Durumu: Medine No : 523 Üyelik T.:
04 Kasım 2007 Arkadaşları:0 Cinsiyet: Yaş:35 Mesaj:
394 Konular:
1 Beğenildi:2 Beğendi:0 Takdirleri:10 Takdir Et:
| (CIK !!.)Tasavvufla Tarikat Aynı şey değildir.
1. Tasavvuf Güzel Ahlâk ve Edeptir
وَإِنَّكَ لَعَلى خُلُقٍ عَظِيمٍ
Şüphesiz ki Sen, yüce bir ahlâk üzeresin[/B]" (el-Kalem, 4)" Andolsun ki, sizin için; Allâh'a ve
âhiret gününe kavuşacağını uman ve Allâh'ı çok zikreden (mümin)' ler için Rasûlullâh'ta en mükemmel bir örnek ( üsve -ihasene ) vardır." (el- Ahzâb 21)Edeb bir tâc imiş nûr-i Hudâ'dan
Giy o tâcı emîn ol her belâdan
Bu itibarla evvelce tekke ve dergâhların yegâne îkaz levhalarından birisi de
اَدَبْ ياَ هه
Edeb yâ Hû!..) idi. 2. Tasavvuf, Nefs Tezkiyesi ve Kalb TasfiyesidirسَلِيمٍO gün ne mal fayda verir, ne de evlâd . Ancak Allâh'a kalb -i selîm (tertemiz bir kalb ) ile gelenler müstesnâ." (eş- Şuarâ , 88-89)
... Nefse ve ona birtakım kâbiliyetler verip de iyilik ve kötülüklerini ilhâm edene yemin ederim ki, nefsini kötülüklerden arındıran (tezkiye eden) kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyân etmiştir." (eş-Şems, 7-10)
"...Allâh'ı zikretmek husûsunda kalbleri katılaşmış olanlara yazıklar olsun!İşte bunlar apaçık bir sapıklık içindedirler](ez- Zümer , 22)
3. Tasavvuf,
Sulhü Olmayan Mânevî Bir Cenktir[/B]
"... Sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabbine kulluğa devâm et!"(el- Hicr , 99)
Cenâb -ı Hak, nefsin hîle ve desîselerine kapı aralayan"gaflet"e karşı dâimî bir teyakkuz hâlinde bulunup bu minvâl üzere kulluğa devâm edilmesini şöyle emretmiştir:
وَاذْكُر رَّبَّكَ فِي نَفْسِكَ تَضَرُّعاً وَخِيفَةً
وَدُونَ الْجَهْرِ مِنَ الْقَوْلِ بِالْغُدُوِّ وَالآصَالِ وَلاَ تَكُن مِّنَ الْغَافِلِينَ
]"Kendi kendine, yalvararak ve ürpererek, yüksek olmayan bir sesle sabah-akşam Rabbini zikret! Gâfillerden olma! (el-A'raf, 205).........4.Tasavvuf İhlâstır
Tasavvuf, Allâh'a karşı samîmiyettir. Amelleri sırf rızâ- yı ilâhîyi kastederek îfâ etmek ve onlar üzerine başka gâyelerin gölgesini düşürmemek, dînî ıstılahta " ihlâs " kelimesiyle ifâde olunur. Cenâb -ı Hakk'ın rızâsından gayrı bütün emelleri
kalbden temizlemek, müslümanın memur bulunduğu büyük bir fazîlettir.(Ey Rasûlüm !) Şüphesiz ki Kitâb'ı
sana hak olarak indirdik. O hâlde sen de dîni sadece Allâh'a has kılarak ( ihlâs ile) kulluk et!.." (ez- Zümer , 2)
"De ki: Ben, dîni Allâh'a has kılarak ( ihlâslı bir şekilde) O'na kulluk etmekle emrolundum ." (ez- Zümer , 11)فَلَمْ تَقْتُلُوهُمْ وَلَـكِنَّ اللّهَ قَتَلَهُمْ وَمَا رَمَيْتَ إِذْ رَمَيْتَ وَلَـكِنَّ اللّهَ "(Savaşta) onları siz öldürmediniz, fakat Allâh öldürdü. Attığın zaman da sen atmadın, lâkin Allâh attı..." (el-
Enfâl , 17) . Tasavvuf İstikâmettir
فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ وَمَن تَابَ مَعَكَ وَلاَ تَطْغَوْا"Ey Habîbim ! Beraberindeki tevbe eden (mümin)' lerle birlikte, emrolunduğun gibi istikâmet üzere olun ve aşırı gitmeyin!.." ( Hûd , 112)
قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ
فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ "(
Rasûlüm !) De ki: Eğer Allâh'ı seviyorsanız, bana uyunuz ki, Allâh da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.Allâh Ğafûrdur ,Rahîmdir." (Âl-i İmrân , 31)
[B]"De ki: Allâh'a itaat edin; Peygamber'e de itaat edin... Eğer ona itaat ederseniz, doğru yolu bulmuş (hidâyete ermiş) olursunuz."(en-Nûr, 54) "Kim Allâh'a ve Rasûlüne itaat ederse işte onlar, Allâh'ın kendilerine lutuflarda bulunduğu peygamberler, sıddîklar , şehidler ve sâlihlerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır!" (en-Nisâ, 69) buyurulmuştur .
Allâh'a inandım de! Ondan sonra da istikamet üzere dosdoğru ol."
(Müslim, Îmân, 62)
buyurarak dîni hülâsâ etmiştir.
Bu can tende durdukça, Kur'ân'ın bendesiyim ve Muhammedü'l -Muhtâr'ın yolunun toprağı, ayağının tozuyum. [/SIZE][SIZE=2]Eğer biri benim sözlerimden, bundan başka bir şey naklederse, naklettiği sözden de, kendisinden de bîzârım."
"Kim Peygamber - sallâllâhu aleyhi ve sellem -'in sofrasından başka bir sofraya giderse, bil ki şeytan onunla bir kaptan yemek yer.
Zîrâ, o irfan sofrasından başka bir sofra seçen kişinin boğazını kemik yırtar ve deler."
"Tasavvuf, (gönül mumunun) ışığını, ilâhî nurlarla tutuşturmaktır. Çünkü tasavvuf aşk ateşi ile tutuşmaya derler."
Tasavvufta şerâit nâme-i hestîyi dürmektir
Tasavvuf ehl-i şer' u ehl-i îmân olmağa derler
"Tasavvufta esas olan, varlık kitabını dürmek, benlikten sıyrılmaktır. Asıl tasavvuf, şeriat ehli ve hakîkî îmân sahibi olmaktır."
Tasavvuf ârif olmaktır hakîmen âdetullâha
Tasavvuf cümle ehl-i derde dermân olmağa derler
"Tasavvuf, ilâhî sır, tecellî ve irâdenin hikmetlerini bilmektir; ârifliktir. Yine tasavvuf, bütün dert sahiplerine derman olmaktır."
Tasavvuf ten tılısmın ism miftâhıyla açmaktır
Tasavvuf bu imâret külli vîrân olmağa derle
"Tasavvuf, bu beden tılsımını isim anahtarı (Allâh ismi) ile çözmektir. Yine tasavvuf, bu fânî imâreti tamamen yok etmektir."
Tasavvuf sûfî kâli hâle tebdil eylemektir bil
Dahî her söz ki söyler âb-ı hayvân olmağa derler
"Bilesin ki tasavvuf, sûfînin sözünü (ve bilgisini) hâle dönüştürmektir. Bu, bir bakıma onun her sözünün bir âb-ı hayât (ölümsüzlük iksiri) olmasıdır."
Tasavvuf ilm-i ta'bîrât u te'vîlâtı bilmektir
Tasavvuf can evinde sırr-ı Sübhân olmağa derler
"Tasavvuf, büyük bir derinlik kazanarak tâbîr ve te'vîl ilimlerine vâkıf olmak ve böylece insan, kâinât, Kur'ân ve sünnetteki ilâhî sırları idrâk etmektir. Yine tasavvuf, can evinde Allâh'ın bir sırrı olabilmektir."
Tasavvuf hayret-i kübrâda mest ü vâlih olmaktır
Tasavvuf Hakk'ın esrârında hayrân olmağa derler
"Tasavvuf, Hakk'ın azamet, kudret ve güzelliği karşısında büyük bir hayret ve dehşet içinde olarak hem sarhoş hem de uyanık olmaktır. Çünkü tasavvuf, Hakk'ın sonsuz sırlarına hayranlıktır."
Tasavvuf kalb evinden mâsivâllâhı gidermektir
Tasavvuf kalb-i mümin arş-ı Rahmân olmağa derler
"Tasavvuf, gönül sarayından Allâh'tan başka her şeyi çıkarmaktır. Çünkü tasavvuf, mümin bir kalbin Allâh'ın arşı olması demektir."
Tasavvuf her nefeste şarka vü garba erişmektir
Tasavvuf bu kamu halka nigehbân olmağa derler
"Tasavvuf, her nefeste doğuya ve batıya erişmek, yâni oralardaki ehl-i îmânı düşünmek, onların sevinç ve kederlerine ortak olmak; ihtiyaç sahiplerine hizmet etmektir. Yine tasavvuf, bütün halkı görüp gözetmeye çalışmaktır."
Tasavvuf cümle zerrât-ı cihanda Hakk'ı görmektir
Tasavvuf gün gibi kevne nümâyân olmağa derler
"Tasavvuf, cihanın bütün zerrelerinde Hakk'ı müşâhede etmektir. Böylece tasavvuf, âlemlere güneş gibi olmaktır."
Tasavvuf anlamaktır yetmiş iki milletin dilin
Tasavvuf âlem-i akla Süleymân olmağa derler
"Tasavvuf, yetmiş iki milletin dilini bilmek, yâni herkesin hâlinden anlamaktır. Tasavvuf, akıl âlemine Süleyman olmaktır."
Tasavvuf urvetü'l-vüskâ yükün can ile çekmektir
Tasavvuf mazhar-ı âyât-ı gufrân olmağa derler
"Tasavvuf, Hakk'ın insana yüklediği ilâhî emânet olan Kur'ân-ı Kerîm ve onun getirdiği mes'ûliyeti canla başla taşımaktır. Tasavvuf, ilâhî mağfireti müjdeleyen âyetlerin mazharı olmaya derler."
Tasavvuf ism-i âzamla tasarruftur bütün kevne
Tasavvuf câmi-i ahkâm-ı Kur'ân olmağa derler
"Tasavvuf, bütün kâinâta "İsm-i a'zam"la tasarruf etmektir. Yine tasavvuf, Kur'ân hükümlerini gönülde cem etmek, yâni canlı bir Kur'ân olabilmektir."
Tasavvuf her nazarda zât-ı Hakk'a nâzır olmaktır
Tasavvuf sûfîye her müşkil âsân olmağa derler
"Tasavvuf, her bakışta Cenâb-ı Hakk'a yönelmektir. Yine tasavvuf, sûfîye, bütün zorlukların kolaylaşmasıdır."
Tasavvuf ilm-i Hakk'a sînesini mahzen etmektir
Tasavvuf sûfî bir katreyken ummân olmağa derler
"Tasavvuf, gönlünü Hakk'ın ilmine mekân etmek, yâni ledünnî ilme sahip olmaktır. Böylece tasavvuf, bir damla hükmünde iken sûfînin engin bir derya hâline gelmesidir."
Tasavvuf külli yakmaktır vücûdun nâr-ı "lâ" ile
Tasavvuf nûr-i "illâ" ile insân olmağa derler
"Tasavvuf, Hakk'ın varlığı karşısında bütün mevcudâtın "lâ / yok" ateşiyle yanıp kül olmasıdır. Tasavvuf, "illâ" nûruyla, yâni temizlenmiş bir gönülle Allâh'ı tevhîd ederek insan-ı kâmil olmaktır."
Tasavvuf "kul kefâ billâh" ile dâvet-dürür halkı
Tasavvuf "irciî" lafzıyla mestân olmağa derler
"Tasavvuf, "De ki: Allâh sana yeter!" (er-Ra'd, 43) âyetiyle insanları Hak yoluna davet etmektir. Yine tasavvuf, "Rabbine dön!" (el-Fecr, 28) lafzının zevkiyle kendinden geçmektir."
Tasavvuf günde bin kerre ölüp yine dirilmektir
Tasavvuf cümle âlem cismine can olmağa derle
"Tasavvuf, her gün ölmeden evvel ölmek sırrını binlerce kez yaşamak ve kalben diri kalmaktır. Bundan sonra tasavvuf, bütün âlemin cismine can olabilmek, yâni diğer gönülleri de ihyâ edebilmektir."
Tasavvuf zât-ı insan zât-ı Hak'da fâni olmaktır
Tasavvuf kurb-ı "ev ednâ"da pinhân olmağa derler
"Tasavvuf, insanın kendi varlığını, Hakk'ın varlığında yok etmesidir. Böylece tasavvuf, mîrac vuslatında tecellî eden ve âyet-i kerîmede "iki yaydan daha yakın" (en-Necm, 9) şeklinde ifâde buyurulan bir yakınlık içerisinde bile kendini gizleyebilmektir."
Tasavvuf cânı cânâna verip âzâde olmaktır
Tasavvuf cân-ı cânân cân-ı cânân olmağa derler
"Tasavvuf, canı sevgiliye verip her türlü fânî esaretten kurtulmaktır. Bu bakımdan tasavvuf, sevgilinin canı, evet sevgilinin canı olabilmek, yâni onun tarafından da sevilmektir."
Tasavvuf bende olmaktır hakîkat hak ey İbrahim
Tasavvuf şer'-i Ahmed dilde burhân olmağa derle
"Ey İbrahim! Tasavvuf, aslında Allâh Teâlâ'ya kul-köle olmaktır. Bunun için tasavvuf, Hazret-i Ahmed -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'in yolunu ve düstûrlarını gönülde bir delil (rehber) eylemektir."
6. Tasavvuf, Rızâ ve Teslîmiyettir
Teslîmiyet; boyun eğmek, itaat etmek, teslim olmak ve itirazsız kabul etmek demektir. İslâm kelimesi de aynı köktendir. Tasavvuf kulun, ilâhî istikâmet üzere yaşayabilmesi ve her nefeste Rabbine daha ziyâde yaklaşabilmesi için, Hakk'a rızâ ve teslîmiyet duygusunu gönüllere yerleştirir.
Çünkü şu fânî âlemi kuşatan binbir elem, keder ve çilelerin tesiri ve nefsânî aldanışların kesâfeti, ancak Hakk'a rızâ ve teslîmiyet netîcesinde azalmaya başlar. Yâni rızâ ve teslîmiyetin berekâtı ile ızdıraplar âdetâ hissedilmez hâle gelir. Hattâ iptilâlar bile Rabbin bir iltifâtı şeklinde telakkî olunarak sürûra döner.
Teslîmiyet, kader tecellîlerini engin bir rızâ ile karşılamak, tedbirden sonra mukadderâtı kabullenmek ve tahakkuk edecek netîceye gönül hoşluğu içinde boyun eğmektir. Bu teslîmiyetin en güzel misâli, Allâh'ın emrine imtisâlen ciğerpâresini kurban etmeye götüren İbrahim -aleyhisselâm- ile boynunu ilâhî takdîre seve seve uzatan İsmail -aleyhisselâm-'da tecellî etmiştir. Kur'ân-ı Kerîm bu iki Peygamberin teslîmiyetini bütün insanlığa misâl olarak göstermiş ve onlar hakkında: "Her ikisi de Allâh'ın emrine teslim olmuşlardı..."(es-Saffât, 103) buyurmuştur. Onların bu teslîmiyetleri, başlı başına bir ibâdetin rükünlerini teşkil etme şeklindeki ilâhî iltifâta nâil olmuştur. Hac ibâdeti, kıyamete kadar gelecek ümmete, her ân teslîmiyeti tebliğ eden bir lisândır.
Emir ve nehiylerde Hakk'a teslim olmak; ilâhî takdire, meşakkat ve imtihanlara sabır ve tevekkülle rızâ göstermek gerekir. Zîrâ kemâlin anahtarı iptilâlardır.
Şakîk-ı Belhî:
"Sıkıntının mükâfâtını bilen, ondan kurtulmaya heves etmez." buyurmuştur. Bu nükteye âgâh olan Allâh dostları, gam ve sürûra aynı gözle bakmışlar; aşırı sürûr ile aşırı ızdırab gibi nefse tuzak olan uç noktalara sürüklenmeyip rızâ ve teslîmiyet makamında terakkî etmişlerdir.
Teslîmiyetin bir yönü de "aşk" ve "ilâhî muhabbet"tir. Zîrâ sevenler sevdiklerinden gelen her şeyi hoş karşılayarak sevgilerindeki samîmiyeti izhâr ve isbât etme gayreti içinde olurlar.
Ebû Ali Ruzbârî, muhtemelen bu düşünceden hareketle tasavvufu:
"Kovulsa bile, kişinin sevgilinin kapısında diz çöküp sadâkat ve teslîmiyetle beklemesidir." diye târif etmiştir.
Gönlü aşk ile dolu olan kul, Rabbinden gelen her şeyi, muhabbeti nisbetinde kucaklar. İbrahim -aleyhisselâm-'ın Allâh'a olan teslîmiyet ve aşkının tecellîsi, dünya ateşini bir anda gül bahçesine çevirmişti. Yâkûb -aleyhisselâm-'ın ilâhî takdîr karşısındaki rızâ ve teslîmiyeti, yavrusu Yusuf'un hasret acısını:
"Bana sabr-ı cemîl düşer." (Yûsuf, 18) diyerek bastırmaya muvaffak kılmıştı.
Tasavvuf ehli, peygamberlerin yolu olan Hakk'a teslîmiyeti, hayatlarının mihveri kılmışlardır. Zîrâ Râbiatü'l-Adeviyye -kuddise sirruhâ-'nın da dediği gibi:
"Seven sevdiğine itaat eder."
Yâni teslîmiyet, sevgiye dayanan gönüllü bir itaat işidir.
Ashâb-ı kirâm da Peygamberimize olan sevgi, bağlılık ve itaatleri nisbetinde tekâmül etmişlerdir. Sevgi ve teslîmiyet ile itirazsız boyun eğmeleri sâyesinde bütün ümmete nümûne yıldızlar olmuşlardır.
Tasavvufun târifleriyle ilgili olarak bu anlatılanlardan ilhâmla şunları söyleyebiliriz:
Tasavvuf, maddî-mânevî kirlerden arınıp, güzel ahlâk ve vasıfları kazanarak, dîni, özüne uygun bir keyfiyette yaşayabilme gayretidir. Böylece, sırf aklın çözmeye kâfî gelmediği maddî veya mânevî hadiselerdeki sırrî oluşlar ve yüce muammâları kuşatıcı bir görüş olgunluğuna ulaşmaktır. Gönlün, sonsuz rûhânî hazlara duyduğu meclûbiyetin önünde âdetâ bir ayak bağı olan nefs engelini aşabilmeye çalışmaktır. Rûhun hapsedilmiş olduğu bedenin nefsânî temâyüllerini aşarak bütün hâdiselerin özündeki mücerred hakîkatleri, idrâklerin hudûdundaki perdenin de arkasında cereyân eden ibret ve hikmet safhalarını, ârifâne bir üslûb ile temâşâ edebilmeyi sağlayan birtakım hâller ve bilgilerin ilmidir.
Bu tasavvuf tarifleri mevzuunda neticeyi, Aksaray Olanlar Dergâhı Şeyhi İbrahim Efendi'nin meşhur "tasavvuf manzûmesi"ne bırakalım:
Bidâyette tasavvuf sûfî bî-cân olmağa derler
Nihâyette gönül tahtında sultân olmağa derler
"Tasavvufun başlangıcı, maddî varlığından sıyrılan ve kendinde bir varlık görmeyen, kısaca irâdesini Hakk'a teslim etmiş bir sûfî olabilmektir. Sonu ise, bütün ilâhî güzellikleri kazanarak gönül tahtının sultânı olmaktır."
Tarîkatte ibârettir tasavvuf mahv-ı sûretten
Hakîkatte sarây-ı sırda mihmân olmağa derler
"Tarîkatte tasavvuf; sûretin mahvından ibârettir. Yâni beşerî zaaflardan kurtulmaktır. Hakîkat olarak ise, ilâhî sır sarayının misafiri olmaktır."
Bu âb u kil libâsından tasavvuf ârî olmaktır
Tasavvuf cism-i sâfî nûr-i Yezdân olmağa derler
"Tasavvuf, toprak ve sudan ibaret fânî elbiselerden/kafeslerden kurtulmaktır. Böylece tertemiz bir varlık olarak Allâh Teâlâ'nın nûru hâline gelebilmektir."
Tasavvuf lem'ayı envâr-ı mutlaktan uyarmaktır
Tasavvuf âteş-i aşk ile sûzân olmağa derler.Tasavvuf, (gönül mumunun) ışığını, ilâhî nurlarla tutuşturmaktır. Çünkü tasavvuf aşk ateşi ile tutuşmaya derler."
Tasavvufta şerâit nâme-i hestîyi dürmektir
Tasavvuf ehl-i şer' u ehl-i îmân olmağa derler
"Tasavvufta esas olan, varlık kitabını dürmek, benlikten sıyrılmaktır. Asıl tasavvuf, şeriat ehli ve hakîkî îmân sahibi olmaktır."
Tasavvuf ârif olmaktır hakîmen âdetullâha
Tasavvuf cümle ehl-i derde dermân olmağa derler
"Tasavvuf, ilâhî sır, tecellî ve irâdenin hikmetlerini bilmektir; ârifliktir. Yine tasavvuf, bütün dert sahiplerine derman olmaktır."
Tasavvuf ten tılısmın ism miftâhıyla açmaktır
Tasavvuf bu imâret külli vîrân olmağa derler
"Tasavvuf, bu beden tılsımını isim anahtarı (Allâh ismi) ile çözmektir. Yine tasavvuf, bu fânî imâreti tamamen yok etmektir."
Tasavvuf sûfî kâli hâle tebdil eylemektir bil
Dahî her söz ki söyler âb-ı hayvân olmağa derler
"Bilesin ki tasavvuf, sûfînin sözünü (ve bilgisini) hâle dönüştürmektir. Bu, bir bakıma onun her sözünün bir âb-ı hayât (ölümsüzlük iksiri) olmasıdır."
Tasavvuf ilm-i ta'bîrât u te'vîlâtı bilmektir
Tasavvuf can evinde sırr-ı Sübhân olmağa derler
"Tasavvuf, büyük bir derinlik kazanarak tâbîr ve te'vîl ilimlerine vâkıf olmak ve böylece insan, kâinât, Kur'ân ve sünnetteki ilâhî sırları idrâk etmektir. Yine tasavvuf, can evinde Allâh'ın bir sırrı olabilmektir."
Tasavvuf hayret-i kübrâda mest ü vâlih olmaktır
Tasavvuf Hakk'ın esrârında hayrân olmağa derler
"Tasavvuf, Hakk'ın azamet, kudret ve güzelliği karşısında büyük bir hayret ve dehşet içinde olarak hem sarhoş hem de uyanık olmaktır. Çünkü tasavvuf, Hakk'ın sonsuz sırlarına hayranlıktır."
Tasavvuf kalb evinden mâsivâllâhı gidermektir
Tasavvuf kalb-i mümin arş-ı Rahmân olmağa derler
"Tasavvuf, gönül sarayından Allâh'tan başka her şeyi çıkarmaktır. Çünkü tasavvuf, mümin bir kalbin Allâh'ın arşı olması demektir."
tasavvuf her nefeste şarka vü garba erişmektir
Tasavvuf bu kamu halka nigehbân olmağa derler
"Tasavvuf, her nefeste doğuya ve batıya erişmek, yâni oralardaki ehl-i îmânı düşünmek, onların sevinç ve kederlerine ortak olmak; ihtiyaç sahiplerine hizmet etmektir. Yine tasavvuf, bütün halkı görüp gözetmeye çalışmaktır."
Tasavvuf cümle zerrât-ı cihanda Hakk'ı görmektir
Tasavvuf gün gibi kevne nümâyân olmağa derler
"Tasavvuf, cihanın bütün zerrelerinde Hakk'ı müşâhede etmektir. Böylece tasavvuf, âlemlere güneş gibi olmaktır."
Tasavvuf anlamaktır yetmiş iki milletin dilin
Tasavvuf âlem-i akla Süleymân olmağa derler
"Tasavvuf, yetmiş iki milletin dilini bilmek, yâni herkesin hâlinden anlamaktır. Tasavvuf, akıl âlemine Süleyman olmaktır."
Tasavvuf urvetü'l-vüskâ yükün can ile çekmektir
Tasavvuf mazhar-ı âyât-ı gufrân olmağa derler
"Tasavvuf, Hakk'ın insana yüklediği ilâhî emânet olan Kur'ân-ı Kerîm ve onun getirdiği mes'ûliyeti canla başla taşımaktır. Tasavvuf, ilâhî mağfireti müjdeleyen âyetlerin mazharı olmaya derler."
Tasavvuf ism-i âzamla tasarruftur bütün kevne
Tasavvuf câmi-i ahkâm-ı Kur'ân olmağa derler
"Tasavvuf, bütün kâinâta "İsm-i a'zam"la tasarruf etmektir. Yine tasavvuf, Kur'ân hükümlerini gönülde cem etmek, yâni canlı bir Kur'ân olabilmektir."
Tasavvuf her nazarda zât-ı Hakk'a nâzır olmaktır
Tasavvuf sûfîye her müşkil âsân olmağa derler
"Tasavvuf, her bakışta Cenâb-ı Hakk'a yönelmektir. Yine tasavvuf, sûfîye, bütün zorlukların kolaylaşmasıdır."
Tasavvuf ilm-i Hakk'a sînesini mahzen etmektir
Tasavvuf sûfî bir katreyken ummân olmağa derler
"Tasavvuf, gönlünü Hakk'ın ilmine mekân etmek, yâni ledünnî ilme sahip olmaktır. Böylece tasavvuf, bir damla hükmünde iken sûfînin engin bir derya hâline gelmesidir."
Tasavvuf külli yakmaktır vücûdun nâr-ı "lâ" ile
Tasavvuf nûr-i "illâ" ile insân olmağa derler
"Tasavvuf, Hakk'ın varlığı karşısında bütün mevcudâtın "lâ / yok" ateşiyle yanıp kül olmasıdır. Tasavvuf, "illâ" nûruyla, yâni temizlenmiş bir gönülle Allâh'ı tevhîd ederek insan-ı kâmil olmaktır."
Tasavvuf "kul kefâ billâh" ile dâvet-dürür halkı
Tasavvuf "irciî" lafzıyla mestân olmağa derler
"Tasavvuf, "De ki: Allâh sana yeter!" (er-Ra'd, 43) âyetiyle insanları Hak yoluna davet etmektir. Yine tasavvuf, "Rabbine dön!" (el-Fecr, 28) lafzının zevkiyle kendinden geçmektir."
Tasavvuf günde bin kerre ölüp yine dirilmektir
Tasavvuf cümle âlem cismine can olmağa derler
"Tasavvuf, her gün ölmeden evvel ölmek sırrını binlerce kez yaşamak ve kalben diri kalmaktır. Bundan sonra tasavvuf, bütün âlemin cismine can olabilmek, yâni diğer gönülleri de ihyâ edebilmektir."
Tasavvuf zât-ı insan zât-ı Hak'da fâni olmaktır
Tasavvuf kurb-ı "ev ednâ"da pinhân olmağa derler
"Tasavvuf, insanın kendi varlığını, Hakk'ın varlığında yok etmesidir. Böylece tasavvuf, mîrac vuslatında tecellî eden ve âyet-i kerîmede "iki yaydan daha yakın" (en-Necm, 9)şeklinde ifâde buyurulan bir yakınlık içerisinde bile kendini gizleyebilmektir."
Tasavvuf cânı cânâna verip âzâde olmaktır
Tasavvuf cân-ı cânân cân-ı cânân olmağa derler
"Tasavvuf, canı sevgiliye verip her türlü fânî esaretten kurtulmaktır. Bu bakımdan tasavvuf, sevgilinin canı, evet sevgilinin canı olabilmek, yâni onun tarafından da sevilmektir."
Tasavvuf bende olmaktır hakîkat hak ey İbrahim
Tasavvuf şer'-i Ahmed dilde burhân olmağa derle
"Ey İbrahim! Tasavvuf, aslında Allâh Teâlâ'ya kul-köle olmaktır. Bunun için tasavvuf, Hazret-i Ahmed -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'in yolunu ve düstûrlarını gönülde bir delil (rehber) eylemektir[
|