMAYAN BİR ŞEYİN DELİLİDE OLMAZ,

Kandil geceleri Allah rasulununda,arkadaşlarınında kutlamadığı ve heleki islamda bu günki haliyle günah çıkarma sevap toplama günü ve günleri olarakta yapılan ve islamda budur anlayışına,sebebiyet veren, bu günlerin amaçlı yapıldığıda, bu günlerin peşlerinden gidenlerinde oturup bunu düşünmeleri lazım...

kadir ve isra geceleri ise,tekrarı olmayan gecelerdir,bu gecelerden kadir gecesi kuranın ilk ayetinin indiği ve kuranın ilk inme günü olduğu için ve kurandada bu günün bunun için anlamlı olduğu,isranında anlam ve mahiyeti yine vahiynin farklı bi şekilde verilerek rasulullaha has bi yolculuk yaptırıldığı ve bununda TEKRARI olmadığı ve HELEKİ NE RASULULLAH NEDE ARKADAŞLARI TARFINDAN BÖYLE GECELER TERTİP EDİLİP KUTLANDIĞIDA OLMAMIŞTIR...

Kimki kadir gecesinin ve isra gecesinin tekrar,tekrar her yıl olduğu ve heryıldada bu anlam ve mahiyet vardır ve aranması lazım aynen kuranın ilk indiği gibi,her yıl o tarihte KURANIN BAHSETTİĞİ GİBİ OLAYLAR[ melekler iner falan] böyle söyleyen kişi YA VAHİY ALIYORDUR[bu imkansız],YADA ALLAH ADINA YALAN UYDURUYORDUR, FARKINDA DEĞİLDİR YAPTIĞI YANLIŞIN....
__________________
önce yazdığım katılım yaptığım beğeni yaptığım paylaşımların arasında azda olsa kuran ve sünnete uygun olmayan düşünceler olabilir.Bunların bana sorulmadan dikkate alınmasından mesul değilim... ...
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 2 Kişi okuyor. (0 Üye ve 2 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
2006 Kasım Arapça KPDS Sınavı Tüm Bölümler soru cevaplar (100 soru) f_hoca Genel Arapça 2 14 Aralık 2015 15:46
2006 Mayıs Arapça KPDS Sınavı Tüm Bölümler soru cevaplar (100 soru) f_hoca Genel Arapça 3 14 Aralık 2015 15:43
soru-cevap ile ibadetler(diyanet sınavlarına yönelik 141 soru) Medine-web Seviye Belirleme Sınavı-(MBSTS) 0 20 Mayıs 2014 17:07

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.