Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Makale ve Köşe Yazıları (https://www.forum.medineweb.net/516-makale-ve-kose-yazilari)
-   -   Kur’an ve sünnetten bazı hatırlatmalar (https://www.forum.medineweb.net/makale-ve-kose-yazilari/28311-kurve8217an-ve-sunnetten-bazi-hatirlatmalar.html)

EyMeN&TaLhA 28 Ocak 2014 23:22

Kur’an ve sünnetten bazı hatırlatmalar
 
Bugünlerde Allah’a ve ahrete iman edenlerin çok çetin imtihanlar geçirmekte olduğunda şüphe yoktur. Bu gibi imtihanların pek çok hikmetlerinden bir tanesi altın ruhlu olanlarla bakır ruhlu olanların birbirlerinden temyiz edilip ayrılması. Diğer bir önemli hikmeti ise “İman Kardeşliği”ne olan samimiyetin test edilmesi.
“Müminler sadece “İman ettik” demeleri sebebiyle kendi hallerine bırakılıvereceklerini, imtihana tâbi tutulmayacaklarını mı zannettiler?

Biz elbette kendilerinden önce yaşamış olanları denedik. Allah elbette şimdiki müminleri de imtihan edip iman iddiasında sadık olanlarla, samimiyetsiz olanları elbette bilecektir” (Ankebut:2-3) mealindeki ayetlerde bu gerçeğe vurgu yapılmıştır. “İmanda sadık olmak”, bir yandan kişinin kendi iç âlemindeki samimiyeti, bir yandan da aynı iman halkasında yer alan insanların “iman kardeşliği” çerçevesindeki samimi olmak anlamına gelir.

Her zaman söz konusu olabilen bu iman imtihanının verdiği sorumluluk bilinci içerisinde, İslam dininin temel iki kaynağı olan Kur’an ve Sünnetten bazı hakikatleri yeniden güçlü bir şekilde hatırlamamızda fayda olduğunu düşünüyoruz:

1) Allah’a iman etmek, her konuda onun emir ve yasaklarına tam teslim olmayı gerektirir. Aşağıda meali verilen ayetlerin emirleri açıktır:

“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten nasıl sakınmak gerekirse öylece sakının! Ona lâyık olduğu tazimi gösterin ve ancak O’na teslim olan Müslüman olarak can verin! Hepiniz toptan, Allah’ın ipine (dinine) sımsıkı sarılın, bölünüp ayrılmayın. Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman idiniz de Allah kalplerinizi birbirine ısındırmış ve onun lütfu ile kardeş oluvermiştiniz. Siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oraya düşmekten de sizi O kurtarmıştı. Allah size ayetlerini böylece açıklıyor, ta ki doğru yola eresiniz.” (Al-i İmran:102-103)

Şüphesiz, Allah’ın bu sitem dolu açıklamasına rağmen, ters yolda yürümek müminler için telafisi imkânsız dünyevi ve uhrevi zararlara yol açacaktır.

2) Kur’an’ın insanlara vahiy olarak indirilmesinin dört temel gayesi vardır. Üçü, (Allah’a, ahrete, peygamberlere dair) iman esasları, biri de ibadet ve adalettir.
Koca bir vahyin mesajlarında imandan sonra en önemli yere oturan adalet ve Allah’a kul olma hususu elbette insanlık camiasında çok büyük önemi haizdir.

“Ben cinleri ve insanları sırf Beni tanıyıp yalnız Bana ibadet etsinler diye yarattım”(Zariyat:56) mealindeki ayette Allah’a kul olmanın önemine işaret edildiği gibi, “Ey iman edenler! Haktan yana olup var gücünüzle ve bütün işlerinizde adaleti gerçekleştirin. Allah için şahitlik eden insanlar olun. Bu hükmünüz ve şahitliğiniz isterse bizzat kendiniz, anneniz, babanız ve yakın akrabalarınız aleyhinde olsun. İsterse onlar zengin veya fakir bulunsun (sizin için fark etmemeli); çünkü Allah her ikisine de sizden daha yakındır. Onun için, sakın nefsinizin arzusuna uyarak adaletten ayrılmayın. Eğer dilinizi eğip bükerek gerçeği olduğu gibi söylemekten çekinir veya büsbütün şahitlikten kaçarsanız, iyi bilin ki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır”(Nisa:135) mealindeki ayette adaletin katıksız bir şekilde tecelli etmesinin Allah katındaki değerine vurgu yapılmıştır.

3) Mutlak adalet sahibi olan Allah, değil iman kardeşlerimize karşı, en azgın kâfir düşmanlarımıza karşı da adaletten sapmamamızı emrediyor.

“Ey iman edenler! Haktan yana olup var gücünüzle ve bütün işlerinizde adaleti gerçekleştirin ve adalet numunesi şahitler olun. Bir topluluğa karşı, içinizde beslediğiniz kin ve öfke, sizi adaletsizliğe sürüklemesin. Âdil davranın, takvaya en uygun hareket budur. Allah’a karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah yaptığınız her şeyden haberdardır” (Maide:8) mealindeki ayette bu hakikatin ifadesini görüyoruz.
4) Hüküm verme makamında olanlar, her şeyden önce Allah rızası ve adaletin tecellisi için hüküm vermeli ve icraatta bulunmalıdır.

Allah rızasını kazanmak ve adaletin tecelli etmesinden çok kendi garazkâr arzularına göre hüküm verenlerin vebali çok büyüktür. Bunların görünürdeki adalet ölçüleri de birer zulüm olur ve vebal getirir.
“Allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adalete uygun tarzda hüküm vermenizi emreder. Allah bununla, size ne de güzel öğüt veriyor! Şüphe yok ki Allah semî ve basîrdir (her şeyi hakkıyla işitendir, her şeyi hakkıyla görendir)”(Nisa:8)

Bu makamda “Allah’ın Semi-Basir/Herşeyi hakkıyla işiten, gören” sıfatlarına vurgu yapılması, adaletin samimi bir şekilde yerine getirilmesinin gereğine işarettir. Ayetin bu üslubu bize şunu ders veriyor: “Sakın adalet görüntüsünü vererek yanlış yapmayın. Sakın, Allah rızası görüntüsünü vererek hüküm vermeyin. Zira Allah kendisi için yapılmayan işleri kabul etmez. Kendi rızası için yapılmayan hükümlere itibar etmez. İyi bilin ki, O sizin kalbinizde taşıdığınız en ince düşüncenizi de görüyor, en sessiz garazlarınızı/amaçlarınızı da işitiyor.

5) Hâkim olmak, hükümdar olmak, hüküm verme makamında olmak zor bir meslektir. Ehil olmayanlar kaş yaparken göz çıkarabilirler. Efendimizin değerlendirmesine göre, hâkimler/hüküm verme makamında olanlar üç gruptur. İki grup yanlışlarının cezasını, bir grup da adaleti dağıtmanın mükâfatını görür.

Abdullah b. Ömer’den nakledilen sahih bir hadiste Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurdu: “Kadılar/hâkimler üç sınıftır. Biri kurtulur/cennete; ikisi cehenneme girer.
a) (Allah rızası için, sırf adaletin ortaya çıkması için değil de başka garaz ve gayeler için) Heva ve hevesine uyarak karar veren hâkimler cehennemliktir.

b) Konuyu bilmediği halde, hakkında hüküm veren (dolayısıyla cehaletinin kurbanı olan) hâkimler de cehennemliktir.

c) Hak ve hakikate uygun (Sırf Allah rızası ve adaletin tecellisi için) hüküm veren hâkimler ise cennetliktir.” (Taberanî, el-Kebir, 13/131; Heysemi, Zevaid, h. no. 6989)
İmam azam ve benzeri büyük âlimlerin zamanın padişahlarının ısrarlarına rağmen kadılığı/hâkimliği kabul etmekten çekinmelerinin altında bu ve benzeri hadislerin ve ilgili ayetlerin büyük rolü olduğunda şüphe yoktur.

Bediüzzaman hazretleri, adalet mekanizmasının işletilmesinde halis niyetin rolünü anlatırken, çok ince bir adalet ayarını şöyle ifade etmiştir: “Bir adliye reisi bir memuru, kanunca bir hırsızın elini kestiği vakit o memurun o zalim hırsıza hiddet ettiğini gördü. O dakikada o memuru azletti. Hem çok teessüf ederek dedi: Şimdiye kadar adalet namına böyle hissiyatını karıştıranlar pek çok zulmetmişler. Evet hükm-ü kanunu icra etmekte o mahkûma acımasa da hiddet edemez, etse zalim olur. Hattâ kısas cezası da olsa hiddetle katletse, bir nevi katil olur diye o hâkim-i âdil demiş.” (Tarihçe-i Hayat, 565)
6) Hiç kimse başkasının suçundan dolayı sorumlu tutulamaz.

Medeni hukukta olduğu gibi, İslam hukukunda da mesuliyetin şahsiliği esastır. Bir suçlunun yakınlarını-ailesi de olsa- cezalandırmak büyük bir suçtur, zulümdür.

“De ki: “Allah her şeyin Rabbi iken ben O’ndan başka bir rab mı ararım? Herkesin kazandığı, yalnız kendisine aittir. Hiçbir günahkâr, başkasının günahını yüklenmez. Sonunda hep dönüp Rabbinizin huzuruna varacaksınız. O da içinde bulunduğunuz ihtilafın içyüzünü, işin gerçeğini size bildirecektir.” (Enam:164)

7) Niyet ve nazar eşyanın mahiyetini değiştirir; altını bakıra, elması kömüre dönüştürür. Tertemiz helal bir şeyi harama dönüştürecek kadar güçlü bir iksirdir.

Hz. Ömer anlatıyor: Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ameller niyetlere göredir. Herkese niyet ettiği şey vardır. Öyleyse, kimin hicreti Allah’a ve Resûlüne ise, onun hicreti Allah’a ve Resûlünedir. Kimin hicreti de elde edeceği bir dünyalığa veya nikahlayacağı bir kadına ise, onun hicreti de o hicret ettiği şeyedir.” (Buhari, Nikah,5; Müslim, İmaret, 155)

“Sözünüzü ister içinizde gizleyin, ister açığa vurun, hepsi birdir. Zira Allah gönüllerin künhünü(içinde saklı olan niyetleri) dahi bilir” (Mülk:13) mealindeki ayet ve benzerlerinde insanlar Allah’ın sonsuz ilminin ve kontrolünün altında olduğunun idraki içerisinde daha dikkatli olmaları konusunda uyarılmışlardır.
8) Dedikoduya kulak vermek birçok haksızlığa yol açabilir. Fâsık (doğru yoldan sapmış) kimselerin haberlerini iyice tetkik etmeden onları doğru kabul etmek, Allah’ın tavsiyelerine aykırıdır. -Allah’tan korkmayan, fitneden hoşlanan fasık kimselerin kol gezdiği bir ortamda; “Ey iman edenler, herhangi bir fâsık size bir haber getirecek olursa, onu iyice tahkik edin, doğruluğunu araştırın. Yoksa gerçeği bilmeyerek, birtakım kimselere karşı fenalık edip sonra yaptığınıza pişman olursunuz” (Hucurat:6) mealindeki ayetin ifadesine yeniden kulak vermek gerektiğine inanıyoruz.

9) Müminin mümine karşı su-i zan beslemesi, tecessüs etmesi/gizli hallerini araştırması ve gıybet etmesi haramdır ve İslam ümmetinin sosyal hayatını bozan birer zehirdir.

“Ey iman edenler! Zandan çok sakının. Çünkü zanların bir kısmı günahtır. Birbirinizin gizli hallerini araştırmayın. Kiminiz kiminizi gıybet etmesin. Hiç sizden biriniz ölmüş kardeşinin cesedini dişlemekten hoşlanır mı? İşte bundan hemen tiksindiniz! Öyleyse Allah’ın azabından korkun da bu çirkin işten kendinizi koruyun. Allah tevvabdır, rahîmdir/tövbeleri kabul eder, merhamet ve ihsanı boldur” mealindeki ayette bu gayr-ı insani üç kötü davranış biçiminin çirkinlik boyutuna dikkat çekilmiştir.

10) Dilimize sahip çıkalım: Unutmamak gerekir ki, insanı cehennemin gayyasına yuvarlayan günahların başında dilin biçtiği mahsulat gelir.

Hz. Muaz anlatıyor: Peygamber Efendimiz (sav) bana hitaben: “bütün hayırlı işlerin başını sana söyleyeyim mi?” dedi. Ben: “Evet buyurun, ey Allah’ın nebisi!” diye cevap verince; O, dilini tuttu ve: “buna sahip çık” buyurdu. “Ey Allah’ın Resulü! Biz konuştuklarımızdan dolayı da sorguya çekilecek miyiz?” şeklide sorduğumda, “Anan yokluğuna yansın, Muaz! İnsanları yüzüstü cehenneme yuvarlayan, onların dillerinin kazandığı mahsulattan başka bir şey mi?”(Tirmizi, İman,8).

“Sığırların dilleriyle yalayarak yediği gibi, dilleriyle geçimlerini temin eden birtakım insanlar ortaya çıkmadıkça kıyamet kopmaz”(Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/153) mealindeki hadisin ifadesindeki tehditten korkmak gerekir. Özellikle Medya ayağı böyle bir alamet olmaktan uzak durmalı, sırf geçimini temin etmek için doğru olup olmadığına bakmadan dillerini, mantıklarını, fikir ve düşüncelerini pazarlamaları büyük bir insani ve ahlaki erozyondur.

“Allah yoluna çağıran, makbul ve güzel işler işleyen ve “Ben Müslümanlardanım” diyen kimseden daha güzel söz söyleyen kim olabilir?”

İyilikle kötülük bir olmaz. O halde sen kötülüğü en güzel tarzda uzaklaştırmaya bak. Bir de bakarsın ki seninle kendisi arasında düşmanlık olan kişi candan, sıcak bir dost oluvermiş!”(Fussilet:33-34).
Hayatımda beni en çok ürküten ayetlerden biri de şu mealdeki ayettir:

“O zalimler, dünyanın bütün malları ve imkânları kendilerinin olsa, hatta onların bir misli daha bulunsaydı, kıyamet gününde azabın kötülüğünden(o korkunç azaptan) kurtulmak için, derhal fidye olarak verirlerdi. O gün onların hiç hesaba katmadıkları şeyler Allah tarafından ortaya dökülüp karşılarına çıkar!”(Zümer:47).

Ya Ekreme’l-ekremin, ya Erhame’r-rahimin! Ne olur, adaletinle değil, lütfunla, merhametinle, bize muamele et! Biz müminlerin kalplerini iman kardeşliğinde birleştir! Memleketimizi ve bütün Müslüman ülkeleri maddi- manevi sıkıntılarından kurtar, bize ittihat ver, tevhid inancı etrafında bizi tevhid eyle! Âmin!


ALINTIDIR

Niyazi BEKİ


SAAT: 04:06

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306