Müslümanlar Kuranı okumakta ancak okuduklarını idrak etme anlayışından uzak hıfzetme yöntemini sadece benimseyerek anlamadan okumaktadırlar. Kuran okumaları neticesinde ne hallerinde bir değişiklik ne gözlerinde bir damla yaş ne de hayatlarında bir değişim görülmemekte bu insanların Kuran’a ne denli büyük bir mucize ve öğüt olduğunu anlayamamaktan ileri gelmektedir.
Kur’an nüzul sürecindeki muhatapları ile günümüzdeki muhataplar arasında dağlar kadar fark vardır. Onların hayatı Kuran merkezli idi ve Kuranla muhatap oluşları hayatın tüm evrelerinde idi. Kuran kelamını duyan o toplum akın-akın ona yönelerek gözyaşları içerisinde kalpleri ile birlikte bedenlerini konuşturmaya başladılar.
Kuranın mucizevi yönü kalpleri zihinleri harekete geçirme onları değiştirme gücünü her daim korumakta asıl sorun bizden kaynaklanmaktadır. Kuran’a gösterdiğimiz zahiri yaklaşımı hakiki yaklaşıma çevirme sureti ile Kur’an’ın ne olduğunu ona göre yaşamın ne anlama geldiğini araştırmamız ve yaşamamız gereklidir. Kur’an’i usulü baz alarak İlk Kur’an Müfessiri Allah Resulü Muhammed’in (s.a.a) tebliğ edişi ve açıklamaları ile birlikte karanlıklardan aydınlığa çıkabiliriz…
Hayatı Kur’an olanın Ahireti Bayram olur bilincini ayakta tutabilmeliyiz. Ama öncelikle kendimize çeki düzen vererek yapmadığını etmediğini, söylememe ile başlayarak kendimizi düzelterek çelişkilerden arınarak saf ve duru olan mesaja tüm kalbimiz ve yaşamımız ile sarılmalıyız.