Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM GENEL.::. > Edebiyat > Makale ve Köşe Yazıları

Konu Kimliği: Konu Sahibi TufeyL,Açılış Tarihi:  08 Eylül 2007 (21:32), Konuya Son Cevap : 12 Ağustos 2008 (00:29). Konuya 69 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 24 Ekim 2007, 23:49   Mesaj No:41
Medineweb Aktif Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:inzar isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 68
Üyelik T.: 04 Ağustos 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 249
Konular: 28
Beğenildi:5
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cvp: Aşk'a Dair..(aşk ne diye soranlara)?

Galib Dede ve "Efendim" dediği Mevlânâ’ya göre, neydeki yanık nağmeler aslında birer hava değil ateştir ve o ateşi tadmayanlar aşktan behremend olamazlar.

Aşk ateşi, kalpte hararetin artmasıyla tutuşan ve insanın bütün benliğini yangınlara veren değerli bir varlıktır ve gönlünde bu ateşi taşımayanlar hiç yaşamamış sayılsalar yeridir.

Nitekim tasavvufa göre insan ateşin sınavından geçerek arılık kazanır ve aslı nur olan melekler derecesine ancak ateşten sonra yükselir.

Ateş, şeytanın yaratıldığı madde olmak bakımından da insan nefsinin imrendiği bir varlıktır. O yüzdendir ki ham insan şeytanî konulara daha fazla meyleder, ama aşk ateşi ile yandıkça varlığındaki ateş ihtiyacını giderir ve Rahmanî’liğe yönelir, insan-ı kâmil olur.

Bu bakımdan ateş mahremdir, kalbimizde yaşar. Gizlidir, çünkü maddenin içinde ya potansiyel olarak veya cevher olarak mevcuttur. Alevleriyle oynamak isteyenlerden mutlak itaat ister, yaktıkça acı verir ama sonuçta mürebbiyeliğini de icra eder. Allah’ın Celal ve Cemal sıfatları gibi.

Cehennemin ateş fikriyle izahı belki de ateşin temizleyiciliği üzerine bina edilmiş bir düşüncenin sonucudur. Mademki kirli olanlar cennete giremez, o halde Allah da kullarını kirlerinden arıtmak için cehennemi yaratmıştır.

İbrahim’e karşı serin ve selamet olan (yani içinde yakmama vasfı da gizli olan) ateş, elbette O’nun emrine itaat için yakar ve bu yanış aşkın gereği bir yanış ise kişi dünyada cenneti yaşar.

Çünkü ateşin yandığı yer gönüldür ve şamanın ateşe tutkusu da, zerdüştün ateşi kavramak isteyişi de aslında gönlü ele geçirme gayretinden öte değildir.

Gönül ki içinde ateş yanar, sakın onu avuç içi kadar yürek ile ölçüp bir kandil sanmayınız... Gönül ki bir ülkedir ve yangın bir uçtan bir uca bütün kentleri yalayıp yutmaktadır.

İsterseniz bu yazıyı bir de ateş denizlerini gözünüzün önünden ayırmayarak okuyunuz; ta ki kendi yangınınızı ve ateşinizin cesametini görebilesiniz. .(iskender pala dan)
aşkın rengide,kokusuda O ndandır.
aşk olunuz inşaalah..tanıma işidir.oda nasi olursa...
Alıntı ile Cevapla
Alt 26 Ekim 2007, 12:34   Mesaj No:42
Medineweb Sadık Üyesi
AŞK'ÜL İSLAM - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:AŞK'ÜL İSLAM isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 38
Üyelik T.: 30Haziran 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Yaş:43
Mesaj: 984
Konular: 245
Beğenildi:29
Beğendi:0
Takdirleri:146
Takdir Et:
Standart Aşka Dair.. Muhteşem.. Ali Şeriati'den

aLi ŞeRiaTi/KeViR 'den

aŞK,TaT aRaMaK;SeVGi, SıĞıNaK aRaMaKTıR...

aşk, görme engelli bir coşku, görmezlikten kaynaklanan bir bağdır. oysa sevgi, bilinçlice bir bağ; apaçık, duru bir görmenin sonucudur. aşk genellikle içgüdüden su içer, içgüdüden kaynaklanmayan başka bütün olgular değersizdir. oysa sevgi ruhun içinden doğar, bir ruhun yükselebileceği bütün yerlere, sevgi de onunla birlikte doruğa tırmanır.

aşk, gönüllerin genelinde benzer biçimler ve renklerde gözlenmekte olup, ortak nitelik, durum ve görünümler taşır. oysa sevgi her ruhta kendine özgü bir albeni taşır. ruhun kendisinden rengini alır. ruhlar da içgüdülerin tersine kendilerine özgü ayrı ayrı renk, tırmanış, boyut, tat ve kokular taşıdığından; ruhların sayısınca sevgiler olduğu söylenebilir.

aşk, kimlikle ilişkisiz değildir. dönemlerin ve yılların ilerleyişinden etkilenir. oysa sevgi; yaş, zaman ve kişiliğin ötesinde yaşar. onun yüksek yuvasına günün, çağın eli yetişmez.

aşk, her renkte, her düzeyde, somut güzellikle bağlantılıdır. schopenhauer'ın deyişiyle: "sevgilinizin yaşına bir yirmi yıl daha ekleyin de onun duygularınızda bıraktığı doğrudan etkileri gözlemleyin."


oysa sevgi, ruhun içine öyle bir dalgınlıkla dalar; ruhun güzelliklerine öyle tutulup kendinden geçer; somut güzellikleri bambaşka bir biçimde görür. aşk; tufan, dalga, coşku niteliklidir. oysa sevgi durgun, dayanıklı, ağırbaşlı, arılıkla dolup taşar bir durumdadır.

aşk, uzaklık ve yakınlığa göre değişir. uzaklık uzun sürecek olursa azalır. ilişki sürecek olursa değerini yitirir. ancak korku, umut, sarsıntı ve acı çekmenin yanı sıra "görüşüm-uzaklaşım"la diri, güçlü olarak kalabilir. oysa sevgi bu durumları bilmez. dünyası başka bir dünyadır.


aşk, bir yönlü bir coşkudur. sevgilinin kim olduğunu düşünmez. "öznel bir özcoşu"dur. işte bu yüzden hep yanlışlık yapar. seçimle hızla sürçer. ya da hep bir yönlü kalır. yine de yer yer benzeşmeyen iki yabancının arasında bir aşk kıvılcımlanır, olay karanlıklar içinde geçip birbirlerini görmedikleri için ancak bu yıldırımın düşüşünden sonra onun ışığında birbirlerini görebilirler.

oysa sevgi aydınlıkta kök salar. ışığın gölgesinde yeşerir; büyür. işte bu yüzen hep tanışıklıktan sonra ortaya çıkar. gerçekte başlangıçta, iki ruh birbirinin yüzünde tanıma çizgilerini okur. "biz" oluşları ise "tanışım"dan sonra olur, iki ruh, iki kişi değil daha sonraları; birbirlerinin söz, davranış ve konuşma biçiminden yakınlığın tadını, yakınlığın kokusunu, yakınlığın sıcaklığını duyumsarlar. işte bu konaktan sonra birden, iki yoldaş kendiliklerinden sevginin uçsuz bucaksız çölüne ulaştıklarını, sevginin karartısız açık göğünün başlarının üzerinde sere serpe serilmiş olduğunu, "inanış"ın aydın, arı içtenlikli ufuklarının kendilerine açıldığını, tatlı okşayıcı bir esintinin hep başka göklerin, başka ülkelerin yepyeni esinlerinin iletileri ve başka bahçelerin güzel, gizemli çiçeklerinin kokularının birlikteliğinde oyuncu, tatlı, şen bir sevgi ve albeniyle kendisini hep bu ikisinin yüzüne, başına vurduğunu... kendi gözleriyle görürler.

aşk, çılgınlıktır. çılgınlık ise "anlayış" ile "düşünüş"ün bozulmuşluk ve yıpranmışlığından başka bir şey değildir. oysa sevgi tırmanışının doruğunda, beyin ötesini aşar, anlamayı ve düşünmeyi de yerden çekip, doğuşun yüksek doruğuna götürür.

aşk, sevgilide içinin çektiği güzellikleri yaratır. oysa sevgi, içinin çektiği güzellikleri sevgilide görür, bulur. aşk, büyük güçlü bir kandırmacadır. oysa sevgi; sonsuz, salt, dosdoğru, içten bir doğruluktur. aşk, denizin içinde boğulmaktır. oysa sevgi, denizin içinde yüzmektir. aşk, görme duyumunu alır, oysa sevgi, verir.


aşk, kabadır, şiddetlidir. bununla birlikte dayanıksız, güvensizdir. oysa sevgi, tatlıdır, yumuşaktır. bunun yanı sıra dayanıklı, güven içindedir.

aşk hep kuşkuyla bulunur. oysa sevgi, baştan başa kesin inançlıdır. kuşkuya yer vermez. aşktan içtikçe kanarız, sevgiden içtikçe susarız. aşk korundukça eskir. oysa sevgi yenilenir.

aşk, sevenin içinde varolan bir güçtür. kendisini sevgiliye çeker. oysa sevgi sevilende varolan bir albenidir. seveni sevilene götürür. aşk, sevgiliye egemenliktir. oysa sevgi, sevilende yok olma susuzluğudur.


aşk, onun baskısı altında kalabilmek için sevgiliyi belirsiz, kimliksiz olarak ister. aşk, kişinin bencilliği ile alım-satımsal, hayvansal ruhun bir çekiciliğidir. kendisi kendi kötülüğünün bilincinde olduğu için de onu bir başkasında görünce ondan nefret eder, ona kin besler. oysa sevgi, sevileni sevgili, değerli olarak ister.bütün gönüllerin de kendisinin sevdiği için beslediğini , beslemelerini diler. sevgi, kişinin Tanrısal ruhu ve Ahurasal doğasının bir çekiciliğidir. kendisi kendi doğaötesi kutsallığını görebildiği için onu bir başkasında görünce onu da sever. kendisine tanış, yakın bulur.


aşkta, rakip sevilmez. oysa sevgide, "köyünün tutkunlarını kendi özleri gibi severler." kıskançlık aşkın özelliğidir. aşk, sevgiliyi kendi lokması olarak görür. bir başkası onun elinden kapmasın diye hep acılar içinde kıvranır durur. kapması durumunda ise ikisine de düşmanlık beslemeye başlar. sevgiliden nefret edilir.

sevgi ise inançtır. inanç ise salt bir ruhtur. sınırsız bir sonsuzluktur. bu gezegenin türlerinden değildir. aşk, doğanın kementidir. doğadan almış olduklarını kendi elleriyle geri verip; ölümün aldıklarını aşkın oyunlarıyla ellerinden bıraksınlar diye başkaldıranları yakalar. oysa sevgi, kişinin doğanın gözlerinden uzak, kendi yarattığı, kendi ulaştığı, kendi "seçtiği", bir aştır. aşk, içgüdünün tuzağında tutsak olmaktır. oysa sevgi, isteklerin baskısından kurtulmaktır. aşk, bedenin görevlisidir. oysa sevgi, ruhun elçisidir.

aşk, kişinin yaşama dalıp güncel yaşamla oyalanmasına yönelik büyük, aşırı bir "bilinçsizlendirim"dir. oysa sevgi, yabancılıktan dolayı yabansıllıktan doğma, kişinin bu pis, gereksiz yabancı pazar içerisindeki, korkunç özbilincidir.

aşk, tat aramaktır. oysa sevgi, sığınak aramaktır. aşk, aç bir düşkünün yemek yiyişidir. oysa sevgi, "yabancı bir ülkede dildaş bulmak"tır.
aşkın yer değiştirdiği olur. soğuduğu olur. yaktığı olur. oysa sevgi; yerinden, sevdiğinin yanından kalkmaz. soğumaz, kızgın değil; yakmaz, yakıcı değil.

aşk, kendinden yanadır. bencildir, kendisi için ister. kıskançtır. sevgiliye tapar, onu kendi için över. oysa sevgi, sevilenden yanadır, sevilencildir. sevgili için ister. kendini sevdiği kişi için ister. onu onun için sever. kendisi ortada değildir.
Alıntı ile Cevapla
Alt 27 Ekim 2007, 18:28   Mesaj No:43
Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:47
Mesaj: 4.081
Konular: 315
Beğenildi:48
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Standart Cvp: Aşk'a Dair..


Anlatildigina göre sahici muhabbet, su üc davranista belli olur:
1 — Asik, sevdiginin sözünü digerlerinin sözlerine tercih eder.
2 — Asik, sevgilisi ile oturup kalkmayi baskalari ile birareda olmaya tercih eder.
3 — Yine asik. sevgilisinin rizasini kazanmayi, baskalarinin hosnutlugunu elde etmeye tercih eder. (El Münteha - Nam Kitapta da böyledir.)
Söylendigine göre «ask» perdeyi yirtmak ve sirlari kesfetmektir. «Vecd» hali ise zikrin lezzetine varildigi anda ruhun, arzunun taskinligina katlanamamasidir. Öyle ki, bu haîi yasayan kimsenin ezalarindan biri kesilse hic bir sey duymaz.
Alıntı ile Cevapla
Alt 27 Ekim 2007, 18:45   Mesaj No:44
Medineweb Aktif Üyesi
EbdA - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:EbdA isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 458
Üyelik T.: 23 Ekim 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:Van
Yaş:42
Mesaj: 156
Konular: 13
Beğenildi:1
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cvp: Aşk'a Dair..

İnsan kendisine verilen baki duyguları FANİler için kullanınca hep sonu hüzünle bitiyor.

"Gayri meşru muhabbetin akibeti, mükafatı;
Mahbubun gaddarane Adavetidir.
"

Aşk ALLAH için olmalı.
Alıntı ile Cevapla
Alt 27 Ekim 2007, 20:32   Mesaj No:45
Medineweb Kıdemli Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:TufeyL isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 50
Üyelik T.: 15 Temmuz 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 303
Konular: 116
Beğenildi:4
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: Aşk'a Dair..


Aşıkların neşesi de odur, gamı da,



hizmetlerine karşılık aldıkları ücret de!



Aşık, sevgiliden başkasını seyre dalarsa bu, aşk değildir,



aslı yok bir sevdadır. Aşk, o yalımdır ki parladı mı



sevgiliden başka ne varsa hepsini yakar.



"Lâ kılıcı", Allah'tan başka ne varsa hepsini keser, silip süpürür.



Bir bak hele "Lâ"dan sonra ne kalır?



"İlla Allah; kalır, hepsi gider.



Neşelen, sevin, ey ikiliği yakıp yandıran şiddetli aşk!"
Alıntı ile Cevapla
Alt 27 Ekim 2007, 20:40   Mesaj No:46
Medineweb Kıdemli Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:TufeyL isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 50
Üyelik T.: 15 Temmuz 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 303
Konular: 116
Beğenildi:4
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: Aşk'a Dair../Aşk ve delilik..


Aşk Ve Delilik..

Bir gün Delilik yakin dostlarını kahve içmek üzere evine davet etmiş.Herkes gelmiş. Kahveler içildikten sonra Delilik dostlarına saklambaç oynamayı önermiş.

-Saklambaç mı? O da nedir? diye sormuş Merak.

-Saklambaç bir oyundur. Sizler saklanırken ben yüze kadar sayacağım.Saymayi bitirdiğimde ilk bulacağım kişi benden sonraki ebe olacaktır.

Korku ve Tembellik dışındakiler Delilik'in önerisini derhal kabul etmişler.

-1..., 2..., 3... diye yüksek sesle saymaya başlamış Delilik.

Acelecilik, ilk bulduğu yere kendini atıvermiş.

Utangaçlık, her zamanki alışkanlığıyla bir ağacın gölgesine ilişmiş.

Neşe, bahçenin orta yerine doğru yönelmiş. Hüzün, saklanacak yer bulamadığından ağlamaya koyulmuş.

Kıskançlık, Basari'nin peşinden giderek yanıbaşındaki bir kayanın ardına sığınmış.

Delilik saymayı sürdürmüş...

Umutsuzluk, Delilik'in doksan dokuza geldiğini duyduğunda iyiden iyiye umutsuzluğa kapılmış.

-YÜZ ! diye haykırmış Delilik, Saklanmayan ebedir,
aramaya başlıyorum....

İlk sobelenen Merak olmuş. Birinci kurbanın kim olacağını o kadar merak ediyormuş ki, saklanmayı ihmal etmiş.

Bahçe duvarına baktığında, Delilik Kararsızlık'i fark etmiş;üzerine tünemiş olduğu duvarın hangi tarafına saklanacağını düşünmekle meşgulmüş. Ve hemen ardından Neşe'yi, Hüzün'ü, Utangaçlık'ı sobelemiş.Herkes yeniden bir araya geldiğinde Merak sormuş:
-Aşk nerede? Hiç Aşk'ı gören oldu mu?

Delilik, Aşk'ı aramaya koyulmuş. Dağlara cıkmış, nehirlerin yataklarına bakmış, ama Aşk'ı hiç bir yerde bulamamış.

Çaresiz arayışını sürdüren Delilik, bir gül ağacı ile
karsılaşmış.Eline geçirdiği bir çalıyla ağacın dallarını, yapraklarını yoklamış.Aniden tiz bir çığlıkla irkilmiş.

Acıyla bağıran Aşk, diken batan gözünü tutuyormuş.

Delilik ne yapacağını bilememiş. Özür dilemiş, yalvarmış yakarmış Aşk'a kendisini affetmesi için. O kadar üzülmüş ki, bir daha hayat boyu yanından ayrılmayacağını bile vaat etmiş. Acısı biraz dinen Aşk sonunda özürleri kabul etmiş.

O GÜNDEN BERİ AŞKIN GÖZÜ KÖRMÜŞ.
..VE DELİLİK HEP AŞKIN YANI BAŞINDA OLMUŞ....
Alıntı ile Cevapla
Alt 01 Kasım 2007, 02:06   Mesaj No:47
Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:47
Mesaj: 4.081
Konular: 315
Beğenildi:48
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Standart Cvp: Aşk'a Dair..

«Leylâ ile Mecnun'un Ask hikâyesini herkes duymustur» Mecnuna adin nedir diye sorarlar. «Leylâ» diye cevap verir. Bir gün yine Mecnuna "Leylâ ölmedi mi" derler. «Hayir, Leylâ kalbimde yasiyor ölmedi, Leylâ benim» diye karsilik verir.
Yine bir gün Mecnun, Leylâ'nin evi önüne gider ve gözlerini gökyüzüne diker. Ona «ey Mecnun, gök yüzüne degil, Leylâ'nin odasinin duvarina bak, belki onu görürsün» derier. O böyle diyenlere «gölgesi Leylâ'nin evine düsen yildiz bana yeter» diye cevap verir.
Anlatildigina göre Hallac-i Mansur'u (rehimehullahu) seksen gün hepsetmistler. imam-i Sibli (rehimehullahu) bir gün ziyaretine gitmis ve «ey Mensur. Muhabbet nedir» diye sormus. Mansur «bu soruyu bana bugün degil, yarin sor» demis. Ertesi gün olunca Mansur'u zindandan cikarirlar, ve üzerinde boynunu vurmak üzere yere yaygi yayarlar, bu sirada imam-i Sibli çika gelerek karsisinda dikilir. Bu anda Mensur ona seslenir, «ey Sibli! Sevginin basi yangin, sonu ise ölümdür.
Hallac-i Mcnsur'un nazarinda Allah (C.C)'dan baska her seyin batil olduguna kesin kanaat gelince ve yalniz Allah (C.C)'in hak oldugunu bilince, hak isminin onun kendi adi oldugunu unutmus ve sen kimsin sorusuna muhatap olunca «ben hakkim» diye cevap vermistir.
Anlatildigina göre sahici muhabbet, su üc davranista belli olur:
1 — Asik, sevdiginin sözünü digerlerinin sözlerine tercih eder.
2 — Asik, sevgilisi ile oturup kalkmayi baskalari ile birareda olmaya tercih eder.
3 — Yine asik. sevgilisinin rizasini kazanmayi, baskalarinin hosnutlugunu elde etmeye tercih eder. (El Münteha - Nam Kitapta da böyledir.)
Söylendigine göre «ask» perdeyi yirtmak ve sirlari kesfetmektir. «Vecd» hali ise zikrin lezzetine varildigi anda ruhun, arzunun taskinligina katlanamamasidir. Öyle ki, bu haîi yasayan kimsenin ezalarindan biri kesilse hic bir sey duymaz.
Alıntı ile Cevapla
Alt 01 Kasım 2007, 02:08   Mesaj No:48
Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:47
Mesaj: 4.081
Konular: 315
Beğenildi:48
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Standart Cvp: Aşk'a Dair..

Cüneydül Bagdadî (rehimehullahu): «Tasavvuf ihtiyari terketmektir» demistir.
Hikâye edildigine göre Zunnun'ül Misri (rehimehullahu) bir gün Mescid-i Haram'a girer. sütunlardan birinin altinda çirilçiplak, yerde yatan hasta bir delikanli görür, delikanli yanik bir sesle inlemektedir. Bundan sonrasini Seyh'in kendisinde dinleyelim:
«Yenine sokuldum, seiâm verdim ve «ey delikanli. sen kimsin» diye sordum. «ben asik bir garibim» diye cevap verdi. Ne demek istedigini anlamistim, «ben de senin gibiyim» dedim. Bu sirada aglamaya basladi, onun aglamasi beni de aglatti. Bana «sen de mi agliyorsun» diye sordu, «ben de senin gibiyim» diye karsilik verdim. Bunun üzerine daha yüksek bir sesle aglamaya basladi ve gür yüksek bir nara atti, hemencecik ruhunu teslim etti.
Elbisemi üzerine örttüm, kefen bulmak için yerimden ayrildim, kefen satin alip dönünce onu yerinde bulamadim. Saskinlik içinde «sübhanallah» dedim. Bu sirada kulagima bir ses geldi, söyle diyordu: «Ey Zün-nun! O öyle bir garibdir ki, onu dünyada seytan aradi bulamadi. Malik aradi, bulamadi, cennette Ridvan aradi, o da bulamadi.» «O nerededir?» diye seslendim. Kulagima su cevap geldi: «Samimi muhabbeti, çok ibadet etmesi ve hatasindan derhal tevbe etmesi sayesinde Muktedir Malik'in (ulu Allah'in) yaninda sadekat koltugundadir.(Zehr-ur Riyaz)
Seyhlerden birine «Allah (C.C)'i seven nasil olur, alâmetleri nelerdir» diye sormuslar, su cevabi vermis: «Insanlarla az münasebet kurar, zamaninin çogunu kendisi ile basbosa geçirir, devamli düsünme halindedir, çok az konusur, bakar fakat görmez, cagrildiginda duymaz, kendisine söyleneni anlamaz, basina gelen belâya üzülmez, aciktigini hissetmez, vücudunun bir yeri çiplak kalsa farkina varmaz, kendisine agir söz söylense korkmaz. Yalnizliginda Allah (C.C)'a nazar eder. O'nunla ünsiyet kurar. O´na yalvarir. Dünya ehliyle dünya isleri için hiç bir tartismaya girismez.
Alıntı ile Cevapla
Alt 01 Kasım 2007, 17:55   Mesaj No:49
Medineweb Aktif Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:inzar isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 68
Üyelik T.: 04 Ağustos 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 249
Konular: 28
Beğenildi:5
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cvp: Aşk'a Dair..

sevende hal olur sevdiğinden !!!
var demekle olmaz kendiliğinden..(aşık)

satır aralarına sıkıştırılmış bir halin yansıması olurmu okuyana..
ve aşk her yazılanda kendi rengini yansıtırmı..
ne idi aşk..
aşmaktan gelen bir aşkınlıkla kendi seyretmekten değilmiydi her aynaya bakışta..
ne idi aşk..
bir suretle yeniden bulabilmek ve keşfetmek değilmiyddi hayatın ahengini..
duru bir ruha ermesi değilmiydi kalbin o mübarek nur ile..
aşk nur ikliminde koşmak ve gül kokmanın adı değilmiydi.
..
adı aşk olan kaç hikaye dinledik bunca zaman..
bunca zaman adına şiirler,yazılar ve kara bakışlar yansıyan kaç aşkın sessini duyduk,yüzünü gördük..aşkmıydılar,aşmışmıydılar.bir gönül deryasında yanmışmıydılar..

aşk..şiddeti okunuşunda saklı olan ve varoluşu okutan bir bilmeceydi..
ve belkide bilinmek için içimizin en mahrem yerinde saklanan gizli bir sesin çağrısıydı....
aşk, bir bütüne ulaşmak için açık bırakılan,aralanan bir kapı aralığı..
aşk ;bir eşikten geçmek için atılacak o ilk adım..aşk kadahte zehir yada zemzem tatındaydı..ama içilen her yudum ab ı hayat namınaydı.

ilahi aşk.illaki aşk.

bana bir yol göster adınla arşınlayayım..
adı vuslat olan Aşkına kavuşayım..
inşaalah.
Alıntı ile Cevapla
Alt 02 Kasım 2007, 11:35   Mesaj No:50
Medineweb Aktif Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:inzar isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 68
Üyelik T.: 04 Ağustos 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 249
Konular: 28
Beğenildi:5
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cvp: Aşk'a Dair..

Aşk ezelden bir merhaba idi;halaki odur.

Fatih'in veziri olan şair Ahmet Paşa bir beytinde, aşkındaki sadakati ve tutarlılığı anlatabilmek için,

" Cânıma bir merhaba sundu ezelde çeşm-i yâr

Şöyle mest oldum ki gayrın merhabâsın bilmedim"

deyiverir. Kolay bir söyleyişe göre çok güçlü bir hayal!.. Öyle ki Ahmet Paşa hakkında tezkirelerin "Türk şiirine parlaklık ve güzelliği ilk o vermiştir." hükmünü doğru çıkartır. Günümüz diliyle şöyle demek: "Ezel gününde sevgilinin gözü bana bir merhaba lûtfetti. O gün bu gündür, o bakışın mestliğiyle başka birinin merhabasını hiç tanımadım."

Aşk... Kainatın yaratılış vetiresini, özünü ve esasını oluşturmak bakımından başlangıcı ezel gününe dayanan ve ebede kadar süreceğinde şüphe bulunmayan macera... Gönülleri terbiye eden, ruhlara derinlik katan, dimağlara yükseklik veren bir hüzün ve neş'e. Varlıkla birlikte var olan, ve varlıkta en son yok olacak olan. Başlangıcı ta ezel gününde; şöyle: Kur'an'da anlatılır ki (Âraf, 171-172) Allah, dünyada hiçbir şey yok iken, hatta dünya yok iken ruhlar âlemini yarattı. Orada bütün ruhları bir araya toplayıp sordu: "Elestü bi-Rabbikum?" Yani, "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" Ruhlarımız bu soru karşısında "Kâlû: Belâ!" Yani "Dediler ki; -Evet (şüphesiz Sen bizim Rabbimizsin)". Bu meclis (ezel bezmi, elest meclisi), varlığın ilk toplantısı idi ve bütün ruhlar orada birbirlerine şahit tutuldular; ta ki dünyaya geldikleri vakit, bir bedene girdikleri, ete kemiğe büründükleri vakit bu sözlerinden dönmesinler... Dönenler olursa, o mecliste rahmet ve merhametiyle kullarına muamele eden Rab Taala'nın rahmet ve merhamet çizgisinin dışına itilsinler...

Ezel bezmi öyle bir meclis idi ki, orada yan yana olanlar, yakın olanlar, birbirlerini görenler, birbirleriyle konuşanlar; bu dünyaya geldiklerinde de birbirleriyle yan yana ve yakın olur, buluşur veya konuşurlar. İnsanlar arasındaki çağ farkları, uzaklık ve yakınlıklar ile biganelik ve âşinalığın temeli işte o ezel gününe dayanır. Bu durumda dünya, ezelde kader olarak yazılanın vuku bulduğu (kaza) bir duraktır; o kadar. Bu durakta aşkın ve âşıkın nasîbi de ezel günündeki durumuyla bağlantılı olarak bu dünyada görünürlük ve yaşanırlık kazanır. Bu durumda ya Hüsn ü Aşk yazarı Galib Dede'nin benzetmesiyle dünyaya ait desenleri ve çizgileri olan kader kumaşları ruhlarımız arasında bölüştürülürken âşıka da sevgi hissesi olarak terzilerin makas artığı kırpıntılar misali paramparça olmuş bir kalb düşecek veya yukarıda Ahmet Paşa'nın dediği gibi âşık, ezel gününde öyle bir çift göz ile karşılaşacak ki aşktan pay almayı, veya aşktan gayrı pay almayı unutup dünya hayatını öyle yaşayacaktır. Söylediğine göre Ahmet Paşa, ezel gününde henüz ruhlar alemindeyken, güzellerden bir güzel, kendi güzelliğinin farkında olarak (istiğna halinde) göz süzüp de kendisine âşık ararken, gözleri bir an, yalnızca bir an, Ahmed'in canına da değip geçmiştir. Aşk adına Ahmed'e ne olduysa işte o bir an içinde olmuş ve o güzellik karşısında mest ve hayran düşüp kendini kaybedivermiştir.

Bu öyle bir mestliktir ki aradan milyonlarca yıl akıp giderek dünya kurulacak; Adem yaratılıp yine on binlerce yıl insanoğlu dünyada ezel macerasını sürdürecek, nihayet Ahmed'in ruhu da bir beden ile dünyaya geldiğinde hâlâ ezeldeki o sarhoşluğu geçmemiş olacaktır. Bunun diğer yönden okunuşu, Galib'in dediği gibidir ve Ahmet, ezel gününde gördüğü güzelin aşkını kendisine zoraki kader edinerek dünyayı da onun uğrunda her türlü belalara, sıkıntılara, ayrılık acılarına vs. katlanarak mest ve hayran yaşayıp gider. Yani ki aşkında bu derece sadakat ve doğruluk, tıpkı ruhların Allah'a verdikleri söz gibi bir ağırlık ve sorumluluk taşır. Ta ki âşık, ruhlar meclisinin sözünde duran yegane kişisi olabilsin. Öyle ya hemen hepimiz o gün verdiğimiz sözü çoktan unutmuş, kendimize (masivadan, paradan, ihtiraslardan, gururlardan, maldan, mülkten vs.) yüzlerce tanrılar edinmiş durumdayız. Oysa âşık ezelde verdiği aşk sözüne sadakatle sarılmış, aşkın bunca ayrılık belasına da katlanarak âşıklıkta bir gömlek daha derece kazanmanın yollarını aramaktadır. Aşkın belası öyle bir tatlı bela ki, ezelde başlamış olup ebede kadar uzanacaktır. Nitekim ruhlarımız, "Elestü bi-Rabbikum?" sorusuna karşılık olarak "Evet" anlamına gelebilecek pek çok kelime arasından "bela"yı seçmiştir. Kul, belayı kendisi istemeyince Allah neden versin ki?!.. Velev aşkın belası da olsa!..

İ.PALA
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Konuyu değerlendir
Konuyu değerlendir:

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Geceye Dair İslaminesil Güzel Sözler-Deyımler-Nükteler 48 09 Mayıs 2023 14:24
Dua’ya Dair... MUHACİR. Dua Bölümü 0 06 Mayıs 2013 23:46
Kur`an`ın Faziletine Dair EcelBekcisi Hadis-i Şerif 0 24 Kasım 2008 14:01
Şuf`ay`a Dair Hadisler Belgin Hadis-i Şerif 0 24 Kasım 2008 08:38
Aldatmaya Dair Aysima Hadis-i Şerif 0 22 Kasım 2008 15:07

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.