Konu Başlıkları: "Haluk GE-TE-A'nın İtirafları"
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 04 Nisan 2011, 13:46   Mesaj No:7

HALUK GÜMÜŞTABAK

Medineweb Sadık Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:HALUK GÜMÜŞTABAK isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 10862
Üyelik T.: 01 Ekim 2009
Arkadaşları:1
Cinsiyet:
Yaş:66
Mesaj: 489
Konular: 86
Beğenildi:3
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Standart Cevap: "Haluk GE-TE-A'nın İtirafları"

Daha önce söylediğim gibi, eğer bir işe doğru yerden ve çok iyi düşünerek planlı başlamadıysanız, yapacağınız hiçbir işten doğru verim almanızda mümkün olmayacaktır. Oğlu ve annesinin konuşma kıssasından doğru kıssadan hisse çıkardığınızı düşünmüyorum. Birde şu pencereden bakın isterseniz bu kıssaya. Bizler kur’anı yüzlerce yıldır anlamadan yüksek sesle okuduk durduk, ama hiçççç düşünmeden, aklımızı kullanmadan. Çünkü okuduğumuz kitabı sizler anlayamazsınız dediler de ondan. Kitabın okunması değildir amaç, amaç Rabbin önerdiği gibi yavaş yavaş düşünerek ve akıl yürü terektir okumaktaki amaç. Çocukta istediği kadar okusun, eğer dikkatle okumuyor da üzerinde düşünmüyorsa, anlaması mümkün değildir. Hatta okulda bazı arkadaşlarım şöyle derdi. İnan ki on kere okudum, ama aklıma girmiyor. İşte aradaki farkı çok iyi analiz etmeliyiz.

Şimdide sizin bu örneğinizden aldığınız manaya bakalım. Bana şunları yazmışsınız.

(Fakat şunu unutuyorsunuz okulda okuduğumuz bu kitabın bir öğretmeni vardır. Bu öğretmen bu kitabı bizden daha bilen bu kitaptan nasıl istifade edeceğimizi ve nasıl anlamamız gerektiğini öğretendir.

Hiç bir yerde öğrencinin öğretmeninin öğretisinin dışında bir mantıkla kitabı okuyup öğretmenden olumlu not alındığı görülmemiştir.)


Ben verdiğim örnekleri çok dikkatle veririm, hiçbir zaman Rabbin rehberiyle, beşerin kitaplarını karşı karşıya getirmem. Bunu yapmak şirktir. Hatırlayınız Rabbim hadi bir ayetini getirsinler diye meydan okuyorsa, demek ki Rahmanın rehberi KUR’AN ın beşeri kitaplarla karşılaştırılması da büyük yanlıştır. Biz verdiğiniz örneğe bakalım. Bugün günümüzde açık öğretim diye bir eğitim vardır, hatta bu eğitim bütün Dünyada hızla yayılmakta. Yani kitaplar veriliyor, öğrenci çalışıyor ve imtihana gidiyor. Yeni öğrendim ülkemizde Bilgisayar Mühendisliliği dahi, bu eğim yoluyla verilmeye başlanmış.

Gelelim peygamberimizin öğretmenliğine. Peygamberimiz gerçekten başöğretmendir, bunda asla şüphe yok. Onun görevi öğretmenlikten öte ikna edebilme, topluma dini yayma, ilimle güçlenmiş bir misyonun başıydı. Zorluklardan yılmayan, güçlüklere göğüs geren, inatla azimle kur’anı tebliğ etmek için çaba gösteren bir adalet timsaliydi O.

Allah sizlere öyle bir kitap gönderdim ki, bütün şanınız şerefiniz ondadır dedikten sonra, bizlerin kur’anı gereği gibi okumamızı ve üzerinde düşünmemizi emreder. Bunlara benzer yüzlerce ayet vardır. Daha açıkçası kur’an öyle bir kitaptır ki, her anlayarak okuyanın kalbine güneş gibi doğar der bizlere, tabi bunları söyleyen rabbimdir. Bizler bu kitabı kendi düşüncelerimizle anlayamayız dediğimizde, kur’anın tüm tılsımını, özelliklerini, yüceliğini alıp, beşeri bir kitap özelliklerine indirgemiş oluyoruz. Daha da kötüsü var, bunu kabul ettiğimizde ise, şeytanın işini kolaylaştırıyoruz. Çünkü kulu ile Rabbimin arasına çok daha rahat girebiliyor.

Hatırlayınız peygamberimizin ölümünden sonra, Rabbim hiç kimseyi görevlendirmemiştir, çünkü İslam ı anlatma, yayma görevi iman eden tüm insanların görevidir. Sizin söylediklerinizi düşünmeye devam edelim. Diyelim ki peygamberimizin hadisleri olmasa, bizler kur’anın ne söylediğini asla öğrenemeyiz dediğimizi düşündüğümüzde, yine kur’anın değerini beşeri aklın, değerlerin sınırına indirmiş oluyoruz. Oysa bu kitap tüm cihana ve iman edenlere rehber olarak gönderilmiş, gücünü, değerini hala tam olarak anlayamadığımız bir kitaptır.

Peygamberimizin devrini düşünelim. İlk önceleri peygamberimizin sözleri, yani bizlerin anlayacağı tabirle hadislerinin nakline izin veren örnek insan peygamberimiz, daha sonra yapılan yanlışlar, kur’anın devre dışı bırakılarak bu sözlerin dolaşması ve dolaşırken ilavelerin yapılmasına şahit olduğu için, hadis yazımını ve naklini yasaklamıştır. Bunu tüm din âlimleri kabul eder, fakat bir kısmı daha sonra izin verdiğini söyler. İşin ilginci Dört halife devrindeki hadis yazımı yasağı devam etmiştir. Eğer izin verseydi en yakınları niçin yasağın devamını sağlasın. Hepside bu konuya çok dikkatle devam etmiş ve yasağın dikkatle uygulanmasını sağlamış, hadis nakline izin verememiştir. Bu konuda sanırım dört halife devrine dair, hadis yasağının devamını gösteren hadisleri yazmış olmam gerekir, isterseniz tekrar yazarım.


Şimdi hemen sizin sözlerinizi kendimize soralım. Madem peygamberimizin hadisleri olmadan bizler kur’anı anlayamaz isek, bu durumda peygamberimiz bu yasağı getirmekle, bizlerin kur’anı tam olarak anlamasını istemiyordu diyebilir miyiz? Elbette diyemeyiz. Bu yasakla gelecekte doğacak büyük yanlışları önlemeye çalışmıştır. Tabi dört halife devrinin bitimi, siyasi çekişmeler neticesinde, rabbimin sakın bölünmeyin ayetlerine kulaklarını tıkayanlar, güzelim İslam ı bölmüşler ve mezheplere ayırmışlardır. Peygamberimizin yasakladığı hadis naklini de duymazdan gelip, hepsi aynı konuda dahi farklı hadisler toplayıp, günümüzdeki işin içinden çıkılmaz ortamın oluşmasını sağlamışlardır.


Şimdide yapılan yanlışların tehlikesini düşünelim. Bizlere peygamberimizin sözleridir diye nakledilen, ayetlerin açıklanmasıdır dediği örneklere baktığımızda, kur’an ile tamamen zıt bilgileri görüyoruz. İşin ilginci kur’an dan örneklerle değil, hadis bilgileri ile ayetler açıklanmaya çalışılıyor ve inanılmaz bir şekilde, rabbimin vermediği hükümler, Allah katındandır diyerek bizlere naklediliyor. Daha da ilginci dinin mezheplere bölünmesiyle aynı konularda bile farklı rivayetlerle ayetler çok farklı anlaşılmaya çalışılmaktadır. Hâlbuki Allah sizlere açık, seçik ve her şeyden nice örneklerle anlattım, sakın velilerin ardına düşmeyin, güvenilecek veliniz yalnız benim diye üstüne basa basa anlatması görmezden gelinmiştir. Daha açıkçası kur’an ayetlerini kendisi içinde açıkladığını söylüyor.

Gelelim laiklik, Avrupa birliği ve Atatürk konusuna. Önce şunu söylemeliyim ki bu ülkede hiçbir zaman laik bir yönetim yaşanmadı, eğer yaşansaydı her insan istediği gibi dinini yaşardı. Örneğin başını örtüp Üniversitelere de rahatlıkla girerdi. Bunu Avrupa ülkelerinde, Amerika da görüyoruz. Her insan inancını çok rahatlıkla yaşıyor. Dikkat edin yönetim ve kanunlarından bahsetmiyorum, yalnız laiklik konusunu söylüyorum. Kendi ordularında bile eğer Müslüman varda imam kadrosu bulunuyor. Gelelim Atatürk konusuna, sanırım size Atatürk ün bu ülkemize yaptıkları değil, özel hayatı anlatılmış. Rahmetli Abdulhamit kardeşim, bir öğretmen olarak bunun değerini idrak ediyordu, Allah gani gani rahmet eylesin. Özel hayatına da neler katıp ilaveler yapıldığını, yalnız Allah bilir. Bırakalım da bir beşer olarak yaptıklarının hesabını Rabbime versin. Bizi ilgilendiren bu ülkeyi birlik ve beraberlikle düşmandan kurtarıp, bugün özgürce yaşamamıza vesile olmasını konuşalım. Avrupa birliği konusuna gelince. Bu birlik İslam âleminin apaçık düşmanıdır, bunu zaten kur’an söylüyor. Onların çatısı altında olmak bizler için ölüm demektir. Fakat ne yazık ki bizleri yönetenler, bizleri ölüme götürdüğünü ya fark edemiyorlar, ya da işin içinde başka bir şey var, doğrusu bunu anlayamadım. Söylediğiniz gibi bizleri yönetenler bizlerin inancından çok uzak bizleri yönettiler şimdiye kadar. İnancımıza ters düşen yaşamları bizlere layik gördüler, bunda size katılırım. Ama buradaki suç yine bizlerin. Allah sizleri yönetecek ehil insanları seçin diyor da, bizler hala yanlış insanları, bizleri aldatanları seçiyorsak, daha başımıza neler gelir, onları da göreceğiz. Ben kanunların her inanca saygılı olması gerektiğini söylüyorum. Sözlerimi taraflı düşünürseniz elbette istediğiniz anlamı çıkarabilirsiniz. Zaten bizler eğer kur’ana da taraflı ve yanlı barksak, gerçek anlamı dışında anlamlar çıkartırız.
Yazınızın sonunda ise şu sözleri söylemişsiniz.

(Ben size cevap yazacağım dediğimde sözümde durdum 31 martta yazımı astım. Kemal kılçdaroğlu gibi biz söz verip sözümüzün arkasında durmamazlık yapmıyoruz.Yada söz verip ertesi gün çark etmiyoruz.)


Sayın kamer Bey. Siz yazdınız ama benim yazdığınızdan haberim yok. Yani cevap vereceğim dediniz, ama cevap vereceğinizi söylediğiniz yere bir not yazıp, verdiğim cevabı okuyun demediniz, Allah şahittir. Ben siteyi gezerken şans eseri okudum yazınızı, yanlış mı söylüyorum yoksa. Dağ dağa küsmüş, dağın haberi yok misali olmuş sanırım. Hâlbuki meyil adresime her gün merakla girdim, ama cevap gelmemişti.

Benim sizi kur’an düşmanı olarak gösterecek tek bir sözüm yoktur, zaten bunu yapmaktan rabbim e sığınırım. Bunu söylemek kimsenin harcıda değildir. Benim söylediğim ve anlatmak istediğim, kur’anın özüne uymak, onu bizlerin anlayamayacağını söylemek büyük yanlıştır diyorum. Bu konuda da çaba gösteriyorum.





Değerli Abdulmelik kardeşim, Allah sizden razı olsun, yine kibarlığınızla sözlerinizi sıralamışsınız. Hata yapmaktan rabbim e sığınırım. Ben hiçbir zaman hata yapmam demedim dememde. Yeter ki beni kur’an ile ikna etsinler. Değerli arkadaşım sizin sözlerinizi aşağıya önce yazıyorum.

(Ben Allahın var ve birliğine(kurana),muhammedin onun resulu olduğuna(tartışılmaz kuran öğreticisi canlı tatbikatçısı sonucu sahih sünnete) iman ediyorum.
kuran+sahih sünnet tartışılmazdır.)


Bu sözlerinizin hepsine katılıyor ve bir Müslüman olarak kesinlikle iman ediyorum, ama bir cümlesi hariç. Şu cümleniz üzerine gelin düşünelim, eğer kur’an onay veriyorsa, başımın üstünde yeri var. Lütfen bu sözlerimi yatağa yattığınızda, sakin bir kafayla düşününüz.

(kuran+sahih sünnet tartışılmazdır.)


Bu cümleyi değerlendirdiğimizde, eğer bu düşünceye iman ediyorsak, şunu kabul ediyoruz demektir. Kur’an gibi sahih hadis kabul ettiklerimizi de, aynen kabul etmeli ve iman etmeliyiz, bunlar da kur an değerinde, şüphe edilmeden iman edilmelidir demiş oluyoruz. Bu durumda emin olmadığımız, hatta kur’an da hiç bahsedilmeyen hükmü olmayan, bir kur an daha kur’anın karşısına koymuş oluyoruz. Değerli dostum, tartışılmaz olan YALNIZ VE YALNIZ KUR’ANDIR. Onun berisinden gelen tüm beşeri rivayetler de mutlaka ilaveler, yanlışlıklar olma ihtimali nakil zinciri içinde mutlaka olacaktır da. Bunu söylemek ŞİRKTİR. Çünkü bu gerçeği zaten peygamberimiz görmüş ve gerekeni yapmıştır. Lütfen şunu da düşünelim. Sahih hadis adı altında nakledilen hadislere bir göz gezdirin, sanki Rabbim direk hitap ediyor gibi nakledilmişlerdir. Bu hadislerin birçoğunun kur’an da hükmü dahi yoktur, onay almaz. Eğer bunlarda vahiy ise, neden kur’an da geçmez? Hani kur’an dan hesaba çekilecektik. Bakın nasıl sorular geliyor akla. Elbette bir çoğu da kur’an dan ayetlerden esinlenmiştir, zaten bunlarda bir sorunda yoktur.

İşin korkutucu tarafı da budur. Sahih hadis adı altında beşeri nakilleri güçlendirmişler ve ne yazık ki bu yolla içimize daha güçlü nifak sokmuşlardır, din düşmanları. Özellikle peygamberimiz devrinde korkularından Müslüman olan, Yahudiler nifak sokucular dinimizin içine çöreklenmişlerdir. Lütfen artık bunların farkına varalım, yoksa hiç kimse peygamberimizi devre dışı bırakamaz, buna güçleri de yetmez. Hiç birimiz kur’ana elçisinin, resulünün özünün dışında yaklaşamaz, çünkü örnek insan bu kitabı bizlere tebliğ etmiştir. Elçi nasıl olurda bir kenara itilir. Allahın elçisi onlarca ayeti tebliğ ettiğinde, sizlere kur’an ile hükmettim ona sarılırsanız doğru yola ulaşırsınız diyorsa, bizlerin kur’ana sarılması da elçisinin izinde gittiğimizi apaçık göstergesi değil midir?

Bakın hepimiz bir imtihandayız, hatta bu yazdıklarımız da imtihanımızın bir parçasıdır. Çok değerli Abdulhamit kardeşim, Hakkın rahmetine kavuştu, Rabbim mekânını cennet yapsın inşallah. Onunla birkaç senedir başka sitede de çok güzel faydalı tartışmalarımız oldu, birbirimize fayda sağladık, Allah ondan razı olsun. Hatta bu siteye de ben davet ettim kendisini. Özel meyille konuştuğumuzda, bu siteyi çok sevdiğini söylemişti. Bende, sizde yazılarınızı lütfen bu sitede de yazın demiştim. İşte hepimiz bir gün son nefesimizi vereceğiz. Allahın huzuruna gideceğiz. Ben her zaman bunu düşünüyorum ve diyorum ki, Allah bizlere bu kitabı rehber olarak göndermiş ve bizleri bu kitaptan sorumlu tutuyorsa, bizlerin asla anlayamayacağı bir rehber göndermez. Zaten kur’anı okuduğumda bu düşüncemi onaylıyor, fakat bizlere her nedense bu düşüncenin tersi öğretilmiş.

Bizlere düşen yanlışları bulmak olmalıdır. Çoğunluğa uymanın tehlikesinden bahseden rabbim, bizlerin çok net dikkatini çekiyor ve diyor ki; Sizlerin sorumlu olduğu, apaçık bir kitap gönderdim sizlere, ona sarılın. Bu kitap sizlerin gönül gözlerinizi açacak ve sizleri doğru yola yöneltecektir diyor. Ben bu ayetleri tebliğ alan bir kul olarak, bunların gereğini yapmaya çalışıyorum. Elbette hatalarım olacaktır. Önemli olan kur’an ile uyarılmak ve en az hata yapmaktır, daha da önemlisi büyük hatalardan uzak kalmaktır. Eğer kur’ana ters düşen bir iş yapıyorsak işimiz çok zor demektir. Bunu çok iyi düşünmeliyiz, ama emanetimizi teslim etmeden tabi bunun farkına varmalıyız. Bir daha geri dönüşümüz asla olmayacak, hesap günüde yanımızda hiç kimseyi bulamayacağız, çünkü herkes yaptığı yanlışların utancından, birbirinden kaçacaktır diyor Rahman.

Bir örnek vermek istiyorum son olarak. Aldığımız bir elektronik cihazın önce kullanma kılavuzunu okuruz. Peki, neden okuruz? Hatalı kullanıp arıza yapmasın diye, çünkü dünya para verdikte ondan. Hiç birimiz bu kullanma kılavuzu hakkında, ben bunu okusam da anlayamam bunu yalnız ustası anlar demez. Okur ve ne şekilde kullanılması gerekiyorsa öyle kullanır. İşte kur’an da bizlerin bedenimizin ve ruhumuzun kullanma kılavuzudur. Onu anlayamayız dersek, bu bedenide ruhu da doğru kullanmamız mümkün olmayacaktır.

Rabbim cümlemize kur’anın ışığını kalbinde taşıyan, onun ışığıyla aydınlanan, nurlanan kullarından eylesin. Eğer kur’an ışığı yerine, beşerin ışığını almış isek kalbimize, asla kur’an gerçeklerini göremeyiz, çünkü peygamberimizde kalbine kur’anın ışığını almış onunla aydınlanmıştı. Onun dışında hiçbir hükmün peşinden gitmemişti. Peygamberimizin yolundan gitmek isteyen, kur’ana sarılmalıdır. Peygamberimizin güzel örnek yaşamını hayatına geçirmek isteyen, kur’anın nuruyla nurlanmalıdır.

SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK
Alıntı ile Cevapla