Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM GENEL.::. > Edebiyat > Makale ve Köşe Yazıları

Konu Kimliği: Konu Sahibi EyMeN&TaLhA,Açılış Tarihi:  26 Nisan 2014 (08:41), Konuya Son Cevap : 26 Nisan 2014 (08:41). Konuya 0 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 26 Nisan 2014, 08:41   Mesaj No:1
Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:EyMeN&TaLhA isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 21422
Üyelik T.: 08 Kasım 2012
Arkadaşları:36
Cinsiyet:
Mesaj: 3.299
Konular: 784
Beğenildi:131
Beğendi:34
Takdirleri:141
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Şefkatin sunduğu engin marifetullah

Şefkatin sunduğu engin marifetullah




Risale-i Nur müellifinin o hayran olunası engin tefekküründe kilit nokta acaba nedir? Bir insan, nasıl olmuştur da, hem insana, hem de kâinata dair bu kadar ince, bu kadar geniş ve bu kadar derin bir tefekkürün sahibi olabilmiştir?

Ne zaman bu sorunun izini sürsem, cevabın adresi olarak karşıma ‘şefkat’ adlı bir diyarın ismi çıkıyor.

En başta, “Yirmidördüncü Mektup” adlı enfüsî tefekkür şaheseri, hele ki o risalenin başındaki benim gibilerin sormaya bile korkacağı ama onun cesaretle sorduğu, şefkatin sordurduğu o keskin sorular...

Aynı iz üzere, “İkinci Şua”daki bahar mevsimindeki mahlukatın az zaman sonra solup ölmelerine dair, Bediüzzaman’ın kendine has Türkçesi’yle ‘yazığıma gidiyordu’ gibi latif bir ifadeyi de taşıyan bahis...

Eskişehir hapsinde, kendisi idam talebiyle yargılanırken, ‘karşıdaki lise mektebi’nde bir bayram günü eğlenip raks eden genç kızların elli sene sonraki hallerini düşünmekle yaşadığı halet-i ruhiye; kendi haline değil, onlara ağladığı bu durumda, teselli için yanına gelen diğer mahpuslara “Beni bırakınız, gidiniz” deyip gençlerin istikbali ve hele ki ahireti üzerine düşünmesi...

Meyve Risalesi’nden okuduğumuz üzere, Denizli hapsinden çıkışından hemen sonra, kaldığı Şehir Oteli’nin penceresinden karşıdaki kavak ağacının rüzgârla sallanan yapraklarından güz mevsimine, oradan yine fena ve zevale ve ölümün şefkate dokunmasına, oradan ancak beka, esma-i hüsna ve ahiret hakikatiyle kalbdeki şefkatin şifa bulmasına uzanan bir tefekkür...

Kendisi Kastamonu’da tarassut altında zor şartlarda yaşamaya mahkum bir ihtiyar iken, İkinci Dünya Savaşı’nın mağdurları yaşlılar, çocuklar ve savaşın darbesini yiyen siviller hakkındaki tefekkürü...

Risale-i Nur’un kimbilir kaç yerinde, bu dünyayı ‘lezzet mekânı’ bilip zevk ü safâ peşine düşmenin bir şefkat ehli için imkânsız olduğuna; zira, açları, muhtaçları görmenin ondaki şefkati sıfıra indireceğine; buradan da hareketle, dünyayı ‘ücret yeri’ değil ‘hizmet yeri’ bilmenin gereğine dair izahları...

Yine şefkatinden hizmetini düşünüp hem bu hizmetin selameti hem uğrayacağı hapis ve sair mihnetler yüzünden çoluk çocuğunu mağdur etmeme endişesiyle bir ‘aile hayatı’ kuramadığı için, birkaç çocuk yerine bütün masumları, bütün çocukları kendi evladı bildiğine dair mektupları...

Şefkatle genişleyen kalp

Böylesi nice bahis, şefkatiyle genişleyen bir kalbin, kâinatı nasıl ‘merkezî nakşını’ rahmetin teşkil ettiği bir halita gibi okur hale geldiğinin ve nasıl şefkatiyle esma-i hüsna tefekkürünün, marifetullahın zirvelerine ulaştığının habercisidir. Bir bütün olarak Risale-i Nur, şefkatin, insana ne kadar da engin bir marifet imkânı sunduğunu gösterir.

Çünkü şefkat insanın aczini ve zaafını kâinat kadar büyüterek sorularını melekûta kadar genişletir. Şefkatsiz insanın ‘ben’den ibaret bir dünyası vardır. Neye baksa, neyi görse ‘ben’liğiyle bir ilgisi varsa dünyasına alır; bir ilgi göremezse, görmezden gelir, unutur gider. Şefkati ölçüsünde insanın dünyası büyür. Şefkati ölçüsünde, herkesle ve herşeyle alâkadar; onların dertleriyle hemdert, elemleriyle müteellim olur. Bu dertlerin ve elemlerin altından bizzat kendi aklı, kendi gücü ve kendi kalbiyle kalkamadığı için de, Rahmân-ı Rahîm’in dergâh-ı izzetine, O’nun bu kâinatı ve içindeki her bir şeyi yaratışındaki hikmetine ve ahiretin vücuduna uzanan bir tefekkür için yola koyulur.

Meselâ Haşir Risalesi’nde, ‘haşri isbat’ eden oniki hakikatten dördünde ‘ism-i Rahîm’in zikrinin geçmesi, nitekim meselâ ‘ikinci hakikat’in bâb-ı kerem ve rahmet’ olup ‘Kerîm ve Rahîm isminin cilvesi’ olması bu açıdan manidardır. Keza, ‘beşinci hakikat’in ‘bâb-ı şefkat ve ubudiyet-i Muhammediye aleyhissalâtu vesselam’ olup ‘ism-i Mucîb ve Rahîm’in cilvesi’ olması da...

Dört esasın temeli

Bu bakımdan, Bediüzzaman tasavvuf yoluna göre ‘hem daha kısa, hem daha geniş, hem daha kolay, hem daha derin, hem daha selâmetli’ diye tarif ettiği Risale yolunun ‘acz, fakr, şefkat ve tefekkür’ diye sıralanan dört esasının da en esaslısıdır şefkat. Çünkü insan şefkatiyle aczini ve fakrını nihayet noktada anlar ve mutlak anlamda fakîr olduğunu anladığı için de, âlemler Rabbinin Samediyetini mutlak surette kavrar. Şefkatin derinleştirdiği ve genişlettiği bir acz ve fakr haliyle, bütün kâinatı içindeki bütün mahlukatıyla kuşatan bir tefekkür üzerinden dergâh-ı ilâhîye yönelir.

Bunun böyle olduğunu, Risale-i Nur’un her tarafına yayılmış tefekkürün ‘başlangıç noktası’na baktığımda ekseriya ‘şefkat’in sevkini görmekle bilirdim de, şefkat ile marifetullah arasındaki bu birebir ilişkinin Bediüzzaman tarafından doğrudan, çok açık bir surette tarif edildiğini daha önce fark etmemiştim.

Mesnevî-i Nuriye satırları arasında dolaşırken ‘şefkat’e dair şu bahsi okuyunca, bu yüzden, tanıdığım ama tanışamadığım bir dostla karşılaşmış gibi oldum. “Hubâb” risalesinde yer alan bu kısa bahiste, şöyle diyordu Bediüzzaman:
“Dünyanın lezzetleri, zevkleri ve zinetleri, Hâlıkımızı, Mâlikimizi ve Mevlâmızı bilmediğimiz takdirde cennet olsa bile cehennemdir. Evet, öyle gördüm ve öyle de zevkettim. Bilhassa, şefkatin ateşini söndürecek, ‘marifetullah’tan başka birşey var mıdır?”

Bediüzzaman, şefkatin yürekleri yakıcı ‘ateşi’ni marifetullah yolunda engin bir yolculuğun ‘yakıtı’ kılan derin tefekkürüyle, marifet-i ilâhî yolunda ilerlemek isteyen herkese bir büyük ders veriyor.

Herkese...

Özellikle de, şefkat cihetiyle ‘az gelişmiş’liğini çok bilmiş ‘rasyonel’ izahlarla örtmeye çalışan zamanelere...

alıntıdır

Metin KARABAŞOĞLU
(Moral Dünyası)
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi EyMeN&TaLhA 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
ATAUZEM 4.sınıf 2014 bahar dönemi bütünleme... Erzurum Atatürk İlitam EyMeN&TaLhA 0 6025 14 Temmuz 2015 12:14
ATAUZEM 4.sınıf 2014 bahar dönemi bütünleme... Erzurum Atatürk İlitam EyMeN&TaLhA 0 4075 14 Temmuz 2015 12:06
ATAUZEM 4.sınıf 2014 bahar dönemi bütünleme DİN... Erzurum Atatürk İlitam EyMeN&TaLhA 0 4927 14 Temmuz 2015 12:00
Ramazan-oruç ve çocuğa kazandırdıkları Çocuk ve Aile Sağlığı Mihrinaz 2 2666 14 Temmuz 2015 11:23
çocuk eğitiminde ceza hiç mi olmamalı? Çocuk ve Aile Sağlığı EyMeN&TaLhA 0 2366 14 Temmuz 2015 11:03

Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Münib Engin Noyan & Senai Demirci - 99 Esma 99 Dua 2 alperkara Programlar//İstekler 1 04 Mayıs 2015 09:30
Engin-Sevda Noyan Röportaj azranur Anket'ler-Röportaj'lar 2 04Haziran 2014 23:45
Münib Engin Noyan - Doğduğun Gündü Efendim 2014 enderhafızım İlahiler/Ezgiler 5 08 Mayıs 2014 16:00
Marifetullah Olmadan medinelii Tasavvuf-Tarikat 0 20 Temmuz 2008 23:25

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.