Selam:
Haluk arkadaşım
Türkçe arapçaya göre çok kısır bir dildir.Önceki yazılarıma dikkat edecek olursanız bazı sözcükleri kullanırken bu sözcüğü şu manada kullaınıyorum diye not düşerdim,fakat bunu insan bazen gözden kaçırabiliyor.Örneğin şans kelimesi. Şans nedir?Haşa Allah adaletsizmi ki beni şanslı,sizi ya da başkası şansız yaratmış olsun yada bana doğuştan bir takım töleranslar tanımış olsun değil mi?Ama bazen bu tarz sözcükleri kullanma ihtiyacı duyuyoruz."Keşke" kelimesi de sıkıntılı bir kelimedir.
Şimdi şunu yapabiliyor muyuz?Önyargılarımızdan kurtulup gerçekten haktan gelen doğrulara işittik iman ettik diye biliyor muyuz?Bu çok önemli.Ben şahsen bu önyargılarımdan kurtulduğuma inanıyorum.Ben bir terimi kullanırken şunu iyi bilmeniz gerekir ki ben bu terimleri klasik islam anyalışları anlamında kullanmıyorum bu hususu açıkladıktan sonra gelgelelim zanni bilgi karşılığı olan "Vacip" kelimesine.
Şimdi şuna itirazınız olacak mı bakalım! İslamda çok evlilik var mı?Var fakat Allah'ın tavsiye ettiği tek eşlilik mi?Evet,peki islamda yolculuk esnasında kişinin orucunu şartlar gereği orucunu bozabilme imtiyazı var mı? Var fakat kişi isterse orucunu bozmaz.Bunların Kuran'da var olduğunu sizde çok iyi biliyorsunuz.Peygamberin hayatında ki uygulamalarında bu tarz olduğunu vurgulamak için o terimi kullandım.
Benim ana fikirlerim doğrultusunda bakabilseydiniz bu anlamı çok kolay bir şekilde görürdünüz.Ben sonuç olarak peygamber tanımını yaparken şunu anlatmaya çalıştım.Burası çok önemli.Eğer ben onun döneminde yaşasaydım Nebiye sorardım.Ya Nebi sizin bu söyledikleriniz şahsi fikriniz mi yoksa Allah'tan mı derdim.Tıpkı sahabi gibi.Ben diyorumki ben onun zamanında yaşamıyorum benim soracağım tüm soruları onunla birlikte yaşayan müminler bu soruların hepsini sormuşlardır.
Allah nebinin bazı söz ve fillerini düzeltmiş,bazılarında müdahele etmemiştir.Sanırım yukarıda bunu çok güzel bir şekilde ayetler ışığında dile getirmişimdir.işte bu sebeple benim ona soru sorma ihtimalim ortadan kalkmıştır.Onun için şu yorumu yaptım.Dedim ki: "ister bir eş,ister bir baba" diye cümleye başladım bu görüş inan Kurani bir görüştür.Neden biliyor musun?
Din tamamlanmış ve Allah mutlak manada razı olduğu insan karakterini peygamber olarak tarif etmiştir.Şimdi benim onu kaale almama gibi bir şansım var mı? Mademki amacımız Allah'ın rızası kazanmaktır,o halde Allah benim razı olduğum ahlak sahibi insan orda, ortada,ona uyan bana uymuş,ona asi olan bana asi olmuş,o sizin herhangi birinizin babasının oğlu değil onu rast gele çağıramazsınız.Yani birbirinizi çağırdığınız gibi çağaramazsınız,onun yanında
Ses tonunuzu yükseltemezsiniz, haddinizi bilin diyor.
Haluk bey siz kuran okuyan birisiniz bu söylediklerim kurani bilgilerdir.Biz nisa/60 ayetteki sizlerden olan emir sahiplerine itati bu şekilde mi yapacağız tabiki hayır.
Ben cumhuru reisin huzurunda bağırdığım zaman benim imanım tehlikeye girmez ama nebinin huzurunda bağırdığım zaman imanım tehlikeye girer.Nebinin nübüvet aldığı ilk andan itibaren taki vefat ettiği ana kadar söyledikleri yaşadıkları hayatının her alanıyla benim için numunedir.Bu görüş kuranın müminlere verdiği ruhun ta kendisidir.
Haşa islam gibi ulvi bir din zanni yada sanni bilgiler üzerine kurulurmu bu dehşet birşeydir.Bugüne kadar olan yazılarımdan bu fikri çıkarmış olmanız hakikaten üzücü bir durumdur.Birde üzüldüğüm bir durumda peygamber tanımınızı dürüst yapmadığınız kanısına varıyorum.Siz net fikrinizi ortaya koymuş olsaydiniz emin olun sizinle belki daha çok ortak yanlarımız olurdu.Birde şu husus çok önemli bana diyorsunuz ki kuranın bir ayeti üzerine yorum yaparak kuranın tamamını gözardı edemeyiz bu cümleyi hep ben kullandım.
Fakat şunuda söyledim kurandan değil bir ayeti bir ayetin bir tek cümlesine dahi çıkarmış olduğunuz yorum kuarnın tamamına aykırı düşmemesi lazımdır bende bunu söylüyorum.Yani kurandan bir yorum çıkarırken o yormumuza ters gibi gözüken ayeti açıklayabilmemiz gerekmezmi.
Araştırdığımız yüzlerce yıl önce tarihi belgelerden ya da kalıntılardan yola çıkarak, o devir hakkında bilgi sahibi oluruz. Onların yaşamları hakkında fikirler üretiriz. Fakat öyle kalıntılar buluruz ki zamanla, daha önceki bilgilerin doğru olmadığı çıkar ortaya, bizlerde bilgilerimizi hemen değiştiririz, yenileriz. Çok fazla geriye gitmeyelim. Osmanlı tarihi ve padişahları hakkında bu zamana kadar bizlere öğretilenlerin birçoğunun, doğru olmadığını görüyoruz yeni çıkan belge ve bilgiler ışığında
Bakın haluk arkadaşım işte sorun burdaki olaya bakış açınızda tamda bunu söylüyrum.
Siz peygamberi hep osmanlı tarihi yada sıradan liderler gibi değerlendiriyorsunuz.Halbuki nebi Sezar Çörçil yada Mısır'ın her hangi bir kralı değildir.Burada facia bir yanılgıya düşüyorsunuz.O dünya tarihine yön vermiş ve kıyamete kadar baki kalacak bir görevle gelmiştir.Onun söyledikleri ve yaşantısı hususunda hakikaten sağlam bilgi sahibi olduğunuzdan şüphe etmeye başladım.
Bakın sayın abim onun hakkında yazılmış olan olan eserler ve ondan sonraki dört halife döneminin kayıtları hiçte itaatterakicilerin bize empoze ettiği uyduruk tarih gibi değildir.O nebide atatürk değildir.Önce bu hususu belirtelim.Bir önceki yazımda dedimki biz müminlere düşen Allah'ın peygamberinin yaşantısını kuranın kıstasından geçirerek bunu ortaya çıkarmak müminlerin işidir.Bunu birileri düzgün şekilde yapmamış ise biz yapalım.
Fakat bu tarz cümlelerinize her baktığımda arkadaşlarım aklıma gelir.
Onlar açıkca şunu söylerlerdi,nebi o zaman gereği mutlak manada itaat edilmesi gerekliydi,fakat derler ve şu örneği getirirlerdi,şimdi kalkıp biz şuanki başbakınımıza itaatisizlik yaparsak ne olur sosyal kaos meydana gelir,Allah bunu bildiği için o peygambere mutlak manada itaat gerekliydi derdi.Yani ha Hz. Muhammed (sav) olmuş ha o anki lider olsun farketmez,ben şahsen bu görüş sahiplerini müslüman olarak görmem,istedikleri kadar kuran okumuş olsunlar.Önemli olan çok kuran okuyup çok ayet bilmek değil önemli olan doğru şekilde anlayıp iman etmekdir.
Ben yazımda peygamberimizin bir müddet sonra hadis yazımını yasakladığını söylediğimde, Allah razı olsun sizde onaylamıştınız. Hatta dört halife devrindeki bu yasaklanmasına ait hadisler çok da fazladır. Peki, neden yasaklamıştı hatırlayalım. Peygamberimizin söylediği bir söz verdiği bir örnek, kendisine öyle bir ulaşmış ki, bizlerin çocukken oynadığımız bir oyuna benziyor adeta. Kulaktan kulağa. Bu oyunda herkes bir cümleyi, yanındaki arkadaşına söyler sessizce kulağına ve en sondaki anladığını sesli söylerdi. İlk söyleyenin sözleriyle yakından uzaktan benzeşmediğini gördüğümüzde ise, hepimiz güler eğlenirdik. İşte peygamberimiz ne yazık ki sözlerinin birbirine aktarılma anında, nasıl değiştiğini görünce yasak koymuştur ve herkesi kur’an ayetlerini birbirine anlatmasını, nakletmesini emretmiştir.
alıntı
Sayın abim defalarca size sordum hadis ve sünnet arasındaki görüşünüz nedir bununda cevabını maalesef alamdım.Ben sanki burda hadis müdafasına girmişim gibi bir ithamınız varr.Şunu neden anlamakta güçlük çekiyoruz bende bunu anlamıyorum.Diyorumki hadis ve sünnet diye bir ayırım olmaz.Nebinin hayatı lider,komutan,baba,amca,imam diye de ayrılamaz,bu sözlerim neden anlaşılamıyor,onun hayatı onun söyledikleri söylemedikleri,yaptıkları ve yapmadıkları müslümanları mutlak manada bağlayıcıdır diyorum.
Siz halen bana hadislerin nasıl aktarıldığını anlatmaya çalışıyorsunuz,aynı dilden konuşamıyoruz,yada sizden kendi görüşleriniz hususunda bilgi eksiliğini his ediyorum.Bakın biz günlük hayatımızda bazı sohbetlere katılmışızdır sanırım,orada vaiz bir iki saat konuşma yapar vaizi dinleyenler ancak kendi zekaları doğrultusunda o vaizi anlar ancak o kadar yorum yapabilirler.
Kimisi çok zekidir o vaizin bütün söylediklerinden bir ana fikir çıkarır kimide vaizin üç beş kelimesini alır onuda yanlış aktaırır.bunmu demek istiyorsunuz.
Bunlar üzerinede din olmaz diyorsunuz,ben bundan farklı birşeymi söylüyorum konuyu neden buralara çekiyorsunuz.Size söyledim kulaktan dolma bilgiler ancak batıl bir din ortaya çıkarır ben şahsen böyle inanana böyle yapan bir insan değilim.
Ben kurandaki peygamberden söz ediyorum Allah'ın üzerine toz kondurmadığı peygamber.Siz tamam faydalanması gerektiği lazım olan sözlerini fiillerini değerlendirlemsi gereklidir diyorsunuz,bende buna itiraz ediyorum,hayır diyorum müslüman olmak buna iman etmeyi gerektirir aramızdaki fark bu,bu yüzden peygamber tanımınızı tam olarak yapabilseydiniz biz bu deyları hiç kunaşmazdık.
Çok detaylara girmeden nasıl bir peygambere iman etmemiz gerektiğini soruyorum.Yukaride nasıl bir peygambere iman edilmesi gerektiğini islamdan anladığım kadarıyla özetledim sizin bu doğrultuda farklı bir peygamber tanımız var ise onu alalım.
Kur’an da İsa kıssasını hatırlayın. Allah mahşer günü Hz. İsa ya şöyle soracağını söylüyor. Ey İsa sen mi söyledin Allahın oğlu olduğunu dediğinde Hz. İsa nın vereceği cevap önemlidir. Rabbim ben söylesem sen bunu bilirdin olacakmış. Bakın aynı cevabı bu konuda düşünelim. Bahsettiğimiz onca haramlar ve kur’an da olmayan hükümleri hesap günü peygamberimizin şahitliğinde Rabbin sorsa ve dese ki? Resulüm benim yapmadığım haramları, benim vermediğim hükümleri sen mi verdin dese, peygamberimiz acaba ne cevap verecektir? Bence aynı cevabı verecektir ve diyecektir ki: Ey Rabbim ben söylesem sen zaten bunu bilirdin. Sen bana, sana indirdiğimle onlara hükmet dedin. Sakın sana indirdiğime hiç bir şey ekleme diye ikaz ettin. Ben bu durumda bu sözleri söyler miydim demez mi?
Haluk bey ben bu siteye ilk girdiğim zaman peygamberin helal haram yetkisi varmı,yorumları üzerine girmiş ve reddiye yamzıştım bu sebeple bu cümlenizi yazılmamış kabul ediyorum.Hem konumuz bu değil peygameri tanımlama üzerinden gidelim onun hayatı bizler için ne ifade ediyor bunu izah edelim,onun vefat etmiş olması bu yükümlülükleri bizden kaldırıyormu kaldırmıyormu.Bu konuda yoğunlaşalım
devamı var