Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM GENEL.::. > Edebiyat > Makale ve Köşe Yazıları

Konu Kimliği: Konu Sahibi muhsin iyi,Açılış Tarihi:  04 Aralık 2011 (11:12), Konuya Son Cevap : 09 Mart 2016 (15:18). Konuya 16 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 04 Aralık 2011, 11:12   Mesaj No:1
Medineweb Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:muhsin iyi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 14028
Üyelik T.: 30 Temmuz 2011
Arkadaşları:5
Cinsiyet:
Mesaj: 143
Konular: 88
Beğenildi:29
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Vahdaniyet Murakabesi Mülhime Nefis, Fenafillâh/Muhsin İyi

Vahdaniyet Murakabesi Mülhime Nefis, Fenafillâh/Muhsin İyi

Murakabelerin en tesirlisi vahdaniyet murakabesidir. Bundan öte murakabe çeşidi de yoktur. Bu murakabe kişiyi fenafillâha götürür.

Fenafillâh kendini (nefsini) Allah’ta (c.c.) yok etmedir. Bir insan kendi elleri ile canına kıyabilir mi? Biraz zor ama elbette yapanlar da vardır. Zor olmasının nedeni ölümden korkudan ziyade ölürken çekilecek acının gözde büyütülmesidir. Zira çok insan duygusal olarak hayattan bezip ölüme hazır hale gelebiliyor. İçerisine düştüğü depresyon hali ile ölümden pek korkmamakta ama ölürken çekilecek acı gözlerde biraz büyütülmektedir. Elbette intihar etmede bir Müslüman’ın bundan başka ebedi hayatını ceza yurdu olan cehennemde geçirme korkusu da vardır. Müslüman’ı intihar etme gibi kötü bir düşünceden alıkoyan en önemli etken öldükten sonra tekrar dirilişin ve hesabın olmasıdır.

İnsanın intihar edenlere bakıp da onlardaki cesarete hayran kalarak, niçin ben Allah’ın rızasının gizli olduğu yolda nefsimi fenaya erdirmiyorum, diyesi gelmektedir. Hâlbuki nefsini fenaya erdiren bir kul bu dünyadan göçmediği gibi nefsi de ölmemektedir. Sadece kişiliğinde haramlardan zevk alan nefsi ıslah olmaktadır. Elbette fenafillâha eren bir nefis mubah olan şeylerden zevk almaya devam eder. Yalnız mubah da olsa her şeyi bir ibadet çeşnisi ile yapar. Örneğin yemek yemek mubahtır. Bizler yemek yerken sadece lezzetine bakarız. Yemeğin tadı ile meşgul oluruz. Ama fenafillâha eren bir nefis yemek sırasında Rabbi ile meşgul olur. Yemeğini murakabe ile yer. Sanki Rabb’inin sofrasında yiyormuş gibi büyük bir edeple ve şükran duygusuyla hareket eder. Kuşkusuz yemekten lezzet almada nefsini fenafillâha erdiren kişi daha büyük bir lezzet almış olur. Aslında nefsiyle yemek yiyen kişi, çoğu kez edebi bir tarafa koyduğu için hep başka yemekleri hayal ederek veya yemeğinde kimi nesneleri eksik görerek kendisine lezzet almaktan ziyade zulmeder. Yemek ona zehir gibi olur. Yemekten morali bozulmuş olarak kalkar. Nefsini fenaya erdiren bir sofi için bu Allah’a (c.c.) büyük bir nankörlüktür, hatta bir küfürdür. Onun zevk almadığı, şükran duygusu duymadığı hiçbir yiyecek yoktur. Diğer bütün mubahlar da bunun gibidir.

Nefis fenafillâha ermekle yok olmamakta, ölmemekte, sadece ıslah edilmektedir.

İnsan istemese de her doğan gün onu ölüme yaklaştırmaktadır. Ölüm Allah ile daha doğrusu Allah’ın mahremi olan gayb âlemi ile randevu saatidir. Aslında kutsal bir andır. Ama insan bilmediği şeyden korktuğu için ölüme karşı da aynı tavrı takınmaktadır. Mevlana Celaleddin Rumi (k.s.) bu durumu anne karnındaki çocuğun haline benzetir. Bebek dünyayı tanımadığı için anne karnının dar ortamını terk edip de bu aydınlık ve geniş dünyaya gelmek istemez. Doğarken de korku ve kaygıdan çığlıklar atar. Ağlar durur. Oysa geldiği yer önceki yerinden daha güzeldir. İnsan da ölümü ve ölümle gidilecek yeri bu anne karnındaki bebek gibi görmektedir. Herkes ölümden büyük bir kaygı ve korku duymaktadır. Oysa cennet yanında bu dünya bir hiçtir. Hadis-i şeriflerden anlaşılacağı üzere insan oraya gidince bu dünyaya bir daha dönmek istemeyecek, dünya ona bir çöp yeri gibi gözükecektir.

Tasavvuf, hadis-i şerifte belirtilen ölmeden önce ölme sırrını yaşamak sanatıdır.

Fenafillâh kişinin haramlardan çekindikten sonra mubahlara bile bakmayarak nefsini Allah’ın (c.c.) varlığı karşısında yok eyleme uğraşıdır.

Fenafillâh haline ölüm düşüncesini nefse kabul ettirilerek ulaşılır. Vahdaniyet murakabesinin bir yarısını bu ölüm düşüncesini nefse kabul ettirme cehdi oluşturmaktadır. Vahdaniyet murakabesinin diğer yarısını ise Allah’ın (c.c.) var ve tek olduğu, O’ndan başka varlık bulunmadığı düşüncesi meydana getirmektedir.

Nefis ölümü hiçbir zaman kabullenemez. Herkes ister farkında olsun ister olmasın ölümü her zaman kendisinden uzak görür. Elbette kişi fani, ölümlü olduğunu kabul eder, ama ölümün ona ansızın, bu gün, şu anda geleceğini kabul etmek istemez. Sanki bu konuda Allah’tan (c.c.) ahit veya aman almış gibi herkes ölümden bir eminlik duygusu içerisindedir.

Bir mutasavvıf böyle düşünmez. Yani vahdaniyet murakabesini yapan sofi ölümü nefsine tabiri caizse özümsetir, içselleştirir. Ölüm hayatın en sevimli ve heyecanlı anı olur. Mevlana Celaleddin Rumi (k.s) bu ana şeb-i arus (düğün gecesi) diye boşuna dememiştir.

Vahdaniyet murakabesi ile ulaşılmak istenen makam, hiçliktir. Tamamen her şeyiyle yok olarak bu yoklukla Allah’ın (c.c.) varlığını birlemek amaçlanır. Bu kulluktan da öte bir şeydir. Bu aşk makamıdır. Aşk ortaklık kabul etmez. Aşk da seven yoktur, seven hiçtir. Sadece sevilen vardır.

Bir insan ibadetle ancak kulluk makamına ulaşır. Allah bu makamı elbette cennetle ödüllendirecektir. Kimse bu makamı küçük göremez. Görmemelidir. Bu makamdan öte olan aşk makamında ise kişinin kendisini yok etmesi ve hiçliğe ulaşması beklenir. Kulluk makamında insan yaptığı ibadetlerle kendisinde bir varlık ve enaniyet görebilir. Allah bu makamdaki kişiyi cennetle ödüllendirecektir ama bu makamdan tam olarak razı olmaz. Zira kulluk makamında az da olsa nefis vardır. Çünkü kişinin yaptığı ibadeti görmesi, var sayması bile az çok nefse işaret eder. Bu nefsin altında bir kendini beğenme, gurur duyguları mutlaka bulunur. Ama aşk makamında nefis hiç olduğu için Allah (c.c.) bundan tam anlamıyla razı olur. Allah’ın gerçek rızası kulun bu aşk makamındaki hiçliğe ulaşması ile tecelli eder. Aşk makamında sofi, şu kudsi hadisteki hali yaşar. İbadetlerinden gurur duyması şurada dursun, onları gözü görmez. Kendi varlığından bile utanç ve rahatsızlık hisseder: ‘Vücudun, varlığın öyle bir günahtır ki onunla başka bir şey mukayese edilemez bile.’

Allah’ın (c.c.) ibadete ihtiyacı yoktur. Çünkü yerde ve gökteki melekler ona ibadet etmektedirler. Ama insanın ibadete ekmek, su gibi ihtiyacı vardır. Bu nimetle ebedi hayatını cennette geçirebilir. Allah âşıklarınınsa dileği kendilerini ona kurban etmektir. Onların gözü cennette değildir. Sadece Allah (c.c.) rızasını gözetirler.

Vahdaniyet murakabesi, nefsi Allah’ta fani etmenin, yani fenafillâha ulaşmaya çalışmanın bir çeşit alıştırmaları, antrenmanlarıdır.

İnsana verilen hayal melekesi çok önemlidir. Hayallerimizde niyetlerimiz, özlemlerimiz, isteklerimiz ve daha da önemlisi aşklarımız gizlidir. Hadis-i şeriflerde belirtildiği üzere müminin niyeti amelinden üstündür. Ameller niyetlere göredir. Allah (c.c.) kulun kalbine bakmaktadır. Bu açıdan sofi vahdaniyet murakabesi ile kendisini mezarda kemikleri bile çürümüş vaziyette hayal ederek bununla Allah’ın varlığını ispat etmeye başladığında büyük bir amel işlemiş olur. Bu durum, kelime-i tevhidin insanın kendi nefsinde ispatı demektir. Çünkü insan nefsi emmare düzeyinde iken kendini ilah gibi görür. Tüm amacı nefsini tatmin etmektir. Dostlukları da düşmanlıkları da hep nefis hesabına göredir.

Kelime-i tevhit ve nefy ü ispat zikri ile sofi bir çeşit vahdaniyet murakabesi yaparak La-ilahe (ilah yoktur) kılıcı ile nefsini yok edip illallah (ancak Allah vardır) gerçeğini ispat eder.

Kelime-i tevhit ve nefy ü ispat zikrinin amacı, nefsin belini kırmaktır. Nefsi zayıflatmaktır. Onun için letaif derslerinden sonra onlar gelir. Nefis, kelime-i tevhit ve nefy ü ispat kazmalarıyla deşilmedikçe ruh ve letaifler özgürlüğüne kavuşup emir âlemine yükselemezler. Kelime-i tevhit ve nefy ü ispat zikrini çekerken vahdaniyet murakabesinde olmak bu zikrin daha feyizli ve bereketli geçmesini sağlar.

Vahdaniyet murakabesi ancak gerçek bir aşkın eseri olarak yapılabilir. Zira akıl nefis hesabına çalışır. Nefis ise hiçbir zaman varlığını yok etmeyi arzulamaz. Aşk ruha ait bir duygudur. Ruh ibadetlerle biraz canlanınca Allah’a (c.c.) karşı böyle bir duygu ile yanıp yakılmaya başlayabilir. Bu diyardaki gurbeti hissedip asıl vatanına, yani Allah’a (c.c.) kavuşma isteği duygularını yaşayabilir. Bu durum ise ilahi aşkın işaretidir.

İşte vahdaniyet murakabesi bu ruh haline kadar yükselmiş sofilerin meşgalesidir. Diğer sofilere ölüm kadar soğuk ve uzak görünür. İlgili sofiye ise aşk gibi tatlı gelir.

İnsan bazı şeyleri istemediği zaman kendisini biraz zorlarsa, yani istekli gibi hayaller kurarsa, Allah ona bunları nasip edebilir. Çünkü hadis-i şeriflerde belirtildiği üzere kalpler Allah’ın (c.c.) elleri arasındadır, onları istediği yöne çevirebilir. Hidayet Allah’tandır. Yine ayeti kerimelerde (İnsan suresi 30, Tekvir suresi, 29) belirtildiği üzere Allah (c.c.) dilemedikçe biz dileyemeyiz. Vahdaniyet murakabesi bu açıdan kalbi dua mesabesindedir. Allah (c.c.) elbette dualara icabet edendir.

İnsan nefsini Allah’ta (c.c.) fani etmek istediğinde büyük bir zevke gömülür. Kendinden adeta geçer. Nasıl içki içen insanlar alkol yardımı ile benliklerini uyuşturduklarında bu halden büyük bir zevk alırlarsa fenafillâh halleri de böyledir. Belki binlerce kez daha zevklidir. İnsanın iradi olarak Allah’ın (c.c.) rızası yolunda nefsinden geçmesi, âlemlerin yaratıcısı tarafından daha dünyada iken fena zevki ile ödüllendirilir. Bunun ahretteki karşılığını ise bilememekteyiz.

Fenafillâh zevklerini anlatmak ise imkânsızdır. Çünkü haller sözlerle anlatılamaz.

Nefis, anasır-ı erbadan (toprak, su, hava, ateş) yaratılmıştır. Anasır-ı erba ise Allah’ın (c.c.) ‘Ol’ emri ile yokluktan meydana gelmiştir. Dolayısıyla nefsin eğilimi dünyaya ve yokluğa doğrudur. Allah’ın (c.c.) rızasına girmesi zordur. Kişinin nefsine vahdaniyet murakabesini uygulaması ise Allah’ın rızasını celbeder. Allah (c.c.) sofinin kendi elleri ile nefsinin boğazını sıkmasını rızasıyla ödüllendirir. Allah’ın rızasının olduğu şeyler ise hem dünyada hem de ahrette ödüllendirilir.

Vahdaniyet murakabesi insanın nefsinden soyunması, nefsini etkisiz hale getirmesi ile yapılmaya başlanır. Bunun için çok şey düşünmeye gerek yoktur. Kendinizi mezarlığa yerleştirip vücudunuzun çürüdüğünü ve sadece iskeletinizin kaldığını varsaymanız yeterlidir. Hatta iskeletinizin kemikleri de yavaş yavaş çürümeye, toprağa karışmaya başlamaktadır. Bu hali zihninizde canlandırdıktan sonra sadece Allah’ın var olduğunu diğer bütün varlıkların, evrenin de aslında yok olacağını düşünmenizdir. Bu düşünceleri ruhunuzda uzun süre muhafaza etmeye çalışın. Kendinizi mezarda kemiklerinizi bile çürümüş halde hayalinizde canlandırırken sadece Allah’ın gerçek anlamda var olduğunu düşünmeniz vahdaniyet murakabesinin temelini teşkil eder. Yani vahdaniyet murakabesi iki temel düşünceden oluşmaktadır: Kendini yok etme, Allah’ı var kılma. Bu düşünceler nefse çok ağır geldiği için nefis bunlardan kaçmak isteyebilir. Siz elinizden geldiğince, on beş dakika, yarım saat, bir saat bu düşünceleri hayal dünyanızda canlı tutmaya çalışın, Allahın izni ile hem nefsiniz eriyecek hem de Allah’tan nur ve feyz dalgaları almaya başlayacaksınız. Bu murakabe ile nefsin zamanla beli kırılır. Yine bu düşünceler ruha çok zevkli geldiği için yavaş yavaş haz almaya da başlanır. Çünkü ruh nefsin adeta düşmanıdır. Ten kafesinde de sanki nefsin esiridir. Ruh Allah’tan (c.c.) ilahi bir nefha (soluk) olduğu için O’na kavuşmak ister. Vahdaniyet murakabeleri sırasında nefsin dizlerinin bağı çözüldükçe ruha bir canlanma gelir. Zira bu sırada Allah (c.c.) kuluna da rahmeti, rızası ile de yönelir. Feyz ve nur dalgaları ile o kişiyi sarar ve sarmalar.

Vahdaniyet murakabesi şu ayet-i kerimelere dayanır: ‘O’nun Zatından başka her şey yok olacaktır. (Kasas suresi, 88)’ , ‘Sizin ilahınız tek bir ilahtır. Ondan başka ilah yoktur. (Bakara suresi, 163).’

Vahdaniyet murakabesi en iyi yatakta başını yastığa koyduktan sonra uyumadan önce yapılabilir. Yatağa uzandıktan sonra kişinin kendisini sözünü ettiğimiz şekilde kabirde varsayması çok daha kolaydır. Ayrıca bu durum bütün varlıkları yokluğa verip sadece Allah’ın (c.c.) var ve bir olduğu düşüncesi için de çok uygun bir ortam sağlar.

Bazı kitaplarda vahdaniyet murakabesi için kişinin ölüm sahnesini baştan sona (Azrail Aleyhisselam’ın canı alması, teneşirde yıkanma, namazının kılınması, gömülme, hesap vb.) hayalinde canlandırmasından söz edilse de bu etkili bir yöntem değildir. Zira bu sırada bu murakabenin ikinci temel esası olan Allah’ın varlığının ve tek oluşunun ispatı pek etkisiz kalmaktadır. O açıdan kişinin kendisini mezarlıkta bir mezarda çürümüş halde hayal ederek tek var olan, ebedi olan Allah’ın (c.c.) murakabesini altında olması daha etkili bir yöntemdir. Vahdaniyet murakabesinde amaçlanan şeyleri daha etkili ve verimli bir şekilde gerçekleştirir.

Vahdaniyet murakabesi mülhime nefse ulaşan sofilere uygundur. Diğer alt kademedeki sofilere ağır gelir. Ama onu yaparlarsa bundan büyük kazanç elde ederler.

Sofiler levvame nefiste dünya kadınlarıyla mülhime nefiste cinni dişi şeytanlarla imtihan edilirler.

Mülhime nefse ulaşıp da cinni şeytanların dişileri ile imtihan edilen sofiler için de vahdaniyet murakabesi ilaç gibi gelir. Zira insan her ne kadar zinaya karşı çıksa da cinni şeytanların dişileri tabiri caizse sofiye adeta tecavüz ederler. Ne yapıp edip onu yoldan çıkarırlar. Onun nefsini harekete geçirecek şekilde cinsel tacizlerde bulunurlar. Maksatları zina ile sofinin üzerindeki nur ve feyz dalgalarını yok etmektir. Onu ruhen zayıflatmaktır. Kendilerine esir ve bağımlı hale getirmektir. Ayrıca ruhen zayıflayan sofiyi çarpmak isterler. Yani bazı organlarında kısmi felç halleri meydana getirmek en temel hedefleridir.

Cinni şeytanların mülhime nefisteki sofilere oynamadıkları tiyatro sahnesi kalmaz. Onlara hep sağdan yaklaşırlar. Sofilerin onların hiçbir sözüne ve teklifine zerre kadar kıymet vermesi doğru değildir. Yaptıkları tehdit ve şantajları ise köpek havlamaları ile bir tutması gerekir.

Nur ve feyz dalgaları şeytanları çok müthiş rahatsız ederler. Mülhime nefse ulaşan sofinin bu nur ve feyz dalgalarını artırması ve belli bir dereceye getirmesi gerekir. Onun için azami derecede ibadetlere ağırlık vermelidir. Bir yandan da nur ve feyz hazinesini dağıtmamak, daha doğrusu elden çıkarmamak için cinni dişi şeytanlara dikkat etmesi gerekir. Erkeğin nefsi vahdaniyet murakabesi sırasında adeta yok olur. Çünkü ölüm düşüncesi hadisi şerifte belirtildiği gibi bütün zevklerin zehridir. Vahdaniyet murakabesi ile bu cinni dişi şeytanların bütün çabaları boşa gittiği gibi bu sırada artan nur ve feyz dalgaları ise onları uzaklaşmaya da mecbur kılar. Telebbüsü rabıta da bu cinni dişi şeytanları uzaklaştırır, ama vahdaniyet murakabesi kadar tesirli değildir.

Vahdaniyet murakabesi ile insanın cinsel isteklerinin yok olması o ana mahsustur. Allah kendi yolunda nefsini fani kılan kulunun cinsel arzularını asla yok etmez. Evliya menkıbelerinden de anlaşılacağı üzere daha da güçlendirir. Çünkü bilindiği üzere cinsel arzu bastırma mekanizması ile artar. Evliya yolundaki insanlar fantezi dünyalarında bile bu tür istekleri bastırdıkları için onların bu konuda güçleri normal insanların üzerindedir.

Emmare ve levvame nefisteki sofiler cinni şeytanlarla çeşitli duyularıyla temasta iseler ve bu yüzden çeşitli sıkıntılar yaşıyorlarsa onlar için bu sıkıntılardan kurtulmada ve rahatlamada en etkili yöntem telebbüsü rabıtadır. Bu nefis makamlarında sofilere vahdaniyet murakabesi ağır gelir ve kullanışsızdır.

Mülhime nefisteki sofi sermayeyi bu cinni dişi şeytanlara kaptırmazsa kısa zamanda nefsi mutmainneye erer. Artık beden ülkesinde kontrolü ele geçirdiği zaman bir telebbüsü rabıta ile veya murakabe çeşitlerinden birisi ile kendisine eziyet etmek için yaklaşan cinni şeytanları uzaklaştırmayı başarabilir.

Mutmainne nefis, ibadetlerden haz alınan bir makamdır. Ayrıca bu makamda nefis Allah’a tam manasıyla tevekkül ettiğinden büyük bir huzuru da yaşar. Oysa mülhimede iken nefis, büyük sıkıntılar içerisindedir. İbadetlerden gerçek manasıyla haz almadığı gibi Allah’a (c.c.) da tam olarak tevekkül etmediğinden artan ibadet hayatını da endişe ile izler. Kısacası mülhime nefis hızla geçilmesi gereken karanlık, basık, dar bir koridor gibidir.

Allah hepimize rızasını nasip eylesin. Amin.

Muhsin İyi
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi muhsin iyi 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Amel Defteri, Hesap Kitabı/Muhsin İyi Makale ve Köşe Yazıları zülcenaheyn2 32 12152 10 Temmuz 2014 13:08
İhlâs, İhlas Nedir/Muhsin İyi Makale ve Köşe Yazıları zülcenaheyn2 2 2727 11Haziran 2014 10:41
Vahdet-i Vücut, Vahdet-i Vucud (3)/Muhsin İyi Makale ve Köşe Yazıları ali70 7 3244 10 Mayıs 2014 14:43
Namaz Kılmanın Mahiyeti, Bazı Faziletleri,... Makale ve Köşe Yazıları muhsin iyi 0 2194 17 Nisan 2014 18:23
İman ile Kaygı/Muhsin İyi Makale ve Köşe Yazıları valentino06 2 3127 09 Mart 2014 08:41

Alt 04 Aralık 2011, 11:56   Mesaj No:2
Medineweb Sadık Üyesi
kamer34 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:kamer34 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13038
Üyelik T.: 14 Aralık 2010
Arkadaşları:9
Cinsiyet:
Memleket:istanbul
Yaş:53
Mesaj: 871
Konular: 41
Beğenildi:6
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cevap: Vahdaniyet Murakabesi (Murakabe-i Vâhidiyet), Mülhime Nefis, Fenafillâh

Vahdaniyet murakabesi ile ulaşılmak istenen makam, hiçliktir. Tamamen her şeyiyle yok olarak bu yoklukla Allah’ın (c.c.) varlığını birlemek amaçlanır. Bu kulluktan da öte bir şeydir. Bu aşk makamıdır. Aşk ortaklık kabul etmez. Aşk da seven yoktur, seven hiçtir. Sadece sevilen vardır.
Muhsin iyi adlı üyeden alıntı

Muhsin bey bu alıntı yapmış olduğunuz yazının içerikliğini iyice idrak etmişsinizdir inşallah...

Şimdi şu satırlara göre mevlana ruvi haşa sümme haşa fenafillah mertebesine erişmiş sadece sevilenmidir..Yani Allah’ın zatında yok olarak haşa Allah'mı olmuştur?... Sizin bahs ettiğiniz bu makama erişmeyi hangi peygamber haber vermiş ve hangi peygamber bu makama erişmiş söylermisiniz..

İslam dini yaradan ve yaratılan inancına dayalı bir dindir... Bunun da adı tevhidtir. Bizler Allah'ın kullarıyız “sadece kulluğumuzu ona sunarız” O’nun zatı sıfatları karşısında haddimizi biliriz... Dünyada işlmemiş olduğumuz iyi amellerimizin mükafatını yüce Rabbimizden isteriz....

Fakat şunu kesin biliyoruzki haşa biz O değiliz....

Bu duruma göre tasavvuf alimleri fenafillah makamına erişmiş haşa allahın zatında hiçhik makamına erişmişlerdir.. yani ibn-i arabi yada mevlanalar haşa Allah'ın insan suretine bürünmüş hallerini temsil ediyorlardı öylemi?....
O halde bu zatlar neden kendi ölümlerine ve yaşlanmalarına bir çare bulamadılar?.. Neden öldüler?...Şuanda nerdeler?
__________________
Kimin Ne Dediği Değil / Allah'ın Ne Dediği Önemli.
Alıntı ile Cevapla
Alt 12 Aralık 2011, 19:00   Mesaj No:3
Medineweb Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:muhsin iyi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 14028
Üyelik T.: 30 Temmuz 2011
Arkadaşları:5
Cinsiyet:
Mesaj: 143
Konular: 88
Beğenildi:29
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Vahdaniyet Murakabesi (Murakabe-i Vâhidiyet), Mülhime Nefis, Fenafillâh

Alıntı:
kamer34 Üyemizden Alıntı Mesajı göster
Vahdaniyet murakabesi ile ulaşılmak istenen makam, hiçliktir. Tamamen her şeyiyle yok olarak bu yoklukla Allah’ın (c.c.) varlığını birlemek amaçlanır. Bu kulluktan da öte bir şeydir. Bu aşk makamıdır. Aşk ortaklık kabul etmez. Aşk da seven yoktur, seven hiçtir. Sadece sevilen vardır.
Muhsin iyi adlı üyeden alıntı

Muhsin bey bu alıntı yapmış olduğunuz yazının içerikliğini iyice idrak etmişsinizdir inşallah...

Şimdi şu satırlara göre mevlana ruvi haşa sümme haşa fenafillah mertebesine erişmiş sadece sevilenmidir..Yani Allah’ın zatında yok olarak haşa Allah'mı olmuştur?... Sizin bahs ettiğiniz bu makama erişmeyi hangi peygamber haber vermiş ve hangi peygamber bu makama erişmiş söylermisiniz..
benim alıntımda sadece hiçlikten bahsediliyor. Allahın zatı ile birleşmekten siz bahsediyorsunuz. hiçlik demek kendi zatını yok ederek Allahın zatını tevhit etmek demek. ama nedense tasavvuf denince sizin gibiler şeytanın ve nefsin vesvesesi ile olmadık şeyleri de ekliyorlar. tövbe yarabbim, tövbe... insanların aklına gelen şirklerden...
Alıntı ile Cevapla
Alt 09 Mart 2012, 14:29   Mesaj No:4
Medineweb Sadık Üyesi
Esadullah - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Esadullah isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 15316
Üyelik T.: 18 Aralık 2011
Arkadaşları:3
Cinsiyet:Erkek
Memleket:Kayıp bir Kentten
Yaş:44
Mesaj: 734
Konular: 143
Beğenildi:280
Beğendi:94
Takdirleri:3260
Takdir Et:
Standart Cevap: Vahdaniyet Murakabesi (Murakabe-i Vâhidiyet), Mülhime Nefis, Fenafillâh

Kelime-i tevhit ve nefy ü ispat zikri ile sofi bir çeşit vahdaniyet murakabesi yaparak La-ilahe (ilah yoktur) kılıcı ile nefsini yok edip illallah (ancak Allah vardır) gerçeğini ispat eder.

Rahman razı olsun ...vesselam veddua velmahabbe
Alıntı ile Cevapla
Alt 09 Mart 2012, 16:15   Mesaj No:5
Medineweb Sadık Üyesi
kamer34 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:kamer34 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13038
Üyelik T.: 14 Aralık 2010
Arkadaşları:9
Cinsiyet:
Memleket:istanbul
Yaş:53
Mesaj: 871
Konular: 41
Beğenildi:6
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cevap: Vahdaniyet Murakabesi (Murakabe-i Vâhidiyet), Mülhime Nefis, Fenafillâh

Alıntı:
muhsin iyi Üyemizden Alıntı Mesajı göster
benim alıntımda sadece hiçlikten bahsediliyor. Allahın zatı ile birleşmekten siz bahsediyorsunuz. hiçlik demek kendi zatını yok ederek Allahın zatını tevhit etmek demek. ama nedense tasavvuf denince sizin gibiler şeytanın ve nefsin vesvesesi ile olmadık şeyleri de ekliyorlar. tövbe yarabbim, tövbe... insanların aklına gelen şirklerden...
Sen nasıl hiç oluyorsun anlatırmısın.

Yani sen öldükten sonra cesedin yakıp yokmu ediyorlar.... Bu hangi ayetlerde geçiyor...Hindular ölülerini nehrin kenarına götürüp orada yakarak küllerini nehire savuruyorlar.. Dün gece yine bir tv i kanalında izledim... Sizin yok oluşunuzda bu şekildemi oluyor...?


Benim anlamadığım tasavvuf dinimi panteizmden çok etkinlenmiş yoksa panteizmmi tasavvuf dininden çok etkinlemiş,çünkü bu iki din arasında çok benzerlik var....

Birde cümlelerinize çok dikkat edin sizin gibiler diyerek müslümanlara olan kininizi her fırsatta kusuyorsunuz.. Oysaki müslümanlar sizlere Allah'ın kitabını ve peygamberlerin yolunu tebliğ ediyorlar.. Bundan neden yüz çeviriyorsunuz..

Allahın katında birtek Din var onunda adı İslamdır.. ayetlere bakın..


"Sizin Allâh'ı bırakıp da kulluk ettikleriniz, Allâh'ın kendileri hakkında hiçbir delil indirmediği, sizin ve atalarınızın ad olarak adlandırdıklarınızdan başkası değildir. Hüküm, yalnızca Allâh'a aiddir. O, kendisinden başkasına kulluk etmemenizi emretmiştir. Dosdoğru olan dîn işte budur lâkin insanların çoğu bilmezler." (Yûsuf 40)


Bu söylediklerinize delil olarak Allah size ayrı bir kiatp gönderdide yoksa bu zanlarınızı doğrulayan şeyler oradamı yazılıdır... Bu ruhbanlığı Allah mı size emir etti bunların cevaplanması lazım...
“...Biz onlara (aşırı) sofuluğu farz kılmış değildik. Bunu (akılları sıra Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için kendileri uydurdular. Buna rağmen onun gereklerini yerine getirmediler.......”Hadid/27

Bakın rabbim sizi nasıl yalanlıyor..

"Yoksa onların Allah’ın izin vermediği şeyi kendilerine dinden bir şeriat koyan ortakları mı vardır?" (Şûra, 21)

"Sizin Allâh'ı bırakıp da kulluk ettikleriniz, Allâh'ın kendileri hakkında hiçbir delil indirmediği, sizin ve atalarınızın ad olarak adlandırdıklarınızdan başkası değildir. Hüküm, yalnızca Allâh'a aiddir. O, kendisinden başkasına kulluk etmemenizi emretmiştir. Dosdoğru olan dîn işte budur lâkin insanların çoğu bilmezler."(Yûsuf 40)

“Ey Rabbimiz, biz "Rabbinize inanınız " diye seslenen bir davetçinin çağrısını işittik ve hemen iman ettik. Ey Rabbimiz, günahlarımızı affeyle, kusurlarımızı ört ve iyiler ile birlikte canımızı al.” Ali-İmran193-

Kendilerine islam adı altında tarikarçı tasavvufçu diyenler,Kuran’daki kavramlar yerine yok efendim fenafillah,fenafireğ,enel-hak,daha nice Kuran’da olmayan kavramları İslam diye insanlara sunmak,bu sahte kavramların içerisine mıstik bir hava katmak içinde bu Kuran’ın batını yönüdür,bu gizli bir sırdır,buna peygamberler dahi ulaşamazlar ama biz ulaştık diyerek insaların saptıran zihniyetlere en güzel cevabı yüce rabbimiz veriyor...

“....Bundan önce de, bu kitapta da size müslüman adını Allah verdi...” (Hac: 78)

Onlar İslam ehli olanlardır. İbn Abbas -RadıyAllahu Anh- şöyle diyor:

“Her kim bu uydurma isimlerden bir ismi kabul edecek olursa, o kişi İslam boyunduruğunu boynundan çıkarmış olur.”
(eş-Şerhu ve’l-İbâne, s.137.)

O, bununla sapık fırka ve sapık hevâların peşinden gidenlerin isimlerini kastetmektedir.

Kadı Iyad, İmam Malik’ten şöyle dediğini nakletmektedir:

“Bir adam Malik’e: Ey Abdullah’ın babası, ehl-i sünnet kimlerdir? diye sormuş, o da:

Kendisi ile tanındıkları bir lakabları bulunanlardan, cehmiyeden, rafızilerden ve kaderilerden olmayan kimsedirler.”
(Tertibu’l-Medarik, I, 72.)

İmam İbni Kayyım dedi ki:

İmamlardan birisine sünnet hakkında soru soruldu, o da şöyle dedi:

“Benim sünnet dışında hiçbir ismim yoktur.”

(Medaricu’s-Sâlikîn, III, 174)


Bu söz çok güzel

Malik b. Miğvel -Allah’ın rahmeti üzerine olsun- (vefatı: 159 h.) şöyle diyor:

Kişi İslamın ve sünnetin dışında bir isim ile kendini adlandıracak olursa, sen de onu dilediğin dine nisbet edebilirsin.”
(es-Suyutî, ed-Durru’l-Mensul, II, 63; el-Lalekaî, I, 62; Ayrıca bak Dr. Ahmed Sâd Hamdan, et-Tehmiş.)


Meymun b. Mihran -Allah’ın rahmeti üzerine olsun- (vefatı: 117 h.) şöyle demektedir:

“İslamın dışında kullanılan herbir isimden sakınınız.”

(eş-Şerhu ve’l-İbâne, 137.)

Fudayl b. İyad -Allah’ın rahmeti üzerine olsun- (vefatı: 187h.) diyor ki:

“Ben insanların en hayırlılarının tümünün sünnet sahibi kimseler olduğunu gördüm. Onlar bid’at sahibi kimselerden uzak kalmayı söylüyorlardı.”
(eş-Şerhu ve’l-İbâne, s. 153)

Ebu Bekr b. Ayyâş’a -Allah’ın rahmeti üzerine olsun- (vefat : 194 h.) denildi ki:

Sünni kimdir? Şu cevabı verdi:

“Çeşitli hevâlar söz konusu edildiği vakit onlardan hiçbirisine taraftar kesilmeyendir.”
(el-Lâlekâî, I, 60, 65.)


Eyyub es-Sahtiyanî -Allah’ın rahmeti üzerine olsun- (vefatı: 131 h.) Umâre b. Zâzân’a -Allah’ın rahmeti üzerine olsun- (vefat : 131 h.) dedi ki:

“Ey Umare eğer bir kimse sünnet ve cemaat sahibi ise, hiçbir zaman hangi halde olursa olsun ona dair sormana gerek yok. (O doğru yol üzeredir.)”
(el-Lâlekâî, I, 60, 65)

O halde ehl-i sünnet hak ve itidal yolu olan sıratı müstakim üzere bulunan ümmetin hayırlıları ve vasatıdırlar.
(Bkz. İbn Teymiyye, Mecmûu’l-Fetava, III, 368-369.)

Peygamber dahi kendi kafasından islam dinine eklemeler ve çıkarmalar yapamazken bazı Din mensupları neye dayanarak bu cüreti gösteriyorlar onu düşünmek lazım...

Hakka SURESİ
44- Eğer Muhammed, bize karşı ona bazı sözler katmış olsaydı.
45- Biz onu kuvvetle yakalardık,
46- Sonra onun şah damarını koparırdık.
47- Hiçbiriniz de onu koruyamazdınız.
48- Doğrusu Kur'an Allah'a karşı gelmekten sakınanlara bir öğüttür.

Müslümanların yapması gereken şey uyarmaktır..
Buhâri ile Müslim'de de Ebu Hureyre (ra)'den şöyle dediği nakledilmek­ledir:

"Rasulullah (SAS)e: "Pek yakın akrabanı uyarıp korkut"(eş-Suarâ 26/214) âyeti indirildiğinde Rasulullah {sa) şöyle buyurdu:


"Ey Kureyş toplulu­ğu, siz canlarınızı Allah'tan satın alınız (kendinizi kurtarınız), benim Allah'a karşı size hiçbir faydam olamayacaktır Ey Abdülmuttalib oğlu Abbas, Al­lah'a karşı sana benim hiç bir faydam olmayacaktır Ey Rasulullah (sa)'ın halası Safiyye, Allah'a karşı benim sana hiçbir faydam olmayacaktır Ey Muhammed'in kızı Fâtıma, malımdan neyi istersen benden iste, (ama) Al­lah'a karşı benim sana hiçbir faydam olmaz.......

Kendilerine başka başka isimler takıp sonrada cennet hesapları yapmak ne kadar yaman bir eçlişkidir...
__________________
__________________
Kimin Ne Dediği Değil / Allah'ın Ne Dediği Önemli.
Alıntı ile Cevapla
Alt 09 Mart 2012, 17:27   Mesaj No:6
Meal Gurubu Üyesi
Medineweb Emekdarı
bilinmez - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:bilinmez isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13966
Üyelik T.: 27Haziran 2011
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 2.154
Konular: 309
Beğenildi:178
Beğendi:15
Takdirleri:560
Takdir Et:
Standart Cevap: Vahdaniyet Murakabesi (Murakabe-i Vâhidiyet), Mülhime Nefis, Fenafillâh

Allah insanı var etmiş,bu zan üzere olanlar ise yok etmeye çalışıyor herhalde,de nasıl yok edilir ki,

İnsan Allah a kulluğuyla var olmaya çağırılırken,bu zan üzere olan ve vahiyle alakası olmayanların savunmasının ne kadarda HİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİÇ olduğu ortada....
__________________
önce yazdığım katılım yaptığım beğeni yaptığım paylaşımların arasında azda olsa kuran ve sünnete uygun olmayan düşünceler olabilir.Bunların bana sorulmadan dikkate alınmasından mesul değilim... ...
Alıntı ile Cevapla
Alt 09 Mart 2012, 18:04   Mesaj No:7
Medineweb Sadık Üyesi
kamer34 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:kamer34 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13038
Üyelik T.: 14 Aralık 2010
Arkadaşları:9
Cinsiyet:
Memleket:istanbul
Yaş:53
Mesaj: 871
Konular: 41
Beğenildi:6
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cevap: Vahdaniyet Murakabesi (Murakabe-i Vâhidiyet), Mülhime Nefis, Fenafillâh

Alıntı:
la diyebilmek Üyemizden Alıntı Mesajı göster
Allah insanı var etmiş,bu zan üzere olanlar ise yok etmeye çalışıyor herhalde,de nasıl yok edilir ki,

İnsan Allah a kulluğuyla var olmaya çağırılırken,bu zan üzere olan ve vahiyle alakası olmayanların savunmasının ne kadarda HİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİÇ olduğu ortada....

Güzel kardeşim insan yok olurmu...? O zaman imtihanın ne anlamı kalır... Bu Kuran’ın tamamına ters... Zaten bu taife cennet cehennem kavramlarını bu yüzden yok saymaktadırlar...Yunus emre mev-alana gibi zatların yazılarına bak hep cennet cennet dediğin nedirki diyerek Allah’ın cennetini hafife alıyorlar...

Bunların şirkleri artık arzı arşı titremektedir....

Allah’ın azabını ve cennet gibi büyük bir nimetini ancak sapıklar inkar ederler...Şimdi Allah’ın insanları tekrar diriltiğine dair şu ayetlere bak...

Nasıl oluyor da Allah'ı inkar ediyorsunuz? Oysa ölü iken sizi O diriltti; sonra sizi yine öldürecek, yine diriltecektir ve sonra O'na döndürüleceksiniz(2/28)

Ancak dinleyenler icabet ederÖlüleri (ise,) onları da Allah diriltirSonra O'na döndürülürler(6/36)

O da: "(İnsanların) dirilecekleri güne kadar beni gözle(yip ertele)" dedi(7/14)

O, diriltir ve öldürürVe O'na döndürüleceksiniz
(10/56)

O'nun arşı su üzerinde iken amel bakımından hanginizin daha iyi olduğunu denemek için gökleri ve yeri altı günde yaratan O'durAndolsun onlara: "Gerçekten siz, ölümden sonra yine diriltileceksiniz" dersen, inkar edenler mutlaka: "Bu, açıkça bir büyüden başkası değildir" derler(11/7)

Dedi ki: "Rabbim, öyleyse onların dirileceği güne kadar bana süre tanı" (15/36)

La diyebilmek kardeşim Allah için sen söyle Allah’mı doğru söylüyor yoksa bunlar mı...? cenabbi Allah ben sizi tekrar dirilteceğim diye buyuruyor, bunlar hayır biz yok olacağız diyorlar...Kim doğruyu söylüyor...?

Onlar dediler ki: "Bu dünya hayatımızdan başkası yokturVe bizler diriltilecek değiliz" (6/29)
__________________
Kimin Ne Dediği Değil / Allah'ın Ne Dediği Önemli.
Alıntı ile Cevapla
Alt 09 Mart 2012, 18:23   Mesaj No:8
Meal Gurubu Üyesi
Medineweb Emekdarı
bilinmez - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:bilinmez isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13966
Üyelik T.: 27Haziran 2011
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 2.154
Konular: 309
Beğenildi:178
Beğendi:15
Takdirleri:560
Takdir Et:
Standart Cevap: Vahdaniyet Murakabesi (Murakabe-i Vâhidiyet), Mülhime Nefis, Fenafillâh

Kamer34 hocam,bunların iddalarını şeytan bile söylelemiş ve hatta şeytanın kuranda geçen bi ayette,saptırmak istediği dostlarına bu tür amellerini vesvese verip onları saptırdıktan sonra,BEN SİZİN BU YAPTIĞINIZDAN ALEMLERİN RABBİ OLAN ALLAHTAN KORKARIM DEYİP UZAKLAŞTIĞINIDA,Rabbbimiz beyan ediyor,yani bunların yaptığından şeytan bile Allahtan korkuyor...
__________________
önce yazdığım katılım yaptığım beğeni yaptığım paylaşımların arasında azda olsa kuran ve sünnete uygun olmayan düşünceler olabilir.Bunların bana sorulmadan dikkate alınmasından mesul değilim... ...
Alıntı ile Cevapla
Alt 09 Mart 2012, 18:24   Mesaj No:9
Medineweb Sadık Üyesi
kamer34 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:kamer34 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13038
Üyelik T.: 14 Aralık 2010
Arkadaşları:9
Cinsiyet:
Memleket:istanbul
Yaş:53
Mesaj: 871
Konular: 41
Beğenildi:6
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cevap: Vahdaniyet Murakabesi (Murakabe-i Vâhidiyet), Mülhime Nefis, Fenafillâh

Fenafillâh kendini (nefsini) Allah’ta (c.c.) yok etmedir.

muhsin iyiden alıntı

Şu cümleye bakarmısın...

Cümlede hem cismani hem ruhani insanın Allah'ta yok olması olarak tarif ediliyor... Bu anlayış tasavvuf dininin dışında hangi dinde vardırkiiii.........hayret.........

Şimdi ben yada sen vücut olarak Allah'ta nasıl yok olacağız hadi bunu bize bir deney olarak kanıtla dediğimizde...Yada cismani olarak biz Allah’ın bir parçasımıyız...haşa....

Bunu açıklayın dediğimizde bunları ancak erenler anlar diyerek

Hıristiyanların teslis mantığından daha sapıkça bir görüştür bu...

Bu mantık neydi...

Teslis, Hıristiyan dininin esasıdır. Allah hem üç, hem bir derler. Bunlardan bir kısmı, Baba, Oğul ve Ruhulkudüs olarak kabul ederler. Bir kısmı da, Allah, Meryem, İsa derler. Hazret-i İsa için (Oğul tanrı, beşer (insan) cesedine girerek Hazret-i Meryem'den doğmuştur) diyorlar. Yani onun hem doğduğuna inanıyorlar, hem de ilah olduğuna. Doğmuşsa mahluktur (yaratıktır), buna Halık (yaratıcı) denir mi hiç?
Tasavvuf dininde ise aynı mantık çalışır fakat bu sefer hz.İsa tanrıdır demezler,yani tanrı İsa (a.s) cesedine değil bu zatların vucütlarında vuku bulur.. Bu sebeple vahdet-i vucüt inancanı taşırlar...
__________________
Kimin Ne Dediği Değil / Allah'ın Ne Dediği Önemli.
Alıntı ile Cevapla
Alt 10 Mart 2012, 18:59   Mesaj No:10
Medineweb Sadık Üyesi
Esadullah - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Esadullah isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 15316
Üyelik T.: 18 Aralık 2011
Arkadaşları:3
Cinsiyet:Erkek
Memleket:Kayıp bir Kentten
Yaş:44
Mesaj: 734
Konular: 143
Beğenildi:280
Beğendi:94
Takdirleri:3260
Takdir Et:
Standart Cevap: Vahdaniyet Murakabesi (Murakabe-i Vâhidiyet), Mülhime Nefis, Fenafillâh

Alıntı:
la diyebilmek Üyemizden Alıntı Mesajı göster
Allah insanı var etmiş,bu zan üzere olanlar ise yok etmeye çalışıyor herhalde,de nasıl yok edilir ki,

İnsan Allah a kulluğuyla var olmaya çağırılırken,bu zan üzere olan ve vahiyle alakası olmayanların savunmasının ne kadarda HİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİÇ olduğu ortada....
La diyebilmek ; eğer sadece bir nickten ibaret olmasaydı sizin için anlatılmak isteneni çok iyi anlardınız ....!

Yoksa kimse sihirbazlık oynamıyor
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Konuyu değerlendir
Konuyu değerlendir:

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Nefis ayel Muhtelif Konular 5 23 Ekim 2023 09:45
Nefis, Nefsin Yapısı, Özellikleri, Değişebilirliğinin Zorluğu/Muhsin İyi muhsin iyi Makale ve Köşe Yazıları 1 16 Mayıs 2015 19:32
El-Vâhid, El-Ahad, El-Vitr, Allahın Vahdaniyet Sıfatı, Allah’ın Birliği/Muhsin İyi muhsin iyi Makale ve Köşe Yazıları 1 17 Ocak 2015 20:03
Ene-Nefis-Şeytan-1 EyMeN&TaLhA Makale ve Köşe Yazıları 0 14 Mart 2014 09:35
Vahdet-i Vücut ,Vahdet-i Şuhut , Fenafillâh/Muhsin İyi muhsin iyi Makale ve Köşe Yazıları 10 26 Mart 2012 18:53

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.