Cevap: NiÇiN YaRaTıLdIN ?? "O ALLAH ki yedi kat göğü ve bir o kadar da yeri yarattı ALLAH'ın emri onların arasına sürekli inmekte. (ALLAH ın tedbir ve tasarrufuyla yönetilmekteler.) Ta ki şunu bilesiniz ki ALLAH hiç şüphesiz her şeye kadirdir ve ALLAH'ın ilmi her şeyi kuşatmıştır." (Talak, 12)
Bir diğer ayette ise şöyle buyurmaktadır "Biz insan ve cinni ancak bize kulluk ve ibadet etsinler diye yarattık. (Zâriyât, 56)
Bu iki ayetten çıkan sonuç şudur ki insan itikad ve iman sahibi olsun ve bu itikad doğrultusunda iman ettiği ALLAH a kulluk sunsun diye yaratılmıştır. Anlaşılıyor ki insan takamül etme ve kendini yetiştirerek mümkün olan manevi makamlara ulaşsın diye yaratılmıştır.Bu ise ancak sağlam bir iman ve ALLAH-u Teala'ya tam bir teslimiyet ve kulluk ile mümkündür. Başka bir ayette bu tekamül ve olgunlaşmanın her amel ve ibadetle değil, en sahih ve en güzeliyle gerçekleşebileceğini vurgulamakta ve şöyle buyurmaktadır "O ki, gökleri ve yeri yarattı ve O'nun kudret ve hakimiyet arşı suyun üzerindeydi. (Bu yaratılış) bunun için gerçekleşti ki sizden hanginizin daha iyi amel edeceğini sınasın." (Hûd, 7)
ALLAH Resulü (s.a.a) bir hadisinde şöyle buyurmaktadır "(Elinizden geldiği kadar) amel edin zira her kese yaratılışındaki şey müyesser kılınmıştır. Bu hadisin manası Ehlibeyt İmamlarından İmam Musa Kazım (a.s)'a sorulunca şöyle buyurdu "Yüce ALLAH cinleri ve insanları kendisine ibadet ve itaat etsinler diye yaratmıştır O'na isyan ve itaatsizlik etsinler diye değil. Nitekim şöyle buyuruyor Biz insan ve cinni ancak bize kulluk ve ibadet etsinler diye yarattık." O'nları itaat etsinler diye yarattığı için, bu hedefe ulaşabilme yolunu da onlar için açmış (imkanlarını sağlamıştır).O halde gözlerini kapatıp, körlüğü hidayete tercih edenlere yazıklar olsun." (El-Mizan Tefsiri)
Görüldüğü gibi bu hadiste de insanların tekamül etme ve olgunlaşma için yaratıldığı ve bu hedefe ulaşmak için her türlü imkanın da kendisine sunulduğu vurgulanmaktadır.
Akli olarak da olaya baktığımızda akıl açısından yaratılış mümkün varlıklara yapılan bir lütuf ve feyizdir. Yani yaratılması mümkün olan bir şeyi yaratmayı ondan esirgemez.Zira o cimri değildir. Böyle bir yaratılışın zati olarak güzeldir onu gerçekleştirmek de.Bu fiilin zatî güzelliğinden başka onda bir hedef arama gerek yoktur zira bu feyiz lütuf ve cömertliğin nişanesidir.ALLAH-u Teala "vacib-i bizzat" olduğu gibi her yönden "vacib"dir.Bu yüzden bir şey var olma kabiliyetine sahip olursa ALLAH-u Teala'nın ona vücut vermekten çekinmesi mümkün değil zira O feyyaz-ı alel-ıtlaktır. Kısacası var olma imkanı olan her şey kabiliyet sahibidir ve lisanı hal ile ALLAH'tan vücut ve kemal istiyorlar.İşte yaratılış ALLAH-u Teala'nın eşyadaki bu imkana ve tabiî ve zatî talebe bir cevap ve onları kemale ulaştırma eylemidir.Tabi O'nun hikmetli iradesi insan ve cinlerin kendi irade ve istekleriyle serbestçe verilen tekamül imkanlarından yararlanması (ki bütün dini ve İlahî kurallar bunun içindir) ama diğer varlıkların ise cebri ve İlahi yönlendirmeyle mümkün olan kemallerine ulaşmaları yönünde tecelli etmiştir. Burada şöyle bir soru sorulabilir: Eğer gerçekten ALLAH-u Teala kulları kulluk ve ibadet için yaratmışsa neden bazıları küfre saparak bu kulluk yolunu izlemekten kaçıyorlar? Bu İlahi iradenin hedefinden şaşması anlamına gelmez mi?
Bu sorunun cevabı şudur ki bunu söyleyenler tekvinî irade ile teşrii iradeyi birbiri ne karıştırmaktadırlar. Zira Bu iradeden maksat cebri ve zoraki değil hür irade ve seçimle yapılacak ibadet ve kulluktur.Birisi "Ben insanların ibadet etmeleri için bu camiyi yaptırdım derse bunun anlamı insanlara zorla ibadet ettirme değil ibadet etmenin zeminini ve imkanını insanlar için oluşturmaktır. ALLAH-u Teala da insanı ibadet ve kulluk için yaratmış bunun için de her türlü imkan ve zemini onlar için oluşturmuştur.İçten akıl duygu ve çeşitli güç ve kabiliyetlerle dıştan ise gönderdiği Peygamberler İlahi kılavuzlar kitaplarla.ve dini emir ve nehiylerle.Tabi bu konuda mu'min ve kafir için durum aynıdır ve farklı değildir ancak birisi bu imkanlardan yararlanmış diğeri ise yararlanmamıştır.İmam Caferi Sadık (a.s) da "Biz insan ve cinni ancak bize kulluk ve ibadet etsinler diye yarattık ayetinin tefsiri sorulunca Allah onları ibadet için yaratmıştır" buyurdu soruyu soran "Acaba bu bazılarına mı özeldir, yoksa genel bir şey mi? diye tekrar sorunca "Hayır geneldir ve herkesi kapsamına alır" buyurdu." (Bihar-ül Envâr, c.5, s.314)
Yine denilebilir ki "Peki tekamül ve olgunlaşmanın hedefi nedir?
Bunun cevabı da şudur ki tekamül gayelerin gayesidir (nihai hedeftir) Bunu bir misalle açıklamaya çalışlım. Örneğin siz bir öğrenciye neden tahsil yaptığını sorarsanız Üniversiteye girmek için" diyebilir. Peki üniversiteyi ne için istiyorsu derseniz şöyle diyebilir örneğin Doktor veya mühendis olmak için. Onu da sorarsanız toplum için faydalı olmak ve bu yolla iyi bir gelir kazanmak der mesela. Yine iyi geliri ne yapacaksın sorusuna diyebilir ki müreffeh ve haysiyetli bir hayat yaşamak için. Bilahare müreffeh ve haysiyetli hayatı ne yapacaksın diye sorarsan oradaki cevap bir öncekinden farksızdır. Yani onu onun için istiyorum. O nihai hedefimdir gayelerin gayesidir der.Manevi hayatta da durum aynıdır.Peygamberlerin ve kitapların gelişinin hedefi tekamül (olgunlaşma) ve ALLAH a yakınlaşma ve O'nun rızasını kazanmaktır.Bunun hedefi nedir diye sorulursa cevabı açıktır ALLAH ın rızasını kazanmak ve olgunlaşmak yani bu gayelerin gayesidir. Başka bir tabirle şöyle diyebiliriz Biz her şeyi tekamül ve ALLAH'a yakınlık kazanmak için istiyoruz bunları ise özü için istiyoruz. Başka bir şey için değil. Yani bu gayelerin gayesidir....
__________________ Henüz Resmedilmemis Bir Hüznün Çizgilerini Tasir Suretim... İste Bu Yüzdendir İçten İçe Döküntülerim... |