Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM GENEL.::. > Edebiyat > Makale ve Köşe Yazıları

Konu Kimliği: Konu Sahibi HALUK GÜMÜŞTABAK,Açılış Tarihi:  20 Şubat 2010 (14:20), Konuya Son Cevap : 23 Şubat 2010 (21:35). Konuya 8 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 20 Şubat 2010, 14:20   Mesaj No:1
Medineweb Sadık Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:HALUK GÜMÜŞTABAK isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 10862
Üyelik T.: 01 Ekim 2009
Arkadaşları:1
Cinsiyet:
Yaş:66
Mesaj: 489
Konular: 86
Beğenildi:3
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Kabir azabı ve kur'an gerçekleri.....

KABİR AZABI VE KUR'AN GERÇEKLERİ.....

Değerli arkadaşlarım bugün sizlerle, bizlere öğretilen ama kur’anda asla bahsedilmeyen, hatta bunun kabul edilmesi dahi kur’an ayetlerine ters düşen bir konuda, yani kabir azabı konusunda konuşmak istiyorum. Bizlere bu konuda söylenenleri kur’an ayetleri ile karşılaştırıp konunun mahiyetini birlikte araştıralım.

Yazımıza başlamadan evvel bu konunun gaibi bir konu olduğu, yani Yaratanın bahsetmediği, açıklamadığı ve kendi katından konular olduğunu belirtmeliyim. Peki, Yaratan kur’anda bahsetmediği böyle konular hakkında ne diyor, önce yine her zaman yaptığımız gibi kur’an ayeti ile açıklamaya çalışalım. Önce aşağıdaki ayeti lütfen dikkatlice okuyalım.

Araf suresi 33. ayet; De ki: Rabbim ancak açık ve gizli kötülükleri, günahı ve haksız yere sınırı aşmayı, hakkında hiçbir delil indirmediği bir şeyi, Allah'a ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.

Değerli arkadaşlarım lütfen ayeti iyice okuyunuz. Ne diyor Yaratan, hakkında hiçbir delil indirmediği bir şey hakkında, yine Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylememizi HARAM kıldığını yasakladığını çok açık bir şekilde belirtiyor. Bu ayeti yazının devamı sürecince lütfen unutmayalım. Şimdide kabir azabı konusunda günümüzde söylenenler hakkında araştırma yapalım önce.

( İnsanlar ölür ölmez kabir diye bir çukura konuyorlar. Hemen sonra munker-nekir melekleri geliyor, soru sormaya başlıyor: Rabbin kim? Dinin ne? Peygamberin kim? gibi sorular... Müslümanlar bu sorulara: Rabbim Allah, dinim İslam, Peygamberim Hz. Muhammed diye cevap veriyor. Kâfirler ise.- Hah, hah anlamadım diyorlar. (Fıkhul Ekber, Aliyyul Kari Şerhi).)( Kabir, müminler için cennet bahçelerinden bir bahçe, kâfirler için ise cehennem çukurlarından bir çukurdur.)

Önce şunu hatırlatalım ki bu sözleri kur’an asla doğrulamaz ve bunlarla ilgili tek bir bilgide kur’anda yoktur. Mezheplerde Kabirde kime soru sorulacağı konusu da tartışıla gelmiştir. Bu konuda Hanefiler arasında bile ittifak yoktur. Bir kısmı, Müslümanların çocuklarının da sorguya çekileceğini söylerken bir kısmı, Peygamberler, çocuklar ve şehitlerin sorgudan muaf tutulacağını söylemişlerdir, kur’an peygamberlerin bile hesaba çekileceğini söylemesine rağmen bu sözleri söyleyebilmişlerdir. Müslüman çocukların kabirde sorgulanmasına rağmen cennete gireceği, kâfir çocuklarının ise durumunun daha karışık ve Müslüman çocuklarından farklı olarak "cennet ehline hizmetçi olacaklarına hükmedilmiştir." denilmektedir. Kabirlerde azabın nasıl olacağı da tartışılmaktadır. Cesede mi yapılacaktır. Ruha mı yapılacaktır, yoksa hem ruha hem de cana mı yapılacaktır? Bu durumda kabirde ruhların cesede dönmesi konusu gündeme gelmektedir. Tabii ki bu da tartışılmıştır. Kabirde ruhlar cesedin tümüne mi yahut bir kısmına mı, topluca yahut ayrı ayrı olarak mı iade edilecektir? Kabirde soru sorulma işi ruhların bedene iade olunmasından sonra olduğu iddia edilmiştir.

Ehlisünnet azabın hem bedene hem ruha olduğu, bunun da ruhların bedene dönmesiyle olacağı inancındadırlar. Ayrıca İmanlı ölen ve kabir azabı görmeyen insanların ruhları serbest dolaşır. Bu sebeple pek çok yere gidip gelebilirler. Bir anda çok yerde bulunabilirler. Aramızda dolaşmaları mümkündür diye anlatılır. Ama tüm bu bilgiler nereden alınmıştır hiç bilinmez. Kabir azabı konusu Ehlisünnete göre iman edilmesi vacip olan konulardan biridir, ilmihal kitaplarında olsun, akaid kitaplarında olsun konu hep bu şekilde ortaya konmuştur. Bu konularla ilgili mezheplerin çok değişik inançları ve fikirleri vardır. Örneğin Cuma gecesi ve Cuma günü ve özel günlerde ölen asi bir insanın bu gecede kabir azabı kaldırılıp, bir daha iade edilmez gibi düşüncelerde vardır. Bu konuyu daha fazla dağıtmadan kabir azabı ile ilgili hadislere de göz atalım.

- Peygamberimiz mezarlıktan geçerken: "Kardeşiniz için Allah'tan mağfiret dileyiniz. Çünkü o şu anda sorguya çekilmektedir" demiştir.
- İdrardan sakınınız, zira kabir azabının çoğu ondandır.
- Şüphesiz kabir ahiret konaklarının ilkidir. Eğer ölü bu konaktan kurtulursa ondan sonrası daha kolaydır. Ondan kurtulamazsa sonrası daha zordur.
- Hz. Peygamber Hz. Ayşe’ye sordu: "Kabirde halin nedir." Kendisi cevap verdi: Ya Hümeyra şüphesiz kabrin mü'mini sıkıştırması, ananın çocuğunun ayağını sıkması gibidir. Münker-Nekir meleklerinin soru sorması da; göz kamaştığı zaman ona sürme çekmek gibidir.
- Hz. Peygamber, Hz. Ömer'e: "Kabirde halin nicedir?" demiş. Hz. Ömer de- "Aklım başımda mı olacak ?’ demiş. Resulullah ‘Evet’ demiş. Hz. Ömer de ‘O takdirde hiç aldırmam’ cevabını vermiş.

Yukarıdaki hadisleri gördünüz. Yazıma başlamadan önce bir ayet örneği vermiş ve bu ayeti yazının sonuna kadar lütfen unutmayın demiştim. Yaratan asla kur’anda bahsetmediği bu konulara, hatta bizlere detayları ile söylenen bu konunun doğruluğuna inanmamız sizce doğrumu? Örneğin melek isimleri dahi verilerek sorguya çekileceğimiz söyleniyor, ama bu kadar önemli bir konu niçin kur’anda zikredilmemiş dersiniz? Bir soru daha akla geliyor bu melek isimleri nasıl öğrenilmiş? Rabbim kuran için ayetlerinde ne diyordu hatırlayalım önce.

Enam sur.38: Biz bu Kitap'ta, herhangi bir şeyi ne eksik bıraktık ne fazla yaptık. Onlar, sonunda Rableri önünde hasredilirler.

İsra suresi 89. ayet; Yemin olsun, biz bu Kuran'da, insanlar için her benzetmeden nice örnekler sıraladık. Ama insanların çoğu inkâr ve nankörlükten başka bir şeyde diretmediler.

Enam Suresi 114. Allah size Kitap'ı ayrıntılı kılınmış bir halde indirmişken, Allah'ın dışında bir hakem mi arayayım?

Zühruf Suresi 44 Gerçek şu: Bu Kuran sana ve toplumuna elbette ki bir hatırlatıcı/bir düşündürücü/bir şeref/bir öğüttür. Bu kitaptan sorumlu tutulacaksınız.

Demek ki Rabbim bu kitapta hiçbir eksik bırakmadığını ve her benzetmeden, konudan nice örnekler verdiğini ayrıca kur’anı ayrıntılı kıldığını ve işin ilginci sizleri bu kitaptan sorumlu tutacağını bizlere açıkça söylüyor. Peki, tüm söylenenler sorumlu olduğumuz kitapta neden yok dersiniz? Önce kabir azabının, kur’an ayetlerine baktığınızda asla olamayacağını gösteren ayetleri sizlere hatırlatmak istiyorum.

( Nahl 21.: Onlar diriler değil, ölülerdir. Ne zaman diriltileceklerini de bilmezler.)

Demek ki bu ayete göre öldükten sonra yalnız mahşer günü diriliş var. Kabirde tekrar dirilip hesaba çekilmiş olsak mahşerde dirileceğimizi bilmemiz gerekir.

(Dühan 56: Orada, ilk ölümden başka bir ölüm tatmazlar.)

Bu ayetten de anlaşılıyor, bizler öldükten sonra eğer kabirde dirilip hesaba çekildikten sonra yine öldürülecek, daha sonra mahşer günü diriltileceksek, iki kez ölüm tatmış oluruz. Buda bu ayete ters düşer.

(İsra sur.52.ayet: Sizi çağıracağı gün, onu hamt ederek çağrısına derhal uyacaksınız. Ve sadece az bir süre kaldığınızı düşüneceksiniz.)

Yüce Rabbimiz bu olayı da uykuya benzetir. Nasıl saatlerce uyuduğumuz halde, zaman kavramını yitirip bir göz kırpması kadar uyuduğumuzu sanırsak, benzer şekilde öldükten sonra diriltilinceye kadar bir yokluk yaşarız. Eğer mahşer gününden önce bir hesap olsaydı kabirde, önce yapılanlar hatırlanacaktır.

(Enam sur. 60. ayet: O, odur ki, geceleyin sizi öldürür. Gün boyunca neler yapıp neler kazandığınızı bilir. Sonra, belirlenmiş süre işletilip tamamlansın diye, gün içinde sizi diriltir. Nihayet O'nadır dönüşünüz. Sonra, yapıp ettiklerinizi size haber verecektir.)

Bu ayete de lütfen dikkat ediniz. Ömür bittikten sonra dönüşümüzde yaptıklarımızın hesabı sorulacağını söylüyor. Hiçbir suçtan iki kez hesap sorulup iki kez ceza alınamayacağına göre, demek ki hesap mahşer günü sorulacak olduğu anlaşılıyor. Şimdide bu söylediğimi doğrulayan ayetleri aşağıya yazıyorum, onları da okuduğunuzda konu daha da iyi anlaşılacaktır.

—Yasin sur.51.ayet: Nihayet Sur’a üfürülecek(Kalk borusu çaldığında). Bir de bakarsın ki onlar kabirlerinden kalkıp koşarak Rablerine giderler.

_Yasin sur.52.ayet: (İşte o zaman Eyvah, eyvah! Bizi kabrimizden kim kaldırdı? Bu, Rahman’ın vaat ettiğidir. Peygamberler gerçekten doğru söylemişler! Derler.

Yukarıdaki ayetlerde de büyük bir şaşkınlık ve pişmanlık görülüyor. Ancak insanlar kabir azabı gibi bir ön hazırlık azabı çekseler hiçte şaşırmazlardı, inkâr ettikleri şeylerin gerçek olduğuna.

(İnfitar sur. 4.ayet: Kabirlerin içindekiler dışarı çıkarıldığı zaman.5. İnsanoğlu, ne yaptığını ve ne yapmadığını görür.)

Ama kabir azabı inancına göre kişi zaten daha kabirde ne yaptığını ne yapmadığını görmüş, bundan dolayı azaba ya da mükâfata tabi tutulmamış mıydı? Demek ki bu ayetten de anlaşılıyor öldükten sonra ilk hesap mahşer günü olacak.

( Adiyat sur.9.10: İnsan, kabirlerde bulunanların çıkarılacağı ve kalplerde olanların ortaya konulacağı bir zamanın geleceğini bilmez mi? )

Ama kabir hayatı inancına göre kalplerde olanlar mahşer gününden önce bir sorgulama ile ortaya çıkarılmıyor muydu? Demek ki bu ayetlere de ters düşüyor kabir azabını kabul etmek.

( Ali imran sur. 185. ayet: Her canlı ölümü tadacaktır. Ve ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Bu dünya hayatı ise aldatma ****ından başka bir şey değildir.)

Kuran ecirlerimizin kıyamet günü ödeneceğini söylerken Kabir hayatı inanışına göre ecirlerimizden (yaptıklarımızdan) dolayı kabrimizin cennet bahçelerinden bir bahçe olması ecirlerimizin kıyamet gününden önce ödeneceği anlamına gelmez mi? Demek ki bu ayetten de çok iyi anlaşılıyor, hesap görüleceği gün yalnız ve yalnız mahşer günüdür.

Şimdide kabir azabının var olduğuna delil gösterdikleri tek ayete bakalım isterseniz.

( Mümin sur. 45.46. ayetler: Allah, o adamı ötekilerin kurdukları tuzakların kötülüklerinden korudu. Firavun ailesini de azabın en beteri kuşattı. Sabah-akşam, ateşe arz olunurlar. Kıyamet koptuğu gün de şöyle denir: "Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun.)

Bu ayete baktığımızda firavun ailesinin azabın en kötüsünü kuşattığını söylüyor. Bu azabın hem dünyada hem de ahi rette olacağını devamında da anlıyorsunuz zaten. Yaratan sabah akşam sözüyle sürekli, devamlı ateşe sunulacağını belirtiyor ve bu ailenin mahşer günü azabın en şiddetlisine sokun sözleriyle de açıklık getiriyor. Ayette bahsedilen sabah, akşam ateşe arz olunurlar sözünün kabirde olabileceği söylenerek kurandan delil aranmıştır. Bunu söylemek diğer yazdığımız tüm ayetle çelişir. Ayrıca Yaratan yine kuranın tümünü düşündüğümüzde bazı cezaların bu dünyada da verileceğini bizlere bildirmiştir. Bu demektir ki Rabbim firavun ailesine bu dünyada da azap vermiş olması mümkündür. Sabah akşam sözcüğü Arapçada sürekli anlamında kullanılır, buradan da ayette anlatılmak istenen hem mahşerde hem de yaşarken, Dünyada Allahın sürekli freun ailesine azap edeceğini anlayabiliriz. İsterseniz bu sözlerimi yine kurandan açıklayalım.

( Ali İmran sur.56: Küfre sapanlar var ya, işte onlara dünyada ve âhirette şiddetle azap edeceğim. Hiçbir yardımcıları olmayacaktır onların.

Tevbe sur. 55. ayet: Onların ne malları, ne de evlatları seni imrendirmesin. Allah bunlarla onlara dünya hayatında azabetmeyi ve kâfir olarak canlarının çıkmasını istiyor.74. ayet:….. Eğer tövbe ederlerse kendileri için hayırlı olur. Eğer yan çizerlerse Allah onlara dünyada da âhirette de acıklı bir azapla azap edecektir. Ve yeryüzünde onların ne bir dostu olacaktır ne de bir yardımcısı.

Rad sur. 34. ayet: Dünya hayatında bir azap var onlar için; âhiret azabı ise çok daha şiddetlidir. Onları Allah'a karşı koruyacak kimse de yoktur.


Yukarıda yazdığım bazı ayetler de çok açıkça söylüyor ki Rabbim hem bu dünyada, hem de ahirette yani mahşer günü cezalandıracağını çok açık ve net bildiriyor. Kabir azabına delil olabilecek mümin suresindeki tek ayetinde böylelikle doğru olamayacağı açıklanmış oluyor. Zaten Kur’an ayetlerini bir bütün olarak almayıp içinden cımbızla sözleri aldığınızda asla ayetlerin anlaşılması da mümkün değildir. Bunu yapanlarda günümüzde olduğu gibi yanılgıya düşmekte ve İslam düşmanlarının ekmeklerine yağ sürmektedirler. Hıristiyanlar tüm bu ve buna benzer inanışları örnek verip, Kuranda İslam dinin de çelişki vardır diyerek bu yanlışlarımızı kullanmaktadırlar.

Konuyu toparlamak gerekirse yazımızın başında verdiğimiz bazı hadislere baktığımızda bunların ancak peygamberimizin üzerinden konuşulan, hurafeler olduğunu anlamak zor olmasa gerek. Örneğin peygamberimizin kabir azabının çoğunun İdrar dan sakınmamak olduğunu söylediğini görüyoruz. Ama Kuran ı ve tüm ayetleri bir an düşündüğümüzde, Rabbim in sizler için Kuran da her şeyden örnek verdim ve bu kitaptan sorumlusunuz, sizin rehberinizdir dedikleri ayetlerini hatırladığımda bu söylenen idrar konusu ve kabir azabına inanmanın, Kur’an ayetlerinden haberdar olunmadığını ve birçok ayetleri de dikkate alınmadığını görürsünüz. Çünkü kabir azabı asla Kur’anda bahsedilmeyen bir konudur. Bunlar olsa olsa insanları korkutarak doğruya yönlendirmek adına sonradan uydurulan bidat lardır diyebiliriz.

Yaratanın adaleti, Kur’anın bütünü okunduğunda bir suçtan iki kez cezalandırmayı asla uygun görmez. Hatta bir suçun karşılığının bir cezası olduğunu söylediği gibi, yapılan bir iyiliğin ise kat kat sevap yazılacağını anlatır. Başak örneğinde olduğu gibi. İşte yalnız bu ayetleri hatırlayan birisi dahi, kabir azabının doğru olmadığını Kur’andan anlar. Çünkü eğer kabirde bir suç için ceza verilirse, mahşer günü hesabın sorulacağını söyleyen Rabbimin bir kez daha hesap sorup, yine cezalandırması gerekir ki, bu kuran adaletine, Rabbim in sözlerine, ayetlerine asla uymaz. Her insan istediği sözlere inanmakta özgürdür, ama Yaratanın ayetlerin sonunda söylediklerini lütfen unutmayalım. Ne diyordu;

(Hâlâ düşünmüyor musunuz?", Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz, Öğüt alan yok mudur, Yemin olsun ki, biz, Kuran'ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var, Ayetleri size açık-seçik bildiriyoruz ki, aklınızı işletebilesiniz.)

Allah ölümü uykuya benzetir, hatta her gece uyuduğumuzda aslında ölümü yaşadığımızı verdiği ayet örneğiyle anlamamızı ister. Rabbin verdiği bu örnekten yola çıkarak şunu söyleyebiliriz. Bizler rüyamızda gördüklerimizden nasıl yaşarken bedenimiz ile birlikte gerçekmiş gibi ruhumuzla etkileniyor ve gerçekmiş gibi azap çekiyor, ya da tam tersi çok mutlu oluyorsak, işte Rabbim mahşerde hepimizi kaldırıp hesaba çekeceği güne kadar, bizlerin ölümünde, tıpkı uykuda oluşumuz da göreceğimiz rüyaların etkisinde mutlu olabilir, hatta kötü göreceğimiz rüyalarımızdan dolayı azap çekebiliriz. Ancak bunu söyleyebiliriz, yoksa kabirde canlanıp hesaba çekileceğimizi söylemek kur’ana ve Rabbin adaletine asla uymaz.

İşte dostlar ben Rabbin rehberinden bunları anladım, Rabbim yanıltmasın. Tüm yaptıklarımızın sonucunu, geri dönüşü olmayan yerde alacağımız için, daha önce biraz aklımızı çalıştırmanın daha mantıklı olacağını ve bizlere daha çok yararlı olacağını düşünüyorum. Rabbim yardımcımız olsun. Dilerim Rabbimden bizlere kur’an gerçeklerini görmemizi nasip eder. Yine dilerim ki bizlerin gönül gözümüzü Rabbim açık olan kullarından eyler, yoksa bakar kör olanlar arasına girer, gerçekleri asla göremeyiz, hatta doğruyu yanlış görmemiz, işten bile değildir. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK


[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]


Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi HALUK GÜMÜŞTABAK 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
İbretlik bir kıssadan hisse. Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler kamer34 6 2397 21 Nisan 2011 21:45
Kendi ellerimizle cehennemin kapısını açmayalım. Makale ve Köşe Yazıları HakikaT 10 4610 12 Nisan 2011 12:36
Allah Kur'an ayetlerini elçisine, RÜYASINDA vah... Makale ve Köşe Yazıları yakuti 7 2455 20 Mart 2011 19:44
Bakara 85. ayetten almamız gereken önemli dersler. Makale ve Köşe Yazıları kamer34 6 2380 16 Mart 2011 12:48
Kader konusunu kur'an ışığında nasıl anlamalıyız? Makale ve Köşe Yazıları talibetün 5 1972 11 Mart 2011 21:19

Alt 20 Şubat 2010, 21:46   Mesaj No:2
Medineweb Emekdarı
Yitiksevda - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Yitiksevda isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 2
Üyelik T.: 10 Nisan 2008
Arkadaşları:3
Cinsiyet:Erkek
Memleket:MALAZGIRT
Yaş:47
Mesaj: 5.078
Konular: 295
Beğenildi:124
Beğendi:24
Takdirleri:153
Takdir Et:
Standart RE: KABİR AZABI VE KUR'AN GERÇEKLERİ.....

Ayetler ile açıklık getirilmiş bir konuya bir iki ekleme ile katkıda bulunayım:

Kur’an dışı bir inanç olan kabir hayatında azap ya da mükafat inancına kur’an öncesi vahiy metinlerinde de rastlanmamaktadır. muhtemelen bu inanış, İslam inancının hz. muhammed sonrası geniş coğrafyalara yayılma süreciyle beraber tanışılan İran inanışlarından etkilenme sonucu müslümanların gündemine girmiştir. ayrıca insanları günahlardan sakındırmak için etkili bir korku aracı olarak kullanılmıştır. çünkü avami yığınları görmediği ve gerçekleşmesi sonra olacak olan kıyamet ve ahiretle korkutmak ve uyarmaktansa her an hayatın içinde olan somut mezarlarda azap görüleceği inancı daha etkili olmaktadır. ancak gaybla ilgili zan barındıran bu tür inanışlar dinin masallaşmasına, bir korku sistemi olmasına yol açmaktadır. dokuz tahta altında yılanlarla boğuşmak ve meleklerin demir topuzları altında parçalanmak tehdidi insanlara din diye sunulmaktadır. yapılması gereken tek şey İnançların rabbimizin koruduğu kur’an’la belirlenmesidir.
Alıntı ile Cevapla
Alt 20 Şubat 2010, 23:25   Mesaj No:3
Medineweb Sadık Üyesi
kurtmehmet - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:kurtmehmet isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5446
Üyelik T.: 30 Kasım 2008
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:63
Mesaj: 682
Konular: 73
Beğenildi:19
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart RE: KABİR AZABI VE KUR'AN GERÇEKLERİ.....

AL,İ İMRAN 169,170
169- Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler, Rab'leri katında rızıklanmaktadırlar.
170- Allah'ın lütfundan verdiği nimetle sevinçlidirler. Arkalarından kendilerine ulaşamayan kimselere de hiç bir korku olmayacağını ve üzülmeyeceklerini

al,i imran 169,170 tefsir

169-Ey hitap mümkün olan herhangi bir kimse, yahut Ey Muhammed! "Allah yolunda öldürülen kimseleri ölüler zannetme" . İmam Ahmed b. Hanbel'in ve daha birçoklarının İbnü Abbas hazretlerinden rivayet ettikleri bir hadis-i şerifte Allah'ın Resulü buyurmuştur ki: "Uhud'da kardeşleriniz şehid oldukça Allah Teâlâ onların ruhlarını yeşil kuşların içlerine koydu ki, cennetin ırmaklarından sulanırlar, meyvelerinden yerler ve Arş'ın gölgesinde asılmış altın kandillere giderler, istirahat ederler. Ne zaman ki yiyecek ve içecek yerlerinin hoşluğunu ve uyuyacak yerlerinin güzel letafetini taddılar, 'Nolaydı Allah'ın bize neler verdiğini kardeşlerimiz bilselerdi de cihaddan çekinmeseler, savaştan gocunmasalardı.' dediler. Allah Teâlâ da: 'Tarafınızdan ben onlara bunu tebliğ ederim.' buyurdu ve bu âyetleri indirdi. Tirmizî'nin "hasen", Hakim ve diğerlerinin "sahih" olarak Cabir b. Abdullah hazretlerinden tahric ettikleri bir hadis-i şerifte de şöyle rivayet edilmiştir: "Cabir (r.a.) dedi ki: Resulullah (s.a.v.) bana rastgeldi, 'Ey Cabir, seni üzgün görüyorum, niye?' dedi. 'Ey Allah'ın Resulü, dedim, babam şehit oldu, çoluk-çocuk ve borç bıraktı.' Buyurdu ki: 'Allah Teâlâ babanı ne şekilde kabul buyurdu sana müjde edeyim mi?' 'Evet' dedim. Buyurdu ki: 'Allah Teâlâ hiç kimseye perde arkasından başka bir şekilde kelâm söylemedi. Babanı ise diriltti de yüzüne karşı ona, 'Ey kulum, dile benden, vereyim sana.' dedi. O da: 'Ey Rabbim, bana hayat verirsin de senin yolunda ikinci defa öldürülürüm' dedi. Rabbi Teâlâ: 'Benden onlar bir daha dönmezler.' diye söyledi buyurdu. O da: 'Ey Rabbim, arkamdan tebliğ et.' dedi, Allah Teâlâ da bu âyeti indirdi." İkisinin de vukuu mümkün olduğu gibi bu, bir âyet; diğeri bir kaç âyet hakkında olması yönünden iki rivayet arasında zıtlık yoktur. Ve bu âyetlerin Uhud şehidleri sebebiyle inmiş olduğu hakkında haberler açıktır. Nitekim Bakara Sûresindeki (Bakara, 2/154) âyeti Bedir şehidleri sebebiyle inmiştir.
170- O şehitler, arkalarından kendilerine katılmayan (yani şehit olmayıp hayatta kalan) bütün müminlerin sonunda korku ve üzüntüden kurtulup mesut olmalarıyla müjdelenir, sevinir ve neşeli olurlar. Bu şekilde demek ki kalanların din ve dünya selamet ve saadetiyle devamlı oluşu, şehitlerin rızıklandıkları refah ve sevincin sebeplerinden birini teşkil eder. Diğer bir mânâ ile, arkalarında mücahede eden ve henüz şehit olmak suretiyle kendilerine katılmamış bulunan gelecekteki şehitlerin, bugün çektikleri acı ve zahmete rağmen neticede şehit olarak, dünya ve ahiretin korku ve hüznünden bütün bütün kurtulacaklarını ve kendileri gibi mesut olacakları müjdesini alırlar da sevinirler. Şu halde geride savaşı kaybeden ve şehid olmaktan mahrum kalan ve düşman işgali altında inleyen ve özellikle dinlerinin yok olması tehlikesiyle karşı karşıya bulunanların halinden haberdar olurlarsa şehitlerin de üzgün olmaları gerekecektir. Demek oluyor ki, Allah Teâlâ şehitlere bunların durumlarını ya bildirmeyecek, ilgilendirmeyecek veya bildirdiği şekilde onları o üzüntüden koruyacak, lutfunun nimetiyle memnun edecektir. Çünkü Allah yolunda şehit olanlar "kendilerine hiçbir korku olmayanlar ve üzülmeyecek olanlar" dır.
ALINTI


hocam benim kafam karıştı
allah cc yolunda şehit olan onlar rab,leri tarafından rızıklandırılır.ayetlede sabit kesin peki allah,a asi ölen kişi sorgu gününe kadar kabrinde rahat gine uyurmu
ben 3 gündür sohbetlerde sormadığım kişi kalmadı sizin yazınızıda tekrar tekrar okudum.yinede en iyisini yaradan rab,bim bilir . ALLAH cc sonumuzu hayırlı etsin essalamün aleyküm.
Alıntı ile Cevapla
Alt 21 Şubat 2010, 01:01   Mesaj No:4
Medineweb Site Yöneticisi
Medine-web - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medine-web isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 1
Üyelik T.: 14Haziran 2007
Arkadaşları:7
Cinsiyet:Erkek
Yaş:49
Mesaj: 2.985
Konular: 339
Beğenildi:1161
Beğendi:331
Takdirleri:7457
Takdir Et:
Standart RE: KABİR AZABI VE KUR'AN GERÇEKLERİ.....

kabir azabı varmıdır yokmudur,
azap ruhamı cesedemi oluyor,
kıyamet kopmadan hesap kitap yapılmdan,yargılamadan azap olurmu,
10 bin sene önce ölen ile kıymete 10 gün kala arasında adaletsizlik olmazmı ?
gibi sorular islam tarihinin alimlerinin hep gündeminde olmuştur.
kurana göre kabir azabı varmıdır yokmudur üzerinde araştırmam sonucu ;
kabir azabı vardır diyenlerin delileri şunlardır;
enam 93
ahkaf 20
tevbe 101
meryem 15
taha 124
secde 21
mümin 11
mümin 46
casiye 21
tur 45-47
vakıa 83-96
nuh 25
fecr 25-30
tekasür 1-8

not:kabir azabının varlığına ve ruha uygulandığına inanıyorum.

Allah’a karşı yalan uydurandan veya kendisine bir şey vahyedilmemişken “Bana vahyolundu”, “Allah’ın indirdiği ayetler gibi ben de indireceğim” diyenden daha zalim kim olabilir? Bu zalimler can çekişirlerken melekler ellerini uzatmış: “Can verin, bugün Allah’a karşı haksız yere söylediklerinizden, O’nun ayetlerine büyüklük taslamanızdan ötürü alçaltıcı bir azab ile cezalandırılacaksınız” derken bir görsen!..
(Enam 93)

İnkar edenler ateşe sunuldukları gün kendilerine denir ki: «Dünya hayatında bütün güzel şeylerinizi zayi ettiniz; onların zevkini sürdürdünüz. Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslamanızdan ve yoldan çıkmanızdan ötürü bugün, alçaltıcı bir azab ile cezalandırılacaksınız.»
(Ahkaf 20)

Gerek çevrenizdeki bedeviler içinde ve gerekse Medine halkı arasında ikiyüzlülükte uzmanlaşmış, kaşarlanmış münafıklar vardır. Sen onları bilmezsin, ancak biz biliriz. Onları iki kez azaba çarptıracağız, sonra da büyük azaba uğratılacaklardır.
(Tevbe 101)

Doğduğu gün, öleceği gün ve tekrar diriltileceği gün ona selâm olsun.
(Meryem 15)

Ama kim benim uyarıcı mesajıma sırt çevirirse o geçim sıkıntısına düşer ve kıyamet günü onu kör olarak toplantı yerine süreriz.
(Taha 124)

Belki dönüp yola gelirler diye onlara büyük azapdan önce mutlaka daha yakın azabı da tattıracağız.
(Secde 21)

Dediler ki: «Rabbimiz, bizi iki kez öldürdün ve iki kez dirilttin. Günahlarımızı itiraf ettik. Şimdi şu ateşten çıkmak için bize bir yol var mı?»
(Mümin 11)

Onlar sabah akşam ateşe sunulurlar. Kıyamet çattığı gün: "Firavun'un adamlarını azabın en ağırına sokun!" denir.
(Mümin 46)

Yoksa kötülükleri işleyen kimseler kendilerini inanıp iyi ameller işleyenlerle bir tutacağımızı mı sandılar? Yaşamaları ve ölmeleri bir olacak öyle mi? Ne kötü hüküm veriyorlar.
(Casiye 21)

Korkudan bayılacakları günlerine kavuşuncaya kadar bırak onları. O gün, tuzakları kendilerine hiçbir yarar sağlamaz ve onlara yardım da edilmez. Zulmedenlere, şüphesiz bundan başka da azab vardır; fakat onların çoğu bilmezler.
(Tur 45 -46-47)

Canın boğaza dayandığı an var ya, Öyleyse yüce Rabbinin adını noksanlıklardan tenzih et.
(Vakıa 83-96)

Onlar, günahları yüzünden suda boğuldular; ateşe sokuldular, kendilerine Allah'tan başka yardımcı bulamadılar. (Nuh 25)

O gün O'nun yapacağı azabı kimse yapamaz, Cennetime gir.
(Fecr 25-30)

Mal ve evlat çoğaltma yarışı sizi oyaladı. Sonra o gün size verilmiş olan her nimetten sorguya çekileceksiniz.
(Tekasür 1-8)
Alıntı ile Cevapla
Alt 21 Şubat 2010, 12:13   Mesaj No:5
Medineweb Sadık Üyesi
kurtmehmet - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:kurtmehmet isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5446
Üyelik T.: 30 Kasım 2008
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:63
Mesaj: 682
Konular: 73
Beğenildi:19
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart RE: KABİR AZABI VE KUR'AN GERÇEKLERİ.....

Gerek çevrenizdeki bedeviler içinde ve gerekse Medine halkı arasında ikiyüzlülükte uzmanlaşmış, kaşarlanmış münafıklar vardır. Sen onları bilmezsin, ancak biz biliriz. Onları iki kez azaba çarptıracağız, sonra da büyük azaba uğratılacaklardır.
(Tevbe 101)




Belki dönüp yola gelirler diye onlara büyük azapdan önce mutlaka daha yakın azabı da tattıracağız.
(Secde 21)

Bu ayet,i kerimeler acık delillerdir
Alıntı ile Cevapla
Alt 21 Şubat 2010, 13:28   Mesaj No:6
Medineweb Sadık Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:HALUK GÜMÜŞTABAK isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 10862
Üyelik T.: 01 Ekim 2009
Arkadaşları:1
Cinsiyet:
Yaş:66
Mesaj: 489
Konular: 86
Beğenildi:3
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Re: Kabir azabı ve kur'an gerçekleri.....

Kabir azabına delil olarak gösterilen ayetlere birlikte bakalım acaba gerçekten kabirde bir cezanın hesap sorulmanın olacağını mı anlatıyor?
Enam 93. ayette geçen şu sözleri düşünelim.

(Bu zalimler can çekişirlerken melekler ellerini uzatmış: “Can verin, bugün Allah’a karşı haksız yere söylediklerinizden, O’nun ayetlerine büyüklük taslamanızdan ötürü alçaltıcı bir azab ile cezalandırılacaksınız” derken bir görsen!..)

Burada can vermek üzere olan Allah a karşı haksızlık edenlere melekler bakın ne diyor? (alçaltıcı bir azab ile cezalandırılacaksınız”) Peki bu sözleri yani alçaltıcı azabı kabirde çekeceksiniz diye bir açıklama var mı? Elbette yok. Zaten kur’anda bu insanlar için çok büyük bir azabın beklediğini, asla bağışlanmayacağını anlatan birçok ayet vardır, buda onlardan birisidir.

Yine kabir azabına delil gösterilen Ahkaf 20. ayete bakalım.

(İnkâr edenler ateşe sunuldukları gün kendilerine denir ki: «Dünya hayatında bütün güzel şeylerinizi zayi ettiniz; onların zevkini sürdürdünüz. Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslamanızdan ve yoldan çıkmanızdan ötürü bugün, alçaltıcı bir azab ile cezalandırılacaksınız.)

Ayette açıkça inkâr edenlerin ateşe sunulacakları gün geldiğinde alçaltıcı bir azaba sunulacağını söylüyor, peki bugünden bahseden birçok ayet bu zamanı nasıl tarif ediyordu? Hesabın görüleceği gün geldiğinde her şey önümüze serilecek. Demek ki bu ayet kabir azabından değil hesap gününden bahsediyor.

Tevbe 101. ayete bakalım şimdide.

(Sen onları bilmezsin, ancak biz biliriz. Onları iki kez azaba çarptıracağız, sonra da büyük azaba uğratılacaklardır.)

Yukarıdaki ayete baktığımızda Rabbim in kızdığı bir toplum için bakın ne diyor? Onlara iki kez azap edeceğim. Şimdi düşünelim birinci azap mahşerde hesap görüldükten sonra, peki ikinci bahsettiği azap nerede olabilir? Diyelim ki o cezada kabirde, peki neden Rabbim bu açıklamayı yapmamış dersiniz? Şimdi bu düşünceyi yazımda hatırlattığım ayetleri düşünelim bakalım onlara uyuyor mu? Rabbim bakın neler diyordu;

Nahl 21.: Onlar diriler değil, ölülerdir. Ne zaman diriltileceklerini de bilmezler.

Dühan 56: Orada, ilk ölümden başka bir ölüm tatmazlar.

İsra sur.52.ayet: Sizi çağıracağı gün, onu hamt ederek çağrısına derhal uyacaksınız. Ve sadece az bir süre kaldığınızı düşüneceksiniz.

Yasin sur.52.ayet: (İşte o zaman Eyvah, eyvah! Bizi kabrimizden kim kaldırdı? Bu, Rahman’ın vaat ettiğidir. Peygamberler gerçekten doğru söylemişler! Derler.


Eğer biz kur’ana iman eden bir Müslüman isek onun verdiği hükümlere bağlılığımıza yemin etmiş isek, bununda cevabını kur’andan aramalıyız. Bakın yukarıda yazdığım ayetler kabirde uyanılacağını ve hesap sorulacağını hatta cezalandırılacağını söyleyenleri doğrulamıyor. Demek ki ikinci bahsettiği azap kabirde değilmiş, peki acaba başka nerede azap edeceğini söylüyordu şimdide onu araştıralım.

Rabbim kur’anda acaba başka nerede ceza ya da mükâfat veririm diyordu onu iyice düşünmeliyiz. Hatırlayın ben bu Dünyada da hesap sorarım cezalar veririm diyordu. Bu ayetlere örnekleri de aşağıda diğer ayetleri açıklarken göreceksiniz.

Yine kabir azabına delil gösterilen ayetlerden Meryem 15. ayete bakalım.
(Doğduğu gün, öleceği gün ve tekrar diriltileceği gün ona selâm olsun.)
Bu ayete baktığınızda zaten doğduktan sonra ölüm ve rabbin hesap soracağı gün tüm insanların dirilteceğini söylüyor. Kabir azabına delil diye örnek verilen Taha 124. ayette de; (Ama kim benim uyarıcı mesajıma sırt çevirirse o geçim sıkıntısına düşer ve kıyamet günü onu kör olarak toplantı yerine süreriz.) asla kabir azabına delil gösterilecek tek bir söz yoktur.

Şimdide secde 21. ayete bakalım.

(Belki dönüp yola gelirler diye onlara büyük azaptan önce mutlaka daha yakın azabı da tattıracağız.)

Yukarıdaki ayette, daha önce verdiğim örnekte olduğu gibi büyük azaptan önce, bu Dünyada da Rabbin vereceği azaptan bahsediyor, hemen örnek verelim.
Ali İmran sur.56: Küfre sapanlar var ya, işte onlara dünyada ve âhirette şiddetle azap edeceğim. Hiçbir yardımcıları olmayacaktır onların.

Tevbe sur. 55. ayet: Onların ne malları, ne de evlatları seni imrendirmesin. Allah bunlarla onlara dünya hayatında azab etmeyi ve kâfir olarak canlarının çıkmasını istiyor

Rad sur. 34. ayet: Dünya hayatında bir azap var onlar için; âhiret azabı ise çok daha şiddetlidir. Onları Allah'a karşı koruyacak kimse de yoktur.

Demek ki bu ve buna benzer ayetleri öne sürerek kabirde bir azabın olduğunu söylemek doğru olmayacaktır.

Şimdide Mümin suresi 11. ayete bakalım.

(Dediler ki: «Rabbimiz, bizi iki kez öldürdün ve iki kez dirilttin. Günahlarımızı itiraf ettik. Şimdi şu ateşten çıkmak için bize bir yol var mı?»)

Bu ayet de bahsedilen iki kez doğup iki kez öldürmenin insanın yaratılış zamanıyla ilgili olduğu aşikârdır. Yoksa burada kabir azabını destekleyen ya da açıklayan tek bir söz söylenmemiştir. Mümin suresi 46. ayette bakın ne anlatılıyor?

(Onlar sabah akşam ateşe sunulurlar. Kıyamet çattığı gün: "Firavun'un adamlarını azabın en ağırına sokun!" denir.)

Daha önce verdiğim ayet örneklerini hatırlayınız, rabbim büyük cezadan önce bu Dünyada da cezalar verdiğini söylüyordu. İşte sabah akşam sözüyle sürekli anlamında, Firavun un bu Dünyada cezalandırılacağını söylüyor. Ayetin sonuna dikkat edin, Kıyamet çattığında azabın en ağırına sokulacağı söyleniyor. Tam burada düşünelim acaba Rabbim kabrin içindede bir cezanın olduğunu anlatmak istese böyle açıkça değil de, gizli bir anlatımla mı söylerdi? Elbette hayır. Çünkü rahman her şeyden nice örnekleri değişik ifadelerle verdim ki anlayasınız diyordu. Açıkça bu azabın kabirde olduğunu söylemeyen Rabbim e karşı, bizler bunu kendimize delil olarak kabul etmemiz kur’an anlatımına asla uymaz.

Yine kabir azabına örnek verilen Casiye 21. ayete bakalım şimdide.

(Yoksa kötülükleri işleyen kimseler kendilerini inanıp iyi ameller işleyenlerle bir tutacağımızı mı sandılar? Yaşamaları ve ölmeleri bir olacak öyle mi? Ne kötü hüküm veriyorlar.)

Yukarıdaki ayeti örnek gösterip kabirde bir hesabın görüleceği ve cezanın bir kısmını burada çekeceğimizi söylemek ne kadar mantıklıdır sizce? Burada anlatılan iman etmeyenlerin edenlerle bir tutulmayacağını inanmayanlara bu dünyada da azap edileceğini söylüyor, çünkü o azabın bu Dünyada olacağını diğer ayetlerinde açıklamıştı.

Şimdide Tur suresi 45–46–47. ayetlere bakalım.

(Korkudan bayılacakları günlerine kavuşuncaya kadar bırak onları. O gün, tuzakları kendilerine hiçbir yarar sağlamaz ve onlara yardım da edilmez. Zulmedenlere, şüphesiz bundan başka da azab vardır; fakat onların çoğu bilmezler.)

Ayete dikkat edin, daha önce verdiğim bu Dünyada da onlara cezalar vereceğim azap edeceğim ayetlerini hatırlayın. İşte burada da ondan bahsediliyor ve bakın ne diyor Rabbim? (Zulmedenlere, şüphesiz bundan başka da azab vardır; fakat onların çoğu bilmezler.) Demek ki onların farkında bile olmadıkları bir cezayla karşı karşıyalar, çünkü bu cezanın farkında bile olmazlar bilmezler diyor. Demek ki bu Dünyada Rabbin onlara verdiği cezalardan bahsediyor.

Yine kabir azabına delil gösterdikleri Vakıa suresinden örnek, Nuh 25. ayet, fecr suresinden verilen örnekler, tekasür suresi örneklerinin de hiç birisinde kabir azabını anlatan tek bir örnek, açıklama, delil yoktur.

Son olarak şunu söylemek isterim, yazımda da söylediğim gibi. Rabbim ölümü uykuya benzetir ve her gün bizlerin öldüğünü söyler. Vakti dolmayanların iade edildiği örneğini verir. Ben bu ayetten yola çıkarak ancak şunu söyleyebilirim. Uyuduğumuzda gördüğümüz iyi ya da kötü rüyanın etkisinde nasıl bedenimiz ve ruhumuz kalıyorsa, bizler bunun etkisiyle ya çok üzülüp ızdırap çekiyoruz, ya da mutlu oluyorsak, işte ölümden sonra hesabın görüleceği güne kadar bizlerin uyku halinde gördüğümüz rüyalar gibi, ölüm vaktinden hesap gününe kadar beklediğimiz zaman içersinde, aynı duygularla mükâfat ya da ceza görebiliriz. Doğrusunu Rabbim bilir.
SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK
Alıntı ile Cevapla
Alt 21 Şubat 2010, 13:35   Mesaj No:7
Medineweb Sadık Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:HALUK GÜMÜŞTABAK isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 10862
Üyelik T.: 01 Ekim 2009
Arkadaşları:1
Cinsiyet:
Yaş:66
Mesaj: 489
Konular: 86
Beğenildi:3
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Re: Kabir azabı ve kur'an gerçekleri.....

Değerli Kurtmehmet rumuzlu arkadaşım şöyle bir soru sormuşsunuz.
peki allah,a asi ölen kişi sorgu gününe kadar kabrinde rahat gine uyurmu
Bu cevaptan önce yazdığım yazıyı lütfen okuyun. Benim kur'andan anladığım kabirde değil ama, ruhlara tıpkı uykuda olduğu gibi bir etkileşim söz konusu olması muhtemeldir. Bununda doğrusunu Rabbim bilir. Selametle Halukgta
Alıntı ile Cevapla
Alt 21 Şubat 2010, 15:12   Mesaj No:8
Medineweb Acemi Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:islamoğlu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 10200
Üyelik T.: 30 Ağustos 2009
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 13
Konular: 2
Beğenildi:0
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart RE: KABİR AZABI VE KUR'AN GERÇEKLERİ.....

Kabir azabı hususunda benimde görüşüm Hadisler itikada örnek olamaz,Kuranda ise herkes birbirine ayetler sunuyor bu hususta ne tam red var nede tam kabul Allah bilir Bu konuda Alimler asırlardır tartışa dururlar bize düşen bu hususta Ne aşırı nede geri durmak orta yolda buluşmak çünkü orta ümmet vasfına sahibiz.....
Alıntı ile Cevapla
Alt 23 Şubat 2010, 21:35   Mesaj No:9
Medineweb Sadık Üyesi
kurtmehmet - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:kurtmehmet isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5446
Üyelik T.: 30 Kasım 2008
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:63
Mesaj: 682
Konular: 73
Beğenildi:19
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart RE: KABİR AZABI VE KUR'AN GERÇEKLERİ.....

Güzel sanatlardan birini öğreten hoca hanım, hem işini yapıyor hem sohbet ediyormuş. Söz kabir hayatına, kabir azâbına gelince “İnanmayın böyle şeylere, gidip de dönen mi var?” deyivermiş. Bunun üzerine bir tartışma başlamış.

Üzüntüsünü dile getiren hanım kızıma hoca değiştirmelerini tavsiye ettim. Dinimizin önemli esaslarını ve iman konularını, öyle bilir bilmez kişilerle konuşmanın inançlarına zarar verebileceğini söyledim.

Kabir gözümüzün önünde ama, içinde ne kıyametler koptuğundan haberimiz yok. Çünkü Allah Teâlâ orada olup bitenleri işitmemizi uygun görmemiş; ama kabir hayatına ve kabir azâbına inanmamızı istemiş ve Peygamber Efendimiz’e bu konuda açıklama yapma yetkisi vermiş.
.

Bazıları kabir azâbı hakkındaki sahih hadisleri yeterli görmeyerek bu konuda âyet aramış, her nasılsa bulamamış, bulamayınca da bu konuyu bir iman meselesi olmaktan çıkarmak istemiş, Cenâb-ı Hakk’ın her şeyi Kur’an’da bildirmediğini, bazı konuları açıklama yetkisinin sevgili Peygamberimiz’e bıraktığını ne yazık ki görmezden gelmiş.

Kabir azâbı konusunda âyet arayanlara işte bir âyet:

“Firavun soyu acı bir azabın pençesine düştü.

Onlar devamlı surette ateşin karşısına dikilir, öylece bekletilirler.

Kıyamet kopunca da ‘Atınız şu Firavun soyunu en şiddetli azabın içine’ denir” (Mü’min 40/45-46).

Zâlim Firavun ve soyu yıkılıp gitti. Âyet-i kerîmede, dünya durdukça onların cehennemin karşısına dikilecekleri ve kendilerini bekleyen feci azaba bakarak tir tir titreyecekleri, asıl işkencenin ise kıyamet kopunca başlayacağı bildirilmektedir.

Kabir azâbı hakkında bu âyetle yetinmeyenlere, Allah’ın Resûlü’nün bu konuda verdiği doyurucu bilgilere inanmayanlara ne yapılabilir ki…

Duymadığımızı Duyan Var

Nice yakınlarımızı, sevdiklerimizi, dostlarımızı kara toprağın bağrına gömdük. Orada ne yaptıklarını, başlarına neler geldiğini bir türlü öğrenemedik. Kabirde yaşananlar hakkında Peygamber Efendimiz’in öğrettiği kadar bilgi sahibi olabildik.

İşte onun bu konuda bize verdiği pek çok bilgiden ibret dolu bir örnek:

Resûl-i Ekrem’in vahiy kâtiplerinden Zeyd İbni Sâbit radıyallahu anh anlatıyor:

Bir gün Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Neccaroğullarına ait bir bahçedeydi; O sırada biz de yanındaydık. Bindiği katır birden yönünü değiştiriverdi; hayvan az kalsın Hz. Peygamber’i yere düşürüyordu.

Orada altı veya daha az kabir bulunduğunu farkettik. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem:

- “Bu kabirlerin kime ait olduğunu bilen var mı?” diye sordu. Oradakilerden biri:

- “Ben biliyorum” dedi. Hz. Peygamber:

- “Bu kimseler ne zaman öldü?” diye sordu. Adam da:

- “İslâmiyet’ten önceki şirk döneminde öldüler” dedi.

O zaman Resûl-i Ekrem şöyle buyurdu:

- “Bu kabirlerde bulunan kimseler imtihan oluyorlar.

Eğer olup biteni duyduktan sonra birbirinizi defnetmeyi bırakmayacağınızdan emin olsaydım, benim şu anda işitmekte olduğum kabir azâbını size de duyurması için mutlaka Allah’a dua ederdim.”

Bu sözlerden sonra Resûl-i Ekrem yüzünü bize döndü ve:

- “Cehennem azâbından Allah’a sığınınız” buyurdu. Sahâbîler:

- “Cehennem azâbından Allah’a sığınırız” dediler.

- “Kabir azâbından Allah’a sığınınız” buyurdu.

- “Kabir azâbından Allah’a sığınırız” dediler.

- “Ortaya çıkan ve çıkmayan bütün fitnelerden Allah’a sığınınız” buyurdu.

- “Ortaya çıkan ve çıkmayan bütün fitnelerden Allah’a sığınırız” dediler.

- “Deccâl fitnesinden Allah’a sığınınız” buyurdu.

- “Deccâl fitnesinden Allah’a sığınırız” dediler (Müslim, Cennet 67; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 190).

Bu hadîs-i şerif sevgili Peygamberimiz’in bizim görmediğimizi gördüğünü, duymadığımızı duyduğunu açıkça göstermektedir. Çünkü onun sırdaşı Cebrâil aleyhisselâm’dı. Onunla her zaman görüşür, konuşur, ama bunu kimseler görmez, duymazdı.

Bir gün Resûl-i Ekrem Efendimiz:

- “Âişe! Bak, Cebrâil sana selâm söylüyor” buyurdu.

Efendimiz’in sevgili eşi, buna çok sevindi ve:

- “Allah’ın selâmı, rahmeti, bereketi onun üzerine de olsun, Yâ Resûlellah! Sen bizim görmediklerimizi de görüyorsun” dedi (Buhârî, Bed'ü'l-halk 6, Edeb 111, İsti’zân 16, 19).

Annemizin ifade ettiği gibi, görmediklerimizi gören Peygamberler Sultanı bize bilmediğimiz âlemlerden taze nefesler sunduğunda, onu tâ ciğerimizin içine çekmeliyiz. Yeni bir şeyi daha öğrendik diye düğün bayram etmeliyiz. Hadîs-i şeriflerin, Kur'ân-ı Kerîm’den sonra bizim en büyük servetimiz olduğunu iyi bilmeliyiz.

Peygamber Efendimiz yukarıdaki hadîs-i şerifte insanı bekleyen dört tehlikeye işaret etmekte, bunların cehennem azâbı, kabir azâbı, ortaya çıkan ve çıkmayan fitneler ve deccâl fitnesi olduğunu söylemekte ve bunlardan Allah’a sığınmamızı emretmektedir. Kendisi de pek çok duasında bu tehlikelerden Cenâb-ı Hakk’a sığınmıştır. Onun bir duası şöyledir:

“Allahım!

Cehennem azâbından,

kabir azâbından,

hayat ve ölüm fitnesinden,

kör deccâlin fitnesinin şerrinden sana sığınırım” (Müslim, Mesâcid 128, 130-134; Ebû Dâvûd, Salât 149, 179; Nesâî, Sehv 64).

Resûlullah Efendimiz’in sevdiği ve iyi bir âlim olması için dua ettiği Abdullah İbni Abbas’ın söylediğine göre, Allah’ın elçisinin bu duayı ashâb-ı kirâma, tıpkı Kur’an’dan bir sûre öğretir gibi öğretmesi (Müslim, Mesâcid 134; Nesâî, Cenâiz 115) ne kadar düşündürücüdür.

İşte bu meseleler bu kadar önemlidir.

Korkunç Manzara

Sonsuz âhiret hayatının ilk istasyonu olan kabir bizi düşündürmelidir. Özene bezene güzelleştirmeye çalıştığımız şu iğreti evlerimizden, orada daha uzun süre kalacağımız iyi bilinmelidir. Asıl orayı güzelleştirip sevgili Peygamberimiz’in deyişiyle, “cennet bahçelerinden bir bahçe” haline getirmemiz gerektiği unutulmamalıdır.

Ne yazık ki kabirlerden, kabristanlardan ders almıyoruz; gördüklerimiz üzerinde yeterince düşünmüyoruz. Çok duyarlı biri olduğumuzu söylesek bile, yeterince duyarlı davranmıyoruz.

Peygamberimiz’in dikkatli öğrencileri olan ashâb-ı kirâm efendilerimiz bizim gibi değildi:

Hz. Ebû Bekir’in kızı ve Efendimiz’in baldızı olan Esmâ anlatıyor:

Bir gün Allah’ın Resûlü kabirde insanın başına gelecek hallerden söz ediyordu. Onun anlattıklarını duyan Müslümanlar öyle bir çığlık kopardılar ki, Allah’ın elçisinin ne buyurduğunu anlayamadım. Herkes susunca, bana en yakın olan adama Hz. Peygamber’in sözünü nasıl tamamladığını sordum. O da Resûl-i Ekrem’in:

- “Allah bana şunu vahyetti: Siz kabirlerinizde Deccâl fitnesine yakın bir imtihandan geçeceksiniz” buyurduğunu söyledi (Buhârî, Cenâiz 86; Nesâî Cenâiz 115).

Kabir azâbı hakkındaki bu söz, ashâb-ı kirâmı kendilerinden geçirmeye yetti.

Hz. Osman bir kabrin başında durunca, gözyaşları sakalını ıslatacak derecede ağlardı. Biri ona:

- “Cennetten, cehennemden söz edince ağlamıyorsun da, kabri görünce neden ağlıyorsun?” diye sordu. Peygamber Efendimiz’in cennetle müjdelediği on kişiden biri olan Hz. Osman ona şunları söyledi:

- “Çünkü Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

‘Kabir, âhiret duraklarının ilkidir.

İnsan orada yakasını kurtarırsa, gerisi kolaydır.

Eğer orada yakasını kurtaramazsa, daha sonrası çok daha kötüdür.’

Peygamber aleyhisselâm sözünü şöyle tamamladı:

“Ben hayatımda kabirden daha korkunç bir manzara görmedim” (Tirmizî, Zühd 5; İbni Mâce, Zühd 32; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 63-64).

İşte bizim Efendimiz, insanların bilmediğini bilir, görmediğini görür, duymadığını duyardı. Kâinâtın Rabbi ona böyle bir imtiyaz vermişti. Bu sebeple biz gönlümüzü onun eşiğine bağlamalı, hayatımıza onun buyruklarına göre yön vermeli, onun izinde yürümeye gayret etmeliyiz.

Yüce Rabbim bizi onun yolundan ayırmasın (Âmîn, yâ Rabbe’l-âlemîn).
Kaynak:ALTINOLUK DERGİSİ
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Konuyu değerlendir
Konuyu değerlendir:

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
KABİR HAYATI ebu katade Serbest Kürsü 9 19 Nisan 2010 18:05
KUTSİ HADİS GERÇEKLERİ....... HALUK GÜMÜŞTABAK Makale ve Köşe Yazıları 4 16 Mart 2010 00:39

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.