Değerli Abdulhamit kardeşim . Önce size şunu söylemek isterim. Ülkelerin dillerinde zamanla öyle kelimeler oluşur ki, başka dilerden o dile girer, toplum onun kendi lisanı içinde sanki kendi dili gibi kullanır. İşte bu şekilde Türk toplumun dili içine, yabancı sözcükler içinden en fazlası Arapça ve Farsça dilinden girmiştir. Örneğin Rahman, sözcüğünü dikkat edin ben çok kullanırım. Rahim ve Rab kelimeleri neredeyse Türkçeleşmiştir. Şimdi sizin bahsettiğiniz ayetin ilk cümlesine bakalım. Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur. Ya da bunu şöyle yazalım.
Hamt, âlemlerin Rabbi Allah'adır.
Ya da bir başka mealden alalım.
Âlemlerin Rabbi Allah’a hamdolsun.
Size sormak isterim bu cümlelerin hiçbirisinin anlamı değişik mi? Hepsinden anlaşılan tek bir anlamı yani manası var. Peki, nedir söylenmek istenen? Dikkat ederseniz siz bana bir örnek vermiştiniz, bakın bu kelimenin anlamının birçok karşılığı var, bu durumda hangisini söylemeliyiz gibi bir savunmanız olmuştu. Dikkat edin kur’an da geçen gerçekten o çok özel kelimenin, hiçbir mealde değiştirmeden verildiğini görüyoruz. İşte bu çok önemli. Bu kelimede Türkçemize girmiş ve günlük hayatımızda da kullanılmaktadır zaten. HAMT kelimesinin anlamı olarak ta, başarı ve üstünlük onda olduğunun anlamı, hem Rabbim i övmek, hem de şükretmek anlamında kullanılmaktadır. Bu kelime çok özel bir kelime olup, Rabbime özel bir isimdir başka yerde kullanılamaz. Örneğin buna benzer Allah ın özel isimleri de özeldir, başka birisi için kullanılamaz, bu kelimeler Allah a mahsus kelimelerdir.
Değerli arkadaşım şimdi de İmamı Azam Ebu Hanife nin bu konudaki söylediklerini hatırlayalım, rabbin ayetinde bizlere iletmek istediği amaç nedir? (Kuran kâğıtlarda Yazılmış ve bizim Okuduğumuz Lafızlar değildir. Esas kuran o lafızların taşıdığı manadır ki, bir kelam-i nefsi ( ALLAH ın zati ile var olmaya devam eden söz ) olarak kalıptan kalıba dökülür. O kalıplar sonradan yaratılmış ( Muhdes ) Varlıklardır. Oysaki esas Kuran, MAHLÛK olmayan bir manadır. Hiç kuskusuz O,öncekilerin Zübürlerinde de vardı ( Şuara suresi,42 ) Buyrulması da bu gerçeği gösterir.)
Sizin örnek verdiğiniz cümleden yola çıktığımızda dikkat edin Türkçeye çevirdiğimiz cümlenin hepsinde anlam yani manası anlatmak istediği aynı. Hiçbirisinde değişmiyor. Hepsinden anlıyoruz ki yücelik, büyüklük, üstünlük yalnız Allahın dır. Hiçbirisinden farklı bir şey anlaşılmıyor. Çünkü ana kelime değişmez kelime hiç birisinde farklı değil. Hamd kelimesi hiçbir cisme, canlıya mahsus bir kelime değildir. O yalnız yaratana mahsus bir kelimedir, bundan dolayı ona başka bir isim takıp onu tarif etmek yerine, onu direk kullanarak ayeti anlamaya ve söylemeye çalışmalıyız. Bu şekilde meal yapılıyor zaten. Bazen parantez içinde açıklamalar yapılıyor.
İnşallah düşüncemi anlatabilmişimdir. Selametle kalın. Halukgta |