Tekil Mesaj gösterimi
Alt 28 Ocak 2008, 17:39   Mesaj No:3

EbdA

Medineweb Aktif Üyesi
EbdA - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:EbdA isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 458
Üyelik T.: 23 Ekim 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:Van
Yaş:43
Mesaj: 156
Konular: 13
Beğenildi:1
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cvp: Irkçılık öyle bir felâkettir ki...

Burdaki maksat menfidir..

[B]Kur’an-ı Kerimin ırkçılığa bakışı nasıldır?

HucuratSûresinden ezelî hüküm ve İlâhî emir: “Ancak mü’minler birbirininkardeşidirler. Öyle ise, kardeşlerinizin aralarını ıslah edin.

ALLAH ne Türkleri, ne Kürtleri değil, ancak, mü’minleri birbiriyle kardeşediyor. Mü’min olmayan bir insan, mü’min babasına varis olamıyor. İmangidince, maddî, uzvî ve ırkî bağlılık bir işe yaramıyor.

Kendinefsi için istediğini mü’min kardeşi için de istemeyen (kâmil) mü’minolamaz” buyuran ALLAH Resulü (a.s.m.), bu âyetin amel ve his âlemimizenasıl aksedeceği hususunda yol gösteriyor bize...

Müminlerbirbirlerini böylesine sevmeleri gerektiği halde şu veya bu sebeplearalarına kin ve husumet girerse, bu takdirde ne yapacaklardır? Âyet-ikerimenin devamı şunu emreder: “Kardeşlerinizin arasını ıslah edin.”Onları sulha, sükûna kavuşturun. Düşmanlıklarını, dostluğa, muhabbete,uhuvvete çevirin...

Evet, Kuran’ın hükmüne göre müminler kardeş.Hepsi bir tek aile. Tek cephe... Onların arasına nifak sokanlar isebilerek veya bilmeyerek karşı cephe namına çalışmış olmuyorlar mı?Zaten tatbikat da böyle. Aramıza tefrika sokmak isteyenler, tarihîhasımlarımız... Haçlı zihniyeti... Küfür örgütleri... Nifak locaları...

Onlar vazifelerini yapıyorlar. Tıpkı şeytan(aleyhinlane) gibi. Ateşin vazifesi yakmaktır. Ama, elimizi korumak da bize düşüyor. Bugün aramıza sokulmak istenen bu fitneye karşı çıkmak ve müminler arasındaki muhabbet bağlarını arttırmak büyük bir cihat... Bizi, düşman kardeşler hâline getirmek isteyenlerin heveslerini kursaklarında koymak, hepimiziçin, en ileri bir vecibe...

Hud Sûresinden ulvî bir ders: Nuh(A.S) “Ey RABBİM! Şüphesiz oğlum da benim ailemdendir (benimehlimdendir)” diye tufan hâdisesinden onun kurtulmasını istediğinde,İlâhî cevap şöyle gelir: “Ey Nuh o senin ailenden (ehlinden) değildir”ve Nuh (A.S) oğlunu gemiye almaktan men edilir... Demek ki; insanın,inanmayan, isyan eden oğlu onun ehli sayılmıyor.

Öyle ise inanmayan ırkdaşı da onun dostu, kardeşi olamaz. Bu hakikati hiçbirtevile imkân vermeyecek kadar net biçimde ortaya koyan bir ALLAH kelâmı: “Ey iman edenler, babalarınızı ve kardeşlerinizi eğer küfrüimana tercih etmişlerse dost edinmeyin! Sizden kim onları dost edinirseişte onlar, zalimlerin ta kendisidir.” (Tevbe suresi, 23)

Ancak müminler birbirinin kardeşidirler” âyet-i kerimesinde ders verilen inceruhun, derin şuurun bir başka ifadesi. İnanmayan babanız sizin dostunuzdeğil, inanmayan kardeşiniz de sizin dostunuz değil… Ve onları dostedinmek zalimlik.

Onları dost edinen insan, hakikati çiğnemiş, zulmetmiştir.
ALLAH ’ın ona bir ihsanı olan sevgi hissini yanlış yerde kullanmış, zulmetmiştir…
Yanlış bir tercihle kendisini Cehenneme sokmaya sebep olmuş, nefsine zulmetmiştir.
Onun sevgi hanesinde küffar, mü’mine ağır basmış ve o adam bu büyük adaletsizliği işlemekle zalim olmuştur.

Mahşer,mutlak aziz olan ALLAH ’ın huzurunda herkesin zilletini ilân ettiğimüstesna meydan… ‘Maliki yevmiddin’ olan ALLAH haber veriyor: “O günne mal, ne evlât bir fayda vermez. ALLAH ’a kalb-i selim ile gelenlermüstesna..” (Şuara suresi, 88-89)

Irk yakınlığının en birincibasamağı, en ileri seviyesi evlâtla baba arasındaki münasebet değilmidir? Bu âyet, bu yakınlığın o meydanda para etmeyeceğini haberveriyor bize… Artık hangi ırkçılıktan bahsediyoruz… O gün kimsenin nemalına, ne mülküne, ne de kazandığı evlât sayısına bakılmayacak…

Ogün tek geçer akçe var: Kalb-i selim. ALLAH ’a teslim olmuş, O’nun heremrine ram olmuş temiz ve halis bir kalp… O’ndan başkasına bağlanmamış bir gönül. Bu gönül kimde bulunursa bulunsun, Arapta olsun, Acemdeolsun makbuldür. Ve Cennet, kalb-i selim sahiplerinin varacağı mükâfatmenzili. Orada her mü’mine, ihlâsına, ameline, ahlâkına, gayretine,himmetine göre makam verilecek… Ondaki bütün tabakalar bu esaslaragöre. Orada her ırkın ayrı bir makamı yok…

Irkçılığı men eden âyet-i kerimeyi bir kez daha hatırlayalım: “Eyinsanlar! Muhakkak ki biz, sizi bir erkekle bir dişiden yarattık... Vesizi millet millet, kabile kabile yaptık ki, tanışıp kaynaşasınız...ALLAH katında en şerefliniz O’ndan en çok korkanınızdır.” (Hucuratsuresi, 13)

ALLAH resulünün (a.s.m.) ırkçılığa bakışı nasıldır?

İnsve cinnin o yegâne rehberi, ırkçılık hakkında, “asabiyyet-i cahiliyye”tabirini kullanmış ve onu İslâm öncesi, Asr-ı Saadet öncesi, cehaletdevrinden, fetret devrinden kalma çirkin bir dâvâ olarak görmüş vegöstermiştir. Bu vadide pek çok Hadis-i Şerifleri mevcut... Bunlardanbirisi şöyle:

“Ümmetimin helâk olması üç şeyden ilerigelecektir: “Kaderiye (‘kişi kendi fiilinin yaratıcısıdır’ cümlesindeifadesini bulan, kaderi inkâr dâvâsı). Unsuruyet dâvâsı (ırkçılık) vedinî meselelerde gevşeklik etmek.” (Taberanî, Mu’cemüs Sağir, 158)

Birdiğer Hadis-i Şerif:“Asabiyet (milliyet unsurluk,menfi) dâvâsınakalkışan, onu yaymaya çalışan, bu dâvâ uğrunda mücadele eden kimsebizden değildir” (Ebu Davut, Edeb, 121)

Bir başkaHadisleri: “Kim hevasına uyarak bâtıl yolda cenk eder, kavmiyetçiliğe çağrıda bulunur veya kavmiyetçiliğin sevkiyle öfke ve tehevvüre kapılırsa cahiliye ölümü üzere ölür.” (İbni Mace, Fiten, 7)

BuHadis-i Şerifleri iyi değerlendirdiğimizde kavmini sevmekle,kavmiyetçilik dâvâsı gütmenin ayrı şeyler olduğunu anlarız. İslâm’ınyasakladığı, ALLAH Resulü’nün şiddetle menettiği, “kavmiyetçilik dâvâsında bulunmak”, diğer Müslümanlara hor bakmak, İslâm’ı bölüp parçalamak ve takvanın dışında bir başka fazilet ve üstünlük ölçüsü getirmekle İslâm’ın ruhuna ters düşmektir. Yoksa, her insan akrabasınısever, onlara iyilikte bulunur. Yâni sıla-ı rahim yapar. Bu husustaALLAH fermanında nice teşvikler vardır. İnsanın içinde yaşadığımilletini sevmesi, onlara acıması, onların hatasını düzeltmeyeçalışması, ecdadının mazideki iftihar verici hallerini hatırlayıponlara lâyık bir evlât olmak için gayret göstermesi ırkçılıktan tamamenayrıdır.

İslâm ırkı reddetmez, ırkçılığı men eder… Buna birmisal olarak cinsiyeti verebiliriz. Kur’an-ı Kerîm, bizim kabile kabileyaratıldığımızı da haber veriyor, erkekli dişili yaratıldığımızı da…
Bizne ırkları inkâr ediyoruz, ne de cinsiyeti… Erkeklerin ve kadınlarınayrı birer cephe kurarak mücadeleye girmeleri hâlinde nasıl aile kökünden yıkılırsa, ırk dâvâsı güderek parçalanmak da millet mefhumunu,devlet mefhumunu yaralar ve bizi düşmanlarımız karşısında zayıfdüşürmekten başka bir şeye yaramaz.

ALLAH Resulünün ırkçılık hakkındaki beyanlarını ‘Veda Hutbesi’ ile noktalayalım.
ResulûllahEfendimiz (a.s.m.), 23 senelik tebliğ ve irşat hayatını noktalamayayakın olduğu günlerde son haccını, veda haccını yapar ve oradan iratettiği eşsiz hutbesiyle Müslümanların dikkatini ana meselelerde bir kezdaha yoğunlaştırır. Irkçılık âfetine de bu hutbede dikkat çekilmesiayrıca bir önem arz eder...

Hutbenin bu bölümünde şöylebuyurulur: “Ey İnsanlar!.. Rabbiniz birdir, babanız da birdir. HepinizÂdem’in çocuklarısınız. Âdem ise topraktandır. Arabın Arap olmayana,Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi, kırmızıtenlinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı tenli üzerine bir üstünlüğüyoktur. Üstünlük ancak takvada, ALLAH ’tan korkmaktadır. ALLAH yanındaen kıymetli olanınız O’ndan en çok korkanınızdır.

Prof. Dr. Alaaddin Başar



Ve Bediüzzamanın :

İ'lemeyyühe'l-aziz! Asabiyet-i cahiliye, birbirine tesanüt edip yardım edengaflet, dalâlet, riyâ ve zulmetten mürekkep bir mâcundur. Bunun içinmilliyetçiler, milliyeti mâbud ittihaz ediyorlar. Hamiyet-i İslâmiyeise, nur-u imandan in'ikâs edip dalgalanan bir ziyadır.
Alıntı ile Cevapla