Halvet der encümen:
Halk içindeyken bile
Hâlık ile beraberlik şuurunu muhâfaza edebilmektir. Yâni sâlik
zâhiren insanlarla ihtilat hâlindeyken ve günlük işleriyle meşgulken bile,
bâtınen Hak Teâlâ ile berâber olma dirâyetine erişmelidir.Bu sâyede etrâfına hissettirmeksizin Rabbiyle beraberliğini sürdürmüş veaynı zamanda beşerî hayatınîcaplarını da aksatmamış olur. Nitekim "el kârda, gönül yarda" kelâm-ı kibârı, bu hâli pek veciz bir sûrette ifâde eder.
Cenâb -ı Hak Kur'ân-ı Kerîm'de bu kalbî dirâyete sâhip kullarını şöyle tavsif buyurur:رِجَالٌ لَّا تُلْهِيهِمْ تِجَارَةٌ وَلَا بَيْعٌ عَن ذِكْرِ اللَّهِ وَإِقَامِ الصَّلَاةِ وَإِيتَاء الزَّكَاةِ
Onlar, ne ticâretin ne de alış-verişin kendilerini Allâh'ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyamadığı kimselerdir. Onlar,
kalblerin
ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar.
(en-Nûr, 37)Nakşîlikte sohbet ve ictimâîleşmek esastırBu sebeple de tek başına tenhâ bir yerde halvete girmek değil, zâhiren kalabalıklar içinde bulunulsa bile kalben Hak
Teâlâ ile halvet hâlini sürdürebilmek daha makbûl görülmüştür.
|