ALLAHû Teâla (cc)'nın insanlara verdiği nimetlerin başında; duygu ve düşüncelerini anlatabilme kaabiliyeti gelir. Nitekim Rahman Sûresi'ndeki "Allemehû'l Beyan" (konuşmayı o öğretti) hükmü; söz söyleme kaabiliyetinin fıtrat olarak bahşedildiğinin delilidi
İNSANLARLA KONUŞURKEN NELERE DİKKAT EDİLMELi.
ALLAHû Teâla (cc)'nın insanlara verdiği nimetlerin başında; duygu ve düşüncelerini anlatabilme kaabiliyeti gelir. Nitekim Rahman Sûresi'ndeki "Allemehû'l Beyan" (konuşmayı o öğretti) hükmü; söz söyleme kaabiliyetinin fıtrat olarak bahşedildiğinin delilidir. Bilindiği gibi insanlar doğuştan herhangi bir ilme sahip değildirler. Ancak "Emânet"i yüklenmesi sebebiyle; diğer canlılardan farklı olarak yaratılmıştır. Kur'ân-ı Kerîmde: "ALLAH sizi, annelerinizin karnından, kendiniz hiçbirşey bilmiyorken çıkardı" hükmü beyan buyurulmuştur. Dolayısıyla insan; dünyaya gelirken, hangi dili konuşacağına kendisi karar veremez. Fakat ruhlar aleminde iken; ALLAHû Teâla (cc) ile "Tevhid akidesine" bağlı kalacağına dair "Mîsak" (mânevî sözleşme) yapmış, "Emânet'i" üzerine almıştır. İnsanlar arasındaki ilişkilerde; "konuşma"dan daha etkili bir vasıtadan söz edilemez. Nitekim Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Kim bana iki çenesi arasındaki (dili) ile iki bacağı arasındaki (tenasül uzvu) hakkında teminat verirse; ben de o kimseye cenneti garanti ederim" hadisi; dilin insan hayatında ne kadar etkili olduğunu beyan etmektedir. İnsan; tevhid akîdesini benimsemek ve onu diliyle ikrar etmekle "Müslüman", Tağut'a iman edip, O'na kulluk etmekle "kafir" olur!.. Akidede; amelden önce "ikrar" (diliyle söylemek) sözkonusudur. İmam-ı Muhammed (rha) dil ile ikrarın mâhiyetini beyan ederken: "(Bir kimsenin) neyi ikrar ettiğini duyarsak, o inançta olduğuna hükmederiz. Çünkü gerçek itikadını (kalbi durumunu) tesbit etme imkanımız yoktur" buyurur. İnsanların kalitesi; sözlerinin mahiyetiyle ölçülür. ... SAYGILARIMLA...... |