Cvp: Vefa Vefanın fert, aile, millet ve devlet hayatında son derece önemli olduğuna dikkat çeken Hocaefendi bu konudaki düşüncelerini şöyle dile getiriyor: "Yuva, vefa duygusu üzerine kurulmuş ise devam eder ve canlı kalır. Millet, bu yüce duygu ile faziletlere erer. Devlet, kendi teb'asına karşı ancak bu duygu ile itibarını korur. Vefa düşüncesini yitirmiş bir ülkede, ne olgun fertten, ne emniyet va'deden yuvadan, ne de istikrarlı ve güvenilir devletten bahsetmek mümkündür. Böyle bir ülkede fertler birbirlerine karşı kuşkulu; yuva kendi içinde huzursuz, devlet teb'aya karşı uğursuzlardan uğursuz ve her şey birbirine karşı yabancıdır. (Yağmur, Ocak-Şubat-Mart 2001, Sayı 10)
Müminin vefasını anlatan bütün bu ifadeler, Muhterem Hocaefendi'nin Ecevit'in vefatından sonra yayınlanan taziye mesajına ve basında onunla ilgili çıkan yazılardan dolayı Hocaefendi'yi eleştiren bir kısım halden anlamayanlara gözden kaçırdıklarını göstermeyi amaçlıyor.
Şimdi en zor zamanlarda, bütün sıkıntıları göğüsleyerek, yapılan bütün baskı ve şantajlara rağmen "siz yanılıyorsunuz" diyebilme cesaretini gösteren örnek bir davranışı temsil eden zatın birkaç açıklamasını veriyoruz.
2000 yılı Mart ayında başbakan olarak gittiği Arnavutluk'ta Türk okullarının temsilcilerini kabul ederken, "Bazı çevrelerin beni eleştirmesini göze alarak çalışmalarınızı tebrik ediyorum." CNN Türk Televizyonu 6 Aralık 2005'te yapılan röportajında: "Sayın Gülen ve arkadaşları yerinde bir kararla Türkçe eğitim sürecini başlattı. Gençler o okullarda hem İngilizce, hem kendi ülkelerinin dilini hem de iyi Türkçe öğreniyor. O öğrencilerin anneleri babaları da çocuklarını bu olanaktan yararlandırmak istediler. Bu ülkelerde çok başarılı oldular."
Kendisini Fethullah Gülen ve Türk okullarına verdiği destekten dolayı eleştirenlere de "Haksız olduklarını zaman içinde anlayacaklardır ya da anlamışlardır." diyor.
Sayın Ecevit'in dediği gerçekleşecek ve Allah'ın izniyle en yakından en uzağa, en kinlisinden, en azgınına bütün dünya zaman içinde bu büyük gayretli topluluğun yaptığı hiçbir şeyin ardında bu vatana, bu millete, bu milletin kendi öz değerlerine aykırı en ufak bir düşüncenin, hayalin bile olmadığını anlayacaklardır.
Bu milletin kendi öz alın teriyle kurduğu ilim ve eğitim yuvalarına, inanılmaz baskıların yapıldığı zor ve talihsiz bir dönemde dik durarak destek olana karşı sessiz kalması "Bütün bir hayatını böyle vefa odaklı yaşayan birisi için" düşünülemezdi. Bir iki cümlecikle bile olsa destek olana karşı duyulan bu vefa hissi, bize Mevlana Hazretlerinin bir olayını hatırlatıyor.
Uzun bir zamandır görmediği Şems Hazretlerinin geldiğini haber veren bir ulağa hemen bir kese uzatır Piri Muğan Mevlana Hazretleri. Bunun üzerine keseyi alan o ulak; "şaka yaptım" der.
Mevlana Hazretleri de : "Biz onun şakasına bunu verdik, gerçek haberine canımızı veririz." diyerek Şems Hazretlerine olan sevgi ve muhabbetini ifade ediyor. Bütün manevi değerlerimize, Efendiler Efendisi'ne duyduğu sevgi ve muhabbeti dost düşman herkesçe malum olana Hocaefendi'nin öyle bir durumda takınacağı tavır da yine ondan beklenen bir şekilde olacaktır.
Asrın baştanbaşa bir vefasızlık asrı olduğu karşısında yer yer dertlenen Hocaefendi bu sitemlerini bir yerde şu kelimelerle ifade ediyor. "Bıktık şu her gün birkaç defa yeminini bozup ahdinden dönenlerden. Her sözü mübalâğa, her davranışı sun'î muâmelelerden ve vefa duygusundan mahrum uğursuz gönüllerden!. Ve nerdesiniz! Ey bir vefa düşüncesiyle sözleştiği yerde günlerce kıpırdamadan bekleyen vefalı dostlar!. Nerdesiniz ruhuyla bütünleşmiş vefa timsâli eroğlu erler!. Nerdesiniz bir vefa uğruna harap olup, turâb olup gidenler ve çok bereketli bir devrin ak alınlı insanları!. Kalkın; girin ruhlarımıza! Kamçılayın hayallerimizi ve boşaltın vefa adına ruhlarınızda ne taşıyorsanız, hepsini sinelerimize! Mertliği, yiğitliği, vefayı bütün bütün unutmuş sinelerimize. Boşaltın da bizleri bu yeniden diriliş yolunda Hızır çeşmesine ulaştırın! (Fasıldan fasıla–2)
Vefanın dosta ait bir sıfat olduğu bilgisini veren Hocaefendi, bu anlamda dostun, dostunu asla terk etmeyeceğini belirterek şöyle devam ediyor. "Dostluğun devamı da ancak vefaya bağlıdır. Vefasızlıktan müşteki bir şair şöyle der:
"Dost bî–vefa,
felek bî–rahm,
devran bî–sükûn,
Dert çok, derman yok,
düşman kavî, tali' zebûn."
Şimdilerde ben bunu değiştirdim ve şöyle söylüyorum:
"Dert çok, derman daha çok; düşman şimdi zebûn, talih daha kavî."
Ve son söz:
"Aslında, insanın göstermiş olduğu vefa, dönüp dolaşıp yine kendisine gelir."
Abdülkadir Süphandağı |