Selam
Öncelikle şunu belirteyim: islamda din teriminin hangi anlamlarda kullanıldığı ile ilgili çok geniş bir yazı hazırlamaktayım.Yazım bittiğinde bunu medineweb forumda yayınlayacağım inşallah.
Şimdi kısa ve öz bir tanımla dini izah etmeye çalışayım.Geleneksel islam anlayışlarında din sadece yahudilik,hıristiyanlık ve islam olarak kafalarda daha çok yer almıştır.Her ne kadar budizm , Pentakostalist,dini,jainizm, hinduizm ve daha bir çok din varsada bu dinler fazlaca bilinmediğinden o
dinler konumuzun dışındadır.
DİN: “”Yalın manasıyla millet vera ve vasiyet :birşeye zorlamak :aziz veya zelil olmak :itaat etmek: asil olmak: iyi ya da kötü bir şeyi alışkanlık haline getirmek anlamına gelmektedir.
Kaynak:(el-firuzabadi, el-kamusu’l muhit,beyrut 1407-1987 sayfa 1546ebu’l-hasen ibn side,el muhasas beyrut sayfa 155-156,ebul beka el-külliyat,ebu’l –Ala ,el – mevdudi kurana göre 4 bölüm
konu din bahsi)
Arapça bir kelime olarak “dal” ye “nün” harflerinden meydana gelen din kelimesi dilimizede aynı kelime olarak geçmiştir.Aynı kökten gelen ve yüce Allah’ın sıfatı olan “ed-Deyyan”(yapılan işlerin karşılığını veren, kahreden ,yani istediğine zorlayan,egemen ,hikmetle yöneten ,hesaba çeken ,hiç bir ameli karşılıksız bırakmayıp hayrada ,şerrede karşılık veren demektir.)
Kaynak(islam ansiklopedisi)
Bu terimi daha sonra çok geniş bir şekilde açıklayacağız inşallah.
Din kelimesi kuran ve sünnette bir çok manada kullanılmıştır.Özetle din insanın tüm beyin olgusunun algıladığı ,algıladıklarını bir inanç haline getirdiği ve insan bedeninde bu inancı bir yaşam biçimi haline
getirmesidir.
Örneğin:İnsanın ideolojisi, sevinci ,vuslatı, hüzünü ,dostları ,düşmanları ,ibadetleri,kullukları , örfleri, gelenekleri, yasaları, kanunları kısacası hayatının “A” dan ,”Z”’ye her alanını kapsayan bir inanç sistemidir.Mesela insanın günlük yaşadığı yaşantısı ve inançları diyerek özetleyebiliriz.
Şimdi bazı insanlar din kelimesinden sadece inanç sistemi olarak ele almaktalar ,bu çok yanlış bir anlayıştır.Halbuki, bizim anayasalarımız ve babayasalarımız din kapsamı içerisine girerler.
İnsan ancak ve ancak tevhidi bir iman esasına dayalı bir inanç sistemi doğrultusunda bir yaşam tarzı kendisine şiar edinmedikçe ve bu şiarı dil ile ikrar,kalp ile tasdik,amel ile gerçekleştirmedikçe islam dini üzerine sayılmaz.Kişi islam din sistemini gerçekleştiriken elbetteki,bazı aksaklıklar yaşacaktır.Fakat bu aksaklıklar itikadi bir sapma yol açmamlıdır.Aksi takdirde kişinin islam dini üzere olduğunun iddiası boşa çıkacaktır.
Bedii hamit bey
Yazınızı okudum eski fikrinize oranla bir değişiklik gördüm.Bu değişikliği yaparken bu kez kanımca başka bir yanılgı içerisinde olduğunuzu gördüm.
Bu yanılgınız itikadi noktada bir problem teşkil olmamakla birlikte sizinle mülaza ettikten sonra bu konu hakkında hem fikir olabileceğimiz kanısına vardım.Şu sözünüz çok güzel bir tespit,şirk ile tevhidin yanyana gelmesi eşyanın tabiatına aykırıdır, ben hep onu anlatmaya çalıştım her neyse.İnsanlar tarafından konulan yasalar kanunlar adalet değildir,adalet Allah’ın peygamberi vasıtasıyla göndermiş olduğu islam dinidir.Peygamberler tağutların toplumlar üzerindeki egemen güçlerini bertaraf etmek ve insanların islama daha kolay daha özgür ulaşmalarını sağlamak için gönderilmişlerdir.
Bu amaçla doğumundan ölümüne kadar kontrol halinde olan hz. Yusuf bir tağutun dinine göre insanları idare etmiştir sözü çok ağır bir itham idi.Bir de Yusuf suresi/76. Ayetteki melikin dininden kasıt, size göre ne anlama geliyor bilmiyorum,ama ordaki anlam kralın kanunları yada yasaları olarak
anlaşılmalıdır.
Buda şuna delalet eder beşeri kanunlar ve yasalar din kapsamına girer neyse, bunu daha sonra geniş bir şekilde izah edeceğim inşallah .Ben özellikle dikkatinizi oraya çektimki bu gün rey verdğimiz partilerin yapacakları anayasaların yusf/76.ayetin melikin dini kapsamına girer.
Şahsen hep şunu yapmışıdır eğerki sözlerimi karşı görüşe anlatamadığımı his ettiğim takdirde sıradanlaşmış insanların zihninde artık etki yapmayan kelimeleri farklı kullanmayı şiar edinmişimdir.
Örneğin Said Nursi kimdir başlıklı yazımda Said Nursi Risale-i Nur kitaplarına 33 ayet delil vardır diye başlamış ben delil Kelimesini ayet olarak kasten tercüme ettim ki dikkatleri oraya çekmeye çalıştım.Ve bunu başardımda çünki Muhsin Abim bu kelimeye inanılmaz bir tepki gösterdi,benim istediğimde buydu oraya dikkat çekmekti.Sanki ben hata yapmışım o kelimeyi saptırmışım gibi tebki
gösterdi .
Belki Muhsin abim o bölümü her gün okuyordu fakat o kelime delil olarak geçtiği için dikkatinden kaçmış olabilirdi.Halbuki Said Nursi’nin cümle içerisinde o kelimeyi kullanırken ayet olarak kast ettiğini çok bariz bir şekilde görebiliriz.Bu taktiğimi size karşıda uygaladım ve dikkatinizi bir yere yoğunlaştırmaya muafak oldum,neydi bu.Birincisi beyoğlu belediye başkanı örneği ikincisi melikin dini
yani yusuf/76.
Ben size birşey söyleyeyimmi şuan ikitarda olan akp partsisi yüz senedir türkiyeye böyle dürüst çalışkan bir parti gelmemiştir.Atatürk buna dahildir.Elbetteki onlar eşcinselleri nikahlayacak kadar henüz aşağılık değillerdir.İstanbulu adeta avrupanın nerdeyse bir numarası haline getirdiler.Fakat bu beni ilgilendirmez ben din açısından bakarım benim için tağut her yerde tağuttur ha hollanda olmuş
ha beyoğlunda olmuş hiç fark etmez.
Şimdi gelgelelim Hz.Yusufun kavmine,tarihte ateist toplum olarak hiç bir milletin varlığını ben şahsen bilmiyorum,bilen arkadaşlar var ise bunu söylesinler.Hz.Yusufun kavminin vefiravunun müslüman idi demekle nereye varmak istediğinizi bilemiyorum.Şunu çok iyi biliyorum biz öbür tarafta tartışırken
ben o kralın iman ettğini rivayet edenler var demiştim.
Bedii Hamite bey sizin şimdiki yanılgınıza gelince onuda inşallah izah etmeye çalışayım.
Hz.Yusufun kavmi döneminde hz.Yusuftan önce bir peygamber olduğu kesin.Ve bu peygamber Mısıra çok yakın bir bölgede yaşamaktada kesindir.Bu peygamber Hz.Yakup’tur Mısır halkının gerek Hz.Yakup üzerinden gerek önceki din geleneğinden gerekse başka etkenlerden Allah’ı melekleri bilmeleri kadar doğal birşey olamaz,bu allah ve melek olan inançları onların müslüman bir toplum oldukları anlamına gelmez.
Neden böyle bir yorum yaptınız işin doğrusu anlayamadım.
Çünki mekkedeki putperestlerinde Allah inancları ve melek inancları vardı,ama onların müslüman olmadıklarını herkesce aşikardır.Bakın tarihe birgöz atın şunuda göreceksiniz Hz.Yusuf dönemindeki melik ile puta tapan din adamları arasında inanılmaz çatışmalar çıkmıştır, çünki yusuf sresindede geçtiği gibi,Hz.yusuf Mısıe halkına sizin ve atalrınızin taptıkları diye başlayarak onları inanılmaz bir şekilde kötülediğini biliyoruz,melik Hz.Yusuf’a tüm yetkileri verdiğinden Hz.Yusuf bir askeri birlik hazırlayarak putların bulunduğu mabedleri yerle bir eder.Melik sonuna kadar Hz. Yusfun bu hareketini destekler.
Hz.yusuf kıssasını doğru anlayabilmemiz açısından çok önemli detaylardır bunlar.İşte bu sebeple bazı alimler Melikin Hz.Yusufun şeriatına tabi olduğunu söylerler bende acizane böyle düşünüyorum.Eğer ki ayetleri dikkatli okursak olayın aynen şu şekilde cereyan etiiğini görürüz mealen.
Özetle:
“”Yusuf kardeşleri tarafından kuyuya atıldı,oradan geçen bir kervan Yusufu kuyudan çıkardı ve mısıra götürdü.Yusuf bir insan olarak inanılmaz güzel bir çocuk idi,melikin veziri onu gördü ve onu kervanın sahibinden satın aldı Allah’ın programı mükemmel bir şekilde işliyordu.Sonra Yusuf rahat bir ortamda büyümeye başladı, büydükçe inanılmaz güzelliği insanların adeta gözlerini kamaştıryordu,bunu fark eden vezirin karısı onun bu güzelliğine aşık oldu ve onu herkesten korumaya çalıştı,hatta mümkün olduğu kadar sokağa dahi çıkarmıyordu , vezirin karısı züleyha Yusuf’tan murad almak istedi,züleyha da çok güzel bir kadındı,gençliğinin baharında olan Yusuf az
daha şeytana meyl edecekti.
fakat Allah buna müsade etmedi ve Yusuf odadan kaçarak çıktı yusuf arkasını dönünce Züleyha onun gömleğini yakaladı,fakat Yusuf durmayınca gömlek yırtıldı.Sonra iftira ve zindan derken bir gün melik bir rüya görür ve bu rüyayı o ülkede hiç kimse yorumlayamaz, işte Allah’ın planı gereği artık gençlik yıllarını üzerinden atan ve olgunlaşan Yusuf burda devreye girer melike bu rüyayı ancak
Yusuf tabir eder haberi üzerine melik,bana onu getirin der.
Yusuf şart koşar kendisinin suçsuzluğunun ortaya çıkmasını ister ve suçsuzluğu anlaşılır. Yusuf zindandan çıkar ve melikin makamına gelir,onunla konuşur (bu kısım ayette net olarak geçer) melike kendisinin peygamber olduğunu Allah’ın hükümleri dışında bir hüküm ile bu görevi almayacğını söyler.Melik sen ülkede dilediğin gibi yetkilisin der Yusuf beni maliye bakanı yap der,Melik bunu onaylar ve bunu cenabi Allah ayette de bu Allah’ın bir planı idi diye zikr eder.
Artık Melikin ülkesinde islama göz kırpılmış emirler yavaş yavaş inmeye başlamıştır, tıbkı peygamberimizin medine devletinde olduğu gibi Yusuf mısırda işlerini rayına koymuş artık babası ve kardeşlerine sıra gelmişti,derken kardeşleri mısıra geldi Yusuf onları tanıdı,onlara bir plan kuruldu bu İlahi bir plandı Yusuf bünyaminin yüküne tası koydu sonra Melikin tas kaybuldu dedi ,herkesin yükünü aramaya başladılar derken tas Bünyamin’in yükünün içerisinde çıktı işte bizim ihtilaf noktamız
burasıydı.
Kendi peygamberini Züleyha’yı helal olmayan bir yoldan öpmesine dahi izin vermeyen Allah,Yusuf’un Melikin hükümleri ile hüküm vemesine izin verdi demek çok iğrenç bir iftiardır.Şimdi olayı anlamaya çalışalım.
Şunu çok iyi bilirizki Hz.Muhammed (sav) döneminde araplara ait bir çok örf ve adetler tamamen kaldırılmamış,bunlara sınırlamalar ve düzeltmeler getirilmiştir.
Örneğin: çok evlilik islamın getirdiği bir hüküm değildir bu arapların kültüründe vardı 12 hatta 20 ye kadar kadınla evlenebiliyorlardı,islam bunu sınırlamış ve tek evliliği tavsiye etmiştir.
Mesela cariyelik islamın getirdiği bir gelenek değildi, mesela himaye daha bir çok arap kültüründe olan şeyler islam açısından tehlike olarak görülmemiş sadece ince ayar çekilmek suretiyle olduğu gibi kalmıştır.
Bir müslüman tağutu rejimlerde yaşarken insanların faydasına fıtratına uygun olan etkinliklerde bulunabilirler tağutların bazı yasalarından yararlanabilirler.
devamı alt sayfadadır