Cevap: ğadir hum nedir_??? Gadiri Hum olayı Ehli sünnet ve şia arasındaki çetrefilli konulardan birisidir.İki tarafında kendine göre delilleri,hadis rivayetleri mevcuttur.Çok tartışılmış ama uzlaşma sağlanamamış bir konudur.Meselenin özü,Allah Rasulu Gadir-i Hum mevkiinde Hz.Ali'yi kendisinden sonra halife seçmiş midir? yoksa seçmemiş midir? Bu konuyla ilgili rivayetler şöyle: Gadir Hum olayı Nedir? Gadir Hum olayı, İslam tarihinin en tartışmalı konularından birini teşkil eder. Şiaya göre Gadir Hum denilen yerde peygamber Hz.Ali' yi kendi halifesi ilan etmiştir.
Olay aşağı yukarı şu biçimde geçer: Resulullah (s.a.v) Hicretin onuncu yılında hacca gitmeyi kararlaştırmıştı. .Resulullah (s.a.v) hac amellerini yaptıktan sonra, Mekke’ye geldiği insanlarla Medine’ye geri dönerlerken, Medine, Mısır ve Iraklıların yol ayrımı olan Gadir-i Hum’a ulaştıklarında, Cebrail şu ayeti indirdi: "Ey Resûl! Rabb'inden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, o taktirde O'nun Risaletini (sana gönderdiğini) tebliğ etmemiş olursun. Ve Allah seni insanlardan korur."(Maide 67.)
Resulullah (s.a.v) namazını bitirdikten sonra cemaatin ortasında, deve semerleri üzerine çıkarak herkesin duyacağı şekilde konuşmaya başladı. Konuşmanın bir kısmında hz.peygamber şöyle buyurdu:
Ey İnsanlar! Müminlerin kendilerinden, onlara daha evla kimdir?
Halk: Allah ve Resulü daha iyi bilir.
Resulullah: Allah-u Teâlâ benim mevlamdır, ben de mü’minlerin mevlasıyım; ben onlara kendilerinden daha evlayım. Öyleyse ben kimin mevlası isem, Ali de onun mevlasıdır. Resulullah bu cümleyi üç defa tekrarladı. (Hanbelî’lerin imamı Ahmed b. Hanbel’e göre, dört defa tekrarlamıştır.) Daha sonra şöyle buyurdular: Allah’ım, onunla dost olana dost, ona düşman olana düşman ol; onu seveni sev, ona buğzedene buğzet; ona yardım edene yardım et, ondan yardımını esirgeyenden yardımını esirge; o nereye dönerse hakkı onunla döndür. Biliniz ki, bu sözleri hazır olanlar hazır olmayanlara bildirmelidirler.Halk henüz dağılmadan Allah-u Teâlâ şu ayeti indirdi: Bu gün dininizi kemale erdirdim, nimetimi size tamamladım ve din olarak İslam’ı size beğendim.
Daha sonra orada bulunan insanlar Hz. Ali (a.s)’ı tebrik etmeye ve kutlamaya başladılar. Ebu Bekir ve Ömer, Hz. Ali (a.s)’ı ilk kutlayan kimselerdendirler. Onlardan her biri; Bu makam sana kutlu olsun ey Ebu Talibin oğlu! Sen, her mü’min erkek ve kadının mevlası oldun diyorlardı.
İslam tarihine baktığımızda ise farklı bir manzara ile karşılaşırız: Peygamberin vefat ettiği gün Hz.Ali onun naaşı başında cenaze işleri ve sonrasında da defin ile uğraşırken muhacir ve ensarın hemen hemen çoğu başka bir işle meşguldü: Ömer'in kılıcının gölgesi altında Ebubekir'e biat etmeye...
Gadir Hum olayı doğrultusunda bu gelişmeler Şia tarafından hilafetin Hz.Ali'den gasb edilmesi olarak yorumlanır. Bu hususta Şia alimlerinin de Sunni alimlerinin de argümanları hemen hemen bellidir.
Öncelikle Ehli Sünnet'in konuya yaklaşımına bakalım. Ehli Sünnet hilafetin gasbına ne diyor?
Ehl-i Sünnet alimlerine göre Şiiler Gadir Hum olayını yanlış aksettirmiştir. Hz.Ali'ye bırakılan bir hilafet söz konusu değildir. Böyle bir durumun söz konusu olması halinde Hz.Ali'nin bu hakkı Ebubekir ve Ömer'e asla bırakmayacağını, böyle bir şeyin akıl kârı olmadığını söylerler. Bu konuda Ehli Sünnet alimlerinin sık kullandığı bir hadiste şöyledir:
Hz. Ali’nin, Basra’da kendisine “Halife olman için Resulullahın halifeliği sana bıraktığına dair bir ahdi ve selahiyeti mi var, yoksa kendi görüşüne göre mi hareket ediyorsun?” şeklindeki bir soruya: “Hayır, yoktur. Vallahi ben Resulullah’ı ilk tasdik ve iman den kimseyim, onun adına ilk yalan söyleyen kişi olamam. Eğer Resulullah’ın halifeliği bana bıraktığına dair bir ahdi olsaydı, Ebubekir’in de Ömer’in de onun minberine çıkmasına izin vermezdim. Onlara karşı koyacak hiçbir gücüm olmasa, ellerimle mücadele ederdim." şeklinde cevap vermiştir.
Hz.Ali'nin Ebubekir, Ömer ve Osman'ın hilafetleri boyunca süren 25 yıllık suskunluğu da bize ehli sünnet alimlerinin bu yorumunu daha akla yatkın gösteriyor.
Kendi yorumumuza geçmeden önce Şia'nın konuyu yorumlayışına da yer verelim. Şia'nın yorumu
Şia alimlerinin klasik görüşü Hz.Ali'nin hilafetinin gasb edildiği, hakkının yendiği yönündedir. Zira gerek Kur'an ayetleriyle gerekse ilgili hadislerle bilindiği üzere Ehlibeyt'in ve Ali'nin İslam'da özel bir yeri vardır. Şia hilafetin Hz.Ali'nin ve onun nesebinin hakkı olduğunu söyler.
Şia'nın konuya Ehli sünnet kaynaklarının tam zıttı şekilde Hz.Ali'nin ağzından getirdiği delil de tarihte şıkşıkiye hutbesi olarak bilinir.
Bu hutbenin ilgili kısmı şöyledir:
"Andolsun Allah'a ki filân(Ebubekir), onu bir gömlek gibi giyindi; oysa daha iyi bilirdi o, ben hilâfete nispetle değirmen taşının mili gibiydim; hilâfet benim çevremde dönerdi; sel benden akardı; hiçbir kuş, uçtuğum yere uçamazdı. Hilâfetle arama bir perde çektim; onu koltuğumdan silkip attım. Düşündüm; kesilmiş elimle hamle mi edeyim; yoksa bu kapkaranlık körlüğe sabır mı edeyim? Hem de öylesine bir körlük ki ihtiyarları tamamıyla yıpratır; çocuğu kocaltır; inanan da Rabbine ulaşıncaya dek bu zulmette zahmet çeker.
Gördüm ki sabretmek daha doğru; sabrettim; ettim ama gözümde diken vardı, boğazımda kemik vardı; mirâsımın yağmalandığını görüyordum." (Kaynak: Nechül Belağa)
Görüldüğü üzere hadislerde söylenenler ve muhaddislerin yorumlarıyla içinden çıkılamayacak bir mesele söz konusudur. Hadisler aynı tarihsel gerçekliği birbirinden iki farklı şekilde bize sunmaktadır.
__________________ Selam Hidayete Tabi Olanlara
Kur'an Senin Lehinde ve Aleyhinde Hüccettir(Müslim)
|