Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM DİNİ KONULAR.::. > Muhtelif Dini Konular > Soru Cevap Arşivi

Konu Kimliği: Konu Sahibi z-eynep,Açılış Tarihi:  04 Temmuz 2007 (15:47), Konuya Son Cevap : 14 Ocak 2012 (03:12). Konuya 184 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 14 Ekim 2011, 13:02   Mesaj No:181
Medineweb Acemi Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:Nikap_ isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 14067
Üyelik T.: 07 Ağustos 2011
Arkadaşları:1
Cinsiyet:
Mesaj: 23
Konular: 1
Beğenildi:0
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar"

Alıntı:
FECR Üyemizden Alıntı Mesajı göster
Esas o kişinin o delilini ortaya koyması lazım. Borçlu kişinin zekat vermesi nasıl olacak?.
Şöyle bir durum olsa bile yine o paradan dolayı zekat vermez.
Bir kişi arkadaşından 1.000 tl yi 1 yıllığına ödünç aldı. Bu kişi bu burayı ticaretinde kullanmak için aldı. Bu paradan para kazanmaya başladı. Yıl sonunda hesap yaptığında alacaklar hanesini bir kenara toplar, borçlar hanesini bir kenara toplar, sonra nisap miktarından fazla reel malı ortaya çıkmışsa o zaman o reel malın zekatını verir. Ayrıca arkadaşından ödünç aldığı paranın zekatını vermez. Çünkü zekatı hesaplarken o 1,000 tl'yi borçlar hanesine yazmıştır. Ticaret yapan kimseler zekatı hesaplarken artılarını ve eksilerinin farklarını çıkarır. Ortada reel bir kazanç varsa o paranın zekatını verir.


mehmet keskin ilmihalinde şafii mezhebinin görüşünü delil gösteriyolar ama tek mezheple fetva verilmeyeceğine inandıramıyorum neyse abi gerekli bilgileri aldım çok teşekkür ederim irfan hocam tam zamanında girmişsiniz siteye..Allah razı olsun
Alıntı ile Cevapla
Alt 09 Ocak 2012, 20:07   Mesaj No:182
Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:339
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Standart Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar"

değerli hocalarım imam şafii nin görüşüne göre yadaşafii mezhebine göre bir adam ileride çocuklarını evlendirmek amacıyla altın alıp saklarsa sakladığı altına zekat düşermi? hanefiye göre cevap vermeyin lütfen sadece şafi nin görüşü lazım..zinet eşyasına zekat düşmez diyo şafii ama bu saklanılıyo tam bi ibare lazım bana
Alıntı ile Cevapla
Alt 11 Ocak 2012, 22:02   Mesaj No:183
Avatar Otomotik
Durumu:kavi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 15859
Üyelik T.: 11 Ocak 2012
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 1
Konular: 0
Beğenildi:0
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cevap: Cuma namazından önce neden önce sela verilir.?

selamun aleykum... Şüphesiz sözlerin en güzeli Allah'ın Kelam'ı, yolların en hayırlısı Muhammed Sallallahu aleyhi ve sellem’in yoludur. İşlerin en kötüsü sonradan çıkarılanlarıdır. Her sonradan çıkarılan şey bidattir ve her bidat sapıklıktır. Her sapıklık ta ateştedir.(buhari)

ALLAH teala buyuruyorki: "Helak olan delil üzere helak olsun yaşayan da delil üzere yaşasın."(ENFAL 42)
"Benden öncekiler içinde hiçbir peygamber yoktur ki ümetlerine bildikleri bütün hayırları ve bildikleri bütün şerleri öğretmiş olmasınlar...(MÜSLİM)
Yani diyecegım odur ki peygamber s.a.v bizlere hiçbir şeyi eksik bırakmadan anlatıpta öyle gitti biz onun dınınde olmayan seylerı dın dıye yasarsak ona ve dınımıze ihanet etmiş oluruz .son diyecegım sela vb. gibi bidatleri hayatımızdan çıkarıp saf ve temiz olan kuarn ve sünnete sarılmamız lazım NOT :selanın çıkış tarihini bilen varsa yazsın yakın tarih....
Alıntı ile Cevapla
Alt 13 Ocak 2012, 22:56   Mesaj No:184
Medineweb Sadık Üyesi
kamer34 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:kamer34 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13038
Üyelik T.: 14 Aralık 2010
Arkadaşları:9
Cinsiyet:
Memleket:istanbul
Yaş:53
Mesaj: 871
Konular: 41
Beğenildi:6
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar"

İddia: Nisa suresi 60.ayette geçen tağuta muhakeme olma meselesini tevil ederek hz. Yusufun Necaşinin durumu karşılaştırıp bu devirde bu ayetin hükmünün pratiğe aktarılamaycağını söylemektedirler.

Ayrıca bu ayetin siyakından ve sibakından anlaşıldığı üzere bu ayet münafıklar hakkında nazil olmuştur. Münafıklar medinede islam devleti olmasına rağmen yahudilere muhakeme olmayı arzulamış bundan dolayı kafir olmuşlardır.

Oysaki günümüzde islam devleti yok dolayısıyla islam muhakemeleride yok, bizim hakkımızı arayabileceğimiz başka bir merci olmadığından dolayı tağuta muhakemeyi olmayı kabul ediyoruz, ayrıca caiz görüyoruz.

Cevap: öncelikle şunu belirmtekte fayda vardır . Hiçbir peygamber Allah’ın hükümlerinin dışında herhangi bir tağutun hükmü ile hüküm vermemiştir. Bunu peygamberlere isnad etmek düpedüz iftiradır.

Cenabbi Allah gelecekte ve geçmişte olacakların yani gaybın anahtarının yegane sahibi olduğuna göre bu iddialara nisa 60. Ayet şöyle olması gerekmezmiydi.

Ey müminler sizler islam devleti yani alternatif olmayan yerlerde tağuta muhakeme olabilirsiniz.Fakat böyle bir açıklama ne kuranda nede sünnette asla mevcut değildir.
Domuz etinin haram olduğunu beyan eden ayetlerde şöyle bir açıklama daha eklenmiştir. Ancak darda kalmanız ve haddi aşmamanız şartı ile yani tıkabasa yememek şartı ile ondan yiyebilirsniz.

Fakat nisa 60. Ayette böyle birşey yok.

Cenabbi Allah imanın şartını tağutun reddine bağladığını nahl/36 bakara /256 ayetlerde açıkça beyan etmiştir.

Konuya girecek olursak akli anlamda bir açıklama yapmak gerekirse,diyelimki herhangi biri bizim hakkımız olan bir parayı, malı, mülkü yemiş olsun sonrada bu kişi yada kurum bize siz ancak benim için namaz kılarsanız ben bu hakkınızı verebilirim derse bizim tepkimiz ne olur.

Elbetteki hayır olur. İşte tağuta muhakeme olmakta bu şekildedir. Tağuta muhakeme olmak ona ibadet etmek anlamına gelir buda dinin aslını oluşturan meselelerden olduğu için kişiyi islam dairesinden çıkarır.

Hz. Yusufun bu konuyla ilişkilendirilmesi af edilir bir hata değildir. Yusuf suresini dikkatilice okuduğumuzda hz. Yusufun kralının müslüman olduğunu yani tebliği kabul ettiğini görebilmekteyiz.

Hz.yusufa hitaben sen dilediğin gibi özgürsün demesi hz.Yusufun kralın dinine değil kralın hz.Yusufun dinine teslim olduğunun açık kanıtıdır.

Necaşi meselesi şuna kanıttır. Bugün bile yeryüzünde despot hükümdarlar olduğu gibi halkına ve insanlara iyi davranan hükümdarlar da vardır.

Örneğin: Her ne kadar İran islam devleti olmasada orası bir müslüman için yaşanabilir emin bir belededir. İrana ziyaretimde kendimi orada Türkiyede’kinden daha güvenilir daha rahat hisettim. İşte neceşinin durumu bu. Yoksa Necaşinin islam olmayan şeriatine hiçbir müslüman ne tabi oldu nede onu kabul etmiştir.

Allah’ın hükümlerinin üstüne hüküm koyanlar,sonrada bu hükümlerle insanlara hak, hukuk, adalet, mutluluk dağıttıklarını iddia edenler kendilerini ve meclislerini kanun koyucu görmek suretiyle tağut hükmündedirler. Bunlar “lailahe” nin birinci şartını oluştururlar. Yani bunlara “lailahe” demedikçe “illallah dememiz boş bir iddiadan öteye geçmez.

Peki bu tağutların red edilmesi nasıl olur.

1- Düşüncede red:

Kişi tağut hükmünde olan her ne varasa çünkü tağut kavramı geniş bir kavramdır öncelikle düşüncede onu bilip tekfir etmesi gerekir. Mekkede 13 yıl boyunca inen ayetleri incelediğimizde öncelikle insanların düşüncede müslüman olmaları gerektiği vurgulanmaktadır.

Yani mekki ayetlerde islam şeritanın fıkhını oluşturan meseleler pek gündeme alınmamıştır. Bunun hikmeti şudur. Kişi düşüncede (ideolojisinde) islam dinini tam anlamıyla bilip kabul etmedikçe islam dışı ne varsa din adına red etmedikçe namaz kılmış, oruç tutmuş, zekat vermiş, bunların hiç bir öenmi yoktur.

2-Amelde red:

Sağlam bir düşünceden sonra sağlam bir amel ancak imanı tamamlar. Günümüzde bazı arkadaşlarımız kendileri rey kullanmazlar, rey kullanmanın şirk olduğunu söylerler, fakat rey kullananlarada müslüman derler.

Bu acayip bir çelişkidir.

Müslüman velevki dünyalık malını kaybetme pahasınada olsa asla tağuta muhakeme olmamalı tağutu asla kabul etmemelidir. Ancak ölüm yada ebedi hüküm giyebilme ihtimali olan meseleler hariç bunlarda ikrah hükmünde kabul edilmektdirler

3-Tağuti rejimlerden yararlanmak:

İşte bütün mesele burdan kaynaklanmaktdır. Bazı peygamberlerin ve bazı sahabilerin tağuti rejimlerin bazı kanunlarından faydalanmaları bazı arkadaşlarımızda yanlış anlaşılmalara sebep olmuş ve bu konun içerisinden çıkmaz bir duruma düşmüşlerdir.
Örneğin şuanda genel sağlık sigortası adı altında tüm hastahaneler ücretsiz duruma gelmektedir. Bu durumdan bir müslümanın faydalanması islama aykırı olmamakla birlikte bizatihi bu tarz uygulamalar islam dinine uygun uygulamalardır.

Kuran indiği dönemde arap müşriklerinin birçok örf adetlerini düzenleyerek olduğu gibi bırakmıştır.

Örenğin çok evlilik islamın getirmiş olduğu bir hüküm dedğildir. Bu zaten vardı fakat kişi dilediği kadar bayanla evlenebiliyor istediği zamanda onları boşayıp yerine bir daha evleniyordu. İşte İslam dini bunu düzenledi işi dahada zorlaştırdı 4 le sınırladı ve tek evliliği tafsiye ettti.

Cariyelik sistemi islamın getirmiş olduğu uygulama değildir. Fakat bu uygulamayı İslam dini düzenlemiş ve benimsemiştir.

Sonuç: İslam devleti olduğu beldelerde devletin anayasasını kuran oluşturur. Fakat yol su, elektrik, sağlık, belediye hizmetleri gibi birçok alanda hükümleri yani düzenlemeleri insanlar tarafından konulacaktır.
Fakat günümüzdeki tağuti sistemleri islam şeriatı ile kıyasladığımız takdirde şunları görmekteyiz.

Cenabbi Allah kuranda miras, evlilik, boşanma, hırsızlık, kısacası sosyal ve siyasal koymuş olduğu tüm hükümleri rafa kaldırılmış, red edilmiş ,yerine beşer aklına dayalı hükümler getirilmiştir.

Bunların reddi imanın ilk şartıdır. Bunları red etmeyen toplumların yada grupların islam dairesi içerisinde değerlendirilmeleri söz konusu değildir.
Selametle kalınız.

Not bu konu talebe binaen yazılmıştır.

Bu konuyla ilgili hak yayınlarından şu kitaplardan daha detaylı bilgi edinebilirsiniz.......


AKİDE SERİSİ





[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Ziyaeddin El-Kudsi


[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Ziyaeddin El-Kudsi


[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Ziyaeddin El-Kudsi


[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Şeyh Dr. Seyfuddin El-Muvahhid


[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Abdülhak El-Heytemi


[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

İbn Receb El-Hanbeli


[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

İbn Hacer El-Askalani


[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

İmam Suyuti


[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Abdurrahman Abdülhak


[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Ziyaeddin El-Kudsi


[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Ziyaeddin El-Kudsi


[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Ziyaeddin El-Kudsi


[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Şeyh Dr. Seyfuddin El-Muvahhid


[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Ziyaeddin El-Kudsi





TEFSİR SERİSİ





[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Şeyh Seyfuddin El-Muvahhid


[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Şeyh Seyfuddin El-Muvahhid


[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Şeyh Seyfuddin El-Muvahhid


[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Şeyh Seyfuddin El-Muvahhid


[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Şeyh Seyfuddin El-Muvahhid


[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Şeyh Seyfuddin El-Muvahhid


[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Şeyh Seyfuddin El-Muvahhid


[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Şeyh Seyfuddin El-Muvahhid
__________________
Kimin Ne Dediği Değil / Allah'ın Ne Dediği Önemli.
Alıntı ile Cevapla
Alt 14 Ocak 2012, 03:12   Mesaj No:185
Medineweb Sadık Üyesi
kamer34 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:kamer34 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13038
Üyelik T.: 14 Aralık 2010
Arkadaşları:9
Cinsiyet:
Memleket:istanbul
Yaş:53
Mesaj: 871
Konular: 41
Beğenildi:6
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar"

İddia:
Mahkemede kişinin sorulara cevap vermesi (savunma yapması) necasi olayinda sahabeler onun önünde kendilerini savunup onun sorularina cevap vermediler mi, ve necasi onlar icin "onlari yanima cağırin" demesi onlari muhakemeye cagirmasini göstermez mi? ve yusuf: 25-28 ayetlerini nasil anlamamiz gerekir?


Cevap)
Necaşi olayı davalı, davacı olayı değildir. Zira Necaşi sahabeleri mahkeme yapmamış, bir hükümdar olarak onlar hakkındaki bir iddiayı dinleyerek onların, ülkesine neden sığınmacı olarak geldiklerini anlamaya çalışmıştır. Yine onların inançları hakkında ortaya atılan iddiaları dinleyerek onların nasıl bir inanca sahip olduklarını da anlamaya çalışmıştır.

Yusuf: 25-28 ayetlerinde ise bir muhakeme olayı söz konusu değildir. Bu ayetlerde Yusuf (a.s)’ın yaşadığı sıcak bir olay anlatılmakta ve bu olayın mahkemeye intikali diye bir şey söz konusu değildir. Zira anlık olan olayda kadının Yusuf (a.s)’a iftirası ve bu iftiradan ortaya çıkan maduriyeti söz konudur. Bu sebeple de maruz kaldığı iftiradan dolayı ortaya çıkan maduriyetini dile getirmiştir.


Yusuf (a.s) ile ilgili kıssa şöyledir:


Yusuf (a.s) mahkeme yapılmadan o anki hakimin (kralın) emriyle hapise atılmıştır. Ve o zaman, şu an zamanımızda olduğu gibi hapise atılan kimsenin ne kadar hapiste kalacağına dair çoğu zaman bir müddet tayin edilmezdi. Bu sebeble mahkum olan kimsenin hapisten çıkması ancak hakimin (kralın) yetkisi dahilinde olan bir durumdur.

Yusuf (a.s) hapiste iken, onu hapse atan kral ölmüş, yerine yeni bir kral gelmiştir. Bu yeni kralın hapiste olan kimselerden haberi yoktu. Yusuf (a.s) bunu bildiği için, hapiste olanlardan biri olduğu haberini yeni krala iletmek istedi. Gönderdiği haber; kendisinin zulmen hapse atılmış, rüyaların tevilini bilen, hakkı ve tevhidi anlatan birisi olduğu mahiyettedir.


Zira Yusuf (a.s)’un düşüncesi; belirtilen vasıflarda bir kişinin hapiste olduğunu kralın bilmesi, böylece hatırlanarak, eğer kurtulacak olursa tevhidi başka kişilere uştırması şeklindeydi… Yusuf (a.s)’ın kıssası ve bu kıssayla ilgili tefsirler dikkatle okunursa bunun böyle olduğu görülür.


Yusuf (a.s)’ın burada bir kimseden yardım istediği için zelle denen hatayı işlemiş ve bundan dolayı hapiste bir müddet daha kalmıştır. Bu ameli normal bir kimse yapmış olsaydı hata sayılmazdı. Fakat bir rasulün böyle bir durumda Allah’a tevekkül etmesi gerekirdi. Bu sebeble yaptığı amel hata (zelle) olarak vasıflandırılmıştır.
Onun zelle denen bu hatayı işlemesi sebebiyle Allah (c.c), hapisten kurtulan kimseye Yusuf (a.s)’un ona söylemiş olduğu sözü unutturmuş ve bir müddet kadar daha hapiste kalmasına sebebiyet vermiştir. Ve onun hapiste kalması ta ki kralın rüyası vuku buluncaya kadar sürdü.
Bu ise, Allah (c.c)’ın bir hikmetidir.


Yusuf (a.s)’un, kralın kendisinden haberinin olmasını istemesi, ne o kimseyi avukat olarak tayin etmesi ne kraldan hüküm istemesi, ne ona muhakeme olması ne de onun hüküm yetkisini kabul etmesidir.

Bunun örneği şudur: Bir kimse, bir kimseyi yakalamış ve hapse atmış, sonra bu yakalayan kimse ölmüştür. O kimsenin yerine yeni birisi gelmiş ve bu gelen kimsenin hapse atılan kimseden haberi yoktur. Hapiste olan kimse gelen yeni kişiye, bir başka kimse vesilesiyle ya da bizzat kendisi seslenerek: “Ben burdayım, benden haberin olsun” diye haykırıyor. Bu ise ondan hüküm istemek demek değil, ona orada olduğunu haber vermektir. İşte Yusuf (a.s)’ın; “efendinin yanında beni an” demesi de böyledir. Yine bir bir kimseyi bağlayan bir başka kimseye o kimsenin ya kendisi ya da birisi vesilesiyle: “Beni çözmen gerekir, zira ben bir şey yapmadım” demesi gibidir.


Yusuf (a.s) hadisesi hiç bir zaman; küfür mahkemesine muhakeme olmak için kendini savunmaya delil olamaz.
__________________
Kimin Ne Dediği Değil / Allah'ın Ne Dediği Önemli.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
" Tuz hakkında bilinmesi gereken her şey " Medineweb su damlası Tıbbı Nebevi ve Alternatif Tıp 3 02 Ekim 2021 22:14
2017 KPSS LİSANS "HATIRLANAN SORULAR" mehmet akif2 KPSS-Çıkmış Sorular-Cevaplar 20 23 Mayıs 2017 13:07
2017 KPSS LİSANS EĞİTİM BİLİMLERİ "HATIRLANAN SORULAR" mehmet akif2 KPSS-Çıkmış Sorular-Cevaplar 12 22 Mayıs 2017 12:49
""Müşrikleri Tekfir Etmemek/Onların Kafir Olduklarından Şüphe Etmek"" kamer34 Tevhid Ve Şirk Konuları 9 13 Mart 2014 23:27
Gelenek Dini;"İslam'a Suikasttır." /Muhsin Arslan Muhsin Arslan Muhsin Arslan 12 28 Mart 2013 20:12

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.