Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 Arkadaşları:2 Cinsiyet: Yaş:48 Mesaj:
4.081 Konular:
315 Beğenildi:49 Beğendi:0 Takdirleri:149 Takdir Et:
| Cvp: Gaflet GAFLET Örtmek, kaplamak manalarına gelen gaflet; kalbin kasvet bağlaması, insanın hak ve hakikate kapalı yaşaması, dünyanın mâlâyâni meseleleriyle meşgul olması, haram helal gözetmeksizin yaşaması, şahsın islami heyecanını kaybetmesi demektir.
Ahiret saadetinden mahrum olan, dinin yolunda gitmediği için mahrum olmuştur. Dinin yolunda gitmemesi ya bilmemesinden yahut bunu yapamadığındandır.
Yapamayan, nefsin arzularına esir olup onunla başa çıkamadığı için yapamamaktadır. Bilmeyen de ya gafil olduğu için bilmemiştir, yahut bilmiştir; fakat anlayışında bazı problemler meydana gelmesiyle hak yolunu elden çıkarmıştır.
Gaflet pişmanlığa yol açar. Gaflet nimetin elden gitmesine, kınanmaya ve nedamete sebep olur.İnsanların çoğu gaflet sebebiyle Allah’tan ayrı kalmışlardır. Gafletin manası ahiretin hallerinden habersiz olmaktır. Eğer haberdar olsalardı taksirat etmezlerdi. Zira insan öyle yaratılmıştır ki tehlike gördüğü yerden bir çok sıkıntılara katlanmak pahasına da olsa kaçar. Fakat bu tehlikeyi görmek ya peygamberlerdeki nübüvvet nuru ile, ya da peygamberlerin varisleri olan alimlerin ilmi vasıtası ile olur.
Ubeyde bin Cerrah(ra) ne güzel ihtarda bulunur: “Dikkat ediniz, uyanınız! Nice elbisesini parlatıp cilalayan vardır ki dinini kirletmiştir. Ve nice kendini üstün görüp gururlanan vardır ki, şahsiyetini yerle bir edip eskitmiştir. Geçmiş günahlarınızı yepyeni sevaplarla yok edin! Sizden biri yerle gök arasını dolduracak denli günah işlese ve sonra samimi olarak tek bir iyi iş yapsa, o tek hayırlı iş tüm günahlarının üstüne çıkar ve onları ezer.”
Bütün peygamberler gaflet uykusunda olan insanları uyandırmak için gönderilmişlerdir. Nitekim Hak Teala buyurur ki: “Babaları uyarılmamış, gaflette olan bir kavmi uyarmak için seni gönderdik.(Yasin, 6)
Yine buyurur ki: “Senden önce kendilerine uyarıcı gelmemiş olanları –belki hidayet olurlar diye- uyarmak için seni gönderdik.”(Kasas, 46)
Gafil insan, ahirete inanır fakat bu dünyada nimet içinde olduğu gibi orada da nimetler içinde olacağını zanneder. Nitekim Kehf suresinde iki kardeşin hikayesinde biri: “Rabbimin huzuruna döndürülürsem bile mutlaka bundan daha iyi nimetler bulurum.”(Kehf, 36) dedi. Diğeri; “Rabbimin yanında benim için mükafat vardır.”(Fussilet, 50) dedi.
Diğer bir gaflet ehli ise “Allah kerimdir, rahimdir. Cenneti kimseden esirgemez” der. Halbuki Allah insana öyle bir imkan vermiştir ki; bir ekerse yedi yüz tane alır. Az bir zaman ibadet ederse ebedi bir padişahlık elde eder. Bundan daha büyük kerem ve rahmet ne olur? Eğer kerem ve rahmetin manası ekmeden biçmek ise, o halde niçin dünyada ziraat ve ticaret yapıp rızık ararsın ve işsiz güçsüz durmazsın.Zaten Allah kerimdir, rahimdir ve tohumsuz da nebatı bitirmeye kadirdir. Oysa “İnsan için çalışmadan başka bir şey yoktur.”(Necm, 39) Bu gayet delaletten ileri gelir. Nitekim Efendimiz(sav) buyurur ki: “Ahmak, nefsi, keyfine, isteklerine tabi olan ve Allah’tan bekleyen kimsedir.” Bu tarlaya gidip tohum atmadan mahsul beklemeye benzer.Bunun gibi inanmayan, yada inanıp Salih amel işlemeyen ve kurtuluşu uman hata eder. İnanıp da Salih amel işleyen ve son nefeste imanını selamette kurtarmayı uman kimse akıllıdır.
Allah-u Teala şöyle diyor: “Ey insanlar, Rabbinizden sakının ve ne babanın evladına, ne de bizzat evladın babasına hiçbir şeyle fayda veremeyeceği o günden korkun. Şüphesiz ki Allah’ın (hesaba çekme) vaadi vardır. O halde sakın şeytan sizi (muhakkak Allah bağışlar) diye Allah’a güvendirmesin.”(Lokman, 33)Kendine hüsn-ü zan edenler mağrurdurlar. “Allah sizin şeklinize bakmaz. Kalbinize bakar.”(Hadis) Kötü amellerin kökü kötü ahlaktır. Mühim olan kötü ahlakı içerden izale etmektir. Belki bu içi pis ama dışı süs olan kimsedir. Hz İsa (as) ilmiyle amil olmayanı şöyle tarif eder. “Un eleği gibi olmayınız ki, elekten geçip geride kepeği kalır.” Yani hikmetli sözleri söyleyince, iyisi geçip kötüsü sizde kalmasın. Bazı kimselerde vardır ki, anlatılan ahlakın kötü olduğunu. Ondan kaçınmak lazım geldiğini ve kalbi onlardan temizlemenin mühim olduğunu bilir. Fakat kendi kalbinin bunlardan temiz olduğunu ve kendisini bu tür şeylere müptela olmaktan uzak olduğunu sanır. Dinin en büyük düşmanı cehalettir. Cahillik Cehenneme götürür. Kıyamet derdini bilseydik, dünyada dert diye bir şey tanımazdık. Cennet, bütün nimetleriyle rahat ve gönlün arzularından ibarettir.Gaflet içinde bir hayat yaşayanlar; dünyadan ahirete, hırstan kanaate, riyadan ihlasa, gaflette uyanmaya çağırmayan ilimlerle vakitlerini geçirirler. Ebu Derda hesapta en çok endişe ettiği şeyin; İslam’ın prensiplerini öğrendin fakat neden amel etmedin diye sorulması olduğunu belirtir.Bir kısım gaflet ehli vardır ki; dünyalık mal kazanmayı hayatlarının gayesi zannederler. Hayır ve hasenattan beri duranları olduğu gibi yaptığı hayır ve hasenatı insanlara duyurmaktan zevk alanları da vardır. Halbuki Peygamber Efendimiz(sav), sağ el ile verilen sadakadan sol elin dahi haberdar olmaması gerektiğini ifade eder. Dünya misafirhanedir. Dünyayı ele geçirmek için ahireti vermek ve insanlara yaranmak için Allah-u Teâlâyı bırakmak akıl kârı değildir. Hadisin ifadesiyle, “Dünya sevgisi bütün kötülüklerin başıdır.”
Bir gün İki Kainatın Efendisinin(sav) huzuruna birisi geldi ve dedi ki:“-Ya Resulullah! Benim gönlüm ölümü hiç anmaz. Hatırlamak istesem de kabul etmez.”Peygamber Efendimiz(sav) o adama der ki: “-Malın var mı?”“-Malım çoktur,” diye cevap vermesi üzerine, efendimiz(sav):-Şimdi sen o malını kendinden evvel ahiret gönder. Sana ölümü unutturan malını şerridir. Eğer malını hak yolunda vermezsen sonra ziyana uğrarsın. Ve şimdi malını hak yoluna ver.” buyurdu.
Tek gözü kör olan bir adam ömür boyu çalışıp bir tarla almış. Tarlanın karşısına geçip gururla: “İşte en sonunda sana sahip oldum.” diye seslenmiş. Birden tarladan bir ses duymuş: “Be hey gafil adam sen bana sahip olan doksan dokuzuncu tek gözlü adamsın.” Acaba biz hangi mülke sahip olan kaçıncı çift gözlü adamız?Mıknatıs demiri nasıl kendine çekiyorsa, haramlar Cehenneme, ibâdetler Cennete çeker. “Cennet sevilmeyen şeylerle, cehennem de şehvet ve arzularla kuşatılmıştır.”(Hadis) Kıyamette nereye gitmek istiyorsak, ona göre hazırlık yapmalıyız. Ahirette Cennet ve Cehennemden başka yer yoktur. Cennete girmek için, doğru iman sahibi olmak ve dine uymak gerekir. Cehenneme götürücü tuzaklara yakalanmamalı.Günah yasak olduğu için acı vermez. Acı verici olduğu için yasaktır. Günah arıya benzer, onun gibi ağzı bal, fakat kuyruğu zehirdir. En büyük günah, günah olmadığı zannıyla işlenen günahtır. En büyük günah, hafife alınarak işlenendir. Günahlar, yangın gibi vakit geçerse genişler.Harama bir veya iki defa bakmakla zina derecesinde günaha ulaşılabilir. Her köşe başında çelme takmayı bekleyen günahların varlığını bileceksiniz.Göğsünü kıbleden çevirenin namazının bozulduğu gibi, yüzünü İslamiyet’ten çevirenin hem dünyası hem ahireti bozulur. Laf ile Müslümanlık olmaz. Dinin emir ve yasaklarına önem vermeyenin imanı gider. Önem vermemek, islediği günaha üzülmemek demektir.Cennet’e ancak dünyada rahatını ve dünyevi arzularını terk edenler girecektir. Hiçbir şeye cesaret etmeyen, hiçbir şeye ümit beslemesin. Allah, yakîne erdireceklerine yanlışlarını idrak ettirir; tövbeyi nasip eder. Gaflet ehli olan ise, ilmine yüz çevirip; duygularıyla hayatını cehennem etmeye devam eder… Sonra da a’mâ olarak âhırete intikâl eder!. Azrail bir gün Hz Yakup(as) yanına gelir. Hz Yakup(as) ona sorar: “Ya Azrail gelişin ziyaret için mi, canımı almaya mı?” Azrail: “Gelişim ziyaret içindir.” Cevabını verir. Hz Yakup(as) “Ölümün yaklaştığını bana haber vermeni istiyorum.” der. Azrail “Hay hay sana iki yada üç haberci gönderirim.” Karşılığını verir. Hz Yakup’un ömrü dolunca bir gün yine ölüm meleği karşısına dikilir. Hz Yakup yine sorar. “Ziyaretçi misin yoksa canımı mı almaya geldin?” Azrail: “Canını almaya geldim.” cevabını verir. Hz Yakup: “Sen bana daha önce iki üç haberci gönderirim diye söylemedin mi?” diye sorar. Azrail şu cevabı verir: “Önce siyah iken ağaran saçın, güçlü iken halsizleşen vücudun ve dimdik iken kamburlaşan vücudun, ey Yakup, işte bunlar benim Ademoğullarına gönderdiğim ön habercidir.” Kim ki ahiret ecrini(sevabını) dilerse Onun ecrini artırırız. Buna karşılık dünya ürününe(elbise, giyecek, içecek gibi dünya lezzetlerine) talip ise ondan payını veririz, fakat onun ahirette hiç payı olmaz (ahiret sevgisi kalbinden çıkarılır.)”(Şuara,24)Şakik-i Belhi der ki: “Bir adam iki yüz yıl yaşasa ve şu dört şeyi bilmese onda hayır yoktur:1. Allah’ı bilmek,2. Kendini bilmek,3. Allah’ın emir ve nehiylerini bilmek,4. Allah’ın düşmanlarını ve kendi düşmanlarını bilmek.Gençlik hiç şüphe yok ki gidecek: Yaz güze ve kışa yer vermesi ve gündüz akşama ve geceye değişmesi katiyetinde gençlik dahi ihtiyarlığa ve ölüme değişecek. Ahirette seni kurtaracak bir eserin olmadıktan sonra, fani dünyada bıraktığın eserlere bel bağlama.Gaflette kurtulma İbrahim b. Ethem’in yapmak istediği gibi yatakta yatarak ulaşılacak bir hadise değildir. Cehd ister, gayret ister. Nefisle mücadele ister. Allah’a kulluğu hakkıyla yapmak için sabır ister. Günahlara direnme ister. Şeytana savaş açma ister. Helal rızıktan ötesini istememe ister. Geceleri ibadet, gündüzleri oruç ister. Hakkın emirlerine muhalefet etmeme ister. Allah’tan korku ister.Ciddi tevbe edelim. Her hata ve her sürçmelerimizden ürperelim ve Allah’a yönelelim. Bütün bunları yaparken de Allah Resulü’nün ta’lim ve irşad daireleri içinde kalmaya çalışalım. Hak ehli; bedenlerini hak yolunda yoran, üzerlerinde Allah korkusu taşıyanlardır. Yürekten ve samimi olarak inananların razı oluşları gibi, nefislerini razı edip hem bollukta hem darlıkta, hem açlıkta, hem doygunlukta, hem bollukta, hem yeterlikte, hem gizlilikte daima uyanık tutarak Allah'tan başka bir şeye nazar etmeyenlerdir. Gecenin bir bölümünü uyanık geçirip, Hakk’ın rızasını gözetenlerdir.Eğri kalpli adamın yanına oturma! Onunla dost olma! Yoksa senin de kalbini eğriltir. Nice mutlu görünen kimseler vardır ki, kaybetmişlerdir! Ve nice kaybeden, kaybettiğinin bile farkında değildir. Acıklı bir duruma düştüğü halde bu halini fark edemeyenler vardır. Dünyaya inhimak etmemelidir. Kul çok ibadet ve tefekkürle meşgul olmalıdır.--1--; Dost istersen Allah yeter. Evet o dost ise, her şey dosttur.--2--; Yârân istersen Kur'an yeter. Evet ondaki enbiya ve melaike ile hayalen görüşür ve vukuatlarını seyredip ünsiyet eder.--3--; Mal istersen kanaat yeter. Evet kanaat eden, iktisat eder; iktisat eden, bereket bulur.--4--; Düşman istersen nefis yeter. Evet kendini beğenen, belayı bulur zahmete düşer; kendini beğenmeyen, safayı bulur, rahmete gider.--5--; Nasihat istersen ölüm yeter. Evet ölümü düşünen, hubb-u dünyadan kurtulur ve âhiretine ciddî çalışır. Kabrin arkası için çalışınız, hakikî saadet ve lezzet ondadır. Kısa bir ömürde, hadsiz günahlara keffaret olacak, muvakkat lisanın tövbe ve nedametleri kâfi gelmiyor.Sohbetimizi Hz Ömer’in(ra) duasıyla bitirelim: Ey Allah’ım! Gaflet halinde canımı almandan veya beni gaflet içerisinde bırakmandan ya da beni gafillerden biri yapmandan sana sığınırım. AMİN... |