Ayak ucuna bakarak yürümek demektir.
Sâlik, gözünün ve ona bağlı olarak da gönlünün etrafa fazlaca takılıp kalmaması için,
yolda ayaklarının ucuna bakarak yürümelidir. Çünkü lüzûmunu aşan mâsivâ alâkaları kalbî huzûru dağıtır, Hak ile araya perde olur.
Hadd-i zâtında bu usûl, Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'in
yürüyüş tarzını tatbikten ibârettir. Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz,
yürürken gerekmedikçe etrafına bakınmaz, umûmiyetle ayaklarının ucuna bakarak,
sanki yokuştan iniyormuş gibi serî ve vakarlı yürürlerdi.
Yâni bu prensip, Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'in örnek ahlâkından muktebestir.
..
Hakîkaten göz nereye bakarsa, gönül de oraya akar.
Gözün âdetâ bir kamera gibi çektiği filimler, kalbi çoğu zaman lüzûmsuz yere meşgul eder.
Bu bakışlar gönül arşivinde lüzûmsuz yer işgâl eder. Bu sebeple gönlün dağınıklıktan ve perişanlıktan sâlim kalabilmesi,
bir bakıma oraya akseden görüntülerin keyfiyetine bağlıdır.
Çünkü sâlikin kalbi mâsivâya takılınca vesveseler başlar.
Şâyet gâfillerle ihtilât ederse, onların katı kalblerinin kasveti, kötü huyları, bozuk fikirleri kalbine akseder.
Bu ise son derece tehlikelidir.
Bu sebeple sâlikin, tevâzu ehline yakışan edeb ve üslûb ile,
mümkün olduğunca ayak uçlarına bakarak yürümesi gerektiği gibi,
sâir zamanlarda da bakışlarına dikkat etmesi îcâb eder.
Yürürken ayak uçlarına bakmakta;
tevâzû, edeb,
haddini bilmek, gözü haramdan korumak ve Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'in
sünnetine bağlılık vardır.