Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Makale ve Köşe Yazıları (https://www.forum.medineweb.net/516-makale-ve-kose-yazilari)
-   -   Diyalog bize yaramıyor! (https://www.forum.medineweb.net/makale-ve-kose-yazilari/25484-diyalog-bize-yaramiyor.html)

ahmetmeydani 14 Nisan 2013 21:47

Diyalog bize yaramıyor!
 
Faruk Köse / Yeni Akit




[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]






farukkose@yeniakit.com
Eğer bir işten anlamıyorsan, beceriksizsen, o işi yapmayacaksın. Sonuçta zararlı çıktığın halde hâlâ yapmaya kalkışıyorsan, sende bir arıza var demektir; git önce arızayı gider, neyi yanlış yaptığına, doğrusunu nasıl yapabileceğine bak.
Mesela son zamanların yıldızı parlayan kavramlarından “diyalog”da çuvalladık. Niye? Çünkü “akıl”dan ziyade “duygu”yla hareket ettiğimiz için olsa gerek; biz “duygusal tatmin”le yetinirken, “akli ölçüler ve gerekler”e göre hareket eden muhatabımız daima kazanan taraf oluyor. Sonunda diyalog, bizim için “gönüllü teslimiyet”e dönüşüyor; “hüsran” ve “hezimet”le sonuçlanıyor.
Tarihimizde de böyleydi. Cephede kazandıklarımızı masa başında kaybediyorduk. Yakın tarihimizden iki örnek:
İstanbul’u işgal etmek isteyen düşman ordularına karşı Çanakkale’de tarihin en büyük savaşlarından birini kazandığımız halde, masa başındaki beceriksizliğimizden ötürü, yendiğimiz düşman, daha sonra anlaşma ile İstanbul’a girmedi mi?
Yurdumuzu düşmanlardan kurtarmıştık ya; peki sonra ne olmuştu? Masa başı anlaşmalarıyla “din-diyanet” gitmiş, “kültür-gelenek” kalmamış, “devlet-millet” birbirine düşman olmuş ve Batı’dan kopyayla yeniden biçimlendirilen zalim bir “devlet sistemi” gelip tepemize binmişti. Yani sonunda, düşmandan kurtulmasaydık da bundan daha kötü bir rejimle, daha zalim bir sistemle yönetilecek değildik. Cephede kazandığımızı masa başında kaybetmiş, “düşmanın düzenini” gönüllü sahiplenmiştik.
Meselenin günümüz örneklerine gelirsek, göreceğiz ki diyalog işinde sorunlarımız devam ediyor; “diyalog mekanizması”na kapıldığımızda sürekli kaybeden taraf oluyoruz. Birkaç örnekle meseleyi izaha çalışalım.
“Kardeş kavgası”na son vermek, kan ve gözyaşını durdurmak için “Terör örgütü”yle diyalog kurduk. Ne oldu peki? “Kürtlük”e hayat kazandıralım derken “Türklük” de, “bütünlük” de, “erdemlilik” de gitti. Bir yandan terör örgütü üyeleri aklanıp paklanırken, meşruiyet ve dokunulmazlık kazanırken ve aynı esnada “terörist” olmadığı halde hâlâ hapiste çile çeken müslümanlar varken, diğer yandan başka bir kulvarda, ABD ve BM ile kurduğumuz diyalogun meyvesi olarak çıkardığımız yasa ile, dünyanın herhangi bir yerindeki Batı’nın rahatsız olduğu müslümanlara yardım edeni de “terör suçlusu” saymanın hukuki zeminini oluşturduk.
Amerika’yla diyalog kurduk, yıllardır diyalog içindeyiz de ne oldu? Adamlar ülkemizin en “stratejik yerler”ine konuşlandı. Biz “dostluk” veya “stratejik ortaklık duygusallığı” ile tatmin olurken, ABD İslam coğrafyasındaki ve ülkemiz üzerindeki çıkarlarını temin etmenin mutluluğunu yaşıyor.
AB ile diyalog kurduk; güya AB’ye üye olacak, böylece “itibari” ve “iktisadi” çıkarlarda ortaklık kuracaktık. Ancak AB’nin başat ülkeleri ülkemizde her türlü çıkar faaliyetlerini sürdürürken, istihbarat güçleri ülkemizde cirit atıyor, her yanda onların gizli yapılanmaları bulunuyorken, teröristleri bile destekliyorlarken, gümrük duvarları onların rekabet şansımızın olmadığı ürünlerine karşı indirilmişken vs., biz vize engeliyle onların ülkelerine giremiyoruz bile.
Esed ile diyalog kurduk, kanlı-bıçaklı hale geldik.
Rusya ile diyalog kurduk, Çeçenistan’ı ve Kafkas bağımsızlığını sattık.
Çin’le diyalog kurduk, Doğu Türkistan’ı Çin’in kucağına attık.
Afrika ile diyalog kurduk; biz madden destekliyorken, onların stratejik merkezlerine Batılılar yerleşmiş durumda.
İsrail ile diyalog kurduk, “onurlu duruş”umuz gitti, “şehidlerin gayesi”ni ayağa düşürmüş, bütün iddialarımızdan vazgeçmiş, Gazze’yi ve Hamas’ı “İsrail’in insafı”na bırakmış olduk.
Bütün bunlardan daha vahimi de var...
Hırıstiyanla, yahudiyle diyalog kurduk, “Kelime-i Şehadet’in ikinci yarısı” gitti. Artık müslüman olmak için Hz. Muhammed’e iman etmeye gerek kalmadığı algısı benimsendi ve topluma da benimsetilmeye çalışılıyor. İslam, Hırıstiyanlık, Yahudilik, Süryanilik vs.; ne kadar din varsa, hepsi harmanlanarak bir “hümanizma dini” oluşturulmak isteniyor. Samimi müslümana tahammül edilmezken, “müslüman hıristiyanlar”, ya da “hıristiyan müslümanlar” gibi acaip tanımlamalarla, “İslam algısı” tahrif edilmeye çalışılıyor.
Yani demem o ki, şu diyalog işi bize yaramıyor; diyalog bize en temel değerlerimizi bile kaybettiriyor.
O yüzden tebliğe evet, diyaloğa hayır!


SAAT: 19:58

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306