Cvp: Cihad
[B]Cihadın Çeşitleri
Genel tarif kapsamına göre cihadın bazı çeşitleri vardır. Bütün müslümanlar yer ve zamana göre bütün bu cihad çeşitlerine iştirak etmelidirler.
Cihadı sadece savaş anlamında algılamak hatadır. Çünkü cihad bazan savaşın bizzat kendisi olduğu gibi bazan da tebliğ, iyilikleri emrekme-kölülüklerden sakındırma olur. Cihadın çeşitleri.
1- İslami emirleri öğretme ve tebliğ yoluyla yapılan cihad. Allah´ın bütün emirleri olan İslam´ın muhteviyatını yaymak, İslami emirleri öğrenmeyi engelleyen ya da şüpheye düşüren bütün beşeri görüşleri red-detmekle tebliğ cihadını yapmaktır. Cihadın bu çeşidi her zaman ve her yerde imkânlar dahilinde geçerlidir.
2- Mal ile yapılan cihad. İslami hükümleri yükseltmek ve Allah ile Resulü´nun emirlerini gerçekleştirmek için maddi güç vetiren kişiler için yapmaları gereken cihad.. Bu cihad türü savaşta olabildiği gibi bazan da kişilere İslam´ın gerçek ruhunu kazandırmak için maddi fedakarlıklarda bulunmaktır.
3- Savunmak için´ yapılan cihad. Müslümanların dinine ve ülkesine saldıranlara karşı harekete geçerek gerekli karşılığı vermekle yapılan cihaddır. Böyle bir durumda bütün müslümanların karşılık vermesi farzdır. Bu cihada farz-ayn olan cihad da denir.
Yüce Allah şöyle buyurur.
"Sizinle savaşanlarla Allah yolunda savaşın ve aşırı gitmeyin. Şüphesiz Allah aşırı gidenleri sevmez." (Bakara: 2/190)
Cihadın vücubunun şartları yedidir:
1- Müslüman olmak,
2- Baliğ olmak,
3- Akıllı olmak,
4- Hür olmak,
5- Erkek olmak,
6- Sağlıklı olmak,
7- Savaş için güçlü olmak.
Kafirlerden esir alınanlar iki kısımdır:
1. Çocuklar ve kadınlar: Bunlar esir alınmakla köle ve cariye durumu-na düşerler.
2. Baliğ olan erkekler: Bunlar köle durumuna düşmezler.
Cihadın, İslamın önemli farzlarından ve İslamın şiarlarından olduğu ayeti kerime ve hadisi şeriflerle belirtmiştik.
Yüce Allah, Kur´an-ı Kerim´de şöyle buyurur:
"Hoşunuza gitmediği halde savaş size farz kılındı. Hoşunuza gitmeyen bir şey sizin için daha hayırlı olabilirken, hoşunuza giden bir şey de sizin için şer olabilir. Allah bilir, siz bilmezsiniz" (Bakara: 2/216)
Cihad, akıllı, baliğ ve güç sahibi olanlara farzdır. Abdullah bin Ömer şöyle demiştir: "Uhud günü ben on dört yaşında idim. Resulullah beni gözden geçirdi, bana (baliğ değildir diye savaş için) izin vermedi. Sonra Hendek günü beni gözden geçirdi. Bu defa bana (savaşa katılmak için) izin verdi. O sıralarda ben on beş yaşında idim" [1]
İslam halifesi (savaşta esir aldığı baliğ) bu kişiler hakkında aşağıdaki dört şekilden hangisini yararlı görürse onu yapmakta serbesttir:
1. Öldürmek.
2. Köleleştirmek.
3. İyilik yaparak (onları serbest bırakmak).
4. Mal karşılığında serbest bırakmak, veya müslüman esirlerle değiş-tirmek.
Esir alınmadan önce müslüman olanın; malına, canına ve küçük ço-cuklarına dokunulmaz.
Bir çocuğun müslüman olduğuna şu üç sebepten dolayı hüküm verilir:
1. Ana-babasından birinin müslüman oluşuyla.
2. (Savaş sırasında) bir müslüman tarafından ana-babasız olarak gani-met alınmasıyla.
3. İslam ülkesinde sahipsiz olarak bulunmasıyla.
Esirler, kafirlerle yapılan savaş sırasında yakalanan insanlardır. İslam Halifesi esirleri ya mal alma karşılığında bırakır ya da müslümanlardan yakalanan esirleri bırakma karşılığında onları salıverir. İslam halifesi İslamın maslahatı için uygun olanı yapar.
Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurur:
"(Savaşta) kafirlerle karşılaştığınızda hemen onların boyunlarını vu-runuz. Nihayet onları tamamen yendiniz mi (esir edin ve) bağı sıkı tutun. Bundan sonra da (esirleri) ya bir iyilik olarak (karşılık almadan) ya da hır fidye (alarak) bırakın. Ta ki harbe katılan düşman harp silahları gibi ağırlıklarını bıraksın" (Muhammed: 47/4)
Abdullah b. Ömer (r.anhüma) şöyle rivayet ediyor: "Resulullah´a karşı önce Nadiroğulları, sonra Kureyzaoğulları savaş açtılar. Bunun üzerine Resulullah. Nadiroğulları´nı yerlerinden sürüp çıkardı. Kureyzaoğullarını ise yerinde bıraktı ve onlara iyilik etti. Nihayet bunun ardından Kureyza da savaş açtı. Resulullah (s.a.v.)´da onların erkeklerinin öldürülmesini emretti. Kadınlarını, çocuklarını ve mallarını müslümanlar arasında pay-laştırdı." [2]
Rivayete göre Hz. Peygamber. Hevazin Kabilesi´nin erkeklerini esir aldı. Bunlar taksim edildikten sonra Hevazin kabilesinden bir heyet müslüman olarak Resulullah´a geldiler. Mallarını ve esirlerini geri almak iste-diler. Bunun üzerine Resulullah onlara lütufta bulunup esirlerini karşılık-sız olarak geri verdi. [3]
İlyas bin Seleme (r.a.)´den şöyle rivayet edilmiştir: "Müslümanlar bir grup esir getirdiler. Onların içinde Beni Fezare Kabilesi´nden bir kadın da vardı. Hz. Peygamber o kadını Mekke ahalisine gönderdi ve ona mukabil Mekke´de esir tutulan bir grup kadım kurtardır" [4]
Esir olmadan önce müslüman olanların malına, kanına ve küçük ço-cuklarına dokunulmaz. İbni Ömer´den rivayetle Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Allah´tan başka ilah olmadığına ve Muhammed´in Allah´ın Resulü ol-duğuna şehadet, namazı kıhncaya, zekatı eda edinceye kadar insanlarla savaş etmek bana emrolundu. Onlar bunları yapınca kanlarını ve malla-rını benden korumuş olurlar. Ancak islamın hakkı mukabili olmak müstes-na, onların gizli hesapları da Allah´a aittir." [5]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Buhari, 2521, Müslim 1868.
[2] Buhari, 3804, Müslim, 1766.
[3] Buhari 1.2963
[4] Müslim 1763
[5] Buhari, 25. |