Ve (bilin ki) göklerin ve yerin bilinmeyen gerçekleri (yalnızca) Allah'a aittir. Ve o Son Saat'in gelip çatması ancak bir göz kırpması kadar yahut bundan da kısa (bir an içinde) olup bitecektir. Çünkü şüphe yok, Allah'ın her şeye gücü yeter.
(Nahl-77)
Kur’an Gerçeklerine Sünnetullah’a aykırı düşen Allah’tan başkasının bilemeyeceği Gaybi haberler uydurmadır Aksini iddia eden varsa Kur’an’a Muhalefet etmiş olur.
Aşırı yüceltme ve yerme tahriftir, Hissiyatın aklın önüne geçmesi sayesinde değil Mehdiyet inancı Allah Resulü Muhammed (s.a.a) bile bu aşırı rivayetlerden pay almıştır. Allah Resulü yaşadığı alemden öte göklerden indirmeyen ve hayat ile bağını kesen rivayetler asla Allah Resulünün yaşamına uymayan uydurmalardır. Çünkü onu yaşam biçim Kur’an’ın ta kendisi idi Kur’an ile anladı yaşadı anlattı.
Allah’ın islamına göre Üstünlük ancak ve ancak Takva iledir, Akrabalık soy bu hususta etken değildir. İmam Ali, Hasan, Hüseyin, Zeynep, Fatıma, Aliyyul Ekber, Caferi sadık (a.s) vb Bunlar Bütün Müminlerin baş tacıdır hiçbir Mü’min bunlar hakkında yanlış düşünmemiştir. Bunların üstünlüğü ve sevilmeleri Peygamber soyundan olmak değil bilakis Üstün ahlak iman inanç takva ve Adalet ehli olmalarından ötürüdür.
Emevi ve Abbasilerin zulüm ve baskılarının had safhaya ulaştığı zaman dilimi içerisinde başka din ve kültürlerden Müslüman olmuş/olmamış kimseler kendi inançlarında varolan anlayışlarını Hadis adı altında İslam’ın kaynakları arasına sızdırmışlardır.
Eğer akrabalık bağının Allah katında kurtarıcı bir özelliği olmuş olsa idi Bütün herkesin kurtuluşa ermesi gerekirdi Şöyle ki Hepimiz Âdemoğullarıyız ve bu anlayışa göre herkesin peygamber çocuğu torunu ve soyu olması lazım gelirdi. Lakin bu husus Allah nezdinde ancak Takva ile değerlendirilmektedir.
Kur’an’da İmamet Önderlik/Rehberlik/Yöneticilik soy bağı ile değildir. Bütün Müminlerin ortak görüşü ‘’ŞURA’’ iledir Kur’an soy bağını değil Şurayı emretmektedir. Şura neticesinde Ehil olan İmameti yüklenir Kur’ani prensiplere uygun olanı yapar.
Kıyamete yakın iddia edilen gelecek olan Mehdi gelse ne değişecek?
Bu güne kadar o kadar Mümtaz Alim mücahid ve şahidler geldi geçti ne değişti?
Biz kendimizi değiştirmedikçe kim neyi değiştirebilir...
1400 yıldır İnsanları hidayete Rabbe çağıran İlahi kelam kişinin kendisi yönelmedikçe yöneltme imkanına sahip olmadığı, Biz ona yönelmedikçe Dinimize İmanımıza Hayatımıza aktaracağımız fiilleri ondan öğrenip uygulamadıkça Hurafe İnanç ve Kültürlerin etkisinden kurtulamayız buda bizleri Yahudileşmeye gün geçtikçe götürmekte!
"İbni Mace'de yer alan "siyah bayraklı bir ordunun Horasan'dan zuhur ettiği zaman, kar üzerinde emekleyerek dahi olsa o orduya iltihak edilmesi gerektiği, zira onun içinde Halife Mehdi'nin olduğunu" ifade eden rivayet için Hadis alimi Veki" Hadis olarak bir değeri yoktur" derken Zehebi ise "Bu sahih değildir" demiştir.
Mehdi'nin doğudan ve Horasan'dan zuhur edeceğine dair rivayetler Horasan isyanın lideri Ebu Müslim'in komutasındaki siyah bayraklı ordunun gerçekleştirdiği hareketi teşvik ve tasvir etmek Ona zemin hazırlamak için uydurulduğu görülüyor.
İbni Kesir de " Siyah bayraklı ordu" rivayetlerindeki dikkat çeken bir nokta da "kar üzerinde emekleyerek dahi olsa" ifadesidir. Halbuki sıcak Arap yarımadasında kar üzerinde emeklemek tabiri kolay anlaşılacak bir tabir değildir. "Mehdinin zuhur ettiği zaman Şam'dan üzerine bir ordu gönderilmesi, bu ordunun Beyda mevkiinde batması ile ilgili rivayetler Abdullah bin Zübeyrin hilafeti sırasında uydurulmuştur. Çünkü zalim Mervan'ın komutanı Haccac bin Yusuf Kabe üzerine yürümüş ve Mekke'yi kuşatmıştı.
"İsmi ismime, babasının ismi babamın ismine uyan biri çıkmadıkça ve Araba hükmetmedikçe " gibi rivayetler de Nefsüz Zekiyye lakabıyla maruf ve Abbasi meliki Ebu Cafer Mansur'a karşı Medine'de kıyam eden Muhammed bin Abdullah için tertip edilmiş ve ona zemin oluşturmak amaçlı uydurmalardır...
Halife Osman’dan sonra ortaya çıkan çeşitli fırkalar, fikirlerin yayabilmek için iki kaynağa başvurdular:
Kur'an’i Kerim ve hadisler...
Kur'an’i Kerim'i kendi fikirleri doğrultusunda tevil etmek; görüşlerini destekleyen hadisleri yaymak; görüşlerine uymayan hadisleri zoraki tevil etmek Nihayet fikirlerine uygun hadis yoksa uydurmak... Tevbe etmiş bir ihtiyar haricinin şu sözü bunu gösterir:
"Dininizi kimlerden aldığınıza dikkat edin, çünkü biz bir şey istedik mi onu hadis şekline koyuverirdik
(Mevzuat, 1/38 Beykuniyye, 172)
Yine Ebu Nuaym, Abdullah İbn Abbas'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir:
“Başında ben, sonunda Meryem oğlu İsa ve ortasında ise Mehdi olan bir ümmet helak olmaz.”
Bu hadisler, senetleri itibariyle zayıflık ve gariplikler içerisinde birbirlerini desteklemek amacı ile uydurulmuşturlar.
Mehdi, Hz. Ali'nin oğlu Hasan'dan değil de, Hüseyin'in neslinden olan Muhammed İbnü'l Hasan el-Askeri el-Muntazar (beklenen)dir.
Her yerde hazır, gözlerden uzak, (Hz. Musa'nın) asa(sın)a sahip olup "ve yehtimu'l fezadır. Beş yüz yıl kadar önce küçük bir çocuk iken Samerra'daki evinin bodrumuna girip bundan sonra hiçbir göz onu görmemiş, onunla ilgili bir habere ve bir ize rastlanılmamıştır.
İşte onu, her gün beklerler, bodrum kapısının önünde atın üzerinde durup kendilerinin yanına çıkması için ona:
Ey Efendimiz! Çık. Ey Efendimiz! Çık' diye seslenirler.
Daha sonra (çıkmayınca,) perişan ve bitkin bir şekilde geri dönerler.
Şöyle diyen ne güzel söylemiş:
Bodrumun, cehaletiniz sebebiyle hakkında konuştuğunuz kimseyi artık doğurma vakti daha gelmedi mi?
Siz aklınızı yitirmişsiniz. Çünkü siz, (böyle bir şeyi beklemekle, Zümrüdü) Anka ile Gulyabani (efsanesine bir) üçüncüsünü eklediniz.
Mağribilerin Mehdisi: Bu, Muhammed. Tumert'tir.
Bu kişi; yalancı, zalim ve batlı hakim kılan birisi olup zulmüyle, haksızlığıyla, hileciliğiyle tanınmıştır. Batıl davasını güçlendirmek için insanları öldürmüş, Müslümanların kadınlarını cariye gibi kullanmayı mubah görmüş, çocuklarını esir alıp mallarına el koymuştur. Kötülük yönünden İslam milletine/toplumuna/dinine, Haccac’ı Zalim'den çok daha fazla zararı olmuştur. Yerin altına bir kabir kazdırıp kendi arkadaşlarından bir grubu diri-diri oraya indirip onlara:
"Kendisinin Mehdi olduğunu" insanlara söylemelerini emreder, sonra da kendisini yalanlamasınlar diye onların üzerlerini örterdi.
İlim ile iman ehlinden kendilerine muhalif olan kimseleri öldürmeyi mubah saymış ve (kendisini) "Masum Mehdi" diye isimlendirmiştir. Daha sonra Mehdi olan Ubeydullah b. Meymun el-Kaddah ortaya çıktı.
(Bu sahte Mehdi,) Ehl-i Beyte, birçok yalan ve iftira nispet etti. Kendisinin Mehdi olduğunu iddia etti.
Allah bu ümmeti onlardan Selahaddin Eyyub'la kurtarıp İslam'ın zafere ulaşmasına kadar açıktan devam etti.
Selahaddin Eyyubi, İslam milletini/toplumunu/dinini onlardan kurtarıp onların idarelerine son verdi. Mısır, onların zamanında nifak ve ilhad yurdu olmasından sonra yeniden İslam yurduna döndü.
Burada anlatılmak istenilen husus; bunlar, kendilerinin bir Mehdisi olduğunu, Muhammed b.Tumert'in taraftarları da kendilerinin bir Mehdisi olduğunu ve diğerleri de on ikinci imamın kendilerinin Mehdisi olduğunu ortaya koymaktır.
Bu fırkaların hepsi, varlığı imkansız, asılsız Mehdiler hakkında: "Masum İmam, Malum Mehdi, olduğunu iddia edip Yahudilerin ahir zamanda ortaya çıkıp davalarını yüceltecek, dinlerini yerleştirecek ve bütün topluluklara karşı kendilerini üstün getirecek olan bir liderin geleceğini beklemeleri gibi bu fırkalar da, bu geleceğini iddia ettikleri Mehdi'yi beklemektedirler.
Hıristiyanlar da, kıyamet gününden önce İsa'nın yeniden gelip Hıristiyanlığı yerleştirip diğer dinleri iptal edeceğini beklemektedirler. Hıristiyanların inançlarına göre; "Hak ilah olan Mesih, hak ilah'tan çıkıp babasının cevherinden Tamina'ya iner şeklinde kıyametten önce gelmesi bekle (nil)mektedir.
Üç dininin müntesipleri, ahir zamanda ortaya çıkacak olan bir imamı ve lideri beklemektedirler.
İbn Kayyim Yahudilerde, Hıristiyanlarda ve Müslümanlar arasında beklenen Mesih/Mehdi meselesini, el-Hidayetül fi-Yahudi Ven-Nesara’da güzelce bir şekilde açıklamıştır.
İslam inancı ile uzaktan yakından alakası olmayan Mesih/Mehdi inancı Hrıstiyanlık ve Yahudilik İnançlarından İslam kaynaklarına aktarılmış olup gerçekliği yoktur...
Yeryüzü zulüm fesat azgınlığa boğulduğu zaman, İnsanlar hiçbir zahmete girmeden çaba göstermeden güllük gülistanlık olması için Mehdiyi bekleyecek ve onun gelişi ile yeryüzü Adalet ile dolacakmış ‘’İmam Hüseyin’in’’ Heyhat minezzilleh haykırışı (Zillete Boyun Eğmeyiz) ne kadarda basite alınmaya başlanmıştır.
Allah Resulü Muhammed (s.a.a)’in zuhuru ile inkişaf eden Nurun Ala Nur, Kur’an bir tarafa bırakılmış sahte kurtarıcılar peşine düşülmüş, Allah Resulü bizleri şikayet edeceği vakit biz Mehdiyi bekliyorduk mu diyeceğiz.?
Resul «Rabbim gerçekten benim kavmim, bu Kur'an'ı terk edilmiş (bir kitap) olarak bıraktılar.»(Furkan-30)
Bu ve bunun benzeri İslam inancı ile uzak yakın alakası olmayan inançları kutsayan beyefendiler tekkelerde,medreselerde,vakıflarda,derneklerde kurtarıcı bekleye duranlar yerlerinde oturmaya devam etsinler nede olsa onları kurtaracak Mehdi ve Mesihleri gelecek!!!
Hayatlarını Allah’ın dini uğrunda feda etmekten çekinmeyen Peygamberler, Alimler, Mücahidler, Şahidler yerlerinde oturarak Mehdi beklemediler ve İnandıkları gibi Yaşamak adına zulüm, fesat, Yahudileşme ile mücadele ettiler. Fitnenin kökü kazınıp Allah'ın dini kesinlikle egemen oluncaya kadar onlarla savaşınız. Eğer yaptıklarından vazgeçerlerse, hiç şüphesiz Allah onların ne yaptıklarını görür.
(Enfal-39)