Cvp: Yusuf'un Hikâyesi devam Bundan sonra Yusuf bu çevreyi terk etmesi gerektiğine karar verir. Bu arada bir gün, terasa bıraktığı motosikletinin üzerine komşusunun çocuğu çıkar, çocuk düşer ve ayağını incitir. Yusuf ise evde her şeyden habersiz, yeni sünnet olmuş, yalnız başına kalmaktadır: - Birden yine bir ses işittim: "Yusuf, kalk Allah'a dua et, seni öldürmeye geliyorlar." Ben de dua ettim: "Allah'ım, şu şu arkadaşları benim evime gönder" dedim. Psikolojik rahatsızlıkları olan komşusu, birkaç kişiyi yanına alıp elinde bir zincirle kapıya dayanmış. Tam o sırada isim isim saydığı o arkadaşları gelmiş, kendisini kurtarmışlar. Yusuf, hayatının düzene girmesi için Müslüman birisiyle evlenmesi gerektiğini düşünmüş. O sıralarda evliliğiyle alakalı üç rüya görmüş. Birincisinde bir arkadaşıyla birlikte üçakla Türkiye'ye gidiyorlar. İkincisinde hanımının evini, kendisini ve isminin Fatma veya Fadime olduğunu, üçüncüsünde ise hanımıyla babası arasında bir tartışma görüyor. Aradan bir müddet geçtikten sonra bir Türk arkadaşı, evlilik hususunda kendisine yardımcı olmak istediğini söylüyor ve birlikte uçakla Türkiye'ye gidiyorlar. Konya'da birkaç kişiyle görüşüyor, fakat Yusuf rüyasındaki evi ve hanımını bulamıyor. Daha sonra bir köyden bir ailenin kızıyla karar veriyorlar. Yusuf arabayla köye geliyor vedaha arabadan inmeden kızın ismini soruyor. Fatma olduğunu, bazen de Fadime diye diye hitap ettiklerini öğrenince sevincinden "Allahu Ekber!" deyip sıçrıyor. Evde, müstakbel gelinin ikram ettiği kahveyi içerken çok utandığını, buram buram terlediğini söyledi. Eski hayatını düşününce, onu değiştiren dinamiklerin ne kadar sağlam olduğunu bir kez daha tasdik ettik. Evlilikten sonra gördüğü rüyalardan hanımına da bahsetmiş. Hatta babasıyla aralarında geçen tartışmayı bile cümle cümle nakletmiş. Hanımı da: "Sen nereden biliyorsun bunları" diye şaşkınlığını ifade etmiş. Kaderin garip bir cilvesi olarak kendisi de hep Avrupalı bir Müslüman'la evlenmek için dua edermiş. Yusuf başından geçen bir hadiseyi daha anlattı: - Bir gün Almanya'daki bir arkadaşımı çok özledim. Fakat bende adresi yoktu. Yine de Almanya'ya gittim. Bir taksiye bindim ve taksiciye beni herhangi bir camiye götürmesini söyledim. Caminin önünde inip kaldırımda yürürken arkamdan bir ses işittim: "Yusuf, ne arıyorsun burada?" Arkadaşım bana sesleniyordu. Bu tür garip hadiselerden ve daha önceleri duyduğu seslerden oldukça etkilenmiş olmalı ki, bir ara doktoruna bunların sebebini sormuş. Doktor, halüsinasyon deyip geçiştirmiş. Bize de sebebini sordu: "Samimiyet ve ihlas" dedik. Samimiyette çevresine de oldukça tesir etmiş. Bir gün bir Türk arkadaşına: "Sen cuma Müslümanısın" demiş. Arkadaşı böyle bir şeyi, sonradan Müslüman olmuş birinden işitince vurulmuşa dönmüş. Aradan çok geçmeden o da beş vakit namaz kılmaya başlamış. Bir gece rüyasında şeytanı görmüş, şöyle anlattı rüyasını: - Elinde süslü süslü yüzükler vardı. İnsanlar sıraya girmiş elini öpüyordu. Ama ben öpmedim. Yusuf, dünyanın süri ve fani güzelliklerinin insanı tatmin edemeyeceğini idrak etmiş. Şimdi dünyaya değil, Allah'a teslim olmuş kardeşlerini hararetle kucaklıyor. Hayatın geçmiş ve gelecek aynaları arasındaki yansımaları kaderi cilveler halinde tezahür etmiş. İlkokula giderken Arapça harfleriyle "Allah", "Allah" yazdığını şimdilerde fark ettiğini söyledi. (Yusuf Alan) |