Cvp: Faiz/ Riba
وعن عمرو بن احوص رضى اللّه عنه قال: سَمِعْتُ رسولَ اللّهِ صلى الله عليه وسلم يقولُ في حَجَّةِ الَوداعِ: أَلا إنَّ كُلَّ رِباً منَ رِبَا الجاهِلِيَّةِ مَوْضُوعٌ. لَكُمْ رُؤُسُ أمْوَالِكُمْ لاتَظْلِمُونَ وََلاتُظْلَمُونَAmr İbnu'l-Ahvas (ra) anlatıyor: "Hz. Peygamber (sav)'in Veda Haccındaki (konuşmasını) dinledim O, şöyle diyordu:
"(Biliniz ki), câhiliye devrindeki bütün ribâlar kaldırılmıştı. Sadece verdiğiniz ana parayı alacaksınız. Böylece ne zulmetmiş olacaksınız ne de zulme uğramış olacaksınız.”
عن عمر بن الخطاب رضى اللّه عنه قال: قال رسول اللّه صلى الله عليه وسلم : الذَّهَبُ بالذَّهَبِ رباً إّلاَ هَاءَ وَهَاءَ، وَالْبُرُّ بالْبُرِّ رِباً إّلاَ هَاءَ وَهَاءَ، وَالشَّعِيرُ بِالشَّعِيرِ رباً إّلاَ هَاءَ وَهَاءَ، وَالتَّمْرُ بالتَّمْرِ رِباً إّلاَ هَاءَ وَهَاءَ
Ömer İbnu'l-Hattâb (ra) anlatıyor: Resûlullah (sav) buyurdular ki: [I]"Altın altınla peşin olmazsa ribâdır. Buğday buğdayla peşin satılmazsa ribâdır. Arpa arpayla peşin satılmazsa ribâdır. Kuru hurma kuru hurmayla peşin satılmazsa ribâdır."
وعن مجاهد قال: كُنْتُ مَعَ ابنِ عُمرَ رضى اللّه عنهما فجاءَهُ صائِغٌ فقالَ: يا أباَ عبدِ الرَّحْمنِ إنِّى أصُوغُ الذَّهَبَ فأبِيعُهُ بالذَّهَبَ بِأكْثَرَ مِنْ وَزْنِهِ فأسْتَفْضِلُ قَدْرَ عَمِلِى فيهِ فنهاهُ عنْ ذلكَ فَجَعلَ الصَّائغُ يُرَدِّدُ عليهِ المسئلةَ وابنُ عُمرَ ينهاهُ حتَّى كانَ آخرَ ما قالَ لهُ: الدِّينارُ بالدِّينارِ، والدِّرْهَمُ بالدِّرْهَمِ َفَضْلَ بَيْنَهُمَا، هذا عهدُ نَبيِّنَا صلى الله عليه وسلم إلينا وَعَهْدُنَا إلَيْكُمْ أخرجه بطوله مالك[/SIZE].Mücahid anlatıyor: “Ben İbnu Ömer (ra)'le beraberdim.Ona bir kuyumcu gelerek: "Ey Ebu Abdirrahman! Ben altın işliyor ve bunu kendi ağırlığından fazla altınla satıyorum. Böylece ona harcadığım el emeği miktarında fiyatını artırıyorum" dedi. İbnu Ömer, onu bu işten yasakladı. Kuyumcu aynı meseleyi birkaç defa tekrar etti. Her seferinde İbnu Ömer, onu bu işten yasakladı ve son olarak da şunu söyledi: “Dinar dinarla, dirhem dirhemle satılır. Aralarında fazlalık olamaz. Bu, Peygamberimizin bize vasiyetidir, biz de size vasiyet ediyoruz”. وَحَدَّثَنِي مَالِكٌ، أَنَّهُ بَلَغَهُ أَنَّ رَجُلاً، أَتَى عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ فَقَالَ يَا أَبَا عَبْدِ الرَّحْمَنِ إِنِّي أَسْلَفْتُ رَجُلاً سَلَفًا وَاشْتَرَطْتُ عَلَيْهِ أَفْضَلَ مِمَّا أَسْلَفْتُهُ . فَقَالَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عُمَرَ فَذَلِكَ الرِّبَا . قَالَ فَكَيْفَ تَأْمُرُنِي يَا أَبَا عَبْدِ الرَّحْمَنِ فَقَالَ عَبْدُ اللَّهِ السَّلَفُ عَلَى ثَلاَثَةِ وُجُوهٍ سَلَفٌ تُسْلِفُهُ تُرِيدُ بِهِ وَجْهَ اللَّهِ فَلَكَ وَجْهُ اللَّهِ وَسَلَفٌ تُسْلِفُهُ تُرِيدُ بِهِ وَجْهَ صَاحِبِكَ فَلَكَ وَجْهُ صَاحِبِكَ وَسَلَفٌ تُسْلِفُهُ لِتَأْخُذَ خَبِيثًا بِطَيِّبٍ فَذَلِكَ الرِّبَا . قَالَ فَكَيْفَ تَأْمُرُنِي يَا أَبَا عَبْدِ الرَّحْمَنِ قَالَ أَرَى أَنْ تَشُقَّ الصَّحِيفَةَ فَإِنْ أَعْطَاكَ مِثْلَ الَّذِي أَسْلَفْتَهُ قَبِلْتَهُ وَإِنْ أَعْطَاكَ دُونَ الَّذِي أَسْلَفْتَهُ فَأَخَذْتَهُ أُجِرْتَ وَإِنْ أَعْطَاكَ أَفْضَلَ مِمَّا أَسْلَفْتَهُ طَيِّبَةً بِهِ نَفْسُهُ فَذَلِكَ شُكْرٌ شَكَرَهُ لَكَ وَلَكَ أَجْرُ مَا أَنْظَرْتَهُ . İmam Mâlik'in rivayet ettiğine göre, Abdullah İbn Ömer’e bir adam gelerek: “Ben birisine bir borç verdim ve bu borcu daha fazlasıyla ödemesini şart koştum” dedi. İbn Ömer, “Bu ribâdır” diye cevap verdi. Bunun üzerine adam, “Ey Ebu Abdırrahman! Öyleyse bana nasıl hareket etmemi emredersiniz” dedi? İbn Ömer, şu açıklamayı yaptı: “Borç verme, üç şekildedir: (Birincisi) Allah rızasını gözeterek, Allah için verdiğin borç. (İkincisi) arkadaşının hatırı için verdiğin borç. Üçüncüsü de temiz bir malla pis bir şey almak için verdiğin borçtur. İşte bu ribâdır. Adam, tekrar “Ey Ebu Abdırrahman! Ne yapmamı emredersin deyince” O, şöyle cevap verdi: “Sanırım akdi yırtman uygun olur, şayet o adam verdiğin miktarı aynen iade ederse alırsın. Eğer daha azını geri öderse, alırsın kalanı sana sevap yazılır. Eğer sana, daha iyi bir şeyi gönül hoşluğu ile verirse, bu sana bir teşekkürdür, böylece teşekkürünü ifade ediyor demektir. Sana ayrıca, ona vâde tanıdığın için sevap vardır.” حدثنا عبد الرحمن بن أبي بكرة، عن أبيه رضي الله عنه قال: نهى النبي صلى الله عليه وسلم عَنِ الفضّةِ بالْفِضّةِ، والذَّهَبِ بالذَّهَبِ إلا سَوَاءً بسَوَاءٍ، وَأمَرَنَا أنْ نَشْتَرِىَ الفِضّةَ بالذَّهَبِ كَيْفَ شِئْنَا وَنَشْتَرِىَ الذَّهَبَ بِالْفِضّةِ كَيْفَ شِئْنَا يَداً بِيَدٍ. Abdurrahman İbn Ebu Bekr, babasından şöyle rivayet ediyor: “Resûlullah (sav) gümüşün gümüşle, altının altınla başa baş olmayan satışını yasakladı. Bize altın mukabilinde dilediğimiz şekilde gümüş ve gümüş mukabilinde dilediğimiz şekilde altın satın almayı emretti.” |