Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Şiirler ve Şairler (https://www.forum.medineweb.net/517-siirler-ve-sairler)
-   -   Yandım KUL oldum...Yandım KÜL oldum...Yandım GÜL oldum... (https://www.forum.medineweb.net/siirler-ve-sairler/2779-yandim-kul-oldumyandim-kul-oldumyandim-gul-oldum.html)

Aysima 16 Nisan 2008 15:58

Yandım KUL oldum...Yandım KÜL oldum...Yandım GÜL oldum...
 
Ben kalbimi dünyanın dert duvarları arasında ezdirdim
Çok özledim sonsuz genişliğini secdelerin
Ben ruhumu zehir parmaklıklar ardında tutuklu bıraktım
Öyle çok susadım ki ilk tekbirin;dudağımdan içtiğim serinliğe
Ben bencilliğin dehlizlerinde ümitsizce
dolandım...dolandım...dolandım...
Öyle çok hasretim ki bir rukün kavsinde
Belimi kıran ayrılıkları göğe savurmaya
Ben ellerine cilveli kelepçeleri vurulmuş bir zavallıyım
Çok isterdim bir kıyamın kıyametinde
İçimdeki bütün kuşları dağlara uçurmayı
Ayaklarımı dar zamanların prangalarına kaptırdım ben
Öyle hasretim ki yalnız ve yalnız sana kul olmayı
Cümle dilenciliklerden kurtulmayı
Öyle hasretim ki göğsümde sakladığım kanadı kırık serçeleri
Rahmetinin yuvasına uçurmaya
Öyle çok hasretim ki yalnız ve yalnız sana muhtaç olmaya
İçimde saklı sancılı incileri rahmetinin kıyılarına savurmaya
ahdettim
Mülteci ellerimin ayazında ölmüş kelebekleri
Kudsi levhanın dokunuşuna emanet etmeye geldim
Ben gururun mahkumuyum...
Ben gerçeğin kaçkınıyım...
Ben günahın tutsağıyım...
Ben isyan çöllerinin çorağına sürgün bir yetimim
Sevindir beni,sevdir,sevindir,sev,sevdiğini bildir...
Hüzünlerimi bir secdenin billur sularında erit ne olur
Ne olur korkularımı rahmetinin kucağında teskin eyle Sen
Ben sahte uzaklıkların sürgünüyüm...
Ben içine kalbimi sığdıramadığım dar vakitlerin küskünüyüm...
Öyle özledim ki seccademin alnımdan öpüşlerini...öyle özledim...
İşte huzuruna geldim ...
Şöyle başımı sokacak bir umudum olsun istedim
İstedim ki yüzünden menekşeler toplayacağım sonsuz ovalarım olsun
İstedim ki koşup koşabildiğim kadar
İçimde sakladığım bütün uçurtmaları rüzgarlara verebileyim
Ben sonsuz derinlikte uykuların yitiğiyim
Ben unutuş uçurumların dibinde unutulmuş bir cesedim
Ben benlik ve bencillik yabancılıklarında
Evine yol bulamayan bir yitirmişim
Çok özledim En Sevgilinin en çok sevdiği yerde durmayı
Öyle hasretim ki öyle muhtaçım ki
En Sevgilinin en çok sevildiği halde olmaya
Geldim...Huzuruna vardım...Geçtim kendimden...Kendime geçtim
Deldim benlik dağını...Yolda kaldı ferhat...Şirinin ben oldum
Yandı her yanım...İbrahimin oldum...Gül oldum...
Çöle verdim leylayı;aklı mecnuna sattım
Mecnun oldum yakınlığına geldim
Tüm uzaklıkları uzaklara savurdum keremini gördüm
Vazgeçtim aslıdan,gölgeden çıktım,aslına geldim...vaslına geldim...
Yandım KUL oldum...Yandım KÜL oldum...Yandım GÜL oldum...
Durdum namaza;Miracına geldim,niyazına durdum
Nazla beni ne olur...
En Sevgilinin durduğu eşikte durdum
Miracına geldim...Miracına geldim
Nazarında tut ne olur
Bakışınla sar beni,el üstünde tut,bırakma ellerimi...Bırakma...



Emekdar Üye 16 Nisan 2008 21:28

Cvp: Yandım KUL oldum...Yandım KÜL oldum...Yandım GÜL oldum...
 
Senai Demirciye ait olan bu güzel eseri bizimle paylaştığın için
Allah razı olsun senden rabbim bizlerde yanan kullar zümresine dahil eder inşAllah.

Aysima 16 Nisan 2008 22:22

Cvp: Yandım KUL oldum...Yandım KÜL oldum...Yandım GÜL oldum...
 
Inşallah

ayna 16 Nisan 2008 23:58

Cvp: Yandım KUL oldum...Yandım KÜL oldum...Yandım GÜL oldum...
 
Allah c.c. razı olsun senai abinin tüm yazılarını severek ve beğenerek okuyorum maşâAllah kalemine kuvvet çok güzel bir uslubu var..
Birde bu şekilde dinleyelim:)

Aysima 20 Nisan 2008 22:54

Cvp: Yandım KUL oldum...Yandım KÜL oldum...Yandım GÜL oldum...
 
Elsin sen, el; varlığın sadece bir avuç içi



Sadefinde inci neyse, dudağında dua odur. İncinin ışıktan uzaklığın beşiğinde belenmesi gibi, dua da Rabbinden uzak kalışının gurbetinde bestelenir. O’na sonsuz uzaklığının kuytusunda O’nun sana sonsuz yakınlığını fısıldaması, dua incisine rahimlik eder.
Bir şahdamarı yakınlığından emzirilir dua. Öyle yakındır ki Rabbin sana, rahmetinin sana yakınlığını senin kendine yakınlığınla anlatır. Şahdamarı sende senden içeri olan, teninden de beri olan değil midir? Öyle bir yakınlıktır ki bu insanın kendisini çağırmasına benzer yahut kendisinden bir şey istemesine. Kendisini çağıran kendisine kendi çağrısından önce cevap verir. Kendisinden bir şey isteyen de kendisinden istediğini baştan kabul etmiştir ki öyle ister.

İşte o sonsuz uzaklık sadefinde, o uçsuz bucaksız gurbet denizinin dibinde, Rabbini çağırmayı kendi kendine seslenmek kadar elle dokunulur hissetmelisin parmak uçlarında. Rabbinden istemeyi kendinden istekte bulunmak kadar gözle görülür bir inci eylemelisin dudaklarının sıcağında.

Garip değil mi? İnci karanlıkta büyüdüğü halde, ışığa eşsiz bir pırıltı katmaya hazırdır. Seni de şaşırtmaz mı, incinin ıssızlıkta ve sessizlikte boy attığı halde birden varlığın merkezine oturması? Öylesine bir incidir işte dua. Sakin ve sarsıcı. Suskun ve konuşkan. Nazlı ve sokulgan. Uzaklığın çocuğu ve yakınlıkların anası.

Öyle önceliklidir ki dua, teninde açık yaralar bırakır Rabbin ki, o sancılardan dua gülleri büyütesin. Aczinle sonsuz kudretine susamanı ister. Fakrınla nihayetsiz rahmetine acıkmanı diler. Kendini kendine yeter sanman, önce duayı elinden alıyor ve sonsuz fakirleştirir seni. Kendini susuz ve tok sanman, O’na yakarma iştahını giderir, O’na kulluk hevesinden yoksun bırakır seni. Öyle hatırlıdır ki yakarışın, seni rahmetinin eşiğine gözü yaşlı, boynu bükük halde getirecek günah ve pişmanlıklarını, rahmetinin eşiğine başvurmaktan geri durduracak sevap ve hatasızlığından daha çok el üstünde tutar Rabbin. Öyle tatlıdır ki yalvarışın, seni aff ve mağfiretinin dergâhında ağlatıp sızlatan unutuşlarını ve sürçmelerini, lütuf ve bağışına muhtaç olmayacakmışsın gibi müstağni kılan susturan itaatlerinden daha çok sever Rabbin.

Yeter ki bu toprak kabın içinden yakarış türküleri yükselsin. Yeter ki suskun ve soğuk dudaklar dua dua söze gelip ısınsın. Yeter ki bu küskün ve dargın yüze ümitten çiçekler dokunsun. Yeter ki çamurdan bedene sahici bir nefes s/insin. Yeter ki bu boş avuçlarda dua dua kelebekler kanatlansın. Yeter ki bu varlık sadefinden dua incileri dökülsün.

Bu varlık sadefini o inciyi içinde taşımak için giyindin. Bu dünya seferine o inciyi içinden taşırmak için soyundun. Dudağının her kıpırtısında, dilinin damağına her dokunuşunda nice incileri kıymetsiz kılan bir kıymet kazanır bu toprak bedenin.

Göğsünün her daralışında, tereddütlerinin her kımıldanışında, incecik sızılarının nefes nefes söylenmesinde, yanında, yakınında, kendine olan yakınlıktan da beride bir yakınlıkla Rabbinin rahmetinin eşiğinde bulursun kendini. Nefesine bürüdüğün her sızlayışta seni hemen işiten Semi’ ismiyle tanırsın O’nu.

Kalbinin kimselere söylenmez, söylense de önemsenmez her hüznüyle seni her daim önemseyen Hakîm ismiyle varırsın huzuruna O’nun. Hata ve kusurların seni ezip mahcubiyet ateşinde yaktıkça, en sessiz iç çekişlerini ciddiye alan, ayıplamadan bağışlayan, sonra hiç yüze vurmayan, asla başa kakmayan, severek affeden, affettiği için adeta sevinen Afuvv isminin serinliğinde bulursun O’nu.

En mahrem sırlarını paylaşan, en utanç verici ayıplarını şefkatiyle örtüp saklayan, en yüz kızartıcı suçlarını sonsuz anlayışının kucağında eriten Rahîm isminin eşiğine dökersin eteğindeki taşları.

Nasılsa bir gün bu sadefin, bu toprak bedenin elleri çözülecek, hücreleri dağılacak, dudakları eriyecek değil mi? Öyleyse, hiç durmadan içindeki dua incisini büyütüp O’nun rahmetinin deryasına savur.

Elsin sen, el; varlığın sadece bir avuç içi. Ellerin var sadece, bir de elindekiler; elindekiler bir bir elinden kaydığı gibi, elin de elinde kalmayacak ki... Semaya doğru açılan, varlığını duanın ayâsında toplayıp söz söz yakaran Sensin. Başka bir şey değilsin; başkaca önemli değilsin ki. Başkalarının sen yokken, sen kendi yokluğunu bilmezken, varlığın hasretini bile çekmezken ettiği “evlat duası”nın kabul edilmişliğisin. Bir duanın ete kemiğe bürünmüş halisin.

Baştan ayağa, tepeden tırnağa, hece hece, hücre hücre duasın. Duasın sadece, sadece duasın.. Annen duadır. Beşiğin duadır. Ninnin duadır. Servetin duadır. Mirasın da dua..

Ne kalırdı ki senden geriye, duan olmasaydı?

nurşen35 15 Mayıs 2018 20:17

Ey ızdırap anladımki herşey seninle...sen HAKKA giden yolda vuslata vesile..


SAAT: 07:49

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306