Selamun aleykum..
Sabır..
ALLAH teâlâ hazretleri buyurur:
"O sabredenler, namaz kılanlar ve kendilerine verdiklerimizden gizli veya açık yoksullara dağıtıp verenler ALLAH'a yakın olur ve O'nu görürler." (Ra'd/ 22)
"Behemehal sizi biraz korku, biraz açlık ve biraz mal , can ve mahsul eksikliği ile sınarız. Sabredenleri müjdele!" (Bakara/155)
"Olur ki bir şey hoşunuza gitmez.Fakat o sizin için hayırdır. Bir şeyi de seversiniz, fakat, sizin için şerdir. ALLAH bilir. Siz ise bilemezsiniz. " (Bakara/216)
Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurdular :
-Her ibadetin aslı sabırdır.
-Başına gelen musibeti kimseye söylemeyen ve şikâyet etmeyene ALLAH iman lezzetini ihsan eder ve bütün günahlarını bağışlar.
Bir hadis-i kudside buyurulmuştur:
" Kullarımdan bir kuluma bedeni, yahud malı, yahud evlâdı yüzünden bir musibet verirsem, o da buna sabr-ı cemil ile mukabelede bulunursa kıyamet günü kendisi için mizân dikmekten yahud defter-i a'malini açmaktan hayâ ederim."
- Öyle ise siz de girin cennete, derler.
Enes bin Malik radıyallahu anh'den rivayete göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurdular:
"ALLAH bir kula hayır murad ettiği, yahud onu kendisine dost edinmeyi murad ettiği zaman ona belâlar yağdırır. Üzerine yağan bu belâlalar neticesinde kul RABBiına dua edince melekler: "Ya RABBi, bizce yabancı olmayan bir ses işitiyoruz!" derler. İkinci defa dua edip de, "Ya RABBi" dediği anda ise ALLAH teâlâ ve tekaddes hazretleri şöyle der:
-Buyur ey kulum! İstediğin her şeyi sana verdim. Senin için hayırlı olmayan her şeyi senden uzaklaştırdım. Senin için en şerefli olan şeyleri indinde hazır ettim.
Kıyamet günü olunca, dünyada iken iyi ameller işlemiş, fakat hiç felâketlere mâruz kalmamış olanlar getirilir. Namaz oruç, sadaka, zekât, hacc.. gibi ameller mîzana vurulur. Böylece mükâfatları ödenir. Yine iyi ameller işlemiş olmakla beraber, aynı zamanda felâketlere mâruz kalmış olanlar getirilir. Fakat bunların amelleri için mîzanlar kurulmaz, amelleri tartılmaz, defterleri açılmaz. Bilakis üzerlerine dünyada musibetlerin dökülmesi gibi kendilerine ecirler, mükâfatlar dökülür. Bu arada dünyada iken ehl-i rahattan olduklarını gören diğer zümre "Keşke biz de dünyada iken böyle musibetlere düçar olsaydık da bugün büyük mükâfatlar alsaydık!" derler. ALLAH teâlâ ve tekaddes hazretleri:
"Ancak sabredenlere ecirleri hesapsız ödenecektir" buyurur. (Zümer/10)
Akıllı insan musibete uğradığı zaman sabır ve metânet göstermek suretiyle büyük derece ve makamlara nail olur. Böyle zahiren keder verici hadiseler karşısında kula düşen Cenab-ı Hakk'ın emrine tam teslim olup, gönül hoşluğunu muhafazaya azimli olmaktır.
Bizler, kudretsizliğimizi bilerek Cenab-ı Hak'dan daima sıhhat ve afiyet, dünyevî ve uhrevî seadet niyazında bulunabilirsek bu her şeye şâmil olmuş olur. Meselâ kıldığımız namazların ka'delerinde tekrar tekrar okuduğumuz duaları, namazların haricinde de okumalıyız. Şöyle ki : "Ey RABBiımız, bize dünyada da iyilik, güzellik ver, ahırette de iyilik, güzellik ver. Bizi ateş azabından koru." (Bakara: 201)
1970 senesinde, merkezi Gediz olmak üzere Emet ve Simav'a kadar uzanan büyük bir zelzele felâketi olmuştu. Binlerce kişi ölmüş, büyük sayıda bir zümre evsiz, barksız kalmıştı.
Muhterem Üstaz Hazretleri bazı yakınlarını huzuruna celbedip, kazazedelere muhakkak surette hem maddî yardımda bulunulmasını, hem de sert bir lisanla nasihat edilmesini emir buyurmuşlardı.
Zahiren, felakete uğrayanları yumuşak bir lisanla teselli edip gönüllerini almak icab ederdi.
Sonradan anladık ki, yıkıntılar altında, İtalya'daki lavlar altında kalan Pompei şehrindeki insanlarda görülen pek kötü manzaraların aynısı burada da görülmüştü.
Bir taraftan zelzele, bir taraftan aynı zamanda vuku bulan büyük yangın felaketi kasabayı yerle bir etmişti. Yıkıntılar arasında dolaşırken insanı ürperten müdhiş manzaralara şahid oluyorduk.
Hatta bir kadıncağızın derin bir keder içinde elinde bir çöp ile toprağı karıştırdığına şahid olduk.
-Ne yapıyorsun? diye sebebini sorduğumuzda, cevaben:
-Annem, babam, kocam, dört tane çocuğum bu toprak altında kaldı, dedi. Sabırlı idi.
Bu saydıklarından başka kadıncağız evinden ve eşyalarından da olmuştu. Ona rağmen ağzından en ufak isyankar bir söz çıkmıyordu.
Hakikaten kadın çok büyük bir imtihan karşısında idi.
Denirse ki: Bundan büyük bir felaket mi olur?
Tereddüt etmeden şu cevabı veririz:
-İmansızlık felâketi!
Altinoluk Dergisi - Sadik DANA
ves´Selâm..