Cvp: Şirk Kendilerini ilahlaştıranlar
Toplumda yaygın olarak görülen şirk türlerinden biri de insanın kendisini ilahlaştırmasıdır. İlk anda belki böyle bir insan modeline çok ender rastlanıldığı zannedilebilir. Oysa bu tür insanlara günümüz toplumlarında sıklıkla rastlamak mümkündür. Birçok insan belki de yaşadığı bu tehlikeli durumun adını koyamamaktadır, ancak samimi olarak değerlendirildiğinde bunun ne derece isabetli bir teşhis olduğu anlaşılabilir.
Örneğin insanların birçoğu kazandığı başarıları, sahip olduğu üstün özellikleri, zekasını, güzelliğini, soyunu, zenginliğini, mallarını, rütbesini, mevkisini vb. özelliklerini kendi eseriymiş gibi düşünür ve bundan dolayı da kibirlenir. Üstelik bu sayılan özelliklerin birden fazlasına sahipse bu kibirin boyutları daha da artar. Bütün bunların kendisinden kaynaklandığına, kendi başarısı olduğuna son derece emindir. Bu yüzden diğer insanları küçümseyebilir, onları aşağılayabilir, kendisini sahip olduğu bu özellikler nedeniyle üstün görebilir.
Bu tarz insanlar bulundukları ortamda enaniyetli ya da diğer ifadeyle kibirli tavırlarıyla dikkat çekerler. Bu durum aslında Allah'a karşı işlenmiş bir suçtur. Çünkü insana sahip olduğu herşeyi veren Allah'tır. Güzellik Allah'ın tecellisidir, dolayısıyla Allah'ın güzelliğidir, övülmesi gereken varlık da doğal olarak Allah'tır. Örneğin bir tabloya bakıldığında resmin güzelliği karşısında asıl övülmesi gereken tabloyu yapan ressamdır, tablo kendi kendine var olmamıştır. Benzer şekilde o insana sahip olduğu güzelliği veren de Allah'tır ve bu nedenle övülmesi gereken yine Allah'tır.
Mal, mülk için de aynı şekilde düşünmek gerekir. Malın asıl sahibi Allah olduğuna göre, kişinin sahip olduğu hiçbir şeyde övünç payı olamaz. Allah dilediği anda güzelliği de malı da rahatça geri alabilir; bu, Allah için son derece kolaydır. Bu nedenle bir insanın aslında kendisine ait olmayan bir şeyle övünmesi, bundan dolayı kibirlenmesi büyük bir hatadır. Doğrusu ise malın ve güzelliğin sahibinin Allah olduğunu bilmek ve tümü için Allah'a şükretmektir. Kuran'da Süleyman Peygamberle ilgili anlatılan bir kıssada Hz. Süleyman'ın sahip olduğu atlara ve mallara olan sevgisinin kaynağı şöyle açıklanır:
Biz Davud'a Süleyman'ı armağan ettik. O, ne güzel kuldu. Çünkü o, (daima Allah'a) yönelip-dönen biriydi. Hani ona akşama yakın, bir ayağını tırnağı üstüne diken, öbür üç ayağıyla toprağı kazıyan, yağız atlar sunulmuştu. O da demişti ki: "Gerçekten ben, mal (veya at) sevgisini Rabbimi zikretmekten dolayı tercih ettim." (Sad Suresi, 30-32)
Bu konuda Kuran'dan verilen bir başka örnek ise Zülkarneyn ile ilgilidir. Bilindiği gibi Zülkarneyn'e Allah güç, imkan ve nimet vermişti. Ye'cuc ve Me'cuc tehlikesine karşı kendisinden bir kavim yardım istediğinde hemen onlara yardım etmişti. Gerçekten Zülkarneyn zoru başardığı ve bozgunculuğu önlediği halde bu büyük başarısından kendisine pay çıkarmamış tam tersine Allah'ı yüceltmiştir. Onun bu üstün ahlakı ayette şöyle haber verilir:
Dedi ki: "Bu benim Rabbimden bir rahmettir. Rabbimin va'di geldiği zaman, O, bunu dümdüz eder; Rabbimin va'di haktır." (Kehf Suresi, 98)
Açıkça görüldüğü gibi mümin tavrı daima Allah'a yönelen, O'nun karşısındaki aczini bilen ve herşeyin asıl sahibinin Allah olduğunu bilerek, Allah'a karşı bunun tevazusunu yaşayan bir modeldir.
Buraya kadar incelediğimiz Kuran ayetlerinden de anlaşıldığı gibi, şirki yalnızca, elle yontulmuş birtakım heykelciklere secde etmek şeklinde algılamak çok dar ve basit bir bakış açısı olacaktır. Bu tür bir mantığı ancak müşrikler kendilerini temize çıkarmak amacıyla kullanırlar. Bu kişiler şirk kavramının İslam'ın gelmesinden sonra Kabe'deki putların kırılmalarıyla ortadan ebediyen kalktığını zannederler.
Oysa Kuran'da şirki ayrıntılarıyla tarif eden ve müminleri şirkten şiddetle sakındıran çok sayıda ayet vardır. Kuran'ın hükmü kıyamete kadar geçerli olduğuna göre bu ayetler pek çok hikmete yönelik olarak insanlara indirilmiştir.
Kuran'da, din adına ortaya çıkıp da hak dinde olmayan birtakım hükümler, emirler, helaller ve haramlar koyan bir müşrik kesimden bahsedilir.
Bu müşrik kesim bir sonraki bölümde daha kapsamlı bir biçimde incelenecektir.
|