Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM GENEL.::. > Edebiyat > Makale ve Köşe Yazıları

Konu Kimliği: Konu Sahibi medinelii,Açılış Tarihi:  16 Ağustos 2008 (01:35), Konuya Son Cevap : 16 Ağustos 2008 (01:35). Konuya 0 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 16 Ağustos 2008, 01:35   Mesaj No:1
Medineweb Sadık Üyesi
medinelii - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:medinelii isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 1808
Üyelik T.: 11 Mayıs 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Yaş:42
Mesaj: 657
Konular: 89
Beğenildi:4
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Hayâtın Mertebe Mertebe Yükselişi

Hayâtın Mertebe Mertebe Yükselişi

Hayâtın Mertebe Mertebe Yükselişi

Hayat, dönüşü olmayan bir yolculuk, akıp giden bir sudur. Kundakla kefen, beşikle mezar arasına gerilmiş bir yaydır.
Hayâta irâdemiz dışında geliyoruz, yolculuğa mecbûren başlıyoruz. Bize, “hayâta gelmek, hayat sürmek veyâ hayatta sürünmek istiyor musun” diye soran olmadı. Kendimizi beşikler içinde, kundaklara sarılmış bulduk. İşte bu noktadan itibaren mezarlara, sonsuzluklara doğru yolculuğumuz başlamış oldu. Bu yolculuğa hayat diyoruz.
Bu dünyâya kendi irâdemizle gelmiş olsaydık, geliş maksadımızı bir birimize sormamız gerekirdi. Böyle bir durum söz konusu olmadığına göre, bil-mecbûriye, yaratıcı Yüce Kudrete sormak durumundayız: “Bizim bu dünyâya gönderiliş maksadımız nedir?”
Cevap şu: “Li ya’ büdûn - Bana kulluk.”
Elbette bilme, bulma, hayran kalma safhaları da var işin berisinde.
Nereden geliyorum, nereye gidiyorum? Bu âlemde temel vazîfem nedir? Bu misâfirhânede hangi kurallara göre yaşanır? Dünyâ ne, ötesi ne, bunların bir birine nisbeti ne? Allah, insan, kendim ve tabiat karşısında konumum ne?
Bu sualler, hayâtî önem arzeden suallerdir. Bu suâllere doğru cevap bulmadan, bu cevaplara göre yaşama gayretine girmeden mutmain olmamız da, mes’ûd olmamız da mümkün değildir. “Mümkündür” diyenler, yanlış hesâbın fıtrattan döndüğünü göreceklerdir.
Bu temel ve çok ciddî sorular karşısında, vahiyden bağımsız olarak aklın söyleyebileceği tek doğru cevap, “bilmiyorum” olacaktır. Mâlumdur ki, akıl “nasıl”ları açıklar, “niçin”leri açıklayamaz.
Bu böyleyse, hayâtın mânâsını doğru kavrayabilmek için Kur’ân-ı Kerîm ve sünnet-i seniyye, yegâne müracaat kaynağımızdır. Akıl ancak vahiy ışığında, mûteber izahlar sunabiliriz. Zira, “akıl göz, vahiy ışıktık.” Güneşsiz göz ne yapsın? Vahye sırt dönen insanın varacağı yer, şaşkınlıktır, bunalımdır, vahşettir. “Mâverâ ile göbek bağını koparmış bir dünyânın insanı ya intihâr eder, ya isyân.” Tesâdüfen başarı, tesâdüfen saâdet olmaz. Bile-isteye, fıtratı izleye izleye, sonsuzluklara kulak kesile kesile “yaşama sevinci”ne ulaşır.
İyi de, fıtrat ne? Kim biliyor insan denilen bu muammâyı? İşin ustaları, “biz insanı açıklayamayız, onu siz Allah’a sorunuz” buyuruyorlar.
İşte bak, büyük bir meseleyle karşı karşıyayız. Ne fıtratı çözebiliyoruz, ne Kur’ân-ı anlayabiliyoruz. Hayâtın sualleri karşısında kulağımız üzerine yatayata, “...li kavmin yetefekkerûn = ...düşünen bir kavim için” için inen Kur’an-ı hatim sürmek için okuya okuya, iki milyarlık bir dünya, el yordamına gidiyoruz. İşimiz iş, gidişimiz gidiş değil.
“Eh, anladığımız kadarı bize yeter”mi diyorsun? Sizden öncekiler de böyle diyordu aziz dostum. Hayâtın suallerine cevâp, problemlerine çözüm bulamıyorsanız, hayat sizi “var” kabûl etmez, ezer geçer.
Bir “akıl toplumu” olan Batı’nın da, hayâtın mânâsı konusunda söyleyecek sözü yoktur. O, mensuplarını “hız ve haz” ninnîleriyle uyutmak, uyutamazsa uyuşturmakla meşgûldür. Yüz bin kişilik beşikler, eğlenceye bu kadar üstünlük boşuna mı? İnsanlık fizigiyle yaşayıp, gönlüyle kabul ediyormuş, ne gam? “Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok.” O, insanlığı aptal yerine koyup, önüne oyuncaklar yığmaktadır. Hepsi bu kadar.
* * *
Yaşamak, nefes alıp-vermek değildir. Yaşamak duygu ve düşünce güzelliğidir. Bu güzelliği hayata aktarma gayretidir. Bu gayretten doğan saâdettir.
Evinde sinir gerginliği içersinde, öfleyip-pöfleyip duran veyâ sonu gelmez bezginlikler içinde vakit öldüren kişi sâdece nefes alıp-veriyordur da, oyuncakları arasında kendini unutan çocuk, hayretler içinde kitabına gömülmüş talebe yaşıyordur, vura-tuta çalışan işçi yaşıyordur.
“En kolay iş severek yapılan iştir,” derler. Kadın erkeğin eşi, evin güneşidir” derler. Sevdiği eşi ve işi bulan kişi dünya cennetine girmiştir de, istemeye istemeye çalışan, can çekişiyordur.
Problemsiz bir dünyâ hayâldir. “İnsan ölümlü, gün akşamlı.” Yaşamak için kaygılardan, sorunlardan âzâde bir dünya arıyorsak, kıyâmete kadar aramak zorunda kalacağız demektir.
Yaşamak, kaygılardan kasâvetlerden bir çıkış yolu ararken telaşlanmamak, elimizin ayağımızın birbirine dolaşmaması demektir.
“Deniz dalgasız, insan kaygısız olmaz”mış. Kaygı verici olayları, olumsuzlukları, problemleri çözüp aşmaya çalışırken hırçınlaşmazsak, paniğe kapılmazsak, insanlara darılmazsak, bu büyük bir başarıdır.
Seneler önce, intihar eden bir binbaşının, oğluna şöyle bir not bıraktığını okumuştum:
“Oğlum, ben bu insanlarla kafa barıştırmadım. Sen, durumu idâre etmenin bir yolunu bul.”
Rahmetli yaklaşık olarak söyle söylüyordu.
Bu tavsiyeden anladığım şudur: “Her ne kadar ben bu dünyâ ile barışık yaşamanın bir yolunu bulamadımsa da, sen, olup-bitenler karşısında gerilime girmemenin bir yolunu bul. Mâdem ki bu insanlarla yaşamak durumundasın, gerginleşmenin faydası yok. Bâzan görmemezlikten, bâzan duymamazlıktan gelerek, bâzan da deliliğe vurdurarak rahatlamaya bak.
Kanâatimce, bu tavsiye doğru bir tavsiyedir. Herkesin bizim gibi düşünmesini, bizim gibi olmasını bekleyemeyeceğimize göre, insanları oldukları gibi kâbul etmek bir çıkış yoludur.
Anlatmaya çalıştığım, “gelen ağam, giden paşam” anlayışı değildir. Doğruyu yaşarken de, doğrunun mücâdelesini verirken de “yaşama sevinci”mizi sürdürebilelim demek istiyorum.
Yaşamak, huşû’ ile kılınan namaz, içten okunan bir fâtiha, sıcak bir duâdır. Rüyaya benzeyen hayâtımızda iz sürüp iz bırakmaktır.
Yaşamak demek üretmek demektir; kafa gıdâsı gönül gıdâsı, mîde gıdâsı üretmek. Üretmek yorucudur ama netice de bir cennet sevinci getirir. Tembellik fiziken rahatlık getirse de rûhen yorgunluk getirir, kabir sıkıntısı getirir.
Üretkenlik memnun olma hâlidir ama bu, fayda çizgisini aşıp rıza-yı ilâhî sınırına kadar varamıyorsa ruhsal tatmin sürdürülemeyecek, dik yamaçtan dönüp gelinecektir. “İn ecriye illa alâllah = Üretim Allah’a aittir” sularına ermek, illâ ki bir şart-ı âzamdır. Yani, kişi ne beklerse Allah’tan (c.c) bekler duruma gelmelidir.
Yaşamak, gönül dünyâsıın şenliğidir.
Yaşamak, âile saâdetidir. Saâdet, “meşrik-ı dil”den doğan sevgi güneşidir ki dünyâmızı aydınlatır ve ısıtır.
Yaşamak, şânı yüce Allah’la (c.c) kurulan irtibâtın getirdiği yüksek bir heyecandır. Bu irtibat sâyesinde dünyâmızın genişlemesi, hayâlimizin ötelere uzanmasıdır. Bu mânâda, Allah demek hayat demektir.
Yaşamak, irâdemizi kullanabilmek, kendimizi sınırlandırabilmektir. Eldekiyle yetinebilmek, sevinebilmektir. İmkânlarımızı çoğaltamıyorsak ihtiraslarımızı azaltabilmektir.
Yaşamak, “damlanın deryâya koşması” gibi birşeydir.
Yaşamak, durmadan dinlenmeden yol alma, merhaleden merhaleye ulaşma sevdâsıdır.
Yaşamak, “haremde doğup puthânede ölmemek için, şuurla sabırla sürdürülen uzun nefesli bir mücâhede ve mücâdele”dir.
Yaşamak “istiğna” sularında yıkanıp, gönül zenginliğine ermektir. Mahşer sabahında tebessümle uyanabilmek için, dünya günlerini mertebe mertebe yükseltmek ve güzelleştirmek demektir.
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi medinelii 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
nişan sohbetimde anlatılan örnek hadıse Serbest Kürsü sevginin_bedeli 20 8911 14 Ekim 2009 14:31
huzzam yayında Serbest Kürsü medinelii 6 2301 12 Ekim 2009 20:59
Ve RABBİM.... Allah(c.c) su damlası 9 2888 10 Şubat 2009 00:47
efsunlu.... Makale ve Köşe Yazıları medinelii 0 1530 08 Şubat 2009 20:51
bu hayata çıplak gözle bakılmaz(mış) Makale ve Köşe Yazıları KARAKÖSE 1 1805 08 Şubat 2009 20:47

Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Konuyu değerlendir
Konuyu değerlendir:

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Hayatın Güzellikleri Nebevi Sevda Nebevi Sevda/Kişisel 12 18 Şubat 2024 14:06
mertebe sahibi olmamız insanları küçük görmemizi gerektirirmi? yahyadogan Anket'ler-Röportaj'lar 6 09Haziran 2014 23:27
Hayatın gayesi EyMeN&TaLhA Makale ve Köşe Yazıları 0 29 Mayıs 2014 10:12
İsrâ Sûresi'nde, Anne Babaya 5 Mertebe Belgin Kur'ân-ı Kerim Genel 3 24 Aralık 2009 23:02
Hayatın Telafisi YOK!!!! NUR Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler 3 06 Temmuz 2008 13:39

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.